Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Ruhlar Öldükten Sonra Fayda Verir mi?

ENSAR Çevrimdışı

ENSAR

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Bir yerde karşılaştım,ruhların öldükten sonra fayda vereceğini söylüyorlardı?
Ruhların hala yaşadıklarını ve dünyadaki tesirlerini inkâr edenler, sadece beş duyu ile hissedilenleri kabul ettikleri için inkâr ediyorlarsa bilsinler ki bu düşünce materyalistlerin inancıdır, müminlerin değil..

Seyyid Muhammed Alevi el-Maliki Rahimehullah

“Bedenlerinin ölümünden sonra ruhların, bedenleriyle irtibât halindeyken yapamadıkları şeylere güç yetirebildikleri konusu, insanların birçoğunun görüşlerinin birleştiği hususlardandır, özellikle bir-iki kişinin ve bazı azınlıkların, kalabalık orduları bozguna uğrattığı çok görülmüştür. Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)’in, Ebû Bekir ve Ömer (Radıyallâhu anhumâ) ile birlikte geldikleri ve onların kutsal ruhlarının şirk ve zulüm ordularını bozguna uğrattığı çok kere rüyalara girmiş, görenler uyandıklarında, güçsüz ve az olan İslâm ordusunun, sayıca ve silahça çoğunluğa sahip olan küfür ordusunu bozguna uğrattığını görmüşlerdir.

[İbn-i Kayyim, er-Rûh, sh: 237]

Müfessir Âlûsî, Rûhu’l-Meânî’sinde,[2] işleri düzenleyip yönetenler hakkı için âyetinin tefsirinde, O’na göre bazı yanlış anlamalara cevap verdikten sonra şöyle diyor: “Evet, Allah celle celâlühû bazen dostlarından dilediklerine, ölmeden evvel olduğu gibi, öldükten sonra da dilediği kerâmeti verir ve Hakk Sübhanehû ve Teâlâ, hastayı iyileştirir, boğulmakta olanı kurtarır, düşmana karşı yardım eder, yağmur yağdırır ve bunu kerâmet olarak verebilir. Bazen de, o kişiye benzeyen bir sûret ortaya çıkarır ve o sûret, o kişinin hürmetine, günah olmayan şeylerden (Allah Celle Celâlühû) istenileni, isteyenin istediğini yerine getirmek için yapar…”

[Âlûsî, Rûhu’l-Meânî:30: 25]
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Bir yerde karşılaştım,ruhların öldükten sonra fayda vereceğini söylüyorlardı?
Ruhların hala yaşadıklarını ve dünyadaki tesirlerini inkâr edenler, sadece beş duyu ile hissedilenleri kabul ettikleri için inkâr ediyorlarsa bilsinler ki bu düşünce materyalistlerin inancıdır, müminlerin değil..
Seyyid Muhammed Alevi el-Maliki Rahimehullah
Yukarıdaki delilsiz mesnedsiz sözlerin sahibi şahısın akidesine göre normal olan bu ifadeler bizim için batıldır!
Evvelâ sözün sahibini kısmen tanıyalım:


Muhammed Alevi el-Maliki

"Tasavvufî şahsiyeti

Seyyid Muhammed bin Alevî Malikî, ilk tarikatını babası ve şeyhi olan Seyyid Alevî bin Abbas Maliki Hazretlerinden Bâlevî yolu üzere almıştır. Bunun dışında, Kâdirî, Rufaî, Şazelî, Nakşibendî, İdrisî, Ticanî ve Sühreverdî yollan üzerinde de icazet almış, talebelerinin durumlarına göre tüm bu kollardan ders vermeye başlamıştır.

Ancak esas yol Bâlevî yoludur. Dünyanın pek çok ülkesinde tüm bu yollardan ders verdiği talebeleri mevcuttur ve onlar da bu kutlu yolda Allah -celle celalühü- ve Resulullah - sallalahü aleyhi ve selem-’’in aşkı ile çalışarak nefislerini bu yola adamışlardır. Seyyid Muhammed Alevî Malikî hazretlerinin ölçü olarak talebelerine söylediği şu sözü, İslâm tasavvufunun özünü ne güzel ifade etmektedir:

“Evlatlarım, bizim yolumuz, ilim, amel, tebliğ ve zikir yoludur”
Yine başka bir sözünde günümüz tasavvuf erbabının düştüğü duruma dikkat çekerek çözüm yolunu dile getirmektedir:

“(...)Allah’ın inayeti ile Dünyanın pek çok ülkesini gezip gördük. Müslümanlarla tanıştık ve şahit olduk ki; âlimlerimiz, ilim öğreniyorlar, ancak İslâm’ın ahlak ve nefis terbiyesi yönünden uzak kalıyorlar. Bununla birlikte tasavvuf ehli de evrâd-u ezkâr yoluna devam ediyor, ancak ilimden nasiplenmiyorlar. Bu her iki durumda da fayda kazan-maktadırlar; fakat İslâm’ın arzu ettiğine göre noksan içerisindedirler.

Bizim yolumuz bu ikisini birleştirmek üzere çalışmaktır. Bu sebeble sizler, meclislerinizde edeb derslerinin yanma mutlaka akaid, tefsir, fıkıh, hadis ve siyer derslerini de yerleştiriniz ve iki pınardan da içiniz... Büyüklerimizin söylediği gibi ilimsiz tasavvuf zındıklıktır. Edeb ilminden nasibi olmayan âlim ise ziyandadır.”


http://sufiesintiler.com/haber_detay.asp?haberID=546





Bedenlerinin ölümünden sonra ruhların, bedenleriyle irtibât halindeyken yapamadıkları şeylere güç yetirebildikleri konusu, insanların birçoğunun görüşlerinin birleştiği hususlardandır, özellikle bir-iki kişinin ve bazı azınlıkların, kalabalık orduları bozguna uğrattığı çok görülmüştür. Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)’in, Ebû Bekir ve Ömer (Radıyallâhu anhumâ) ile birlikte geldikleri ve onların kutsal ruhlarının şirk ve zulüm ordularını bozguna uğrattığı çok kere rüyalara girmiş, görenler uyandıklarında, güçsüz ve az olan İslâm ordusunun, sayıca ve silahça çoğunluğa sahip olan küfür ordusunu bozguna uğrattığını görmüşlerdir.
[İbn-i Kayyim, er-Rûh, sh: 237]

İbn Kayyım el Cevziyye rahimehullahın Kitabu'r Ruh isimli eserinde bir parça olarak aktarılan alıntının kitabtan buraya konulmayan öncesi ve sonrası ile okuduğumuzda, öldükten sonra değil, uykuda rüya esnasında ruhun, başka insanların ruhlarıyla rüyada görüşmelerinden bahsetmektedir.
Yazı aynen şöyledir:


"Bilinmesi gereken hususlardan biri de, ruhların, güçlülük-zayıflık, bü-yüklük-küçüklük durumlarına göre farklı hallerde olmasıdır. Mesela, büyük güçlü ruhta bulunan özellikler diğerlerinde bulunmaz. Buna benzer bir örneği dünyadaki ruhların keyfiyetlerine, kuvvetlerine, yavaşlılıklarına, süratlerine, yardımlaşmalarına göre birbirinden çok farklılıklar arzettiğinde görebilirsin. Bedenin esaretinden, ilgisinden, meşguliyyetinden kurtulan ruhun tasarrufu, kuvveti, nüfuzu, himmeti ve Allah Teâlâ'ya yükselerek O'nunla ilgilenmesi, bedenin ilgi ve meşguliyyetleri altında ezilmiş, esir ruhtan çok daha ileri seviyededir. Hakikatte ruh; yüce, temiz, büyük ve yüksek himmetli bir ruh olduğu halde, bedene mahbus iken böyle oluyorsa acaba bedenden ayrıldıktan sonra nasıl olabilir? O halde ruh, bedenden ayrılınca ayrı bir hale, ayrı bir fiile dönüşür.

Bedenden ayrılan ruhların, ruyalarda bedene tekrar dönerek bir kişinin, iki kişinin yahut çok az sayıda insanın oldukça kalabalık bir topluluğu hezimete uğratmasıyla ilgili insanların gördükleri ruyalar, tevatür derecesinde çoktur. Rasûlullah'ın, Ebû Bekir ve Ömer'in ruhlarının, mûminlerin sayısının azlığı ve güçsüzlüklerine rağmen, kendilerinden sayıları ve hazırlıkları çok olan küfür ve zulüm ordusunu yendikleri, nice ruyalarda görülmüştür.

İşin acâib olan tarafı şudur: Birbirlerini tanıyan, birbirlerini seven mü'min ruhlar, hemen birbirlerine kavuşurlar. Aralarında uzun mesafeler olan ruhlar ise bu uzaklıktan ötürü üzülür, sanki birbirlerinin yakınıymış, beraber oturuyorlarmış gibi bunlar da birbirleriyle tanışırlar. Biri diğerini görünce, görmeden önce onun ruhunu nasıl tanıyorsa, tanıdığı gibi çıkar.

Abdullah b. Amr der ki: "Mûminlerin ruhları, birbirlerini hiç görmemişler de olsalar bir günlük yoldan sonra birbirlerine kavuşurlar." Bazıları bunu, Rasûlullah'tan merfû' hadis olarak rivayet etmiştir.

İkrime ve Mucâhid derler ki: "Kişi uyuduğu zaman, bir sebeb, onun ruhunu, bedenine bağlı olduğu halde alır götürür. Allah'ın dilediği kadar gider. İşte bu durumda uyku hasıl olur. Ruh tekrar bedene dönünce kişi uyanır. Bu, arza düşen güneşin ziyası gibidir. Ziya, her ne kadar arza düşse de her zaman güneşe bağlıdır." Abdullah b. Mendeh bir kısım ilim ehlinden şöyle dediklerini nakleder: "Ruh, insanın burun deliğinden ve cesedinden çıkar. Ama her zaman bedene bağlıdır. Ruhun bedenden tamamen ayrılması durumunda, ışığın kaynağından ayrıldığında söndüğü gibi beden de ölür. Ateşin, fitilden yayılmasıyla ışığının oluştuğunu ve evi aydınlattığım görmez misin? Aynı şekilde ruh da uykuda insanın burun deliğinden çıkarak semâya yükselir, birçok beldeyi gezer, ölülerin ruhlarıyla buluşur. Kulların ruhlarıyla görevli melek, kişinin görmek istediği şahsı gösterir. Uyanıkken akıllı, zeki, doğru ve hiçbir batıla itibar etmeyen kişinin ruhuna, rüyasında da Allah m kışının ahlakı ölçüsünde gösterdiği şeyleri doğrulaması bahşedilir. Eğer bu kimse hayatında batılı seven sefih bir kimse ise, uyuduğunda ruhunu meyime göre Allah ona hayır ya da şer bir rüya gösterir. Şöyle ki: "Şeytanın harikalarından yahut batıl bir şey gördüğü zaman, nasıl ki uyanıkken şeytanın harikasına, yahut batıla takılıb kalıyorsa, ruyasında da bunlara takılıb kalır. Bunun yanında gördüğü şeyleri akledebilecek kadar kalbine bir şey de gelmez. Çünkü hak ile batıl burada birbirine karışmıştır. Hiçbir rüya tabircisi hak ile batılın birbirine karıştığı bu rüyayı yorumlayamaz.

Bu konuda söylenebilecek en güzel söz budur. Bu görüşler, sahihlerinin ruhu ve hükümlerini iyice bildiklerini gösterir.

Meselâ bir kimsenin, yararına olan ilmi ve hikmeti öğrendikten sonra şarkı gibi, şubhe, yalan yere şahidlik vb. gibi birtakım batıllara, hevalara düştüğünü ve bu batıllara gönlünü açtığım görebilirsin. Bu kimse bu batıllara düşmekle öğrendiği ilim ve hikmet boşa çıkar ve hak ile batılı karıştırır. Uyurken, ruhların durumu da böyledir. Bedende iken batıl inanç ve şüphelerden haz duyan bu ruhlar, bedenden ayrılınca bu inançlarından dolayı azab görürler; azablarını, bünyelerinde bulundurdukları iradeler, şehvetler artırır. Bu azablara bir de ruhun bedeniyle muşterek olarak yaptıkları fiilerin azabı Allah'ın dilediği ölçüde katılır. İşte Berzah'taki zor hayat ve insanın biriktirdiği azık bunlardan ibarettir.

Batılı sevmeyen, batıla yakın şeylerle unsiyet kurmayan yüce, zeki nefis ise doğru inançları, nubuvvetin ışığından elde ettiği bilgileri, marifetleri, iradeleri ve temiz gayeleri nedeniyle ikram görür. Yüce Allah da işlediği amelleri karşısında Berzah'da nimetlerini kat kat artırır. Böylece mûmin ruhun Berzah'ı, cennet bahçelerinden bir bahçe; kâfırinki ise cehennem çukurlarından bir çukur olur. (İbn Kayyim el-Cevziyye, Kitabu’r-ruh, İz Yayıncılık: 140-141)



Müfessir Âlûsî, Rûhu’l-Meânî’sinde,[2] işleri düzenleyip yönetenler hakkı için âyetinin tefsirinde, O’na göre bazı yanlış anlamalara cevap verdikten sonra şöyle diyor: “Evet, Allah celle celâlühû bazen dostlarından dilediklerine, ölmeden evvel olduğu gibi, öldükten sonra da dilediği kerâmeti verir ve Hakk Sübhanehû ve Teâlâ, hastayı iyileştirir, boğulmakta olanı kurtarır, düşmana karşı yardım eder, yağmur yağdırır ve bunu kerâmet olarak verebilir. Bazen de, o kişiye benzeyen bir sûret ortaya çıkarır ve o sûret, o kişinin hürmetine, günah olmayan şeylerden (Allah Celle Celâlühû) istenileni, isteyenin istediğini yerine getirmek için yapar…”
[Âlûsî, Rûhu’l-Meânî:30: 25]



Evliyalar, Ruya Haricinde, Dünyada Görülürler mi?
https://www.islam-tr.org/konu/evliyalar-ruya-haricinde-dunyada-gorulurler-mi.15819/

ŞEHİDLERİN DÜNYAYA TEKRAR DÖNÜP SAVAŞMALARI ?
https://www.islam-tr.org/konu/sehidlerin-dunyaya-tekrar-donup-savasmalari-yaziya-cevap.8168/
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt