Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

RABITA BİDATMI, ŞİRK Mİ DELİLLERİ HADİSLERİN TAHRİÇİ 1

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
sorum acık ve net bir insanın anlından kendi alnına bir ışık ,nur. vs geldiğini düşünmeyi sizin elinizde böyle bir hareketi yasaklayan olmaz böyle şey yapan şirk işler allaha o kişiyi ortak koşmuş olur diyen bir ayet veya hadis veya uydurmada olsa bir hadis sahebe sözü varmı yorum yapmadan yoruma acık konuyla uzaktan bile ilğisi olmıyan bir şey deyil net bir deliliniz varmı yok yok yok varsa hemen söyle bilmiyosan niye bilmediğin şeyde taklit yapıp yapana neye dayanarak kafir diyon net cevap verin lütfen putu almış karşısına deyip saptırmayın sorum acık saygılarla

Bu konuda sıfırın altında bilgin var kardeşim .
Körü körüne savunmayı bırak . Bizden delil istenmez, iddia sahipleri var diyorsa delillerini sunmak zorundadır(kuran sünnetten)
Üstelik alından alına nur değil, alından ağıza ve oradan bütün vücuda dağılan bir nur iddia edilen.
Her sapık sözün kurandan sünnetten delili aynen yoktur diye sahihlenilmez. Dini bir mesele ise bidat ve şirk zaten yoktur denilir geçilir.
Aksi taktirde benim omiriliğimden ultraviyole ışınları da çıkıyor derim apışır kalırsın! ama biz sahtekarlıktan, yalancılıktan Alemlerin Rabbi olan Allaha sığınırız.
Sende çok iyi biliyorsun ki sen böyle ışık nur görmedin , sana bir şey de gelmedi. Ama sırf savunacağım diye körü körüne konuşuyor , Allahın kitabını bırakıp sapıkların kitaplarına tutunuyorsun.

Sen, Rabıta yaparak O nur sahibi şeyhinin, ülkeler ötesinden gayb mesafesi tanımayarak senin nerede ne yaptığından haberdar olup, nurunun güdümlü mermi gibi seni bulup 1000 mhz ile bağlantı kurup yardım edebileceğine, sıkıntıyı giderebileceğine itikat etmenin ŞİRKten farklı yanı nedir bunu bize delillendir !
 
KavlulFasl Çevrimdışı

KavlulFasl

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Rabıta Bir İbadet ise ki bunu Bir İbadet olarak yapıyorlar ''DELİLLER'' ini İddaa Sahibi getirir yoksa -Saçma sapan Sapık Te'vil ve Tahrifler ile Ta'til ve Tekyif yapmayın...

Sapık Tasavvufcuların Akl'i Mükellefiyetlerinin olup olmadığı hala Gündemdeyken şu yazdıklarımıza bak...Subhanallah...
 
M Çevrimdışı

mucahid_tr

Üyeliği İptal Edildi
Banned
selamun aleykum ihrabiyyun kardeş bir insanı düşünmesini hatırlamasını bir müşidin anlıayetndan kendi anlına bir feyiz bir ışık geldiğini düşünmesini yasaklıyan bir delil ayet veya bir hadis hatta uydurma dahi olsa bir delilin varmı sormuştum insanları bu hareketlerinden dolayı şirk olan bir idddiada bulunan sensin iddiana delil getirmesi gereken yanlız ben deyilim ben feyzin işıkın anlımdan bana geldiğini düşünmede hatalı isem ola olsa o ışık ve feyzin Allah izin vermesi ile olabileceğini o kişinin kendi başına tasarruf yetkisini ona vermedikten sonra olsa olsa görüşümde yanılmış olurum ama sen bir müslüman kafir
“Zira kullarımdan velilerim, yarattıklarımdan seçkin dostlarım o kimselerdir ki, benim zikredilmeme (benim hatırlanıp akla getirilmeme) onlar zikredilir (hatırlanıp akla gelirler), onların zikredilmesi (hatırlanıp akla getirilmesi) ile de, ben zikredilirim (hatırlanıp akla gelirim).”[1]


Zikir Ne Demektir? Zikir, zikrâ, zükretü, unutmanın zıddıdır. Yani unutmamak hatırda tutmak demektir.
Râbıta neydi? Nebî (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i veliyi veya ölümü hatıra getirmek hayal etmek. Hayal etmek, hayalen o’na bakmak, cisim olan şeylerde hatırlamanın kemâli, en üst mertebesi… Yani zikir…
Zikir sebebi veya zikir sebebiyle olduğu için sebebiyet yahut müsebbebiyet alâkasıyla mecâzen zikirdir. Veya zikirden ayrılmayan bir şey olduğu için zikrin mukaddimesi yahut zikrin neticesi bir şey olmakla, Bir görüşe göre yine mecazen zikirdir. Bunu kimden öğrendik? Allah (Celle Celalühü)’den ve Rasûlü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den.

Râbıta İbâdet midir?
Râbıtanın bizzat maksud olan bir ibadet yolu olduğunu hiçbir sûfî iddia etmemiştir.
Sûfilere göre Râbıta, ibadete vesile olması yönüyle ibâdettir. Yukarıdaki hadislerden ve âlimlerimizin onlar istikametindeki izahlarındanda anlaşıldığı gibi aslında ibadet olmaya mübahlar iyi maksat ve niyetlerle ibadet olur. İmâm Birgivi, Hamevî ve Akkirmânî öyle dediler. Hâfız Aynî, şeyhi Hâfız Irâkî’den maksadlara göre bazı mübahların güzel olacağını kabullenerek nakletmiştir.
Şöyle bir iddiâ sahibi, ibadetin ne demek olduğunu da bilmiyor demektir. Çünkü Allah (Celle Celalühü)’nün emri ve rızası istikametinde yapılacak her iş tarlada çalışmak, hanımıyla cinsi ilişkide bulunmak [2]bile olsa geniş manada ibadettir. İbadetlerin namaz ve oruç gibi bir kısmı vardır ki, manası ve muhtevâsı yanında zamanı ve şekli de ta’yin ve tesbit edilmiştir. Çalışmak, bir kısım zikirler ve insanlara hüsn-ü muâmele gibi bazılarının şekli, zamanı ve teferruatı her yönüyle gösterilmemiştir. Bir kısım ibadetlerde vardır ki, bunların zamanı şekli ve sûreti kısmen belli edildiği gibi kısmen de belli edilmemiştir. Duâ etmek yalvarıp yakarmak gibi.
Râbıtanın hakkında hiçbir kimse yasaklık delili getiremediğine ve her hangi bir zararını gösteremediğine göre, Râbıta en azında mübahtır. Mübahlarda güzel maksatlarla ibadet oluyordu. Öyleyse, iyi maksatlarla yapılan ve iyi amellere sebep olma ve ibadete vesile olması yönüyle ibadettir. Maksut olan bir ibadet değildir.
İbn Teymiyye’nin Râbıta Hakkındaki Görüşü:
“Sen bir şahsı Allah için seversen, doğrudan Allah’ı sevmiş olursun. Sen o şahsı ne zaman kalbinde tasavvur etsen, Cenab-ı Hakkın sevgilisi olan birisini tasavvur etmiş olursun ve böylece onu sevmiş olursun. Böylece senin Allah için ve Allah’a olan mahabbetin daha fazla artmış olur. Nitekim sen ne zaman Peygamber’i (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ondan önceki Peygamberleri ve onların izinden gidenleri hatırlayıp, onları kalbinde veya kafanda tasavvur etsen senin bu durumun kalbini onlara her türlü nimetleri veren Allahı sevmeye çeker götürür. Sen bu insanları Allah için seversen, Allah’ın sevgilisi olan zatda seni Allah sevgisine çeker götürür.”[3]
Burada, görüldüğü gibi İbn Teymiyye’nin sözleri Râbıta’nın tarifiyle örtüşmektedir.
عن الحسن بن على رضى الله عنهما سئلت خالى هند بن ابى هالة وكان وصافا عن حلية رسول الله صلى الله عليه وسلم وانا اشتهى ان يصف لى منها شيئا اتعلق به.
Hz. Hasan (Radıyallahu Anh)ın Rasülüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) i çok iyi tarif eden dayısı (Rasülüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ’in Hz. Hatice (r.anha)’dan üvey oğlu olan) Hint İbn Ebî Hâle’ye:
“Bana Rasülüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in vasıflarını anlat ki; onu hayalimde canlandırayım”[4] diyerek, efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in şemailini ve özelliklerini öğrenmek istemesi konumuz açısından oldukça önemlidir. Buradaki maksat onu hayalinde canlandırmasından başka bir şey değildir.
Rasulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdu: Sizin hayırlılarınız görülmesi size Allah (Celle Celalühü)’ı hatırlatan, konuşması ilminize bereket katan ve ameli ahirete rağbetinizi artıran kimselerdir.[5]
عن ابن مسعود رضى الله عنه قال: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: "ان من الناس مفاتيح لذكر الله اذا رؤوا ذكر الله"
İbn Mes’ud (Radiyallah Anh)’tan rivâyet edilen bir hadis-i şerifte Resûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmaktadır:
“İnsanlardan, Allah’ın zikri için anahtar olanlar vardır ki, onlar görüldüğünde Allah hatırlanır.” [6]
Zayıf hadislerle hangi konularda amel edilip edilmeyeceği tevessül delillerinde geçmiştir. Aşağıdaki hadisleri söylemekten maksadımız Râbıtayı yapanların sahih ve zayıf hadislerden yola çıkarak bu metodu geliştirdiklerini anlatmak içindir. Halbuki Râbıtayı kabul etmeyenlerin elinde bir insanı gözünün önüne getirip hatırlanması ve ondan faydalanmasını içeren râbıtayı yasaklayan zayıf ta olsa bir tek delil yoktur. Tamamen yorum yaparak kendileri yasaklıyorlar. Kur’ân’da ve sünnette böyle bir yasak yoktur.
Râbıta bir iki âyetten yola çıkılıpta oluşan bir şey değildir. Râbıta bir çok âyet, hadis, sahâbe ve tabiinin söz ve hareketlerinden alınan işâretlerin toparlanıp bir şekle sokulmasından râbıta oluşmuştur. Yalnızca bir âyetin ve hadisin manasına bakarak bu râbıtayı ifâde ediyor demek elbette doğru olmaz.
Hiç kimse bugünkü şekliyle yapılan râbıtanın bire bir Âyette, hadiste, sahâbede olduğunu iddia etmemiştir. Yok, eğer işâreti, delaleti veya iktizası kıyas yolu ile vasıtalı olarak Râbıtayı gösteren âyet ve hadisler mevcuttur.
Soru: Allah Teala’dan başka varlık düşünülür mü? Niçin Allah’ı düşünmüyoruz da bir insanı, bir mürşidi düşünüyoruz? Bu durum insanı şirke götürmez mi?
Cevap: Mevlanâ Hâlid, Hâlidiye risalesi s.16’da buna şöyle cevap vermiştir:
Zat ve sıfatlarıyla hiçbir benzeri eşi ortağı bulunmayan Allah (Celle Celalühü)ü Teâlayı düşünmek zatını hayâle getirmeye çalışmak mümkün değildir. Çünkü Allâh (Celle Celalühü) zat olarak bizim idrak sahamız dışındadır. Bizler ne kadar istesekte onu tasavvur edemeyiz. Ayrıca insanın bir zatı düşünebilmesi için onu görmesi gerekir göremediği şeyi düşünmek ise imkansızdır. Ayrıca mümkün olmadığı için Allah (Celle Celalühü) zatını düşünmek yasaklanmış bütün tefsir hadis ve akaid kitaplarında bu açıklanmıştır.
عن ابن عباس رضى الله عنهما قال: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: تفكروا فى خلق الله ولا تتفكروا فى الله، فإنكم لن تقدروا قدره"
Rasulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu hususta şöyle buyurmuştur: “Allah’ın mahlukatı hakkında tefekkür edin. Allah’ın Zatı hakkında tefekkür etmeyin. Zira siz O’nun kadrini takdir edemezsiniz. (Öz Zatını düşünmeye güç yetiremezsiniz.)”[7]
Hadise göre, yaratıkları düşünmek emredilmiştir. Mutasavvıfların anlayışlarından anladığımıza göre, düşünülmeye en lâyık olan Allah’ın (Celle Celalühü) en mükemmel tecellisi olan insanı kamilin sûretidir. Bundan dolayı yaratıkları düşünmek kabilinden şeyhi düşünme neticesine varmışlardır.
عن عبد الله بن بسر رضى الله عنه قال: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: "طوبى لمن رآنى وطوبى لمن رآى من رآنى ولمن رآى من رآى من رآنى وآمن بى".
Abdullah İbn Büsr (Radıyallahu Anh)’dan rivâyet edilen bir hadis-i şerifte Rasülüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Bana imân edip de beni görene müjde olsun! Beni göreni görene de müjde olsun! Beni göreni göreni görene de müjde olsun”[8]
Bu hadisten de anlaşılacağı üzere; Rasûlüllah’ı görmek büyük bir nimettir. Çünkü nübüvvet nuru insanın üzerinde şimşek gibi çakar ve ölünceye kadar üzerinde bulunur. Bu bereketli insan günahlara düşse de dönüp dolaşıp tövbe eder ve ona layık ümmet olmaya gayret eder.
Soru: Şeyhe râbıta, Allah’ı bırakıpta ondan başka bir takım eşler edinip, onları Allah’ın yerine sevmek anlamına gelmez mi?.
“İnsanlar içinde Allah’tan başka bir takım eşler tutup, onları Allahı sever gibi sevenler vardır.” Bakara: 165
Cevap: Sevenin sevdiğiyle cismen ve ruhen beraber olması ve onu çokca hatırlaması ise sevginin en büyük alametidir.
روى عن جماعة من الصحابة رضى الله عنهم قالوا" قال رسول الله صلى الله عليه وسلم "المرء مع من احب."
Sahâbeden bir cemaat tarafından rivâyet edildiğine göre Resûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: “Kişi sevdiğiyle beraberdir.”[9]
عن عائشة رضى الله عنها قالت: "قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: "من احب شيئا اكثر من ذكره"
Hz. Âişe (Radiyallah Anhâ)’dan rivâyet edildiğine göre Resûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: “Bir şeyi seven onu çok hatırlar.”[10]
Hadis-i şerifler buna açıkça delalet etmektedirler. Her mü’minin nefsi dahil her şeyden çok sevmesi gereken Rasülüllah’ın kalbi şerifine, kendi kalbinden telgraf gibi uzanan nurdan bir hat bulunduğunu mülahaza ederek, hangi hal üzere olursa olsun, feyiz ve nur talep etmelidir. Burada şunu belirtelim ki sevgi gerçekte Allahu Teala’yadır. Onun hakiki sevgilisi olan Rasülüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) i sevmemiz, O sevdiği ve bize de Onu sevmeyi emrettiği içindir.
Ebû Hüreyre (Radıyallahu Anh)dan rivâyet edilen; “Allahü Teala bir kulunu sevdiği zaman Cebrail’e (Aleyhisselâm) Allah falanı seviyor, onu sende sev diye emreder. Cebrail de onu sever ve gök ehline, Allah falan kimseyi seviyor, sizde onu sevin diye seslenir. Gök ehli de onu severler.
Sonra da onun için yeryüzünde kabul (sevgisi kalplere) konulur.”[11]
Velileri sevmemiz de Allah ve Rasülü onları sevdiği ve değer verdiği içindir. O halde kamil bir insanı seven ve ona râbıta yaparak, Allahu Teala’dan gayrı her şeyden yüz çevirme sadetine eren bir kimse, tabiki gerçekte ancak Allahü Teala’yı sevmiş olur.
Ahirette beraber olacağı gibi dünyada da beraber olur. Yahut imân beraberliği.. Zihniyet ve düşünce beraberliği.. Amel beraberliği.. Hissi beraberlik..Yani, maddi olarak aynı yerde olma beraberliği.
Cemaatte hazır olmanın ecrinin tek başına kılınandan kat kat büyüklüğü nereden geliyor, hicret etmeyenlere vaad edilen azab, nedendir dersiniz? Maddi olrak bir yerde bulunulacak ama bu yetmiyor. Maddi olarak salihlerin yanında bulunup günahları işlemek sûretiyle ma'nen onlardan uzak olmak da elbette doğru değildir.
(Hakîkî manada) Hicret eden de, Allah (Celle Celalühü)'ün yasakladığını terk eden (ve ondan uzaklaşan) kimsedir.
Bütün bunların yanında hayali olarak, yani, onları hep aklında tutarak, unutmayarak, nebilerle (Aleyhi’s-selâm), sıddıklarla, şehidlerle ve salihlerle beraber olmak, beraber olmanın kemalinden değilmidir? Değilse neden? Bunu, şu âyetin manasının umumundan (genelinden) dışarı çıkartacak deliliniz nedir? Biz bu çeşit beraber oluşun da başka birçok nass ve aklın yardımıyla, bu âyetin geniş çerçeve içinde olduğunu söylüyoruz.
Soru: Nakşibendilerce tarikatın birinci halkası sayılan Hz. Ebû Bekir Sıddık gerçekten böyle bir tarikatın başı olduğunu biliyormuydu? Bu konuda kesin bir delil varmıdır?
Cevap: Abdulganî en-Nablusî, Reddü’l-Câhil isimli kitabında şöyle diyor: (Hz. Ebû Bekir (Radıyallahu Anh) mağarada Rasülullah’ın (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) arkadışıydı. Kur’ân-ı Mecid’de bildirildiğine göre, Rasülullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Ebû Bekir’e (Radıyallahu Anh) maiyyet (Allah ile beraber oluş) murakabesini telkin etmiştir. Bu böyledir: Çünkü, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Ebû Bekir’de (Radıyallahu Anh) beşer olmanın ağırlıklı oluşunun gereklerinden olan üzüntüyü hissedince onu üzülme sözü ile bu üzüntüden nehyetti. Ve ona “Şüphesiz ki Allah bizimle beraberdir” yani Allah’ın bizimle beraber oluşunu düşün ve murakabe et: Çünkü kim ilâhî beraberliği murakabe ederse ve nurani haletle eriyip yok olursa, onu üzüntü ve diğer beşer olmanın gerektirdiği şeyler istila edemez, dedi.
Muhammed Pârisâ (k.s) hazretlerinin (ki bu şahıs Buhârâ’nın hadis âlimlerinin ileri gelenlerindendir.) Fasl-ı Hitab’ından naklederek şöyle yazmaktadır: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Ebû Bekir’e (Radıyallahu Anh) kalbi zikri mağarada üçleyerek telkin etti.
İbn Hacer el-Mekkî, el-Fetâvâ el-Hadîsiyye’de şöyle demiştir: Ebû Bekir (Radıyallahu Anh) gizli Ömer de açık zikrederdi. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onlara öyle yapmayın buyurmadı. Aksine onları ikrar etti. (Bu işlerinde takrir buyurdu.) [12]
Hz. Ebû Bekir es-Sıddık (Radıyallahu Anh) tarikat silsilesinin bir halkası olduğunu söylemenin bu yolu bütün teferruatıyla o tesis etti, demek olmadığını her akıllı âlim bilir.
Hatta silsilenin birinci halkası Rasülüllah’tır (Sallallahu Aleyhi ve Sellem). Şimdi hiçbir nakşi tarikatı mensubu tarikatı Rasülüllah kurdu iddiasında bulunmaz. Öyleyse onların silsilede yer alması ne demektir? Bunu bilmek lazım bilinen bir gerçek var ki: Bütün mezheplerin ucu Rasülüllah’a dayanır. Yani mezheplerin birinci halkası odur. Evet özü, şekli ve mühim teferruatı itibariyle nakşiliğin ilk kurucusu Şâh-ı Nakşibend’dir (k.s) ondan aşağıdaki zincir halkaları onun tesis ettiği yolu aynen tevarus etmelerinin yanında bir takım ilaveler yaptıkları da olmuştur.
Bunlar bazı teferruatdaki tekmillerdir. Asılda değildir. Yukarıdakiler ise birbirlerinden ilim ve manevi terbiye alıp vermekte olan kimselerdir.
Zikir, murakebe, zühd, takva, terbiye ve sülük noktalarında umde olan şahıslar, işte bu silsilede birer halka olmuştur. Hz. Ebû Bekir (Radıyallahu Anh) gibi.

[1]Ahmed İbn-i Hanbel, (12/226 H:15486) Taberânî, el-Kebir (Mecmau’z Zevâid:1/89) el-Evsat, Mecmau’z- Zevâid (1/58) Kenzül-Ummal 1/42 H:101 Kezâ Hakim-i Tirmizi Nevâdiru’l-Usul, Amr İbn-i Cemuh (r.anh’de) Hey şüpheniz olmasın ki, kullarımdan dostlarım yarattıklarımdan da sevdiklerim lafsıyla) Kenzu’l-Ummal: 1/440 H:1902

[2] Müslim, zekat: 52, Ebû Dâvûd, Tetavvû 12, Edep:160, Ahmet İbn Hanbel: 5/167,168 Râbıta bölümünde buraya kadar olan kısmı Hüseyin Avni Hocaefendi’nin Gurabâ dergisinden alınmıştır.

[3] Mecmûu’l Fetâvâ, c.10 s.608, birinci baskı, 1381.

[4] İbnu’l-Esir, Üsdü’l-Gâbe No: 5404, 4/619, Tirmizî, eş-Şemâilü’l-Muhammediyye, 1/26, Beyhakî Delâilü’n-Nübüvve, 1/285

[5] Ebû Yala Müsned IV 326 h.No.2437

[6] Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr, 10476, 10/2055. Beyhakî, Şuabu’l-İman, no: 699.

[7] Ebû Nuaym, Hılyetü’l-Evliya, 6/67. Ali el-Müttakî, Kenzü’l-Ummâl, No: 5076, 3/106.

[8] Hâkim, el-Müstedrek, No: 6994, 4/96: Taberânî, el-Mu’cemü’s-Sağir, No: 859, sh. 360

[9] Buhârî, Edep; 95 No 5815 5/2282, Müslim, Birr; 50, No: 2639, 4/2032

[10] Ebû Nuaym ve Deylemi, el-Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, No: 2352 2/222

[11] Buhârî, Bedül Halk: 6, No: 3037 , 3/1175, Müslim Birr: 48 No: 2637, 4/2030

[12] Kevserî, İrgâmu’l-Merîd, 28-29


demekle o deyise sen kafir olursun seni işin zor kardeş olmıyanın deilini ne sunum diyon olmıyan delille insanları kafir ediyon ama bravo alkışlar islamiyete cok güzel hizmet ettiniz el insaf doğru ile yanlışı ayıralım ikisini aynı kefeye koymuyalım kardeş saygılar ... BİZ RABITA HAKINDA DELİLİMİZİ konu başlığında anlattık DEVAMINI BURAYA EKLİYOM .........................
 
KavlulFasl Çevrimdışı

KavlulFasl

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Size daha Öncede dedik ki ;

BU RABITA PİSLİĞİNİ SİZ ÇIKARDINIZ ÖYLEYSE ''DELİLİNİ'' DE SİZ GETİRİN SAPTIRMADAN AYETLERİ VE HADİSLERİ YAZIN...

BİZ TASAVVUFCULARI TEKFİR ETMEK GEREĞİ DUYMUYORUZ ''AKL-İ MÜKELLEFİYET'' SORUNLARI VAR OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUZ...Bundan Dolayı ''Tekfir'' etmiyorum ...

Akıllı İnsanın Tasavvufla ne işi olabilir ki !!


selamun aleykum ihrabiyyun kardeş bir insanı düşünmesini hatırlamasını bir müşidin anlıayetndan kendi anlına bir feyiz bir ışık geldiğini düşünmesini yasaklıyan bir delil ayet veya bir hadis hatta uydurma dahi olsa bir delilin varmı sormuştum insanları bu hareketlerinden dolayı şirk olan bir idddiada bulunan sensin iddiana delil getirmesi gereken yanlız ben deyilim ben feyzin işıkın anlımdan bana geldiğini düşünmede hatalı isem ola olsa o ışık ve feyzin Allah izin vermesi ile olabileceğini o kişinin kendi başına tasarruf yetkisini ona vermedikten sonra olsa olsa görüşümde yanılmış olurum ama sen bir müslüman kafir demekle o deyise sen kafir olursun seni işin zor kardeş olmıyanın deilini ne sunum diyon olmıyan delille insanları kafir ediyon ama bravo alkışlar islamiyete cok güzel hizmet ettiniz el insaf doğru ile yanlışı ayıralım ikisini aynı kefeye koymuyalım kardeş saygılar
 
M Çevrimdışı

mucahid_tr

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Selamun aleykum Arafat, kskaya, abdulhak, irhabiyyun sırayla sorularınızı cevablıcam musadenizle lütfensammiyetime inanın gerci bunları size anlatmam bir şey ifade etmicek doktora durma cin var cin tedavisi için şu ayet okunurde durma de tedavi olan var de yine inanmaz bana inanmayıp anlamak istemeyip hakaret veya şeytandandır şeytandandır diyeceksiniz dedimya anlatmam yersiz ama Arafat kardeş faydası ne olucak dedi abdulhak kardeşim sen böyle bir ışık görmedin deyince bilmedikleriniz hakkında hakeret ve haksız eleştireleri yapacağınız bildiğim halde anlatıcam doğru olduğuna her şeyden haberdar olan yüce rabbim şahit tutuyorum …… bir gün evimde kalpden sessice la ilahe illallah diye 5000 defa zikir ediyodum normalde diz üstü oturmam gereken Allahın huzurunda ayaklarımı uzatmıştım derken uyanık olduğum halde evin tavanından florans ışığına benzer ama cok farklı cok güzel bir ışık evin her tarafını bir bulut gibi siz bibi benim vucudumu kapladı zamandan mekandan münezzeh sekil suret olmadan Allah cc hüyü hissettim nasıl derseniz rüzgarı görmez ama hissedersiniz ateşi görmeden sıcaklığını hissetmek gibi ben hemen ayaklarımı düzeltim diz üstü oturdum kitlendim Allahın huzurunda hissetmenin verdiği korku sevinç heyacan karışık bir duygu ile kitlendim yani kımırdıyamaz bir hal oldu işte o haldeyken bana bıcak soksanız kımırdıyamaz haldeydim o zaman anladım hz aliynin bacağına ok sapladığı zaman namazdayken çıkartın demesini o namazda o hal üzereydi bu hal 1 dakka sürdü hayatımda tarikatte eski müridler bir an bile Allahtan gaflette kalırlarsa tasavvuf ta aldığı mesafde geri gidermiş derlerdi yani benim hayatımda bir Dakka yaşadığımı onlar günün bir çok zamanın böyle geçiriyolarmış kardeş ler insan o hal üzerindeyken yani allahı görur gibi hiseder gibi olduğu o zaman günah işleyemez Allahın razı omadığı şeyleri yapamaz namazında Allahtan başka bir şey düşünemez diyeceksinizki bu hal bana şeytandanda…olabilir kabul ediyorum eğer öyleyse şeytan bana namazda diyer zamanlarda Allahın huzurunda nasıl durulur onu öğretmiş olur ama Allah cc tarafındanda olabilir sizin yok yok şeytandandır demenizi duyar gibiyim size Allahtan vahiymi geldi şeytandan olduğuna dair benim zannım o an ki hissiyatımı anlatamam büyük ihtimalle bu olay rahmani ğibiydi ama şeytanide olabilir onun hilesi çok bir çok insanı böyle olaylarla kendine hizmet ettirmiş ayağını kaydırmıştır faydası namazda huşu ile namaz kılmasına vesile olbilir Allahın her an onu gördüğünü hepimiz biliyozda o hal başka kul da allahı hisseder gibi olursa günahlardanda korur Allah ile arasında gercek muhabet oluşur saygı oluşur namazları huşu ile kılar tasavvufun kazandırdığı bir olay bu bana diğeri geçmeden atış serbest deyin zan yapın dalga gecin buldunuz benim gibi garibi oooh vurun 2….. olay başımdan gecen ölüm rabıtası yaparız rasullaha soruyolar insanların en hayırlıları kimdi rasulullah ölümü çokça düşünendir metin tam deyil .. bende ölüm rabıtası yapardım yanı yolda gittiğmi veya baksa bir ölüm şekli kürgu yapılabilinir araba çarptı işte hastane morg tabuta mezara varıncaya kadar düşünüp ölmeği kurgulamak düşünmek bir gun cenazede öyle bir hal olduki bu da bir kere oldu ben ölümü gerçek manada düşünme haline pisikolijisine girdim artık o halde çoluk çocuk hepsi gözumden silindi ölüm korkusu kapladı şiddetli tek düşündüğüm ibdet hayır hasanet tövbe dua bu da kısa sürdü zaten ohal sürekli olsa insan çalışamaz aile sorumluluklarını yapamaz dunyaya zevklerinden uzaklaşıp ahiret ön plana çıkıyo eski insanlar bir evden başka bir eve giderken helallik isterlermiş işte tasavvufun gayeleri namazda huşu ile namaz kılma seviyesine gelme Allah cc her an hissetmek ölümü gercek manada düşünüp ahreti on plana çıkarmak ama bu zamanda bunlar olmuyo gaflet yiyecekler meşakketler iş hayatı insanın bu hali almasın etkiliyo arkadaşlar uzun surer kısa kesim şimdi atış serbest vurun yerin alay eden etsin size kızmıcam çünkü yaşamadınız yaşmadığınız için bilmediğinizi kabul etmenizi beklemek doğru olmaz ebu hureyye Rasullahtan iki ilim aldım birini insanlara anlattım diğerini anlatırsam beni öldürürler diyo ben illda bu tasavvuf demiyom ……………………………….İbn Teymiyye’nin Râbıta Hakkındaki Görüşü:
“Sen bir şahsı Allah için seversen, doğrudan Allah’ı sevmiş olursun. Sen o şahsı ne zaman kalbinde tasavvur etsen, Cenab-ı Hakkın sevgilisi olan birisini tasavvur etmiş olursun ve böylece onu sevmiş olursun. Böylece senin Allah için ve Allah’a olan mahabbetin daha fazla artmış olur. Nitekim sen ne zaman Peygamber’i (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ondan önceki Peygamberleri ve onların izinden gidenleri hatırlayıp, onları kalbinde veya kafanda tasavvur etsen senin bu durumun kalbini onlara her türlü nimetleri veren Allahı sevmeye çeker götürür. Sen bu insanları Allah için seversen, Allah’ın sevgilisi olan zatda seni Allah sevgisine çeker götürür.”[1]
Burada, görüldüğü gibi İbn Teymiyye’nin sözleri Râbıta’nın tarifiyle örtüşmektedir.
………………. Râbıtanın amacı gafleti kovup, kalbin zulmetini def ederek şeytanın vesveselerinden kurtulmak sûretiyle “râbıta-ı huzura” ermektir. Yani sâlikin daima Allah’ın huzurunda bulunduğu duygusuna ermesini sağlamaktır. Her an Allah’ı karşımızda görür gibi yaşamaktır. Bunu sağlamak çok zor bir iştir. Çünkü Allah müşahhas bir varlık değildir. Bunu kavramak için kulun zihnen ve manen yoğunlaşmasını sağlayacak müşahhas bir objeye ihtiyaç vardır. Tasavvufta bu obje Allah’ın en mükemmel tecellîlerinin mahzarı olan “İnsân-ı kâmil” konumundaki şeyhtir. Sâlik önce bu insâni kâmile, ardından Hz. Resûl’e ve O’nun ardından Rabbı Müteal’e kalbini rabtetmeli ve bu sûretle huzuru kalbe erip fenâfillâh’a varmalıdır. Râbıtaya somuttan soyuta geçmek için ihtiyaç vardır. İnsanoğlu doğrudan “Her nerede bulunursa bulunsun Allah’ın huzurunda olduğu” duygusunu canlı tutabilmede zorlanmaktadır. Buna muktedir olabilenler için râbıtaya ihtiyaç yoktur. ……………………………………………… Rasulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu hususta şöyle buyurmuştur: “Allah’ın mahlukatı hakkında tefekkür edin. Allah’ın Zatı hakkında tefekkür etmeyin. Zira siz O’nun kadrini takdir edemezsiniz. (Öz Zatını düşünmeye güç yetiremezsiniz.)”[2]
Hadise göre, yaratıkları düşünmek emredilmiştir. Mutasavvıfların anlayışlarından anladığımıza göre, düşünülmeye en lâyık olan Allah’ın(Celle Celalühü) en mükemmel tecellisi olan insanı kamilin sûretidir. Bundan dolayı yaratıkları düşünmek kabilinden şeyhi düşünme neticesine varmışlardır. ……..ABDULHAK kardeş verdiğiniz hız Allah cc verdiği güç ile izin ile sizin dediğiniz hızlıdan daha hızlı şekilde gelip faydalı olbilirler ……………………….. Hz. Süleyman (Aleyhisselâm) yanındaki insan ve cinlerden oluşan topluluğa: “Aylarca uzaktaki Belkıs’ın sarayındaki tahtını bana kim getirir?”(Neml/38)diye istediğinde İfrit (Cin): “Sen yerinden kalkmadan ben onu sana getiririm. Ve gerçekten bunu yapmaya hem gücüm hem de güvenim var.” dedi.”(Neml/39).
Yanında kitaptan bir ilim bulunan zat ise “Ben onu sana, gözünü kırpmadan önce getiririm.” dedi. Derken onu yanında durur görünce “Bu Rabbimin bir lutfudur.” dedi. (40)
Üç aylık mesafede sarayın içindeki tahtı göz açıp kapayana kadar duvarlardan geçirip getirmeye Allah (Celle Celalühü) gücü yeter hiçbir insan bunu yapamaz. Durum böyle söz sizde saygılar
Süleyman (aleyhi’s-selâm’) bunu Allah’tan değil cin ve insanlardan istiyor. Allah (Celle Celalühü) buna kızmıyor birde Kur’ân’a yazıyor. Sizin mantığınıza göre Süleyman (aleyhi’s-selâm’) şirk mi işledi? Ne kadar yanlış düşünü-yorsunuz.
Süleyman (aleyhi’s-selâm’)’ın yanındaki cin diyor ki; “Bunu yapmaya gücüm ve güvenim var, diyor, Cin’e. Hızır aleyhi’s-selâm’a bu gücü veren Allah (Celle Celalühü) bir Allah dostuna neden vermesin. Vermeyeceğine dair elinizde bir delil var mı? Yok ama vereceğine dair bizim elimizde çok deliller var.




[1] Mecmûu’l Fetâvâ, c.10 s.608, birinci baskı, 1381.

[2] Ebû Nuaym, Hılyetü’l-Evliya, 6/67. Ali el-Müttakî, Kenzü’l-Ummâl, No: 5076, 3/106.
 
N Çevrimdışı

nureddin_79

Üye
İslam-TR Üyesi
Biz, Kur'an okuduğun zaman, seninle ahirete inanmayanların arasına gizleyici bir örtü çekeriz. Ayrıca, onu anlamamaları için kalplerine bir kapalılık ve kulaklarına bir ağırlık veririz. Sen, Kur'an'da Rabbinin birliğini yâdettiğinde onlar, canları sıkılmış bir vaziyette, gerisin geri dönüp giderler. (Isra 45, 46)


Onların çoğu, ortak koşmadan Allah'a inanmazlar. (Yusuf 106)


"Onlar Allah'tan başka kendilerine fayda da zarar da veremeyen şeylere taparlar ve: "Bunlar Allah katında şefaatçilerimizdir" derler. Ey Muhammed! De ki: "Göklerde ve yerde Allah'ın bilmediği bir şeyi mi O'na haber veriyorsunuz?" Allah onların ortak koşmalarından münezzeh ve yücedir." (10 Yunus/18)


Onlar küfür ile iman arasında bocalayıp dururlar. Ne bunlara (mü'minlere) ne de şunlara (kafirlere) bağlanırlar. Allah kimi saptırırsa ona asla bir çıkar yol bulamazsın. (Nisa 143)


Allahu Tealâ şöyle buyurmaktadır: "Bir kısım insanlar vardır ki: "Biz Allah'a ve ahiret gününe iman ettik" derler. Halbuki onlar mü'min değillerdir. Allah'ı ve iman edenleri aldatmaya çalışırlar. Oysa sadece kendilerini aldatırlar. Fakat bunun farkında değillerdir. Onların kalplerinde hastalık vardır. Allah da onların hastalıklarını arttırmıştır. Yalan söylediklerinden dolayı onlar için can yakıcı bir azab vardır." (2 Bakara/8-10)
 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
Mucahid tr illa senle karşı karşıya gelip kaçmamanı mı sağlayayım da sorularıma tek tek cevap veresin?
Neden sorulan sorulara cevap vermek yerine alaksız yazıları buraya kopyalıyorsun ?
Sana kaç defa dedik ki insanın birbirini düşünmesi şirk değil. Şirk olan Rabıta adı altında düşünülenin düşünenden haberi olup düşünülürken düşünene ayrıca yardım ederek sıkıntılarını giderebilme zırvasıdır!

Bak burada kendi kitapları : Tıkla
http://www.menzil.net/kitap_html/Arifler_Yolunun_Edepleri/index.htm
Sol aşağı kısmında rabıta ve yapılış şekilleri hikaye gibi anlatılmaktadır!. Anlatılan bu safsatalara ve diğer safsata kitaplarına aşağıdaki inkte yanıt verilmiştir : Tıkla :
https://www.islam-tr.org/tevhid/119...-maske-goruldu-rabitanin-ic-yuzu-kitap-2.html
Hele bir bak hiç bir delil var mıdır ? Bir de bizim satır satır sapkın sözlere verdiğimiz cevapları okuyasın.
Yoksa İbn Teymiyye zamanında 1150 li yıllarda Rabıta bugünkü aşırı sapık halinde değildir. Bu yüzden Rabıtaya reddiye diye bir başlığı yoktur. Vahdeti Vucuda reddiye yazmıştır oysa !
Eğer Rabıta hakkında bir delilin var ise Bizim Rabıta Şirkine reddiye yazımız ( https://www.islam-tr.org/tevhid/11948-fecr-i-sadik-dogdu-maske-goruldu-rabitanin-ic-yuzu-kitap.html ) buradadır. Yanlış yerini bul göster, aksi delilini yazasın. Buraya bakınca ne zayıf ve alakasız delilleri çarpıtarak rabıtaya delil almaya çalışma zavallılığınızı göreceksindir.

Rabıta bugünkü periyodik sistematik haline 1450 li yıllarda Mevlana halidi bağdadi tarafından düzenlenmiştir.
Bakınız Bu adamın rabıta tarifine :

Rabıta tanımlarından başlıcaları şunlardır :



Halid Bağdâdî'ye mal edilen açıklamada şöyle denilmektedir:
«Tarîkatta râbıta: Mürîdin, ALLAH'da fânî (Fânî olmak: Bir tasavvuf terimidir. Sûfîler arasında genel olarak «ALLAH'da fânî olmak» ya da «fenâfillâh» şeklinde de ifade edilmektedir) olmuş bulunan şeyhinin şeklini hayâlinde sürekli canlandırmasıyla onun rûhâniyetinden yardım istemesi (Tarîkatların hemen tamamında ve özellikle Nakşibendî Tarîkatında çok önemli bir inanış şekli olan «Rûhâniyetten istimdâd» ya da günümüzün Türkçe’siyle (Evliyaların ruhundan yardım dilemek), kaynağını Animizm'den alır. «Animizm, ataların ruhlarına tapma esasına dayanan politeist bir inançtır.») demektir. Bu da mürîdin edeplenmesi (saygılı olmaya alışması) ve tıpkı şeyhinin yanında bulunuyormuş gibi gıyabında da ondan feyiz alabilmesi için lüzumludur. Çünkü mürîd, şeyhinin şeklini hayâlinde canlandırmakla ancak huzur bulur, nurlanır ve bu sayede çirkin davranışlarda bulunmaktan sakınır.
( Halid Bağdâdî, Risaletun fi Tahkıyk’ır-Râbita (Raşahât'ın kenarı, s. 221-232) )

Ustadları böyle öğretince İsmailağa cemaatının önderi Mahmud hoca vs de Ruhul furkan tefsirinde nasıl izahatta bulunuyor bakalım :


Rabıta bir müridin, mürşid-i kamilinin ruhaniyetiyle beraber, suretini kalp gözünen önüne getirerek hayal etmesi ve kalbiyle ondan yardım istemesinden ibarettir.
(Ruhu'l Furkan, c.II, s.64)


Muhammed Halid Hazretleri, Risale-i Halidiye’sinde şöyle buyuruyor:

Rabıtanın en üstün derecesi, iki gözün arasında olan hayal hazinesi ile mürşidin ruhaniyetinin yüzüne hatta iki gözünün arasına bakmaktır. Zira orası feyiz kaynağıdır. Ondan sonra mürşide karşı kendini alçaltarak, son derece tevazu ile yalvarmak ve onu Mevlâ ile kendi arana vesile kılmak üzere, mürşidin ruhaniyetinin hayal hazinesine girip oradan kalbine ve derinliklerine yavaş yavaş indiğini düşünüp, senin de peşinden yavaş yavaş oraya aktığını ve indiğini hayal ederek, şeyhini, kendi nefsinden geçinceye kadar hayal gözünden kaybetmemektir.
(Ruhu'l-Furkân cII,s 79)

Bunu da şu söze dayandırmaktadırlar :
“Hz Ebubekr radıyALLAHu anh kaza-i hacet (tuvalet) için Efendimiz sallALLAHu aleyhi ve sellemden hali bir yer bulamadığından, bu durumu Efendimiz’e şikayet etti. Efendimiz de ona ruhsat verdi” yani Hz. Ebubekir tuvalette, ihtiyacını karşılarken bile Muhammed sallALLAHu aleyhi ve sellemi hayal ediyordu.



İslam , kimsenin düşünmesini engellemez , hele ki ustasını , hocasını , mürşidini , annesini , babasını , evladını , işini , ayeti hadisi Müslüman kardeşini vs düşünmek tefekkür etmek güzel olandır. İnsan kendi iradesi ve irade dışında düşünebilmektedir. Hatta istemi dışında tuvalette bile düşünse bunda vebal yoktur . Bunu zaten daha önceki ifadelerimizde de bildirmiştik . Tekrar sunalım:
“Hz Ebubekr radıyAllahu anh kaza-i hacet (tuvalet) için Efendimiz sallAllahu aleyhi ve sellemden hali bir yer bulamadığından, bu durumu Efendimiz’e şikayet etti. Efendimiz de ona ruhsat verdi” yani Hz. Ebubekir tuvalette, ihtiyacını karşılarken bile Muhammed sallAllahu aleyhi ve sellemi hayal ediyordu.
Tabi bu durum ne derece delilleri olur ayrı bir konu çünkü çok sevdiği kişinin hayali insanın gözünün önünden gitmez. Şair, sevgilisi için “Gündüz hayalimde, gece düşümde” diyor. Bu gayet normaldir. Hz. Ebubekir, hz Muhammed sallAllahu aleyhi ve sellemi çok sevdiği için tuvalette bile aklından çıkaramadığını ifade etmektedir. Tarif edilen rabıtayla bunun bir ilgisi yoktur .Sebebi ise Rabıta sırasında şeyhin ruhaniyetinin müridin yanına geldiğini iddia etmektedirler. Şeyhin ruhaniyeti müridin yanına nereden geliyor ki mürit ondan yardım istesin?
Hz. Ebubekir (r.a.) efendimiz , tuvalette iken bile Hz. Muhammed (s.a.v) efendimizi ister istemez aklına hayaline geldiğini , bunda da bir sorumluluk olup olmadığını sorduğunda Rasulullah (s.a.v) efendimiz bunun fıtri bir şey olduğunu , önüne geçilemeyeceğini , bir vebali olmadığını bildirmiştir.
Burada dikkat edilmesi gereken bir husus ise Rasulullah (s.a.v) ben de senin tuvalette beni hayal ettiğini , düşündüğünü biliyorum , sana yardım ediyorum , nerede ne yaptığından haberdarım dememiştir !
Kişinin annesini , babasını, evladını , öğrencisini ,şeyhini , işini vs düşünmesi hatırlamaktır . Rabıta değil. Çünkü rabıta da karşılıklı düşünme ve haberdar olma yardımlaşma ve ne yaptığından haberdar olmak anlatılmaktadır !
İşte bu tür hatalı anlayışlarda şeyhinin kendini her halde iken gördüğünü sanan müridler tuvalet ve banyoya bile günlerce girememektedirler . Allah c.c. akıl fikir ve sahih bir itikat versin.

Hz. Ebubekir (r.a.) tuvalette iken peygambere gelerek tuvalette bile iradem dışında aklıma geliyorsun dediğinde devamında da senin kalbindeki feyizden nasipleniyorum demiş midir? Ya da her hangi bir sahabe rasulullahın ilim meclisleri dışında rasulullahın diğer sahabelerini araya koyarak yada direktmen Rasulullahı düşünerek feyizlenmiş , yaptığı işe de rabıta yaptım demiş midir ? Tabiinden böyle bir şey yapan olmuş mudur? Mezheb ve akaid imamlarımızdan bu şekilde feyizlenmek rabıtadır diyen bir sözcük görülmüş müdür?
İşin asıl feryadı figan kopan yeri ise bu düşünme (rabıta) esnasında düşünülenin düşünenden haberdar olması ve düşünenin nerede , ne zaman , nasıl ve ne istediğinden haberdar olduğunu ve yardım ettiği inancıdır ?
işte Allah c.c. esma ul husna'sındaki el-Gayb sıfatını mahlukata vermek budur !
Eğer şeyhime rabıta yaparken (yani düşünürken )
benim kendisini düşündüğümden haberdar değil , ne zaman ve nerede olduğumdan habersizdir , böyle düşünürken de (Rabıta yaparak) benim sıkıntılarımı giderebilir , bana yardım ediyor , çünkü o Allah dostudur vc gibi inanışlar içinde değilseniz sözümüz yoktur. İstediğiniz kadar düşünüp tefekkür ediniz şeyhinizi. Ama bu inançta iseniz bizler bu itikattan beriyiz !


Ayrıca yazılarını kopyaladığın yasin yaınlarının (ali Hoşafçı) camiasının kitaplarından Cubbeli Ahmedin Tarikat kitabında Adam karısıyla cinsel ilişkiye girerken bile çocuğunun feyizli bereketli doğması için gurup halinde araya 3. kişiyi alarak (düşünerek) cima etmesi tavsiye edilmiştir!
Bu sapıklıktan Allaha c.c. sığınırım.

CİMA ANINDA ŞEYHİNİ HAYAL , RABITAYA AKLİ DELİL !

cubbeli_ahmet_hoca_jetskiM.jpg

Cübbelinin bu konuşmasında eline alıp gösterdiği Rabıta kitabından örnek sayfa :

Tasavvuf camiasının sevilen simalarından ! Cübbeli Ahmed Mahmud Ünlü ise “TARİKAT-I ALİYYE’DE RABITA-I CELİYYE” adlı kitabında Rabıtaya deliller bulmaya çalıştıktan sonra, “Rabıta Hakkında Akli Deliller “ bölümünde 261. sayfasında şu maddeyi delil olarak bizlere sunmuştur !

“Herhangi bir işi , severek ve kalbi istila edecek şekilde düşünmek o işi yapmak gibi insana tesir eder. İyilikleri düşünmek iyi , kötüleri hayal etmekse kötüdür.Bazı ulema , doğacak çocuğa bereketi sirayet eder ümidiyle kişinin, cima halinde Salih kimseleri düşünmesini güzel görmüşlerdir. O halde düşünceyi haram ve mübahlardan çevirip , iyilere yönlendirmek , hiçbir akıllının inkara kalkışmaması gereken şeylerdendir ki rabıta da bu hayali sohbetten ibarettir.” ( Muhammed Salih , Beğiyyetü’l- Vacid , Sh . II)
8598749041.jpg

TARİKAT-I ALİYYE’DE RABITA-I CELİYYE - sayfa 261 - Ahmed Mahmud Ünlü (Cübbeli Ahmed)

Kardeşim , bundan sonra şuursuzca alakasız yazılar yollama, dediklerimizi oku düşün. Cevap verme telaşıyla okuma , anlamak için oku !
İlmi Munazaralar başlığında senin adına açılan başlıktaki Senden istenen soruların cevabını ver ki Samimiyetini görelim.
 
M Çevrimdışı

mucahid_tr

Üyeliği İptal Edildi
Banned
selamun aleykum Abdulhak kardeş seinle aynı fikirdeyim bu konuda Bazı ulema , doğacak çocuğa bereketi sirayet eder ümidiyle kişinin, cima halinde Salih kimseleri düşünmesini güzel görmüşlerdir. ...... BENDE BUNU KABUL ETMİYORUM .İÇTENLİKLE SÖYLÜYORUM BÖYLE BİR ŞEYİDE DENEMEM...... cübeli ahmeti tanıyorum neticede bir insan hata ediyor bazen malisef bazı hataları cemate mal oluyo ama tasavvuf o deyildir iyi şeyler yapmaya çalıştığına inanıyorum ama bilerek veya bilmeden hepimiz gibi hatada ediyor ............ hepimiz hata ettiğimiz konular vardır ..Abdulhak kardeş anladığım kadar rabıtanın ..düşünmek hatırlamak bölümü ile aynı fikirdeyiz geriye anlından anıla akan ışık feyiz ve ruhların buluşması yardımı kalıyo ........ anıldan anıla akan ışık feyz ile ilgili sizi tatmin edecek bir delilimiz yok ancak işaret yolu ve tecrübeler ile sabit bunlarda şeri delil olmaz kabul ediyoruz ama sen sizin elinizde anıldan anıla ışık akmasını veya feyiz gelmesini düşünen bir müslümanın şirk işlemiş olucağını gösteren yasaklıyan bir ayet ... hadis veya sahabe sözünün olmadığın bildiğin halde bunu kabul etmiyor bana sen delil getirmek zorundasın ortaya atan sensin dediniz bende size evet ben ortaya attım anıldan anıla meselesi hariç diyerlerine deliller getirdim yukarıda mevcut ama bunun şirk olduğunu iddia eden de siz olduğunuzdan sizde bunu ortaya attığınız için şirk olduğu iddianıza delil getirmelisiniz bunu kabul etmelisiniz sizde bende biliyomki bunun şirk olduğunu gösteren bir deliniz yok varsa söyleyin kardeşim inanın bu bu sitede konuştuğumuz konularda anlaşılabilinir bir yol bulunur biz bazı hatalı gibi gözüken şeyleri sizin eleştirilerinizi dikkate alarak düzeltip bir mürid mürşidi ile ilgili düşüncelerini değiştirmeden niyetini SİZİNDE TARİF ETTİĞİNİZ RUBUVİYYET VE ULUHİYYET AKİDESİNİ UYGUN BİR ŞEKİLDE şeyh hine olan düşünce ve hallerinde uygulladıktan, niyetinde yanlış olan varsa onu düzelttikten sonra anıldan anıla ışık veya feyz geldiğini düşünmesi bir sorun olmaz yani kardeş aslında çözülmeyecek sorun lar deyil bunlar ama daha büyük ihtilaflar var onlara bir şey demem çünkü o konuları pek bilmiyom ama bu konularda orta bir yol bulunacağına içtenlikle inanıyorum saygılar
 
A Çevrimdışı

arafat

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Abi bu nedir?bu dine akla mantığa insafa sığar mı?maymunların bile yapmadığını adam burada öğütlüyor..Mücahid kardeşim,biraz gözünü aç..eğer bu dinden rant elde ediyorsan seni çağırdığımız sorgulama aklatme nuru boşadır ancak bunu yapmıyorsan o zaman aklet kardeşim..şimdi şu yukardaki kepazeliğin dinde yeri var mı?yok diyebiliyorsan bir yerlerden başlamışsındır artık kardeşim.Muhabbetle.

Ayrıca yazılarını kopyaladığın yasin yaınlarının (ali Hoşafçı) camiasının kitaplarından Cubbeli Ahmedin Tarikat kitabında Adam karısıyla cinsel ilişkiye girerken bile çocuğunun feyizli bereketli doğması için gurup halinde araya 3. kişiyi alarak (düşünerek) cima etmesi tavsiye edilmiştir!
“Herhangi bir işi , severek ve kalbi istila edecek şekilde düşünmek o işi yapmak gibi insana tesir eder. İyilikleri düşünmek iyi , kötüleri hayal etmekse kötüdür.Bazı ulema , doğacak çocuğa bereketi sirayet eder ümidiyle kişinin, cima halinde Salih kimseleri düşünmesini güzel görmüşlerdir. O halde düşünceyi haram ve mübahlardan çevirip , iyilere yönlendirmek , hiçbir akıllının inkara kalkışmaması gereken şeylerdendir ki rabıta da bu hayali sohbetten ibarettir.” ( Muhammed Salih , Beğiyyetü’l- Vacid , Sh . II)
 
M Çevrimdışı

mucahid_tr

Üyeliği İptal Edildi
Banned
selamun aleykum kardeş demin Abdulhak kardeşe cevap verdim okumadın galiba terar yazıyo 2 inci soruna sonra birincisine cevap vericem ............
selamun aleykum Abdulhak kardeş seinle aynı fikirdeyim bu konuda Bazı ulema , doğacak çocuğa bereketi sirayet eder ümidiyle kişinin, cima halinde Salih kimseleri düşünmesini güzel görmüşlerdir. ...... BENDE BUNU KABUL ETMİYORUM .İÇTENLİKLE SÖYLÜYORUM BÖYLE BİR ŞEYİDE DENEMEM...... cübeli ahmeti tanıyorum neticede bir insan hata ediyor bazen malisef bazı hataları cemate mal oluyo ama tasavvuf o deyildir iyi şeyler yapmaya çalıştığına inanıyorum ama bilerek veya bilmeden hepimiz gibi hatada ediyor ............ hepimiz hata ettiğimiz konular vardır ..Abdulhak kardeş anladığım kadar rabıtanın ..düşünmek hatırlamak bölümü ile aynı fikirdeyiz geriye anlından anıla akan ışık feyiz ve ruhların buluşması yardımı kalıyo ........ anıldan anıla akan ışık feyz ile ilgili sizi tatmin edecek bir delilimiz yok ancak işaret yolu ve tecrübeler ile sabit bunlarda şeri delil olmaz kabul ediyoruz ama sen sizin elinizde anıldan anıla ışık akmasını veya feyiz gelmesini düşünen bir müslümanın şirk işlemiş olucağını gösteren yasaklıyan bir ayet ... hadis veya sahabe sözünün olmadığın bildiğin halde bunu kabul etmiyor bana sen delil getirmek zorundasın ortaya atan sensin dediniz bende size evet ben ortaya attım anıldan anıla meselesi hariç diyerlerine deliller getirdim yukarıda mevcut ama bunun şirk olduğunu iddia eden de siz olduğunuzdan sizde bunu ortaya attığınız için şirk olduğu iddianıza delil getirmelisiniz bunu kabul etmelisiniz sizde bende biliyomki bunun şirk olduğunu gösteren bir deliniz yok varsa söyleyin kardeşim inanın bu bu sitede konuştuğumuz konularda anlaşılabilinir bir yol bulunur biz bazı hatalı gibi gözüken şeyleri sizin eleştirilerinizi dikkate alarak düzeltip bir mürid mürşidi ile ilgili düşüncelerini değiştirmeden niyetini SİZİNDE TARİF ETTİĞİNİZ RUBUVİYYET VE ULUHİYYET AKİDESİNİ UYGUN BİR ŞEKİLDE şeyh hine olan düşünce ve hallerinde uygulladıktan, niyetinde yanlış olan varsa onu düzelttikten sonra anıldan anıla ışık veya feyz geldiğini düşünmesi bir sorun olmaz yani kardeş aslında çözülmeyecek sorun lar deyil bunlar ama daha büyük ihtilaflar var onlara bir şey demem çünkü o konuları pek bilmiyom ama bu konularda orta bir yol bulunacağına içtenlikle inanıyorum saygılar
__________________

2 soruna cevap ali hoşafçını selefiler ve tasavvufçuların göüşleri adlı eseri cübbeli ile alakası yok ..............arafat kardeş yazında bana.. Abi bu nedir?bu dine akla mantığa insafa sığar mı?maymunların bile yapmadığını adam burada öğütlüyor..Mücahid kardeşim,biraz gözünü aç..eğer bu dinden rant elde ediyorsan seni çağırdığımız sorgulama aklatme nuru boşadır ancak bunu yapmıyorsan o zaman aklet kardeşim..şimdi şu yukardaki kepazeliğin dinde yeri var mı?yok diyebiliyorsan bir yerlerden başlamışsındır artık kardeşim.........................Arafat kardeş önceki yazınızda bana faydası varmı demiştin ..... abdullhakta bana şöyle yazınca ben aşağıdaki cevabı yazmıştım ..... Abdulhak bana şöyle demişti Sende çok iyi biliyorsun ki sen böyle ışık nur görmedin , sana bir şey de gelmedi. Ama sırf savunacağım diye körü körüne konuşuyor , Allahın kitabını bırakıp sapıkların kitaplarına tutunuyorsun.....bende cevaben şunları yazdım............................
Selamun aleykum Arafat, kskaya, abdulhak, irhabiyyun sırayla sorularınızı cevablıcam musadenizle lütfensammiyetime inanın gerci bunları size anlatmam bir şey ifade etmicek doktora durma cin var cin tedavisi için şu ayet okunurde durma de tedavi olan var de yine inanmaz bana inanmayıp anlamak istemeyip hakaret veya şeytandandır şeytandandır diyeceksiniz dedimya anlatmam yersiz ama Arafat kardeş faydası ne olucak dedi abdulhak kardeşim sen böyle bir ışık görmedin deyince bilmedikleriniz hakkında hakeret ve haksız eleştireleri yapacağınız bildiğim halde anlatıcam doğru olduğuna her şeyden haberdar olan yüce rabbim şahit tutuyorum …… bir gün evimde kalpden sessice la ilahe illallah diye 5000 defa zikir ediyodum normalde diz üstü oturmam gereken Allahın huzurunda ayaklarımı uzatmıştım derken uyanık olduğum halde evin tavanından florans ışığına benzer ama cok farklı cok güzel bir ışık evin her tarafını bir bulut gibi siz bibi benim vucudumu kapladı zamandan mekandan münezzeh sekil suret olmadan Allah cc hüyü hissettim nasıl derseniz rüzgarı görmez ama hissedersiniz ateşi görmeden sıcaklığını hissetmek gibi ben hemen ayaklarımı düzeltim diz üstü oturdum kitlendim Allahın huzurunda hissetmenin verdiği korku sevinç heyacan karışık bir duygu ile kitlendim yani kımırdıyamaz bir hal oldu işte o haldeyken bana bıcak soksanız kımırdıyamaz haldeydim o zaman anladım hz aliynin bacağına ok sapladığı zaman namazdayken çıkartın demesini o namazda o hal üzereydi bu hal 1 dakka sürdü hayatımda tarikatte eski müridler bir an bile Allahtan gaflette kalırlarsa tasavvuf ta aldığı mesafde geri gidermiş derlerdi yani benim hayatımda bir Dakka yaşadığımı onlar günün bir çok zamanın böyle geçiriyolarmış kardeş ler insan o hal üzerindeyken yani allahı görur gibi hiseder gibi olduğu o zaman günah işleyemez Allahın razı omadığı şeyleri yapamaz namazında Allahtan başka bir şey düşünemez diyeceksinizki bu hal bana şeytandanda…olabilir kabul ediyorum eğer öyleyse şeytan bana namazda diyer zamanlarda Allahın huzurunda nasıl durulur onu öğretmiş olur ama Allah cc tarafındanda olabilir sizin yok yok şeytandandır demenizi duyar gibiyim size Allahtan vahiymi geldi şeytandan olduğuna dair benim zannım o an ki hissiyatımı anlatamam büyük ihtimalle bu olay rahmani ğibiydi ama şeytanide olabilir onun hilesi çok bir çok insanı böyle olaylarla kendine hizmet ettirmiş ayağını kaydırmıştır faydası namazda huşu ile namaz kılmasına vesile olbilir Allahın her an onu gördüğünü hepimiz biliyozda o hal başka kul da allahı hisseder gibi olursa günahlardanda korur Allah ile arasında gercek muhabet oluşur saygı oluşur namazları huşu ile kılar tasavvufun kazandırdığı bir olay bu bana diğeri geçmeden atış serbest deyin zan yapın dalga gecin buldunuz benim gibi garibi oooh vurun 2….. olay başımdan gecen ölüm rabıtası yaparız rasullaha soruyolar insanların en hayırlıları kimdi rasulullah ölümü çokça düşünendir metin tam deyil .. bende ölüm rabıtası yapardım yanı yolda gittiğmi veya baksa bir ölüm şekli kürgu yapılabilinir araba çarptı işte hastane morg tabuta mezara varıncaya kadar düşünüp ölmeği kurgulamak düşünmek bir gun cenazede öyle bir hal olduki bu da bir kere oldu ben ölümü gerçek manada düşünme haline pisikolijisine girdim artık o halde çoluk çocuk hepsi gözumden silindi ölüm korkusu kapladı şiddetli tek düşündüğüm ibdet hayır hasanet tövbe dua bu da kısa sürdü zaten ohal sürekli olsa insan çalışamaz aile sorumluluklarını yapamaz dunyaya zevklerinden uzaklaşıp ahiret ön plana çıkıyo eski insanlar bir evden başka bir eve giderken helallik isterlermiş işte tasavvufun gayeleri namazda huşu ile namaz kılma seviyesine gelme Allah cc her an hissetmek ölümü gercek manada düşünüp ahreti on plana çıkarmak ama bu zamanda bunlar olmuyo gaflet yiyecekler meşakketler iş hayatı insanın bu hali almasın etkiliyo arkadaşlar uzun surer kısa kesim şimdi atış serbest vurun yerin alay eden etsin size kızmıcam çünkü yaşamadınız yaşmadığınız için bilmediğinizi kabul etmenizi beklemek doğru olmaz ebu hureyye Rasullahtan iki ilim aldım birini insanlara anlattım diğerini anlatırsam beni öldürürler diyo ben illda bu tasavvuf demiyom ……………………………….İbn Teymiyye’nin Râbıta Hakkındaki Görüşü:
“Sen bir şahsı Allah için seversen, doğrudan Allah’ı sevmiş olursun. Sen o şahsı ne zaman kalbinde tasavvur etsen, Cenab-ı Hakkın sevgilisi olan birisini tasavvur etmiş olursun ve böylece onu sevmiş olursun. Böylece senin Allah için ve Allah’a olan mahabbetin daha fazla artmış olur. Nitekim sen ne zaman Peygamber’i (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ondan önceki Peygamberleri ve onların izinden gidenleri hatırlayıp, onları kalbinde veya kafanda tasavvur etsen senin bu durumun kalbini onlara her türlü nimetleri veren Allahı sevmeye çeker götürür. Sen bu insanları Allah için seversen, Allah’ın sevgilisi olan zatda seni Allah sevgisine çeker götürür.”[1]
Burada, görüldüğü gibi İbn Teymiyye’nin sözleri Râbıta’nın tarifiyle örtüşmektedir.
………………. Râbıtanın amacı gafleti kovup, kalbin zulmetini def ederek şeytanın vesveselerinden kurtulmak sûretiyle “râbıta-ı huzura” ermektir. Yani sâlikin daima Allah’ın huzurunda bulunduğu duygusuna ermesini sağlamaktır. Her an Allah’ı karşımızda görür gibi yaşamaktır. Bunu sağlamak çok zor bir iştir. Çünkü Allah müşahhas bir varlık değildir. Bunu kavramak için kulun zihnen ve manen yoğunlaşmasını sağlayacak müşahhas bir objeye ihtiyaç vardır. Tasavvufta bu obje Allah’ın en mükemmel tecellîlerinin mahzarı olan “İnsân-ı kâmil” konumundaki şeyhtir. Sâlik önce bu insâni kâmile, ardından Hz. Resûl’e ve O’nun ardından Rabbı Müteal’e kalbini rabtetmeli ve bu sûretle huzuru kalbe erip fenâfillâh’a varmalıdır. Râbıtaya somuttan soyuta geçmek için ihtiyaç vardır. İnsanoğlu doğrudan “Her nerede bulunursa bulunsun Allah’ın huzurunda olduğu” duygusunu canlı tutabilmede zorlanmaktadır. Buna muktedir olabilenler için râbıtaya ihtiyaç yoktur. ……………………………………………… Rasulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu hususta şöyle buyurmuştur: “Allah’ın mahlukatı hakkında tefekkür edin. Allah’ın Zatı hakkında tefekkür etmeyin. Zira siz O’nun kadrini takdir edemezsiniz. (Öz Zatını düşünmeye güç yetiremezsiniz.)”[2]
Hadise göre, yaratıkları düşünmek emredilmiştir. Mutasavvıfların anlayışlarından anladığımıza göre, düşünülmeye en lâyık olan Allah’ın(Celle Celalühü) en mükemmel tecellisi olan insanı kamilin sûretidir. Bundan dolayı yaratıkları düşünmek kabilinden şeyhi düşünme neticesine varmışlardır. ……..ABDULHAK kardeş verdiğiniz hız Allah cc verdiği güç ile izin ile sizin dediğiniz hızlıdan daha hızlı şekilde gelip faydalı olbilirler ……………………….. Hz. Süleyman (Aleyhisselâm) yanındaki insan ve cinlerden oluşan topluluğa: “Aylarca uzaktaki Belkıs’ın sarayındaki tahtını bana kim getirir?”(Neml/38)diye istediğinde İfrit (Cin): “Sen yerinden kalkmadan ben onu sana getiririm. Ve gerçekten bunu yapmaya hem gücüm hem de güvenim var.” dedi.”(Neml/39).
Yanında kitaptan bir ilim bulunan zat ise “Ben onu sana, gözünü kırpmadan önce getiririm.” dedi. Derken onu yanında durur görünce “Bu Rabbimin bir lutfudur.” dedi. (40)
Üç aylık mesafede sarayın içindeki tahtı göz açıp kapayana kadar duvarlardan geçirip getirmeye Allah (Celle Celalühü) gücü yeter hiçbir insan bunu yapamaz. Durum böyle söz sizde saygılar
Süleyman (aleyhi’s-selâm’) bunu Allah’tan değil cin ve insanlardan istiyor. Allah (Celle Celalühü) buna kızmıyor birde Kur’ân’a yazıyor. Sizin mantığınıza göre Süleyman (aleyhi’s-selâm’) şirk mi işledi? Ne kadar yanlış düşünü-yorsunuz.
Süleyman (aleyhi’s-selâm’)’ın yanındaki cin diyor ki; “Bunu yapmaya gücüm ve güvenim var, diyor, Cin’e. Hızır aleyhi’s-selâm’a bu gücü veren Allah (Celle Celalühü) bir Allah dostuna neden vermesin. Vermeyeceğine dair elinizde bir delil var mı? Yok ama vereceğine dair bizim elimizde çok deliller var. .................ARAFAT ne faydası var dedin böyle faydası olduğunu yazdım sen ne cevap yazdın hakaret ben sana hakaret ettimmi hiç etmedim maymun maymun .arkadaş yazdıklarımın şeriatta bir delil olarak sunmadım lütfen yazdığımı tam okuyun




[1] Mecmûu’l Fetâvâ, c.10 s.608, birinci baskı, 1381.

[2] Ebû Nuaym, Hılyetü’l-Evliya, 6/67. Ali el-Müttakî, Kenzü’l-Ummâl, No: 5076, 3/106.
__________________

 
S Çevrimdışı

serhildan

Üyeliği İptal Edildi
Banned
tasavvuf dininin zararlı etkileri belirgin bir şekilde görülüyor mucahid_tr adlı elemanda. adam meczub olmuş resmen. ne yazdığının farkında değil. kuransız sünnetsiz bir din algısı insanı her türlü sapık fikre her türlü hurafeye götürür.
 
D Çevrimdışı

doğru

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Onlar Kur'an'a ve Hz. Muhammed'e tabi sahabiler idiler, Müslüman'lar idiler. baglaminda birilerinin öncüleri idi. Ne Hz.Ali ne de
Hz. Peygamber'in Hz.Ebubekir'e bazi gizli ilimleri ögrettigi de tamamen uydurmadir! Hz. Muhammed kendisine gönderilen hic bir ilmi gizleme gibi bir yetkisi olmadigi gibi bu ilmi sadece Ebubekir'e duyuracaktir sekliyle de hic bir sekilde görevlendirilmemistir. Görevlendirme gayesi Kur'an'dan okununca bunlarin tamamen uydurma oldugu anlasilir.
Hele hele Rabita diye hiç bir sey yoktur.
Rabita tasavvufta düşünme ameliyesi degildir.
. Rabita'nin Din'de hic bir tutar tarafi yoktur. Tamamen uydurmadir. Birilerini postta kuvvetlendirmekten baska bir ise yaramaz!
şefaate gelince.

şefaat hic bir sekilde Müslümanlarin problemi olmamistir. Ne sahabe döneminde ne de daha sonralari. Peygamberimiz'in karsina bir Müslüman gecip bize şefaat edecek misin ey Allah'in Rasülü senin şefaatin olmasa ne yapariz falan dememislerdir. Sebebi de Kur'an'a hakim oluşlarindandir. Kur'an'da cennetin de karsiligi amelde gizlidir, cehenneminde karsiligi amelde gizlidir. Dahasi zerre miktari iyilik yapan karsiligini görecek, zerre miktari şerr isleyen de cezasini cekecektir. Bunlara müdrik olan sahabi icin şefaat problem olur mu? Ya da şefaat akla gelir mi, elbette gelmez.
Ya kim Peygamberimiz'i bu konusa zorluyor. Ona karsi mücadele veriyor. Bizim günahlarimiz da olsa şefaat edilip biz cennete girecegiz şefaatle günahlarimiz bagislanacak diyen kimlerdir. Gayet kolay. Kur'an şefaat ayetlerinde bunun cevabini veriyor.
Puta tapan Müşrikler.
Uzza'si olan müşrikler.
Lat'i olan müşriklar.
Menat'i olan müşriklar.
Evet evet, Peygamberimizi alaya aliyorlar.
Sen böyle böyle diyorsun ama,
Bizim taptigimiz putlar yarin bize şefaat edecek, şefaat isteyecek Allah'tan ve Allah'ta bizleri bağişlayacak. Ya bu gibi şeyler Müşriklerin sorunudur. Problemidir.. Insan bu kadar cahil olur.
Ve Allah'ta müsriklare meydan okuyor!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
Hayir!!!! Asla!!!!! diyerek ültimatom veriyor. Onlari yalanliyor. şefaatin olmadigini ilan ediyor Kur'an'inda.
Bu müslümanlari islamiyetten haberi olmayan Müslümanlar öyle hale getirdi ki, fiil, eylem, amel, samimiyet, takva, yasanti, hayat unutuldu, şefaat öne cikti.
şefaat olmasa biz ne yaparuz diyen garip Müslümanlar var. Yazik!!!!
şefaati birak da ameline bak! Yaşantina bak.
Oku Kur'an'i, cennet neyimize karşilik Allah'tan bizlere hediye kilinmiş.
Can, mal, fiil, eylem, yasanti vs.
Daha şefaati nereye oturtacaksiniz!
Müşriklerin problemi olan meseleyi Müslümanlarinki gibi gösterenler Islam cahilidir demekten baska bir sözümüz olamaz!
Duyurulur.


__________________
 
D Çevrimdışı

doğru

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
insanı rabıta hem bidattır. hem de şirk koşmaktır.

sünnet içinde rabıta yoktur.şirktir Allah c.c ye ortak koşma gerçekleşiyor.

buna delil verin diyenler rabıta ile ilgili sizin deliliniz nedir.

kaldıki rabıta ettiğiniz Mahmutosmanustaoğlu veya adıyamanın sözde mürşiti kamili

tağutan izin alarak,tağuta adres vererek,tağuta kongrelerinde hesap vererek,putun ilke ve inkilaplarına söz vererek dernek ve vakıf kurdular...............

Allah c.c ye bu kadar açık ve net herkesin bildiği bir şirk koşma fiili işliyorlar.

işte derneklerinizde vakıflarınızda asılı put söz ve resimleri kuruluş sözleşmeniz birer delildir.

bu delili yalan diyenler gidip bakabilirler.

hocaefendilerinize de kongre tarihini sorun bize de haber verin. nasıl tağuta hesap verdiklerini birlikte görelim. birde nisa süresi 60. ayeti okuyun.Allah c.c ye nasıl karşı geldiklerini görün..........

müslüman bile olmamış insanları mürşidi kamil olarak değerlendirmeniz ne kadar ayıp.

Allah c.c insanı rabıta edenlerden bizi korusun.
 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
mucahid -tr
selamun aleykum Abdulhak kardeş seinle aynı fikirdeyim bu konuda Bazı ulema , doğacak çocuğa bereketi sirayet eder ümidiyle kişinin, cima halinde Salih kimseleri düşünmesini güzel görmüşlerdir. ...... BENDE BUNU KABUL ETMİYORUM .İÇTENLİKLE SÖYLÜYORUM BÖYLE BİR ŞEYİDE DENEMEM...... cübeli ahmeti tanıyorum neticede bir insan hata ediyor bazen malisef bazı hataları cemate mal oluyo ama tasavvuf o deyildir iyi şeyler yapmaya çalıştığına inanıyorum ama bilerek veya bilmeden hepimiz gibi hatada ediyor ............ hepimiz hata ettiğimiz konular vardır ..Abdulhak kardeş anladığım kadar rabıtanın ..düşünmek hatırlamak bölümü ile aynı fikirdeyiz geriye anlından anıla akan ışık feyiz ve ruhların buluşması yardımı kalıyo ........ anıldan anıla akan ışık feyz ile ilgili sizi tatmin edecek bir delilimiz yok ancak işaret yolu ve tecrübeler ile sabit bunlarda şeri delil olmaz kabul ediyoruz ama sen sizin elinizde anıldan anıla ışık akmasını veya feyiz gelmesini düşünen bir müslümanın şirk işlemiş olucağını gösteren yasaklıyan bir ayet ... hadis veya sahabe sözünün olmadığın bildiğin halde bunu kabul etmiyor bana sen delil getirmek zorundasın ortaya atan sensin dediniz bende size evet ben ortaya attım anıldan anıla meselesi hariç diyerlerine deliller getirdim yukarıda mevcut ama bunun şirk olduğunu iddia eden de siz olduğunuzdan sizde bunu ortaya attığınız için şirk olduğu iddianıza delil getirmelisiniz bunu kabul etmelisiniz sizde bende biliyomki bunun şirk olduğunu gösteren bir deliniz yok varsa söyleyin kardeşim inanın bu bu sitede konuştuğumuz konularda anlaşılabilinir bir yol bulunur biz bazı hatalı gibi gözüken şeyleri sizin eleştirilerinizi dikkate alarak düzeltip bir mürid mürşidi ile ilgili düşüncelerini değiştirmeden niyetini SİZİNDE TARİF ETTİĞİNİZ RUBUVİYYET VE ULUHİYYET AKİDESİNİ UYGUN BİR ŞEKİLDE şeyh hine olan düşünce ve hallerinde uygulladıktan, niyetinde yanlış olan varsa onu düzelttikten sonra anıldan anıla ışık veya feyz geldiğini düşünmesi bir sorun olmaz yani kardeş aslında çözülmeyecek sorun lar deyil bunlar ama daha büyük ihtilaflar var onlara bir şey demem çünkü o konuları pek bilmiyom ama bu konularda orta bir yol bulunacağına içtenlikle inanıyorum saygılar

Aşağıya yazacağım yazımı insaf ile düşünerek oku. Gerekirse bir kaç kere oku, kalk düşün dolaş gel tekrar tekrar oku oku düşün düşün!





İslami bir argüman , ibadet veya ibadete götüren-vesile bir fiil anlatıyor veya kabul ediyorsan bunun Kur'an veya sünnetten olması, dayanması zaruridir. Aksi taktirde Bid'atin kavramını tekrar hıfzetmen gerekecektir.

Alından alına değil , Şeyhin alnından müridin ağzına oradan kalbine, kalbinden de tüm vucuda yayılan bir nur anlayışı en azı itibari ile BİD'AT bir iştir. Çünkü Rasulullah s.a.v. İslam adına bize lazım olan her işi büyük küçük demeden eksiksiz öğretmiştir.
Hz. Selman şöyle anlatır:
"Rasûlullah (s.a.v.) bizlere herşeyi öğretti. Hatta nasıl abdest bozacağımızı (def-i haceti) bile..." (Muslim)

Bunun aksi Rasulullah s.a.v.'i dini eksik bildirmekle suçlamak olur ki bu da peygamberlerin emanet sıfatını inkardır !
Ayrıca bu tür alından çıkan nur ile karşısındakinin ağzına giren oradan da kalbe, kalbten de bütün vucuda yayılan bir ibadet ve feyizlenme anlayışı Hiç bir sahabenin bilmediği , duymadığı , yapmadığı aktarmadığı bir iştir. Bu tasavvufçuluk ekolu gibi sonradan düzülmüş bir mistik kültürün anlayışıdır. İslam bundan beridir.

İnsanların birbirlerini , hocasını, eşini , çocuğunu vs. düşünmesi hatırlaması Rabıta değil; düşünmek, anmak, HATIRLAMAKTIR.
Ama bu zihniyet sahipleri, düşünme esnasında ayrıca bilgi ediniyor, gaybdan iletişime geçip haberdar oluyor, gerekirse meleku'l mevt (azrail) gibi aynı anda düşünerek (Rabıta yapan) milyonlarca muridine yetişip nerede ne yaptığından haberdar olup bilgi verebiliyor, sıkıntıyı giderebiliyor yardım edebileceğini iddia ediyor ise tabi ki buna masum isimleri vermek yerine RABITA (bağlantı) demek zorunda kalır! , sizin gibi körü körüne kalabalığa uyan taklitçi anlayış sahipleri de kaportaya (!) bakarak nefislerine uygun önderler edindiklerinden , bu istismartcı kişilerin düzemece yorumlarını burada körü körüne donkişotluğunu yapmaktan geri duramazlar.
Ama şunu biliniz ki muvekkilleriniz, ahirette sizden uzaklaşmak için yoğun çaba içerisinde olacaklardır....


Tekrar yarım kalan Rabıta konusuna değinmemiz gerekmemktedir. Çünkü bu iş (bidat), alından alına nur transferiyle kalmıyor devamında en büyük zulüm ortaya sürülerek ibadet formule bağlanmaktadır!
Bunun devamında olan yani şeyhin alnından çıkan nurun senin kalbine girmesiyle yardımlaşma, feyizlenme, sıkıntıları giderme vs anlayışı ise ŞİRKtir!

Bu konuda ortada buluşma, anlaşma mümkün değildir. Biz dinimizi Kuran ve sünnetten alıcılarız. Rasulullahın bilip aktarmadığı, ashabının bilip yapmadığı bir iş ibadet değildir. Rasulullahın buyurduğu gibi insanların en hayırlı faziletlileri çağdaşlarıdır (sahabedir).
Rasulullah s.a.v. dedi ki:
“İnsanların en hayırlısı benim çağdaşlarımdır. Sonra onlardan sonra gelenler, sonra da onlardan sonra gelenler.” (Buharî ve Muslim)

İleriye geçen muhacir ve ensar ile onlara güzellikle uyanlardan Allah razı olmuştur. Onlar da O'ndan hoşnut olmuşlardır. Bunlar için orada ebediyyen kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte bu en büyük kurtuluştur." (Tevbe, 100)

Kuran sünnette olmadığı sabit olan , ashabının ve muctehidlerin saf halis orjin dinden başka bir amelle ibadet etmemişlerdir. Bunların bilmeyip yapmadıkları , tavsiye etmedikleri halde, sadece tasavvufçuların bilip(!) yaptıkları , kabul ettikleri, muridlerini kontrol altına alabilmek için şeyhlerine insanüstü bir kutsiyet verme çabasıyla peydahlanan, delilsiz mesnedsiz zorlama tevillerle empoze edilmeye çalışılan bidatler reddedilmeye mahkumdur.

Bu tür safsata şirkleri kendi kafalarındaki ucibelerden etkilenrek dinden çıkarım korkusuyla kalablıklardan ayrılmayıp körü körüne savunanlar Hz. Allah'a c.c. ve Hz. Muhammed (s.a.v.)'e (Kuran -sünnet) ihanet ettiklerini bilmelidirler.




"Eğer Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız, herhangi bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz, onu Allah'a ve Rasulüne götürünüz. Bu hem daha hayırlı, hem de sonuç itibariyle daha güzeldir." (Nisa, 59)

"Hayır, Rabbine andolsun ki aralarında çıkan anlaşmazlıklarda seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükümden dolyı içlerinde hiçbir sıkıntı duymadan tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar." (Nisa, 65)

"Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, Rasule itaat edin, amellerinizi de boşa çıkarmayın." (Muhammed, 33)

"Hem peygamber size ne verdi ise onu alın, neyi yasak etti ise de sakının. Allah'tan korkun çünkü Allah azabı çok çetin olandır." (Haşr, 59)
 
M Çevrimdışı

mucahid_tr

Üyeliği İptal Edildi
Banned
selamun aleykum Abdulhak kardeş ben okuyom ama cevapta vericem......................şöyle yamıştın.....İslami bir argüman , ibadet veya ibadete götüren-vesile bir fiil anlatıyor veya kabul ediyorsan bunun Kur'an veya sünnetten olması, dayanması zaruridir...... yukarıda sayfalarca kabul etsende etmesende argunan getirdim yukarııda yazılı ama sen hala rabıtanın şirk olduğuna dair islami kuran ve sünneten bir tek delilin yokken yine şirk diyon niye orta bir yolda buluşmak mümkün deyil diyosunki biz biz dinimizi kuran ve sünnetten alırız alıyosun rabıta hakkında kuran ve sünnette şirk olduüuna dair bir şey yok ken onu uydura biliyosunuz ama şöyle dediniz abdulhak kardeş (delilsiz mesnedsiz zorlama tevillerle empoze edilmeye çalışılan bidatler reddedilmeye mahkumdur.) bunu kim yapıyo şirk deyip delil getirmeyen insanları buna zorlayan kim şimdi siz cevap verin ben verdim şirk olduğuna cevap verin bidatmı deyilmi konu actımm bidat olmadığına ilmi cevap verdim ................................................................ 2 -- İBN TEYMİYYE KARDEŞ --... bana ilimi cevap vermeden demogaji yapıp patetes dinine muracat et diyorsun yazıklar olsun sana ben yukarıdaki actığım konularda sahih zayıf hadis sundum meshep imamlarının sözünu sundum ayet delil getirdim sen utanmadan hiç birine ilimi tek bir cevap yazmadan laf kalabalığı yapım delil istedişğim zaman sen patates dinine muracat et diyosun olurda bu kadarı omlmaz pes doğrusu tekrar ediyorum inancında samimiseniz yazılarıma tek tek ilmi yorumsuz cevap ver sonra dediğin konulara gelim cevap verim burda yazılarıma cevap alamıyom tekrar yazmam gerekiyo sen tek tek bunlara cevap ver başka konulara gecelim vesselam............................
 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
Karşımızdaki Mucahid-tr rumuzlu şahısın cahil ve anlayışsız olduğu yeterince belli olmuştur.

Kuran ve sünnette olmadığı , sahabe devrinde bilinip görülmemiş uygulamaların sonradan Bidat şeklinde düzülüp pratik hayatlarına aktaran, bu icraat esnasında da Yalnız Allahın gaybi bileceği ve yardım edebileceği mevzularda ortaklar koştukları kendi açıklamalarından sabit olunan Rabıta şirkinde hastalığı ileri dereceye varmış olduğundan tedaviye cevap vermemektedir .

Allahtan umut kesilmez.
Allahın hidayet verdiğini saptıracak kimse yoktur, Allahın SAPTIRDIĞINI da hidayet edecek kimse yoktur.

Konu hakkında yeterli deliller mevcuttur. İlgilenmek isteyenlerin sahih delilleri incemek gayesiyle sayfaları okumaya açık , yazıp uzatmaya kapalı tutuyoruz.

Hidayet Allah c.c. dandır.
----------------





FECR-İ SADIK DOĞDU , MASKE GÖRÜLDÜ : RABITA'NIN İÇ YÜZÜ


ust.gif


İŞTE RABITA

https://www.islam-tr.org/tevhid/11948-fecr-i-sadik-dogdu-maske-goruldu-rabitanin-ic-yuzu-kitap.html



Rabıta şirkini savunan tasavvufçuların kendi yazıları ve DEŞİFRESİ !
https://www.islam-tr.org/tevhid/119...-maske-goruldu-rabitanin-ic-yuzu-kitap-2.html



İbn Teymiye şöyle der;
"Her kim Allah ile mahlukatı arasında -hükümdar ve teba'ası arasındaki aracılar gibi- aracılar oluşturursa, kişi kafir ve müşriktir. Öyle ki; kulların sorunlarını onlar Allah (c.c.)'a iletiyorlar, Allah (c.c.)'da kullarını onların aracılığıyla hidayete erdiriyor ve rızıklandırıyor. Halk önce onlardan dilekte bulunuyor, onlar da Allah (c.c.)'dan diliyorlar. Kralların yanındaki aracılar gibi. Onlar halka (da) yakın oldukları için ihtiyaçları krallara onlar dile getirirler. Halk da edep göstererek kraldan dileklerini onların yapmalarını isterler. Veya halkın onlardan (önce) dilekte bulunması, belki direkt kraldan dilekte bulunmalarından daha faydalı olabilir. Çünkü o aracılar ihtiyaçlı (sıradan halk)'dan daha krala yakındır (dosttur). Her kim bu tarzda aracılar oluşturursa o kişi kâfirdir, müşrikdir. Ondan tevbe etmesi istenir eğer tevbe etmezse öldürülür" (Mecmu'ul-Fetâvâ, I/126).

İşte bu önceki müşriklerin şirkinin aynısıdır.
Nitekim Allah (c.c.) şöyle buyurur:
"Onlar Allah'ı bırakıp kendilerine ne zarar ne de fayda verebilecek şeylere tapıyorlar ve "Bunlar, Allah katında bizim şefaatçılarımızdır" diyorlar" (Yunus, 10/18).





Rabıta
[flash]http://content.longtailvideo.com/files/player.swf?file=http://youtubedenindir.com/tube.php?vid=SfVHiDbziU8&type=video&image=http://i2.ytimg.com/vi/SfVHiDbziU8/hqdefault.jpg&logo=https://www.islam-tr.org/images/statusicon/forum_old.gif&flash width=500, height=350[/flash]


Aracılık
[flash]http://content.longtailvideo.com/files/player.swf?file=http://youtubedenindir.com/tube.php?vid=fVQ_Wz8LS8k&type=video&image=http://i2.ytimg.com/vi/fVQ_Wz8LS8k/hqdefault.jpg&logo=https://www.islam-tr.org/images/statusicon/forum_old.gif&flash width=500, height=350[/flash]


Videoların açılmaması halinde yeşil renkli kısımdaki linklerine tıklayarak izlenmesi mümkün olabilmektedir
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Ana Sayfa Alt