Konunun Uzamasına Sebeb Olan Mesaj :
Kalemşörün ilk eklediği mesaj Mehmed Alagaşın, yanlış bir şey söylemiyordu.
Fakat Kalemşör'e konuyu daha iyi anlamak için sorduğum soruya verdiği cevap; ehli sunnete uymayan çok sakat bir itikadın kelamıydı. tabi ki bu ifade Alagaşın değil, kendisinin ürünüydü.
Kalemşör; Mehmed alagaşın "tevhidi akideye sahip olan muvahhid gençlerin , bu toplumdaki cahil muslumanlar olan annesini babasını akrabasını arkadaşını vs, tebliğ etmeden tekfir etmesini eleştirmiş, onlara direk kafir dememek gerek"tiğini söylemiş iken;
Kalemşör bunu yanlış algılamış ve "gayrı muslum kafirlere direkt kafir dememek lazım" diye algılayarak körü körüne "yazar böyle dedi" diyerek nefsini savunmaya çalışarak ayetleri kendince çarpıtarak kullanarak hatasını çığ gibi büyütmüştür.
Kalemşörün ilk eklediği mesaj Mehmed Alagaşın, yanlış bir şey söylemiyordu.
tekfir vakıası
Uzun yıllardır geleneksel din anlayışının tesirinde kaldıktan sonra, apaçık bir tevhidi akideyle karşılaşan müslümanlar, güneşi unutturan hücre hapsinden, bir anda günyüzüne çikanlarılan mahkumlar gibi' aydınlık şaşkınlığına girmişlerdir. Tevhidi akideyle karşılaşmaları ve bu akideye iman etmeleri, hiç şüphesiz ki bu müslümanların dünyasını ve dünyaya bakışlarını değiştir miştir. Tevhidi düşüncenin yansımasıyla, asırlardır karanlıkta kalan bazı yönelişler aydınlanmış ve kimlerin ne yaptıkları, ne durumda oldukları açıklık kazanmıştır. Çünkü tevhidin bilinmesi, şirkin ve şirki yönelişlerin de bilinmesini sağlamıştı.
Peki ne yapılacaktı?
Tevhide iman eden müslümanlar, içinde yaşadık ları çevreye ve hergün karşılaştıkları insanlara nasıl davranacaklardı?
Tabi ki bu gibi soruların cevabı, sadece Ve sadece aşağıdaki sorunun cevaplanmasıyla mümkündü.
Bizlere tevhidi ve tevhidin esaslarını açıklayan İlahî vahiy, bizleri bu önemli konuda hangi usule, hangi yola, hangi metoda davet etmektedir?
Fakat bu önemli soru bazı kesimlerce hiç dikkate alınmadı. Kur'an'ı Kerim'in fiillere ve faillere yaklaşım konusundaki usulünü ve ehl-i kitab'a yaklaşım merhale lerini dikkate almak bir yana, bunların varlığını dahi bilmeyen bazi müslümanlar; fiilleri faillere, failleri fiillere nisbet ederek, en kısa yoldan sonuca gitmişlerdi!. Şu, şu fiiller şirk olduğuna göre, bu fiilleri işleyen her fail müşriktir. Dolayısıyla insanların kınamasından hiç çekinmeden, bu faillerin müşrik olduğu açıklanmalıdır.
Ve açıkladılar da!.
Anneler, babalar, abiler ablalar, dayılar amcalar.. hemen tekfir ediliverdi. Bu tekfir kasırgasına kapılanlar dan biraz insaflı olanlar, tabi ki tebliğe de yer veriyor*lardı.
Bunlar karşı tarafı hemen tekfir etmiyorlardı. Resulullah (s.a.v.)'in onüç yılda anlattığı gerçekleri, onüç dakika gibi uzun bir zamanda uzun uzadıya anlatıyorlar, sonra tekfir ediyorlardı!.
Tevhidi bilgi ile muvahhid olduklarını zanneden bu insanlar, bu gerçekleri yaşamadan, bu gerçekleri yansıtmadan, bu gerçeklere yani İslam'a davet etmeden, zaten İslam'da olmayan insanları İslam'dan tekfir ediyorlardı!.
Peki sonuç ne oldu? demeyiniz.
Çünkü sonuç malumunuz!. Onları İslam'dan, ken dilerini de insanlardan tecrit etmiş oldular..
Mehmed Alagaş
Fakat Kalemşör'e konuyu daha iyi anlamak için sorduğum soruya verdiği cevap; ehli sunnete uymayan çok sakat bir itikadın kelamıydı. tabi ki bu ifade Alagaşın değil, kendisinin ürünüydü.
Orda Henüz islamla tanışmamış insanların tekfir edilmesini doğru bulmuyor.
Kafir, kefere yani kendisine gelen hakikati inkar eden demektir lugat manası
Yani bir kişi müslüman olmasada, kafir olmıyan bir gayri-müslim ise o tekfir edilemez.
Çünki tekfirin gerçekleşmesi için muhatab kafir olması gerekir. Kafir olması içinde hakikatin kendisine gelmesi, açıklanması iyice idrak ettikten sonra reddetmesi gerekir..
Kalemşör; Mehmed alagaşın "tevhidi akideye sahip olan muvahhid gençlerin , bu toplumdaki cahil muslumanlar olan annesini babasını akrabasını arkadaşını vs, tebliğ etmeden tekfir etmesini eleştirmiş, onlara direk kafir dememek gerek"tiğini söylemiş iken;
Kalemşör bunu yanlış algılamış ve "gayrı muslum kafirlere direkt kafir dememek lazım" diye algılayarak körü körüne "yazar böyle dedi" diyerek nefsini savunmaya çalışarak ayetleri kendince çarpıtarak kullanarak hatasını çığ gibi büyütmüştür.