H
Çevrimdışı
En güzel hamd ve senalar bizi yaratan ve hidayete erdiren Rabbimzedir. En güzel salat ve selamlar, o yüce Nebiye H.z Muhammed s.a.v üzerine olsun.
Bu küçük risalede, günümüzde birçok müslümanın, selefilik veya selefi denilince, kendilerini selefi diye adlandırmaları, sayılarının çok olması, aynı zamanda birçok okul, enstütü gibi birçok dernek ve müesseselere hatta bir devlete (Suudi Arabistan)sahip olduklarından ve kendilerini bu şekilde yani selefi diye tanıttıklarından dolayı ilk akla gelen selefi imajını, bunlar oluşturmaktadır. Müslümanların doğal olarak hakiki selefiler ile bu sahte selefileri birbirine karıştırmaktadırlar. Ve tabi ki Müslümanlar bu tür selefilerin gerçek manada selef akidesine sahip olmadıklarını anladıkları ve yaşantılarının belirli şeylerden ibaret olduğunu görünce, ister istemez selef anlayışından veya menhecinden uzaklaşmaya ve hakiki selefileri de bu grup selefilerle karıştırıp beğenmemeye ya da haklı olarak eleştirme yoluna başvuruyorlar. İnsanlar bu tür insanları selefiliğin temsilcileri olarak görmeye başlamışlardırlar. Oysa ki bu kısım selefiler hakikatte selefilikle pek alakası olmayan, klasik-telefi- selefi diye adlandırdığımız, selefiliği temsil ettiklerini zanneden insanlardır. Bunlar asla hakiki selefiğilik anlayışını temsil etmemektedirler. Bu grubu da Müslümanların arasında, genel olarak Suudi Arabistan(istisnalar mutlaka vardır elhamdülillah) temsil etmektedir. Oysa gerçeğin bundan ibaret olmadığını hep birlikte görmek için ve hakikatlerin ortaya çıkmasını için rabbimden muvaffakiyet dileyerek başlıyorum.
Selefilik, Kuran ve sünneti sahabe ve tabiin gibi anlayıp, yaşamak manasındadır. Yani ilk dönemde yaşamış Müslümanlara selef denir.Ve günümüzde bu anlayışa sahip olan insanlara da onlara nisbeten selefi denir.
Selef anlayışı bu ümmetin temel taşları ve esasıdır. Rabbimiz, birçoğunu cennetle müjdeledelemiştir. Rasulullahın (s.a.v) o güzide ashabıdır. Kuran ve Sünneti sahabe gibi anlayış ve yaşayış tarzıdır. Müslümanların takip etmesi gereken hakiki menhec bu menhecdir. Bu hak yol olan selef yoludur.
Selef anlayışı, Allah’ın kendilerinden razı olduğu bir topluluğun anlayışı olduğunu ayrıca fırkai naciye ve taifetül mansuraya intisab eden bir muvahhidin takip etmesi gereken yol olduğunu iyi bilmemiz gerekmektedir.
Fakat günümüzde bu selefilik diğer birçok kavram ve ıstılahlar gibi yanlış manalar kazandırılarak yukarda da anlatmaya çalıştığımız gibi Müslümanlara yanlış aktarılmakta veya yanlış insanlar bu menheci insanlara tanıtmaya çalıştıkları için yanlış ve olumsuz sonuçlar ortaya çıkmaktadır.
Nitekim bu yol günümüzde Müslümanların gözünde kötü, sanki uzaklaşılması veya düzeltilmesi gereken bir yol halini almıştır. İşte bunun içindir ki bu iki grup arasında ki yani gerçek hakiki selef anlayışına sahib olan Müslümanlar ile kendini selefi diye adlandıran fakat gerçekte selefilikle ilgisi olmayan Telefi ve klasik selefi dediğimizi bu gruhun arasındaki farklılıkları ortaya koymaya ve hangi grubun hak üzere ve hangi grubun batıl ile karışık bir yol üzere olduğunu sunmaya çalışacağım, gayret bizden muvaffakiyet Rabbimizdendir…
MEVCUD SELEFİLER GENEL OLARAK İKİ KISMA AYRILIRLAR:
1- (Hakiki Selefi) gerçek selefi.
2- (Taklidi Selefi) klasik selefi veya telefi
Bu iki anlayışında birbirinden farklı yönleri vardır. Aşağıda ilk olarak hakiki Selef anlayışına sahip olan ve hemen yanına da diğer - TELEFİ- veya klasik Selefi denilen güruhun anlayışını ortaya koymaya çalışacağım. Bunları kısaca şöylece sıralayabiliriz.
1.
- Hakiki selef anlayışına göre iman – kalbin tasdiki, dilin ikrarı ve azaların amelidir. Yani iman tasdik, ikrar ve ameldir. Bu nedenledir ki bir Müslüman kendisini küfre sokan bir söz, inanç veya amelle İslam’dan çıkabilir.
- Telefi anlayışına göre ise: imanın tarifi bazıları tarafından yukarda ki gibi yapılasa dahi, tatbikte böyle değildir. Ayrıca bazıları da imanı sadece tasdik ve ikrar olarak tarif ederler. Dolayısıyla kişinin İslam’dan çıkmasını kalbi ile helal görmesi şartı getirirler. Yani bir kimse küfre götüren bir amel işlese dahi kalbi ile bu yapmış olduğu amel veya sözü helal görmediği müddetçe kafir olmaz demektedirler. Ve bu anlayışlarıyla da Mürcie fırkasından pek farkları kalmaz.
2.
- Hakiki selef anlayışında, Kişi tevhidini gerçekleştirdikten sonra, Allah’ın kanunlarının tatbik edilmesi için, İslami bir devletin yeryüzünde hakim kılınması ve yer yüzünde küfrün ortadan kalkması için takip ettiği metod, ıslah(İslam anlayışının selef akidesine göre düzeltilmesi), terbiye(Müslüman fertlerinin, İslam anlayışına, selef akidesine göre yetiştirilmesi), tasfiye(selef akidesine ters düşen inanç ve fikirlerin atılması ve öze dönüş), tanzim(islami bir disiplin ve düzenli bir örgütlenme), hazırlık(İslami bir devlet için gereken bütün alt yapı hazırlıkları) ve vakti geldiğinde cihad ile olacağına inanırlar.
- Telefi anlayışına göre ise: terbiye ve tasfiyenin yani Müslümanların asıl orijinal akide olan, selef akidesine dönmelerinin gerekliliğine ve terbiyenin yani fertlerin İslam terbiyesi ile ahlaklandırılmaları ile İslam devletinin kendiliğinden kurulacağına inanırlar.
3.
- Hakiki selef anlayışında, İslami bir devletin yeryüzünde ikame edilmesi ve Allah’ın kanunlarının geçerli kılınması için yapılacak hazırlıkları yerine getirecek, taifetül- mansura ve Fırka-i Naciye özelliklerine sahip olan bir cemaatin bulunması gerekmektedir.
- Telefi anlayışına göre ise: islami bir devlet kurmak için böyle bir cemaatin olması genel olarak bidat olarak görülmektedir. Ayrıca bütün günümüzde ki cemaatler, gerektiği gibi bir cemaat olmadıkları için bidat işlemektedirler. İslami bir toplumun olması ve oluşturulması, islami bir devletin kurulması için yeterlidir demektedirler.
4.
- Hakiki selef anlayışında, İslamiyet kemaliyet dinidir. Müslüman kınayıcının kınamasından korkmaz, İslamı bütün yönleriyle anlatılması ve yaşanması gerektiğine inanır. Yani ubudiyet, rububiyet, esma ve sıfatlarda tevhid, ibadet, ahlak, terbiye, siyaset ve cihad gibi, islamın tümünden bahsetmeye ve yaşamaya çalışırlar.
- Telefi anlayışına göre ise:Genel olarak bu tüp insanların yapmış oldukları zahiri meseleler ve suya sabuna dokunulmayan namaz, abdest ve kabirlerdeki bidatler vs. pantolon ve sakal gibi şeylerle uğraşırlar. Hakimiyet ve Tevhidi bozucu unsurlara veya yöneticilerin durumuyla pek ilgilenmezler.
5.
- Hakiki selef anlayışında, Tevhid gerçekleştirildikten sonra Müslümanları islamı bir devlete kavuşturacak yegane vesilenin, cihada hazırlık, şartlar ve hazırlık tamamlandıktan sonra cihada kalkılmasıdır. Bu nedenledir ki yer yüzünde cihad meydanlarında savaşan erlere destek olmak ve onları desteklemek farzdır, onlar Allahın dinini müdafa etmekte ve kelimetullahı yeryüzünde hakim kılmaya çalışmaktadırlar.
- Telefi anlayışına göre ise: Zulme, küfre ve isyana karşı ,cihadı bir düşünce yanlıştır. Müslümanların terbiye ve tasfiye ile uğraşmaları gerekmektedir.
6.
- Hakiki selef anlayışında, yöneticilerin İslam’dan çıkmaları, inanç, söz ya da amelle ile olur. Eğer yöneticiler İslam’dan çıkmışlar iseler , Müslümanların onların indirilmeleri ve savaşılası gerekmektedir. Ve bu düşünce ile zalim ve hain yöneticilere baş kaldıranların desteklenmeleri farzdır.
- Telefi anlayışına göre ise: Bir kimse söz, inanç ve amelle islamdan ancak helal gördüğü zaman çıkar. Dolayısıyla günümüz yöneticileri yapmış oldukları şeyleri helal görüyoruz demedikleri müddetçe müslümandırlar. Bunun içindir ki yöneticilere karşı ayaklanmış ve baş kaldırmış cihad eden Müslümanlara havariç, fitneci ve terörist demektedirler.
7.
- Hakiki selef anlayışında, Mübarek Suudi Arabistan topraklarına, kendi rejimini ve koltuğunu korumak için kafir Amerikan askerlerini, hicaz topraklarına davet etmek, kişinin küfür için yeterlidir. Dolayısıyla böyle bir yöneticinin meşruiyeti kalmamış ve ona karşı çıkılması gerekmektedir.
- Telefi anlayışına göre ise: böyle bir durum yukarda da dediğimiz gibi kişi bu yapmış olduğu şeyi helal görmediği müddetçe İslam’dan çıkartmaz ve meşru bir yöneticidir.
8.
- Hakiki selef anlayışında, herhangi bir kimse eğer Müslümanlarla mücadele etmek için uluslar arası anlaşmalara imza atar ise bu kafirdir. Bu kimse ister devlet başkanı yada cumhurbaşkanı olsun.
- Telefi anlayışına göre ise: Bu tür uluslar arası anlaşmalar gereklidir. Çünkü ülke güvenliğini tehdit etmekte ve huzura darbe vurmaktadır.
9.
- Hakiki selef anlayışında, İslama savaş açmış, Müslümanları terörist ilan eden ve bütün gücü ile islamla savaşan(Suudi Arabistanın, A.B.D den yardım alması) bir devletten yardım almak kişinin küfrü için yeterlidir.
- Telefi anlayışına göre ise: bir devletin güvenliğini tehdit eden ve diğer saldırgan güçlere karşı böyle bir yardım alınması caizdir ve hatta gereklidir.
10.
- Hakiki selef anlayışında, her insan hata yapabilir ve bu nedenledir ki her bir insanın sözü kuran ve sünnete uyduğu müddetçe alınabilir ve uymazsa alınmaz. İslam da taassubiyet yoktur. Peygamberlerden hariç kişiler masum değildir hata yapabilirler.
- Telefi anlayışına göre ise: herkesin hata yapabileceğini bunlarda kabul ederler fakat bu konuda tatbike gelince başkalarını eleştirdikleri konuda kendileri hataya düşerler ve belirli şeyhlerin(Albani-Useymin-Bin baz-Fevzan) kitaplarına ve fetvalarına taassup ederler ve bazen de kuran ve sünnetin önüne geçirirler.
11.
- Hakiki selef anlayışında, Şirk ve küfür kanunlarının konulduğu , Allah’ın kanunlarının değiştirildiği meclis ve parlamentolara girmek caiz değildir.
- Telefi anlayışına göre ise: bazılarına göre bu tür meclis ve parlamentolara girmek caizdir.
Sonuç: Ümit ederim ki, Hakikik Selefi anlayışının diğer sahte selefi anlayışına sahip olduklarını iddia eden Telefi anlayışından farklı olduğu anlaşılmıştır.
Rabbim bizlere hakkı hak, batılıda batıl göster …Amin
Ebu Cendel El-Afgani
Bu küçük risalede, günümüzde birçok müslümanın, selefilik veya selefi denilince, kendilerini selefi diye adlandırmaları, sayılarının çok olması, aynı zamanda birçok okul, enstütü gibi birçok dernek ve müesseselere hatta bir devlete (Suudi Arabistan)sahip olduklarından ve kendilerini bu şekilde yani selefi diye tanıttıklarından dolayı ilk akla gelen selefi imajını, bunlar oluşturmaktadır. Müslümanların doğal olarak hakiki selefiler ile bu sahte selefileri birbirine karıştırmaktadırlar. Ve tabi ki Müslümanlar bu tür selefilerin gerçek manada selef akidesine sahip olmadıklarını anladıkları ve yaşantılarının belirli şeylerden ibaret olduğunu görünce, ister istemez selef anlayışından veya menhecinden uzaklaşmaya ve hakiki selefileri de bu grup selefilerle karıştırıp beğenmemeye ya da haklı olarak eleştirme yoluna başvuruyorlar. İnsanlar bu tür insanları selefiliğin temsilcileri olarak görmeye başlamışlardırlar. Oysa ki bu kısım selefiler hakikatte selefilikle pek alakası olmayan, klasik-telefi- selefi diye adlandırdığımız, selefiliği temsil ettiklerini zanneden insanlardır. Bunlar asla hakiki selefiğilik anlayışını temsil etmemektedirler. Bu grubu da Müslümanların arasında, genel olarak Suudi Arabistan(istisnalar mutlaka vardır elhamdülillah) temsil etmektedir. Oysa gerçeğin bundan ibaret olmadığını hep birlikte görmek için ve hakikatlerin ortaya çıkmasını için rabbimden muvaffakiyet dileyerek başlıyorum.
Selefilik, Kuran ve sünneti sahabe ve tabiin gibi anlayıp, yaşamak manasındadır. Yani ilk dönemde yaşamış Müslümanlara selef denir.Ve günümüzde bu anlayışa sahip olan insanlara da onlara nisbeten selefi denir.
Selef anlayışı bu ümmetin temel taşları ve esasıdır. Rabbimiz, birçoğunu cennetle müjdeledelemiştir. Rasulullahın (s.a.v) o güzide ashabıdır. Kuran ve Sünneti sahabe gibi anlayış ve yaşayış tarzıdır. Müslümanların takip etmesi gereken hakiki menhec bu menhecdir. Bu hak yol olan selef yoludur.
Selef anlayışı, Allah’ın kendilerinden razı olduğu bir topluluğun anlayışı olduğunu ayrıca fırkai naciye ve taifetül mansuraya intisab eden bir muvahhidin takip etmesi gereken yol olduğunu iyi bilmemiz gerekmektedir.
Fakat günümüzde bu selefilik diğer birçok kavram ve ıstılahlar gibi yanlış manalar kazandırılarak yukarda da anlatmaya çalıştığımız gibi Müslümanlara yanlış aktarılmakta veya yanlış insanlar bu menheci insanlara tanıtmaya çalıştıkları için yanlış ve olumsuz sonuçlar ortaya çıkmaktadır.
Nitekim bu yol günümüzde Müslümanların gözünde kötü, sanki uzaklaşılması veya düzeltilmesi gereken bir yol halini almıştır. İşte bunun içindir ki bu iki grup arasında ki yani gerçek hakiki selef anlayışına sahib olan Müslümanlar ile kendini selefi diye adlandıran fakat gerçekte selefilikle ilgisi olmayan Telefi ve klasik selefi dediğimizi bu gruhun arasındaki farklılıkları ortaya koymaya ve hangi grubun hak üzere ve hangi grubun batıl ile karışık bir yol üzere olduğunu sunmaya çalışacağım, gayret bizden muvaffakiyet Rabbimizdendir…
MEVCUD SELEFİLER GENEL OLARAK İKİ KISMA AYRILIRLAR:
1- (Hakiki Selefi) gerçek selefi.
2- (Taklidi Selefi) klasik selefi veya telefi
Bu iki anlayışında birbirinden farklı yönleri vardır. Aşağıda ilk olarak hakiki Selef anlayışına sahip olan ve hemen yanına da diğer - TELEFİ- veya klasik Selefi denilen güruhun anlayışını ortaya koymaya çalışacağım. Bunları kısaca şöylece sıralayabiliriz.
1.
- Hakiki selef anlayışına göre iman – kalbin tasdiki, dilin ikrarı ve azaların amelidir. Yani iman tasdik, ikrar ve ameldir. Bu nedenledir ki bir Müslüman kendisini küfre sokan bir söz, inanç veya amelle İslam’dan çıkabilir.
- Telefi anlayışına göre ise: imanın tarifi bazıları tarafından yukarda ki gibi yapılasa dahi, tatbikte böyle değildir. Ayrıca bazıları da imanı sadece tasdik ve ikrar olarak tarif ederler. Dolayısıyla kişinin İslam’dan çıkmasını kalbi ile helal görmesi şartı getirirler. Yani bir kimse küfre götüren bir amel işlese dahi kalbi ile bu yapmış olduğu amel veya sözü helal görmediği müddetçe kafir olmaz demektedirler. Ve bu anlayışlarıyla da Mürcie fırkasından pek farkları kalmaz.
2.
- Hakiki selef anlayışında, Kişi tevhidini gerçekleştirdikten sonra, Allah’ın kanunlarının tatbik edilmesi için, İslami bir devletin yeryüzünde hakim kılınması ve yer yüzünde küfrün ortadan kalkması için takip ettiği metod, ıslah(İslam anlayışının selef akidesine göre düzeltilmesi), terbiye(Müslüman fertlerinin, İslam anlayışına, selef akidesine göre yetiştirilmesi), tasfiye(selef akidesine ters düşen inanç ve fikirlerin atılması ve öze dönüş), tanzim(islami bir disiplin ve düzenli bir örgütlenme), hazırlık(İslami bir devlet için gereken bütün alt yapı hazırlıkları) ve vakti geldiğinde cihad ile olacağına inanırlar.
- Telefi anlayışına göre ise: terbiye ve tasfiyenin yani Müslümanların asıl orijinal akide olan, selef akidesine dönmelerinin gerekliliğine ve terbiyenin yani fertlerin İslam terbiyesi ile ahlaklandırılmaları ile İslam devletinin kendiliğinden kurulacağına inanırlar.
3.
- Hakiki selef anlayışında, İslami bir devletin yeryüzünde ikame edilmesi ve Allah’ın kanunlarının geçerli kılınması için yapılacak hazırlıkları yerine getirecek, taifetül- mansura ve Fırka-i Naciye özelliklerine sahip olan bir cemaatin bulunması gerekmektedir.
- Telefi anlayışına göre ise: islami bir devlet kurmak için böyle bir cemaatin olması genel olarak bidat olarak görülmektedir. Ayrıca bütün günümüzde ki cemaatler, gerektiği gibi bir cemaat olmadıkları için bidat işlemektedirler. İslami bir toplumun olması ve oluşturulması, islami bir devletin kurulması için yeterlidir demektedirler.
4.
- Hakiki selef anlayışında, İslamiyet kemaliyet dinidir. Müslüman kınayıcının kınamasından korkmaz, İslamı bütün yönleriyle anlatılması ve yaşanması gerektiğine inanır. Yani ubudiyet, rububiyet, esma ve sıfatlarda tevhid, ibadet, ahlak, terbiye, siyaset ve cihad gibi, islamın tümünden bahsetmeye ve yaşamaya çalışırlar.
- Telefi anlayışına göre ise:Genel olarak bu tüp insanların yapmış oldukları zahiri meseleler ve suya sabuna dokunulmayan namaz, abdest ve kabirlerdeki bidatler vs. pantolon ve sakal gibi şeylerle uğraşırlar. Hakimiyet ve Tevhidi bozucu unsurlara veya yöneticilerin durumuyla pek ilgilenmezler.
5.
- Hakiki selef anlayışında, Tevhid gerçekleştirildikten sonra Müslümanları islamı bir devlete kavuşturacak yegane vesilenin, cihada hazırlık, şartlar ve hazırlık tamamlandıktan sonra cihada kalkılmasıdır. Bu nedenledir ki yer yüzünde cihad meydanlarında savaşan erlere destek olmak ve onları desteklemek farzdır, onlar Allahın dinini müdafa etmekte ve kelimetullahı yeryüzünde hakim kılmaya çalışmaktadırlar.
- Telefi anlayışına göre ise: Zulme, küfre ve isyana karşı ,cihadı bir düşünce yanlıştır. Müslümanların terbiye ve tasfiye ile uğraşmaları gerekmektedir.
6.
- Hakiki selef anlayışında, yöneticilerin İslam’dan çıkmaları, inanç, söz ya da amelle ile olur. Eğer yöneticiler İslam’dan çıkmışlar iseler , Müslümanların onların indirilmeleri ve savaşılası gerekmektedir. Ve bu düşünce ile zalim ve hain yöneticilere baş kaldıranların desteklenmeleri farzdır.
- Telefi anlayışına göre ise: Bir kimse söz, inanç ve amelle islamdan ancak helal gördüğü zaman çıkar. Dolayısıyla günümüz yöneticileri yapmış oldukları şeyleri helal görüyoruz demedikleri müddetçe müslümandırlar. Bunun içindir ki yöneticilere karşı ayaklanmış ve baş kaldırmış cihad eden Müslümanlara havariç, fitneci ve terörist demektedirler.
7.
- Hakiki selef anlayışında, Mübarek Suudi Arabistan topraklarına, kendi rejimini ve koltuğunu korumak için kafir Amerikan askerlerini, hicaz topraklarına davet etmek, kişinin küfür için yeterlidir. Dolayısıyla böyle bir yöneticinin meşruiyeti kalmamış ve ona karşı çıkılması gerekmektedir.
- Telefi anlayışına göre ise: böyle bir durum yukarda da dediğimiz gibi kişi bu yapmış olduğu şeyi helal görmediği müddetçe İslam’dan çıkartmaz ve meşru bir yöneticidir.
8.
- Hakiki selef anlayışında, herhangi bir kimse eğer Müslümanlarla mücadele etmek için uluslar arası anlaşmalara imza atar ise bu kafirdir. Bu kimse ister devlet başkanı yada cumhurbaşkanı olsun.
- Telefi anlayışına göre ise: Bu tür uluslar arası anlaşmalar gereklidir. Çünkü ülke güvenliğini tehdit etmekte ve huzura darbe vurmaktadır.
9.
- Hakiki selef anlayışında, İslama savaş açmış, Müslümanları terörist ilan eden ve bütün gücü ile islamla savaşan(Suudi Arabistanın, A.B.D den yardım alması) bir devletten yardım almak kişinin küfrü için yeterlidir.
- Telefi anlayışına göre ise: bir devletin güvenliğini tehdit eden ve diğer saldırgan güçlere karşı böyle bir yardım alınması caizdir ve hatta gereklidir.
10.
- Hakiki selef anlayışında, her insan hata yapabilir ve bu nedenledir ki her bir insanın sözü kuran ve sünnete uyduğu müddetçe alınabilir ve uymazsa alınmaz. İslam da taassubiyet yoktur. Peygamberlerden hariç kişiler masum değildir hata yapabilirler.
- Telefi anlayışına göre ise: herkesin hata yapabileceğini bunlarda kabul ederler fakat bu konuda tatbike gelince başkalarını eleştirdikleri konuda kendileri hataya düşerler ve belirli şeyhlerin(Albani-Useymin-Bin baz-Fevzan) kitaplarına ve fetvalarına taassup ederler ve bazen de kuran ve sünnetin önüne geçirirler.
11.
- Hakiki selef anlayışında, Şirk ve küfür kanunlarının konulduğu , Allah’ın kanunlarının değiştirildiği meclis ve parlamentolara girmek caiz değildir.
- Telefi anlayışına göre ise: bazılarına göre bu tür meclis ve parlamentolara girmek caizdir.
Sonuç: Ümit ederim ki, Hakikik Selefi anlayışının diğer sahte selefi anlayışına sahip olduklarını iddia eden Telefi anlayışından farklı olduğu anlaşılmıştır.
Rabbim bizlere hakkı hak, batılıda batıl göster …Amin
Ebu Cendel El-Afgani