Asagi tükür sakal, yukari tükür biyik. Ya ya, kabahat yanlizca namaz kilmayanlarin degil! Halimiz kolay degil kardeslerim. Kimse kimseye mana bulmasin. Namaz kilmanin da bir adabi, bir bütünleyen, bir tamamliyan vasiflari var. Ya hep ya hic'le de olmuyor. Hersey hakkiyla yapilmali.
MÂUN SURESİ
AYET 4-5
1. Dini yalanlayanı gördün mü?
2. İşte o, yetimi şiddet ve sitemle itendir.
3. Yoksulu doyurmaya teşvik etmeyendir.
4. İşte (böyle) namaz kılanların vay haline ki,
5 Onlar namazlarından gaflet içindedirler.
6. Onlar hem riyakârlık yapanların ta kendileridir.
7. Hem mâûnu da engellerler.
Namaza Gereken Dikkati Göstermek;
"İşte (böyle) namaz kılanların vay haline!" Yani onlar için bir azab vardır. Buna ("veyl; vay haline" lafzına) dair açıklamalar daha önce birkaç yerde (mesela, eiBakara, 2/79. âyet, 1. başlıkla) geçmiş bulunmaktadır.
"Onlar namazlarından gaflet İçindedirler." ed-Dahhâk, İbn Abbas'tan şöyle dediğini rivayet etmektedir: Bu namaz kıldığı vakit sevab alacağını ümit etmeyen, terketmesi halinde de bundan ötürü cezalandırılmaktan korkmayan kimsedir. Yine ondan gelen rivayete göre bunlar, namazları vakitlerinden sonraya bırakıp geciktirenlerdir. el-Muğire de İbrahim'den böylece rivayet etmiştir, ü şöyle demiştir: Onlar (namaz) vakti(ni kaçırarak) kaybetmek suretiyle gaflet içerisinde olanlardır.
Ebu'lAliye'den şöyle dediği rivayet edilmiştir: Namazı kendine mahsus vakitlerinde kılmazlar. Rükû' ve sücudlarım tam yapmazlar.
Derim ki: Buna daha önce Meryem (selam ona) Sûresi'nde (19/5963 âyetler, 1 ve 2. başlıkta) geçtiği üzere yüce Allah'ın: "Bunlardan sonra ise nail mazı terkeden, arzularına uyan bir kavim geldi." (Meryem, 19/59) buyruğu da buna delildir.
Yine İbrahim'den şöyle dediği rivayet edilmiştir: Burada sözü edilen kişi, secde ettiği vakit sağına soluna bakacak şekilde başını kaldıran kimsedir.
Kutrub dedi ki: Bu, namazında Kur'ân okumayan, Allah'ı zikretmeyen kişidir.
Abdullah (b. Mesud)'un kıraatinde: " Onlar na' mazlarında (gaflet'içinde) oyalanırlar" şeklindedir.
Sa'd b. Ebi Vakkas dedi ki: Peygamber (sav) yüce Allah'ın: "İşte (böyle) namaz kılanların vay haline ki! Onlar namazlarından gaflet İçindedirler."buyruğu hakkında şöyle buyurdu; "Bunlar namazı ona gerektiği gibi önem vermeyip ve ona aldırış etmediklerinden ötürü vaktinden sonraya tehir edenlerdir.
Yine İbn Abbas'tan şöyie dediği rivayet edilmiştir: Bunlar gizli hallerde namazı terkeden fakat aleni olarak namazı kıldıkları görülen kimselerdir: "Namaza kalktıkları vakit de tembelce kalkarlar..." (en-Nisa, 4/142)
Bu buyruğun münafıklar hakkında indiğine delil yüce Allah'ın: "Onlar hem riyakarlık yapanların ta kendileridir" buyruğudur. İbn Vehb de Malik'ten böyle dediğini rivayet etmiştir.
İbn Abbas dedi ki: Şayet: "Namazlarında gaflet içindedirler" elemiş olsaydı o vakit bu buyruk, mü'minler hakkında olurdu.
Ata dedi ki: "Namazlarından" diye buyurup; "Namazlarında" diye buyurmayan Aliah'a hamdolsun.
ez-Zemahşerî dedi ki: Şayet: "Namazlarından" buyruğu ile "namazlarında" ifadesi arasında nasıl bir fark vardır, diye soracak olursanız cevabımız şudur: "...dan" ifadesi onların namazı terkedecek ve ona çok az aldıracak şekilde namazdan gaflet içerisinde olduklarını aniatır. Bu ise münafıkların işidir. Yahutta müslümanlar arasından fasık ve murdar kimselerin işidir,
"...da" ise; onlar namaz kılarken şeytan vesvesesi yahut içlerinden geçirdikleri bir düşünce sebebi ile bazan namazlarında gaflete düşerler, demektir. Bundan ise kurtulabilen bir müslüman hemen hemen yok gibidir, Rasûlullah (sav)'ın da başkası şöyle dursun namazda yanıldığı olurdu. Bundan dolayı fukaha yazdıkları eserlerinde "sehv secdesi" bahsini de yazmışlardır.
İbnu'lArabi dedi ki: Çünkü (namazda) yanılmaktan kurtulmak imkansızdır. Rasûlullah (sav) da, ashabi kiram da namazlarında yanılmışlardır. Namazında yanılmayan herkes, aslında namazı üzerinde iyice düşünmeyen, namazında okuduklarını akledip kavramayan, bütün derdi namazlardaki sayılan tesbit elmek olan bir kimsedir. Böyle bir kimse ise, kabukları yiyip, 02ü atan bir adama benzer. Peygamber (sav)'ın namazında yanılmasının tek sebebi ise, namazdan daha büyük hususlar hakkında düşünmesidir. Ancak, şeytanın kendisine hatırına hiç gelmeyecek şeyleri getirmesi şunları şunları hatırla demesi sonucunda vesveseleri etkisi altında kalan bir kimse, namazında yanılabilir ve sonunda kaç rekat kıldığını şaşırabilir.
Namaz ve Riyakârlık:
"Onlar hem riyakârlık yapanların ta kendileridir." Yani böyle bir kimse takiyye (namaz kılmamaktan ötürü karşı karşıya kalacağı zorluklardan kurtulmak) îçin namaz kıldığı halde, Allah'a ilaat olsun diye namaz kıldığını gösterir. Fasık gibi. Bu kimse aslında namaz kılan birisidir, denilsin diye namaz kılmakla birlikte, İbadet olmak üzere namaz kıldığı izlenimini vermeye çalışır.
Riyakârlığın gerçek mahiyeti, ibadet yolu ile dünyalık elde etmek isteğidir. Bunun kökü de insanların kalblerinde yer edinmek arzusudur. Bunun ilk basamağı, kişinin din ve dünyada maksat ve gidişini güzelleştirmeye çalışmaktır. Aslında bu peygamberliğin cüzlerinden olmakla birlikte, riyakârca bu işi yapan kişi, böyie davranmakla mevki elde etmek ve öğünmek istemektedir.
İkincisi, dünyada zâhidlik görüntüsü kazanmak maksadı ile kısa ve kaba eİbtsder giyinerek riyakarlık etmektir.
Üçüncüsü, dünya ehline kızdığını, işleyemediği hayır ve itaatler dolayısıyla üzüntülerini ve öğüt verme halini izhar etmek suretiyle sözlü riyakârlıkta bulunmaktır.
Dördüncüsü, namaz kılıp sadaka verdiğini göstermek yahutta insanlar görsün diye namazı güzelleştirmeye çalışmak suretiyle riyakârlık yapmaktır.
Buna dair açıklamalar uzun sürer. Bu (hususlar) onun (riyakârlığın) göstergesidir. Bu açıklamayı İbnu'lArabi yapmıştır.
Riya, hükümleri ve gerçek mahiyeti hakkında yeterli açıklamalar, bundan Önce en-Nisâ (4/36. âyet, 1. başlıkta), Hûd (11/15. âyet, 1. başlıkla) ve el-Kehf Sûresi (18/110. âyet) sonlarında geçmiş bulunmaktadır.
NOT: Diyelimki namaz kilmayan ceza olarak öldürüldü, o kimse zaten günahlarini bu dünyada ödemis olmuyormu, adaleti sonsuz, affetmesini seven yüce Allah ikinci bir defa mi cezalandiracak o kisiyi?