Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Rasulullah'ın Koyun Etiyle Zehirlenme Rivayetlerdeki Farklı Hadislerdeki Çelişkilerin Sebebi?

ي Çevrimdışı

يَعْقِلُونَ

Üye
İslam-TR Üyesi
bir aktarıma göre, bir yahudi kadın peygamberimize zehirli et sunuyor ve et dile gelip "beni yeme ya rasulullah" diyor.

bir başka aktarıma göre ise, peygamberimiz yahudi kadının yedirdiği zehirli etin acısından şikayet ediyor.

sorum şu: et dile gelip zehirli olduğunu söylediği halde peygamberimiz o etten yemiş midir? zehrin acısını çektiği söylendiğine göre yemiş olmalı. peygamberimiz zehirli olduğunu bile bile neden o etten yer?

yoksa bu iki aktarımdan birisinde veya her ikisinde yanlışlık mı var?
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Rasulullah (s.a.v.)'in koyun eti ile zehirlenme (farklı) rivayeti ile ilgili hadisler

Hişam b. Zeyd'in rivayet ettiğine göre; Enes b. Mâlik (r.anh) (şöyle demiştir):
Yahudi bir kadın, Rasûlullah (s.a.v)'e zehirli bir koyun getirdi, Rasûlullah ondan yedi. (Bilâhere) kadın getirildi. Rasûlullah (s.a.v) kadına bunu niçin yaptığını sordu.
Seni öldürmek istedim, dedi.
Rasûlullah (s.a.v): "Allah seni bu işe -veya: benim üzerime- musallat etmez" buyurdu. (Şek râvidendir)
Sahabeler: Onu öldürmeyelim mi? dediler.
Rasûlullah (s.a.v): "Hayır" cevâbını verdi.
Enes der ki: Ben onu (zehrin alametini) Rasûlullah'ın boğazının sonundaki etlerde (Küçük dil) gördüm durdum.
(Buharî, Hibe, Bab 28, Hadis no: 49; Muslim, Selâm, Bab 15, Hadis no: 45; Ahmed, Musned, III, 218; Ebu Davud, Diyet, Bab 6, Hadis no: 4508)

Ebû Hûrayra (r.anh) den; şöyle de(diği rivayet edil)miştir: "Yahudilerden bir kadın, Rasûlullah (s.a.v)'e zehirli koyun hediye etti.
Rasûlullah, (s.a.v) kadına hiçbir ceza vermedi."
Ebû Davud dedi ki; Rasûlullah (s.a.v)'i zehirle(mek iste)yen bu yahûdi kadın, Merhab'ın kız kardeşidir. (Zeyneb Bintu'l-Haris)
(Ebu Davud, Diyet, Bab 6, Hadis no: 4509)


4510... Câbir b. Abdillah (r.anh) şöyle anlatırdı:
Hayberlilerden Yahudi bir kadın, ateşte kızartılmış bir koyuna zehir koydu. Sonra onu Rasllullah (s.a.v)'e hediye etti. Rasulûlullah (s.a.v) (koyunun) kolunun (ön bacağını) aldı ve ondan yedi. Onunla birlikte ashabından bir gurup da yedi.
Sonra Rasûlullah onlara: "Ellerinizi kaldırın (yemeyi bırakın)" dedi.
Yahudi kadına haber gönderip çağırdı ve ona: "Bu koyuna zehir mi koydun?" diye sordu.
Kadın: "Sana kim haber verdi?" dedi.
Rasûlullah (s.a.v): (elindeki) kolu göstererek: "Şu elimdeki haber verdi" dedi.
Kadın: "Evet"
Peygamber (s.a.v); "Bununla ne (yapmak) istedin?"
Kadın: "Eğer Peygamberse ona zarar vermez, peygamber değilse ondan kurtuluruz dedim."

Peygamber (s.a.v) kadını affetti, cezalandırmadı. (Ama) Rasûlullah'ın ashabından, koyundan yiyenlerden birisi öldü. Rasûlullah (s.a.v) yediği etten dolayı kürekleri arasından kan aldırdı. Ondan, Ebû Hind boynuz ve bıçakla kan aldı. Ebû Hind, Ensardan Benû Beyâda'nın azadlısı idi.
(Dâirimi, Mukaddime, 1/33, 11; Ebu Davud, Diyet, Bab 6, Hadis no: 4510 ; Bu hadis munkatı'dır. Çünkü Zuhrî, Câbir'den hadis işitmemiştir)

Ebû Seleme (r.anh)'den, şöyle (dediği) rivayet edilmiştir:
Hayberde, yahûdi bir kadın Rasûlullah (s.a.v)'e ateşte kızartılmış bir koyun hediye etti. Râvi (yukarıdaki) Câbir hadisinin bir benzerini söyleyip şöyle dedi:
Bişr b. Berâ b. Ma'rûr el-Ensâri öldü. Bunun üzerine Rasûlullah Yahûdi kadına haber gönderip (çağırdı) O'na: "Niçin böyle birşey yaptın?" dedi.
-Ravi yine Câbir hadîsinin benzerini söyledi.- Rasûlullah emretti ve kadın öldürüldü.
(Bu hadisin) Ravî(si) kan aldırma mes'elesini anmadı.
(Ebu Davud, Diyet, Bab 6, Hadis no: 4511; Bu hadîs murseldir)

(Ravilerden) Muhammed b. Amr; Ebû Seleme'den (diyerek)-Ebû Hurayra'yı zikretmedi- şöyle demiştir:
"Rasûlullah (s.a.v) hediyeyi kabul eder, sadaka kabul etmezdi." -Ravî (Ebû Seleme) şunları da ilâve etti: -Yahûdi bir kadın, Hayber'de ona ateşte kızartılmış, içine zehir koyduğu bir koyun hediye etti. Rasûlullah ve halk ondan yediler.
Rasûlullah (s.a.v): "Ellerinizi çekiniz! O bana, zehirli olduğunu haber verdi" buyurdu.
Bişr b. el-Berâ b. Mârûr el-Ensâri öldü.
Rasûlullah kadına haber gönderdi (getirtti ve ona): "Niçin böyle birşey yaptın?" dedi.
Kadın: "Eğer sen peygambersen yaptığım şey sana zarar vermez. Eğer kralsan insanları senden kurtarırım (diye düşündüm)" dedi.
Bunun üzerine Rasûlullah'ın emri ile kadın öldürüldü.
Peygamber (s.a.v) vefat ettiği hastalığı esnasında şöyle buyurdu: "Hayber'de yediğim lokmanın tesirini devamlı hissedip durdum. Şu an, damarlarımı kestiği andır."
(Ebu Davud, Diyet, Bab 6, Hadis no: 4512 / 2 ; Bu hadis Bezlu'l-Mechud nushasında mevcut değildir. Avnu'l-Ma'bucna da bir sanraki hadisle birlikte anılmıştır. Musannıf'ın hadisi; Rasûlullah'ın zehirlenmek istediğini anlatan hadisler arasına kalışı Rasûlullah'ın kendisine hediye edilen koyunu kabûl etmesi yönündendir)

Kâb b. Mâlik (r.anh)in oğlu, babasından (Kâb b. Mâlik'ten) şöyle (dediğini) rivayet etmiştir:
Mubeşşir'in annesi (Ummu Mubeşşir), Rasûlullah (s.a.v)'e, vefat etmiş olduğu hastalığı esnasında: "Hastalığına sebebin ne olduğunu zannediyorsun? Yâ RasûlAllah! Ben oğlum hakkında da, (hastalığına) seninle birlikte yediği zehirli koyundan başka bir şey sebeb olduğunu zannetmiyorum" dedi.
Rasûlullah (s.a.v) de: "Bende kendim için bundan başka bir sebeb bulamıyorum. Bu, benim damarlarımı kestiği zamandır" buyurdu.

Ebû Davud şöyle dedi: Abdurrazzak bu hadisi bazan Mâmer ve Zuhrî isnadıyla Rasûlullah'dan mursel olarak rivayet etti. Bazen da onu Zuhrî ve Abdurrahman b. Kâ'b b. Mâlik isnadı ile rivayet etti.
Abdurrazzak' in bildirdiğine göre; Mâmer, hadisi kendilerine bir seferinde mursel olarak haber verip, onların da, onu öylece yazdıklarını, bir seferinde de musned olarak rivayet ettiğini ve onların da öylece yazdıklarını söyledi. Bize göre bunların hepsi sahihtir.
Abdurrazzak şöyle dedi: İbnu'l-Mubârak Mâmer'in yanına geldiğinde, Mâmer mevkuf olarak rivayet etmiş olduğu hadisleri ona musned (yani senedlerinde kopukluk olmaksızın) olarak rivayet etti.
(Ebu Davud, Diyet, Bab 6, Hadis no: 4513)

Musa b. Ukbe, İbnu Şihâb-ı Zuhrî ve Urve b. Zubeyr anlatıyorlar: (Metin Musa b. Ukbe rivayetidir.)
-Hayber feth olunca, yahudî Zeyneb binti el-Hâris, Safiyye'ye içini zehirlediği kızarmış bir koyun hediye etti. Zehrin en çoğunu da ön buduna koymuştu. Zira O'na, Peygamberin ön budu sevdiği haberi ulaşmıştı.
Bu kadın öldürülen yahudî Merhab'ın bacısının kızıydı. Efendimiz Safîyye'nin yanına girdi. Yanında Seleme oğullarının kardeşi Bişr b. Berâ da vardı. Safiye onlara kızartılmış koyunu ikram etti. Efendmiz ondan bir parça alıp ısırdı. Bişr de bir parça ısırdı. Efendimiz lokmayı yutunca Bişr'de yuttu.
Nebi (s.a.v.):"Elinizi etten çekin.!.." diye durumu bildirince,
Bişr: "Sana ikram eden zata yemin ederim ki, ilk ısırdığında zehirli olduğunu anlamıştım. Onu tükürmeme bir mani yoktu. Ancak senin ikram ettiğin bir yemeği hoşlanmamış olmak gibi bir durum bana pek ağır geldi. Sen onu yutunca artık kendimi senin yaptığın bir şeyi yapmaktan alıkoyamazdım. Umdum ki, sen o lokmayı içinde zehir olarak yutmamışsındır." dedi.
Bişr, yerinden kalkmadan rengi değişip taylasan gibi olup ağrısı her tarafını kaplayıp hiçbir iyileşme görülmeden öldü.
(Beyhakî, Delâil 4/263; İbni Sa'd aynı kıssayı daha uzunca olarak Ebû Hûrayra, Cabir , Said b. Museyyeb ve İbni Abbas'tan nakleder. Tabakat 2 / 201, 202)

Abdurrahman b. Abdullah b. Kâb b. Mâlik annesi ummu Mubeşşir'den, -Ebû Saîd b. el-Ârabî: "Böylece annesinden dedi, doğrusu babasından, o da Ummu Mubeşşir'den demeliydi" deyib- rivayet etti ki;
O (Ummu Mubeşşir) Rasûlullah (s.a.v)'ın yanına girdi... (Ravî), Mihled b. Hâlid'in hadisini Câbir'in hadisi gibi rivayet etti ve şöyle dedi:
Bişr b. el-Berâ b. Mârûr öldü.
Rasûlullah (s.a.v) Yahudi kadına haber gönderdi (getirtti) ve ona: "Seni yaptığın bu şeye sevkeden ne?" diye sordu.
Râvi, Câbir'in hadisinin benzerini rivayet etti, ve şunu da zikretti: "Rasûlullah (s.a.v) emretti ve kadın öldürüldü." Kan aldırma meselesini anmadı.
(Ebu Davud, Diyet, Bab 6, Hadis no: 4514)


Rasulullahın (s.a.v.) Koyun Eti ile Zehirlendiği Rivayetlerin İzâhı ve Değerlendirilmesi


Bu babta geçen tüm rivayetler aynı hadiseye aittir.
Rivayetler birbirlerinin mutemmimi durumundadır. Onun için bu rivayetleri göz önüne alarak olayı bütünüyle ortaya koymak faydalı olacaktır:

Hayber savaşı esnasında bir Yahudi kadın kızarttığı bir koyuna zehir katarak Peygambere hediye etti. Peygamber (s.a.v) hayvan kolunu çok sevdiği için, o kısma fazla koydu. Rasûlullah (s.a.v) eti yemeye başladı. Onunla birlikte ashabdan Bişr b. el-Berâ da yedi. Ama diğer sahabeler yemeden hayvanın zehirli olduğunu anladı ve onlara yememelerini tenbih etti. Ashabdan birisini gönderip, kadını çağırttı.
Ona, koyuna zehir katıp katmadığımı sordu. Kadın hayrete düşüp, nasıl farkına vardığını sordu. Rasûlullah elindeki kolu göstererek: "Bana bu haber verdi, Allah cc seni benim ölümüme musallat etmez" buyurdu. Bu, Peygamber (s.a.v)'in bir mûcizesidir. "Allah seni insanlardan korur" (Mâide, 57) ayet-i kerimesinin tezahurudur. Allah (c.c) hem Rasûlunu zehirden korumak hem de onu koyunun zehirli olduğunu bildirmek suretiyle âyet-i celilesinin hükmünü göstermiştir.

Rasûlullah daha sonra kadına, niçin böyle bir yola tevessul ettiğini sormuş, o da: "Eğer sen peygambersen Allah seni korur, kralsan halkı senden kurtarmak istedim" karşılığını vermiştir. Peygamber efendimiz henüz ortada bir can kaybı olmadığı için, kendisi açısından intikam duygusuna da katılmadan kadını serbest bırakmış sahabelerin "Onu öldürmeyecek miyiz" tarzındaki sorularına: Hayır cevâbını vermiştir. Sahabeler bu soruları ile, hükmü öğrenmek arzusunun yanı sıra, kadının cezalandırılması yolundaki arzularını da ihsas etmiş oluyorlardı,
Fahr-i kâinat efendimiz, önce kadını serbest bırakmakla birlikte, Bişr b. Berâ adındaki sahabenin, zehirin tesiri ile ölmesi üzerine, kadını öldürtmüştür.

Hadis-i şerifin bazı rivayetlerinde, zehirin tesirinden korunmak için iki küreği arasındaki damarlardan kan aldırmıştır. Râvi Enes'in (r.anh) beyânına göre, o zehirlenmenin etkisi, Rasûlullah'ın ömrünün sonuna kadar görülmüştür. Bu etkiyi efendimizin küçük dili ve etrafındaki etlerde gördüğünü söylemektedir. Sârihlerin beyânına göre, Enes (r.anh)'ın maksadı, zehirin etkisi ile Rasûlullah (s.a.v)'ın bazan hasta olmasıdır. Onun bu etkiyi, anılan bölgelerdeki kızartı ve şişmelerle anlamış olması da muhtemeldir.
Son iki rivayet, Peygamber efendimizin, vefatına sebeb olan hastalığının da bu zehirlenmenin etkisi ile olduğu kanaatinde olduğunu ifâde etmektedir.
Az önce, Bişr b. Berâ'nın ölümü üzerine, Yahudi karısının öldürüldüğünü söylemiştik. Bununla birlikte bu kadının öldürülüp öldürülmediği ve öldürülmüşse kimin tarafından öldürüldüğü konusunda farklı görüşler ileri sürülmüştür:

Vakıdî: "Bize göre sabit olan, Rasûlullah kadını öldürtmüş ve etin yakılmasını emretmiştir" der.
Beyhakî, "kadının katli" konusundaki rivayetlerin muhtelif olduğuna işaret etmiş ve "Enes'den rivayet edilen esahtır" demiştir. Beyhakî devamla, Peygamber'in önce kadını öldürmeyip, bir kişinin ölmesi üzerine kadının öldürülmesini emretmiş olmasının muhtemel olduğunu, râvilerden her birinin, şahid okluğunu naklettiğini söyler.
Nevevî'nin, Kadı Iyad'a nisbet ederek İbn-i Abbas'tan nakline göre. Rasûlullah efendimiz, kadını Bişr'in velîlerine teslim etmiştir.
İbni Suhnûn; hadis ulemâsının, Rasûlullah'ın kadını öldürttüğünde icma ettiklerini söyler.
Kadı Iyad; bütün bu görüş ve rivayetlerin arasının şöyle têlif edileceğini söylemiştir:
Peygamber (s.a.v) önce kadını öldürtmemiş fakat, Bişr bin Berâ bin Mârur ölümü üzerine onun velilerine teslim etmiş, onlar da kısâsen olarak kadını öldürmüşlerdir. Binâenaleyh onu öldürmedi, demek doğrudur. Yâni derhal öldürmedi, demektir, öldürdü demeleri de doğrudur. Yâni sonradan öldürdü, demektir.

Enes'in (r.anh) görmekte devam ettiği alâmet herhalde zehirin bıraktığı siyahlık veya yeşillik gibi eser olacaktır. Zehirin tesirinden bazan hasta oluyordu, demek istemiştir.
Bu hadiseye ait rivayetler arasındaki farklılıklar, birisine zehir içirerek veya yedirerek ölümüne sebeb olana verilecek ceza konusunda ulemanın ihtilâfına sebeb olmuştur.
İmâm Mâlik'e göre birisine zehir yedirip veya içirip de öldüren kişiye kısas gerekir.
İmam Şafiî'den bir rivayete göre birisinin yiyecek veya içeceğine zehir koyup onda zehir olduğunu söylemeyene kısas icâbeder. Diğer bir rivayete göre ise kısas gerekmez. Ama zehiri zorla içirmesi halinde hem Şafiî hem de Mâlik'e göre kısas uygulanır.
Hanefi'lere göre birisi başka birisine zehir verir, o da bilmeden yer ve içerse kısas ta diyet de gerekmez. Ancak hapsedilir ve tâzir edilir. Ama boğazına döker de içilirse, bu işi yapanın âkılesi diyet öder. Boğazına dökmeyip eline verse sonra da içmesi için ölüm tehdidi ile zorlasa yine âkile diyet öder.
Hadis-i Şerif, gayr-i muslim birisinden hediye kabul etmenin ve ehl-i kitabın yemeğini yemenin caiz olduğuna da delâlet etmektedir.

Allah'ın Rasûlu vefat edeceği hastalığında Bişr b. Bera'nın kız kardeşi, O'nu ziyarete geldiğinde Rasulullah (s.a.v.) ona "Ben şimdi, Hayber'de kardeşinle beraber yediğim zehirli etin tesirinden kalb damarlarımın koptuğunu hissediyorum"dedi.

Müslümanlar, buna dayanarak Rasûlullah'a Allah tarafından verilen peygamberlikle beraber şehidlik mertebesi de verildiğine inanırlardı.
(İbn Kesir, el Bidâye ve'n Nihâye, IV, 208 ; İbn İshak, Mervan b. Usman b. Ebi Sâid b. el Mualta'dan; Muhammed b. Sâd, “et-Tebekatu’l-Kubra”, Beyrut: daru sadır, c. 2, sf. 201-202)




paylaştığınız aktarımlardan anladığım kadarıyla peygamberimiz etin zehirli olduğunu etten yedikten sonra anlamış ancak o zaman da iş işten geçmiş ve zehir vücuda yayılmış. peki et neden yemekten önce haber vermemiş de yedikten sonra haber vermiş? etin amacı peygamberimizi korumak idiyse yemekten önce haber verirdi ki peygamberimiz de etten yemezdi. kur'ân'daki maide 67'de "allah seni insanlardan korur" deniyor ancak bu aktarıma göre allah'ın peygamberi yahudi kadından koruyamadığı gibi bir anlam çıkar. allah'ın kur'ân'ında bir sorun olamayacağına göre, başlığa konu olan iki aktarımdan birinin veya her ikisinin sorunlu olduğunu düşünüyorum.

"Ey Peygamber, Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer böyle yapmazsan, O'nun risaletini tebliğ etmemiş olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır. Şubhesiz Allah kafirler topluluğuna hidayet vermez." (Maide 67)

Tefsiri:
''Allah seni insanlardan koruyacaktır. "
Uhud gününde Rasulullah -sallallahu aleyhi vesellem-'in dişlerinden bir tanesini Utbe İbn Ebi Vakkas'ın kırmış olduğu bilinmektedir. Alimlerden bir kısmı (Bu sözü söyleyen büyük alim es-Suheyli olup, er-Ravdu 'l-Unuf, V, 470; Ayrıca - İbn Sâd, et-Tabakatu 'l-Kubra, II, 45; İbn Hişam, es-Siyretu 'n-Nebeviyye, III, 42) bu Utbe İbn Ebi Vakkas'ın nesli asırlarca devam etti ve o nesilden gelenlerin her biri hilmden, yumuşaklıktan uzak kaldı. Bir sürü sıkıntı ve dertlerle muzdarib oldu. Bu onların sürekli olarak çektikleri sıkıntının nedeni herkes tarafından bilinmekteydi. Bu da ataların peygamberlere olan düşmanlıkları ve onlara çektirdikleri eza ve edalardır. Ancak Rasulullah -sallallahu aleyhi vesellem-' e yapılan düşmanlıklar ve çektiği eza ve cefaların bu ayete rağmen neden olduğu noktasında ilim adamları arasında farklı yorumlara sebeb olunmuştur. İlim adamlarından bir kısmı burada Allah seni insanlardan koruyacaktır ayetinden evvel bu sıkıntı ve cefalar meydana gelmiştir, demektedirler. Burada "Allah seni insanlardan koruyacaktır" sözünden maksat buradaki koruma ölümden koruma anlamını ihtiva etmektedir yoksa tamamen insanların peygambere yapacağı her türlü eza ve cefa burada kastedilmemiştir. Ayrıca Cenab-ı Allah peygamberin risalet uğruna çekmiş olduğu bu eza ve cefaların da sevabını ahirete saklamıştır. Ummeti içinde herhangi bir kimsenin böyle bir sıkıntıya ve İslam düşmanlarının Müslümanlara karşı takınmış oldukları menfi tavırlarla, Müslümanlara yaptıkları eziyetler söz konusu olduğunda Peygamber -sallallahu aleyhi vesellem' in başına gelen bu eza ve cefalara bakıp da teselli bulmaları ve bu eza ve cefalara karşı peygamberi örnek alıp, sabretmelerinde kolaylık olması için Allah bunu bir imtihan vesilesi olarak kılmış, bu eza ve cefaları yapan şaki ve bedbaht kimselerin de ahirette sorguya çekilmelerine bir sebep olsun diye bunların Allah'ın hikmetiyle gerçekleştiğini söyleyen ilim adamları vardır. (el-Bedaiu'l-Fevaid, III, 2 1 1-212)
(İbn Kayyim el Cevziyye, Bedâi't Tefsir, 1.cilt sf: 680)


**

Ey Peygamber, Rabb'inden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan onun mesajını iletmedin demektir. Allah seni insanlardan koruyacaktır. Şubhesiz Allah kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez." (Mâide 67)

"
Ey Peygamber, sana indirileni tebliğ et":

Mufessirler bu ayetin birkaç sebeb üzerine indiğini zikretmişlerdir:
Hasen, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'den şöyle dediğini rivayet etmiştir:
Allah beni mesaj ile gönderince içim sıkıldı ve insanlardan beni yalanlayacak olacağını anladım.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Kurayş'ten, Yahudilerden ve Hristiyanlardan korkardı. Bunun üzerine Allah bu ayeti indirdi.'"

Mucahid de şöyle demiştir:
Ey Peygamber sana Rabbinden indirileni tebliğ et" ayeti inince: “Ya Rabbi, nasıl edeyim? Ben tek başımayım, insanlar başıma üşüşürler?” dedi.
Allah da bunun üzerine: “
Eğer bunu yapmazsan O’nun mesajını iletmemiş olursun; Allah seni insanlardan koruyacaktır" kısmını indirdi.

Mukatil de şöyle demiştir:
Yahudileri dine davet edip de üzerlerinde çok durunca, onunla alay etmeye başladılar. Sustu, onlara bir şey demedi. Bu ayetle teşvik edildi.

îbn Abbas da şöyle demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem gece korunurdu. Ebu Talib her gün Haşim oğullarından onu koruyacak kimseler gönderirdi.
Nihayet bu ayet indi, o da:
Amca, Allah beni cinlerden ve insanlardan korudu, dedi.

Ebu Hurayra de şöyle demiştir:
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bir gün bir ağacın altına indi, kılıcını ona astı.
Bir adam gelip onu aldı ve: “Ya Muhammed, seni benden kim korur?” dedi.
O da:
Allah, dedi.
Bunun üzerine: "
Allah seni insanlardan korur" ayeti indi.

Aişe (radıyallahu anha) de şöyle demiştir:
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bir gece uyuyamadı, “neyin var?" dedim.
O da: "
Beni koruyacak bir adam yok mu?" dedi.
Biz bu durumdayken bir silah sesi işittim,
Rasulullah: "
Kim o?” dedi.
O da: Sâd ile Huzeyfe, seni korumaya geldik, dediler.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem uyudu, öyle ki horladı, bunun üzerine: “
Allah seni korur" ayeti indi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem başını deri çadırdan çıkardı ve: Ey insanlar, çekilin, Allah Teala beni korumasına aldı" dedi .'

(Ebu'l Ferec İbnu'l Cevzi, Zadu'l Mesir, C. 2, Sf: 93)


***

"Ey Peygamber! Rabb'inden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan, O'nun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah, seni insanlardan korur. Şubhesiz Allah, kâfirler topluluğunu hidayete erdirmeyecektir." (Mâide 67)

Ebu’Şeyh’in, Hasan(-ı Basrî)'den bildirdiğine göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) öyle buyurmuştur:
" Yüce Allah, beni peygamber olarak gönderdiği zaman bu bana ar gelmiş ve insanların beni yalanlayacağını bilmiştim. Allah, bana tebliğ etmemi aksi takdirde bana azab edeceğini vaad etti ve: «Ey Peygamber! Rabb'inden sana indirileni tebliğ et ...» (Mâide 67) âyetini indirdi."
Abd b. Humeyd, bn Cerîr, bn Ebt Hâtim ve Ebu’ş Şeyh'in bildirdiine göre Mucâhid der ki: "...Rabb'inden sana indirileni tebliğ et ..." âyeti indiği zaman, Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): "Ey Rabb'im! Ben tek başınayım. İnsanlar üstüme üşüştüğü zaman ne yapacağım?" deyince: "...Eğer bunu yapmazsan, O'nun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun ..." âyeti nâzil oldu. (İbn Cerîr (8/568) ve ibn Ebî Hâtim 4/1173 - 6613)

ibn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim’in bildirdiğine göre ibn Abbâs: "...Eğer bunu yapmazsan, O'nun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun..."' buyruğunu açıklarken:
“Eğer sana indirilenden bir âyet bile gizleyecek olursan peygamberlik görevini yerine getirmemi olursun mânâsındadır” dedi. (İbn Cerîr (8/568) ve İbn Ebî Hâtim 4/1173 - 6612)

İbn Ebî Hâtim, bn Merdûye ve ibn Asâkir'in bildirdiğine göre Eb'u Saîd el Hudri:
"Ey Peygamberi Rabb'inden sana indirileni tebliğ et..." âyeti, Gadîr Hum günü Ali b. Ebî Tâlib hakkında nazil olmuştur" dedi. (İbn Ebî Hâtim 4/1172 (6609) ve İbn Asâkir (42/237)

İbn Merdûye'nin bildirdiine göre İbn Mes'ûd der ki:
Biz, Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) zamanında: "Ey Peygamber! Rabb'inden sana indirileni tebliğ et ..." âyetini okur ve: "Ali mûminlerin efendisidir" ifadesini eklerdik. Sonra: "...Eğer bunu yapmazsan, O'nun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemi olursun. Allah, seni insanlardan korur..." (Maide 67) eklinde devam ederdik.

İbn Ebî Hâtim’in bildirdiğine göre Antere der ki:
Ben ibn Abbâs'ın yanında iken bir kişi gelip: “Baz kişiler bize gelip, sizin yanınızda Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem) size söylediği ve halktan gizli tuttuğu bir şeylerin var olduğunu söylüyorlar” dedi.
Bunun üzerine ibn Abbâs: “«Ey Peygamber! Rabb'inden sana indirileni tebliğ et ...» âyetini bilmiyor musun? VAllahi! Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bize yazılı bir kağıt bile bırakmadı" karşılığını verdi. (İbn Ebî Hatim 4/1172 (6611)

İbn Merdûye ve Diyâ'nın, el-Muhtâre’de bildirdiğine göre ibn Abbâs der ki: Rasûlullah'a (sallallahu aleyhi ve sellem) : “Senin için gökyüzünden indirilen en ağır âyet hangisidir?" diye sorduklarında şöyle buyurdu: "Ben hac mevsiminde Mina'daydım. O zamanlar Arab muşrikleri ve birçok insan hac mevsiminde toplanmıştı. O zaman Cibril bana : «Ey Peygamber! Rabb'inden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan, O'nun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah, seni insanlardan korur...» (Mâide 67) âyetini indirdi.
Ben de Akabe'nin yanında ayağa kalkıp: «Ey insanlar. Kim Cennet karşılığında bana Rabb'imin risâletini tebliğ etmemde yardımcı olur? Ey insanlar! Allah'tan başka ilah olmadığını ve benim Allah'ın Rasulu olduğumu söyleyin. Kurtulur ve Cennete gidersiniz» diye seslendim.
Bütün erkekler kadınlar ve çocuklar üzerime toprak ve taş atıp yüzüme tükürerek: «Atasının dininden çıkan yalancı» demeye başladı. Biri bana yaklaştı ve: «Ey Muhammedi Eğer sen Allah'ın Rasulu isen, Nuh'un (aleyhisselam) kaimine helak olmalar için beddua ettiği gibi senin de onlara beddua etmek hakkındır» dedi. (Ravi der ki) Bunun üzerine Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) : "Allah'ım! Kavmime hidayet ver, onlar bilmemektedir. Beni onlara gâlib et ki, sana itaatte bana uysunlar" diye dua etti. Bu sırada Rasûlullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) amcası Abbâs gelip kendisini onların elinden kurtardı ve onların etrafından uzaklaştırdı. A'meş der ki: “İşte Abbâs'ın oğulları bununla övünür ve: "Şubhesiz sen sevdiğin kimseyi doğru yola iletemezsin. Fakat Allah, dilediği kimseyi doğru yola eriştirir. O, doru yola gelecekleri daha iyi bilir " (Kasas 56) âyeti bizim hakkımızda indi" derler. Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem), Ebû Tâlib'i hidayet etmek isterken, Yüce Allah Abbâs b. Abdi’l-Muttalib'i hidayet etti.(Diyâ - 10/13, 14)
Abd b. Humeyd, Tirmizî, ibn Cerîr, İbnu'l-Munzir, bn Ebî Hâtim, Ebu’ş Şeyh, Hâkim, bn Merdûye, Ebû Nuaym, Delâil’de ve Beyhakî’nin Delâil’de bildirdiğine göre Âişe der ki: "...Allah, seni insanlardan korur.. ." âyeti nâzil olana kadar Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) muhafızlar tarafından korunurdu. Ancak bu âyet nâzil olduktan sonra Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ban çadırından dışarı çıkararak: "Ey insanlar! Dağılın, artık Allah beni koruması altına almıştır" buyurdu. (Tirmizî (3046), İbn Cerîr (8/569), ibn Ebî Hâtim 4/1173 (6615), Hâkim (2/313) ve Beyhakî (2/184). Hasen hadistir - Elbânî, Sahih Sünen Tirmizî, 3197)

Taberânî ve ibn Merdûye'nin bildirdiğine göre Ebû Saîd el-Hudrî der ki: Abbâs, Rasûlullah' (sallallahu aleyhi ve sellem) koruyan muhafızlardan biri idi. "...Allah, seni insanlardan korur..." âyeti nâzil olduğu zaman Rasûlullah seni insanlardan korur..." âyeti nâzil olduğu zaman Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) korunmayı bıraktı. İbn Merdûye'nin bildirdiine göre Câbir b. Abdillah der ki: “Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bir yere gittiği zaman Ebû Tâlib, beraberinde koruma olarak birkaç kişi gönderirdi. "...Allah, seni insanlardan korur..." 3 âyeti nâzil olduktan sonra yine Ebû Tâlib, Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ile beraber korumalar göndermek isteyince: "Amcacığım! Allah beni koruması altına aldı. Beraberimde kimseyi göndermene gerek yoktur " buyurdu. (İbn Kesîr, Tefsirde (3/145) geçtiği üzere İbn Merdûye. İbn Kesîr der ki: "Bu hadis çok garîb (tek kanallı) bir hadistir. Bu âyet Medine'de nâzil olmuştur. Oysa hadise göre âyet Mekkî olarak gözükmektedir)

Taberânî, Ebu'ş Şeyh, İbn Merdûye, Ebû Nuaym, Delâil'de ve İbn Asâkir'iin bildirdiğine göre ibn Abbâs der ki: Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) koruma altına alınmıştı. Amcası Ebû Tâlib her gün Hâşim oğullarından bazı kişileri Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ile beraber koruma olarak gönderirdi. "...Allah, seni insanlardan korur..." âyeti nâzil olduktan sonra yine amcası, beraberinde korumalar göndermek isteyince: "Amcacığım! Allah beni cinlerden ve insanlardan yana koruması altına aldı " buyurdu. (Taberânî (11663), İbn Kesîr, Tefsirde (3/145) geçtiği üzere İbn Merdûye ve İbn Asâkir (66/324). İbn Kesîr der ki: "Bu hadis te garîb (tek kanallı) bir hadistir. Doğru olan, âyetin Medine'de nâzil olmasıdır. Heysemî, Mecmau’z-Zevâid'de (7/17) der ki: "İsnadnda zayıf olan Nadr b. Abdirrahman bulunmaktadr.")

Ebû Nuaym'ın, Delâil'de bildirdiğine göre Ebû Zer der ki: "...Allah, seni insanlardan korur..." âyeti nâzil olana kadar hainlerden korkumuzdan dolayı Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ancak biz etrafında onu korurken uyurdu. (Ebu Nuaym, 151)
Taberânî ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İsmet b. Mâlik el-Hatmî der ki: “Geceleri Rasûlullah' (sallallahu aleyhi ve sellem) koruma altına alırdık. "...Allah, seni insanlardan korur..." âyeti nâzil olunca Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) korumalar ibtal etti. (İbn Kesir, Tefsir" de (3/144) geçtiği üzere İbn Merdûye ve Taberânî vastasyla)
İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Câbir b. Abdillah der ki: Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem), Enmâr oğulları ile savaştığı zaman en yüksek yerde bulunan bir hurmalıkta konaklamıştı. Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bir kuyu başında oturdu ve ayaklarını kuyuya sarkıttı. Neccar oğullarından avres (b. el-Hâris): “Ben Muhammed'i öldüreceğim" dedi. Arkadaşları ona: "Onu nasıl öldüreceksin?" deyince: “Ona: «Bana kılıcını ver» derim. Eğer verirse onu kendi kılıcıyla öldürürüm" karşılığını verdi. Sonra Rasûlullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) yanına gidip: "Ey Muhammed, Bana kılıcını ver de onu kınından çekeyim” dedi. Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) O'na kılıcı verince Ğavres'in eli titredi.
Bunun üzerine Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) : "Allah ikimizin arasına girdi, ne istiyorsun?" dedi ve Yüce Allah: “Ey Peygamber! Rabb'inden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan, O'nun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah, seni insanlardan korur. Şubhesiz Allah, kâfirler topluluğunu hidayete erdirmeyecektir" âyetini indirdi. (İbn Ebî Hatim 4/1173 (6614). bn Kesir, Tefsir" de (3/146) der ki: "Bu hadis bu kanalla garîb bir hadistir." Sahîh-i Buhârî'yc (4136)
İbn Hibbân ve ibn Merdûye’nin bildirdiğine göre Ebû Hurayra der ki: Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ile beraber bir yolculukta bulunduğumuz sırada gölgelenmesi için en büyük ağacı kendisine brakrdk ve Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) o ağacın altında konaklardı. Yine bir gün bir ağacın altında konakladı ve kılıcını ağaca astı. Bir kişi gelip kılıcı alarak: “Ey Muhammedi Seni benden kim kurtaracak?” dedi. Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) : "Beni, Allah senden korur, kılıcı bırak " dedi ve adam kılıcı bıraktı. Sonra da: "...Allah, seni insanlardan korur..." âyeti nâzil oldu. (İbn Hibbân, Mevârid (1739) ve İbn Kesîr, Tefsir" de (3/146) geçtiği üzere İbn Merdûye. Lafz kendisinindir. )
Ahmed'in bildirdiğine göre Ca'de b. Hâlid b. es-Smmat el-Cuemî de- ki: Peygamber'e (sallallahu aleyhi ve sellem) bir adam getirildi ve: “Bu seni öldürmek istedi” denildi. Bunun üzerine Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) : "Korkma, korkma, sen beni öldürmek istesen de Allah seni bana musallat etmez" buyurdu. (Ahmed 25/203 (15868). Muhakkik: "isnadı zayıftır" demiştir. )
Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, bn Ebî Hâtim ve Ebu'ş Şeyh'in bildirdiğine göre Katide bu âyeti açıklarken: “Yüce Allah, kendisini insanlara muhtaç etmeyeceğini ve onu onlardan koruyacağını Peygamberine haber vererek, tebliğ etmesini emretti. Bize söylendiğine göre Peygamber'e “Saklansan” dediklerinde: "VAllahi! Sağ kaldığım müddetçe insanların arasında kalacağım" buyurdu. (İbn Cerîr (8/567, lafız kendisinindir) ve "Tebliğ etmesini emretti" kısmına kadar ibn Ebî Hâtim 4/1 174 (1616)
İbn Cerîr ve Ebu'ş Şeyh’in bildirdiğine göre Saîd b. Cubeyr der ki: “Ey Peygamber! Rabb'inden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan, O'nun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah, seni insanlardan korur..." âyeti nâzil olduğu zaman, Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): "Benim korumacılığımı yapmayın. Allah beni koruması altına aldı" buyurdu. (İbn Cerîr (8/569)
İbn Cerîr ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Abdullah b. Şakîk der ki: Rasûlullah'(sallallahu aleyhi ve sellem) ashâbından bazı kişiler koruması altına almıştı. "...Allah, seni insanlardan korur..." âyeti nâzil olduğu zaman, Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) çıkıp: "Ey insanlar! Kendi işlerinize bakın. Allah beni insanlardan yana koruması altına aldı" buyurdu. (İbn Cerîr (8/569), Tahric Ahâdisü'l-Keâfta (1/414) ve İbn Kesîr, Tefsîr' de (1/144) geçtiği üzere İbn Merdûye.)

Abd b. Humeyd, bn Cerîr ve Ebu'ş Şeyh, Muhammed b. Kâb el Kurazî’den bildiriyor: Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ashâb tarafından sürekli koruma altındaydı. "...Allah, seni insanlardan korur..." âyeti nâzil olduğunda ve Yüce Allah, Rasûlullah'ı insanlardan koruyacağını haber verdiği zaman ashâbı O'nu korumayı bıraktı. (İbn Cerîr (8/570)
(Celâleddîn es-Suyûtî, ed-Durru I-Mensûr fi t-tefsîr bi'l-me’sûr , C. 5, Sf: 351 - 356)
 
Üst Ana Sayfa Alt