Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Tevhid Kelimesi La İlahe İllallah ve Şirkten Teberri Şartı

E Çevrimdışı

Ehlitakwa

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Tevhid Kelimesi La İlahe İllallah ve Şirkten Teberri Şartı
--------------------------------------------------------------------------------

Hamd alemlerin Rabbi olan ALLAH’a özgüdür. Salât ve selam Nebilerin sonuncusu Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’in, O’nun ailesinin ve ashabının üzerine olsun.

Bugün üzerinde tartışılan konulardan bir tanesi de hiç şüphesiz tevhid kelimesinin mücerred bir şekilde ikrarının kişilerin Müslüman olarak addedilmeleri için yeterli bir şart olup olmadığı konusudur. Konu üzerinde ihtilafın ana kaynağı ise kanaatimizce bir taraftan hayatları boyunca ALLAH’a şirk koşan, ALLAH’ın dini adına sahih hiçbir bilgiye sahip olmayan ancak bununla beraber tevhid kelimesini ikrar ederek Müslüman olduğunu iddia eden toplumların varlığı, diğer taraftan ise Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’den "Kim La İlahe İllallah derse cennete girer" şeklinde nakledilen sahih senetli rivayetlerin varlığıdır. Zira günümüzde özellikle çevrelerindeki insanlara şirin görünme sevdasını güden bazı kesimler özellikle konu üzerinde sadece bir takım rivayetleri dillerine dolayarak tevhid kelimesini ikrar eden her ferde direk olarak Müslüman etiketini yapıştırmaktadırlar. Halbuki usulde esas olan bir konu hakkında istinbatta bulunmak için konuya dair bütün rivayetlerin bir arada değerlendirilmesidir. Zira mutlak bir lafızla gelen bir nassı diğer bir nassın takyid etmesi, amm ifade ile gelen bir nassın bir başka nas tarafından tahsis edilmesi her zaman için muhtemeldir. Bu nedenle İslam alimleri hüküm istinbatında öncelikle konu ile alakalı Kur’an ayetleri ve bunun paralelinde nebevi hadisleri bir arada bir bütünlük içinde değerlendirerek nihai bir sonuca gitmeye çalışmışlardır. Bugün ise her kesim kendi düşünce yapısına ve inanış biçimine uygun gelen bir nassa sarılarak hak üzerinde olduğu iddiasındadır. O halde bizimde ilk başta yapmamız gereken "Tevhid Kelimesi La İlahe İllallah Üzerine" isimli bu konumuzu ele alırken olabildiğince konuya dair rivayetleri bir bütünlük içerisinde incelememiz gerekmektedir ki bununla en doğru olana ulaşabilmiş olalım.

Bilindiği üzere tevhid kelimesinin ikrarı bir ibadettir. Zira "Kim La İlahe İllallah derse…" şeklinde gelen birçok hadisi şerifte tevhid kelimesinin ikrarının hemen arkasından kişiye cennet vaat edilmesi bu kelimenin ikrarının asli ibadetlerden biri olduğunu ortaya koymaktadır. Yine Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in "Zikirlerin en faziletlisi La İlahe İllallahtır" (Tirmizi 3383, İbn-i Mace 3800.) buyruğu da tevhid kelimesinin ikrarının başlı başına bir ibadet olduğunu ifade etmesi açısından yerinde bir örnektir. Diğer taraftan selef imamlarının "iman, dil ile ikrar…" şeklinde başlayan tanımları ve ikrarın tevhid kelimesini ifade etmekten ibaret olduğunu belirtmeleri de tevhid kelimesini sadece dil ile telaffuz etmenin bir ibadet olduğunu göstermektedir.

ALLAH (Subhanehu ve Tealâ)’nın kullarına emrettiği ibadetlerin hemen hemen tamamında kulların riayet etmesi gereken bir takım şart ve rukûnlar mevcuttur. Bu şart ve rukûnların yokluğu yapılan ibadetin geçersiz olmasına sebep teşkil eder. Misal olarak Allahu Tealâ’nın farz kıldığı namaz ibadeti kendi içerisinde bir takım şart ve rukûnları da ihtiva etmek zorundadır. Bu şart ve rukûnlardan uzak bir namazın kabul görmesi söz konusu değildir. Aynı şekilde ibadetlerin en büyüğü ve en önemli olarak kabul edebileceğimiz tevhid kelimesinin ikrarının da kendi bünyesinde barındırması zorunlu olan bir takım şart ve rukûnları mevcuttur. Bu şartlardan uzak bir ikrarın kişi üzerinde hiçbir fayda sağlamayacağı ve tevhid kelimesini ikrar eden kişiye getireceği kazanımlardan mahrum kalınacağı aşikardır. Nitekim Vehb bin Münebbih kendisine "La İlahe İllallah cennetin anahtarı değil midir?" diye soran bir kimseye "Elbette öyledir. Ancak o açacak anahtarın dişleri var ise. Bilindiği gibi hiçbir anahtar dişsiz değildir. Şayet sen dişleri olan bir anahtar getirebilirsen o senin için cennetin kapısını açacaktır. Aksi takdirde ise açılmayacaktır" (Buhari, Cenaiz, 3/109.) şeklinde cevap vererek tevhid kelimesinin şartlarından uzak bir ikrarın sahibine bir fayda sağlamayacağını güzel bir şekilde vurgulamıştır. O halde burada "kim La İlahe İllallah derse…" şeklinde rivayetleri ele alarak fertlerin ve toplumların kurtuluşunu sadece dilin ikrarına bağlayan tüm görüşlerin fasidliği de kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Nitekim aynı husus üzerinde meşhur Hanbelî fakihlerinden İbn-i Receb (rahimehullah)’da şöyle demektedir:

"La İlahe İllallah’ı söyleyipte ona şehadet etmekten maksad cehennemden kurtulmayı ve cennete girmeyi gerektiren bir sebeb olmasıdır. Bu gereklilik ise söylenen sözün şartlarının hepsinin bir arada bulunması ve onu ortadan kaldıracak bir durumun olmaması halinde geçerlidir. Tevhid kelimesini söyleyen kişide bu kelimenin şartlarından bir tanesi eksik olursa yahut da tevhid kelimesini söyleyen kimse bu kelimeyi ortadan kaldıracak bir söz veya amelde bulunursa artık bu tevhid kelimesi, söyleyenin cehennemden kurtulmasını ve cennete girmesini sağlamaz. Bu görüş Hasan ve Vehb bin Münebbih’ten nakledilmiştir. Bu konu hakkında söylenenlerin en güzeli ve en kuvvetlisi bu görüştür." (İbn-i Receb El’Hanbeli, Kelimetü’l İhlas, sy:7.)


Görüleceği üzere İbn-i Receb el-Hanbelî (rahimehullah) tevhid kelimesinin ikrarının fertlere ya da toplumlara fayda sağlamasını ancak bir takım şartlar çerçevesince mümkün olacağını, bu şartların hepsinin bir arada bulunmasının zorunluluğunu, bu şartlardan bir tanesi dahi eksik olursa kişinin bu kelimeyi ikrar etmekle hiçbir fayda elde edemeyeceğini belirtmektedir.

Bilinmelidir ki gerek Resulullah’ın "Kim La İlahe İllallah derse cennete girer" şeklinde ve bu manada gelen hadisleri gerekse alimlerin "Kim La İlahe İllallah derse kendisine Müslüman hükmü uygulanır" şeklinde cümleleri tamamen umum manalı ifadelerdir ve bu ifadeler muhassısları ile birlikte değerlendirilmek zorundadır. Zira gerek Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in diğer bir çok hadislerinde gerekse de İslam alimlerinin bir çok kavillerinde kişilerin mal ve can dokunulmazlığının sağlanması ve kurtuluşa ermeleri şirkten teberi etme şartına bağlanmıştır. Bundan da ziyade Allahu Tealâ çok açık ve kesin ifadelerle aslen kafir ve müşrik olan fert ya da toplumların dünya da mal ve can dokunulmazlık haklarına sahip olabilmeleri ve ahrette de kurtuluşa erenlerden olabilmelerini şirkten beri olmaları şartına bağlamaktadır. Allahu Tealâ şöyle buyurur:

"Şu haram aylar bir çıktı mı artık o müşrikleri nerede bulursanız öldürün, yakalayın, hapsedin ve bütün geçit başlarını tutun. Eğer tevbe ederler ve namaz kılıp zekatı verirlerse onları serbest bırakın. Muhakkak ki, ALLAH çok bağışlayandır, çok merhamet edendir." (9, Tevbe/5)

Ayette açık bir şekilde görüleceği üzere Allahu Tealâ müşriklerin mal ve can dokunulmazlıklarını diğer bir ifade ile Müslüman olarak addedilmelerini "Eğer tevbe ederlerse…" buyurarak onların tevbe etmeleri şartına bağlamaktadır ki, buradaki tevbeden kastın şirkten teberi etmek olduğu aşikardir. Nitekim ayete dair tefsir yapan İslam alimleri de bu hususu sarahaten vurgulamaktadırlar:

İmam Taberî: "Eğer onlar kendilerine nehyedilen ALLAH’a şirk koşmaktan, Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’i inkâr etmekten vazgeçerek tevhide yönelirlerse ve tüm ilahlardan ve ortaklardan uzaklaşarak ihlas ile sadece ALLAH’a ibadet ederlerse onları serbest bırakın, diledikleri gibi hareket etsinler." (Tefsiru-t Taberi, 14/135.)

İmam Bagavi: "Eğer tevbe ederlerse…" Yani şirkten tevbe ederlerse demektir." (Tefsiru-l Begavi, 4/6.)

İmam Alusi: "Eğer tevbe ederlerse…" Yani iman ederek şirkten tevbe ederlerse demektir." (Tefsiru-l Alusi, 7/158.)

İmam Kurtubi: "Asıl kaide şudur: Öldürme eğer şirk dolayısı ile söz konusu ise bu şirkin son bulmasıyla öldürme fiilide zail olmaktadır. Tevbe Suresi’nin 5.ayeti kerimesi tevbe ettim diyen bir kimsenin fiilleri arasına tevbenin hakiki bir tevbe olduğunu ortaya koyan hususları da eklemedikçe bu sözü ile yetinilmeyeceğine delildir." (Tefsiru Kurtubi, 7/74.)
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt