buyur kardesim,
tevhid inancina ve selefiyim diyen bir hocadan alinti:
Şüphesiz hamd Allah içindir. O'na hamd eder, O'ndan yardım ister ve O'ndan bağışlanma dileriz. nefislerimizin şerrinden ve amellerimizin kötülüğünden Allah'a sığınırız. Allah'ın hidayet ettiğini saptıracak, O'nun saptırdığını da hidayet edecek yoktur. şehadet ederim ki Allah'tan başka hak mabud yoktur, o birdir, ortağı yoktur. yine şehadet ederim ki Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem O'nun kulu ve rasulüdür.
bundan sonra;
Yaşadığım beldede, farkında olmadan harici ekolüne saplanan bir arkadaşımız oy kullanmanın hükmü ile alakalı olarak selef menheci üzerinde hareket edenlere reddiye amaçlı bir mektup dağıttı. kısa zamanda da ilmî bir eğitim almamış fakat hislerine mağlup kimselerden kendisine bir "vokal grubu" oluşturdu. bahsi geçen bu reddiye mektubunda demokrasinin küfür dini olduğuna vurgu yapılmakta - ki bu konuda müttefikiz - oy kullanmanın da; Allahın indirdiği hükümleri işlemez kılan, Allah'tan gayri adına yemin eden kimselerin göreve getirilmesinde katkı sağlamak ve yetki devretmek anlamında olduğu açıklanmaktadır. bu konuda verilen misallerden birisi de şu şekilde: "Birisi, bir kimseyi Allah'tan başkası adına kurban kesmek üzere vekil etse, kurbanı vekilin kesmiş olması, bu iş için vekil tayin eden kimseyi şirkten kurtarmaz." evet, verilen misalde geçen söz doğrudur, lakin vakıaya mutabık değildir. diğer misaller de benzer minval üzere verildiği için buna cevap, diğerlerine de verilmiş olacaktır. Vakıaya uygun olması için misalin şöyle verilmesi gerekirdi: "Birisi Allah'tan başkası adına kurban kesmek üzere birden fazla vekil arasında bir seçimde bulunmaya zorlansa, kalbinin de razı olduğu halde bu vekillerden birini Allahtan başkası için kurban kesmek üzere seçse, o kimse de, vekili de şirk işlemiş olur. ama kalbi bundan razı olmayıp buna mecbur bırakıldığı (ikrah edildiği) için vekillerden birini belirlese o kimse kafir de olmaz, asi de olmaz." evet vakıa böyle bir misale kısmen de olsa uygundur. Kısmen dedim, çünkü, memleketimizde cari olan oy kullanma ameliyesinde, demokrasinin küfür olduğuna inanan bir kimse, Allah'tan başkası adına yemin etmeyi reddedip, Allah'ın indirdikleriyle hükmedecek bir vekil seçme imkanına sahip değildir. Allahın indirdiklerinin dışında olarak konulmuş ve müslümanların aleyhine olan bir takım hükümlerin hepsini uygulayacak vekiller ile, bu hükümlerin bir kısmını uygulayacak olan ve hatta durumu müslümanların lehine çevirebilecek olan vekiller arasında tercih yapmak ya da hiçbir tercihte bulunmayarak durumun müslümanlar aleyhine dönmesi riskini göze almak arasında bir seçim! İşte memleketimizdeki tablo budur. Selef menhecine tabi olan hocalarımızdan bir kısmı böyle bir durumda oy kullanmanın caiz olduğunu, birisi de vacip olduğunu söyledi. bunlar haktan uzak değildir. ama bu ülke şartlarında mücerret oy kullanmanın şirk olduğunu söylemek haktan en uzağıdır. bana gelince, mevcut vekil veya partilerden herhangi birinin diğerinden daha az zarara yol açacağını düşünmediğim ve her birinin birbirinden farklı büyük zararlara yol açtığını gördüğümden en selametlisinin oy kullanmamayı seçmek olduğunu belirtmiştim. şayet mevcut vekil veya partilerden birinin diğerinden daha az şerre sebep olacağını düşünseydim oy kullanmada mahzur görmezdim. ülkemiz şartlarında oy kullanarak tercihini belirtmek, demokrasiyi kabul anlamına gelmez. bilakis bu, iki zarardan hafif olanını irtikab etmek kabilindendir ve bu bazen caiz, bazen de vacip hükmünde olur. mesela domuz eti yemek haramdır ama yemediği takdirde ölmek gibi daha büyük bir zarar sözkonusu ise, muztar kalan kimsenin ölmeyecek kadar yemesi vaciptir. caiz olanına misale gelince, Ammar radıyallahu anh'ın işkence altında müşriklerin teklif ettiği şirk sözünü söylemesidir. nitekim Nahl 106. ayeti bu konuda nazil olmuştur. böyle bir ikrah altında olan kimse küfür teklifini yerine getirmeyip ölümü göze alsa, ruhsatı terk edip daha faziletlisini tercih etmiş olur. ama kalbi imanla mutmain olan kimsenin ikrah altında yaptıklarına da ruhsat vardır, caizdir. evet, hocalarımızdan birisi oy kullanmayı iki zarardan hafif olanını tercih kaidesinden hareketle vacip görürken, diğeri de yine aynı kaideyle caiz görmüştür. ben de iki zarardan ikisinin de farklı yönlerden eşit olup, birinin diğerinden hafif olmadığını savundum. bu sebeple oy kullanma hakkında bu kaide ile hareket etmedim.
gelelim "iki zarardan hafif olanını irtikap" kaidesine. İki zarardan birini irtikabı gözetmek şeriat kaidelerindendir ve bu konuda icma vardır. bkz.: Tacu'l-İklil Li-Muhtasari Halil (11/379) Haraşî Şerhu Muhtasari Halil (7/425, 10/223, 12/181) İbn Teymiye Mecmuu'l-Fetava (5/338) Mevahibu'l-Celil (9/68) Haşiyetu'd-Dusuki Ala Şerhi'l-Kebir (5/434)
İbn Hacer el-Askalani, Fethu'l-Bari'de İbn Akilden naklen şu izahta bulunur: "...İbrahim aleyhisselam aşırı korku halinde "ben hastayım" diyerek yalan söylemiştir. sırf basit bir yalan bu gibi konumlarda caizdir. zira bazen daha büyük bir zararı önlemek amacıyla iki zarardan hafif olanına katlanmak vacip olur." (Fethu'l-Bari 10/141- muhtasar edilen türkçe tercümesinde: 7/46)
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in huzuruna girip de güzel muamele gören kişi hakkında, çıktıktan sonra da "Bu kimse, kavminin ne kötü bir mensubudur" buyurması, kendisine böyle davranmasının sebebi sorulunca da "Şerrinden korkulan bir kimsedir" buyurması, iki zarardan hafif olanını irtikap kaidesinin delillerindendir. Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem'in, kabenin İbrahim aleyhisselamın kurduğu temeller üzerinde olmadığını belirtmesine rağmen, kavminin cahiliyeden yeni kurtulmuş olması sebebiyle onu değiştirmeden bırakması da yine maslahatı gözetmeye ve mezkur kaideye delildir. bu kaide hakkında, islam şeriatını bilen hiç kimse ihtilaf etmemiştir. Şeyhu'l-İslam İbn Teymiye rahimehullah'ın el-Hisbe adlı eserinin baş taraflarında, "Kamu görevlerinin ehli olmayan kimseye verilmesi" başlığı altında zikrettiği şu sözlerini nakletmek yerinde olacaktır:
"..her yöneticinin (veliyu'l-emr'in), doğru ve adaletli kişilerden yardım alması gerekir. Bu imkânsız olursa, yalancılığı ve haksızlığı olsa bile var olanlar içinde en ehil olanı seçer. Çünkü Yüce Allah, bu dini, günahkâr ve dinden nasibi olmayan topluluklar eliyle de güçlendirir. Vacip olan, güç yetirilenin yapılmasıdır. Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) veya Hz. Ömer (r.a.) şöyle buyurmuştur: "Kim, tayin edeceğinden daha ehil biri bulunduğunu bilerek, birini bir topluluğun başına getirirse, Allah'a, peygamberine, ve mü'minlere hainlik etmiş olur."
İşte bu yüzden, Hz. Ömer (r.a.) şöyle derdi: "Allahım! Günahkârın kuvvetini ve iyinin acizliğini sana şikayet ediyorum." Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ve ashabı, hıristiyan Bizanslıların mecusîleri yenmelerine sevinmişlerdi. Halbuki her ikisi de kâfirdir, ama içlerinden biri İslâm'a daha yakındır. Bizanslılar ve İranlılar savaştıklarında Yüce Allah bu konuda "Rûm" suresini indirdi. Olay meşhurdur. Hz. Yusuf (a.s.) da böyle hareket ederdi. Hem kendisi ve hem de halkı kâfir olan Mısır firavununun veziri sıfatını taşıyordu. Elinden geldiğince adaletli ve iyi hareket etti ve imkânlar ölçüsünde onları imana davet etti." (İbn Teymiyye; el-Hisbe)
Son olarak, "oy kullanma fiilinin şirk olduğunu söylemek en uzak görüştür" sözümü açayım; Allah'ın şeriatinde nelerin küfür ve şirk, nelerin iman ve taat olduğunu açıklamak, ne akla ve aklın çıkarımlarına ve ne de hayatın tecrübelerine bırakılmamıştır. bilakis bunları yine şeriat koyucunun nasları belirler. şeriatın nasları, Allahın indirdiği hükümlerden başkasının, Allahın indirdikleri ile eşit seviyede olduğuna veya Allahın indirdiklerinden daha uygun olduğuna inanarak Allahın indirdiklerinden başkasıyla hükmetmeyi küfür olarak belirlemiştir. demokrasiyi kabul etmek kişiyi bu küfre sokar. ama demokrasiyi kabullenmeksizin, başka maslahatlar sebebiyle mücerret olarak oy kullanmak böyle değildir. nitekim demokrasiyle yönetilen ülkelerde seçime katılmanın vechini yukarıda açıkladım. Allah en iyi bilendir.
Allah'ım! hamdinle seni noksanlardan tenzih ederim. şehadet ederim ki senden başka hak ilah yoktur. Senden bağışlanma diler ve sana tevbe ederim.
Yazıda gördüğüm iki hususa cevap vermek için şu yazıları okuyunuz. Küfrün kanunların tatbikinde mazeret olarak sürülen zanların batıllığı konularda reddiye olarak cevaplandırılmış, ayet ve hadislerle reddedilmiştir :
1. İddia : Ehveni şer Yanılgısı:
ben de iki zarardan ikisinin de farklı yönlerden eşit olup, birinin diğerinden hafif olmadığını savundum. bu sebeple oy kullanma hakkında bu kaide ile hareket etmedim.
gelelim "iki zarardan hafif olanını irtikap" kaidesine. İki zarardan birini irtikabı gözetmek şeriat kaidelerindendir ve bu konuda icma vardır. bkz.: Tacu'l-İklil Li-Muhtasari Halil (11/379) Haraşî Şerhu Muhtasari Halil (7/425, 10/223, 12/181) İbn Teymiye Mecmuu'l-Fetava (5/338) Mevahibu'l-Celil (9/68) Haşiyetu'd-Dusuki Ala Şerhi'l-Kebir (5/434)
Reddiye :
Evet gerçekten Mecelle'de, "İki şerden, daha hafif olanı
(ehven-i şerreyn) ihtiyâr olunur"
(Mecelle, md. 29) şeklinde bir genel kural bulunmaktadır. Fakat aşağıda vereceğim linki incelediğinizde Ehveni Şerrin sadece adını duymaktan başka bir bilgisi olmayanlar bunun sadece muamelatta olduğu gerçeğini bilmediklerinden akaid meselele4rinde cahilce uygulamak istemektedirler
İlgili Link :
İSLAM'İ DUYARLILIĞI OLAN PARTİYE DESTEK EHVEN-İ ŞERDİR İddiası
https://www.islam-tr.org/islami-kitaplar/11788-secimlerde-oy-kullanmak-3.html
OY VERMEZSEM İSLAM DÜŞMANLARI GELİR, DAHA KÖTÜ OLUR ! Hevaya Uyulması
https://www.islam-tr.org/islami-kitaplar/11788-secimlerde-oy-kullanmak-2.html
2. İddia : Milletvekillerini seçmek Vekalet vermeye benzemez Yanılgısı:
Vakıaya uygun olması için misalin şöyle verilmesi gerekirdi: "Birisi Allah'tan başkası adına kurban kesmek üzere birden fazla vekil arasında bir seçimde bulunmaya zorlansa, kalbinin de razı olduğu halde bu vekillerden birini Allahtan başkası için kurban kesmek üzere seçse, o kimse de, vekili de şirk işlemiş olur. ama kalbi bundan razı olmayıp buna mecbur bırakıldığı (ikrah edildiği) için vekillerden birini belirlese o kimse kafir de olmaz, asi de olmaz." evet vakıa böyle bir misale kısmen de olsa uygundur. Kısmen dedim, çünkü, memleketimizde cari olan oy kullanma ameliyesinde, demokrasinin küfür olduğuna inanan bir kimse, Allah'tan başkası adına yemin etmeyi reddedip, Allah'ın indirdikleriyle hükmedecek bir vekil seçme imkanına sahip değildir. Allahın indirdiklerinin dışında olarak konulmuş ve müslümanların aleyhine olan bir takım hükümlerin hepsini uygulayacak vekiller ile, bu hükümlerin bir kısmını uygulayacak olan ve hatta durumu müslümanların lehine çevirebilecek olan vekiller arasında tercih yapmak ya da hiçbir tercihte bulunmayarak durumun müslümanlar aleyhine dönmesi riskini göze almak arasında bir seçim! İşte memleketimizdeki tablo budur.
Evet memleketinde olan durum budur ama, Müslüman Allahın kitabında olan duruma uymak zorundadır.
Şimdi iddia sahiplerinin dediği gibi mecburen seçiyoruz vekalet sayılmaz zannına ilk olarak diyeceğimiz illa seçeceksin diyen Allah değil küfür rejimidir. İkinci o0larakta bunları seçmenin ve seçilenlerin çıkardığı yasaları normal görmenin İslama göre hükmünü ayet ve hadislerden inveleyelim :
Reddiye :
“De ki: Ey kitap ehli! Sizinle bizim aramızda ortak olan bir söze geliniz. ALLAH'tan başkasına kulluk etmeyelim O'na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve ALLAH'ı bırakıp da kimimiz kimimizi Rabbler edinmeyelim .."(Al-i İmran 64)
“Onlar, ALLAH'dan başka bilginlerini ve rahiplerini de kendilerine Rab edindiler, Meryem oğlu Mesih'i de. Oysa onlar bir olan ALLAH'a ibadet etmekle emrolunmuşlardı. ALLAH'dan başka hiç bir ilâh yoktur. O, muşriklerin ortak koştuğu şeylerden de münezzehtir.”
(Tevbe 31)
Bu ayetin tefsirine bakıldığında görülecektir ki Rab edinmenin şeklini açıklayan bi zatihi Rasulullah’ın kendisidir. !
“Tay kabilesi reisi olan Adiyy bin hatem şöyle der:
Mekke fethedildiği gün ben Hırıstiyan olduğum için Mekke’den kaçtım. Kardeşim ise müslümanlara köle oldu . Zamanla Rasulullah
(s.a.v.) kardeşimı serbest bırakarak azad etti . Kardeşimde İslam'ı tanıdığı için müslüman oldu . Bunun üzerine Mekke dışına çıkarak beni aradı ve akrabalarımın yanında beni buldu ve
“müslüman olduğunu , İslam dininin çok güzel bir din olduğunu" anlattıktan sonra benden şöyle istekte bulundu: "İslam’ı anlayamamışız bize yanlış anlatmışlar, eğer Hz. Muhammed’den özür dileyip müslüman olursan senin için çok iyi olur. Hem Mekke senin yurdun , kabile reisi olman itibariyle bir sürü malında vardır. Tekrar söz sahibi olabilirsin“
diyerek beni ikna etti. Gideyim , bir konuşayım bakalım. Eğer aklıma yatmazsa geri gelirim , eğer aklıma yatarsa kabul ederim benim için hayırlı da olur düşüncesiyle Medine'ye geldim. Mescidde Rasulullah’ı etrafında sahabelere “Onlar, ALLAH'dan başka bilginlerini ve rahiplerini de kendilerine Rab edindiler,”
(Tevbe 31) ayetini okurken buldum, boynumda gümüşten bir Hac olduğu halde yanına gelerek şu soruyu sordum:
"Ey ALLAH’ın Rasulu; ben eskiden Hırıstiyandım ve Hırıstiyanlığı iyi bilirim. Biz hiç bir zaman alimleri , rahipleri Rab edinmedik , onlara ibadet te etmedik dedim. Bu ayette ALLAH (c.c.) ne demek istemiş dedim .
Bunun üzerine Hz. Muhammed (s.a.v.) : “Ey Adiyy ! çıkar o boynundaki putu“.
(Bende çıkardım).
“Ettiniz Adiyy , ettiniz “ dedi. “O rahipleriniz , alimleriniz , okumuş insanlarınız size ALLAH’ın kitabına muhalif olarak helal ve haram
(yasak serbest) koymadılar mı ?”
Bende "evet ya Rasulullah ; onlar okumuş kimselerdi, böyle yaparlardı". Bunun üzerine :
“ işte onların bu yaptıkları
(ALLAHın kitabına muhalif ) Rabb’liktir . Sizinde onların dediklerini benimsemeniz , uymanız onlara ibadetinizdir“ dedi
(İbn Kesir Tefsiri , C .7, sayfa 3456) Aynı zamanda hadistir:
İmam Ahmed; Tirmizi ,Cem’ul-Fevâid, IV, 68 ve İbn Cerir )
Evet kardeşler bu ayeti okuyalım , tefsirini bir araştıralım ,sonra bunu günümüzde şekillendirelim . İbadet eden kullar aynı fakat rabb’lik yapan o gün alimler ve rahiplerdi . Bugün ise beşeri düzenlerin hepsi. Yani parlemento , meclis , krallık , vs. vs. Hayat nizamını , devlet yönetimini ALLAH’ın emrettiği kaynaktan almayanlar, şeytanın gönüllerine vesvese vererek nefs ve hevalarını ilahlaştırarak , yaratılmış akıllarını putlaştırarak , kendileri gibi yaratılmış , tuvalete girdiğinde üç büklüm olup defi hacet yapanlardan alırlar . İşte bu Cahiliyye’nin ta kendisidir .
https://www.islam-tr.org/islami-kitaplar/11788-secimlerde-oy-kullanmak.html
Son olarak diyeceğim :
Bu meseleyi bilmediğiniz , Fıkhi boyutundan bihabe r olduğunuz anlaşılıyor . Çünkü çok basit mazeretleri delil sanarak ileri sürüyorsunuz. Başlığı en baştan madde madde okusaydınız daha ciddi sanılan iddialara delil verildiğini görür, dramınızı anlardınız.