ALLAH TEALA SOYLE BUYURUYOR
Allah'a ortak koşma, şüphe yok ki, şirk elbette pek büyük bir zulümdür
Her kim Allah'a ortak koşarsa artık o sanki gökten düşmüşte kendisini kuşlar kapışmış veya onu rüzgâr uzak bir yere atıvermiş, gibi bulunur
Şüphe yok ki, her kim Allah Teâlâ'ya ortak koşarsa muhakkak Allah Teâlâ ona cenneti haram kılmış olur ve onun varacağı yer ateştir ve zâlimler için yardımcılardan kimse yoktur
Ve insanlara bir ziyan dokunduğu vakit Rab'lerine dönerek o'na duada bulunurlar. Sonra onlara ondan bir rahmet tattırıverince o vakit onlardan bir güruh Rablerine ortak koşarlar
Şirk kelimesi toplumumuzun bir kısmında taştan tahtadan putlara tapmak veya Allah`ı inkar etmek şeklinde anlaşılmaktadır. Oysa ki şirk kalıbına uyan bir çok meseleden bahsedilebilir.
Allah`ın yaratma sıfatını başkasında görmenin şirk olduğunu bilmeyen yoktur. Ancak Allah`tan başka hüküm koyucu her ne varsa buna gönüllü boyun eğmenin, Allah´tan başkasına yalvarmanın, sıkıntı anında ondan başkasından himmet beklemenin, aşırı sevilen paranın, peşine takıldığımız heva ve hevesimizin, çok sevilen ve araç olmaktan çıkıp amaç haline gelen partilerin, aşırı sevgi beslenilen futbol takımının ve buna benzer örneklerini çoğaltabileceğimiz bir çok meselenin Müslümanları şirke düşürdüğünü insanların bir çoğu bilmemektedir.
İslam´ı kabul eden birisi evvela Allah´ın birliğini kabul ederek ona hiçbir şeyi ortak koşmaması gerektiğine dair iman sözleşmesini kabul ederek İslam dairesine girer. Kelime-i tevhidi kabul eden bunu kabul etmiştir. Yani daha birinci basamak anlaşılmazsa, temel sağlam olmazsa onun üzerine yığılan bina çöker. Bu nedenle de şirke bulaşan Allah muhafaza buyursun İslam dairesinden çıktığı gibi şirk nedeniyle yıllarca yaptığı ibadetleri boşa çıkar.
Allah şirk koşan hiçbir toplumu yada hiçbir kimseyi başarıya ulaştırmaz. Bu dünyada belki kalabalıkları etrafında toplayabilirler ama bunlar İslam´a faydasız kuru kalabalıklar olacaktır.
Allah´tan başkasına kul olanları peygamberimiz (s.a.v.) şöyle sıfatlandırıyor ve ihtarda bulunuyor: "Paranın kulu yüz üstü düşsün helak olsun, Dinarın kulu yüz üstü düşsün helak olsun, Saçaklı ve şatafatlı elbiselerin kulu yüz üstü düşsün! Mide kulu yüz üstü düşsün helak olsun, yıkılsın baş aşağı olsun! Bir şerre uğrarsa kurtulmasın ki, o kendisine verildiği zaman razı olur, verilmezse kızar ve gazaplanır"
Bu Hadisi şerifte insanın parasına, şatafatlı elbisesine ve hatta midesine bile kul olabileceğine işaret edilmektedir.
Yine başka bir hadisi şerifte "Allah ve sen diledin diyen bir adama Hz. Peygamber beni Allah´a ortak mı koşuyorsun? yalnız Allah diledi de" buyurmuştur. Bu hadis de nelerin insanı şirke sokabileceğine dair bir örnek teşkil etmektedir.
Değerli kardeşlerim Cenab-ı Hak (c.c.) Kur´an da bir çok kereler kullarından şirkten uzak durmalarını, Yalnız kendisine güvenmelerini ancak kendisinden yardım talep etmelerini ve ancak kendisinden korkmalarını istemektedir.
Cenab-ı Hak inşirah suresi 8. ayette "Yalnız Rabbine teveccüh edip ondan iste" buyurmaktadır. Yine bir çok Ayette inananlar ancak Allah´a dayansınlar ve Allah´a güvensinler buyurulmaktadır. Bunun dışındaki kuruntular insanı ebedi azaba düçar eder.
Bir Müslüman her gün en az 30 ila 40 defa fatiha suresinde Rabbine: "Ancak sana ibadet eder ve ancak senden yardım beklerim"diyor. Günde 40 defa bunu söyleyip de onlarca defa bunun tersini yapan bir Müslüman Rabbiyle adeta alay etmiş olmaktadır.
Yıllarca yaptığımız ibadetimizin katlandığımız sıkıntıların bilmediğimiz yada farkına varamadığım şirk nedeniyle ahirette boşa gitmesi pişmanlıkların en büyüğü olacaktır.
TAĞUT: "Allah´a karşı isyankar olup, zorla,zorlama ile veya gönül rızasıyla kendisine tapınılıp, mabut tutulan, gerek insan, gerek şeytan, gerek put, gerek dikili taş ve gerekse diğer herhangi bir şey demektir."
Her dönem ve çağda değişik isim ve sistemler olarak bir çok Tağut yaşamıştır. Bu tağutlar insanlar üzerinde öyle bir baskı oluşturmuştur ki; Allah´tan çok kendilerinden korkulmasına sebep olmuşlardır. Tağutlar karşılarında korku ile boyun eğen insanlar üzerinde Rabb´lik iddiasında bile bulunarak onların her türlü hakkını gasbetmiş ve bazı çağlarda da insanlara insâni özelliklerini dahi unutturarak hayvanlar gibi muamele etmişlerdir.
Bu tağut´ar kimi zaman Firavun, kimi zaman Nemrut, kimi zamanda Kisra ve kimi zamanda zalim yönetimler olarak insanların karşısına çıkmıştır. Allah (c.c.) tarih boyunca bu tağutlara karşı bir çok peygamberler göndermiş ve onlarda hakikati çekinmeden haykırmışlardır
Kral´dan çok kralcı insanlar adeta onların savunma mekanizması olmuş, hatalarını eleştirenlere karşı (cahilce) savundukları şeyin ne olduğunu bile bilmedikleri halde ilmi alanda cevap vermek yerine hakaret ve tekfir etmişler, bu hakkı kendilerinde görmüşler ve endadlarının ismini kullanarak itibar ve çeşitli menfaatler kazanma isteğinde olmuşlardır.
Endad´larda tağut´lar gibi çeşitli çekince ve korkulara neden olduklarından insanlar için engel ve tabu olmuşlardır. Bu engel ve tabuların yıkılması için ilim sahibi, ferasetli ve cesaretli olmak, her türlü işkence, dışlama ile hakaretlere göğüs germek gerekir.
Şayet bu güne kadar türemiş ve türeyen tağut ve endad´lara karşı cesaretle hakkı savunan bir zümre ortaya çıkmazsa umutla beklenen günlerin gelmesi pek yakın bir ihtimal olmayacaktır.
Allah'a ortak koşma, şüphe yok ki, şirk elbette pek büyük bir zulümdür
Her kim Allah'a ortak koşarsa artık o sanki gökten düşmüşte kendisini kuşlar kapışmış veya onu rüzgâr uzak bir yere atıvermiş, gibi bulunur
Şüphe yok ki, her kim Allah Teâlâ'ya ortak koşarsa muhakkak Allah Teâlâ ona cenneti haram kılmış olur ve onun varacağı yer ateştir ve zâlimler için yardımcılardan kimse yoktur
Ve insanlara bir ziyan dokunduğu vakit Rab'lerine dönerek o'na duada bulunurlar. Sonra onlara ondan bir rahmet tattırıverince o vakit onlardan bir güruh Rablerine ortak koşarlar
Şirk kelimesi toplumumuzun bir kısmında taştan tahtadan putlara tapmak veya Allah`ı inkar etmek şeklinde anlaşılmaktadır. Oysa ki şirk kalıbına uyan bir çok meseleden bahsedilebilir.
Allah`ın yaratma sıfatını başkasında görmenin şirk olduğunu bilmeyen yoktur. Ancak Allah`tan başka hüküm koyucu her ne varsa buna gönüllü boyun eğmenin, Allah´tan başkasına yalvarmanın, sıkıntı anında ondan başkasından himmet beklemenin, aşırı sevilen paranın, peşine takıldığımız heva ve hevesimizin, çok sevilen ve araç olmaktan çıkıp amaç haline gelen partilerin, aşırı sevgi beslenilen futbol takımının ve buna benzer örneklerini çoğaltabileceğimiz bir çok meselenin Müslümanları şirke düşürdüğünü insanların bir çoğu bilmemektedir.
İslam´ı kabul eden birisi evvela Allah´ın birliğini kabul ederek ona hiçbir şeyi ortak koşmaması gerektiğine dair iman sözleşmesini kabul ederek İslam dairesine girer. Kelime-i tevhidi kabul eden bunu kabul etmiştir. Yani daha birinci basamak anlaşılmazsa, temel sağlam olmazsa onun üzerine yığılan bina çöker. Bu nedenle de şirke bulaşan Allah muhafaza buyursun İslam dairesinden çıktığı gibi şirk nedeniyle yıllarca yaptığı ibadetleri boşa çıkar.
Allah şirk koşan hiçbir toplumu yada hiçbir kimseyi başarıya ulaştırmaz. Bu dünyada belki kalabalıkları etrafında toplayabilirler ama bunlar İslam´a faydasız kuru kalabalıklar olacaktır.
Allah´tan başkasına kul olanları peygamberimiz (s.a.v.) şöyle sıfatlandırıyor ve ihtarda bulunuyor: "Paranın kulu yüz üstü düşsün helak olsun, Dinarın kulu yüz üstü düşsün helak olsun, Saçaklı ve şatafatlı elbiselerin kulu yüz üstü düşsün! Mide kulu yüz üstü düşsün helak olsun, yıkılsın baş aşağı olsun! Bir şerre uğrarsa kurtulmasın ki, o kendisine verildiği zaman razı olur, verilmezse kızar ve gazaplanır"
Bu Hadisi şerifte insanın parasına, şatafatlı elbisesine ve hatta midesine bile kul olabileceğine işaret edilmektedir.
Yine başka bir hadisi şerifte "Allah ve sen diledin diyen bir adama Hz. Peygamber beni Allah´a ortak mı koşuyorsun? yalnız Allah diledi de" buyurmuştur. Bu hadis de nelerin insanı şirke sokabileceğine dair bir örnek teşkil etmektedir.
Değerli kardeşlerim Cenab-ı Hak (c.c.) Kur´an da bir çok kereler kullarından şirkten uzak durmalarını, Yalnız kendisine güvenmelerini ancak kendisinden yardım talep etmelerini ve ancak kendisinden korkmalarını istemektedir.
Cenab-ı Hak inşirah suresi 8. ayette "Yalnız Rabbine teveccüh edip ondan iste" buyurmaktadır. Yine bir çok Ayette inananlar ancak Allah´a dayansınlar ve Allah´a güvensinler buyurulmaktadır. Bunun dışındaki kuruntular insanı ebedi azaba düçar eder.
Bir Müslüman her gün en az 30 ila 40 defa fatiha suresinde Rabbine: "Ancak sana ibadet eder ve ancak senden yardım beklerim"diyor. Günde 40 defa bunu söyleyip de onlarca defa bunun tersini yapan bir Müslüman Rabbiyle adeta alay etmiş olmaktadır.
Yıllarca yaptığımız ibadetimizin katlandığımız sıkıntıların bilmediğimiz yada farkına varamadığım şirk nedeniyle ahirette boşa gitmesi pişmanlıkların en büyüğü olacaktır.
TAĞUT: "Allah´a karşı isyankar olup, zorla,zorlama ile veya gönül rızasıyla kendisine tapınılıp, mabut tutulan, gerek insan, gerek şeytan, gerek put, gerek dikili taş ve gerekse diğer herhangi bir şey demektir."
Her dönem ve çağda değişik isim ve sistemler olarak bir çok Tağut yaşamıştır. Bu tağutlar insanlar üzerinde öyle bir baskı oluşturmuştur ki; Allah´tan çok kendilerinden korkulmasına sebep olmuşlardır. Tağutlar karşılarında korku ile boyun eğen insanlar üzerinde Rabb´lik iddiasında bile bulunarak onların her türlü hakkını gasbetmiş ve bazı çağlarda da insanlara insâni özelliklerini dahi unutturarak hayvanlar gibi muamele etmişlerdir.
Bu tağut´ar kimi zaman Firavun, kimi zaman Nemrut, kimi zamanda Kisra ve kimi zamanda zalim yönetimler olarak insanların karşısına çıkmıştır. Allah (c.c.) tarih boyunca bu tağutlara karşı bir çok peygamberler göndermiş ve onlarda hakikati çekinmeden haykırmışlardır
Kral´dan çok kralcı insanlar adeta onların savunma mekanizması olmuş, hatalarını eleştirenlere karşı (cahilce) savundukları şeyin ne olduğunu bile bilmedikleri halde ilmi alanda cevap vermek yerine hakaret ve tekfir etmişler, bu hakkı kendilerinde görmüşler ve endadlarının ismini kullanarak itibar ve çeşitli menfaatler kazanma isteğinde olmuşlardır.
Endad´larda tağut´lar gibi çeşitli çekince ve korkulara neden olduklarından insanlar için engel ve tabu olmuşlardır. Bu engel ve tabuların yıkılması için ilim sahibi, ferasetli ve cesaretli olmak, her türlü işkence, dışlama ile hakaretlere göğüs germek gerekir.
Şayet bu güne kadar türemiş ve türeyen tağut ve endad´lara karşı cesaretle hakkı savunan bir zümre ortaya çıkmazsa umutla beklenen günlerin gelmesi pek yakın bir ihtimal olmayacaktır.