Şeytan'ın dostlarına yardım yollarından birisi de sihir ve keramettir demişti Ibn Teymiyye. .
Şöyle ki kardeşler ayette :
"Şeytanların kimlere inmekte olduklarını size haber vereyim mi?"
"Onlar, 'gerçeği ters yüz eden,' günaha düşkün olan her yalancıya inerler."(Şuarâ 221, 222) buyuruyor.
Ee şuanki seyhler kendilerine çağırmiyorlar mı? Allah (suphane ve teâlâ)'dan uzaklaştırıp şirki yaymiyorlar mı?
O halde onların yardımcıları kim olacak? Ifritler,cinler olacak ki avvam halkı kerametle kandırmak daha kolay olsun diye.
Puta tapan müşriklerle hıristiyanlar veya bu ümmetin bid'at ehlinden olup bu müşriklerle benzerlik gösterenler nezdinde bu meselelere dâir uzun uzun anlatılabilecek hikâyeler vardır. Yalnız durum şu ki, peygamber olsun-olmasın bir ölüye yakaran ve ondan "istiğase" (medet dileme) yi âdet edinen her kişide mutlaka onun dalâlete düşmesine neden olacak böyle bir hal ortaya çıkmıştır.
Hatta devaminda Ibn Teymiyye "Veli ve Keramet" konusunda şöyle demişti.
"Burada demek istiyoruz ki: putların yanında gaybe ait bilgilerin, herhangi bir ihtiyacın giderilmesini sağlayan şeylerin, bunlara benzer vesâirenin haber verilmesi tarzında duydukları ya da gördükleri şeyler, müşrikleri sapıklığa düşüren sebeplerin en önemlilerindendir.
Bu kişilerden birisi kabrin yarılıp içinden nûrânî şimali bir şeyhin çıktığını, kendisini kucakladığını veya kendisiyle konuştuğunu gözleriyle gördüğü zaman, sanır ki bu çıkan, orada medfûn olan peygamber veya şeyhtir-, oysa ki kabir yarılmamıştır, şeytan bu kişiye öyle göstermiştir.
Aynı şekilde, böyle birisine duvarın yarılıp içinden bir insan suretinin çıktığını gösterdiği gibi. Halbuki bu durumda da görünen, insan suretine bürünerek ona kendisini duvardan çıkmış gibi gösteren Şeytan'dan başkası değildir.
Bu şeytanlar arasında kendilerinin kabirden çıktıklarını gören o kişiye "Biz kabirlerimizde durmayız; aksine herhangi birimiz kabre konulduğu andan itibaren kabrinden çıkar ve insanlar arasında dolaşırız" diyenler da vardır.
Bu kimselerden bir kısmı, bu ölünün bir cenaze merasimine katıldığını, kendi elinden tuttuğunu ve erbabınca bilinen çeşitli şeyleri yaptığını dahi görebilir.
Sapıklık içinde bulunanlar ya bu hususları reddedecek, ya da bunların Allah'ın velî kullarına ait kerametlerden olduğunu zannedecek, bu görünen şahsın bizzat peygamber veya bizzat sâlih bir kul veyahut da onun suretine girmiş bir melek olduğuna inanacaktır.
"Bu, onun ruhaniyetidir, cism-i lâtifidir, sırrıdır, timsâlidir, cesede bürünmüş ruhudur..." diyenler de bulunacaktır.
Hattâ bâzan bu kişiyi iki ayrı yerde görüp tek cismin aynı anda iki ayrı mekânda olabileceğini zannedenler de çıkacaktır; ama hiç düşünmeyecektir ki bu görüntü herhangi bir zâtın suretine girdiği zaman asla bu zâtın kendisi değildir."