Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

İlmi Konu "Şefaat Ya Rasulullah" Sözündeki Sakınca! Ezan Duasındaki Doğru ve Yanlışlar

ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
EZAN DUASINDAKİ DOĞRU VE YANLIŞLAR
(Soruya Cevab)
ezan5jy.png



Tevhid akidesini benimseyen muvahhidler "ŞEFAAT YA RASULULLAH" sözünü söylemezler.
Allah izin vermeden hiç bir kimse (Rasulullah da dahil) şefaat edemeyecektir. Ancak Allah (c.c.) izin vermesi ile başta Rasulullah (s.a.v.) ve diğer şefaat ediciler de şefaat edebileceklerdir. Bunlar da Allah'ın izin verdiği kişiler için olacaktır .
Ayet el kursi diye meşhur olan Bakara 255 ayetinde mealen şöyle demektedir :

BAKARA 255- "Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur. O daima diridir (hayy'dır), bütün varlığın idaresini yürüten (kayyum)dir. O'nu ne gaflet basar, ne de uyku. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. İzni olmadan huzurunda şefaat edecek olan kimdir? O, kullarının önlerinde ve arkalarında ne varsa hepsini bilir. Onlar ise, O'nun dilediği kadarından başka ilminden hiç bir şey kavrayamazlar. O'nun kursisi, bütün gökleri ve yeri kucaklamıştır. Onların her ikisini de görüp gözetmek O'na bir ağırlık vermez. O çok yücedir, çok büyüktür."

Ayrıca
MERYEM 87- (O gün) Rahmân (olan Allah)'ın katında bir ahd almış olan kimseden başkaları şefaat etme hakkına sahib olamayacaklardır.

ENBİYA 28- Allah, onların önlerindekini de, arkalarındakini de (yaptıklarını ve yapacaklarını) bilir. Onlar, Allah'ın hoşnud olduğu kimseden başkasına şefaat etmezler. Hepsi de O'nun korkusundan titrerler.

Bizler Rasulullah'ın şefaatını , tüm şefaatlerin yegane sahibi olan Allah (c.c.)'den dileriz. "Ya Rabb'im (Allah'ım) , bana Rasulullah (s.a.v.)'in şefaatini nasib eyle" diye dua edebiliriz , etmeliyiz.
Şefaati isterken Kur'an-ı Kerimde tehdit edilen muşriklerin tehlikeli durumlarına düşmemek için azami gayret sarf edilmeli, kullanılan cümleler sahih inanca aykırı olmamalıdır.
Bir insan kendisine ahirette Muhammed (s.a.v.) in şefaat etmesini arzuluyorsa, Ya Rabb'i, kulun ve rasulûn Muhammed'i şefaat makamına eriştir ve bana da onun şefaatini ulaştır demelidir.
Ya da bütün şefaatleri kastederek, Ya Rabbi şefaat izni verdiğin herkesin şefaatini bana nasib et demelidir.


Rasulullah (s.a.v) eğer bize şefaat edecek ise bu da yine Allah'ın (c.c.) izni ile olacağı muhakkaktır.

قُلْ لِلَّهِ الشَّفَاعَةُ جَمِيعًا لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ثُمَّ إِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
De ki: "Bütün şefaat Allah'a aittir. Göklerin ve yerin hükümranlığı O'nundur. Sonra siz yalnız O'na döndürüleceksiniz." (Zumer 44)

"Burada aklımıza şöyle bir soru gelebilir , "madem şefaat isteyeceğiz daha niye Rasulullah'tan isteyemeyiz" diyorsunuz?
Bu sorunun cevabı yukarıdaki açıklamalarda aslında verildi sayılır fakat tekrar açayım ki , Rasulullahın şefaat etmesini isteyeceksen öncelikle bu Allahın nasibine ve rıdasına bağlıdır. Allahın izin vermediği ve radı olmadığı bir şefaatı Rasulullah'tan isteyemeyiz.
Üstelik bu kendinden menkul bir yetki değil Allahın izin vereceği bir yetki ile olacaktır.
Bu yüzden yetkinin en ve tek büyük makamından istenmesi tevhidin gereğidir. Bu şekilde bir dua edilmesi Rasulullahı (s.a.v.) küçük görmek veya önemsizleştirmek değil aksine yalnız sana kulluk eder ve yalnız senden yardım isteriz ayeti mucibince bir davranıştır.

Rasûlullah (s.a.v.) hayattayken hiç kimse kendisine, "ahiratte bana şefaat et" demediği gibi onun vefatından sonra da hiçbir sahabe "Ya Rasulallah bana şefaat et, şefaat Ya Rasulallah" dememiştir. Çünkü şefaat asıl itibariyle Allah'a aittir ve Allah'tan istenir.

Ezan okunurken insanların söylediği "Aziz Allah, şefaat Ya Rasulallah" sözü sünnette yeri olmayan bir bidattır.
Ya Rasulallah: ey Allah'ın peygamberi demektir. Halbuki insanların çoğu "Ya Rasulallah" derken "Ey Allah'ım" dediğini zannetmektedir.
Bu bilmemenin de bu bidattın yerleşmesinde etkisi olmuştur. Aslolan ezan okunurken müezzinin dediğini tekrar etmek ve ezan bitince de ezan duasını okumaktır ki asıl şefaatle ilgili kısım bu duanın içindedir.
Ezan duasında peygamberimizin seçkin bir makama (Allah'a hamd ederek şefaat izni isteme makamına) erdirilmesi için dua edilmesini Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) öğretmiştir. Fakat namaz kıldıran imamların bile terk ettiği bu sünnet unutulmuş, halkın dilindeki "aziz Allah, şefaat Ya RasulAllah" uydurması ezberlenmiştir.
Her bid'at bir sünneti ibtal eder, insanlar ezan duasını da bu bid'at söz yüzünden terk etmişlerdir.

Son olarak duam ; "Ya Rabb'im (Allah'ım), bana Rasulullah (s.a.v.)'in şefaatini nasib eyle"

Ebu Abbas (r.anhuma) dedi ki:
Allah-u Teala, muşriklerin kendi zatı ile ilgili olarak uydurdukları her türlü şeyi reddetti. Mulkünde hiç kimseyi ortak kabul etmedi ve hiç kimseden yardım da istemedi. Fakat Allah (c.c), seçkin kullarına bazı günahkar kullar için şefaat etme hakkı verdi. Tabii bu şefaat etme hakkının yine kendi izniyle olacağını ayetlerde bildirdi.
Bu hususta Allah-u Teala buyurdu ki:
"O'nun rıda gösterip musâde ettiği kimselerden başkasına şefaat edemezler." (Enbiya: 28)



وَكَم مِّن مَّلَكٍ فِي السَّمَاوَاتِ لَا تُغْنِي شَفَاعَتُهُمْ شَيْئًا إِلَّا مِن بَعْدِ أَن يَأْذَنَ اللَّهُ لِمَن يَشَاء وَيَرْضَى
Göklerde nice melek var ki, Allah'ın dilediklerine ve hoşlandıklarına ilişkin izni olmadıkça, şefaatleri hiçbir yarar sağlamaz.” (Necm 26)

Kur'an-ı Kerim, muşriklerin zannettikleri şekilde bir şefaat anlayışını reddediyor. Haşr günü Rasulullah (s.a.v.)'ın dahi hemen şefaat edemeyeceğini, ancak Allah'ın huzuruna gelerek secdeye kapanıp O'na hamd ettikten sonra kendisine izin verilmesi sonucu şefaat edebileceğini haber veriyor.
Rasululluh (s.a.v.)'a :
"Kaldır başını! İste, istediğin verilir, şefaat et, şefaatin kabul edilir." denilecek.
(Buhari Tevhid:19. 34. 36; Muslim İman: 322. 327; İbn Mace Zuhd: 37; Tirmizi Kıyame: 15)

Ebu Hurayra (r.anh), Rasulullah (s.a.v.)'a:
"Ey Allah'ın Rasulu! Senin şefaatına nail olacak en kısmetli insan kimdir?" diye sordu.
Rasulullah: "Canı gönülden, ihlas ile 'La ilahe İllAllah' diyen kimsedir." cevabını verdi."
(Buhari İlim: 33. Rikak: 51; Ahmed Musned: 1/173-174)

Ezan okunurken ve ezan okunduktan sonra duyanların söylemesi gerekenleri delilleri ile sunalım ki , Türk sünnetinin kaynağının nerelere dayanmış olduğunu anlayalım.

Ezanı duyan kimsenin söylenenleri tekrar ederek, muezzinin dediği gibi söylemesi sünnettir.
Çünkü Ebu Said el-Hudri Radıyallahu anh'dan gelen rivayete göre Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:
"Ezanı duyduğunuz vakit muezzinin dediği gibi siz de söyleyiniz."

(Muslim, I, 288, Hadis no: 383)

Ancak hayyaale's-salah ile hayyaale'l-felah cümlelerinde: "Lâ havle velâ kuvvete illâ billah: (Allah ile olmadıkça hiçbir şeye güç ve kuvvet yetirilemez.") der.

Ayrıca Ömer b. el-Hattab Radıyallahu anh'dan şöyle dediği de rivayet edilmiştir:
Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki:
"...Sonra hayyeale's-salah dedi. O: Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billah buyurdu. Sonra (muezzin): hayyeale'l-felah dedi. O (Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem) Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billah, dedi."

(Muslim, I, 289, Hadis no: 385)

Sabah ezanında ilâve edilen, “es- Salâtu hayrun mine’n -nevm” cümlesine de, “Sadakte ve berirte” (doğru ve haklı söyledin) diye karşılık verilir.

Muezzine, muezzinin sesini duyana, muezzine karşılık verene, bundan sonra Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem'e salavât getirmesi, daha sonra Allah'tan ona "el-vesîle"yi vermesini istemek sünnettir.
Çünkü Abdullah b. Amr b. el-Âs , Radıyallahu anh'dan gelen rivayete göre o Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem'i şöyle buyururken dinlemiştir:
"Muezzini duyduğunuz vakit onun dediği gibi deyiniz. Sonra bana salât (ve selâm) getiriniz. Çünkü kim bana bir defa salât (ve selâm) getirirse, Allah onun karşılığında ona on defa salât getirir. Sonra benim için Allah'tan "el-vesile"yi dileyiniz. Bu, cennette Allah'ın kullarından sadece bir kula verilecektir. Onun kendim olacağımı ümit ederim. Her kim benim için "el-vesile"yi isterse, benim de şefaatim ona helâl olur."

(Muslim, I, 289, Hadis no: 384)

Câbir b. Abdullah Radıyallahu anh'dan rivayete göre Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:

اللَّهُمَّ رَبَّ هذِهِ الدَّعوةِ التَّامَّةِ والصَّلاةِ الْقَائِمةِ آت مُحَمَّداً الْوسِيلَةَ والْفَضَيِلَة
وابْعثْهُ مقَامًا محْمُوداً الَّذي وعَدْتَ
إنك لا تخلف الميعاد
Yaklaşık okunuşu:
"Allahumme rabbe hâzihî'd-da'veti't-tâmmeh ve's-salâti'l kâimeh, âti Muhammeden'il vesîlete ve'l-fadîlete ve'b'ashu mekamen Mahmûden ellezi veadteh.
İnneke la tuhliful mîâd.
Manası:
"
Her kim ezanı duyduktan sonra ; "Ey bu eksiksiz davetin ve kılınacak olan namazın Rabbi olan Allah'ım! Sen Muhammed'e el-vesîle’yi (denilen o makamı) ve "fazilet"i ver. Onu kendisine vaadettiğin "Makam-ı Mahmud'a yükselt." derse kıyamet gününde benim şefaatim ona helâl olur."

(Buhârî, Ezân 8, Tefsîru sûre, 17, 11; Ebû Dâvûd, Salât 37; Tirmizî, Mevâkît 43; Nesâî, Ezân 38; İbni Mâce, Ezân 4)

"Şubhe yok ki, sen vâdinden dönmezsin."
(Beyhâki)

Ezan duasında da gördüğümüz gibi Rasulullah (s.a.v.) "benim şefaatim ona helal olur" dediği kişinin şefaate hak kazanabilmesini Allaha dua edib Rasulullaha Vesile verilmesini ve Makam-ı Mahmuda yükseltilmesi için dua edilmesine şart koşmuştur.

Çok net anladığımız gibi Rasulullah (s.a.v.) kendisine dua edilmesini (şefaat ya Rasulullah) değil aksine Allah'a dua edilmesini ve Allah (c.c.)'den istenmesini buyurmaktadır. Çünkü dua peygambere değil sadece ALLAH (c.c.)'a yapılır. Allah'a yapılması gereken dua, peygamberi dahi olsa mahlukatına yapılamaz, şirktir.
Rasulullah (s.a.v.) , gözlerinin açılması için kendisine gelen âma için abdest alıp namaz kılmasını istedikten sonra kendisiyle beraber Allaha el açıp dua etmesini istemiştir.

1732 - Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor:
"Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Ezanla kaamet arasında yapılan dua reddedilmez (mutlaka kabule mazhar olur.) "
"Öyleyse, dendi, "ey Allah'ın Rasûlu, nasıl dua edelim?"
"Allah'tan,
dedi, dünya ve âhirat için âfıyet isteyin!"
(Ebû Dâvud, Salât 35, (521); Tirmizî, Salât 46, (216), Daavât 138, (3588, 3589).

1722 - Nu'man İbnu Beşîr (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Rasûlullah (s.a.v.): "Dua ibadetin kendisidir" buyurdular ve sonra şu âyeti okudular.
"Rabb'iniz: ''Bana dua edin ki size icâbet edeyim. Bana ibadet etmeyi kibirlerine yediremeyenler alçalmış olarak cehenneme gireceklerdir" buyurdu." (Gâfır 60).
(Tirmizî, Tefsir, Gâfir, (2973); Ebû Dâvud, Salât 358, (1479).

Kullarım sana beni sorduğu zaman onlara ilet ki şubhesiz ben çok yakınım. Bana dua edince , dua edenin duasına icabet ederim. O halde onlarda benim davetime koşsunlar ve bana hakkıyla iman etsinlerki dosdoğru yolu bulmuş olsunlar(Bakara 186)



Sâd İbni Ebî Vakkas radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre;
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Kim muezzini işittiği zaman:
"Tek olan ve ortağı bulunmayan Allah'tan başka ilâh olmadığına, Muhammed'in O'nun kulu ve rasulu olduğuna şahidlik ederim. Rabb olarak Allah'tan, rasûl olarak Muhammed'den, din olarak İslam'dan radı oldum, derse, o kimsenin günahları bağışlanır."
(Muslim, Salât 13; Tirmizî, Salât 42; Nesâî, Ezân 38; İbni Mâce, Ezân 4)


Aynı bahis ile ilgili olarak Beyhakî'nin rivayetinde ilk duanın sonunda bir de: "İnneke lâ tuhlifu'l-mîâd = Şubhesiz ki sen vaadinden caymazsın" ilâvesi vardır ki, biz de dualarımıza bunu ilâve ederiz.
Hadiste geçen "ezanı işittiği zaman" sözüyle anlatılmak istenen, ezanın tamamını işittikten sonra demektir.


Şimdi de yaşadığımız bölgelerdeki insanların ezanı işitir işitmez muezzinin dediğini tekrarlamak yerine "azizAllahhu şefaat Rasulullah" ya da "Aziz Allah c.c. , şefaat ya Rasulullah" demesinin manasını , kaynağını, ve sebeblerini bulmaya çalışalım:

Bu söz "Allah Azizdir , ey Rasulullah bana şefaatçi olasın (ahiratte)" , ya da "Aziz olan Allahım , Rasulullahı bana şefaatçi eyle" anlamlarındadır .
Burada bu sözü söyleyen kişiye sormak lazım , sen bu sözü söyleyerek hangisini kast ettin ?
İlk söz yanlış söylenmekte ve tehlikeli bir anlamı içermektedir. İkinci sözün anlamı doğrudur fakat söyleniş şekli ve söylendiği yer yanlıştır. Üstelik ezan duası böyle olmadığından bid'at işlemektedir . Bid'atin ne kadar tehlikeli olduğu malumumuzdur.
Yukarıda sünnet olan uygulamaları gördük.
Akıl sahiblerine , wes'selam


Bid'at ezan duası şekli ve doğrusu : Ezan Duası ve Bidati

ezaaannn.jpg

Şefaat Allah'ın günahını bağışlamayı dilediği cehennemde azab gören kulları içindir ki kullarının durumunu ve affedilmeye layık olanı en iyi bilen Allah'tır.

يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلَا يَشْفَعُونَ إِلَّا لِمَنْ ارْتَضَى وَهُمْ مِنْ خَشْيَتِهِ مُشْفِقُونَ
Allah onların geçmişlerini de bilir, geleceklerini de. Onlar ancak Allah'ın rıdasına ermiş olanlara şefaat ederler. Onların hepsi de Allah korkusundan titrerler. [Enbiya 28]
Şefaat edecek olan kimseleri ancak Allah bilir. Bir kimsenin şefaatçidir diye yüceltilmesi, onun şefaatine güvenilmesi ise Allah'ı terk etmek, O'ndan başkasına güvenmektir.

وَلَقَدْ جِئْتُمُونَا فُرَادَى كَمَا خَلَقْنَاكُمْ أَوَّلَ مَرَّةٍ وَتَرَكْتُمْ مَا خَوَّلْنَاكُمْ وَرَاءَ ظُهُورِكُمْ وَمَا نَرَى مَعَكُمْ شُفَعَاءَكُمْ الَّذِينَ زَعَمْتُمْ أَنَّهُمْ فِيكُمْ شُرَكَاءُ لَقَدْ تَقَطَّعَ بَيْنَكُمْ وَضَلَّ عَنكُمْ مَا كُنتُمْ تَزْعُمُونَ
"Onlara şöyle denecek: "Andolsun ki, sizi ilk defa yarattığımız gibi teker teker bize geldiniz. Size verdiklerimizi arkanızda bıraktınız. Allah'ın ortakları olduğunu zannettiğiniz şefaatçilerinizi yanınızda göremiyoruz. Andolsun ki, aranızdaki bağlar kopmuş, ilâh sandığınız şeyler sizden ayrılıpgitmiştir."[En’am 94]

وَيَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ مَا لَا يَضُرُّهُمْ وَلَا يَنْفَعُهُمْ وَيَقُولُونَ هَؤُلَاءِ شُفَعَاؤُنَا عِنْدَ اللَّهِ قُلْ أَتُنَبِّئُونَ اللَّهَ بِمَا لَا يَعْلَمُ فِي السَّمَاوَاتِ وَلَا فِي الْأَرْضِ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَى عَمَّا يُشْرِكُونَ
Onlar, Allah'ı bırakıp, kendilerine zarar ve fayda veremeyen putlara tapıyorlar ve: "Bunlar Allah katında bizim, şefaatçilerimizdir." diyorlar. Sen de ki: "Allah'ın göklerde ve yerde bilmediği bir şeyi mi O'na haber veriyorsunuz" Allah, onların ortak koştukları şeylerden uzak ve yücedir.[Yunus 18]

Şefaat iznini adım diye iddia eden kimse hiçbir delil gösteremeyeceği bu sözü ile yalancıların en büyüğüdür ve ona aldanan kimseleri de husran beklemektedir. Şefaat izni ahiratte verilecek ve şefaatçiler orada belli olacaklardır.


يَوْمَئِذٍ لَا تَنفَعُ الشَّفَاعَةُ إِلَّا مَنْ أَذِنَ لَهُ الرَّحْمَانُ وَرَضِيَ لَهُ قَوْلًا
O gün Rahman olan Allah'ın izin vereceği ve sözünden radı olacağı kimselerden başkasının şefaati fayda vermeyecektir. [TaHa 109]
Her ne kadar şefaatle ilgili hadislerde Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şefaat edeceğinden bahsetmişse de, kendisinin "Makam-ı Mahmud'a" eriştirilmesi için ummetinin dua etmesini istemesi ile Allah'ın iznine dikkat çekmiş ve ümmetini Allah'a yalvarmaya, şefaat için Allah'a el açmaya teşvik etmiş kendisi de bu makamı dua ederek istemiştir.

وَمِنْ اللَّيْلِ فَتَهَجَّدْ بِهِ نَافِلَةً لَكَ عَسَى أَنْ يَبْعَثَكَ رَبُّكَ مَقَامًا مَحْمُودًا
Gecenin bir bölümünde kalk ve senin için (beş vakit namaza) bir fazlalık olmak üzere teheccud namazı kıl. Umulur ki Rabb'in seni övgüye lâyık bir makama, (şefaat makamına) ulaştırır. (İsra suresi 79)

قُلْ لِلَّهِ الشَّفَاعَةُ جَمِيعًا لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ثُمَّ إِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
Deki: "Bütün şefaat Allah'a aittir. Göklerin ve yerin hükümranlığı O'nundur. Sonra siz yalnız O'na döndürüleceksiniz."[Zumer 44]
Allah kullarından hiçbirinin şefaat edeceğine dair isim bildirmemiştir. Birilerinin peygamber torunu (seyyid) olduklarını bu sebeble şefaatçi olduklarını iddia etmeleri kendilerine tapılmak üzere boy göstermektir ki onlar sahte ilahlardır ve Kur'an onlara put demiştir.
Put edinmenin gayesi manevi, tezahuru ise puta tapıcılık olarak cismidir. Her putun arkasında gücü kuvveti olduğuna inanılan fayda umarak yüceltmeye sebeb olan bir inanç vardır. Yoksa insan herhangi birine ben seni put edindim diye tapmaz.
Şefaati istenen kimselerin dirisi put iken, onların kabirlerine gidib dilenmek de o kabirde yatanı ilah edinmek, kabrini de put edinmektir.

Allah'ın ölülere put ismini vermesi bu durumu isbat için yeterlidir. Allah'ı bırakıp da taptıkları (putlar), hiçbir şey yaratamazlar. Çünkü onlar kendileri yaratılmışlardır. Onlar diriler değil, ölülerdir. Ne zaman diriltileceklerini de bilmezler.” (Nahl (20-21)

وَيَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ مَا لَا يَضُرُّهُمْ وَلَا يَنْفَعُهُمْ وَيَقُولُونَ هَؤُلَاءِ شُفَعَاؤُنَا عِنْدَ اللَّهِ قُلْ أَتُنَبِّئُونَ اللَّهَ بِمَا لَا يَعْلَمُ فِي السَّمَاوَاتِ وَلَا فِي الْأَرْضِ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَى عَمَّا يُشْرِكُونَ
Onlar, Allah'ı bırakıp, kendilerine zarar ve fayda veremeyen putlara tapıyorlar ve "Bunlar Allah katında bizim, şefaatçilerimizdir" diyorlar. Sen de ki: "Allah'ın göklerde ve yerde bilmediği bir şeyi mi O'na haber veriyorsunuz" Allah, onların ortak koştukları şeylerden uzak ve yücedir. [Yunus 18]

وَلَقَدْ جِئْتُمُونَا فُرَادَى كَمَا خَلَقْنَاكُمْ أَوَّلَ مَرَّةٍ وَتَرَكْتُمْ مَا خَوَّلْنَاكُمْ وَرَاءَ ظُهُورِكُمْ وَمَا نَرَى مَعَكُمْ شُفَعَاءَكُمْ الَّذِينَ زَعَمْتُمْ أَنَّهُمْ فِيكُمْ شُرَكَاءُ لَقَدْ تَقَطَّعَ بَيْنَكُمْ وَضَلَّ عَنكُمْ مَا كُنتُمْ تَزْعُمُونَ
"Onlara şöyle denecek: "Andolsun ki, sizi ilk defa yarattığımız gibi teker teker bize geldiniz. Size verdiklerimizi arkanızda bıraktınız. İçinizde Allah'ın ortakları olduğunu iddia ettiğiniz şefaatçilerinizi yanınızda göremiyoruz. Andolsun ki, aranızdaki bağlar kopmuş, ilâh sandığınız şeyler sizden ayrılıp gitmiştir." [En’am 94]

Şefaati bir kişinin ismini zikrederek istemek de kesinlikle doğru değildir, çünkü Allah'ın hakkında hiçbir delil indirmediği, şefaatçi olup olamayacağı belli olmayan birinin şefaatinin olduğuna inanmak yasaklanmıştır.


ا يَمْلِكُونَ الشَّفَاعَةَ إِلَّا مَنْ اتَّخَذَ عِنْدَ الرَّحْمَانِ عَهْدًا
"Rahman olan Allah katında söz almış olan kimselerden başkaları, şefaat hakkına sahib olamazlar." (Meryem 87)
Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler de ALLAH’tan bağışlanmayı dileseler, Rasûl de onlar için istiğfar etseydi, ALLAH’ı ziyadesiyle afv edici, esirgeyici bulurlardı.” (Nisa 64)

Sahabenin dua örneği :

Abdullah İbni Abbas (r.anhuma) rivayet ettiği hadiste Rasulullah şöyle buyurmaktadır:

‘‘
(Geçmiş) Ummetler bana gösterildi. Peygamber gördüm, yanında üç-beş kişilik bir grup vardı. Peygamber gördüm, yanında bir iki kişi bulunuyordu. Ve Peygamber gördüm, yanında kimsecikler yoktu.
Bu arada önüme bir kalabalık çıktı. Kendi ummetim sandım.
Bana ‘Bunlar Mûsa'nın ummetidir, sen ufka bak!' dediler.
Baktım; (çok) büyük bir karaltı.
İşte bunlar senin ummetindir. İçlerinden hesabsız - azabsız Cennete girecek yetmiş bin kişi vardır' dediler.''

İbni Abbas diyor ki; "Söz buraya gelince Rasûlullah kalkıp evine gitti. Oradaki sahabeler bu hesabsız - azabsız Cennete girecek yetmiş bin kişinin kimler olabileceği hakkında konuşmaya başladılar.
Kimileri; "Bunlar Peygamberin sohbetinde bulunanlar olmalıdır.' derken kimileri; "Bunlar İslâm geldikten sonra doğup , şirki tanımamış olanlardır.' dediler.
Daha başka birçok görüş ileri sürenler oldu. Onlar bu meseleyi tartışırken Rasûlullah çıkageldi.

‘‘Ne hakkında konuşuyorsunuz?'' diye sordu.
Hesabsız-azabsız Cennete gireceklerin kim olduğu hakkında konuşuyoruz' dediler.
Bunun üzerine Rasûlullah;
‘‘Onlar büyü yapmayan, yaptırmayan, uğursuzluğa inanmayan ve Rablerine güvenenlerdir.''
buyurdu.
Ukkâşe İbni Mihsan yerinden fırladı ve;
Beni de onlardan kılması için Allah'a dua et Ya Rasûlullah!' dedi.
Rasûlullah;
‘‘Sen onlardansın'' buyurdu.
(Buhâri, Tıb 1, Rikak 50, Libâs 18; Muslim, İmân 374; Tirmizî, Kıyâmet 16)

Ukkâşe İbni Mihsan'ın (r.anh), Rasulullahtan (s.a.v.) Allaha (c.c.) dua etmesini istemesindeki ricasının altını niye çizdiğimizi anlayacağınızı umuyorum.



EZAN DUASI


sahih ve bidat ezan duası.jpg
Sahih Ezan duası üstteki gibidir.
Ezan duasındaki " والدرجة العالية الرفيعة ve'd-dereceter-âliyetete'r rafîate" ilaveli kısmı yoktur! Sahih değildir. Ezan duasındaki bu ilave sadece İbn Sunni’nin Cabir b. Abdullah’tan yaptığı sahih olmadığı sabit olan rivayette geçmektedir. (İbn-i Sunni, Amelu’l-yevmi ve’l-leyle, 1/87)

للهم رب هذه الدعوة التامة، والصلاة القائمة، آت سيدنا محمد الوسيلة والفضيلة، والدرجة العالية الرفيعة، وابعثه اللهم المقام المحمود الذي وعدته، إنك لا تخلف الميعاد
"Allahumme Rabbe hâzihi'd-da'veti't-tamme. Vesselatil kâimeti âti seyyidene Muhammedenil vesilete vel fadilete ve'd-dereceter- âliyetete'r rafîate. vebashu mekâmen Mahmudenillezi veadteh.
İnneke lâ tuhlifu'l-mîâd

Ezan duasındaki bu fazlalığın sıhhati hakkkında ulema şöyle demişlerdir:

İmam Sahavi; “ والدرجة العالية الرفيعة
Ve’d-deracete’r- âliyetete'r rafîate" fazlılığının “mudrec” olduğunu (fazladan hadisin metninin içine katıldığını), bununla ilgili herhangi bir hadis rivayeti görmediğini belirtmiştir. (Ebu’l-Hayr Şemsuddîn Muhammed b. Abdirrahmân b. Muhammed es-Sehâvî, el-Makasıdu’l-Hasene, 1405/1985, 1/343; Aliyyu’l-Kari, Mirkatu’l-Mefatih, Beyrut, 1422/2002, 2/561)

İbn Hâcer; İlgili rivayetlerin hiç birinde “
والدرجة العالية الرفيعة Ve’d-deracete’r- âliyetete'r rafîate" ifadesinin bulunmadığını söylemiştir. (İbn Hâcer, et-Telhisu’l-habir, Daru’l-Kutubi’l-İlmiye, 1419/1989, 1/518)


BİD'AT İLAVELİ EZAN DUASI


ORJİNAL SAHİH EZAN DUASI
 
M Çevrimdışı

MUHAMMEDİ

Üye
İslam-TR Üyesi
Anam Ve Babam Sana Feda Olsun Deniliyor Ama Bazı Ları Canım Sana Feda Olsun Ey Efendim Dediğim Için Bana Bunun Doğru Olmayacağını Söyledi Bu Doğrumudur :confused: ?
 
H Çevrimdışı

Habibullah

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
7-.......Bize Ebû'z-Zinâd (130) el-A'rac(l 17)'dan, o da Ebû Hureyre(R)'den tahdîs etti ki, Rasûlullah (S) şöyle buyurmuştur:
"Nefsim elinde olan Allah 'a yemîn ederim ki hiçbiriniz, ben kendisine babasından da, evlâdından da daha sevgili olmadıkça (kemâliyle) îmân etmiş olmaz" [17].

8- Bize Ya'kûb ibn İbrâhîm (252) tahdîs edip şöyle dedi: Bize İbn Uleyye (194) Abdulazîz ibn Suheyb'den, o da Enes'ten, o da Peygamber'den tahdîs etti. H ve keza bize Âdem ibn Ebî Iyâs tahdîs edip şöyle dedi: Bize Şu'be, Katâde'den; o da Enes(R)'den tahdîs etti. Enes şöyle demiştir:
Peygamber (S) şöyle buyurdu:
"Hiçbiriniz ben ona babasından da, evlâdından da, bütün insanlardan da sevgili olmadıkça (kemâliyle) îmân etmiş olmaz".
sahihi Buhari --İMAN

bu söylemler sadece HZ.Muhammed sallallahu aleyhi vesellem için geçerlidir yukarıdai hadisler yardımcı olur umarım
 
F Çevrimdışı

ferdiosman

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Rasûlullah (s.a.v.) hayattayken hiç kimse kendisine, "ahirette bana şefaat et" demediği gibi onun vefatından sonra da hiçbir sahabe "Ya Rasulallah bana şefaat et, şefaat Ya Rasulallah" dememiştir. Çünkü şefaat asıl itibariyle Allah'a aittir ve Allah'tan istenir.

Rasûlullah (s.a.v.) hayattayken sahabeden Enes (r.anh) ''Ey Allah'ın resülü bana kıyamet gününde şefaat edermisin ? demiştir.Peygamberimizde (sav) ''Allah izin verirse ederim'' buyurmuştur.

(Tirmiz bu hadisi sünende ''kıyametin özellikleri ''kitabının ''sırat hakkında varit olanlar ''babında zikretmiş ve ''Hasen'' kabul etmiştir.) Ne kadarda kolay o yok bu yok demek hayret)

Tevhid akidesini benimseyen muvahhidler "ŞEFAAT YA RASULULLAH" sözünü söylemezler.

Allah affetsin ....
 
H Çevrimdışı

Habibullah

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
Rasûlullah (s.a.v.) hayattayken sahabeden Enes (r.anh) ''Ey Allah'ın resülü bana kıyamet gününde şefaat edermisin ?demiştir.Peygamberimizde (sav) ''Allah izin verirse ederim'' buyurmuştur.

(Tirmiz bu hadisi sünende ''kıyametin özellikleri ''kitabının ''sırat hakkında varit olanlar ''babında zikretmiş ve ''Hasen'' kabul etmiştir.) Ne kadarda kolay o yok bu yok demek hayret)



Allah affetsin ....

KENDİ YAZDIĞIN YAZIDA KENDİNİ KOMİK DURUMA DÜŞÜRÜYORSUN ........
ALLAH CELLE CELAUHU İZİN VERDİKTEN SONRA SEN BİLE ŞEFAAT EDERSİN ÇOK YORGUNSUN HERHALDE:)
 
JiHaD Çevrimdışı

JiHaD

Üye
İslam-TR Üyesi
KENDİ YAZDIĞIN YAZIDA KENDİNİ KOMİK DURUMA DÜŞÜRÜYORSUN ........
ALLAH CELLE CELAUHU İZİN VERDİKTEN SONRA SEN BİLE ŞEFAAT EDERSİN ÇOK YORGUNSUN HERHALDE:)

+1
Müşrik-i Kamil cübbesiz ahmedi dinleyip gelip sataşıyorlar...(Genele söyledim alınan alınsın)
 
F Çevrimdışı

ferdiosman

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Allahın izni dışında şefaat var diyen mi var? Bu Kayıtla ,buna rağmen Allah resülünden şefaat istenmez diyen kim?

Habibullah bu san 3. soruşum kaç yaşındasın? Yani muhatabımın durumunu bileyimde gerçekten boşa yorulmayayım.
 
H Çevrimdışı

Habibullah

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
ferdiosman;192106' Alıntı:
Allahın iradesi dışında şefaat var diyen mi var? Bu Kayıtla ,buna rağmen Allah resülünden şefaat istenmez diyen kim?

Habibullah bu san 3. soruşum kaç yaşındasın? Yani muhatabımın durumunu bileyimde gerçekten boşa yorulmayayım.
ADAMA SORARLAR YUKARIDA SANKİ BUNUN TERSİNİ YAZANMI VAR.
 
JiHaD Çevrimdışı

JiHaD

Üye
İslam-TR Üyesi
El kevserinin pisliklerini okuyup okuyup geliyorlar buraya.
 
F Çevrimdışı

ferdiosman

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Bütün Şefaatler Allah'ın iznine bağlıdır el-Hak doğrudur.Bu izne binaen bizatihi Allahresülünden şefaat istenebilir demek başka şeydir (Sahabe istemiş)


Bütün Şefaatler Allah'ın iznine bağlıdır el-Hak doğrudur.Bundan dolayı Allah resülünden istenmez bu tevhid ehilinin tavrı değildir ve sahabe istememiştir demek başka şeydir.

Bu iki açık yazıyı anlayamamak ise apaayrı bir şeydir...vesselam..Benden bu kadar .Hayırlı akşamlar....
 
Y Çevrimdışı

Yavuz_Selim

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Sapık Şefaat İnancı ve Doğru Şefaat İnancı

Kur'an'da 25 ayette şefaat geçer bunlardan 23 tanesi olumsuzlama üzerine kuruludur. 1 tanesi müşriklerin ağzından nakil 10:18 , diğeri de şefaatin tamamının ALLAH a ait olduğunu belirten 39:44 ayetidir. Kur'an şefaatin tamamının ALLAH'a ait olduğunu bildirir. Mekke müşrikleri meleklerin , evliyaların şefaatini inkar ediyor da Kur'an onları meleklerin ,evliyaların şefaatine imana çağırıyor değildi. Durum tam tersidir. Mekke müşriklerinin ALLAH ın astları olarak daha başkalarına kulluk etmelerinin gerekçesi onların kendilerine şefaat edeceği inancıydı.


yunus suresi 18.ayet meali: ''Onlar, Allah'tan başka kendilerine ne zarar ne de fayda veremeyen birtakım nesnelere ibadet ediyor ve "Onlar Allah katında bizim şefaatçilerimizdir." diyorlar. De ki: Böyle bir şey olacak da Allah bilmeyecek ha!Ne o, yoksa siz Allah'a göklerde ve yerde olup da bilmediği şeylerin varlığını mı haber vereceğinizi iddia ediyorsunuz? Hâşâ! O, onların iddia ettikleri her türlü ortaktan münezzehtir, yücedir.''


enam suresi 51.ayet meali: ''Allah'ın huzurunda toplandıklarında, Allah'tan başka birtakım tanrıların, kendilerini kurtaracaklarına inanan o kimseleri sen Kur'ân'la uyar ki, O'nun huzurunda kendilerini savunacak ne bir hamileri, ne de bir şefaatçileri olmayacaktır. Böylece umulur ki bu şirkten sakınırlar.''



zümer/43: ''Bilakis onlar kalkmış, Allah'tan başka birtakım sözüm ona şefaatçiler bulmuşlar! De ki: "Onların hiçbir yetkileri olmasa, akıl ve şuurdan mahrum olsalar da mı onlara ibadet edeceksiniz?" ''

zümer/44: ''De ki: "Şefaatin tamamı Allah'a aittir. Çünkü göklerin ve yerin mülk ve hâkimiyeti de O'nundur. Sonunda da O'nun huzuruna götürülecek, O'na hesap vereceksiniz." ''



bakara suresi 254. ayet meali: ''Ey iman edenler! Ne alışverişin, ne bir dosttan yardım beklemenin, ne de bir kimseden şefaat ummanın mümkün olmadığı bir gün gelmeden önce, size nasip ettiğimiz şeylerden harcayın! Kâfirler, zalimlerin ta kendileridir.''

bakara suresi 255. ayet meali: ''Allah o İlâhtır ki Kendisinden başka ilâh yoktur. Haydır, kayyûmdur kendisini ne bir uyuklama, ne uyku tutamaz. Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. İzni olmadan huzurunda şefaat etmek kimin haddine? Yarattığı mahlûkların önünde ardında ne var, hepsini bilir. Mahlûklar ise O'nun dilediğinden başka, ilminden hiçbir şey kavrayamazlar. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri kaplamıştır. Gökleri ve yeri koruyup gözetmek O'na ağır gelmez, O öyle ulu, öyle büyüktür.''


sebe suresi 23.ayet meali: ''Allah'ın huzurunda, O'nun izin verdiğinden başkasının şefaati fayda vermez. Nihayet o kıyamet saati dehşetinden duydukları korku gelince: O dirilenler birbirlerine "Rabbimiz neye hükmetti?" diye sorarlar.Ötekiler: "Hak ve adalet neyi gerektiriyorsa o hükmü verdi." derler. "O, yüceler Yücesi, büyükler Büyüğüdür." ''


enbiya suresi 28.ayet meali: ''Allah onların yaptıklarını da yapacaklarını da, açıkladıklarını da gizlediklerini de bilir. Onlar, sadece Allah ın razı olduğu kimse hakkında şefaat ederler. O'na duydukları tazimden ötürü çekinir, titrerler.''


infitar/17: ''O din gününün, o hesap gününün ne olduğunu sen bilir misin ?''

infitar/18: ''Evet, bir daha söylüyorum: Din gününün ne olduğunu sen bilir misin ?''

infitar/19: ''O, kimsenin kimseye hiç fayda veremeyeceği bir gün!O gün, bütün hüküm ve yetki, yalnız Allah'ın!''



şefaat inancı iki türlüdür:

birincisi sapık şefaat inancı: gerisinde bir kuvvet ve nüfuz bulunan şefaat. bu tür şefaatte şefaat edenin kabul edilmesi zorunludur. bu anlamda bir kimseyi Allah katında şefaatçi kabul eden bir kişi , hiç şüphesiz şefaatçiyi ilah edinmiş ve onu Allah a ortak koşmuş olur.bu müşriklerin şefaat inancıdır ve kuranı kerim bunu kesin bir şekilde reddeder.

ikincisi doğru şefaat inancı: isteklerin içtenlikle ve alçak gönüllülükle arzolunduğu ancak şefaatin kabulünü zorunlu kılan hiç bir gücün bulunmadığı şefaat. bu Allah katında ve Allah ın izin vermesiyle peygamberlerin meleklerin ve salih kulların başkaları için yapabildikleri şefaattir. Allah böyle bir şefaat talebini dilerse kabul eder kabul etmeyi dilemezse de kabul etmez. enbiya suresi 28. ayetinden anlaşıldığı gibi onlar yalnız Allah ın razı olduğu kimselere şefaat edebilirler.

sonuç olarak ; şefaatin tamamı ALLAH (subhanehu ve teala) ya aittir ve önemli olan Allah ın rızası ve Allah ın şefaatidir. Rahman ın razı olmadığına hiç kimse şefaat edemez ve Allah şirk üzere öleni hiç bir şekilde affetmeyeceğini kuran da bildiriyor. Allah (c.c.) ın rızası da Kuranı kerime ve Rasulullah sav in sünnetine uymakla kazanılır.
 
Y Çevrimdışı

Yavuz_Selim

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Ebû Hureyre (radıyAllahu anh) şöyle anlatmaktadır:

“«En yakın akrabalarını uyar!»(Şuarâ , 214) âyeti nazil olunca Rasûlullah (sallAllâhu aleyhi ve sellem) ayağa kalktı ve şöyle buyurdu:

''Ey Kureyş topluluğu! –ya da buna benzer bir başka söz söyledi- kendinizi satın alın! Allah karşısında ben sizin için hiçbir şeye sahip değilim. Ey Abbas b. Abdulmuttalib, Allah karşısında ben senin için hiçbir şeye sahip değilim. Ey Allah rasûlünün halası Safiye, Allah karşısında senin için de hiçbir şeye sahip değilim. Ey Muhammed kızı Fâtıma, kendi malımdan dilediğini benden iste! Ama senin için de Allah karşısında herhangi bir şey yapamam.'' ''

sahih: Buhari , Müslim , Nesai , Ahmed
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Ferdiosman, geceleri mi kolluyorsun hayrola?

demişsin ki .

**************************
ABDULHAK;116912' Alıntı:
Rasûlullah (s.a.v.) hayattayken hiç kimse kendisine, "ahirette bana şefaat et" demediği
ABDULHAK;116912' Alıntı:
"Ya Rasulallah bana şefaat et, şefaat Ya Rasulallah
Allah affetsin ....
gibi onun vefatından sonra da hiçbir sahabe " dememiştir. Çünkü şefaat asıl itibariyle Allah'a aittir ve Allah'tan istenir.

FERDİOSMAN
Rasûlullah (s.a.v.) hayattayken sahabeden Enes (r.anh) ''Ey Allah'ın resülü bana kıyamet gününde şefaat edermisin ? demiştir.Peygamberimizde (sav) ''Allah izin verirse ederim'' buyurmuştur.

(Tirmiz bu hadisi sünende ''kıyametin özellikleri ''kitabının ''sırat hakkında varit olanlar ''babında zikretmiş ve ''Hasen'' kabul etmiştir.) Ne kadarda kolay o yok bu yok demek hayret)

ABDULHAK;116912' Alıntı:
Tevhid akidesini benimseyen muvahhidler "ŞEFAAT YA RASULULLAH" sözünü söylemezler.

Düşünme yeteneği ve zeka bir arada olmayınca maazallah hatalı cümlelerle duada bulunabilir insan.

Bak biraz pratik yapalım da beynine oksijen gitsin . Denilen :

"Rasûlullah (s.a.v.) hayattayken hiç kimse kendisine, "ahirette bana şefaat et" gibi net , kesin olunabilirlik; şefaatin tümü Allah'tan gibi anlam içeren bir cümle ile istekte bulunmamışlardır .

Rasulullah (s.a.v.) vefatından sonra: Ya Rasulallah bana şefaat et, şefaat Ya Rasulallah diye duada(istekte) bulunmamışlardır.

Altı çizgilendirilmiş Rasulullah (s.a.v.) şefaatini isteyen cümlelerin kipleri "kesin olunabilirlik, ve şefaatin tamamı Rasulullahtan" gibi hatalı söylenmiştir. Halbuki biraz sonra göreceğimiz gibi; Rasulullah (s.a.v.) den "istek ve soru kipiyle şüphe ifade eden cümleyle sorulan soruya Rasulullahın verdiği cevap; Rasulullah'tan direkt ve kati imiş gibi istemenin batıl olduğunu, Rasulullah s.a.v. hayatta iken kendisinden ricada, istekte bulunulabileceğini fakat vefatından sonra ise; hayattayken bile dediği "Allah izin verirse" dediği gibi direkt Allah (c.c.)dan istenmelidir.

Sahabenin, Rasulullah (s.a.v.) hayattayken Şefaat isteme şekli : Enes (r.anh) ''Ey Allah'ın rasulu bana kıyamet gününde şefaat edermisin ? demiştir.

Rasulullah (s.a.v.)in, kendisinin hayatta iken; ahirette şefaat etmesini isteyen Sahabeye: ''Allah izin verirse ederim''

Gördüğümüz gibi ashab , akideyi bildiğinden Rasulullah vefat etttikten sonra türbesine gidip, ya da ezan-ı şerifi duyduğunda "şefaat ya Rasulullah" gibi gibi batıl sözleri söylememiştir. Hayatta iken söylerken de ricada, aksi olma ihtimalinin de olduğunu bilerek soru ile ricada bulunuyor.


O halde Rrasulullah s.a.v.in şefaati için duamız :
"Ya Rabbim (Allah'ım) , bana Rasulullah s.a.v. in şefaatini nasib eyle"

****

Şefaat yetkisi ancak Allah’a aittir. Şefaat, sadece Allah’tan istenmelidir. Ölmüş kimseler isterse peygamber olsun, direkt olarak onlardan asla şefaat istenemez. “Yani, “şefaat yâ Rasûlallah” demek hem “şefaatin tamamının Allah’a ait olduğu âyetine, hem de “ancak Senden yardım isteriz” âyetine ters düşeceği için câiz değildir. Peygamber’den bile şefaat istemek câiz olmadığına göre, Allah’ın dostu olduğu zannedilen kimselerden şefaat talep etmek ya da böyle bir şeyi garanti gibi bilmek hiç mi hiç câiz olmaz.
“De ki: ‘Şefaatin tamamı Allah’a aittir.” Ancak, “Ey Allah’ım, Rasûlullah’ı bana şefaatçi eyle” diyerek Allah’a duâ edilebilir. Tirmizî’nin rivâyet ettiği bir hadiste peygamberimiz bir sahâbîye şefaatini istemesini şöyle öğretmiştir: “Allah’ım O’nu (Rasulullah’ı) hakkımda şefaatçi kıl.”
 
Y Çevrimdışı

Yavuz_Selim

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
O halde Rrasulullah s.a.v.in şefaati için duamız :
"Ya Rabbim (Allah'ım) , bana Rasulullah s.a.v. in şefaatini nasib eyle"

Peygamber efendimiz cehenneme giren günahkar müslümanlara, ALLAH (c.c.) izin verirse şefaat etmeyecek mi ?

Peygamber efendimiz cehenneme giren müslümanlara, ALLAH'ın izniyle şefaat edecekse ALLAH'tan peygamberin şefaatini istemek dolaylı yoldan ''Yarabbi beni cehenneme gönder sonra da Rasulullah'ın şefaatiyle beni cehennemden çıkart'' demek anlamına gelmez mi ?

Öyleyse neden ALLAH'tan peygamberin şefaatini istemek yerine ALLAH'tan ALLAH'ın rızasını ve ALLAH'ın şefaatini istemiyorsunuz ?
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Peygamber efendimiz cehenneme giren günahkar müslümanlara şefaat etmeyecek mi ?

Peygamber efendimiz cehenneme giren müslümanlara şefaat edecekse ALLAH'tan peygamberin şefaatini istemek dolaylı yoldan ''Yarabbi beni cehenneme gönder sonra da Rasulullah'ın şefaatiyle beni cehennemden çıkart'' demek anlamına gelmez mi ?

Neden ALLAH'tan peygamberin şefaatini istemek yerine ALLAH'tan ALLAH'ın rızasını ve ALLAH'ın şefaatini istemiyorsunuz ?

Düz mantıkla bakarsan bakarsan sadece Allah cc. dan cenneti istersin ama , Hadis usulu gözüyle bakıldığında alimler;
Hem Allah c.c.dan cenneti istiyor hemde ,
Sahabe (ehl-i sunnet) havf ve raca (korku ile ümit), arasında olmuş ,ve eğer ahirette sıkıntılı olursam Rabbim bana Peygamberin şefaatini nasib eylesin kurtulayım, ahiretteki durumum iyiyse de daha iyisi olması için peygamberim yardımcım olsun.

Rasulullah (s.a.v.) in "şefaati gunah-ı kebair (büyük günah) işleyen muslumanlar içindir" demeiş olması küçük günahkarlara şefaat edilmeyecek değil; bilakis özellikle büyük gunahlara şefaat edecektir diye anlaşılmalıdır.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
muvahhid müslüman;192138' Alıntı:
Peygamber efendimiz cehenneme giren günahkar müslümanlara, ALLAH (c.c.) izin verirse şefaat etmeyecek mi ?

Tabi ki edecektir. rasulullah s.a.v.in "Şefaatim büyük günah işleyenleredir" buyruğu ; özellikle bu gibi günahkar muslumanlar için


Peygamber efendimiz cehenneme giren müslümanlara, ALLAH'ın izniyle şefaat edecekse ALLAH'tan peygamberin şefaatini istemek dolaylı yoldan ''Yarabbi beni cehenneme gönder sonra da Rasulullah'ın şefaatiyle beni cehennemden çıkart'' demek anlamına gelmez mi ?

Dolaylı yoldan değil, hadis usulsuz yoluyla öyle anlaşılabilir. Fakat ilim ehli bilir ki; Rasulullah hem muslumanlardan şefaat etmesini istemiş , hemde benden sadece büyük günahkar muslumanlar şefaat istesin gibi bir ifadeyle kayıtlamamışsa; bu özellikle günahkar muslumanlar için daha çok şefaat edeceğim demek şeklinde anlaşılır.


O zaman neden ALLAH'tan peygamberin şefaatini istemek yerine ALLAH'tan ALLAH'ın rızasını ve ALLAH'ın şefaatini istemiyorsunuz ?
Allah cc. ya, Rasulullahın (s.a.v.) ahiretteki bir sıkıntılı durumumda bana şefaat etmesi için izin verirmisin diye dua etmesi de Allahın rızası ve sonuçta şefaatidir. Allah belli bir kişiye şefaati dilemese; Rasuluna da şefaat etmesini istetmeyecektir.
Ayrıca Rasulullah , benden şefaat isteyenler Allah c.c. dan cenneti istemesinler, Allaha başka dua etmesinler dememiştir. Kul ölene kadar Rabbinden cenneti ister ve buna rağmen ahirette şefaate ihtiyac duyabilir. bu sebeble Allahdan cenneti istese de , şefaat istemenin zararı yoktur. Çünkü "şefaatim büyük günah işleyenleredir" hadisi şerifi diğer muslumanlara lazım değil veya olunmayacak değildir.

Tabi ki edecektir. Rasulullah s.a.v.in "Şefaatim büyük günah işleyenleredir" buyruğu ; özellikle bu gibi günahkar muslumanlar için

2435- Enes (r.anh)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Şefaatim, ümmetimden büyük günah işleyenleredir.” (İbn Mâce, Zuhd: 37; Ebû Dâvûd, Edeb: 21)
žTirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen sahih garibdir.
Bu konuda Câbir’den de hadis rivâyet edilmiştir.


2436- Câbir b. Abdullah (r.anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Şefaatimden ummetimden büyük günah işleyen kimseleredir.”
Muhammed b. Ali diyor ki: Câbir bana şöyle dedi: Ey Muhammed büyük günah işlemeyen kimsenin şefaate ne ihtiyacı vardır?(İbn Mâce, Zuhd: 37; Ebû Dâvûd, Edeb: 21)
žTirmizî: Bu hadis Cafer b. Muhammed rivâyeti olarak garibdir.


Dolaylı yoldan değil, hadis usulsuz yoluyla öyle anlaşılabilir. Fakat ilim ehli bilir ki; Rasulullah hem muslumanlardan şefaat etmesini istemiş , hemde benden sadece büyük günahkar muslumanlar şefaat istesin gibi bir ifadeyle kayıtlamamışsa; bu özellikle günahkar muslumanlar için daha çok şefaat edeceğim demek şeklinde anlaşılır.


2441- Avf b. Mâlik el Eşcaî (r.anh)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
Rabbimin katından bir melek bana geldi ve beni ümmetimin yarısını Cennete sokmak ile şefaat yetkisi arasında serbest bıraktı da ben şefaat etmeyi seçtim. Bu şefaat de Allah’a ortak koşmadan ölenleredir.” (İbn Mâce, Zuhd: 38)


Allah cc. ya, Rasulullahın (s.a.v.) ahiratteki bir sıkıntılı durumumda bana şefaat etmesi için izin verirmisin diye dua etmesi de Allahın rızası ve sonuçta şefaatidir. Allah belli bir kişiye şefaati dilemese; Rasuluna da şefaat etmesini istetmeyecektir.

Ayrıca Rasulullah, benden şefaat isteyenler Allah c.c. dan cenneti istemesinler, Allaha başka dua etmesinler dememiştir. Kul ölene kadar Rabbinden cenneti ister ve buna rağmen ahirette şefaate ihtiyac duyabilir. bu sebeble Allahdan cenneti istese de, şefaat istemenin zararı yoktur. Çünkü "şefaatim büyük günah işleyenleredir" hadisi şerifi diğer muslumanlara lazım değil veya olunmayacak değildir.
 
S Çevrimdışı

suyunrenqi06

Üye
İslam-TR Üyesi
Selamün Aleyküm bende anlamıyorum adamlara ayetlerle açıklama yapıyorsunuz (ALLAH C.C)AYETLERİYLE oturup ayetleri düşünecekleri yerde neyse abilerim ben sizleri ALLAH C.C emanet ediyorum emin olun yazmayan çoktur ama biz sizlerden ALLAHC.C izni ve inayetiyle çook yararlanıyoruz ALLAH C.C yolunuzu sıratmüstakim son nefesinizi imanla kabre girme etsin inş her daim hakla batılı ayırt eden feraset nasip etsin inş herşey için tşk ederim :)
PEYGAMBERİMİZİN ŞEFAATİNİ BİZEDE NASİP EYLE YARABBİM DEMEK ÇOKMU ZOR BİLMİYORUM ,ANLAYAMIYORUM. ........
 
Üst Ana Sayfa Alt