Şüphesiz ki hamd, Allah’a mahsustur. O’na hamdeder, O’ndan affımızı dileriz. Nefislerimizin şerrinden, yapacağımız kötü işlerden Allah’a sığınırız. Allah kime hidayet ederse hiç kimse onu saptıramaz, kimi de (hak ettiği için) saptırırsa hiç kimse onu doğruya iletemez. Şehadet ederim ki Allah’tan başka hiç bir ilah yoktur, tekdir ve hiç bir ortağı yoktur.
Yine şehadet ederim ki Muhammed (Sallallahu Aleyhi Vesellem) Allah’ın kulu ve Rasuludur.
Birçok mevlid toplantıları münkerden, bid’atlardan ve İslam’a muhalif olan şeylerden uzak değildir. Çünkü bunu ne Rasulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem), ne ashab, ne tabiin, ne dört büyük imamlar ne de islamı en iyi bilen ve en iyi yaşayan asırlardan birinde hiçbir kimse yapmış değildir. Çünkü bunun şer’i bir delili yoktur. Mevlithanlar çoğu kez şirke düşecek sözler söylerler. Mesela arada sırada “Meded ya Rasulullah!” veya “Bizlere imdat kıl!” “Ya Rasulullah yalnız sanadır itimadımız!”
“Ya Nebiyullah kaldır bizden sıkıntıyı!” gibi yalnız Allah’a dua edip isteneceği şeyleri Rasulullah’tan (Sallallahu Aleyhi Vesellem) isterler.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) bu sözlere şahit olsaydı büyük şirkle onların üzerine hükmederdi. Zira darlıkta olan imdadına giden, sıkıntıları gideren, kendisine dayanılıp imdat istenilen yalnız Allah'tır (Celle Celaluhu).
İşte bu konuda ayet ve hadisler:
1. “Yahut dua ettiği zaman darda kalmışa kim yetişiyor da kötülüğü (onun üzerinden kaldırıp) açıyor.”(Neml, 62)
2. “De ki, doğrusu ben (kendi başıma) size ne zarar verme ne de fayda sağlama gücüne sahibim."(Cin, 21)
3. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) şöyle buyurdu: “(Manevi olarak) bir şey istediğin zaman Allah’tan iste! Yardım talep ettiğin zaman yine Allah’tan yardım talep et!”
(Tirmizi, sahih ve hasendir)
Bir çok mevlidlerde Rasulullah'ın (Sallallahu Aleyhi Vesellem) kendi hakkında söylenmesini yasakladığı aşırı övgüler yapılmaktadır. Oysa ki, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) bu gibi aşırı övgüleri şu sözü ile yasaklamıştır:
“Hristiyanların Meryem oğlu İsa'yı (Aleyhi Selam) abarık sözlerle övdükleri gibi beni de öyle övmeyin. Ben ancak bir kulum, bana Allah’ın kulu ve Rasulu deyin.”
(Buhari)
Düğün ve başka mevlitlerde Allah’ın; Muhammed’i Kendi nurundan, bütün eşyayı da O'nun nurundan yarattığını zikretmektedir. Oysa ki, bunları şu ayetler yalanlamaktadır:
“De ki, ben ancak sizin gibi bir beşerim, bana vahyedildi ki, sizin ilahınız tek bir ilahtır.”
(Kehf, 116)
Bilinen şu ki: Allah’ın Rasulu (Sallallahu Aleyhi Vesellem) bir ana-babadan yaratılmış olup Allah’ın vahyi ile şereflenmiş bir kuldur.
Ayrıca mevlit kitaplarında bütün alem Muhammed'in (Sallallahu Aleyhi Vesellem) hatırası için yaratıldığı zikredilm ektedir. Halbuki Kur’an bu iddiayı şu ayeti ile yalanlamaktadır:
“Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.”
(Zariyat, 56)
(Yani alemin bir parçası olan cinler ve insanlar Muhammed'in (Sallallahu Aleyhi Vesellem) şerefi için değil, Allah’a ibadet etmeleri için yaratılmışlardır.)
Başka bir ayette de: “(Rasulum!) Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiya, 107) ifade edilmektedir. Bu Kur’anî haber de alemin Muhammed (Sallallahu Aleyhi Vesellem) için değil, Muhammed'in (Sallallahu Aleyhi Vesellem) alem için yaratıldığını açıkça beyan buyurmaktadır.
Hırıstiyanlar Mesih’in ve aile efradlarının doğum günlerini bayram olarak kutlarlar. Müslümanların da Nebinin veya bazı şahısların doğum günlerini kutlamaları hristiyanlardan esinlenme bir bid’attır. Oysa ki Rasulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) şöyle buyuruyor:
“Kim bir topluma kendini benzetirse onlardandır.”
(Ebu Davud, sahihtir)
Çoğu kez mevlitlerde kadın, erkek karışık şekil bulunurlar ki, bu ayrıca İslam'ın haram kıldığı bir davranıştır.
Ayrıca mevlit günlerinde yüzbinlerce paralarla satın alınan rengarenk kağıtların, kandillerin biraz sonra yerlere atılarak ithal edildikleri kafir ülkelere para aşırmaktan başka hiç bir faydası yoktur. Halbuki, Allah’ın Rasulu (Sallallahu Aleyhi Vesellem), boş yere malın harcanmasını yasaklamıştır.
Böylesi merasimlerde süslenme-püslenme, yemek hazırlama ile geçirilen vakitler çoğu zaman namazın terkine bile müncer olmaktadır.
Mevlidin sonunda Rasulullah’ın huzura geldiği inancıyla ayağa kalkarlar ki, bu da uydurulmuş yalandan başka bir şey değildir.
Çünkü yüce Allah şöyle buyuruyor:
“Onların (ölenlerin) gerisinde dirilecekleri güne kadar bir berzah (dünya ile ahiret arasındaki engel) vardır.”
(Mu’minun, 100)
Enes ibn Malik (radiallah u anhu) diyor ki:
“Ashabın yanında Rasulullah’tan daha sevgili kimse yoktu, buna rağmen ashab O'nu gördükleri zaman hoşlanmayacağını bildikleri için Rasulullah’a kıyam etmezlerdi.”
(Ahmed, Tirmizi sahihtir)
Bazıları şöyle derler: “Mevlitte biz Rasullah’ın siretini okuyoruz bu suç mudur?” Gerçek şu ki, onlar Rasulullah’ın siretine ters düşen yalan ve iftiralar kabilinden şeyler okuyorlar. Hem O'nun sireti senede bir defa değil, her zaman okunmalıdır. Ayrıca Rasulun doğduğu Rabiyel evvel ayı, O'nun ölüm ayıdır da. Dolayısıyla sevinç ayı olmaktan çok, üzüntü ayı olmalıdır. (Ki, İslam'da ne kimsenin doğumu için kutlama, ne de ölümü için matem törenleri tertipleme yoktur.)
Rasulullah’ın doğum gecesini kutlayanlar çoğu kez gece yarısına kadar uykusuz kalıyorlar, ya sabah namazını terk ediyorlar, ya da en azından cemaatla kılmayı fevt ediyorlar.
İnsanların çoğunun mevlit merasimine önem vermesi, onun meşruiyyetini (şeriata göre uygun olmasını) ifade etmez. (Çünkü İslam bir demokrasi dini değil ki, çokluk nerdeyse, hak da orada olsun. Bütün insanlar hakka karşı çıkmış olsa, onu benimseyen tek bir kimse bulunmasa dahi “hak” yine haktır ve gerçek olan odur.)
Yüce Allah şöyle buyuruyor:
“Yeryüzünde çoğunluğa uyarsan seni Allah’ın yolundan saptırırlar.”
(En’am, 116)
Huzeyfe (radiallah u anhu) diyor ki:
“Bütün bid’atlar sapıklıktır insanlar onu güzel görse de.”
Hasan el Basri de (rahimehullah) diyor ki:
“Daha öncekiler arasında sünnet ehli azınlıkta idi, gelecekte de azınlıkta kalacaktır. Zira onlar nimet bolluğu ve zenginlik içinde şımarmış olanların arasına katılmadılar. Din adına ibadet uyduran bid’atçıların, bid’atlarına iştirak etmediler. Rableriyle karşılaşıncaya kadar İslam sünnetleri üzerinde hayatlarına devam etmeye sabrettiler.
Ey müslümanlar sizler de öyle olunuz.”
Sallallahu ala Muhammedin ve ala Ehli Beytihi ve Ashabihi Ecmain ve'l-Hamdu li'llahi Rabbil-'Alemin
Yine şehadet ederim ki Muhammed (Sallallahu Aleyhi Vesellem) Allah’ın kulu ve Rasuludur.
Birçok mevlid toplantıları münkerden, bid’atlardan ve İslam’a muhalif olan şeylerden uzak değildir. Çünkü bunu ne Rasulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem), ne ashab, ne tabiin, ne dört büyük imamlar ne de islamı en iyi bilen ve en iyi yaşayan asırlardan birinde hiçbir kimse yapmış değildir. Çünkü bunun şer’i bir delili yoktur. Mevlithanlar çoğu kez şirke düşecek sözler söylerler. Mesela arada sırada “Meded ya Rasulullah!” veya “Bizlere imdat kıl!” “Ya Rasulullah yalnız sanadır itimadımız!”
“Ya Nebiyullah kaldır bizden sıkıntıyı!” gibi yalnız Allah’a dua edip isteneceği şeyleri Rasulullah’tan (Sallallahu Aleyhi Vesellem) isterler.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) bu sözlere şahit olsaydı büyük şirkle onların üzerine hükmederdi. Zira darlıkta olan imdadına giden, sıkıntıları gideren, kendisine dayanılıp imdat istenilen yalnız Allah'tır (Celle Celaluhu).
İşte bu konuda ayet ve hadisler:
1. “Yahut dua ettiği zaman darda kalmışa kim yetişiyor da kötülüğü (onun üzerinden kaldırıp) açıyor.”(Neml, 62)
2. “De ki, doğrusu ben (kendi başıma) size ne zarar verme ne de fayda sağlama gücüne sahibim."(Cin, 21)
3. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) şöyle buyurdu: “(Manevi olarak) bir şey istediğin zaman Allah’tan iste! Yardım talep ettiğin zaman yine Allah’tan yardım talep et!”
(Tirmizi, sahih ve hasendir)
Bir çok mevlidlerde Rasulullah'ın (Sallallahu Aleyhi Vesellem) kendi hakkında söylenmesini yasakladığı aşırı övgüler yapılmaktadır. Oysa ki, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) bu gibi aşırı övgüleri şu sözü ile yasaklamıştır:
“Hristiyanların Meryem oğlu İsa'yı (Aleyhi Selam) abarık sözlerle övdükleri gibi beni de öyle övmeyin. Ben ancak bir kulum, bana Allah’ın kulu ve Rasulu deyin.”
(Buhari)
Düğün ve başka mevlitlerde Allah’ın; Muhammed’i Kendi nurundan, bütün eşyayı da O'nun nurundan yarattığını zikretmektedir. Oysa ki, bunları şu ayetler yalanlamaktadır:
“De ki, ben ancak sizin gibi bir beşerim, bana vahyedildi ki, sizin ilahınız tek bir ilahtır.”
(Kehf, 116)
Bilinen şu ki: Allah’ın Rasulu (Sallallahu Aleyhi Vesellem) bir ana-babadan yaratılmış olup Allah’ın vahyi ile şereflenmiş bir kuldur.
Ayrıca mevlit kitaplarında bütün alem Muhammed'in (Sallallahu Aleyhi Vesellem) hatırası için yaratıldığı zikredilm ektedir. Halbuki Kur’an bu iddiayı şu ayeti ile yalanlamaktadır:
“Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.”
(Zariyat, 56)
(Yani alemin bir parçası olan cinler ve insanlar Muhammed'in (Sallallahu Aleyhi Vesellem) şerefi için değil, Allah’a ibadet etmeleri için yaratılmışlardır.)
Başka bir ayette de: “(Rasulum!) Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiya, 107) ifade edilmektedir. Bu Kur’anî haber de alemin Muhammed (Sallallahu Aleyhi Vesellem) için değil, Muhammed'in (Sallallahu Aleyhi Vesellem) alem için yaratıldığını açıkça beyan buyurmaktadır.
Hırıstiyanlar Mesih’in ve aile efradlarının doğum günlerini bayram olarak kutlarlar. Müslümanların da Nebinin veya bazı şahısların doğum günlerini kutlamaları hristiyanlardan esinlenme bir bid’attır. Oysa ki Rasulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) şöyle buyuruyor:
“Kim bir topluma kendini benzetirse onlardandır.”
(Ebu Davud, sahihtir)
Çoğu kez mevlitlerde kadın, erkek karışık şekil bulunurlar ki, bu ayrıca İslam'ın haram kıldığı bir davranıştır.
Ayrıca mevlit günlerinde yüzbinlerce paralarla satın alınan rengarenk kağıtların, kandillerin biraz sonra yerlere atılarak ithal edildikleri kafir ülkelere para aşırmaktan başka hiç bir faydası yoktur. Halbuki, Allah’ın Rasulu (Sallallahu Aleyhi Vesellem), boş yere malın harcanmasını yasaklamıştır.
Böylesi merasimlerde süslenme-püslenme, yemek hazırlama ile geçirilen vakitler çoğu zaman namazın terkine bile müncer olmaktadır.
Mevlidin sonunda Rasulullah’ın huzura geldiği inancıyla ayağa kalkarlar ki, bu da uydurulmuş yalandan başka bir şey değildir.
Çünkü yüce Allah şöyle buyuruyor:
“Onların (ölenlerin) gerisinde dirilecekleri güne kadar bir berzah (dünya ile ahiret arasındaki engel) vardır.”
(Mu’minun, 100)
Enes ibn Malik (radiallah u anhu) diyor ki:
“Ashabın yanında Rasulullah’tan daha sevgili kimse yoktu, buna rağmen ashab O'nu gördükleri zaman hoşlanmayacağını bildikleri için Rasulullah’a kıyam etmezlerdi.”
(Ahmed, Tirmizi sahihtir)
Bazıları şöyle derler: “Mevlitte biz Rasullah’ın siretini okuyoruz bu suç mudur?” Gerçek şu ki, onlar Rasulullah’ın siretine ters düşen yalan ve iftiralar kabilinden şeyler okuyorlar. Hem O'nun sireti senede bir defa değil, her zaman okunmalıdır. Ayrıca Rasulun doğduğu Rabiyel evvel ayı, O'nun ölüm ayıdır da. Dolayısıyla sevinç ayı olmaktan çok, üzüntü ayı olmalıdır. (Ki, İslam'da ne kimsenin doğumu için kutlama, ne de ölümü için matem törenleri tertipleme yoktur.)
Rasulullah’ın doğum gecesini kutlayanlar çoğu kez gece yarısına kadar uykusuz kalıyorlar, ya sabah namazını terk ediyorlar, ya da en azından cemaatla kılmayı fevt ediyorlar.
İnsanların çoğunun mevlit merasimine önem vermesi, onun meşruiyyetini (şeriata göre uygun olmasını) ifade etmez. (Çünkü İslam bir demokrasi dini değil ki, çokluk nerdeyse, hak da orada olsun. Bütün insanlar hakka karşı çıkmış olsa, onu benimseyen tek bir kimse bulunmasa dahi “hak” yine haktır ve gerçek olan odur.)
Yüce Allah şöyle buyuruyor:
“Yeryüzünde çoğunluğa uyarsan seni Allah’ın yolundan saptırırlar.”
(En’am, 116)
Huzeyfe (radiallah u anhu) diyor ki:
“Bütün bid’atlar sapıklıktır insanlar onu güzel görse de.”
Hasan el Basri de (rahimehullah) diyor ki:
“Daha öncekiler arasında sünnet ehli azınlıkta idi, gelecekte de azınlıkta kalacaktır. Zira onlar nimet bolluğu ve zenginlik içinde şımarmış olanların arasına katılmadılar. Din adına ibadet uyduran bid’atçıların, bid’atlarına iştirak etmediler. Rableriyle karşılaşıncaya kadar İslam sünnetleri üzerinde hayatlarına devam etmeye sabrettiler.
Ey müslümanlar sizler de öyle olunuz.”
Sallallahu ala Muhammedin ve ala Ehli Beytihi ve Ashabihi Ecmain ve'l-Hamdu li'llahi Rabbil-'Alemin
İlmi Konu - Kandil Geceleri Bid'atçi Niceleri (kitap)
KANDİL GECELERİ BİD’AT’Çİ NİCELERİ Türkiye’de her sene “dinin kesin bir emri, fıkhi bir vecibeymiş” gibi kutlanılan özel gecelerin aslında hem İslam’ın iki ana kaynağı (Kur’an ve sünnet) tarafından “kutsal” ilan edilmedikleri bir hakikattir.Kandil geceleri diye bilinen geceler ; Mevlid ...
www.islam-tr.org