Kardeşim aktardığın söz , aslen sapık şiaların Hz. Aişe'yi karalamak için çarptmalarından başka bir şey değildir. İşin aslı aşağıdadır :
"Onlardan istediğini bırakabilir, istediğini alabilirsin. Bırakmış olduklarından da arzu ettiğini almanda sana bir vebal yoktur. Bu, onların gözlerinin aydın olması, üzülmemeleri ve kendilerine verdiğin şeylere razı olmaları için daha elverişlidir. Allah, kalblerinizde olanı bilir. Allah; Alîm, Halim olandır." (Ahzab 51)
İmâm Ahmed İbn Hanbel der ki: Bize Muhammed îbn Bişr... Hz. Âişe'den nakletti ki; o kendilerini Hz. Peygambere hîbe eden kadınları kınamış. Bir kadın kendini mehirsiz birine sunmaktan haya etmez mi? demiş. Bunun üzerine Allah Azze ve Celle, "Onlardan istediğini bırakabilir istediğini alabilirsin. Bırakmış olduklarından da arzu ettiğini almanda sana bir vebal yoktur." âyetini inzal buyurmuş. Bunun üzerine Hz. Âişe demiş ki: "Bakıyorum da Rabbın senin arzuların doğrultusunda çabucak âyet indiriyor."
Daha önce Buhârî'nin bu hadîsi, Ebu Usâme kanalıyla Hişâm İbn Urve'den naklettiğini bildirmiştik. Bu da gösteriyor ki «Onlardan istediğini bırakabilirsin.» Yani sana kendilerini sunanlardan istediğini bırakır, istediğini kabul edersin. Bıraktıklarında da yine muhayyersin. İstersen dönüp tekrar onları alırsın . «Bırakmış olduklarından da arzu ettiğini almanda sana bir vebal yoktur.»
Âmir eş-Şa'bî der ki: «Onlardan istediğini bırakabilir, istediğini alabilirsin.» Bunlar, kendilerini Hz. Peygambere hîbe eden kadınlardır. Hz. Peygamber bunlardan bir kısmıyla evlenmiş bir kısmıyla da evlenmemiştir. Bunlar arasında Ummu Şureyk de bulunuyordu.
Başkalan da dediler ki: Allah Teâlâ'nın «Onlardan istediğini bırakabilir, istediğini alabilirsin.» kavlinden murâd şudur: Eşlerinden bir kısmını bırakıp bir kısmını almanda, bir kısmının gününü öne alıp bir kısmınınkini te'hîr etmende, dilediğinle birleşip dilediğinle birleşmemende sana bir vebal yoktur. îbn Abbâs, Mucâhid, Hasan, Katâde ve Ebu Rezîn ile Abdurrahmân İbn Zeyd İbn Eslem'den böyle rivayet edilmiştir. Hz. Peygamber buna rağmen günlerini eşleri arasında taksim ediyordu. Bunun için Şafiî fakîhlerinden bir grup ve başkaları günlerini eşleri arasında taksim etmenin Hz. Peygambere vâcîb olmadığını söylemişler ve delil olarak da bu âyet-i kerîme'yi göstermişlerdir.
Buhârî der ki: Bize Hibbân İbn Mûsâ... Hz. Âişe'den nakletti ki;
Rasulullah (s.a.v.) bu âyet nazil olduktan sonra günler konusunda eşlerinden izin istermiş. Ben Hz. Âişe'ye şöyle dedim: Siz ona ne derdiniz? Hz. Âişe dedi ki: Ben şöyle derdim: Eğer bu bana âit bir şeyse 'ey Allah'ın Rasulu, doğrusu başkasının bana tercih edilmesini istemem.' Bu hadîs de taksimin vâcib olmadığını göstermektedir. Hz. Âişe'nin birinci hadîsi de âyetin, kendisini peygambere takdîm edenler hakkında nazil olduğunu ifâde eder. Bunun için İbn Cerîr Taberî bu âyetin hem kendisini peygambere takdîm edenler, hem de peygamberin yanında bulunan hanımlar hakkında umumî olduğu görüşünü tercih eder. Buna göre peygamber muhayyerdir, isterse gününü taksîm eder, isterse taksim etmez. İbn Cerîr'in tercih ettiği bu görüş sağlam, kuvvetli ve hasendir. Ve bu görüş bütün hadîslerin arasını da birleştirmektedir. Bunun için Allah Teâlâ buyuruyor ki: «Bu, onların gözlerinin aydın olması, üzülmemeleri ve kendilerine verdiğin şeylere razı olmaları için daha elverişlidir.» Yani Allah Teâlâ'nın günlerini taksîm konusunda senin üzerinden zorluğu kaldırdığını, dilersen günlerini taksîm edeceğini, dilersen taksîm etmeyeceğini ve bu konuda senin için bir sorumluluk bulunmadığını, istediğini yapabileceğini onlar bilirlerse; ve sen, buna rağmen kendi isteğinle günlerini onlar arasında taksîm edersen ve onlar bunun bir zorunluluk nedeniyle olmadığını bilirlerse bundan dolayı sevinirler. Ve böylece birbirlerini müjdelerler. Bu konuda kendilerine iyi davrandığını anlarlar, aralarında günlerini taksîm edip eşit davrandığını, kendilerine insaf ve "-adaletle hükmettiğini kabul ederler.
«Allah kalblerinizde olanı bilir.» Eşlerinden bir kısmına karşı olan temayullerini bilir ki bunu defetmek imkânı yoktur. Nitekim İmâm Ahmed İbn Hanbel der ki: Bize Yezîd... Hz. Âişe'nin şöyle dediğini nakletti: Hz. Peygamber günlerini eşleri arasında taksîm eder ve adaletle davranırdı. Sonra da; "Allah'ım, benim sahip olduğum şeyde yaptığım iş budur. Benim sahip olamayıp ta Senin sahip olduğun şeyden dolayı beni kınama." Bu hadîsi dört Sunen sahibi, Hammâd îbn Seleme kanalıyla rivayet ederler, Ebu Dâvûd kınama sözünden sonra; yani kalb, ifâdesini de ekler ki onun hem isnadı sahîh, hem de râvîlerinin hepsi güvenilir kişilerdir. Bunun için Allah Teâlâ «Allah; Alîm, Halîm olandır.» buyuruyor. Sırların derinliklerini bilir ve ilminden dolayı iyi davranıp bağışlar. (Ebu’l-Fida İsmail İbn Kesir, Hadislerle Kur’an-ı Kerim Tefsiri, Çağrı Yayınları: 12/6566-6567)