Örtü denilince yazasım geldi. Başörtüsü mevzusu aklıma geldi. Lisedeki sıra arkadaşım Halime, bir müslümandı. Notları dersleri benimkilerden iyiydi. Her gün okula girerken başörtüsünü çıkarmak, okul bitince geri takmak zorunda kalıyordu. Ben o dönem müslüman değildim, çektiği zulmü asla bilemem, ancak tahmin edebilirim. Erkekler bunu anlamaz. Benzer bir sakal "sorunu" mevcut olsa idiyse de sakal sonuç olarak sünnettir ama tesettür farzdır. Bir insanın benliğinin bir parçası olan, yaşam şekli olan, dünya görüşü olan bir meselenin toplumu geçtim, devlet tarafından red edilmesini, okula gitmek gibi basit bir eylemin bile bu mesele sebebiyle engellenmesinin dramını ancak yaşayan bilebilir.
Her gün her an kendinden feragat etmek zorunda bırakılmak, sırf var olabilmek nefes alabilmek için başkalarının dayatmalarına tahammül etmek zorunda kalmak... İstemediğin halde başörtünü çıkarmak. Özgür iken hapishane hayatı yaşamaktır. Allah herkese katlanabileceği kadar yük yükler - ben hidayete daha erken erseydim bu yükü taşıyamayabilirdim açık konuşmak gerekirse. Başörtümden vazgeçmezdim, hayır. Onun yerine okulu bırakırdım, almanyaya dönerdim belki, bilemiyorum.
Üniversiteye 2010'da girdim. Hacettepedeydim, bir öğretmen bozuntusunun başörtülü bir öğrenciyi dersine almadığı duyulmuştu ilk haftalarda. O zaman bunun adaletsizlik olduğunu düşünmemiştim. Devletin kuralıydı, uymak gerekirdi, ne vardı yani başörtüsüz gireydi derse. Böyle düşünüyordum. Bu halk böyle düşünüyor. Umrunda bile değil başörtülülerin çektiği zulüm. Hayattan mütemadiyen dışlanmaları. Yokmuş gibi davranmak o kadar kolay ki. Hele ki önceden ne okulda ne işte başörtülü hiç kimse yokken dışarda milyonlarca başörtülü olsa da onları yok saymak çok kolaydı. Başörtülüler ise çaresizce içinde bulundukları hüsranı yaşıyorlardı. Ya toplum hayatına entegre olacak ya da benliklerini muhafaza edeceklerdi. Ya biri ya diğerini seçmek zorunda kalıyorlardı. Sonuç olarak toplum hayatına entegre olmayı seçenler başörtüsüzler kervanına katılıyordu, benliklerini muhafaza etmek isteyenlerse topluma karışmıyordu, dolayısıyla başörtüsü diye bir sorun yoktu.
Ta ki bu iş değişene kadar. Sanırım ilk "başörtülü mezunlar" benim dönemimde verilmiş olabilir 2015 dönemi. Bir nesil başörtüsüyle okulunda okuyacak mezun olacak işe başlayacak. Şimdilerde o ilk mezunları belki doktor belki avukat hakim savcı olarak görmek mümkün ve hatta memur veya öğretmen olarak bilim insanı olarak görmek mümkün. Ve hal böyle olunca artık "yeni normal" başörtülü bir toplum oldu. Başörtülü hanımların bulunmadığı bir ortam hayal edemez olduk. Daha düne kadar hem cinsiyeti hem de dini görüşleri sebebiyle koca bir insan topluluğunun sistematik olarak dışlandığı unutuldu gitti.
Daha dün başörtülü hanımların toplum hayatında etkin rol alabilmesinin önü açılmışken sanki bu danışıklı bir dövüşmüş gibi şimdilerde LGBTİQRSTALPON'cuların önü açılmaya çalışılıyor. Sanki başörtülü hanımların sıradan eğitim ve çalışma haklarını onlara vermek absürd bir mesele imiş, toplumun büyük bir kesimini rahatsız eden bir kozmuş da bunun karşılığı olarak koca bir feragat yapılmalıymış gibi.
Almanya'daki merkezi iş bulma kurumunun bir iş ilanı sayfası m/w/d lere dikkat. Erkek/kadın/değişik
Anlamına gelir. Neredeyse artık her ilanda böyledir.
Ekli dosyayı görüntüle 28446
bundan öte artık bir de x koyuyorlar. Anlamını bilmiyorum bilmek de istemiyorum.
Ekli dosyayı görüntüle 28447
böyle mi olalım? Olacağız.