Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Şiaların Çarpıttığı Hz. Aişe'nin (r.anha) Sözü

E Çevrimdışı

ehl-i iman

Üye
İslam-TR Üyesi
"Görüyorum Rabbin, senin tutkularını hiç ihmal etmiyor!" [Sahih-i Buhari, c. 6, s. 147 ve c. 7, s. 16; Sahih-i Müslim, c. 2, s. 1085, h. 1464] demişti.

"Ma era rabbeke illa yüsariu hevake" (Bkz. Buhari, e's-Sahih)

Ateistler bana bu hadisi getiriyorlar tam olarak aslının nasıl olduğunu bilmek isterim
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Kardeşim aktardığın söz , aslen sapık şiaların Hz. Aişe'yi karalamak için çarptmalarından başka bir şey değildir. İşin aslı aşağıdadır :

"Onlardan istediğini bırakabilir, istediğini alabilirsin. Bırakmış olduklarından da arzu ettiğini almanda sana bir vebal yoktur. Bu, onların gözlerinin aydın olması, üzülmemeleri ve kendilerine verdiğin şeylere razı olmaları için daha elverişlidir. Allah, kalblerinizde olanı bilir. Allah; Alîm, Halim olandır." (Ahzab 51)

İmâm Ahmed İbn Hanbel der ki: Bize Muhammed îbn Bişr... Hz. Âişe'den nakletti ki; o kendilerini Hz. Peygambere hîbe eden kadınları kınamış. Bir kadın kendini mehirsiz birine sunmaktan haya etmez mi? demiş. Bunun üzerine Allah Azze ve Celle, "Onlardan istediğini bırakabilir istediğini alabilirsin. Bırakmış olduklarından da arzu ettiğini almanda sana bir vebal yoktur." âyetini inzal buyurmuş. Bunun üzerine Hz. Âişe demiş ki: "Bakıyorum da Rabbın senin arzuların doğrultusunda çabucak âyet indiriyor."
Daha önce Buhârî'nin bu hadîsi, Ebu Usâme kanalıyla Hişâm İbn Urve'den naklettiğini bildirmiştik. Bu da gösteriyor ki «Onlardan istediğini bırakabilirsin.» Yani sana kendilerini sunanlardan istediğini bırakır, istediğini kabul edersin. Bıraktıklarında da yine muhayyersin. İstersen dönüp tekrar onları alırsın . «Bırakmış olduklarından da arzu ettiğini almanda sana bir vebal yoktur
Âmir eş-Şa'bî der ki: «Onlardan istediğini bırakabilir, istediğini alabilirsin.» Bunlar, kendilerini Hz. Peygambere hîbe eden kadınlardır. Hz. Peygamber bunlardan bir kısmıyla evlenmiş bir kısmıyla da evlenmemiştir. Bunlar arasında Ummu Şureyk de bulunuyordu.
Başkalan da dediler ki: Allah Teâlâ'nın «Onlardan istediğini bırakabilir, istediğini alabilirsin.» kavlinden murâd şudur: Eşlerinden bir kısmını bırakıp bir kısmını almanda, bir kısmının gününü öne alıp bir kısmınınkini te'hîr etmende, dilediğinle birleşip dilediğinle birleşmemende sana bir vebal yoktur. îbn Abbâs, Mucâhid, Hasan, Katâde ve Ebu Rezîn ile Abdurrahmân İbn Zeyd İbn Eslem'den böyle rivayet edilmiştir. Hz. Peygamber buna rağmen günlerini eşleri arasında taksim ediyordu. Bunun için Şafiî fakîhlerinden bir grup ve başkaları günlerini eşleri arasında taksim etmenin Hz. Peygambere vâcîb olmadığını söylemişler ve delil olarak da bu âyet-i kerîme'yi göstermişlerdir.


Buhârî der ki: Bize Hibbân İbn Mûsâ... Hz. Âişe'den nakletti ki;
Rasulullah (s.a.v.) bu âyet nazil olduktan sonra günler konusunda eşlerinden izin istermiş. Ben Hz. Âişe'ye şöyle dedim: Siz ona ne derdiniz? Hz. Âişe dedi ki: Ben şöyle derdim: Eğer bu bana âit bir şeyse 'ey Allah'ın Rasulu, doğrusu başkasının bana tercih edilmesini istemem.' Bu hadîs de taksimin vâcib olmadığını göstermektedir. Hz. Âişe'nin birinci hadîsi de âyetin, kendisini peygambere takdîm edenler hakkında nazil olduğunu ifâde eder. Bunun için İbn Cerîr Taberî bu âyetin hem kendisini peygambere takdîm edenler, hem de peygamberin yanında bulunan hanımlar hakkında umumî olduğu görüşünü tercih eder. Buna göre peygamber muhayyerdir, isterse gününü taksîm eder, isterse taksim etmez. İbn Cerîr'in tercih ettiği bu görüş sağlam, kuvvetli ve hasendir. Ve bu görüş bütün hadîslerin arasını da birleştirmektedir. Bunun için Allah Teâlâ buyuruyor ki: «Bu, onların gözlerinin aydın olması, üzülmemeleri ve kendilerine verdiğin şeylere razı olmaları için daha elverişlidir.» Yani Allah Teâlâ'nın günlerini taksîm konusunda senin üzerinden zorluğu kaldırdığını, dilersen günlerini taksîm edeceğini, dilersen taksîm etmeyeceğini ve bu konuda senin için bir sorumluluk bulunmadığını, istediğini yapabileceğini onlar bilirlerse; ve sen, buna rağmen kendi isteğinle günlerini onlar arasında taksîm edersen ve onlar bunun bir zorunluluk nedeniyle olmadığını bilirlerse bundan dolayı sevinirler. Ve böylece birbirlerini müjdelerler. Bu konuda kendilerine iyi davrandığını anlarlar, aralarında günlerini taksîm edip eşit davrandığını, kendilerine insaf ve "-adaletle hükmettiğini kabul ederler.

«Allah kalblerinizde olanı bilir.» Eşlerinden bir kısmına karşı olan temayullerini bilir ki bunu defetmek imkânı yoktur. Nitekim İmâm Ahmed İbn Hanbel der ki: Bize Yezîd... Hz. Âişe'nin şöyle dediğini nakletti: Hz. Peygamber günlerini eşleri arasında taksîm eder ve adaletle davranırdı. Sonra da; "Allah'ım, benim sahip olduğum şeyde yaptığım iş budur. Benim sahip olamayıp ta Senin sahip olduğun şeyden dolayı beni kınama." Bu hadîsi dört Sunen sahibi, Hammâd îbn Seleme kanalıyla rivayet ederler, Ebu Dâvûd kınama sözünden sonra; yani kalb, ifâdesini de ekler ki onun hem isnadı sahîh, hem de râvîlerinin hepsi güvenilir kişilerdir. Bunun için Allah Teâlâ «Allah; Alîm, Halîm olandır.» buyuruyor. Sırların derinliklerini bilir ve ilminden dolayı iyi davranıp bağışlar. (Ebu’l-Fida İsmail İbn Kesir, Hadislerle Kur’an-ı Kerim Tefsiri, Çağrı Yayınları: 12/6566-6567)
 
Y Çevrimdışı

yahya cuheyman

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Allah ilminizi arttırsın ve size firdevs cennetini versin inşeAllah amiin....

gercekten ilminizden dolayı imreniyorum size maşaAllah
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Estağfirullah kardeşim , kendimi ilimli görmüyorum. İlimli de değilim. Sadece aktarmaya çalışıyorum.
 
Y Çevrimdışı

yahya cuheyman

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
siz kendinizi ilimli görmeye bilirsiniz ama Allah razı olsun vesilenizle kardeşlerin çogu birçok akıllarına takılan konularda aydınlandılar ve bende bi iznillah

Rabbim ecrinizi kat kat versin inşeAllah.....
 
S Çevrimdışı

Slow and Sure

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Söz ateistlerden açılmışken yine ateistlerin üzerinde çokça durdukları bir sure var Ahzab Suresi
derler ki evlatlıkların hanımıyla evlenmek yasakken neden bu sureyle bu yasak kalktı ve Hz. Muhammed kendi evlatlığı olan Zeyd in karısını boşandıktan sonra kendisi evlendi ...
bu olayın aslı nedir böyle birşey yaşandı mı
Ahzab suresinin nuzul sebebi nedir ?
 
J Çevrimdışı

jihat fisabilillah

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Söz ateistlerden açılmışken yine ateistlerin üzerinde çokça durdukları bir sure var Ahzab Suresi
derler ki evlatlıkların hanımıyla evlenmek yasakken neden bu sureyle bu yasak kalktı ve Hz. Muhammed kendi evlatlığı olan Zeyd in karısını boşandıktan sonra kendisi evlendi ...
bu olayın aslı nedir böyle birşey yaşandı mı
Ahzab suresinin nuzul sebebi nedir ?


Bahsi geçen ayet ahzab 37 dir .Bu ayet ateistlere fayda sağlamaz aksine ateistler tuzağa düşer.Ateist derki sizin peygamberiniz evlatlığının hanımıyla evlenmek için ayet uydurmuş.Deriz ki madem Zeyneb Bint-i Cahş ile evlenme niyeti vardı o zaman onu evlatlığıyla evlendirmek için niye ayet uydursun.Bir önceki ayet ahzab 36 Zeyd b. Hârise ile Zeyneb Bint-i Cahş ın evlenmesi için inmıştir

Ahzab 36:Allah ve Resulü, herhangi bîr hususta hüküm verdiği zaman mümin bir erkeğin ve mümin bir kadının işlerinde başka yolu seçme haklan yoktur. Kim, Allaha ve Resulüne isyan ederse, şüphesiz ki o, açıkça sapılmıştır.

 
S Çevrimdışı

Slow and Sure

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Anlamadığım madem ki böyle de bir olay var peki neden Zeynep bin C. boşanıp Peygamberimizle evlendi ?
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Ahzab Suresi Tanımı:

Bu sûre, zihar ve evlatlık edinme ile ilgili hukukî düzenlemeler, Beni Kureyza ve Ahzab olayları ile ilgili harp hukuku, Rasulullah (s.a.v.)'ın hanımları ve evi, evlatlığı Zeyd bin Harise'nin boşadığı kadın ile evlenmesi, kafir ve münafıklara yönelik çeşitli hamleler içermektedir.
Kaynak aldığımız Kur'an-ı Kerim nüshasında bu sûre, nuzul sırasına göre Al-i Imran sûresinden sonra gelmektedir. Bu sıralama değişik nüzul sırası rivayetlerinde böyle zikredilmiştir. Ahzab sûresinin, tertib düzenine göre Nur sûresinden sonra indiğine dair değişik rivayetler de bulunmaktadır. Sûrenin iniş ortamı ve fasıllarının bir araya getirilmesi hususunda yapılan araştırma, ayetlerin değişik zamanlarda ve uzun aralıklarla indirildiğini; ancak daha sonra ayetlerin aralarının birleştirildiği düşüncesini desteklemektedir. Örneğin, sûrede Rasulullah (s.a.v.)'ın nikahlarını sözkonusu eden bölüm ve bu bölümün nuzul sebebi ile ilgili rivayetler, sürenin Nisa süresinden sonra indirildiğine delalet etmektedir.
Ahzab suresini tertib sıralamasında Al-i imran sûresinden sonraya yerleştirenlere göre bu sûre 4. süredir. Şöyle ki: Zihar ve evlatlık edinme ile ilgili adetleri kınayan sûrenin baş tarafı son kısmına nisbetle daha önce inmiştir. Bu konular ise bizim de tercih ettiğimiz gibi. Nebi (s.a.v.)'nin Zeyd'in boşadığı kadın ile evlenmesi hadisesi ile ilgilidir. Çünkü, rivayetlerde bu durumun erken husule gelmediğini ifade eden mânalar bulunmaktadır. Ayrıca, sûrenin, Enfal ve Nur sûrelerinden sonra indiğine dair rivayetleri geçerli kılacak nedenler bulunmamaktadır.
Her halukârda, Haşr sûresini Ahzab sûresinden önceye almamız daha uygun olmuştur. Zira, Ahzab ve Beni Kureyza hadiseleri Beni Nadir olayından hemen sonra vuku bulmuştur. Böylece, Peygamber tarihinin zaman sıralamasına riayet etmiş olmaktayız.
Ummu'l mu'minin Hz. Aişe'den şu rivayet nakledilmektedir: "Bu sûre iki yüz ayet olarak okunurdu. Fakat Osman'ın mushafları yazdığı andan itibaren ancak şu anki ayetleri okuyabildik."


Sure-i Celile öncelikle bazı ilahi gerçekleri beyan edip biz müminlerin dikkatini çekiyor.
Sure-i celilede, Zmar yapmanın hükmü, evlat edinmenin caiz olmadığı, Peygamber efendimizin hanımlarının müminlerin annelerinin sayıldığı, mirasçı olmaya kimlerin daha layık oldukları beyan ediliyor. Bundan sonra Hendek harbinin cereyanı anlatılıyor.
Bu savaş, Hicretin beşinci yılında meydana gelmiştir. Düşman gelip Medine'yi muhasara etmiş, müminler de şehrin etrafına Hende kazarak müdafa-ya geçmişlerdi. Müminlerin içinde bulunan münafık ve bozguncular, gelen düşman ordusu karşısında müminlerin maneviyatını bozmaya çalışmışlar ve bu hususta çok uğraşmışlardır. Fakat sonunda Allah teala müminlere yardım etmiş, müdafa hatlarını aşamayan düşman, dehşetle esen soğuk bir rüzgarın tesiriyle dağılıp gitmiş ve mağlup olmuştur. İşte Sure-i Celile "Ahzab" adını buradan almıştır.
Sure-i Celilede bundan sonra Peygamber efendimizin hanımlarına hitab ediliyor ve onların diğer kadınlar gibi olmadıkları, cahiliye kadınları gibi açılıp saçilmamaaln, namazı kılıp, zekatı verip Allaha ve peygamberine itaat etmeleri emrediliyor.
Peygamber efendimizin, evlatlığı Zeyd'den boşanan Hz. Zeyneb'le evlendiği beyan ediliyor. Böylece evlatlık ilişkinsinin şer'i bir hükmünün bulunmadığı, evlat edinilen kimselerin boşadıkları hanımlarla evlat edenlerin evlenebilecekleri hükme bağlanıyor.
Nikah akdedildikten sonra kendilerine dokunulmadan boşanan kadınların iddet bekleme mecburiyetlerinin bulunmadığı beyan ediliyor. Ve evlenmekte, Peygamber (s.a.v.)in, diğer müminlere göre bazı ayrıcalıkları bulunduğu açıklanıyor.
Mümin kadınların kimlere mahrem oldukları, dolayısıyla hangi erkeklere görünüp hangilerine görünemeyecekleri beyan ediliyor.
Peygamber (s.a.v.)in hanımları, kızlan ve diğer bütün mümin kadınların, evlerinden dışarı çıktıklarında, çarşaf vb. dış örtülerini üzerlerine almaları emrediliyor.
Peygamberimize kıyametin ne zaman kopacağının sorulduğu beyan ediliyor ve bunu, Allahtan başka hiçbir kimsenin bilemeyeceği haber veriliyor.
Emanetin, göklere, yere ve dağlara teklif edildiği fakat onlann bunu kabul etmedikleri, insanın ise bu emaneti kabul ettiği çünkü insanın çok zulumkâr ve çok cahil olduğu, yani aldığı bu emanetin ve yükün ona ne gibi mükellefiyetler getireceğini düşünmeden bu ağır yükü kabullendiği beyan ediliyor ve bunun neticesinde de munafık ve muşriklerin cezalandırılacakları, Allanın, tevbe edenleri ise affedeceği beyan edilerek Sure-i Celile sona eriyor.


***
Ahzab 4- "Allah, bir adamın göğsünde iki kalb yaratmadı. Allah (sen bana anamın sırtı gibisin) diyerek "Zıhar" yaptığınız karılarınızı analarınız kılmadı. Evlatlarınızı da (öz) oğullarınız yapmadı. Bunlar sizin ağzınıza gelen (boş) sözlerinizdir. Allah "Hakkı" söyler. Doğru yolu o gösterir."

Cahiliyye devrinde, başkasının çocuğunu küçükken alıp büyüten, o çocuğun öz oğlu gibi bilinir, mahremiyet ve nikah konularında öz oğlu gibi davranılınırdı. Halbuki bu durum İslam'a aykırı idi.

Peygamber efendimizin yanında büyüyen, Zeyd b. Harise de Peygamberimize nisbet ediliyor ve kendisine "Muhammed'in oğlu." deniyordu. Bu âyet nazil olduktan sonra artık böyle söylenmesi yasaklandı. Daha sonra da izah edileceği gibi Rasulullah (s.a.v.); Zeyd b. Hârise'nin boşadığı Zeyneb Bint-i Cahş ile, Allah tealanm bu husustaki emri gereği olarak evlendi. Böylece tatbiki olarak, evlatlığın, bir insanın öz evladı gibi olmayacağını gösterdi


Ahzab 37- "Ey Muhammcd, hani bir zaman, Allahın kendisini nimetlendirdiği, senin de nimetlendirdiğîn kimseye: Hanımını bırakma, Allahtan kork diyordun. Fakat Alah'ın açığa vuracağı şeyi içinde saklıyor, insanlardankorkuyordun. Halbuki Allah, kendisinden korkmana daha layıktı. Zeyd, karısından ilişiğini kesip boşanınca, biz onu sana nikahladık ki, evlatlıkların, ilişiklerini kesip boşadıkları eşleriyle evlenmekte muminlere bir güçlük olmasın. Allahm emri mutlaka yerine gelir."

Ey Muhammed, hatırla o zamanı ki, Allahın, kendisini müslüman yaparak lütufta bulunduğu, senin de kölelikten azad ederek lütufta bulunduğun Zeyd b. Hârise'ye: "Hanımın Zeyneb'i boşama, tut. Hanımının haklan hususunda Allahtan kork." diyordun ve sen, Allah'ın açığa vuracağı, Zeyneb'le evlenmen konusunu içinde gizliyordun. İnsanların dedikodulanndan korkuyordun. Halbuki Allah, kendisinden korkmana daha layıktır. Zeyd, karısı Zeyneb'den ilişkisini kesip onu boşayınca, Biz; Seni, Zeyneb'ie evlendirdik ki, evlatlıkların ilişkilerini kesip boşadıklan eşleriyle evlat edinenlerin evlenmesinde muminler için bir güçlük olmasın. Artık muminler böyle evlilikleri rahatlıkla yapabilsinler. Zira Allah'ın emri mutlaka yerine gelir.

Bu âyet-i kerime, Rasulullah'ın, azadlı kölesi Zeyd b. Hârise'yi, halasının kızı Zeyneb Bint-i Cahş'la evlendirdikten sonra 'ayrılmalarını ve ayrılmalarından sonra, Rasulullah'ın, Zeyneb'le, Allah'ın emri gereğince evlenmesini zikretmektedir.
Rasulullah (s.a.v.) halası, Abdulmuttalib'in kızı olan Emine'nin kızı Zeyneb'i, azadlı kölesi olan Zeyd b. Hârise'yle, güçlükle ikna ederek evlendirmiştir. Zeyneb, bir yıldan fazla bir muddet Zeyd'le yaşadıktan sonra aralarında anlaşmazlık çıkmış ve Zeyd, Rasulullaha, hanımı Zeyneb'i şikayet etmiştir. Rasulullah ise Zeyd'e, hanımını tutmasını ye haklarını korumasını emretmiştir. Buna rağmen Zeyd, hanımıyla geçinememiş ve sonunda boşamiştır.

Cahiliye döneminde evlat edinen insanlar, evlatlıklarının boşadıklan ha-nımlanyla evlenmezlerdi. Allah teala bu âdeti ortadan kaldırmak için Rasulullaha, Zeyd'den ayrılan Zeyneb Bint-i Cahş ile evlenmesini emretmiş Rasulullah da bunun üzerine Zeyneb'le evlenmiştir.

Hz. Aişe (r.anha) diyor ki:
"Eğer Rasulullah kendisine inen vahiyden birşey saklayacak olsaydı elbette bu âyeti saklardı." (Buhari, K. el-Menakıb, bab: 18; Muslim, K.el-Fadail, bab: 20-23, Hadis no: 2286-2287 ; Tirmizî, K.ol-Menakıb, bab: 1, Hadis no: 3613 ; Ahmed b. Hanbel, Musned, C.5, S.137)
(Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi
, Taberi Tefsiri, Hisar Yayınevi: 6/498-500)

 
E Çevrimdışı

ehl-i iman

Üye
İslam-TR Üyesi
kusuruma bakmayın tam olarak anlayamadım .

"Görüyorum Rabbin, senin tutkularını hiç ihmal etmiyor!" [Sahih-i Buhari, c. 6, s. 147 ve c. 7, s. 16; Sahih-i Müslim, c. 2, s. 1085, h. 1464] demişti.

yani bu hadis Buharide yok. Veya var fakat şiaların çarpıtmış. Aynı hadisin gerçek manası şu:

"Bakıyorum da Rabbın senin arzuların doğrultu*sunda çabucak âyet indiriyor."
Daha önce Buhârî'nin bu hadîsi, Ebu Usâme kanalıyla Hişâm İbn Urve'den naklettiğini bildirmiştik.


Doğru mu anladım?
 
Üst Ana Sayfa Alt