Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Somali/Servet Sahipleri ve İmam Gazali

T Çevrimdışı

Tevhid-Dini

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
İmam Gazali "İhyâ-u Ulumu'd Din" adlı eserinde mağrur olan (aldanan) insanları tasvir eder ve onlara öğütlerde bulunur. Mağrur olan insanları ilim sahipleri, ibadet ve amel erbabı, mutasavvıflar ve Servet sahipleri olmak üzere dört sınıfa ayırır.

Gazali, servet sahiplerini beş grupta inceler;


Birinci grup: Cami, okul (medrese), kervansaray, tekke, köprü ve benzeri herkesin görebileceği hayır işleri yapmaya haris olanlar. Kısacası insanların gözüne çarpan şeyler yaparlar. Daima anılsınlar ve ölümden sonra eserleri kalsın diye kireçlerle isimlerini bu mâbedlerin kapılarına yazarlar. Onlar, böyle yapmakla mağfirete müstehak olacaklarını zannederler. Oysa burada iki yönden mağrur olmuşlardır:

Birinci Yön: Bu tür hayır işlerini yapmak isteyenler servetlerinin çoğunu şüpheli yollardan; rüşvet, yağma, zulüm, talan ve haksızlıklarla elde etmişlerdir. Önce böyle gayr-ı meşru bir kazançla, sonra da infakında Allah’ın gazabına uğramışlardır.

İkinci Yön: Bunlar bu hayrı yaparken halis niyetle yaptıklarını sandılar. Halbuki, birisine bir altın ver, fakat ismin yazılmasın, dense can sıkılır ve bunu vermek istemez. Bunlar da çoğu zaman malı helâlden kazanıp, mescidlere sarfeder.

İkinci grup: İsimleri bilinsin diye herkesin huzurunda mallarını fakir, muhtaç ve miskinlere sadaka olarak verenler. İyiliği ifşa edip iyilik yapana teşekkür eden fakiri arayıp bulurlar. Gizlice sadaka vermekten hoşlanmazlar. Ayrıca dindar ve salih kişi olduğunu göstermek için bol bol Umre ve Hacc’a giderler. Hem de komşusu ve şehirlisi açlık, sefalet ve ihtiyaç halinde iken bunu bilip yaparlar.


Bunun için İbn Mes’ud (r.a) şöyle demiştir: “Ahir zamanda, sebepsiz hacc ve umre yapanlar çoğalacaktır. Onlar için hac seferleri kolaylaşacaktır. Rızıkları çoğalacaktır. Fakat hacdan ve umreden mahrum ve sevapları kendilerinden alınmış olarak döneceklerdir! Onlar binitlerine biner kumlu ve susuz çöllerde uzun yolculuğa çıkarlar. Oysa komşusu yanı başında muhtaç bulunmakta ve ona elini uzatmamaktadır.”


Üçüncü grup: Malları ile meşgul olanlar. Bunlar, servetlerini cimrilikle korur, onlardan infak etmez, parasız olan namaz, oruç ve Kur’an-ı Kerim okumak gibi bedenî ibadetlerle meşgul olurlar. Bunlar da aldanmış kimselerdir. Zira öldürücü cimrilik, bunların içini kaplamıştır.

Dördüncü grup: Servetlerinden yalnız zekâtlarını vermekle iktifa edenler. Onu da en âdî mallarından ayırarak yaparlar. Zekât dışında infak ve sadaka yapmayı sevmezler. Zekâtı da zaten destek olması gereken bir çalışanına, hizmetçisine veya ileri de herhangi bir işte işi düşebilecek bir fakire veya kendisinden herhangi bir hizmet bekledikleri birine ya da sosyal mevkiinden istifade edebilecekleri bir hoca veya büyüğün kendisine ya da kurumuna verirler. Böylece o yardım ettikleri büyüklerin yanında ya da kurumlarında önemli bir paye sahibi olurlar. Onların her türlü ihtiyaçlarını da görürler.
Bütün bunlar, sahipleri mağrur olduğu için niyeti ifsad edici ve ameli yakıcıdır. Bu mağrur Allah’a itaat ettiğini zanneder. Oysa yalancıdır; zira Allah’ın ibadetine (zekât, infak ve sadaka) karşılık, başkasından bir karşılık beklemektedir. Bu kimse ve bunun benzerleri servet sahibi olup gurura kapılmışlardır. Bunlar sayılamayacak kadar çoktur.

Beşinci grup: Bunlar da servet sahibi ve orta halli veya fakir olan halktan bir gruptur. Zikir, va’z ve ilim meclislerine devam etmekle aldananlar. Bunlar dinlemenin kâfi geleceğini sanarak meclisten meclise koştular. Hakkıyla amel etmeden, kuru kuruya yalnız dinlemekle mükâfat alacaklarını sandılar. İşte, bunlar da aldanmışlardır. Zira bu tür meclislerin fazileti, hayra teşviki bakımındandır. Hayra teşvik etmeyen dinlemede bir fayda yoktur. Hayrı teşvik eden dinleme makbuldür. Çünkü o, amele sevkeder.

Şayet amele vesile olmaz ise, yine hayırsızdır. Demek ki vaz u nasihat dinlemek, ondan ders alıp amel etmek içindir. Bazen de vâizden, zikir meclisinde hazır bulunmanın ve ağlamanın faziletini işitir. Bununla da aldanır. Bazen kadınların rikkati (inceliği) gibi, bir rikkat kalbine girer, azmi ve kasdı olmaksızın ağlamaya başlar. Bazen korkutucu bir konuşma dinler. Ellerini iradesi dışında birbirine vurup “Ey Selâm (Allah’ın bir ismi)! Bizi selamette bırak”, “Allah’ım sana sığınırız” veya “Sübhanallah” demekten başka birşey yapmaz ve zanneder ki böyle yapmakla hayrın tamamını işlemiştir. Oysa mağrurdur.

Hâsılıkelâm, umarım yukarıda alıntıladıklarım bizlere bir ufuk çizmiştir. Başka düşünceler peşine koşup onlardan medet ummak yerine dini hakkıyla ayağa kaldırabilirsek, ümmetin hatta insanlığın birçok sorununu çözmüş olacağız… Ama heyhat? Sözde Müslüman aydınlarlar ve âlimler nelerle uğraşıyor görmüyor musunuz? Kimi şaz fikirlerin peşinde koşarak eşsiz bir daha olduğunu göstermekte, kimisi müritleri ile her yıl hacc ve umre gezi turları düzenlemekte, kimisi başkalarının ürünü olan emek ve fikirleri üzerine konmakta, kimisi daha çok zengin ve para kazanmak için her türlü haltı işlemekte, kimisi de zengin düşmanlığı yaparak resmen biten "sosyalist" düşünceyi İslam'a dercetmeye çalışmakta...

Turan Kışlakçı
 
Üst Ana Sayfa Alt