Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Tasavvuf ; Bilinmeyen Mücevher !

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
ebubeyza Çevrimdışı

ebubeyza

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Sadat-ı Kıram sitede konu ile ilgili bircok yazı yayınlandı ve seninde bunları okuma fırsatın oldu.
Hatta sana yapma etme dıyenlerde oldu.
Simdı soruyorum sana Kuran ve Sünnete muhalıf olmayan bır tane tarikat göster bize.
De ki su cemaat sufidir ve Kurana ve Sünnete muhalıf hicbir eylemleri yoktur... hadi göster bize.

Ben bunlardan beriyim abi ... degıl İmam Suyuti kim ne derse desin red ediyorum.
Bana biri cıkar da derse ki: Kuran ve Sünnette bunun delili vardır ve Selef alimlerinden bu konuda
görüşlerini de getirir hah o zaman bizde eyvallah deriz.

Selef alımlerının bu konudakı görüşleri ortadadır, inat etmenin diretmenın bir manası yok.

Subhanallah!

Haa bu arada Islam da zaten var olan bazı kavramların tasavvufa mal etmeninde bır manası yok. Zten Islam bunu tavsıye edıyor.
 
ebubeyza Çevrimdışı

ebubeyza

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Abdulmuız kardeşin sana simdi bir reddiye hazırlaması yakındır merak etme :)
 
H Çevrimdışı

Habibullah

İslam-tr Sakini
Site Emektarı
Abdulmuız kardeşin sana simdi bir reddiye hazırlaması yakındır merak etme :)

tasavvuf ehli!!!! genelde kültürleri gereği tartışma anında karşı taraf güneş kadar ayınlık delilleri getirmesine ragmen onlardaki itaat,el öpme,öne eğilme,karşı gelememe ve onemlisi atışma kültürü sahibi olduklarından dolayı (hiç karşılıklı atışan aşıklardan pes edeni gördünüzmü göremezsiniz hiç susmazlar kabul etmezler )

İLİMDEN HERKES NASİBİ NE İSE ONU ALIR VESSELAM.....
 
Muaz ibni Cebel Çevrimdışı

Muaz ibni Cebel

İslam-tr Sakini
Site Emektarı
Bunun sizi bizimi var Islami bir ilimse eger buyrun delilinizi sergileyin

>>>>>>>>>>>>>>Yoneticilerden bi ricam var durmadan durmadan ayni konularin tartisilmasi veya kaale alma gerekliligi ne kadar dogru?? Tasavvuf ile alakali nice konu var sitede lutfen buna bi cozum bulurmusunuz ben bu siteye Tevhic Inancimin gerektirdiklerini ogrenmek icin giriyorum biktik artik tekrar tekrar tartisilmis konularin taze sunumularini okumaktan sitede nice link var kardesim oku oku oku anlamiyorsan sen o zaman yanlis sitedesin git tasavvuf sitelerinde yap paylasimlarini adami durup dururken germenin manasi nedir?Inanmiyoruz iste varmi inanmiyoruz tasavvuf dinine...............................................
 
Amel-i Sâlih Çevrimdışı

Amel-i Sâlih

Üye
İslam-TR Üyesi
Şüpheden uzak, dinde sonradan çıkmış kirli bir inanışı temizlemeye çalışmak yerine, uzak olmak daha evladır. Sonuçta tasavvufun bir tarihi vardır ve Peygamber s.a.v'in ve sahabenin döneminden sonra çıkan her dini tarihe sınır koymamız gerekiyor. Bu da benim araştırmalarımdan çıkardığım sentezdir.

Bu tasavvuf ehli, bu anlayışı her nerden alıp, nereye vardırmaya çalışıyorlar anlamıyoruz ama bildiğim bir şey, bu insanlar hem dini babasının malıymış gibi sahipleniyorlar hem de saptırıyorlar. Tamamen kör, günah ve ziyanlarını göremeyecek kadar felsefeye boğulmuş karıştırmışlardır. Onun için tarihte anlatılna bir masal gibi bu kör düğümü çözmeye çalışmak yerine ortasına bir kılıç indirip zihinlerimizden tamamen yok etmek gerek.

Yani, zahid olabilmek için şüpheden uzak kalmak bir nevi.
 
ibni kayyım Çevrimdışı

ibni kayyım

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Göktanrı'ya inanan Şaman Türkler Müslüman Araplar'ın Orta Asya’ya ulaşması ile binlerce yıllık inançlarını değiştirmek zorunda kalırlar. Türkler’le Araplar'ın ilk karşılaşmaları Kafkasya üzerinden Hazar Türkleri, Horasan üzerinden de Göktürkler’le olmuştur. Türklerin İslâmlaşması 300-350 yıl kadar sürmüştür. Oğuzlar iki asırda, Kıpçak Türkleri de 14. yy başlarında İslâmlaşmışlardır.
Türkler Müslümanlığa eski inançlarını da taşıdılar. İslâm’ı aynen benimseme yerine kendi inançlarıyla harman edip yeni bir sentez oluşturdular. Bu sentez, İslâm'ın Orta Asyalılaşması olan ve başında Hoca Ahmet Yesevî’nin bulunduğu İslâm'ın sufî yorumudur. Sufîlik, yâni Tasavvuf, İslâmiyet'in siyasal mücadelelere, hırs ve menfaate âlet edilmesine tepki olarak ortaya çıkmıştır. Türkler arasında İslâmiyeti, dinin şer’î kurallarını önemsemeyen, dini sufîce yorumlayan, halkın benimseyeceği biçimde ifâde eden ve halkın eski inançları ile yeni dini kaynaştıran “sufîler” yaymıştır.
9. ve 10. y.y. da Türkistan’ı adım adım arşınlayan dedeler, babalar, atalar; tıpkı şaman dedeler gibi menkıbeler, nasihatler anlatan, halk üzerinde sevgi ve saygıdan kaynaklanan nüfuzları olan kimselerdi. Daha sonra bu dedeler, babalar göçlerin başında, uzun süren yolculuklar sonunda Anadolu’ya ulaştılar. Bunlar Anadolu’da, dede, baba, abdal ve gâzi gibi ad ve unvanlarla Orta Asya’daki misyonlarını sürdürmek için dergahlar açtılar. Mevlânâ’lar, Hacı Bektaş Velî’ler, Ahî Evran Velî’ler, Abdal Musa’lar, Sarı Saltık’lar, Taptuk Emre’ler, Yûnus Emre’ler bu coşkun ırmağın Anadolu’daki kollarıdır.
 
ebubeyza Çevrimdışı

ebubeyza

Üyeliği İptal Edildi
Banned
ıbnı kayyım Sadat-ı Kiram zaten bunlara karsı oldugunu söylüyor, aktarmana gerek yok.
Senin masaya sandalye demenle sandalye olmuyor :)
 
A Çevrimdışı

abdullah11

Misafir
gene aynı konu aynı cevaplar. birazda ben uzatayım konuyu :) .....


gerçek tasavvufçular kimler o zaman . yada gerçek tasavvufcular diye adlandırılan ulema! nın neden vahdeti vucud felsefesini savunması ...

ben tasavvuf ehli olup da rabıta istiğase vahdeti vucut kavramlarına karşı olan duymadım
tasavvuf ehli olup i.rabbani , m. arabi , mevlana vs halidi bağdadi gibi adamlara hayran olmayan da duymadım ....
 
ebubeyza Çevrimdışı

ebubeyza

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Ya Sadat-ı Kıram Muaz Ibn Cebel haklı ama burası tasavvuf sitesi degil git orada yayınla bu biiir. Harbiden artık sıkıldık bunlardan bu ikiii, sende artık safını belirle yau, bir öyle bir böylesin bu üççç.
Bu konu bu gidişle kilitlenir bu da dööört
 
ibni kayyım Çevrimdışı

ibni kayyım

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
halis islam kaynakları varken rasulün sa. halis sünneti dururken elimizde buhari, muslim kutubu sitte ve daha fazlası varken....dışardan etkilenerek islama harmanlanmış bir şey üzerinde kafa patlatmanın ne gereği var...
 
K Çevrimdışı

kelime-i şehadet

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Bunun sizi bizimi var Islami bir ilimse eger buyrun delilinizi sergileyin

>>>>>>>>>>>>>>Yoneticilerden bi ricam var durmadan durmadan ayni konularin tartisilmasi veya kaale alma gerekliligi ne kadar dogru?? Tasavvuf ile alakali nice konu var sitede lutfen buna bi cozum bulurmusunuz ben bu siteye Tevhic Inancimin gerektirdiklerini ogrenmek icin giriyorum biktik artik tekrar tekrar tartisilmis konularin taze sunumularini okumaktan sitede nice link var kardesim oku oku oku anlamiyorsan sen o zaman yanlis sitedesin git tasavvuf sitelerinde yap paylasimlarini adami durup dururken germenin manasi nedir?Inanmiyoruz iste varmi inanmiyoruz tasavvuf dinine halla halla yaa...............................................

kardeş şu yukarıda kalınlaştırdığım kısım sence de yanlış değil mi? ayrıca tasavvufa karşı olan önyargın, kinin seni adaletsizliğe sevk etmesin. tasavvuf var, tasavvuf var, değil mi? bir dinle bakalım adam ne diyor. sonra sev ya da terk et. biraz OKU, anlamaya çalış, empati kur.
 
farkındayız Çevrimdışı

farkındayız

İslam-tr Sakini
İslam-TR Üyesi
Tasavvuf dini çok yakında tarihe karışmak üzere.
Artık TV den mürid aramaya bile başladılar :)
ALLAH Müslüman olduğunu iddia eden herkese Kuranı Kerimin mealini (ve tefsirini ) okumayı nazip etsin


Hak din tekrar günyüzüne çıkıyor Elhamdülillah
Emeği olanlardan ALLAH CC Razı olsun
 
ibni kayyım Çevrimdışı

ibni kayyım

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Kınayanın kınamasından korkmayan, tevhidi öğretme, şirki iptal etme azminde olan, hiç tanımadığı ve hatta görmediği bir yabancının bile cehennemden kurtulması için, hak olan tek ilahlı tek din İslam'ı öğretmeyi ve öğretmeyi en mühim vazife bilen muvahhidlere selam olsun.
Senelerdir okuduğum, tasavvuf terimi içeren dökümanlardan, enine boyuna araştırma niteliği taşıyan kitaplara kadar nice bilir kişi raporları, ümmet nezdindeki islamın bünyesine bulaşan tasavvuf mikrobunu tesbit etmelerine rağmen, kendi dinlerine bulaştırmasalar dahi, ümmeti bu şirkten sakındırma sadedinde hiçbir gayret göze çarpmamaktadır. Bu bilir kişiler -tasavvufçuların şerri bulaşır korkusuyla- ondan kaçmayı çare sanmışlardır. Halbuki tanıdığı bu mikroptan kaçmakla kendisini kurtarsa bile uyarıcı olmamak ve safını belirginleştirmemek yüzünden kendi neslini bile koruyamayacaklardır. Tâ ki apaçık tevhid safında yer aldığını ilan edip, şirke savaş açana kadar.
Sırtımızı yasladığımız dağ gibi ilahiyatçılar ordusu, küfrü tevil etmeyi kendilerine meslek edinmişken, ağzına baktığımız muvahhidler sus diyen olmadan dilleri tutulmuşken, canının derdine düşmüş gariplere, elif cüzü öğrenen hacı anneye, cami avlusunda ezan bekleyen ak sakallı dedeye merhamet eden bir alim bekliyoruz. "O, cehennemliklerin inancıyla ölmüş" denmesin diye çırpınan bir can bekliyoruz. Kendisini cehenneme yakıştıramayan milyonlarca insana şu şirkten vazgeçin diyecek, cennetin yolunu gösterecek bir muallim arıyoruz. Yok mu ?
İslam ümmetinin tevhidini şirke tahvil eden müşrikleri ilk rauntta nakavt etmek gibi bir hayalimiz olmasa da küfrün ve şirkin karşısına çıkacak cesaretimiz var elhamdulillah.
Tevhidi bilen alimlerimizin çeşitli maslahatlarla, ağır devirde yol aldığı ve -kendilerince- bazı mefsedetlerin def'i için geri geri gittiği şu mâkus zaman dilimi şeytanın tam kapasite çalışmasına zemin hazırlamıştır. Galiba alimlerin sustuğu dönemde (… gün, ay ve yıllar boyunca) şirk üzere ölenlerin hiç kıymeti yoktur!!
Şu tasavvufun tevhide aykırı şirkini, Kuran'a aykırı küfrünü, sünnete aykırı bidatlarını, hülasa İslam'a aykırı bir din olduğunu tesbit etmiş olmalarına rağmen, onu reddetmenin fazilet olduğunu kavrayamadıklarından mı, elini taşın altına koyamayacak kadar kalem tutan elleri kıymetli olduğundan mı nedir, bir türlü bu batılı reddedip, yalın İslam'ı savunamamışlardır.
İslam ümmetinin dağınıklığı her sahada olduğu gibi hakikatleri dile getirenlerin ferdi gayretlerini yalnız bırakma sahasında da maalesef yükselme yönündedir.
Bugün bırakın dünyaya nizam vermeyi, evinin içine nizam veremeyecek kadar aciz müslümanların bu içler acısı durumunun sebebi, inancının bünyesinde taşıdığı bulaşıcı mikroplardır. Bu mikropların hastalık sebebi olduğunu söyleyemeyecek kadar mikroptan korkan tabipler bu hastalıkla mücadele edemezler ve mücadele edilmeyen bu mikrop ümmetin iflahını kesmiştir. Ümmet aklını başına almalı mikroptan korkan tabipleri de, mikrop enjekte edenleri de terketmelidir ki ebedi hayatını hüsran etmesin.
Mikrobun varlığını biz nereden anlarız ? Bize göre mikrop nedir ?
Öncelikle sağlıklı vücudun tanınması gerekir. İnançta sağlık sahih kaynağa müstenid (dayalı) olmak anlamına gelir. İslamın kaynağı Kur'an ve Sahih Sünnettir. Bundan başka din adına bir inanç, Kur'an ve sahih sünnette bulunmayan bir din anlayışı, bir ibadet işittiğimizde, biliriz ki bu, mutlaka sahih kaynağın muhalifi, düşmanı, bir mikroptur. Çünkü Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: " Sözlerin en güzeli Allah'ın kelamıdır. Yolların en hayırlısı Muhammed'in (S) yoludur. İşlerin en şerlisi dine sonradan sokulanlardır. Dine sonradan sokulan her şey bid'at, her bid'at sapıklık ve her sapıklık da cehennemliktir.
Bu gün İslam ümmetinin dağınıklığı, vurdum duymazlığı, gamsız, gayesiz, büyülenmiş gibi garip gidişatları, ne kan abdesti bozar mı ihtilafından ne şerbetle abdest alınıp alınmayacağından kaynaklanan mezhebî ayrılıklar değildir. Toplumların mübtelası olduğu israf düzeni, hayasızlığın teşviki ve yaygınlaşması mikrobundan da değildir. Bunların hepsine zemin hazırlayan asıl sebep, gerçek alimlerin suskun, deccallerin faal olmasıdır. Samimi Müslümanlara din diye mağara hayatının gösterildiği, mücadele ruhunun köreltildiği gûya dinî toplantılarla ümmetin pasifize edilmiş ve ediliyor olmasıdır.
Tasavvuf bunun neresinde sorusunun tam yeridir.
Önce kısa bir tanışma uygun olur sanırım.
Etini sütünü kuzu kuzu teslim etmeyen Müslümanları koyunlaştırma mesleğinin adı tasavvuftur. Hatta saf koyunların saf yünlerini de kullanmak, tasavvuf teriminin sırrına kadem basmaktır. Bu sırra kadem basan hrıstiyanı, yahudisi, mecusisi, emperyalisti, kapitalisti, komünisti ve her kimisi varsa, elini ayağını öptüre öptüre, camiye hapsedilmeyi reddeden müslümanı dergaha hapsetmiştir.
Dergâh mı ? Tezgah mı ?
Bu dergahlardan geçen veya orada kalan Müslümanların, islami bilgisi artmalı, din kardeşine sevgisi artmalı, dünyanın birçok yerinde ve burnunun dibinde katledilen Müslümanlar için sancısı, çare arayışı artmalı diye dört gözle bekleşirken bir de ne görelim! Milyonlarca bay mürid –tasavvufî telkinatlar gereği- şeyhinin kerametlerini ezber etmede; öyle ya hâfız (!) olacak ümmete kıraat edecek ki sevap kazana !
Tıpkı okusun da adam olsun, memlekete fenni tekniği getirsin diye Avrupa'ya gönderilen soytarıların, Şekspir bozması tiyatrocu olup, Avrupanın modasından ve hayasızlığından başka işe yarar hiçbir şey getirmedikleri ve Osmanlıyı yıkacak yönetimlerin başını çektikleri gibi, bu tasavvuf zâdeler de hem o zaman hem bu zaman avamın dinini ineğe tapanların dinine çevirmişlerdir. Allah'tan başka kutsal tertemiz bir inek de olsa koyun postunda oturan adam da olsa, şirk inancının objesi olduğundan teşbihte hata yoktur.
İslam dininin insanlar nezdinde tahrif olmasının birinci amili tasavvuftur. İslamla hiçbir alakası olmayan inançlar önce tasavvufta yerini bulmuş, sonra tasavvufa İslam kisvesi giydirilmiştir.
Tarihi gelişim safhalarını tek tek ele almak bu risalenin boyutunu aşar, fakat özetle belirtmek istediğimiz bir nokta var ki, toplumların İslam’ı kabul etmeleri, birden bire bütün eski inançlarını terk ederek olmamıştır. Hinduizm'in, Şamanizm'in öğretileri, nesilden nesile hikaye edilmiş ve bir türlü kökü kazınamamıştır. Bu inançlardan İslam’a bulaşan ölülerin ruhlarının diriler arasına geleceği, o ruhu memnun etme gereği sayılabilir. Bunun yanı sıra bu dinlerin temelini oluşturan felsefî yaklaşımlar İslam’ı anlamada etkili olmuştur ve Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ın öğretisi, eski inançlarla birleşerek, insanların kalplerinde sapma göstermiştir.
Çok tanrılı Mısır ve Yunan mitolojisinden etkilenmeler de din anlayışının bozulmasında çok etkili olmuştur. Büyük ilahın yardımcısı, küçük ilahlar olabileceği, dünyada olan biten işlerin birtek ilah tarafından yapılmayıp yardımcıları olması gerektiği inancı da bir yerlerden İslam’a sızmıştır. Sızmıştır kelimesi haddi zatında pek iyimser kalmakta, zira hem hrıstiyanların, hem Yahudilerin hem bütün putperestlerin çanına ot tıkayan İslam dininin ne çok düşmanı olabileceği göz önünde bulundurulunca, kasten islamı tahrif etme gayretlerinin varlığı daha kolay anlaşılacaktır. Bu gayret Müslüman olduğunu iddia eden münafıklar tarafından içerden devam ettiği gibi dışarıdan da sınırsız destek bulmuştur. Bu gün bile müsteşrikler, (gûyâ islamı araştıran, batılı kafirler) İslam’ı karalamak için ellerinden geleni yaparken, tasavvufu övmekte, ayrılıkları, islamı tahrif etme faaliyetlerini teşvik etmekte, her türlü bölücü unsuru, değerlendirmektedirler.
TASAVVUFUN İSLAMA SOKULDUĞU KAPI
Kapı yapılır bir eve insan girip çıksın diye, bir de bakarsın ki, haşerat da oradan girer hırsız da. Her ne kadar tasavvuf İslam’a giremezse de, Müslümanların inançlarına girmiştir. Tasavvufun İslam’da yeri olduğunu iddia edenler, tasavvufun içerisindeki islamî olan şeyleri kastediyorlar. Halbuki tasavvufta islamilik vardır demek ayrı, islamda tasavvuf vardır demek ayrı manaları ifade eder. Bunun örneği elmada su vardır, demekle şarapta elma suyu vardır demek gibidir. İki cümle ayrı manalar ifade etmektedir. Bu farkı önemsemek gerekir. Birçok tevhid ehli ilahiyatçının ve hocanın tasavvufun şirkini reddederken “İslamda tasavvuf vardır fakaaat” diyerek söze başlaması yanıltıcı bir referanstır, buna dikkat etmek gerekir. İslamda tasavvuf yoktur. Muhammed aleyhisselamın nübüvvetinin tarihi bellidir, İslam davetinin ne zaman nerelerde yapıldığı vahyin kaç yıl devam ettiği ve Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ın ne zaman vefat ettiği bellidir. Tasavvuf itikadı ve amelleri bunun neresinde tebliğ edilmiş ki İslam’da tasavvuf olsun…
İslam dini Kur'an ve sahih sünnetten alındığı müddetçe Allah'ın kıyamete kadar koruyacağını vaad ettiği dindir. Onun içerisine ne bir şey katılabilir, ne de ondan bir şey çıkarılabilir. Onun üzerine atılan necasetler onun muhteviyatını değiştiremez. Allah onu kıyamete kadar koruyacağına göre onun içerisine ondan olmayan şey giremeyecektir, tasavvuf ise zaten İslam peygamberinin öğretmediği, hatta men ettiği şirklerle dolu ayrı bir din olduğundan İslam’a giremeyecek ve onu bozamayacaktır. İşte bu yüzden ne peygamber zamanında ne de tabiin ve tebei tabiin zamanında "Ben Allah'ım" diyen kimse çıkmamıştır. Bu örnekler ve ilgili ayrıntı ileride gelecek.
Tasavvufta İslam vardır cümlesine gelince bu genel manada yanlış olsa da nisbî olarak doğru sayılabilecek bir cümledir. Tasavvufta islamın tevhid öğretisi iptal edilmiştir, fakat islamın tavsiye ettiği bazı güzel ameller vardır. Bu durum bir fıçı necasetin içerisine bir kepçe su dökmeye benzer ki bu fıçıda su vardır demek o necis fıçının temiz olacağı manasına gelmez.
İslamî literatürde birr, takva, olarak isimlendirilen Allah'tan saygı ile korkma, sadece Allah'ın rızasını arama, dünyayı geçici bilip gerektiği kadar önem verme, insanlara faydalı olma, kalbini ve amelini güzelleştirme olarak tarif edeceğimiz bu terimler İslamîdir. Bunlar sahabeden, tabiinden ve sonrakilerden birçoğunun, peygamberden öğrendiği şekilde yapa geldiği işlerdir.
Kalbin ve bedenin salih amellerini kendisine kalkan edinip, bir yığın bid'at, hurafe ve şirki İslam'a bulaştıran müşriklerin Allah'a inanması da ibadet etmesi de boşunadır. Şayet son peygamberin tebliğ ettiği tevhidi ve şeriatı kabul edip şirkten vazgeçmek gerekli olmasaydı, nice papazlar bir çok şeyhden evvel cennete girerdi. Çünkü kalpleri temiz, amelleri salih nice müşrikler vardır fakat onların yeri şirklerinden dolayı ebedi ateştir.
Allah Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurmaktadır.
Allah kendisine şirk koşulmasını asla bağışlamaz. Müşriklerin bütün amelleri kaybolup gitmiştir…
Tevhidden şirke, şeriattan küfre, sünnetten bidata kaçışlarını örtbas etmek için sürekli geveledikleri muhabbetullah (Allah aşkı), sünneti seniyye ifadeleri kendilerine ve etraflarındakilere telkin ettikleri bir uyuşturucudur. Müşriklerin bu aldanma ve aldatmacasını Allah şu ayetle reddetmiştir.
(Ey! Muhammed) De ki : Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın…(al-i imran 31)
O halde Allah'ı sevmek peygamberine uymakla mümkün oluyormuş. Burada bir anekdot düşmek sanırım yerinde olur. Bir kişi bana falanca şeyhi gördüğünden bahsetti ve " Ben şeyh efendiyi gördüm, dört dörtlük sünnete uyuyordu." dedi. Bu iddiası üzerine ona sordum. Bana bir tek hadis söyler misin ?" Cevap çok ilginç "Ben hadis bilmem ki ! peki kardeşim bir tek hadis bilmezsin de dört dörtlük sünneti ne biliyorsun, yani sünnetin hepsini ! bir tek hadis bilmeyen adamın söylediği “şeyhi gördüm dört dörtlük sünnete uyuyordu” sözü yalancılık mıdır, cahillik midir, ayrı bir konu, asıl korkunç olan şu ki bu sözler halk arasında pervasızca yayılıyor.
Bir tek hadis bilmeyen adamın gördüğü şeyhin sakallı sarıklı olması onun gözüne göre dört dörtlük sünnettir. Kalp akçeyi altın zanneden bilgisizin ceplerini sarrafın önüne dök de gör bakalım kaç kuruş eder. Kalpazanlar sahte para basmaktan vazgeçmeyeceğine göre eline para alan adam gözünü açmalı. Bir sarıkla sakalla şeyh olanlar bu saltanattan vazgeçmeyeceğine göre de mürid olmak için değil Müslümanlığı kaptırmamak için halk gözünü açmalıdır. Tevhidi bilen alimler de irşad etmeli ki mürşid kılığına giren müşrikler halkın inancını ifsad etmesin.
TASAVVUFUN PİRLERİ SÜPERMENDİR
Biz peygamberin yolundan gidiyoruz diyen ifsad edicilere bir soralım hele. Niçin müşrikleri seviyor ve onları kayırıyorsunuz ? mesela "Enel Hak" diyen bir Hallacı Mansur'u, “Bu elbisenin (kendi elbisesini kastediyor)içinde Allah'tan başkası yok diyen” Nesimi'yi, “sizin taptığınız benim ayağımın altında” diyen Arabi'yi niçin çok seviyorsunuz ? Ayağının altında altın varmış da halk parayı seviyormuş da gibi küfre kılıf arayan ilahiyatçıların kulakları çınlasın, geçsinler bu ayakları, biraz sonra göreceğiz bu zırvaların te'vil edilemeyeceğini.
Sünnete uyduğunu iddia eden tasavvufçulara soralım, "sizin meşhur evliyanızın hangisi gibi, Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bir gün kalkıp "Ben Allahım" diye (hâşâ) nâra attı ? hangi sahabe "bazen ben Allah'a ibadet ederim, bazen Allah bana ibadet eder dedi ?
Hangi sahabe veya tabiin şeyhinin kabrinden yardım istedi veya ilim tahsil etti veya hangisine gaibten vahyler geldi? Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) in vefatından sonra Ebu Bekr radıyallahu anh Ömer radıyallahu anha : "Bizimle gel rasulullahın yaptığı gibi Ümmü Eymen'i (radıyallahu anha) ziyaret edelim" dedi. Ziyaretine gittiler, yanına varınca kadıncağız ağladı. Kendisine : "Niye ağlıyorsun? Allah'ın kendi nezdinde hazırladığı, Rasulullah(sallallahu aleyhi ve sellem) için daha hayırlıdır" dediler. Kadın onlara: "ben de biliyorum ki Allah'ın yanındaki Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) için elbette daha hayırlıdır. Ancak ben semadan vahyin kesilmesine ağlıyorum". Cevabını verdi. (Ümmü Eymen) bu sözüyle onları da ağlattı ve ümmü Eymen'le beraberce ağladılar.
O sahabe ne şeyhinin bakışlarından feyz ile bilgileniyordu, ne onu rabıta ederek manen yükseliyordu, ne de ölülerin kabrinden ilim tahsil ediyorlardı. Onlar Kur'an-ı Kerim ve peygamberin sünnetini bilenleri arayıp buluyor, dizlerinin dibinde dinliyor, bilmediğini soruyor ve öğrendiklerini öğretmek için çalışıyorlardı. Muaz bin Cebel genç yaşta ölüm döşeğinde iken etrafında talebeleri ağlaşıyordu. Niçin ağlıyorsunuz, ben nasıl olsa bu emaneti sahibine vereceğim deyince talebeler: "Biz senin ölümüne değil, seninle birlikte giden ilme ağlıyoruz" demişlerdi. Hepsi de onun kabrinden ilim öğrenilemeyeceğini biliyordu. Ya kabirlerde şeyhinden ilim tahsil etmeye devam ettiğini iddia eden tasavvufçulara ne demeli ? Zira tasavvuf kitapları bu zırvalarla dolu.
Ebu Hureyre'yi bu güne dek 1400 küsur sene taşıyıp getiren ilim onun 4 sene tahsil ettiği ilimdir. Bu dört senenin bereketi uğraşılan ilmin Kur'an ve sahih sünnet olmasındandır. Halbuki 20 sene şeyh efendinin hizmetinde bir mürid manevi irşad feyzle olur, rabıtayla olur hikayeleriyle oyalanıp durur da, sünnet diye de bir yığın bidatı öğrenir, ne abdestin rüknünü bilir ne namazın erkanını, ne alışveriş ahkamından haberi vardır ne feraizden ne cihad vardır şeyhin gündeminde ne iman ki müridine bir nebze bulaşsın. Varsa yoksa genişleyen saltanatın bekası, akın akın gelen kalabalıkların ağızlarında geveledikleri kerametler! Ve şeyhin ağırlığından ezilmiş koyun postundan daha ezik bir ümmet!
Silsile-i sâdat'ın başı dediğiniz Ebu Bekir (radıyallahu anh) 'ğavs' değildi ki kendisinden yardım istensin. Ali (radıyallahu anh) ğavs değildi ki imdat diyenin yardımına gelsin. Osman (radıyallahu anh) evinde mahsur iken susuzluktan takati kesilmiş bir yudum suya muhtaçtı da ancak Allah'tan yardım istiyordu. Şimdi sorarım size silsile-i sadat'ın başı diye ismine sığındığınız kimseler ğavs değilmiş de size ne oluyor, babası ölüp de posta konan her çocuk ğavs üniforması giyiyor! Abdul Kâdir Geylanî'yi imdada yetişenlerin en büyüğü "Ğavs-ı A'zam" seçen kimdir? Eskiyen şeyhleri kutup, evtab, ebdal yapan kimdir? İmam Ebu Hanife sizin inandığınız gibi inanmıyordu bu isimleri bilmiyordu ve Allah'tan başka bir ilahı olmadığı gibi Allah'ın kendisine böyle yardımcılar edindiğine de inanmıyordu ve hatta onun zamanında bu inançlar İslam ümmetinin inancına bulaşmamıştı. İmam Malik sünnette delilini bulamadığı bir meselede gayrına iltifat etmeyecek kadar sünnete bağlı idi. İmam Şafi de tasavvufun şirkinden, küfründen, bidatından beridir. İmam Ahmed bin Hanbel Kur'an Allah kelamıdır dediği için zindanlarda işkence görüyordu bu tasavvufçular ise Kur'an zahiri ilimdir, avamı ilgilendirir, biz ilmin bâtınına talibiz diyerek Kur'an-ı Kerimin şerî ahkamını bidata ve şirke dönüştürmekte, fenafillah mertebesine eriştiğini zannedenlerse ibadetleri hepten terk etmekte, haramları helal saymaktadır. Fenafillah Allah'a ulaşma ve onda kendini kaybetme demektir. Bu terim İslamî değil sadece tasavvufîdir. Hindû putperestlerin Nirvana’ya ulaşmaları aynen bunun gibidir.
Kendisini Allah'ın kulu bilen ve tevhidi en güzel kavrayan sahabe bu tasavvufçular gibi süpermen değildi ve kendi canını kurtaramıyordu, peygamber dahi haince şehit edilen 70 kurrâ sahabinin pusuya düşürüleceğini bilmiyor, onlara yardım edemiyor ve oturup ağlıyordu. Peygamberin yardım edemediği yerde şeyhler kelebek gibi uçuyorlar bu hangi din ? Taif'te taşlanan peygamber uçamadı, taşlardan kaçamadı. Amcası Hamza’ya saplanan mızrağa yetişemedi. Ciğerparesi oğlu İbrahim vefat ederken, ölüm meleğinin torbasına elini atıp İbrahim'in ruhunu alarak, bırak biraz daha yaşasın diyemedi, hem ağlıyor, hem de Ey İbrahim gidişinle bizi hüzünlendirdin" diyordu . Bunların hepsini yaptığını iddia eden şeyh ve ona inanan mürid, ne kadar Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) in dinindendir, diye sormak elbette hakkımızdır. yazan kardeşten Allah cc. razı olsun
 
ebubeyza Çevrimdışı

ebubeyza

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Sadat-ı Kiram hala yanlıs sitede bulundugunun farkına varamadın mı ? bak sana katılan bır tek kisi bile olmadı ... reddiyeler cogalıyor... bu gidişle bayagı bir helallik alacan gibi geliyor.
:))
 
H Çevrimdışı

Habibullah

İslam-tr Sakini
Site Emektarı
ebubeyza değerli kardeşim , benim hak helali talebim ayrı görüşte olduğumuz için değil , Kalblerin kırılmaması içindir..
aradaki ince nüansı ayırman gerektiğini düşünüyorum...

Yanlış sitede bulunuyorsun diyerek hala itham edilmekte ve iftiraya uğramaktayım...Artık Helalleşme olgusuna girmeyeceğim , bana itham yapanlarada Hakkımı Haram etmeyeceğim ama Ahirete Allah c.c indindeki Mahkem-i Kübraya Bırakmaktayım..

Selamun Aleykum...


sufi kelimesinin HZ.Muhammed sallallahualeyhivessellem doneminde gecerli olduğunu ispat edebilirmisin ve hiç bir nokta dahi yazmadan sufi kelimesinin kaçıncı yüzyılda kullanılmaya başladığını öğrenmene vesile olalım bari.....
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Ana Sayfa Alt