Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Makale Müslüman Aciz Değildir!

_katre_ Çevrimdışı

_katre_

الحمدلله
Site Emektarı
Müslüman Aciz Değildir!

Selamunaleyküm kardeşlerim,

Bir sesim olacak olsa, size çocuklarınızın sesiyle seslenmek isterdim. Her birinizi “annecim, babacım, abicim, ablacım” diye yardıma çağırmak isterdim. Bütün kalbim ve bu kalbin Rabbi şahittir, aynı arzuyla size sesleniyorum. Annelerim, babalarım, kardeşlerim diyerek sizi yardıma çağırıyorum. Müslümanların yeri göğü inletecek seslerinize, dualarınıza, emeklerinize, evlatlarınıza, imanımıza hasretimizi söylüyorum.

Her gün sağlıklarına, varlıklarına, ömürlerine dua ettiğiniz, onlar için şükrettiğiniz çocuklarınızın ismi nedir kardeşlerim? Ahmet mi, Mehmet mi, Ali mi, Ayşe mi, Burak mı, Zeynep mi, Rabia mı, Meryem mi? Yusuf mu? Musa mı? Muhammed mi?

Bugün size çocuklarımızı anlatmak istiyorum.

Dün Mısır sokaklarında bir anne, oğlunu arıyordu. Binlerce kefenin içinde, yüzlerini sırayla açtırıp tek tek… İkiyüz tane vurulup, kefenlenmiş cenazeye baktı. Ahmet yoktu.

Sonra birinin önünde durdu yüreği, dedi ki “bu oğlum Ahmet’tir, Ahmet burada.” Açtılar yüzüne baktılar, Ahmet oradaydı. Gülümsüyordu. Allah aşkına, yetsin yüreğiniz, bakın bu yüze bakıp, siz de evladınızı arayın.


Ekli dosyayı görüntüle 5326


Kardeşlerim,

Mısır’da Ahmet gibi nice kardeşimiz, sokağa çıkmadan önce, kollarına isimlerini, telefon numaralarını yazıyor çıkmaz kalemlerle. Vurulursak, şehit olursak ailelerine haber verilebilmesi için yazıyorlar. Binlercesi şehit oldu, binlercesi yaralandı, daha milyonlarcası direnmeye, hak yolunda canlarını vermeye devam ediyorlar. Size evlatlarınızın sesiyle sesleniyorum.

Evlerinizde oturmayın! Sokakları doldurun, camileri doldurun, meydanları doldurun. Mihraplarımız, seccadelerimiz, kalplerimiz harp yeridir kardeşlerim, kazanırsak “yalnız Rabbe kul olmanın” şerefine, onuruna kavuşuruz.

Bu dert yalnız bugünün değil, dünün ve yarının da derdidir. İnsanın yaratıldığı ilk günden son güne kadar olan sürecek bu kavga bugün en çetin haliyle başta Mısır olmak üzere tüm Müslüman coğrafyasında yaşanıyor. Şahidiz ve şahitliğimizden sorulacağız. Bugün tüm dünyanın kaderini belirleyecek kardeşlerim.

Müslümanlar aciz değildir kardeşlerim, kim size “siz kendinizi aciz sanasınız diye konuşuyorsa” vallahi sizi aciz kılmak istiyor. Müslüman aciz değildir. Bakın size dünümüzden bahsedeyim;

Bedir Savaşı’nda silahlarıyla, sayılarıyla kat kat üstün duran küfr ordusu, bir avuç Müslümanla savaşırken… Peygamber efendimiz, ellerini göğe kaldırmış, Rabbimize yakarıyordu. “Ya Rabbi bugün bu bir avuç Müslüman da helak olursa, sana bundan sonra yeryüzünde kulluk edecek kimse kalmayacak! Ya Rabbi bize müjdelediğin yardımı gönder, müjdelediğin zaferi nasip et!” Öyle şiddetli dua ediyordu ki Ebu Bekir “Duan arşı inletti Ya Resullullah, Allah bize zaferi verecektir” diyordu. Bedir savaşını bir avuç müslümanın yeryüzünü dolduran imanı kazandı kardeşlerim. Zaferi müjdeleyen ayetler indirildi, Ali efendimiz kılıcını savurdu, nice Müslüman şehit oldu ve bize bir kitap bıraktılar.

Size dünümüzden bahsedeyim kardeşlerim,

Hz. Hüseyin, Kerbela yoluna düşerken, yanındakiler “gitme ey Resulün oğlu, gitme vallahi seni öldürecekler” demişlerdi. Hz. Hüseyin “Vallahi ben bugün gitmezsem, bir daha kimse hak yolunda yürümez” diye cevap verdi. O lanetlenmiş kalabalık, bir avuç müslümanın etrafını sardılar, onları çölün ortasında aç, susuz, şehit ettiler! Bir Zeynep kaldı, her şeyi anlatan. Bize hak yolunda olma cesaretini öğretti.

Biz böyle bir ümmetin devamıyız kardeşlerim, bu yol hiçbir zaman bedelsiz olmadı.
Her kul eceliyle doğar, biz ölüme ve ölümün Hak’tan olduğuna iman ederiz. Kişinin eceli gelmişse, bunu değiştirecek yoktur. O vakit gelmemişse, bizden canımızı da kimse alamaz. Bu sebepledir ki Müslüman can korkusuna düşmez, canımız Allah yolunda bizim ismailimizdir, kurbanımızdır. Müslüman canıyla korkutulamaz kardeşlerim, bu sebepledir ki küfr ordusunun, kefenini giyip, hak yolunda yürüyene yapacak hiçbir şeyi yoktur. Ölürsek Hz. Hüseyin’in, Hz. Hamza’nın, Hz. Ali’nin, Hz. Ebubekir’in, Efendimizin saflarında sayılırız. Kalırsak Zeynep gibi bizden sonrakileri aydınlatmak vazifesiyle kalırız.
Müslüman aciz değildir. Çünkü “Bizim imanımız, onların silahlarından üstündür. “

Takipçilerimizden AYŞE

( 2. Yazıda size bugünümüzden bahsedeceğim inşaAllah.)

Cahide Sultan
 
_katre_ Çevrimdışı

_katre_

الحمدلله
Site Emektarı
Müslüman Aciz Değildir (2)


karinca-agir-yuk-altinda-1684-I2.jpg

Ayşe kardeşimizin 2. yazısı



“Biz her insanın sorumluluğunu kendi omuzlarına yükledik. Nitekim kıyamet ve hesap günü insanın önüne amel defterini koyacağız ve o da bütün yaptıklarının amel defterinde kayıtlı olduğunu görecektir. Sonra ona “Şimdi oku bakalım amel defterini. Bugün kendi hesabını görmeye kendin yetersin.” Denecektir.

Kim Allah’a iman ve itaat yolunu seçerse, bunu kendi iyiliği için seçmiş olur. Kim de inkarcılık yolunu seçerse bu tercihiyle ancak kendine kötülük etmiş olur.” (İsra Suresi, 13-14-15)

Selamunaleyküm kardeşlerim,

Rabbimiz Din Gününün, hesabın ve haşrın sahibidir. Bugünümüze sahip çıkmak bizim üstümüze farz kılınmıştır. Bir Müslüman gözünün gördüğünden, elinin işlediğinden ve yaşadığı ömürden sorumludur. “Hadi bakalım, bugün hesabını kendin görmeye yetersin” denileceği gün gelmeden, ellerimizin ayaklarımızın bizim aleyhimize ve lehimize şahit tutulacağı vakte varmadan, biz bugünümüzün hesabını doğru yapmakla yükümlüyüz.

Kardeşlerim,

Bugün olanlara bakıp da yüreği dağlanmayanımız, gözünden yaş gelmeyenimiz yoktur. Evinde otururken, seyretmek zorunda kaldıklarımız ötürü, kendi aczine kahretmeyenimiz yoktur. Bugün ne yazık ki, her Müslüman toprakta bin zilletle dolu. Kutsallarımız çiğnenip, kardeşlerimiz şehit edilirken, biz hala yalanlarla uyutuluyoruz. “Acizsiniz” diyorlar, “elinizden hiçbişey gelmez” diyorlar. Bizden, kendimizi çaresiz sanmamızı istiyorlar, elimizden hiçbir şey gelmesin istiyorlar. Yıllardır da bunu yaptılar.

Hayır! Kardeşlerim, bir Müslüman asla aciz değildir. “Öyleyse neden gücümüz hiçbir şeye yetmiyor” diyorsunuz, mesele gücümüzün neye yeteceği değildir kardeşlerim. Gerçekten kulluk ediyorsak, neye yeteceğimiz Rabbimizin hükmüne göredir. Etmiyorsak böyle bir soruyu dillendirmeye de utanmamız gerekir.
Karıncanın ağzında taşıdığı suyun gücü yetiyor muydu ateşe?

İmanla atan bir kalbin gücünün farkına varın kardeşlerim.

Peki, siz ağzınızda taşıdıklarınızın gücünün farkında mısınız?

Siz dünyada kaç karıncanın yaşadığını biliyor musunuz?

Bir müslümanın kabule lâyık, en güzel duası ellerinden gelendir, niyetidir, emeğidir. Müslümanlar birbirinin kardeşi ve duacısıdır. Biz birbirimizin yarasını sarar, nerede bir mazlumun ahı tutsa, o ahı işitiriz. Duadır bir taşı yoldan çekmek, duadır bir hastanın işini görmek ve duaların en güzeli hak yolunda can teslim etmektir. Canlarınızı bu yola seferber edin kardeşlerim. Madem ki ölünecek, ölümlerin en güzeli İslam içindir.

Bugün ülkemizin her şehrinde eylemler var. Katılın, evlerinizden çıkın, seccadelerinizi, Kuran’larınızı, eşlerinizi, çocuklarınızı, dostlarınızı alıp da gelin, ne olur gelin, aramıza katılın. Görsünler, Müslüman feraseti nedir, görsünler görsünler, bir Müslüman kardeşine zulmedildiğinde nasıl durur!

Bir zamanlar “etkisiz hale getirildi” diye bir cümle vardı, sık duyardık, hatırlarsınız. Öldürülenler için söylenirdi bu “etkisiz hale getirildi”. Bugün tek düşmanımız İsrail ve köpekleri değil. Onların gerçek kurşunları bize işlemez. Biz ancak o kurşunlarla şehit oluruz, sevdiklerimize kavuşuruz kardeşlerim.
Bize asıl düşmanlık edenler, bu dini yeryüzünün en büyük mazlumu haline getirenler, İslam şeriatını “öldürüp” etkisiz hale getirenler, bir müslümanın cesaretini ondan alıp, zalim otoritelere kölelik etmeye davet edenlerdir.

Size kim diyorsa, “evlerinizde oturun, dua edin, geçer, geçmese de zaten gücünüz yetmez” diye, vallahi namussuzluk ediyor. Vallahi hainlik ediyor. Sizi de bu ihanete davet ediyor, zalimlerin işini kolaylaştırıyor. İnanmayın onlara kardeşlerim. Onlara inanmayın!

Elbette dualar edeceğiz, elbette secdede eskiyecek alınlarımız. Ama bir fark var kardeşlerim. Bugün Mısır bize Furkan’dır. Dostumuzu, düşmanımızı tanımak için fırsattır. Akletmek ve öğrenmek için ibrettir.

Bakın ve görün, binlerce şehidimiz için “sokağa çıkmasalardı”, “orada durmasalardı” yazıyorlar utanmadan. Bu yazıların sahipleri üstelik seccade de kullanıyor. Bu nasıl zulüm kardeşlerim? Bizzat bu sözü savunanlar, sizlere soruyorum. Bu nasıl zulüm? Bizi bu kurşunlar vuruyor, biz bu kurşunlarla ölüyoruz! Bizi etkisiz hale getiriyorlar, öldürüyorlar.

Aşınızı, ekmeğinizi aramak için o rahat evlerinizden çıkıp, işe gidip, alın teri dökmüyor musunuz? Bu emek sizin duanız olmuyor mu? Karşılığında ailenizin karnını doyuruyor, ihtiyaçlarını görmüyor musunuz? İki lokma ekmek için bunları yaparken, size “kardeşlerimiz için gelin” dendiğinde, neden evlerinizde oturmayı tercih ediyorsunuz? İki lokma ekmek kadar, dökülen kanlarımız değerli değil mi? Hadi oturuyorsunuz, bir de buyruklar yağdırıyorsunuz, “Allah’ım ben oturuyorum, sen kurtar” diyen bir dua makbul olur mu? Allah bizim uşağımız mı ki, biz seyredip sadece otururken her şeyi bizim için Allah yapsın?

Bizi kulluk edelim diye Yaratan, ne yaptığımızı, ne yapmadığımızı görüyor kardeşlerim. Görüyor ve “zulüm karşısında susan bile dilsiz şeytandır” diyor.

Peki, böylesi zulümler karşısında, bu sözleri sarfedenlerin, bu niyetleri taşıyanların hükmü nedir?

Hayır kardeşlerim,

İnsan Rabbin halifesidir. Bizler zulüm karşısında, ellerimizden geleni asla sakınmayacağız.

İman etmiş bir kalbin gücü, bir müslümanın feraseti, tüm kurşunlardan üstündür.


(Bir dahaki yazıda ellerimizden gelecek olanları, somut adımlarımızı konuşalım)
Yazar: Takipçilerimizden Ayşe
 
Mercan Çevrimdışı

Mercan

Eski nick : Salih Kul
İslam-TR Üyesi
Allah razı olsun yazar ve paylaşan için;

suriye ve mısır halkı için oturduğu yerden 1000 salavat kampanyası başlatmışlar: maillere düşmeye başladı.
bahsedilen güruh iş başında!
 
_katre_ Çevrimdışı

_katre_

الحمدلله
Site Emektarı
Küllü Yevmin Aşura! Küllü Arzın Rabia


Ekli dosyayı görüntüle 5324

Ayşe kardeşimizin 3. ve son yazısı. Çok emek vermiş. Yüreğini ortaya koymuş. Allah kardeşimizden ve okuyan sizlerden razı olsun…

KÜLLÜ YEVMİN AŞURA! KÜLLÜ ARZIN RABİA


Kardeşlerim,

Bu söz bugün Mısır başta olmak üzere tüm arzı kaplamıştır, bizler de buna şahidiz.

Ey Rahman ve Rahim olan, Ey Muntakim olan, Ey Adil olan Rabbim, sen bizlerden rahmetini esirgeme, sen bizleri kardeşlerimizin intikamına ve senin adaletine memur kıl.

Kardeşlerim, size bir evin kapısını anlatacağım.

Bu kapı “El-Fetih Camisi”nin kapısı.

400 kadar müslümanın sığındığı mescidimiz, secdegahımız El-Fetih Camisi. Orada neler olup bittiğini, bir yaralıya tıbbi müdahale edilirken ışık lazım olunca, kamerasının ışığını getirmesi rica edilen bir türk gazeteciden öğrendik. Tüm gece boyu canlı yayınlarla, twitter hesabıyla an be an anlattı ve bizleri bir kapının ardında olup bitene şahit kıldı.

Ben de onun gibi, bu kapıdan ve kapının iki yanından bahsedeceğim kardeşlerim.

Kapının bir tarafında kollarına isimlerini-adreslerini yazan kardeşlerimiz, yaralılarımız, çocuklarımız, şehitlerimiz vardı. Bedenleriyle kapının ardına bir bariyer kurdular. Etten duvar ördüler.

Kapının diğer yanında, katil Mısır ordusu, polisi ve baltacılar diye bilinen işsiz güçsüz, para için her şeyi yapacak, üç kuruş etmez adamlardan toplama rezil bir kalabalık.

Saatlerce kapımızı zorladılar, içeri girmek için. Kardeşlerimiz El Fetih camisinde mahsur kaldı. Yaralılarımızdan Yaradan’a kavuşanlarımız oldu. Dışarı çıkabilmeleri için, tüm dünyaya çağrıda bulundular, “gelin ve bize sahip çıkın” dediler.

Kapı, kardeşlerim, sadece bir kapı imanla küfr arasında durdu tüm gece ve durmaya devam ediyor. Bu kapının üçüncü bir tarafı yok ve gün bizlere kimlerin, kapının hangi tarafında olmayı seçtiğini öğretiyor.

Kapı, Furkan kapısı. Öyleyse kardeşim, bize düşen, o kapının öyle güzel duruşundan utanmak, o kapının arkasında etten duvar olmak, El-Fetih ismine yakışmaktır.

Kardeşlerim,

Daima arkasında duracağımız bu kapı İslam’dır.

İslam’ı yeryüzünden silmek isteyenler, paralarının ve menfaatlerinin peşinde olanlarla birlik olup, bizim canımıza, imanımıza, geleceğimize kastetti.
Şehitlerimizi, camilerimizi, hastanelerimizi, bebeklerimizi yakılırken, bizi acizliğe esir ettiler.

Bu güruhun ortakları da tüm yapılanlar karşısında, “bize elimiz kolumuz bağlıymış gibi hissettirmekten” de çekinmedi.

Müslüman aciz değildir, kardeşlerim, bunu haykırın öncelikle ve ne yapacağımızı konuşalım.

1. Karıncanın ağzındaki su, Firavun’un en büyük korkusudur. Öncelikle gücümüzü küçümsemeyelim, kimsenin de küçümsemesine müsaade etmeyelim.

Bu dava, sağın, solun, şu cemaatin bu hocanın, falanca mezhebin kavgası değil; namuslularla, namussuzların, bizzat İslam’ın davasıdır. Bizler namusluların yanında olalım, şüphesiz çok olacağız, çok olan biz olacağız kardeşlerim.


2. Tüm şehirlerimizde, camilerimizde yapılan eylemlere, gösterilere, yürüyüşlere, dualara, namazlara çocuklarımızla, eşlerimizle, dostlarımızla birlikte katılalım. Seccadelerimizi, mushaflarımızı alıp da gelelim kardeşlerim. Şehrinizde, mahallenizde böyle bir eylem yoksa, camilerinizin imamlarıyla görüşün, organize eden siz olun ve önceliğimiz birliğimiz olsun. Bizi ayrı düşüren tüm sıkıntılarımızı bir yana bırakıp, eşimizi dostumuzu hatta düşmanımızı dahi birlikte olmaya davet edelim. Davet etmek, tebliğ etmek bizim boynumuzun borcu ve artık gelmek onların boynunadır.

Kardeşlerim, batının en büyük korkusu, müslümanların bir gün vahdet bilincine kavuşmasıdır. Bunu engellemek için dilimizi bozdular, dinimize, onurumuza defalarca tecavüz ettiler. Biz yıllarca hurafelerle, uydurmalarla, mezhep ve cemaat kavgalarıyla boğuşurken; onlar İslam’ı alaşağı etmek gayretinde oldular. Öyle ki artık aynı mahallede bile, neredeyse birbirleriyle selamlaşmaktan imtina edecek 10-15 farklı grup var.

Gün birlik günüdür kardeşlerim. Unutmayın, Müslümanlar ancak kardeştirler ve kardeşlik bedel ister. Rabia işareti, dört parmağın dördünün bir olmadığının, ama birlikte bir yumruk ettiğinin ispatıdır.


3. Ödenecek bedel her ne olursa olsun, bu bedeli ödemek, her müslümanın üzerine farzdır.

Bu kitap bize, duvarlarımızda güzel kaplar içinde asılı tutalım yahut saatlerce tek kelime anlamadan okuyalım diye inmedi. Bu din, bizim rahatımız hiç bozulmasın diye gelmedi. Bu dini dün yüreklerinde taşıyanlar, şehit olmak arzusuyla bir ömür geçirip, şehidlere yaraşır bir ömür yaşayıp, şehadete layık oldular. Sıra bizdedir kardeşlerim ki bizde yiğitler tükenmez, biz birlik oldukça da yiğitlerimizin karşısında duracak kimse kalmayacaktır.


4. Bu toplantılar, senelerce uyutulmuş, pasifize edilmiş, etkisiz hale getirilmiş ülkemiz Müslümanları için gerçek bir diriliş fırsatı olacaktır. Eğitim ve öğrenim günü olarak mutlaka değerlendirilmelidir. Bu toplantılara giderken bir ayet okuyalım, bir ayeti düşünelim kardeşlerim, bir ayeti bir kardeşimize, bir çocuğumuza anlatalım, o ayeti konuşalım. Ayetlerle aydınlanmış bir hayatın duasını birlikte edelim kardeşlerim.

Ey bizlere “Müslümanlar evinde otursun, dua etsin” diyenler, sizi de davet eden ben olayım, gelin ve bizlere katılın, dua edeceksek birlikte edelim. Hatimler indirilecekse, birlikte bölüşelim. Her ne edilecekse kardeşlerim, gelin ne olur birlikte edelim.Rabbimiz bile özledi bizi birlikte görmeyi. Bizler de özledik kardeşlerim.

Mısır ve İslam dünyasının hali ortada iken, size kim “evinizden çıkmayın” diyorsa vallahi namussuzluk ediyor kardeşlerim. Kendi elleriyle kendilerini yakanlardan olmayın, bugün kardeşlerinin yanında olmayanların yarın akıbeti korkunçtur. Bu hesap verilemez kardeşlerim.

5. Kur’an- ı Kerim hayattadır, tüm ayetleriyle, tüm zamanlara hitap eder. Her gün bir kıssayı, kendi hayatımızda aramak gerekir. Bugünün Ebabil kuşları, Filistin’de tanktan fillerin ordularına karşı duran çocuklarımızdır. Bugün Allah yolunda, canı ciğeri oğlu kurban olarak istendiğinde, emir için yola düşen peygamberi bile durdurmaya çalışacak dilli-dilsiz şeytanlar olduğu gibi bugün de olacaktır kardeşlerim. Onlar bizi yoldan alıkoymaya çalıştığında, taşlayıp geçelim yanlarından. Üzerimize “ölü toprağı” serpmelerine fırsat vermeden, her kıssayı, her ayeti, kendi hayatımızda arayalım kardeşlerim. Furkan olan Kitabımız, en güzel öğretendir.


6. Müslümanın kıyamı şuurla olur.

Aylardır Mısır sıcağında, dimdik duran, kurşunlanmalarına rağmen oradan ayrılmayan Müslüman kardeşlerimizin Mısır’daki en büyük başarısı, senelerce bu şuuru halka kazandırmak için yürüttükleri mücadeledir. Bu bizim için büyük bir örnek. Böylesi bir güç karşısında durabilecek hiçbir ordu, hiçbir silah yoktur. Bu noktaya gelene kadar, orada İhvan neler yapmış, nasıl böyle tek yürek olmayı başarmış, okuyalım, öğretelim, anlatalım ve hayata geçirelim. Bu konuda İhvan’ın kurucularının kitapları, İslam dünyasının önderlerinin kitapları yardımcımız olacaktır.

“Yoldaki İşaretler” kitabıyla tanıştınız mı? O işaretleri bize gösteren yazarını tanıyor musunuz kardeşlerim?

Mahkeme heyeti onu idama mahkûm ettiğinde, ağzından bakın şu sözler dökülmüştü:

Eğer Allah kanunu ile mahkûm edilmişse; ben Hakk’ın hükmüne razıyım. Eğer batıl kanunlarla mahkûm olmuşsam; onlardan çok daha üstün bir düşünceye sahip olduğum için batıldan ve münafıklardan merhamet dilemem.

Allah’a şükürler olsun ki on beş sene cihad ettikten sonra bu mertebeye ulaştım.

Ben Allah yolunda yaptığım iş için asla özür dilemem.

Namazda Allah’ın birliğine şehadet eden parmağı, asla bir tağutun hükmünü onaylayan tek bir harf bile yazmayacaktır.





7. Ezanı duyduğumuzda, imkanımız varsa o an kalkıp, namazımızı kılalım kardeşlerim. Kim bilir belki de o namaz çağrıldığımız son namazdır?

İbadetlerimiz bu şuurla yapılırsa, bize bir güzellik kazandırır.


8. Hz. Hüseyin’in yolunda, Zeynep’in yanında olalım kardeşlerim. Sözümüz de tükendiği gün, asıl öldüğümüz gün. Anlatalım. Kim varsa, çevremizde anlayacak, ona anlatalım. Bu yol yorgunluk çekmez, yorulmadan, gücenmeden anlatalım. Bilmiyorsak, öğrenelim, bilenlere soralım, danışalım, okuyalım. Kişi bilmediklerinden de sorumludur kardeşlerim. Hele bugünün dünyasında, bilmiyorum demek ancak tembellikten sayılır. Öğrenelim, ömrünü beyhude uğraşlarla heba edenlerden olmayalım kardeşlerim.

En güzel anlatmak, hal diliyle olur. Bizler kendi sözlerimize hürmet gösterelim ki, sözlerimiz de hürmet görsün.


9. Birlik olmak, en çok birbirimizden haberimizin olmasına bağlıdır. Mısır’ı internet üzerinden öğrendik kardeşlerim. Dünyaya da bu şekilde duyurduk. İnternet üzerinden yürütülüyor tüm faaliyetler de. Bu sebeple en azından Twitter hesaplarımız olsun, aktif olarak kullanılsın. Kullanmaya başladığınızda zaten yapılacaklar, önünüze kendiliğinden geliyor kardeşlerim. Merak ettiğiniz kim varsa, hesaplarını, yazılarını takip edin, okuyun, katılın, destek verin kardeşlerim. Bugün Ahmet’in, Esma’nın, Halid’in ellerine ellerimizi uzatmak kolaydır kardeşlerim.

İnanın öyle günler gelecek ki, dünyanın bir ucunda bir müslümanın burnu kanasa, haberimiz olacak, tek bir cümleyle harekete geçecek kocaman bir Müslüman ordusu olacak. Hayal değil kardeşlerim, bize vaad edilen budur, evvelimiz de budur. Biz ne yazık ki bu yönümüzü kaybetmiştik, Allah’a şükür, Mısır tekrar kazanma fırsatı verdi, bundan böyle bize yakışan bu yolda çalışmaktır.

Tv kanallarının çoğu, ekmek yedikleri kapılar için çalışıyor kardeşlerim. Uyanık olalım. Bize ne izlettiklerine, ne okuttuklarına daima dikkat edelim. Aynı şekilde davası İslam olmayan, yalnız kendi kapılarının gayretinde olanların da bize ne söylediğine dikkat edelim kardeşlerim.

Kur’an’ımız mümeyyiz yani doğru ile yanlışı birbirinden ayırt edebilen bir akıl ve irade inşa eder. Bizler O’nu hayatımıza geçirdikçe, O da bize hayat verir kardeşlerim. Bize okutulan, öğretilmeye çalışılan, gösterilen her şeyi ama herşeyi sorgulamaktan, Kur’an’ın hükmüne danışmaktan, Furkan olana havale etmekten çekinmeyin kardeşlerim. Kitabımız, O’na halis niyetle yaklaşan herkesi Hak yoluna ulaştırır.
 
_katre_ Çevrimdışı

_katre_

الحمدلله
Site Emektarı
10. Gündelik hayatımızda olduğu gibi, internet üzerinde bu hesapları kullanırken, mutlaka tartışmalar olacaktır. Bizler karşıt fikirlerle, cümlelerle karşılaştığımızda, İslam’a yaraşır şekilde hareket etmekle mükellefiz. Onların hiçbir temeli, dayanağı olmayan hikâyeleri-sloganları- yalanları varsa; halen utanmadan Mısır’ı yok saymakta ısrar ediyorlarsa; bizim arkamızda Rabbimiz, kalbimizde imanımız, Müslüman ferasetimiz var.


Korkmayın, hakikati söylemekten asla çekinmeyin. Ancak bu tartışmalar sırasında en büyük düşmanımız kendi nefsimizdir kardeşlerim. Öfkemize kurban olmayalım, Hz. Ali’nin savaşta kendi öfkesini nasıl yendiğini hiç unutmayalım. ‘Düşmanlarımıza tek borcumuzun adalet olduğunu’ aklımızdan çıkarmayalım. Adaletli olun kardeşlerim. Bize yakışan budur. Rabbim bizleri adaletine memur kılsın. Rahmetine de gazabına da memur etsin kardeşlerim.


Bu tartışmaların çoğu, bizim yaralarımızı ahlaksızca yarıştırmakla ilgili oluyor. Kardeşlerim, mazlum olanların tüm meseleleri hakkında önce doğru bilgi sahibi olalım, kişisel menfaatleri uğruna söylenmiş yalanlara meydan vermeyelim. Söyleyin kardeşlerim, İslam yalnız müslümanların değil; O’na inanan, inanmayan her kulun hayat güvencesidir. Müslümanlar bu güvenceyi sağlamaya memurdur. Şurada falanca insanlar öldürülürken neredeydiniz, diyecekler, biz hep El- Fetih kapısının ardındaydık kardeşlerim. Sorun, asıl onlar neredeymiş? Her kul, ya insanlıkta eşimiz, ya dinde kardeşimizdir. Malı, canı, namusu İslam güvencesi altındadır. Anlayalım ve anlatalım kardeşlerim.



11. Şehidlerimizi “ölü sayısı”, “hayatlarını kaybedenler” olarak yazan herkesi eleştirin. Haber kanallarını ayağa kaldırın. Şikayet mailleri atın. Telefonlar açın. Sebeplerini sorun, sorgulayın, fikirlerinizi anlatın.


Şehid kelimesi, Kur’an-ı Kerim’de, bizim anladığımız anlamda ölmenin bir şeklini anlatmak için kullanılmamıştır. Şehid, şahid olandır. Bizler, şehadetlerimizle Müslüman oluruz.


Kardeşlerim, şehitlerimiz “hayatlarını kaybeden sayısı” değil, Allah’ın da rızasıyla hayat bulan ve bizlere de hayat verecek olanlardır. İngilizceden çevirip kullandıkları bu tür ifadeler, bizdeki şehadet arzusunu kırmaya yöneliktir. Bunun önüne geçtikçe, biz de daha onurlu bir yaşama kavuşacağız, inanın.


Farkında olmadan zaman zaman Müslümanlar da böyle söylüyorlar, güzel bir dille onlara da anlatalım kardeşlerim. Herhangi bir sebeple illa başka bir şey diyeceklerse, “hayat verenler” desinler.


12. Kendimize, tüm sevdiklerimize şehadet arzusu dileyelim, hepimize sırat-ı mustakim üzere bir hayat için dua edelim kardeşlerim.


Kişi nasıl yaşamışsa, öyle ölür, o hal üzere diriltilir, Rabbinin karşısına da öyle çıkartılır. Güleryüzlü şehitlerimiz var bizim, kardeşlerim. Bizler ecele ve ahret gününe iman ederiz. Onların yüzleri bizim umudumuz ve hayat kaynağımızdır. Allah’ın rızasıyla yaşanmış bir hayata layık olmak gayreti gösterelim kardeşlerim.


Bugün, yeniden dirilmek için çok büyük bir fırsattır. Rabbimiz “Şehitleriniz diridirler, onlara ölüler demeyin.” Diyor. Akleden bir kul için bunda büyük ibretler var. Nicedir üzerimize serpilen ölü toprağı kalksın artık kardeşlerim! Kalksın ki dirilelim.



13. Makbul dualarımız olsun kardeşlerim. Kur’an bize nasıl dua edeceğimizi öğretir. Birlikte öyle dualar edelim ki arş-ı rahmanı inletsin!


En güzel dua, emektir kardeşlerim. Bizler ellerimizi her açtığımızda, aslında Rabbimize ellerimizi gösteriyoruz. “Rabbim, elimizden gelen bu, üstünü tamamlayacak yalnız Sensin, sen Rahman ve Rahimsin” diyoruz. Ellerimiz bomboş olmamalı kardeşlerim. Ellerimiz bomboşken, çocuklarımız, tüm kardeşlerimiz için tek bir taşı dahi yerden kaldırmamışken, biz ne tür bir kulluğa layık oluruz?


Ellerimizden gelecek kardeşlerim, ne hayr varsa Rabbin bize nasip edeceği, o hepimize bizim ellerimizden gelecek. Rabbimiz bizim ellerimizdekine icabet edecek, kabul edecek, destekleyecek ve rızasını nasip edecek. Ellerimize çok dikkat edelim kardeşlerim.




14. Çocuklarımız İslam üzere doğarlar, onları İslam üzere yetiştirmekle vazifeliyiz kardeşlerim. Belki de en çok buna ihtiyacımız var, onlara bugün ve dün olup bitenleri siz anlatın kardeşlerim. Siz anlatın ki yarın, başkaları çocuklarımızı yalanlarla kandırmasın. Bu konuda gösterebildiğimiz kadar hassas davranalım kardeşlerim. Çocuklarımızı da bizleri de Allah’la dahi aldatamasınlar. Çocuklarımız bize emanettir, emanetlerimizin kalplerine sahip çıkalım kardeşlerim ki biri tutup ucundan yoldan çıkarmasın.



İnanın kardeşlerim, Firavun tüm çocuklarımızı “Musa” sanıp katletmeye kalksa da, Firavun varsa Musa vardır, kardeşlerim. Firavunun kaderi son anda edeceği tövbeler bile reddedilerek, Rabbin gazabıyla boğulmaktır. Rabbimiz onların boğulduğunu bize gösterecek, yeter ki biz buna layık olalım, çocuklarımızı bu dertle büyütelim.



15. Tarihimizi mutlaka öğrenmek gerekir. İslam tarihindeki örnek şahısların yaşamlarını öğrenmek ve öğretmek, onları nesillerimizle yaşatmak hepimizin onlara borcudur.


Mısır’dan bahsederken, hala yan yana namaz kıldığımız insanlar, “ee onlar da bizi kurtuluş savaşında arkamızdan vurduydu” diyebilecek cehaleti gösteriyorsa, bu yalanlara inanmış durumda bir ömür sürdürüyorsa, bunun suçlusu en çok biziz. Kendi tarihini bile batılıların yazmasına izin veren bizler, batılılaşmış zihinlerin aşağılamaları altında kendi tarihimizden, dinimizden, imanımızdan utanır olduk. Bilgisizliğimizin kurbanı olmayalım, kimseyi de bu bilgisizliğe mahkum bırakmayalım. Bu toplantıların bir konusu da tarihimiz olsun.


Biz de yiğitler anlatmakla tükenmez, anlatın kardeşlerim, en çok çocuklarımıza anlatın, Hz. Ali ağabeyleriymiş gibi, Hz. Hamza onların da amcasıymış gibi anlatın kardeşlerim. Sorun bakalım, Bilal ağabeylerini tanıyorlar mıymış? Bilal ağabeyleri kölelikten nasıl kurtulmuş kardeşlerim… Bizim kurtuluşumuz da ancak böyle gelecek!



16. Kardeşlerim, bugün dik durmayı öğreneceğimiz gündür. Senelerce kendi inancımıza sahip dahi çıkamadık. El-Feth camisinde küçücük bir çocuk, göğü tek başına yere serdi kardeşlerim. “Bize sahip çıkın” dedi. “Müslümanlar eziktir, siniktir, sessizdir, korkaktır” zannedenler korksun artık! Biz dik durursak, şehitlerimizin kanı telef olmayacak kardeşlerim.


Bugün bizlerin yanında dik durmayanlar olacaktır. Yanımıza gelmeyen, gelenleri de beğenmeyen insanlar olacaktır. İnsan insandır, kardeşlerim, bazen işte böyle de yapar. Bugün olmadığı gibi, yarın da bizimle birlikte olmayacak olanlar ve aslında olmaya da layık görülmeyenlerdir. Bu nedenle sancılı zamanlar geçirebiliriz, tartışabiliriz, bize darılanlar, küsenler hatta küfredenler olabilir.


Onlara karşı, bizler haddi aşmamak gayretinde olmalıyız. Rabbimiz Resul’unu, onun zatında bizleri defalarca uyarır, “sana düşen sadece anlatmaktır, anlamıyorlar diye kendini harap mı edeceksin” diye sorar. Bu uyarı kulağımızın küpesi olsun.Anlatalım, sonra herkes kendi seçimini yapsın. Kim neyi seçerse seçsin, kapı yerinde duracaktır. Herkes kendi iradesinden sorulacaktır kardeşlerim. Artık kim nasibini imanda arıyorsa, o imana kavuşacak ve her kim halini gazapta arıyorsa gazap bulacaktır.


Kardeşlerim, bugünün bu zulmün yaşanmasında bizim payımız çok büyük. Meydanı boş bıraktık, emirleri boynu bükük bıraktık. Ancak artık uyutulmuş aslan uyanmıştır. Kardeşlerimiz, gerçek kurşunlara karşı canlarına dişine takıp mücadele ediyorlar. Bizler de, “yalandan kurşunlarla” bizim izzetimizi ayaklar altına almaya çalışanlarla, canımız pahasına da olsa mücadele etmeliyiz. Bunun yolu bilinçli olmaktan geçiyor kardeşlerim.



17. Müslüman kendisinden emin olunan kişidir. Kardeşlerim her türlü ahlaksızlıktan uzak durmamız gerekir. Ne arkamızdan ne önümüzden demesinler “hem hacısın, ne zekat var, ne namaz, Müslümanlık bu mu”, “Kuran okuyorsun, gene yalan söylüyorsun, dedikodu ediyorsun diye. Dedirtmeyenlerden, ağızlara laf vermeyenlerden olalım kardeşlerim. Kendi kusurlarımızla İslam’a halel getirmeyelim. Yalnız Müslümanlara karşı değil, her insana karşı, peygamberimizin örnekliğiyle muamele edelim.


Bu tartışmaların birçoğu da bu konu üzerinden yürütülüyor. Bize günah işleyenlerimizi soruyorlar, “en azından ben öyle değilim” diyerek kendi suçlarını haklı ve meşru göstermeye çalışıyorlar.


Kardeşlerim, her insanın günah işleme hakkı da vardır. Günah işleyen bir kardeşimizi gördüğümüzde, onu uyarmak bizim üstümüze farz kılınmıştır. Biz uyarımızı yaptıktan sonra artık gerisi ona bırakılır. Ne Allah ne de bizler, kimsenin iradesine tecavüz edecek değiliz, herkes kendi akıbetini kendisi belirler. Bu kusurlar üzerinden, İslam’ı suçlamaya kalkanlar olacaktır. Bilsinler ki, kusur İslam’a değil, insana aittir ve başkalarının kusurları hiçbirimizi daha aziz yapmaz.


Herkes kendi kusurunun peşine, tevbesinin ardına düşsün önce, kardeşlerim.



18. İHH gibi tüm dünya üzerinde etkin olarak görev yapan kuruluşlarımız var, elleri heryere uzanıyor Allah’a şükür. Mallarınızdan bu kuruluşlara ve çevrenizde muhtaç kim varsa, bizim de ellerimiz neye uzanıyorsa, ona infak edelim. Unutmayalım ki, bugün bu direnişin temeli Mavi Marmara gemisiyle atıldı. Ne zaman düşünsem, o gemiyi düşünsem, Allah’ın Nuh aleyhisselama, bir gemi yapmasını, Hz. İbrahim’e bir ev yapmasını emredişi geliyor.


Kardeşlerim, Müslümanlar ancak kardeştir. İnsan kardeşinin duacısıdır. Dua ellerimizdedir. Buna rağmen kimileri olup biteni görmezden gelip, “Allah versin” diyor, “Allah yapsın, Allah kurtarsın” diye oturdukları yerden, hiç rahatlarını bozmadan tembel buyruklar veriyor. İnsan Rabbin yeryüzündeki halifesidir kardeşlerim, bize her ne fırsat ve imkan verilmişse, bu yeryüzünde düzeni sağlamak için verilmiştir. Mallarımız, mülklerimiz, evlatlarımız, canlarımız bu amacı sağlayalım diye bize emanet edilmiştir. Emanet sahibinindir kardeşlerim. Birlik olalım, birlikte olalım. Öyle çok, öyle güzel, öyle kardeş olalım ki, insanlar sırf bu kardeşlik için Müslümanlardan olmayı dilesin.
 
_katre_ Çevrimdışı

_katre_

الحمدلله
Site Emektarı
19. Umutsuzluk, en büyük tuzaklardandır kardeşlerim. Bizler ecele inanırız, ecelin Hak’tan olduğuna ve ahiret gününe iman ederiz. Allah zalimin hesabını sadece öbür tarafa bırakmaz. Bu dünyada da o hesabı görür ki biz umutsuzluğa düşüp, zafer geleceğinden şüphe etmeye kalkmayalım.


Zalimler, yeryüzünde daima var olmuştur. Mustazafların Rabbi, bize zalimlerin akıbetini öğretmiştir kardeşlerim. Firavunların, Yezidlerin kaderi kaybetmektir. Bunu görmeye bizim ömrümüz yetmezse, çocuklarımızın, onların da yetmezse, torunlarımızın ömrü muhakkak yetecektir. İnsanız, zulüm görünce gönlümüz kırılır da umutsuzluğa düşersek, mezarlıkları ziyaret edelim, ölümü hatırlayalım, görelim ki ömür bitiyor. Bu ömrün bir ötesi var, ömrü daha kıymetli kılmak var.


Bu içimizi serinletsin kardeşlerim. Ölüm, ölmekten korkan dünya bağımlılarına kapkaranlık gelir, bizim umudumuz olsun kardeşlerim. Ölüm bizim için yalnız Rabbimize kavuşmaktır. Hayatımızsa, çocuklarımız aşkına savaşarak geçecek.



20. Allah sabredenlerle ve birbirine hakkı tavsiye edenlerle beraberdir.


Kitabımız, “insan aceleci ve cahildir” diyor kardeşlerim. Gördüklerimiz içimizi nasıl yakıyor, sabrımız nasıl zorlanıyor, biliyoruz. Bizler tüm bunları yaparken, yine de şehitlerimiz olacak, zulümler göreceğiz, bedeller ödeyeceğiz. Bu belki bizim için hep hüzün vesilesi olacak ama bir çiçek bile bir anda açamazken, her şeyin birden düzeleceğini düşünemeyiz kardeşlerim. Bir ümmet uyanıyor, belli ki sancısı çetin olacak.


Sabırlı ve güçlü olmak zorundayız kardeşlerim, sabırla, yorulmadan, acelenin verdiği cahilliklere kapılmadan hareket etmeliyiz.


Biz kalplerimizi doğrulttukça, yolumuz da bizi doğrultacak. Bunun garantisi var.


Rabbimiz, “Bir toplum kendi halini değiştirmedikçe, biz de onun halini değiştirmeyiz” diyor. Bizi zilletten zillete düşüren bu halimizi değiştirdikçe, Allah’ın yardımı da bizimle olacak ve O’nun nazarındaki halimiz de değişecektir. Bunu hak etmemiz gerekir kardeşlerim.


Risaletten önce, peygamberimizin yaşadığı toplumun hali de bizimki kadar içler acısıydı, her tür rezillik vardı. O, daha hiçbir ayet inmemişken bile, toplumun halini görüp, bu hal nasıl düzeltilir diye, sık sık tefekkür ediyordu. Hira mağarası, bu arayışın adıdır kardeşlerim. 40 yıl sürdü hira, 40 yıllık sabır ve tefekkür!… Allah’ın yardımı böylesi samimi, böyle güzel bir çabayla birleşince, asr-ı saadet oldu kardeşlerim. Bizim asr-ımızın saadeti, arayışımızın sonucu da bizim ellerimizde. Önce biz bu ölü toprağını üstümüzden kaldıralım kardeşlerim. Kaldıralım ki, Rabbimiz de bizi diriltsin. Dirilelim ve O’nun rahmeti sayesinde bir daha hiç ölmeyelim kardeşlerim.



20. Mihraplarımız, secdelerimiz harp yeridir.


Her an bu cümlenin bilincinde olalım. Bu harp yalnız bugün yapılmıyor, dün de yapıldı, yarın da yapılacak. Tüm bunları ve çok daha fazlasını hakkıyla uygulamamıza rağmen, yine de bizi kahredecek anlar yaşayabiliriz, hatta yenilebiliriz. Ama biz mağluplardan, kaybedenlerden olmayız kardeşlerim.


Çünkü müslüman mağlup edilemez. Kalbimizden bunu çıkarmayalım. Yenilmek, ölmek, öldürülmek, gerçek ya da yalan üzerimize sıkılmış tüm kurşunlar, mühim değildir. Bize düşen gücümüzün neye ne kadar yeteceğini hesaplamak da değildir. Can pazarıdır bu dünya, canları en güzel şekilde satın alan Rabbimize hamdolsun, canımız O’nundur kardeşlerim.


Bu dünya bizim için gelip geçici bir oyun yeri ve imtihan. Bizler dünyanın gelip geçici olduğunu gözeterek, imtihanımızdan sorumluyuz. Birlikte imtihan oluyoruz, birbirimizle imtihan olunuyoruz. Biz saflarımızı sıkı tutalım kardeşlerim.


Bakın, Kerbela’da Yezid’in ordusunun komutanlarından biri ki adı Hürr’dür. Harp günü Allah O’nun kalbini çevirip, Hz. Hüseyin’in saflarına katmış, o lanetlenmiş orduyla savaşıp, şehit olmasını nasip etmiştir. Bugün de Mısır’da darbeci ordunun içinde Katil Sisi’yi devirmek için bölünmeler yaşanıyor kardeşlerim, dualarınızı eksik etmeyin, bu iş bir kalbin çevrilmesiyle çözülecektir. Biz de kalplerimizi diri tutalım. Duayla, kıyamla, kardeşlerimizin yanında duralım.


Allah herkesi kendi yoluyla, yoldaşıyla, niyetiyle haşredecektir. O din gününün sahibidir. Galiptir. Bizim imanımız, tüm silahlardan üstündür.


Biz hesap günü geldiğinde, kardeşlerine karşı mahcup olanlardan olmayalım kardeşlerim.


Rabbimiz bizimledir.


Şimdi hep birlikte bir Fatiha okuyalım mı kardeşlerim?


Bismil -lâ-hir- Rahmân-ir’Rahıym.


(Rahman ve Rahim olan, sonsuz rahmet ve sınırsız merhamet sahibi Allah’ın adıyla:


El-hamdü lillahi Rabbil-âlemiyn. Er’Rahmânir-Rahiym


(Hamd, âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur, O Rahman ve Rahimdir.)


Mâliki Yevmiddiyn.


(Din gününün malikidir, sahibidir.)


Iyyâake-nâbüdü ve iyyâakenesteiyn.


(Biz ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.)


İhdinassırâtal-müstekıym. Sıraatalleziyne-en’amte aleyhim, gayril mağdubi aleyhim ve leddâlliyn.


(Sen bizi doğru yolda,


kendilerine iman ve hidayette sebat lütfettiğin hayırlı kullarının yolunda yürüt,


Senin gazabına uğrayanların, dalalete sapmışların yolunda değil.)


Âmin.


(Not: Rabbimiz bize dua etmeyi nasıl da öğretiyor değil mi? Duamızda da “biz” demeyi öğretiyor.)


Rabbimin selamı üzerinize olsun.


AYŞE’nin notu:


İhvan ve Müslüman Kardeşler’e biz bugün ümmetin birliğini borçluyuz. Onların bu işi nasıl başardığını henüz bilmeyenlerimiz, merak edenlerimiz varsa; aşağıdaki linki inceleyebilirler:


İhvan ı Müslimin Hareketi



Bakın hemen dikkatinizi çekecektir, 1928′de, sadece 7 güzel adam kurdu İhvan-ı Müslim’i. sadece 7 adam, kardeşlerim. 7 Şehit, 7 güzel adam…

Gerisini size emanet ediyorum. Rabbim ümmetimize vahdeti nasip etsin.


Yazar: Takipçilerimizden Ayşe
 
Üst Ana Sayfa Alt