Evet IbnIbraheem, bu yapilanlar tipki kervanini basan eskiyalarin aldigi harac gibidir.
Onlar eskiyaliklarini yapiyorlar, ama burada bizim icin sinir nedir ? Her zaman ayni delikten isirilmak bir Musluman'in yapacagi bir is midir ?
Evet, belli seylerde onlarin kanunlarini kabul ediyoruz, peki bunlari zaruri ihtiyacimizi giderecek kadar mi yapiyoruz acaba ? Eger zaruriden keyfiye kaymalar olur da Islam'in izzetinin yukseltilmesi siari unutulursa, yani sadece gecim derdi dusunulurse o zaman hukum ne olur ?
Kafir Devletlere Vergi Vermek
Kafir devletler kendi hayatlarını devam ettirmek ve gereksinimlerini karşılamak için maddi gelirlere ihtiyaç duyarlar. Bunu temin etmek için edindikleri yollardan birisi de; sınırları içinde yaşayan vatandaşlarından çeşitli vesilelerle vergi adı altında para almaktır. Yol, su, elektrik, araba, ev, arsa, tüketim maddeleri ve iş yeri vergileri gibi. Alınan bu vergiler o devleti kuvvetlendirmek ve ayakta tutmak içindir.
Bundan dolayı müslümanlar böyle zulüm olan kanunlara uymamak için ellerinden geleni yapmalıdırlar. Bu konuda isteyerek veya gereksiz yere itaat, kafirlere destek olmak demektir ki bu da, kafirlere vela kapsamına giren küfür bir ameldir.
Fakat gelecek zulmü engellemek için veya İslamın ve müslümanların menfaati söz konusu olduğunda kabul etmedikleri ve hoşnut olmadıkları halde müslümanlar kafirlere maddi konularda taviz verebilirler. Bunda bir sakınca yoktur.
Müslümanlar için bugün en büyük zulüm, İslam otoritesinin yeryüzünden kaldırılmış olmasıdır. Kafirlerin hükmü altında yaşayan müslümanlar, İslam'ı hakim kılmak ve zor durumda kaldıkları zaman kafirlerin zulmünü kaldırmak için istemeyerek vergi verebilirler. Hatta kendileri para verme teklifinde bile bulunabilirler. Bu, o devleti destekleyerek vela gösterme kapsamına girmez. Tağutları ortadan kaldırıncaya kadar, akideden taviz vermemek şartıyla, istemeyerek kafirlere bir takım maddi tavizler vermek küfür değildir.
Rasulullah (s.a.s)'in Hendek savaşında zor duruma düştüğü zaman, yahudilerin Medine'ye saldırmalarını engellemek için onlara Medine hurmasının yarısını vermek istemesi bu konuyla ilgili önemli bir delildir.
Rasulullah (s.a.s)'in sahabeleri de bu şekilde hareket etmişlerdir. İşte Suheyb b. Sinan! O, Mekke'den Medine' ye hicret için yola çıktığında müşrikler, onun mallarıyla birlikte gitmesini engellediler. Bunun üzerine o da bütün mallarını müşriklere verdi. Müşriklere her halukarda maddi destek sağlamak küfür olsaydı elbette Suheyb geri döner ve hicret etmek için uygun bir zaman kollardı. Şayet Suheyb mallarını vermemek için hicret etmeseydi kafirlere hiçbir maddi destekde bulunmamış olurdu. Fakat Suheyb'in hicreti İslama ve müslümanlara faydalı olduğu için mallarını feda etmiştir. Böyle durumlarda kafirlere maddi konularda destek olmak küfür değildir. Şayet küfür olsaydı Rasulullah (s.a.s) Suheyb'i bu davranışından dolayı övmezdi.
Rasulullah (s.a.s) onun hakkında şöyle buyurmuştur:
"Suheyb kazandı, Suheyb kazandı" (Siyeri İbni Hişam)
Bu da gösteriyor ki İslam'a ve müslümanlara menfaat sağlamak amacıyla kafirlere maddi konularda bazı tavizler verilebilir.
Dar'ul harpte yaşayan müslümanlar için en büyük zulüm, İslam'ın kaldırılmış olması ve bu sebeple İslam'ı Allah'ın istediği şekilde, tam olarak, serbestçe yaşayamamalarıdır. Müslümanların bu amacı gerçekleştirmek yani; Allah'ın üzerlerine yüklediği, İslam'ı hakim kılmak görevini yerine getirebilmeleri için, belli bir maddi ve manevi kuvvete erişmiş olmaları gerekir. Müslümanların maddi açıdan belli bir yapıya ulaşmaları ise sadece kendilerini geçindirecek ufak tefek işler yapmalarıyla mümkün olmaz. Çünkü tağut güçlüdür. Onu yıkacak müslüman cemaatin de elbette belli bir seviyede olması gerekir. Belki kafirlere denk bir güç oluşturamayacaklardır. Fakat belli bir maddi güce erişebilmek için mutlaka büyüyen bir sermayeye ihtiyaçları olacaktır. Bu da ancak, belli bir müddet için ticarethaneler çalıştırmakla çözümlenebilir. Bu ise bir zarurettir. Çünkü İslam'ın hakim kılınması söz konusudur.
Ticarethaneler kurulduğunda da tağutlar elbette belli bir vergi alacaklardır. İşte bu noktada müslümanlar dakik davranarak ince bir kar zarar araştırması yapmalıdırlar. Eğer müslümanların menfaati kafirlerin menfaatinden daha fazla ise böyle işleri yapmakta bir sakınca yoktur.
Müslümanların menfaatleri büyük olduğunda vergi vermelerinin onları küfre sokmamasının asıl sebebi; vergi vermenin bizatihi küfür bir amel olmamasındandır. Vergi ancak sebepsiz yere kafire destek olma, yardım etme söz konusu ise küfür bir amel olur. Çünkü bu vela kapsamına girer. Fakat sağlanan menfaat kafirleri yıkmak için kullanılacaksa yani meşru bir sebep varsa, o zaman bu amel küfür değil bilakis, yapılması mutlaka gerekli bir zorunluluk olur.
Zamanımızdaki kafir devletler, ekmek dahil bütün yiyeceklerden ve bütün kullanım maddelerinden kendi menfaatlerine göre belli oranlarda vergi almaktadırlar. Dolayısıyla alışveriş yapan herkes aynı zamanda kafir devlete vergi vererek belli oranda ona destek olmuş olmaktadır. Eğer vergi vermek küfür olsaydı, kafir devletlerin sınırları içersinden hiçbir şey alınmaması ve oralarda da hiçbir şeyin satılmaması gerekirdi.