Son olarak mezhep imamları diye adlandırdığımız imamlarımızı ki Allah cc onlara merhamet etsin.Cennetine alsın,gerekse de ehli sünnet alimlerimizin Kur-an ve sünnet dururken kendilerini taklit edenler hakkında dediklerine az göz atalım...
Allah (c.c.) kullarına, Rableri tarafından kendilerine indirilene uymalarını, Rasûlullah'a (s.a.v.) bağlanmalarını emretmiş ve bu gerçeği Kitabının birçok yerinde zikretmiştir. Bir kimsenin Rasûlullah'tan (s.a.v.) başkasını kendisine önder seçmemesi gerekir. Fakat insanlar bu hususa paramparça oldular ve hiziplere bölündüler.
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
"...Her grup, kendisinde bulunan ile sevinip övünmektedir."
(Mü'minun: 23/53)
İttiba (tabi olmak, bağlanmak) ve iktida (karşı olmak) da çeşit çeşittir. Bunlardan bazıları haramdır.
Nitekim yüce Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
"Onlara (müşrik ve kafirlere): 'Allah'ın indirdiğine uyun' denildiği zaman, 'Hayır! Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız' dediler. Ya ataları bir şey anlamamış ve doğruyu da bulamamış idiyseler."
(Bakara: 2/170)
"Senden önce hangi memlekete uyarıcı göndermişsek, mutlaka oranın varlıklıları, 'Biz babalarımızı bir din üzerinde bulduk, biz de onların izlerine uyarız' derlerdi."
(Zuhruf: 43/23)
"Onlara 'Allah'ın indirdiğine ve Rasul'e gelin' denildiği zaman, 'Babalarımızı üzerinde bulduğumuz yol bize yeter' derler."
(Maide: 5/104)
"Yüzleri ateşte çevrildiği gün, 'Eyvah bize! Keşke Allah'a itaat etseydik, peygambere de itaat etseydik' derler. 'Ey Rabbimiz! Biz reislerimize ve büyüklerimize uyduk da onlar bizi yoldan saptırdılar' derler."
(Ahzap: 33/66-67)
Taklidin bir çeşidi de din bilginlerini ve rahipleri rabler edinmektir. Bu şekildeki taklit şirktir.
Ebu Bekir, "el-Cami" adlı eserinde böyle bir taklidin fesadı ve reddi hakkında bir bölüm açmıştır.
Ebu Ömer der ki:
"Allah (c.c), Kitabının bir çok yerinde taklidi yermiştir."
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
"Allah'ı bırakıp bilginlerini (hahamlarını) ve rahiplerini rabler edindiler..."
(Tevbe: 9/31)
Bu ayetle ilgili olarak Huzeyfe ile başkalarından şöyle rivayet edilmiştir:
"Allah'ı bırakıp da onlara ibadet etmeyin. Çünkü onlar helali haram, haramı helal kıldılar, diğerleri de onlara uydu."
Adiy b. Hatem de der ki:
"Boynumda haç asılı olduğu halde Rasulullah (s.a.v.)'e gittim. Rasulullah (s.a.v.):
"Ey Adiy! Şu putu boynundan çıkar at." buyurdu. Tevbe Suresini okuyordu:
"Allah'ı bırakıp bilginlerini ve rahiplerini rabler edindiler..." ayetine gelince:
"Ey Allah'ın Rasulü! Biz onlara ibadet etmedik" dedim. Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Hayır, dediğin gibi değil. Allah'ın haram kıldığını helal, helal kıldığını haram kıldıklarında siz de bunlara itaat etmiyor muydunuz?"
"Elbette" dedim.
"İşte bu, onlara ibadet etmektir." dedi.
(Tirmizi Tefsir: 3094, İbni Cerir et-Taberi: 14/210, . Suyuti ed-Dürrü'l-Mensur: 3/230.)
Ebu Bahteri de şöyle diyor:
"Onlar halka, Allah'ı (c.c.) bırakıp da kendilerine ibadet etmelerini emretselerdi, halk onlara itaat etmezdi. Ancak onlar, Allah'ın (c.c.) helal kıldıklarını haram ve haram kıldıklarını helal kıldılar, halk da onlara itaat etti. İşte bu da onları rab edinmektir."
İşte bu girişi anlayan kimse, dört mezhebin durumuyla ilgili olarak, bizimle halk arasında herhangi bir ihtilafın söz konusu olmadığını anlar. Bizimle onlar arasında ancak, hak ile çeliştikleri takdirde tartışma olabilir. İnsanlardan bazıları hep haram işler, heva ve heveslerine, şehevi duygularına uyarlar. Aynı zamanda bu mezheplerden birine mensup olduklarını da söylerler. Oysa durum hiç de öyle değildir. Eğer birileri çıkıp bir şeye bağlı olduğunu söylediği halde, ondan bir eser taşımıyorsa, bunun ona bir yarar sağladığı düşünülemez. Mesela; hristiyanlar İsa'ya (a.s.), Yahudiler de Musa'ya (a.s.) bağlı olduklarını söyledikleri halde, bunun onlara hiçbir faydası yoktur.
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
"Sonra seni din konusunda bir şeriat sahibi kıldık. Sen ona uy ve bilmeyenlerin isteklerine uyma. Çünkü onlar Allah'a karşı sana hiçbir fayda veremezler. Doğrusu zalimler birbirlerinin dostlarıdırlar. Allah da takva sahiplerinin dostudur. Bu (Kur'an), kalp gözü açık insanlar ve kesin olarak inanan bir topluluk için hidayet ve rahmettir. Yoksa kötülük işleyenler kendilerini, inanıp iyi ameller işleyen kimselerle bir tutacağımızı mı sandılar?..."
(Casiye: 45/18-21)
"Heva ve hevesini ilah edinen ve Allah'ın bilgisine rağmen saptırdığı, kulağım ve kalbini mühürlediği, gözünün üstüne de perde çektiği kimseyi gördün mü? Onu Allah'tan başka kim doğru yola eriştirebilir? Hala ibret almayacak mısınız?"
(Casiye: 45/23)
"Eğer sana cevap vermezlerse, bil ki onlar sırf heveslerine uymaktadırlar..."
(Kasas: 28/50)
İbni Kayyım der ki:
"Allah (c.c), tüm yolları iki yolda topladı:
1 - Ya Rasulullah'ın (s.a.v.) şeriatine uymak -ki Allah (c.c.) kendisini o şeriatle gönderdi ve kulları için de bunu istedi.
2 - Ya da kendi heva ve hevesini ilah edinmiş olmak.
Nitekim, önceki ayette de bu gerçek vurgulanmıştı. Allah (c.c.) bizleri yeni yeni fikir ve düşüncelerden, sapık ve saptırıcı hevalardan korusun, bunların hepsinden Allah'a (c.c.) sığınırız."
Onları taklit etmek konusunda alimler ihtilaf etmişlerdir. Kimisi taklidi kabul etmeyerek: