Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Şehid Seyyid Kutub: ÇARPIK ANLAYIŞ

N Çevrimdışı

Necmettin

Üye
İslam-TR Üyesi
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]ÇARPIK ANLAYIŞ
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Gerek Kur'an-ı Kerim'de ve gerekse peygamberin hadisinde "İyiliği emir ve kötülükten sakındırma" konusunda söylenen hükümlerin tamamı müslüman bir toplumda yaşayan bir Müslüman'ın üzerine düşen yükümlülüklerinden bahsetmektedir. Başlangıçta Allah'ın hükümlerini kabul eden ondan sonra da bazı zamanlar her ne kadar idari zulüm ve günahlar toplumda yayılmış olsa da Allah'ın şeriatının hükmüne razı olan bir toplumda yaşayan bir Müslüman'ın yükümlülüklerinden söz etmektedir. Bunun içindir ki Resulullah'ın (s.a.s) "Cihadın en faziletlisi zalim bir devlet adamına karşı söylenen hak sözdür" hadisinde de "İmam" kelimesine rastlıyoruz. Bir kişinin "İmam" olabilmesi için başlangıçta Allah'ın hakimiyetini ve O'nun kanunlarının hükümlerini kabul etmesi gerekir. Allah'ın kanunlarıyla hükmetmeyen kişiye "İmam" denemez. Böylelerinden söz ederken Allah şöyle buyuruyor: "Allah'ın indirdikleriyle hükmetmeyenler ise kafirlerin ta kendileridir." Allah'ın kanunlarıyla hükmedilmeyen toplumlara gelince; bu tip toplumlarda yasaklanması gereken kötülük -ki bütün kötülükler bu kötülükten doğmaktadır- Allah'a uluhiyetini bırakıp O'nun kanunlarını hayattan kovmaktır. İşte kökü ta derinlere kadar inen bu büyük kötülüğe karşı her Müslüman'ın bu büyük kötülüğün bir kolu, bir dalı ve ona bağlı bir parçası olan küçük kötülükleri yasaklamaya girişmeden önce bütün kuvvetini bu noktaya toplaması şarttır.
Boşu boşuna çaba harcamak şüphesiz ki gereksiz ve manasızdır. Hayırlı ve salih kimselerin karakterleri gereği bahsettiğimiz o ilk kötülükten nefret eden küçük kötülüklere karşı koymak için harcayacak enerjisi yoktur. O ilk kötülük Allah'a karşı gelme küstahlığını göstermek uluhiyetin özelliklerini şahıslara vermek ve Allah'ın kanunlarını hayattan atarak O'nun uluhiyetini yok etme kötülüğüdür.
Bu ilk kötülüğün zorunlu sonuçlarından ve tartışmaya imkan bırakmayacak şekilde acı ürünlerinden biri olan küçük kötülüklere karşı koyarak boşu boşuna enerji kaybetmenin bir manası yoktur. Ki bu lüzumsuzdur da.
[FONT=Arial, Helvetica, sans-serif]Ölçü Nedir?
Allah nizamının hakim olmadığı toplumlarda karşı konulan kötülükler konusunda hangi esaslara dayanarak insanları muhakeme edebiliriz? Onlara yaptıkları bir işten dolayı "Bu kötüdür sakın yapmayın" diyebilmemiz için yaptıkları şeyleri hangi ölçüte göre değerlendireceğiz? Siz ona "Bu yaptığın kötülüktür" dediğiniz zaman başka birileri de "Hayır bu kötülük değildir. Eskiden bu hareketler kötü sayılabiliyordu. Ama dünya her gün değişmektedir. Toplum her zaman ilerlemektedir. Bunun için değer ölçüleri de değişmektedir" derler.
Öyleyse biz her işi ölçebileceğimiz sabit bir ölçüte sahip olmalıyız. Herkes tarafından kabul gören bir değer ölçüsüne sahip olmalıyız ki "İyiliği ve kötülüğü" ona göre ölçüp değerlendirebilelim. Durum böyle olunca bu değer ölçüsünü nereden alabileceğiz?
İnsanların kendi hüküm, örf, arzu ve hedeflerinden mi alacağız? Bütün bunlar, her zaman değişmektedir. Bir durum üzerinde sabit olduğu görülmemiştir. Öyleyse bunlara uyduğumuz takdirde kılavuzu bulunmayan bir okyanusta kayboluyoruz demektir. Bütün bunlardan sonra işe değer ölçüsünü yerleştirerek başlamamız gerekmektedir. Sabit olan bu değer ölçüsünün insanların arzu ve isteklerine göre de değişmemesi şarttır. Bu değişmez ölçü Allah'ın ölçüsüdür.
Fakat toplum daha ilk başta Allah'ın hakimiyetini kabul etmiyorsa ne yapabiliriz? Toplum Allah'ın kanunlarının hükmüne göre hareket etmiyorsa elimizden ne gelir? Hatta Allah nizamına çağıranlarla .alay ediliyor. Kötü karşılanıyor ve ağır zulümlerle karşılık görüyorsa bu durumda ne yapılabilir? Böyle bir toplumda hayatın çeşitli yönlerini kaplayan önemsiz ve değişik şeylerden ölçü ve değerlerin bulunmadığı, görüşlerin birbirleriyle çatıştığı konularda iyiliği emredip kötülükten sakındırmamızın gülünç ve boş bir çalışmadan, lüzumsuz bir enerji kaybından başka bir şey olur mu?
Hiç şüphe yok ki yapılacak ilk iş bir hüküm, bir ölçü, bir hakimiyet kaynağı ve çeşitli görüş ve arzuları, belirdiği zaman başvurulabilecek ortak bir yönde birleşmek, anlaşma sağlamaktır.
Değer Ölçüsü
İşte böyle bir ortamda ve zamanda en büyük "İyilik" olan Allah'ın hakimiyetini kabul etmek ve O'nun kanunlarına boyun eğerek yerine getirmektir. En büyük kötülük olan Allah'ın uluhiyetini inkar edip hayat için koyduğu kanunlarını terk etmekten sakındırmak lazımdır. Bir yapı; ancak temel atıldıktan sonra yapılabilir. Öyleyse dağınık olan enerjiler birleştirilmeli ve hepsi tek tek cepheye yığılmalıdır. Ve bu cephede tüm yapıların üzerine oturtulacağı temeli oluşturmaktır.
İnsan, bazen teferruata dair konularda (iyiliği emir ve kötülükten sakındırmada) enerji harcayan, iyiliği emir kötülükten sakındırma esası ile birlikte İslam toplumunun üzerine oturduğu temel yıkıldığı halde basit konular üzerinde çalışan safdil insanlara rastlıyor, zaman zaman onlara hayret ediyor ve zaman zaman da acıyor!
İktisadi hayatın tümünü faiz esası üzerine oturtan bir toplumda insanlara "haram yemeden" yasaklamanın ne manası vardır! Faizin hakim olduğu bir toplumda bütün mallar harama dönüşür ve bir tek kişi bile helal bir şeye sahip olamaz. Zira toplum düzeni ve iktisadi hayatı tümüyle Allah'ın kanunlarına dayanmamaktadır. Ve toplum Allah'ın kanunlarını hayattan uzaklaştırmakla Allah'ın uluhiyetini terk etmiş demektir.
Kanunları zinayı suç saymayan bir toplumda insanları "Fısk ve Fucur'dan yasaklamamızın manası nedir? Zorlama hallerinde bile Allah'ın kanunlarına göre cezalandırılmayan bir toplumda insanları kötülüklerden vazgeçirmek için çalışmak ne mana taşır? Çünkü o toplum, Allah'ın uluhiyetini terk etmiş demektir.
Bir toplumun kanunları içki içmeyi mubah kılarken, içki reklamları her tarafta dolaşıp dururken ve herkesin göz önünde sarhoş olup açıkça rezalet çıkarmadıktan sonra içkili birini cezalandırma yoluna gitmezken sizin insanları içkiden vazgeçirmenizin ne manası vardır? Açıkça rezalet çıkartanların bile Allah'ın kanunlarıyla cezalandırılmadığı bir yerde içkinin kötülüğü konusunda harcayacağınız gayretin ne önemi vardır? O toplum daha başta Allah'ın hakimiyetini kabul etmiyor demektir.
Allah'ın hakimiyetini kabul etmeyen dolayısıyla Allah'a ibadet etmeyen bir toplumda insanları dine küfretmekten sakındırmanın ne önemi vardır? Zaten o toplum bu durumuyla kendisini Allah'tan başka çeşitli Rabbler edinmiştir. O toplum için hüküm ve kanunu, düzen ve idareyi ve değer ölçüleri söz konusu Rabler koyar. Bundan dolayı küfreden de küfredilen de Allah'ın dininden değildir. Böylece her ikisi de ve o yolda bulunan toplum da tamamıyla kendilerine ölçü ve düzen koyanların dininde demektir. İşte karşı karşıya bulunduğumuz bütün bu durumlarda iyiliği emredip kötülükten sakındırmanın ne anlamı var. Bırakın küçük günahlardan sakındırmayı büyük günahlardan sakındırmanın ne manası var ki? En büyük günahlardan daha büyük olan günahtan sakındırılmamaktadır orada. Allah'ı inkar, Allah'ın kanunlarını hayattan uzaklaştırma günahı...
Görüldüğü gibi mesele bu saf kimselerin gayret ve enerjilerinin ötesinde çok daha büyük, çok daha geniş ve çok daha derindir. Bu gibi durumlarda ne kadar büyük olursa olsun hatta Allah'ın sınırı bile olsa teferruatlar peşinde koşmaya zaman yoktur. Allah'ın sınırı ilk önce Allah'ın hakimiyetinden başka bir hakimiyet tanımamakla başlar. Bu sınır kabul edilmedikten ve pratik bir gerçek olarak tek hüküm kaynağı olan Allah'ın kanunlarına göre değerlendirilip ortaya çıkarılmadıktan sonra teferruatla harcanarak tüm gayret ve çabalar boştur. Her türlü kötülükten önce enerji harcanması ve gayret gösterilmesi gereken bu büyük kötülüktür. Zira Resulullah ta öyle buyurmuyor mu? "Sizden biriniz bir kötülük görürse onu eliyle değiştirsin. Gücü yetmezse diliyle değiştirsin. Buna da gücü yetmezse kalbiyle değiştirsin. Bu ise imanın en zayıf noktasıdır."



 
eL_Muhacir Çevrimdışı

eL_Muhacir

İlimsiz Mucâhid, kâtil; Cihâdsız âlim, belâm olur
Frm. Yöneticisi
Yine döktürmüş maşaALLAH

RABBİM,kendisinden razı olsun amin
 
Üst Ana Sayfa Alt