Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla…
Konuya geçmeden önce ne üzere tartışacağımızı belirtmek istiyorum, son günlerde gerek TV kanallarında gerekse sosyal ağlarda sıklıkla rastladığımız bir konuyu değerlendirip tartışacağız, konu yeni bir konu değil lakin bu gün oldukça gündeme oturmuş konulardan, şu sıralar Tevhidden dem vuran, mümin olduğunu hatta İslam devrimcisi olduğunu iddia eden kimselerden, ve din tahrifçisi belamlar’dan yoğun bir şekilde İslam akidesine sahip olunması gerekli diyenlere ve İslam akidesine sahip olan kişilere saldırmaktadırlar!..
Bu kimseler tevhidden habersiz kimseler mi? Yoksa art niyetli kimseler mi? Bu iki soruyu cevaplandırmayı açıklamalardan sonra size bırakacağım.
Bunlardan sıklıkla duyduklarımız, ‘İslam peyder pey 23 yıl gibi uzun bir sürede vahyedildi, o halde biz hemen İslam hakim olsun diyemeyiz, yavaş yavaş olmalı bu iş,’ demekteler, buraya kadar her hangi bir sıkıntı yok gibi görünüyor olabilir, oysa bu söylenenler İslamsız Müslümanlıktan başka bir şey değil, yavaş yavaş gelecek diyen kimseler görüyoruz iktidar olmuş, hata kendilerini paklamaları adına paralı din adamları, kılavyeşör yazarlar edinmişler, bu kimseler aslında bu sözleriyle İslam gelsin niyetiyle ‘tağut’ olmakta bir sakınca yoktur demektedirler, çünkü bu kimselerden kimi iktidardar, kimi ise iktidar onları gerek sözleriyle gerekse yazılarıyla desteklemektedir, bu kimseler tağut olan yöneticilere samimi Müslüman-Mücahit vs gibi İslam’dan ve Müslümanların vasıflarını vermektedirler, sanırım her İslam bilincine sahip olan kimse bunlara ‘belam-müşrik’ demekten geri durmayacaktır.
Şimdi bu yavaş yavaş idiasıyla İslam’ı yaşamdan çıkarıp gelecek olan binlerce yıl sonraki nesle bırakan kimselerin, iddialarının asılsızlığına cevap verelim. Okuyucu bizi daha iyi anlasın diye kısa bir kesit siyer ile olayı biraz somutlaştırmak istiyorum, hiçbir siyerde Allah Resulü (s.a.s)’ın küfür ve şirk olan amellerde bulunduğuna rastlanabilir mi? İlk günden vefat ettiği güne kadar, ben siyer okumuş lakin böyle bir şeye rastlamamışım rastlanması da imkân dışıdır. Şimdi bir daha iddia sahibi olan kimselerin iddialarına dönelim, yavaş yavaş iddiasına sahip olanlar, nasıl bir iktidarı destekliyorlar? Küfür ve şirk üzere olan, verdikleri hiçbir hükümde Allah’ın neyi emrettiğine bakmayan, putların huzurunda kıyama duran tağut-kâfir ve müşrik bir yönetim. Şimdi insaf sahipleri söyler misiniz bu yavaş yavaş diyenler İslam’ı istiyor görünüyorlar mı? Ya da söz ve amelleri kuran ve sünnet uyumlu mu?
Peyder pey gelen İslam bir anda hayata uygulanmaz mı? İslam la ilahe ilah kelimesine iman etmeyle başlayan ve gereği yaşanınca sahibine Müslüman ismini ve inşaAllah Allah rızasının yanında cennet nimetini kazandırır. Bu kelime oldukça kolay telaffuz edilebilir. Allah hariç diğer sahte ilahları red ve tekfir ise bu cümlenin anlam kazanmasıdır. Bu cümlenin gereklerinden olan İslam şeriatından bahsetmiyorum, la ilahe illallah kelimesinin anlam kazanmasından bahsediyorum, bu kelime 23 yılda değil 23 saniyede hayata dâhil dile bilecek bir kelime söyleyenin samimiyeti ile ilgili… 23 yıl içinde gelmiş olan çeşitli hüküm ve İslam şeriatı ise la ilahe illallah’tan sonra gelmektedir.. şeriat ortam hazır olunca uygulanır, zekat mal olunca verilir vs.. ama la ilahe illallah böyle mi?.. o halde yavaş yavaş iddiası tamamen İslam’dan uzak belam ve İslam’ı bozmaya çalışanların uydurmasıdır!..
Birde İslam akidesine sahip olan ya da İslam akidesini anlatanları çeşitli isimler kullanarak karalama çabasında olanlar var bunlardan da bahsedip şimdilik konuyu bitirelim. Bunlar İslam’ı anlayamamış ya da yukarıda da kısmen değindiğimiz tağutlar’ın uşağı konumunda olan kimselerdirler. Bunların İslam’ı bilmeyen İslam’ın aslından habersiz kulaktan dolma bilgiler üzerine olan kimseleri, evet bunlar tam anlamıyla helak olmuş ve Allah tarafından suçlu günahkarlar diye isimlendirilenleridir, bunlar İslam’ı ya atadan duyma, yada TV başında belamlardan öğrenmiş (öğrendiğini zanneden) kimselerdirler, bundandır ki, kendilerine İslam anlatılınca sıçrarlar ve hemen duymuş oldukları (belamların) sözlerine sarılarak İslam akidesini anlatan kimselere çeşitli isimler takarlar –harici, tekfirci, vehabi gibi- bu kimselere aslında hakka aç olan kimselerdirler, bunlara imkan varsa İslam kendi kaynağından anlatılmalıdır, bunlar ile çatışmanın doğru bir tarafı olmadığı kanaatindeyiz..
Asıl suçlular, bu konuda yani İslam akidesinden haberdar olduğu halde, İslam akidesini çeşitli şekilde saklayan, tevil, maslahat gibi kavramların arkasına sığınıp küfrü-şirki meşrulaştırıp, Müslümanları karalayıp, İslam akidesini anlatanlara da harici-tekfirci diyenlerdir. Evet, asıl suçlu olanlar bunlardır, bunlar aslen İslam akidesinin ne olduğunu bilen hatta bazılarının geçmişlerinde kısmen İslam akidesine rastlanmaktayız. Bunlar Kuranda aşağılanmış, lanetlenmiş kimselerdirler, bunlar kendilerine ilim verildiği halde hakkı gizleyip yere-mala meyledenlerdir, kimi aldığı birkaç kuruş için kimi ise medyada ismi geçmesi pahasına Allah’ın dinini gizleyerek, tağutlar’ın istediği kılıfa koymaktadırlar.
Bunların kimler olduğu daha iyi anlaşılsın diye birde örnek vererek noktalayalım, Kuranda kanun koyma yasa belirleme, yani sosyal nizamın nasıl işleyeceği konusu yaratıcıya(Allah’a) ait olduğu defalarca belirtilir ve buna muhalif olanlar müşrik diye isimlendirilir. Kuranda şu nettir: Allah hüküm verir ve onun şeriatı uygulanır, bu konuda her hangi bir sınır mücadelesi ‘Maide 44, Yusuf 40, Kehf 26, Maide 50’, gibi ayetlerde, müşriklik ve cahiliye olarak isimlendirilir. Allah ile sınır yarışına giren yani şu helaldir(serbesttir; içki-kumar gibi), şu haramdır(yasaktır; birden fazla kadınla evlenmek gibi) deme yetkisini kendinde bulan ise tağut ve kâfir olarak isimlendirilmiştir. Yine kuranda bu tipler, Allah ile sınır mücadelesine giren, yani kanun koyup, yasak ve serbestler belirleyen kişi ya da meclislerin red ve tekfir edilmesi Müslümanlık şartı olarak önümüze çıkıyor, bakar 256 gibi ayetlerde… vs. bunu farklı başlıklarda uzun uzadıya işledik.
Gel gör ki, din adamı diye bilinen, imam-hoca-abi-ustad-şeyh gibi isimler ile anılan tağutlar’ın uşağı konumunda olan belamlar, yani İslam akidesini anlatan ve yaşayanlara harici-tekfirci diyen samiri soylular, yukarıda anlatmış olduğumuz meclis ve meclis üyelerine, yani tağutlar’a rahmet okutup, halka tağutlar’ın yapmış oldukları şeyleri İslam’danmış gibi göstermeye çalışıyorlar. Seçimlerde şirk olan ‘oy’ kullanmaya teşvik etmekteler, hatta tağutlar’dan kimilerinin ümmet’in sesi olduğunu söylemektedirler!
Kim oldukları konusuna gelince sayıları oldukça fazla, zira Allah’ın dini için mücadele etmeyen iblisin maskarası olur…
Hamd başında da, sonunda da Allah’adır..
alıntıdır
Konuya geçmeden önce ne üzere tartışacağımızı belirtmek istiyorum, son günlerde gerek TV kanallarında gerekse sosyal ağlarda sıklıkla rastladığımız bir konuyu değerlendirip tartışacağız, konu yeni bir konu değil lakin bu gün oldukça gündeme oturmuş konulardan, şu sıralar Tevhidden dem vuran, mümin olduğunu hatta İslam devrimcisi olduğunu iddia eden kimselerden, ve din tahrifçisi belamlar’dan yoğun bir şekilde İslam akidesine sahip olunması gerekli diyenlere ve İslam akidesine sahip olan kişilere saldırmaktadırlar!..
Bu kimseler tevhidden habersiz kimseler mi? Yoksa art niyetli kimseler mi? Bu iki soruyu cevaplandırmayı açıklamalardan sonra size bırakacağım.
Bunlardan sıklıkla duyduklarımız, ‘İslam peyder pey 23 yıl gibi uzun bir sürede vahyedildi, o halde biz hemen İslam hakim olsun diyemeyiz, yavaş yavaş olmalı bu iş,’ demekteler, buraya kadar her hangi bir sıkıntı yok gibi görünüyor olabilir, oysa bu söylenenler İslamsız Müslümanlıktan başka bir şey değil, yavaş yavaş gelecek diyen kimseler görüyoruz iktidar olmuş, hata kendilerini paklamaları adına paralı din adamları, kılavyeşör yazarlar edinmişler, bu kimseler aslında bu sözleriyle İslam gelsin niyetiyle ‘tağut’ olmakta bir sakınca yoktur demektedirler, çünkü bu kimselerden kimi iktidardar, kimi ise iktidar onları gerek sözleriyle gerekse yazılarıyla desteklemektedir, bu kimseler tağut olan yöneticilere samimi Müslüman-Mücahit vs gibi İslam’dan ve Müslümanların vasıflarını vermektedirler, sanırım her İslam bilincine sahip olan kimse bunlara ‘belam-müşrik’ demekten geri durmayacaktır.
Şimdi bu yavaş yavaş idiasıyla İslam’ı yaşamdan çıkarıp gelecek olan binlerce yıl sonraki nesle bırakan kimselerin, iddialarının asılsızlığına cevap verelim. Okuyucu bizi daha iyi anlasın diye kısa bir kesit siyer ile olayı biraz somutlaştırmak istiyorum, hiçbir siyerde Allah Resulü (s.a.s)’ın küfür ve şirk olan amellerde bulunduğuna rastlanabilir mi? İlk günden vefat ettiği güne kadar, ben siyer okumuş lakin böyle bir şeye rastlamamışım rastlanması da imkân dışıdır. Şimdi bir daha iddia sahibi olan kimselerin iddialarına dönelim, yavaş yavaş iddiasına sahip olanlar, nasıl bir iktidarı destekliyorlar? Küfür ve şirk üzere olan, verdikleri hiçbir hükümde Allah’ın neyi emrettiğine bakmayan, putların huzurunda kıyama duran tağut-kâfir ve müşrik bir yönetim. Şimdi insaf sahipleri söyler misiniz bu yavaş yavaş diyenler İslam’ı istiyor görünüyorlar mı? Ya da söz ve amelleri kuran ve sünnet uyumlu mu?
Peyder pey gelen İslam bir anda hayata uygulanmaz mı? İslam la ilahe ilah kelimesine iman etmeyle başlayan ve gereği yaşanınca sahibine Müslüman ismini ve inşaAllah Allah rızasının yanında cennet nimetini kazandırır. Bu kelime oldukça kolay telaffuz edilebilir. Allah hariç diğer sahte ilahları red ve tekfir ise bu cümlenin anlam kazanmasıdır. Bu cümlenin gereklerinden olan İslam şeriatından bahsetmiyorum, la ilahe illallah kelimesinin anlam kazanmasından bahsediyorum, bu kelime 23 yılda değil 23 saniyede hayata dâhil dile bilecek bir kelime söyleyenin samimiyeti ile ilgili… 23 yıl içinde gelmiş olan çeşitli hüküm ve İslam şeriatı ise la ilahe illallah’tan sonra gelmektedir.. şeriat ortam hazır olunca uygulanır, zekat mal olunca verilir vs.. ama la ilahe illallah böyle mi?.. o halde yavaş yavaş iddiası tamamen İslam’dan uzak belam ve İslam’ı bozmaya çalışanların uydurmasıdır!..
Birde İslam akidesine sahip olan ya da İslam akidesini anlatanları çeşitli isimler kullanarak karalama çabasında olanlar var bunlardan da bahsedip şimdilik konuyu bitirelim. Bunlar İslam’ı anlayamamış ya da yukarıda da kısmen değindiğimiz tağutlar’ın uşağı konumunda olan kimselerdirler. Bunların İslam’ı bilmeyen İslam’ın aslından habersiz kulaktan dolma bilgiler üzerine olan kimseleri, evet bunlar tam anlamıyla helak olmuş ve Allah tarafından suçlu günahkarlar diye isimlendirilenleridir, bunlar İslam’ı ya atadan duyma, yada TV başında belamlardan öğrenmiş (öğrendiğini zanneden) kimselerdirler, bundandır ki, kendilerine İslam anlatılınca sıçrarlar ve hemen duymuş oldukları (belamların) sözlerine sarılarak İslam akidesini anlatan kimselere çeşitli isimler takarlar –harici, tekfirci, vehabi gibi- bu kimselere aslında hakka aç olan kimselerdirler, bunlara imkan varsa İslam kendi kaynağından anlatılmalıdır, bunlar ile çatışmanın doğru bir tarafı olmadığı kanaatindeyiz..
Asıl suçlular, bu konuda yani İslam akidesinden haberdar olduğu halde, İslam akidesini çeşitli şekilde saklayan, tevil, maslahat gibi kavramların arkasına sığınıp küfrü-şirki meşrulaştırıp, Müslümanları karalayıp, İslam akidesini anlatanlara da harici-tekfirci diyenlerdir. Evet, asıl suçlu olanlar bunlardır, bunlar aslen İslam akidesinin ne olduğunu bilen hatta bazılarının geçmişlerinde kısmen İslam akidesine rastlanmaktayız. Bunlar Kuranda aşağılanmış, lanetlenmiş kimselerdirler, bunlar kendilerine ilim verildiği halde hakkı gizleyip yere-mala meyledenlerdir, kimi aldığı birkaç kuruş için kimi ise medyada ismi geçmesi pahasına Allah’ın dinini gizleyerek, tağutlar’ın istediği kılıfa koymaktadırlar.
Bunların kimler olduğu daha iyi anlaşılsın diye birde örnek vererek noktalayalım, Kuranda kanun koyma yasa belirleme, yani sosyal nizamın nasıl işleyeceği konusu yaratıcıya(Allah’a) ait olduğu defalarca belirtilir ve buna muhalif olanlar müşrik diye isimlendirilir. Kuranda şu nettir: Allah hüküm verir ve onun şeriatı uygulanır, bu konuda her hangi bir sınır mücadelesi ‘Maide 44, Yusuf 40, Kehf 26, Maide 50’, gibi ayetlerde, müşriklik ve cahiliye olarak isimlendirilir. Allah ile sınır yarışına giren yani şu helaldir(serbesttir; içki-kumar gibi), şu haramdır(yasaktır; birden fazla kadınla evlenmek gibi) deme yetkisini kendinde bulan ise tağut ve kâfir olarak isimlendirilmiştir. Yine kuranda bu tipler, Allah ile sınır mücadelesine giren, yani kanun koyup, yasak ve serbestler belirleyen kişi ya da meclislerin red ve tekfir edilmesi Müslümanlık şartı olarak önümüze çıkıyor, bakar 256 gibi ayetlerde… vs. bunu farklı başlıklarda uzun uzadıya işledik.
Gel gör ki, din adamı diye bilinen, imam-hoca-abi-ustad-şeyh gibi isimler ile anılan tağutlar’ın uşağı konumunda olan belamlar, yani İslam akidesini anlatan ve yaşayanlara harici-tekfirci diyen samiri soylular, yukarıda anlatmış olduğumuz meclis ve meclis üyelerine, yani tağutlar’a rahmet okutup, halka tağutlar’ın yapmış oldukları şeyleri İslam’danmış gibi göstermeye çalışıyorlar. Seçimlerde şirk olan ‘oy’ kullanmaya teşvik etmekteler, hatta tağutlar’dan kimilerinin ümmet’in sesi olduğunu söylemektedirler!
Kim oldukları konusuna gelince sayıları oldukça fazla, zira Allah’ın dini için mücadele etmeyen iblisin maskarası olur…
Hamd başında da, sonunda da Allah’adır..
alıntıdır