Arkadaşlar bizim okulumuzda da maalesef bu akımlar yayılıyor bana sen İslam güzel bir din diyorsun ama bu çelişkiyi açıkla diye bir Kemalist yazmış. Ona nasıl cevap vermeyelim? İslam şerit gelirse müslümanlar birbirini öldürmeye başlar diyor. Müslümanları öldüren yine müslümanöar deyip bana şu resmi atmış. Onu nasıl doğruya yöneltebilirim?
Ekli dosyayı görüntüle 30692
O kişilerden İslam tarihi okumasını isteyerek onlara çok güzel cevap verilir in şe Allah.
Umman ve Mehrelilerin irtidatları
Bu takviye kuvvetleri Müslümanlarla birleşince Müslümanlar fetih ve zafere nail oldular. Müşrikler dönüp kaçtılar. Müslümanlar, arkadan onları takibe başladılar. Müşriklerden
10.000 savaşçıyı öldürüp çoluk çocuklarını esir aldılar.
Mizar Vakası
Farslılar kaçtılar, Müslümanlar peşlerine düştüler. O gün Farslılardan
30.000 kişiyi öldürdüler. Birçokları da nehirlerde ve sularda boğuldu.
Ulleys Savaşı
Halid bin Velid şöyle dedi: “Allah’ım, şu düşmanlar arkalarını dönüp kaçacak olurlarsa, sana söz veriyorum ki; onlardan ele geçirdiğim her birini mutlaka öldürecek ve onların kanlarıyla nehri kan olarak akıtacağım.” Sonra Aziz ve Celil olan Allah, düşmanların arkalarını Müslümanlara çevirip kaçma fırsatını İslam ordusuna nasib etti. Halid’in ünleyicisi de “Esir alın, esir alın, ancak esir olmaya yanaşmayanları öldürün.” diye duyuruda bulundu. Süvariler, onları grup grup önlerine katıp götürüyorlardı. Boyunlarını vurup nehire atan adamlar görevlendirilmişti. Halid, bir gün bir gece bunu böylece devam ettirdi. Ertesi gün ve bir sonraki gün de böyle yapmak istiyordu. Düşmandan her kimi ele geçirirse boynunu vurup nehre atıyordu. Nehir suyu başka bir tarafa akıyordu. Komutanlardan biri Halid’e şöyle dedi: “Nehir onların kanını akıtmıyor. Ancak suyu kan üzerine salarsan o zaman nehirde kan akar ve yeminin yerine gelmiş olur.” Bunun üzerine Halid, suyu kanın bulunduğu tarafa saldı, böylece nehirden çığ gibi kan akmaya başladı. Bu nedenle bu nehire bugüne kadar da kan nehri denmektedir. Askerlere üç gün yetecek kadar değirmenler kanla karışık o suyla dönüp çalıştılar. Düşmandan
70.000 kişi öldürülmüştü.
Firaz Savaşı
Bizanslılar, Halid’e dediler ki: “Fırat’ı geçip de yanımıza gel.” Halid de onlara: “Hayır, siz Fırat’ı geçip yanımıza gelin.” dedi. Rumlar nehri geçip Müslümanların karşısına geldiler. Bu hadise, hicri 12. senenin Zilkade ayında vuku buldu. İki taraf, şiddetli bir şekilde savaştılar. Sonra Cenab-ı Allah, Bizans topluluklarını hezimete uğrattı. Müslümanlar, onları takip etme ve kovalama imkanını buldular. Müslümanlar, bu savaşta
100.000 düşman öldürdüler.
Yermük Savaşı
Halid, düşman ordusunun merkezine saldırdı. Bizans süvarilerinin ortalarına kadar ilerledi. O esnada düşman süvarileri kaçıp sahraya açıldılar. Müslümanlar da atlarına atlayarak onları takibe başladılar. Ve fetih tamamlanıncaya kadar akşam ve yatsı namazlarım ertelediler. Halid, Bizanslıların yüklerini taşıyanlara saldırdı. Bunlar, piyade askerlerdi. Bunları artçı kuvvetlerden kopardılar. Böylece onlar, yıkılmış duvara döndüler. Sonra kaçan süvarileri izlemeye başladılar. Halid, onları hendeğe yuvarladı. Bizanslılar, gece karanlığında Vakusa’ya ulaştılar. Halid, zincire bağlı Bizans askerlerini üst üste iteledi. Böylece biri düşünce diğeri de beraberinde yere düşüyordu. İbn Cerir ve diğerlerinin anlattıklarına göre savaşta öldürülen Bizanslı askerler dışındaki
120.000 asker de bu zincirlere bağlı olma yüzünden ölmüştü.
Kadisiye Savaşı
Müslüman askerler, kaçan Farslı askerleri kovaladılar. Yakalanıp öldürdükleri Farslı askerlerin sayısı
30.000’i buldu. Savaş alanında da
10.000 kişileri öldürmüşlerdi. Daha önce de buna yakın sayıda Farslı asker öldürülmüştü.
Kisariye Savaşı
İbn Cerir dedi ki: Hicretin 15. senesinde Muaviye bin Ebu Süfyan, Ömer’in emriyle vali tayin edildi. Ömer, ona gönderdiği mektubunda şöyle diyordu: “Seni Kisariye’ye vali tayin ettim, oraya git ve onlara karşı Allah’tan yardım dile. ‘La Havle Ve La Kuvvete İlla Billahil Aliyyil Azim’ sözünü çokça söyle. Allah Rabbimizdir, güvencimizdir, mevlamızdır. O ne güzel mevla ve ne güzel yardımcıdır.” Bu mektub üzerine Muaviye, Kisariye’ye gitti. Orayı kuşatma altına aldı. Defalarca Kisariyeliler üzerine saldırdı, son saldırısında şiddetli bir çarpışma cereyan etti. Muaviye, üzerlerine hücum etti, savaşı şiddetlendirdi. Nihayet Cenab-ı Allah, oranın fethini nasip etti. Kisariyelilerden
80.000’e yakın adam öldürüldü. Savaş alanından kaçan yenik Kisariyelilerle birlikte öldürülen kimselerin sayısı
100.000’i buldu. Muaviye, ganimetlerin beşte birini ve Kisariye’nin fetih müjdesini mü’minlerin emiri Ömer’e gönderdi. Allah ondan razı olsun.
Celula Savaşı
Kaka’nın münadisi şöyle seslenmişti: “Ey Müslümanlar, neredesiniz? İşte komutanınız Farslıların hendeğinin kapısında duruyor! Mecusiler bu sesi duyunca kaçmaya başladılar, yanına vardıklarında onun hendek kapısını, ele geçirmiş olduğunu gördüler. Farslılar da herbir yana kaçışmaya başladılar. Müslümanlarsa, onları yakalamaya ve her köşe başını da tutmaya başladılar. Orada Farslılardan
100.000 kişiyi öldürdüler, öyleki her taraf onların cesetleriyle dolmuştu. Cesetler yeri örtüp kaplamıştı. Bu nedenle bu savaşa (Kaplayıcı ve örtücü anlamına gelen) Celula savaşı denildi. Müslümanlar da mal, silah, altın ve gümüşü ganimet olarak ele geçirdiler. Haşim bin Utbe, Ka’ka bin Amr’ı kaçan Farslı askerlerin ve Kisra’nın peşine taktı. Ka’ka, onları kovaladı ve öldürdü. Firuzan ise, kaçıp kurtuldu
Nihavend Savaşı
Gece karanlığı bastırınca müşrikler hezimete uğrayıp kaçtılar. Müslümanlar da onları kovalamaya başladı. Kafirler kaçmamaları için askerlerinden 30.000 kişiyi zincire vurmuş ve çevrelerine hendekler kazmışlardı. Hezimete uğradıklarında onlardan 100.000’e yakın askerleri kazılan hendeklere ve o vadilere düştüler.
100.000 kadar veya daha fazla sayıda adamları da öldü. Cephede öldürülenler, bu sayının dışındadır. Kaçanlar dışında hepsi öldürüldüler. Komutanları Firuzan da savaşta yaralanmış sonra kaçıp kurtulmuştu.
Hicretin 165. senesi
Harun Reşid, ordusuyla birlikte İstanbul boğazına vardı. O zaman Bizansblann başında İlyon'un karısı kraliçe Agusta bulunuyordu. Agusta, ölen kocasından kalan oğlu kucağında olmak üzere Harun Reşide gelip yıllık 700.000 dinar vermek şartıyla barış talebinde bulundu. Harun Reşid bu talebini kabul etti. Ancak Harun Reşid, bu Aylarda Rumlardan
54.000 kişiyi öldürüp çoluk çocuklarından ve kadınlarından 5.640 kişiyi esir aldı. Bu esirlerden de
2.000'ini, kendi önünde eli kolu bağlı vaziyette öldürttü.
Hicretin 235. senesi
Bu senenin rebiyülevvel ayında Büyük Boğa, Tiflis şehrini kuşatma altına aldı. Öncü kuşetlerinin başında Zeyrek et-Türki vardı. Tiflis valisi İshak bin İsmail karşı çıkıp onunla savaştı. Boğa, onu esir aldı, boynunun vurulmasını ve sehpaya asılmasını emretti. Ayrıca neftli bezlere ateş vererek şehrin birçok tarafını yaktı. Tiflis'in binalarının çoğu, çam ağacından yapılmış ahşap binalardı. Bu sebeple şehrin birçok yerleri yandı.
50.000 kadar insan ateşte yanarak can verdi. Bundan iki gün sonra yangın söndürülebildi. Çünkü çam ateşi kalıcı olmaz. Bundan sonra Boğa’nın askerleri şehre girdiler. Hayatta kalanları esir aldılar, mallarını ve davarlarını yağmaladılar. Bundan sonra Boğa, Tiflislilerle işbirliği içinde bulunan diğer şehirlerin üzerine gitti. Ermeniye valisi Yusuf bin Muhammed bin Yusuf’u öldürenlerden intikam aldı. Bu işe cüret edenleri şiddetle cezalandırdı.
Hicretin 285. senesi
Bu senede Muvaffak'ın azatlısı hadim Ragıb, Bizans'a gaza yaptı. Birçok kaleler fethetti; kadın, çoluk çocuk birçok kimseleri esir aldı. Esir aldığı erkeklerden de
3.000'ini öldürdü. Sonra muzaffer ve mansur olarak salimen geri döndü.
Hicretin 418. senesi
Sultan Mahmud bin Sebüktekin bu putun haberini ve insanların ona ibadet ettiklerini, bir çok Hintlinin onu ziyaret yoluna koyulduklarını duyunca oraya gitmek hususunda Allah'a istiharede bu lundu. Tehlikeli çölleri, insanı belaya sürükleyen mıntıkaları düşündü. Sonunda askerleriyle oraya yönelmeye, o korkunç mesafeleri katetmeye azmetti. Askerlerine çağrıda bulundu. 30.000 savaşçı bu çağrıya icabet etti. Grönüllüler de vardı. Cenab-ı Allah onları tehlikelerden korudu. Nihayet o putun bulunduğu yere ulaştılar. Ona ibadet eden insanların bulunduğu sahaya konakladılar. Orasını büyük bir şehir genişliğinde olduğunu gördüler, orayı çabucak ele geçirdiler ve o mıntıkada yaşayanlardan
50.000 kişiyi öldürdüler.
Hicretin 583. senesi
Bu savaş tamamlandıktan, vuruşma alevleri söndükten, harp ağırlığını indirdikten sonra Sultan Selahaddin, kendisi için büyük bir otağ kurulmasını emretti. Kendisi de memleket tahtına oturdu. Sağ tarafın da esirler, sol tarafında esirler vardı. Esirler zincirlerini sürüyerek getirdiler. Templierin öncülerinden bir topluluğun öldürülmesini emretti. Onlardan hiçbirini hayatta bırakmadı. Çünkü insanlar onların kötülüklerini anlata anlata bitiremiyorlardı. Sonra Templier mezhebinin lideri getirildi. Haçlı komutan ve kontları getirildi. Hepsi de rütbelerine göre Sultan Selahaddin’in sağında ve solunda oturtuldular. Büyük kontlar. Sultan Selahaddin'in sağ yanına oturtuldu. Kerek prensi Aryat ve diğerleri de sol tarafına oturtuldular. Sonra sultana karlı gül şerbeti getirildi, içti. Sonra Haçlı hükümdarına verdi. O da içti. Sonra Kerek valisi Aryat'a da verdi. Sultan Selahaddin ona kızgındı. Ona “Şerbeti sana verdim ama içmene izin vermedim” dedi. Sonra “Bu adamın benim yanımda ahdi yoktur” diye sözünü tamamladı. Bunun ardı sıra otağının gerisindeki dahili bir çadıra girdi. Kerek valisi Aryat'ı oraya çağırdı. Aryat gidip karşısında durunca Sultan Selahaddin kılıcını kaldırıp onu İslam'a davet etti. Aryat İslam'a girmedi. Bunun üzerine Sultan Selahaddin: “Evet, ben, Resulullah’ın (SallAllahu Aleyhi ve Sellem) -ümmetinin intikamını alma hususunda- vekiliyim.” dedi ve Aryat'ı öldürdü. Kesik başını otağdaki kontlara gönderdi. Ve “Bu Resulullah’a (SallAllahu Aleyhi ve Sellem) sövmesinin cezasını gördü.” dedi. Sonra da “Templier ve Hospitolier cezasını gördü” dedi. Sonra da Templier ve Hospitalier tarikatlarına mensup Haçlı esirleri huzurunda eli kolu bağlı vaziyette öldürdü. Müslümanları bu iki murdar cinsten kurtarıp rahata kavuşturdu. Kendilerine İslam'a girmelerini teklif ettikleri arasında az sayıda kimseler Müslüman oldular. Anlatıldığına göre o gün öldürdüğü Haçlıların sayısı
30.000’di. Esir aldıklarının sayısı da 30.000’di.
(İbn Kesir, El Bidaye ve’n Nihaye)