Tartışmayı Bilmek
İsrail’in Gazze’deki katliamı boyunca Türkiye’de gösterilen tepkiler sırasında İslami kesimin kendi içindeki tartışmaları gözden kaçmadı.
Her tartışma tabiatı itibariyle hem menfi hem de müspet yönler içermektedir. Dolayısıyla bir tartışmanın sonucu hayırlı da şerr de olabilir. Sonucun nasıl olacağını belirlemek büyük oranda tartışmayı yapan tarafların insiyatifindedir.
Taraflar tartışırken iyi niyetle, samimiyetle, daha iyiyi bulma amacını güderlerse sonucun hayırlı olması kuvvetle muhtemel hale gelir. Aksi halde sonuç vahim ve kötü olma riskini ciddi oranda taşır.
Tartışmaların sonuçta hayırlı olabilmesinin koşulu başlarkenki niyetin hayırlı olmasıdır. Kötü bir niyetle başlayan bir amelin iyi bir sonuç vermesi beklenemez. O yüzden bütün amellere başlarken iyi niyetle başlamak esastır.
Gerek fikri alanda olsun gerekse de başka alanlarla ilgili olsun genelde tartışmalardan hayırlı sonuçlar çıkarmayı pek beceremez insanoğlu. Zira tartışmalar yapılırken umumiyetle taraflar sadece kendisini haklı çıkarmaya motive olur. Karşısındakinin ne dediğiyle pek ilgili değildir. Karşısındakini dinler, okur, takip eder ama; bu dinleme, okuma ve takip muhatabı anlamaya yönelik değil, daha çok onu nasıl alt edebilirime yöneliktir.
Karşısındakini alt edebilmeye motive olmuş onu nasıl ne şekilde ilzam edebilirime güdülenmiş birinden sağlıklı bir anlamayı, sağlıklı bir değerlendirmeyi ve dolayısıyla da olumlu bir sonuç çıkarmayı beklemek ne derece mümkün? Üzerinde düşünülmeye değer sanırım.
Gelişmek, ilerlemek, büyümek, etkin olmak, çözüm üretmek, model olmak… hülasa her alanda terakki etmek için tartışmanın olması kaçınılmazdır. Fikri alışverişlerin, düşünce çatışmalarının insanlığın gelişimindeki rolü inkar edilemez. Bu nedenle de tartışmayı haddi zatında kötülemek, tartışmalardan kaçmak olumlulanamaz.
Adabına riayet edilerek yapılacak tartışmalar, fikri alışverişler, eleştiriler ve ikazlar daha iyinin, daha güzelin bulunmasına hizmet edebilir. Adabına uyulmadan, hakk-hukuk gözetilmeksizin yapılan tartışmalar çatışmaların, ayrışmaların, kargaşaların, kavgaların ve kaosların nedeni olabilir ancak.
Zatı itibariyle olumlu olan tartışmaların bu vasfını koruması için, kurallarına uyulması gerektiği hususunda hepimizin azami derecede teyakkuz halinde olması elzemdir. En küçük bir kuralsızlık, en basit bir kural ihlali, en hafif bir hukuk ihmali tartışmayı çığırından ve amacından saptırıp kötü bir mecraya doğru yol almaya sebebiyet verebilir. Özellikle dinler, mezhepler ve meşrepler arasındaki bütün büyük kargaşaların, çatışmaların, savaşların nedeni bu hukuksuzluk ve kuralsızlıktır.
Tartışmalarda istenmeyen süreçlerin yaşanmasının temel nedeni, kendi fikrinin kendi pratiğinin tek doğru ve hakkın kendisi olduğuna inanmaktır.
Kendini hakkın mi’yarı, doğrunun terazisi gören bir mantıkla tartışmak hiçbir şey kazandıramaz. Bu zihniyette olanlarla ya tartışılmaz, ya da tartışırken sonuçta sen haklısın demekten başka yol bulunmaz. Aksi bir durumda olumlu bir sonuca ulaşılmadığı gibi büyük ihtimalle kötü bir sonuçla karşı karşıya kalınır. Bu yüzden kendi doğrusunu tartışılmaz görenlerle tartışmak kendi içinde bir çelişki ve tutarsızlıktır aslında. Tartışılmazları olanla tartışmanın adı çatışmaktır, onlarla yapılanın adı tartışmak değil çatışmaktır.
Yaşadığımız sürece kaçınılmaz olarak içinde bulunduğumuz ve bulunacağımız; muhatabı olduğumuz ve olacağımız bütün tartışmaların hayırlara vesile olması için daimi bir kontrol, karakter haline dönüşmüş bir duyarlılık içinde olmamız olmazsa olmazdır.
İnsanoğlunun nefsine en zor gelen ve kolay kolay kabullenemeyeceği şey yanıldığını kabullenmesi ve bu noktadaki itirafıdır.
Kaçımız tartışmalardan sonra muhatabımızın haklılığını fark edip ona uymayı içselleştirebiliriz?
Dahası kaçımız tartışırken kendimize ‘ben eğer yanıldığımı fark edersem buna göz yummayıp doğruya uyacağım’ telkininde bulunmuşuz?
Ve en dahası kaçımız tartışırken muhatabımızın fikrinin bizim fikrimizden daha doğru olacağına ihtimal vermişiz?
O halde gelin tartışmaya başlamak için yeniden düşünüp önce kendimizi tartışalım. Bu daha hayırlı olmaz mı?
Maasselam!
Ahmet KAYA (fıtrat)
İsrail’in Gazze’deki katliamı boyunca Türkiye’de gösterilen tepkiler sırasında İslami kesimin kendi içindeki tartışmaları gözden kaçmadı.
Her tartışma tabiatı itibariyle hem menfi hem de müspet yönler içermektedir. Dolayısıyla bir tartışmanın sonucu hayırlı da şerr de olabilir. Sonucun nasıl olacağını belirlemek büyük oranda tartışmayı yapan tarafların insiyatifindedir.
Taraflar tartışırken iyi niyetle, samimiyetle, daha iyiyi bulma amacını güderlerse sonucun hayırlı olması kuvvetle muhtemel hale gelir. Aksi halde sonuç vahim ve kötü olma riskini ciddi oranda taşır.
Tartışmaların sonuçta hayırlı olabilmesinin koşulu başlarkenki niyetin hayırlı olmasıdır. Kötü bir niyetle başlayan bir amelin iyi bir sonuç vermesi beklenemez. O yüzden bütün amellere başlarken iyi niyetle başlamak esastır.
Gerek fikri alanda olsun gerekse de başka alanlarla ilgili olsun genelde tartışmalardan hayırlı sonuçlar çıkarmayı pek beceremez insanoğlu. Zira tartışmalar yapılırken umumiyetle taraflar sadece kendisini haklı çıkarmaya motive olur. Karşısındakinin ne dediğiyle pek ilgili değildir. Karşısındakini dinler, okur, takip eder ama; bu dinleme, okuma ve takip muhatabı anlamaya yönelik değil, daha çok onu nasıl alt edebilirime yöneliktir.
Karşısındakini alt edebilmeye motive olmuş onu nasıl ne şekilde ilzam edebilirime güdülenmiş birinden sağlıklı bir anlamayı, sağlıklı bir değerlendirmeyi ve dolayısıyla da olumlu bir sonuç çıkarmayı beklemek ne derece mümkün? Üzerinde düşünülmeye değer sanırım.
Gelişmek, ilerlemek, büyümek, etkin olmak, çözüm üretmek, model olmak… hülasa her alanda terakki etmek için tartışmanın olması kaçınılmazdır. Fikri alışverişlerin, düşünce çatışmalarının insanlığın gelişimindeki rolü inkar edilemez. Bu nedenle de tartışmayı haddi zatında kötülemek, tartışmalardan kaçmak olumlulanamaz.
Adabına riayet edilerek yapılacak tartışmalar, fikri alışverişler, eleştiriler ve ikazlar daha iyinin, daha güzelin bulunmasına hizmet edebilir. Adabına uyulmadan, hakk-hukuk gözetilmeksizin yapılan tartışmalar çatışmaların, ayrışmaların, kargaşaların, kavgaların ve kaosların nedeni olabilir ancak.
Zatı itibariyle olumlu olan tartışmaların bu vasfını koruması için, kurallarına uyulması gerektiği hususunda hepimizin azami derecede teyakkuz halinde olması elzemdir. En küçük bir kuralsızlık, en basit bir kural ihlali, en hafif bir hukuk ihmali tartışmayı çığırından ve amacından saptırıp kötü bir mecraya doğru yol almaya sebebiyet verebilir. Özellikle dinler, mezhepler ve meşrepler arasındaki bütün büyük kargaşaların, çatışmaların, savaşların nedeni bu hukuksuzluk ve kuralsızlıktır.
Tartışmalarda istenmeyen süreçlerin yaşanmasının temel nedeni, kendi fikrinin kendi pratiğinin tek doğru ve hakkın kendisi olduğuna inanmaktır.
Kendini hakkın mi’yarı, doğrunun terazisi gören bir mantıkla tartışmak hiçbir şey kazandıramaz. Bu zihniyette olanlarla ya tartışılmaz, ya da tartışırken sonuçta sen haklısın demekten başka yol bulunmaz. Aksi bir durumda olumlu bir sonuca ulaşılmadığı gibi büyük ihtimalle kötü bir sonuçla karşı karşıya kalınır. Bu yüzden kendi doğrusunu tartışılmaz görenlerle tartışmak kendi içinde bir çelişki ve tutarsızlıktır aslında. Tartışılmazları olanla tartışmanın adı çatışmaktır, onlarla yapılanın adı tartışmak değil çatışmaktır.
Yaşadığımız sürece kaçınılmaz olarak içinde bulunduğumuz ve bulunacağımız; muhatabı olduğumuz ve olacağımız bütün tartışmaların hayırlara vesile olması için daimi bir kontrol, karakter haline dönüşmüş bir duyarlılık içinde olmamız olmazsa olmazdır.
İnsanoğlunun nefsine en zor gelen ve kolay kolay kabullenemeyeceği şey yanıldığını kabullenmesi ve bu noktadaki itirafıdır.
Kaçımız tartışmalardan sonra muhatabımızın haklılığını fark edip ona uymayı içselleştirebiliriz?
Dahası kaçımız tartışırken kendimize ‘ben eğer yanıldığımı fark edersem buna göz yummayıp doğruya uyacağım’ telkininde bulunmuşuz?
Ve en dahası kaçımız tartışırken muhatabımızın fikrinin bizim fikrimizden daha doğru olacağına ihtimal vermişiz?
O halde gelin tartışmaya başlamak için yeniden düşünüp önce kendimizi tartışalım. Bu daha hayırlı olmaz mı?
Maasselam!
Ahmet KAYA (fıtrat)