Hüzünlendiğinde Allah’a gitmeyi bilmeyen bir kul, kendini başka yollarla tatmin etmeye çalışır. Başka yollarla hüznünü ve kederini gidermeye çalışır. Başarılı olur mu diye soracak olursanız, olmaz. Olsa bile geçici bir giderme olur çünkü hüznü ve kederi veren Allah’tır ve onu yine giderecek olan Allah’tır (svt).
Peki soralım o zaman, hangimiz hüzünlerimizin, acılarımızın, dert ve kederlerimizin elinden tutup da Allah’a gidiyoruz?
Dedi ki: Ben, dayanılmaz kahrımı ve üzüntümü yalnızca Allah’a şikâyet ediyorum. (Yusuf 86)
İtiraf edelim hangimiz bu kaideyi göz önünde bulunduruyoruz? Hangimiz Yakubi (as) bir teslimiyet gösterebiliyoruz? Hz. İbrahim (as) ateşe atıldığı zaman hiçbir yardımı kabul etmedi ve dedi ki: (حسبنا لله و نعم الوكيل ) “Vekil olarak Allah bana yeter, O ne güzel vekil’dir” Bu da teslimiyetin diğer adıdır işte.
Başına gelen bu olayın yalnız Allah’u teâlâ’nın izni ile olduğunun idrakına varmış, imtihan olduğunun farkına varmış ve yine imtihanının başarısı için Allah’a dayanıp güvenmiş İbrahim (as).
Böyle güzel bir peygamberin onun gibi güzel evladı İsmail’in (as) teslimiyeti de dillere destan değil mi? Şeksiz şüphesiz Allah’a dayanıp güvenen bir baba ve evladı… Allah’ın selamı gelmiş geçmiş bütün sevgili peygamberlerin üstüne olsun.
Onlar Allah’a bağılıklarını en güzel şekilde gösterdiler, peki ya bizler? Bizler en ufak acımızda feryat figan koparan kullar..
Bizler başımıza gelen bir musibette (حسبنا الله) demeyi bilmeyen kullar..
Rahmân’ın bahşettiği sayısız nimete karşılık nankör olan kullar…
Derdi veren Rabb, bu derdi bize ne diye veriyor hiç düşündük mü? Düşündük mü hiç bunun sebebini?
Size isabet eden her musibet, (ancak) ellerinizin kazanmakta olduğu dolayısıyladır. (Allah,) Çoğunu da affeder. (Şûrâ, 30)
Şu cevaba bakar mısınız? Nasıl da cevap veriyor Allah (c.c) bize. Diyor ki Allah, Sizin başınıza gelen musibetler ancak yaptığınız kötü işler neticesinde olur.
Fakat öyle güzel bir ayrıntı da var ki, orada Rahman ve Rahim olan Allah’ın yüce bağışlayıcılığını da görüyoruz. (Allah), Çoğunu da affeder. Yapıp ettiklerimizden sonra Allah çoğu günahımızı affediyor.
Böyle güzel bir ayetten sonra, müminin yüreğini ferahlatan hadîsler de vardır.
Ebû Saîd ve Ebû Hüreyre radıyallahu anhümâ’dan rivâyet edildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Yorgunluk, sürekli hastalık, tasa, keder, sıkıntı ve gamdan, ayağına batan dikene varıncaya kadar müslümanın başına gelen her şeyi, Allah, onun hatalarını bağışlamaya vesile kılar.”
(Buhârî, Merdâ 1, 3; Müslim, Birr 49.)
Ebû Yahyâ Suheyb İbni Sinân radıyallahu anh’dan rivayet edildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Mü’minin durumu gıbta ve hayranlığa değer. Çünkü her hâli kendisi için bir hayır sebebidir. Böylesi bir özellik sadece mü’minde vardır: Sevinecek olsa, şükreder; bu onun için hayır olur. Başına bir belâ gelecek olsa, sabreder; bu da onun için hayır olur.”
(Müslim, Zühd 64)
Biz nankör olan kullara, rahmeti ve bağışlayıcılığı bol olan bir ilah, Allah (azze ve celle)…
Allah kötü amellerimizin neticesinde karşılaştığımız musibetler karşısında Eyyub (as) sabrını ve İbrahim, İsmail, Yakub (as) teslimiyetini bizlere nasip etsin ve konuştuklarımızla amel etmeyi de nasip etsin.
Davamızın sonu Allah’a hamd etmektir.
Esselamu Aleykum.
Yazan: Ummu (Rufeyde) Hafsa
Genç Muvahhide
Peki soralım o zaman, hangimiz hüzünlerimizin, acılarımızın, dert ve kederlerimizin elinden tutup da Allah’a gidiyoruz?
Dedi ki: Ben, dayanılmaz kahrımı ve üzüntümü yalnızca Allah’a şikâyet ediyorum. (Yusuf 86)
İtiraf edelim hangimiz bu kaideyi göz önünde bulunduruyoruz? Hangimiz Yakubi (as) bir teslimiyet gösterebiliyoruz? Hz. İbrahim (as) ateşe atıldığı zaman hiçbir yardımı kabul etmedi ve dedi ki: (حسبنا لله و نعم الوكيل ) “Vekil olarak Allah bana yeter, O ne güzel vekil’dir” Bu da teslimiyetin diğer adıdır işte.
Başına gelen bu olayın yalnız Allah’u teâlâ’nın izni ile olduğunun idrakına varmış, imtihan olduğunun farkına varmış ve yine imtihanının başarısı için Allah’a dayanıp güvenmiş İbrahim (as).
Böyle güzel bir peygamberin onun gibi güzel evladı İsmail’in (as) teslimiyeti de dillere destan değil mi? Şeksiz şüphesiz Allah’a dayanıp güvenen bir baba ve evladı… Allah’ın selamı gelmiş geçmiş bütün sevgili peygamberlerin üstüne olsun.
Onlar Allah’a bağılıklarını en güzel şekilde gösterdiler, peki ya bizler? Bizler en ufak acımızda feryat figan koparan kullar..
Bizler başımıza gelen bir musibette (حسبنا الله) demeyi bilmeyen kullar..
Rahmân’ın bahşettiği sayısız nimete karşılık nankör olan kullar…
Derdi veren Rabb, bu derdi bize ne diye veriyor hiç düşündük mü? Düşündük mü hiç bunun sebebini?
Size isabet eden her musibet, (ancak) ellerinizin kazanmakta olduğu dolayısıyladır. (Allah,) Çoğunu da affeder. (Şûrâ, 30)
Şu cevaba bakar mısınız? Nasıl da cevap veriyor Allah (c.c) bize. Diyor ki Allah, Sizin başınıza gelen musibetler ancak yaptığınız kötü işler neticesinde olur.
Fakat öyle güzel bir ayrıntı da var ki, orada Rahman ve Rahim olan Allah’ın yüce bağışlayıcılığını da görüyoruz. (Allah), Çoğunu da affeder. Yapıp ettiklerimizden sonra Allah çoğu günahımızı affediyor.
Böyle güzel bir ayetten sonra, müminin yüreğini ferahlatan hadîsler de vardır.
Ebû Saîd ve Ebû Hüreyre radıyallahu anhümâ’dan rivâyet edildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Yorgunluk, sürekli hastalık, tasa, keder, sıkıntı ve gamdan, ayağına batan dikene varıncaya kadar müslümanın başına gelen her şeyi, Allah, onun hatalarını bağışlamaya vesile kılar.”
(Buhârî, Merdâ 1, 3; Müslim, Birr 49.)
Ebû Yahyâ Suheyb İbni Sinân radıyallahu anh’dan rivayet edildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Mü’minin durumu gıbta ve hayranlığa değer. Çünkü her hâli kendisi için bir hayır sebebidir. Böylesi bir özellik sadece mü’minde vardır: Sevinecek olsa, şükreder; bu onun için hayır olur. Başına bir belâ gelecek olsa, sabreder; bu da onun için hayır olur.”
(Müslim, Zühd 64)
Biz nankör olan kullara, rahmeti ve bağışlayıcılığı bol olan bir ilah, Allah (azze ve celle)…
Allah kötü amellerimizin neticesinde karşılaştığımız musibetler karşısında Eyyub (as) sabrını ve İbrahim, İsmail, Yakub (as) teslimiyetini bizlere nasip etsin ve konuştuklarımızla amel etmeyi de nasip etsin.
Davamızın sonu Allah’a hamd etmektir.
Esselamu Aleykum.
Yazan: Ummu (Rufeyde) Hafsa
Genç Muvahhide