Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Suriye’deki Batınî Soykırımına Dur Diyelim!

Muhammed Yusuf Çevrimdışı

Muhammed Yusuf

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Türkiye’deki İlm Adamlarına Ve Akademisyenlere Çağrı:

Suriye’deki Batınî Soykırımına Dur Diyelim!


Kardeşlerim değerli ilim adamları ve Müslümanları yön verdiği söyleyen ve onların manevi önderleri olduğu söylenen bütün iman ehli ve ilim talebelerine sesleniyorum; Kardeşlerim Suriye’de kardeşlerimiz en vahşi üsluplarla katledilmekteler. Yeryüzünde bugüne kadar; Moğollar ve Romalılar ancak bu kadar soykırım yaptılar. Böyle bir soykırımı, kadınları aşağılamayı ve onların namuslarını kirletmeyi ve çocukları hiç ürperme duymadan doğramayı ancak Suriye’yi yöneten batını küfr mezhebi yapabilmiştir. BU fırkanın insanlığa, Dine, Vahye ve insani değerlere nasıl baktığını ve bunu nasıl tefsir ettiğini de bütün insani duygulardan soyutlamakları bize göstermiştir.

Suriye’de Batınilerin ve Ali’yi ilah gören küfr mezhebinin yine diğer bir Batınî ve felsefi mezhep olan; kendilerini İsna Aşeriyye diye adlandıran İran ve Irak Şiası tarafından desteklenmekte ve bu iki devletin bu kadar zulme rağmen ve nasıl bir din üzerine olduklarını artık sokakta meczuplar tarafından dahi bilinmesine rağmen, ahlaksızca Rusya’yı ve Çini de arkalarına alarak Esed ailesinin zalim ve insanlık dışı cinayetlerini destekliyorlar.

Bütün bunlar niçin acaba? Suriye’deki kıyam, Dera’da iki çocuğun bir okulun duvarına

“Ya doktor Cake ed-Dur” (Doktor sıra sana geldi) diye yazmaları sebebiyle başlamıştır.

Beşşar, Dr. Olduğu için ona böylece gitme sırası sana geldi diye yazarlar. Bu yazıyı yazan çocuklar bulunur ve günlerce gözaltında kendilerine işkence edilir ve tırnakları sökülür. Ve ağır işkencelerden geçerilirler. Anne ve babaları halkın da desteğinde çocukları isthbarattan isterler, fakat onlar çocukları vermek istemezler sonunda gösteriler başlar ve bildiğimiz gibi gelişir. Rejim sokaklara camilere ve evlerine avlularına silah ve mermi bırakır ki, halk silaha sarılsın ve dünyaya işte bakın silahlı eylemde bulunuyorlar ve ülkenin güvenliğini sarsıyorlar bahanesini üretip yine katliamda bulunacaktı..

Suriye yanıyor demiyorum, Suriye yakılıyor ama bizler buradan seyrediyoruz. Nerde tatil yaparız, kızımız ve oğlumuz nasıl bir yaz tatili hediye ederiz diye. İnsanlar Suriye’de açlığa, yokluğa mahkûm ediliyor. İnsanların ekin tarlaları ve sebze bahçeleri yakılıyor. Şehirler en ağır bir biçimde bombalanıyor ve silahsız halkın üzerine binlerce ton roket fırlatılıyor ve savunmasız kasabalar ilçeler ve şehirler yerle bir ediliyor, rejim cinnet geçirmişçesine Müslüman Nasranî demeden saldırıyor; katletmekten işkence etmekten ve insanları boğazlamaktan ve yakmaktan aşırı bir zevk alıyor.

Yok mu Türkiye’den çıkıp ve bu savaşın tarihi ve akidevi köklerinin nerelere kadar dayandığını, Mecusiliğin, Batıniliğin ve Hunduizm’in ve Karmatiliğin bu savaşın ardında bize karşı nasıl bir kin ittifakı kurduğunu söyleyecek kimse?

Neden Suriye’deki savaşa ve soykırıma artık siyaset ve uluslararası çıkarlar ve kar paylaşımı gibi, kapitalist ve emperyalist bakışın dışında bir bakış ortaya koyamıyoruz? Çünkü bir bakıma hepimiz Bâtınileştik. Kur’an tefsirinde ve te’vilinde, Allah’ın hükümlerini omuzlarımızn ardına atmaktan ve Batıni tasavvufun kökenlerinin Mecusiliğe ve İrana dayandığını görmediğimizden ve Mevleviliği ve bunu besleyen Batıni ve felssefi inançlarının temelleri ve karakterleri hakkında bir bilgi sahibiolmadığımzıdan bizler Suriye’deki savaşın Hamdan Karmat’ın yeniden tarih sahnesine çıktığının Hasan Sabbah’ın ve Haşşaşilerin yeniden Nizamul-Mülk’ün çocuklarını ve akidesine mensup olanlardan intikam almaya başladıklarını, yeni Alparslanların ve Salahaddinlerin tarih sahnesine çıkmaması için bizimle ölümüne bir savaşa hazırlandıklarını göremiyoruz.

Bakın Bin Ladin’e, ez-Zevahiri’ye Ebu Mus’ab ez-Zerkavi’ye ve diğer İslami hareketlere bakışlarına özellikle Taliban terörist demeleri hiç mi dikkatimizi çekmiyor?

Çünkü tarih cahili olduğumuz gibi Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat akidesinin de ne demek olduğunu bilmeyecek kadar kara bir cehaletin ve yobazlığın içindeyiz.

Politika ve iktidar hırsları ve içerde Kemalistlerle olan çekişmemiz yüzünden maalesef tarihin seyrini takip edemediğimiz gibi, tarihin bizden nasıl bir intikam alamaya hazırlandığının da farkında değiliz.

Tütkiye’de birçok kalem Suriye meselesi yüzünden birbiriyle kıyasıya vuruşuyor veya birbirlerini eleştiriyorlar. Kim kimi ne diye eleştiriyor? Olayları sadece romantize ederek ve duygusal atmosferlerin etkisinde el alıyor ve öyle konuşuyoruz.

Tarih dugyusallığı asla affetmez ve tarih duygular üzerine değil, gerçekler üzerine kurulmuştur.

Bugün bin üçyüz yıllık bir kin ve nefretin intikam alma duygusunun Suriye’nin ve Irak’ın işgal ettirme ve Şii bir devletin ABD tarafından Iraklı Şiilere armağan edilmesine Afganistan ve Filistin üzerinde oynanan oyunların derin akıntısından anlıyoruz ki; bizler tarih ve akide savaşını kaybediyoruz. Bizler nefislerimizin, partilerimizin tarikatlarımızın ve cemmaatlerimizin kulu ve kölesi olduk. Ağabeyler izin vermeyince, Şeyhler himmet buyurup Yücev Mecladan izin almayınca, partilerimiz gelecekelerine yatırım yapma hesabını düşünmeden İslamcıyım diyen modenist ve akidesini yitirmiş dini fıkhetmektyen; aciz, cahil ve zavallı büyük bir güruh, ne yazık ki, bu derin tarihi kavgada dalalet ve gaflet içerinde ve bu vicdansızlığa rağmen rağmen hala kardeşlikten ve vahdetten söz edebiliyor.

Kardeşlik ve vahdet. Neyin üzerine, ne adına kimin için hangi esaslar üzerine, hangi akide, hangi Kur’an, hangi Sünnet ve hangi yönetim anlayışı üzerine.

Demokrasi Türkiye Müslümanlarını parçalıyor ve daha da güçsüzleştiriyor. Tarikatlar Allah’ın dininin anlaşılmasına mani oluyor. Suriye’de Müslümanların başlarına gelen; İran’ın; Türkiye’nin haysiyetlerin ayaklarının altına almış silik ve silinmiş olan Müslüman kamuoyunun da sessizliğinden cesaret alıyor. Eğer Türkiye Müslümanları; milyonlarcamız caddeleri ve sokakları doldursaydık ve şehirleri ayağa kaldırsaydık bu zalim savaşın şiddetini bir nebze kırabilirdik.

İran’a; haddin bil kardeşitir ve batıni bir küfr mezhebini mazlum Müslümanlara karşı üstün kılmandır bunun hesabını vermelisin diyemedik.

Neden, siyasilerimiz Tahran’ın kapılarını aşındıra aşındıra, İslamcılarımız Tahran’dan aldıkları ödüller ve övgüler sebebiyle içerde ne kadar zayıf ve bir hiç olduğumuzu ve onurumuzu Batıni bir Devrime bu kadar ucuz sattığımız için bizden çekinmemekteler ve çekinmeyeceklerdir de . Bugün Halep Bâb’da ilçesindeki katliam, bir dünya savaşını andırıyordu. Bu halk kendi hakkını istemeyecek miydi. ? Bu halk mazlum olduğunu ve yarım yüzyıldır ırzının ve namusunun ve haysiyetini ayakalr altına alındığını ve karşılarında Fatımi ve İsmaili akidesinin ir mezhebine mensup olan bir kafir fırkanın bizimle savaştığını söylememeli miydi?

Türkiye Müslümanları olarak tarikatların bulaştığı Batınilik, Mevlevilik ve daha bir çok anlayış ve siyasi partilerimizin tarihe dair cehaletleri ve kendilerini bölgelerinde olan bir devlete zalimin yanında olduğu için sesimizi çıkaramadık.

Diyeceksiniz ki ne olur yüzbinler Suriye’deki katliamları desteskleyen İran ve Rusya’yı protesto etsek ne olur? Çok şey olur ama biz bunu başaracak dürüstlüğe ve haysiyete sahip değiliz.

Oturup Gazze’ye yapılan bombardımanı protesto ettiğimiz gibi Suriye’de işlenen katliamları protesto edemedik.

Niyem i? İranı İslam Devleti gördüğümüz için. Buyurun islam Devletinizin hayrını görün ve bölgeyi nasıl bir savaşın eşiğine gelmesine fitne olduğunu görün. Daha önce de yazdım yine yazıyorum. Kimse bize neden Türkiye^biğni tavrından rahatsız değilsin ve neden İranı eleştirdiği kadar Türkiye hükümetini ve devletin tavrı hakkında bir şey demiyorsun diyebililir.

Bizim de cevabımız 1982 yılında Hama’da yapılan katliamlarda bu devletin nasıl bir tavır takındığını sizlere hatırlatmaktır. 28 Şubatta bu devletin Müslümanlara yaptığını gördünüz.İslami olarak biz burada kimseden öz3llikle devletten bir beklentimiz yok. Çünkü bu devlet dha İslamla savaşımına son vermiş değil. Asıl sorun; islam devleti olduğunu söyleyip de ahlakı ve Kur'anı bir tarafa bırakanl devtletlerdir; S. Arabistan ve İran gibi.

Türkiye’deki demokratik rejim, Bâtıniliğin yayılmasını öncelektektedir. Son yıllarda her yerde milyonlarca Mevlana Mesnevilerin basılmasını neye bağlarsınız acaba? Birçok TV kanalında bir peygamber gibi bu ümmete anlatılan bu adamın kim olduğunu bu ümmet ve bu halk bilmiyor Bâtıniliği yayan devlet aynı zamanda bizleri de aşırılıkla suçlayarak Müslümanların dinlerini ve akidelerini öğrenmelerine engel olmuştur. Halkalıda Avrupa’nın n büyük İşi davet merkezi açılırken Ruhban Okulu yeniden açılacakken Dinini en çok bilmeyen ve dini üzerinde hala zulüm devam eden bizleriz. Bizlerin ne tarihimizi ve ne de akidemizi öğrenecek bir zamanımız olmadı. Türkiye’de festivaller din haline getiriliyor Diyanet ve devletin eliyle Sünnet kaidesi Şiileştiriliyor Batınileştiriliyor, ama kimse bunun farkında değil.

İran, bu Bâtıni hareketi desteklemekle büyük bir tarihi hata işliyor. Diğer bir ciddi hatası kendisinden olmayan bütün Cihadcı İslami hareketleri; ABD ve İsrail gibi terörist olarak adlandırıyor; bu da İran’ın bizleri modern bir dille tekfir etmesinin bir başka vechesidir. Ben en azından böyle düşünüyorum sizler öyle düşünmeyebilirsiniz.

İran’ın ezilmekte olan Müslüman beldelerle ilgisine bakarsanız bunu göreceksiniz.. Aslında bu sözlerimi okuyan beni haklı olarak eleştirebilir. Niçin mi, hem bu insanların Batıniliğinden söz ediyorum, hem de onların yaptıklarından sızlanıyorum ve onları önce Allah’a sonra da Müslümanlara şikayet ediyorum. Diyeceksiniz ki madem onlar sizinle kardeş değillermiş o halde ne diye eleştiriyorsun? Ben sadece bir açıdan eleştiriyorum, diğer düşüncelerimin hiç birisi eleştiri değil. Ben Türkiye’de gözlerinin üzerinde kalın bir sis perdesi olan ve akılları kapkara perdelerin ardında güdükleşmiş ve benliklerine yenilmiş olan ve hala hakikatleri görmeyenlere sesleniyorum.. Bunların kimlerden oldukları o kadar önemli değil ama, bizlerin bu meselede bir hiç olduğumuzu söylemek için yazıyorum bunları.. Siz Ehl-i Sünnet değilsiniz demek istiyorum. Sünnete iman eden bir topluluk bir ümmet böyle elleri kolları bağlı duramaz! Muhammed’in getirdiği tevhide ve hidayete iman etmiş bizler böyle seyredemeyiz Müslümanların doğranmasını ve acımasızca kıyımdan geçirilmesini.

Bu duyarsız İnsanlara ve kalabalıklara ve kendi nefislerine aldatanlara diyorum ki; gerçek ve tarih bizler affetmeyecek. Allah’ın hesabından kurtulamayacağız. Ben zalimlerden bir diğerinin yanında bir savaşa katılmaktan söz etmiyorum. Ben vicdanımızın ve kalplerimizin dirilmesi gerektiğine ve bu ölümcül korku ve utancı üzerimizden atmamız gerektiğine inandığımı haykırıyorum.

23 Haziran 2012 Cumartesi, 17:48

Mehmet Emin Akin
 
Halid el-Kurdi Çevrimdışı

Halid el-Kurdi

Üye
İslam-TR Üyesi
Bu duyarsız İnsanlara ve kalabalıklara ve kendi nefislerine aldatanlara diyorum ki; gerçek ve tarih bizler affetmeyecek. Allah’ın hesabından kurtulamayacağız. Ben zalimlerden bir diğerinin yanında bir savaşa katılmaktan söz etmiyorum. Ben vicdanımızın ve kalplerimizin dirilmesi gerektiğine ve bu ölümcül korku ve utancı üzerimizden atmamız gerektiğine inandığımı haykırıyorum.
 
Üst Ana Sayfa Alt