Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Yalan Söylemenin Hükmü Nedir? Küfür mü, Büyük ya da Küçük Günah mı?

E Çevrimdışı

ehli sunnet

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Essalamun aleykum,

Geçenlerde söyle birsey duydum, ne kadar dogru onu bilmek isterim. Inseallah aydinlatan olur. Duydugum su ki, peygamberimize sormuslar yalan söylenin müslüman olmadigini. Ben böyle bir sözuü veya hadisi hiç duymamistim. Aceba bu ve buna benzer bir söz veya hadis varmi.... ?

1. Yani her konuda yalan söyleyen günahkarmi?

2. Kendi hakkinda veya ismi veya yasi hakkinda yalan söyleyen dinden çikarmi...?

3. Yalan söylemek kafirlik veya mürtedlik alametimi...?

4. Islamin hiç birseyini inkar etmeyen ve islamin herseyini kabul eden bir müslüman kendi kisisel bilgisi hakkinda, yani ismi, yasi, soyu, sopu, ailesi, meslegi veya buna benzer konuarda yalan söylerse dinden çikarmi...?

5. Yalan söylemek büyükmü yoksa küçük günahmi...?

Essalamun aleykum,

Yukaridaki sorulara yanit verecek varmi...? Özelikle Abdulmuiz veya ehil olan baska bir kisi için uygunmu? Eger ki acele ediyorsam kusuruma bakmayin. Özür dilerim. Varsa hakkinizi helal edin.

Allahin selami üzerimize olsun.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
ehli sunnet;296405' Alıntı:
Essalamun aleykum,

Geçenlerde söyle birsey duydum, ne kadar dogru onu bilmek isterim. Inseallah aydinlatan olur. Duydugum su ki, peygamberimize sormuslar yalan söylenin müslüman olmadigini. Ben böyle bir sözuü veya hadisi hiç duymamistim. Aceba bu ve buna benzer bir söz veya hadis varmi.... ?

1. Yani her konuda yalan söyleyen günahkarmi?

2. Kendi hakkinda veya ismi veya yasi hakkinda yalan söyleyen dinden çikarmi...?

3. Yalan söylemek kafirlik veya mürtedlik alametimi...?

4. Islamin hiç birseyini inkar etmeyen ve islamin herseyini kabul eden bir müslüman kendi kisisel bilgisi hakkinda, yani ismi, yasi, soyu, sopu, ailesi, meslegi veya buna benzer konuarda yalan söylerse dinden çikarmi...?

5. Yalan söylemek büyükmü yoksa küçük günahmi...?

Aleykum selam we rahmetullah kardeşim ;

Evvela soruların cevabına geçmeden önce "İslam'da Yalan Söylemenin Hükmü Nedir?" genel soruya cevabını aktaralım.



Nefsi mudafaa ile ilgili olan konulardan biri de; bir müslümanın hangi durumlar karşısında yalan söyleyebileceği konusudur.
Şartlar ne olursa olsun, bir müslümanın ancak şu 3 konuda yalan söylemesine ruhsal vardır:

İnsanların arasını bulmada, karı-kocanın birbirleriyle sohbetlerinde ve savaş halinde.
1. İnsanların arasını bulma ve onları barıştırma hususunda Ummu Kulsum binti Ukbe, Rasulullah'ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu işittiğini rivayet etmektedir:
"İnsanların arasını bulup hayrı artıran veya hayrı söyleyen yalancı değildir."

(Buhûrî, Kit. Sulh, bab: 2, Hadis no: 3; Muslim, Kit. Birr, Bab 27, Hadis no: 101/ 2605; Tirmizi, Kit. Birr, bab: 26, Hadis no: 1983; Ebû Dâvâd, Kit. Edeb, bab: 58, Hadis no: 4920; Musned, İmam Ahmed, c. VI, sf. 403)

2. Bir erkeğin hanımına sohbeti ve bir hanımın erkeğine sohbeti esnasında yalan söyleme hususunda da Ummu Kulsum binti Ukbe, Rasulullah'dan (s.a.v.) şunları duyduğunu rivayet ediyor:
Ummu Kulsum diyor ki: "Rasulullah'ın üç şey dışında insanların söyledikleri herhangi bir yalana ruhsat verdiğini duymadım. Bu üç şey; savaş hali, insanların arasını bulub onları barıştırma hali, erkeğin hanımına hanımın da erkeğine sohbet etme halleridir."

(Muslim, Kit. Birr, Bab 27, Hadis no: 101 / 2605; Musned, İmam Ahnıed, c. VI, sf. 403)

Ummu Kulsum'den nakledilen diğer bir rivayette ise hadis-i şerif şöyledir:
"Rasulullah'ın üç şey dışında herhangi bir husus hakkında yalan söylemeye ruhsat verdiğini duymadım. Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Ben insanların arasını bulan ve ancak insanları barıştırmak için söz söyleyen kişiyi, savaş hakkında konuşan kişiyi; hanımıyla sohbet eden erkeği ve kocasıyla sohbet eden hanımı yalancı saymam."

(Ebû Dâvûd, Kit. Edeb, bab: 58, Hadis no: 4921)

Esma binti Yezid de, Rasulullah'ın şöyle buyurduğunu söylüyor:
"Yalan söylemek helal değildir. Ancak şu üç şey hakkında helal olur: "Kişinin hanımını radı etmek için ona konuşurken söylediği yalan, harb hakkında söylediği yalan ve insanların arasını bulmak için söylediği yalan"

(Tirmizi, Kit. Birr, bab: 26, Hadis no: 1939; Musned, İmam Ahmed, c. VI, sf: 459)

3. Savaş hakkında yalan söylemek:
Yukarıda zikredilen hadis-i şeriflerinde beyan ettikleri gibi savaş hususunda da yalan söylemek caizdir. Ayrıca Peygamber efendimiz (s.a.v.)in şöyle buyurduğu da rivayet edilir:
"Harb hiledir."

(Buhari, Kit. Cihad, bab: 157, Kit. Menakıb, bab: 25, Kit. İstitabe, bab: 7; Muslim, Kit. Cihad, bab: 17, 18, lın. 1739, 1740; Ebû Dâvûd, Kit. Cihad, bab: 92, hn. 2636, 2637; Tirmizi, Kit. Cihad, bab: 5, hn. 1675; İbn Mâce, Kit, Cihad, bab: 28; Darimi, Kit, Siyer, bab: 13; Musned, İmam Ahmed, c. I, sh. 81, 90, 113, 126, 131, c. II, sh. 312. 314:
Tirmizi, bu hususta İbn Abbasdan Hz. Aliden, Zeyd bin Sabihen, Ebu Hurayra'dan. Esma binti Yezid'den Kab bin Malik'den ve Enes bin Malik'den hadisler rivayet edildiğini ve bu hadisin: "Hasen ve sahih" olduğunu söylemektedir." Tirmizi, Kit. Cihad, bab: 5, hn. 1675)


"Alimler, savaş esnasında kafirleri her şekilde aldatmanın câiz olduğunu ve sadece yapılan bir muahedeyi veya verilen bir emanı bozmaya yönelik olan bir aldatmanın helal olmayacağını söylemişlerdir."

Hadis alimleri, zikredilen bu hadis-i şerifin metnini değişik harekelerle okuyarak bundan farklı manalar çıkarmışlardır:

a. Bir kıraat şekline göre bu hadisin manası şöyledir:
"Harb tek bir defa aldanmaktan ibarettir."
Yani bir aldanmayla harbin işi biter. Savaşçının dikkatli olması gerekir. Bir kere dahi aldansa artık bu aldanmanın sonucunu telafi etmek mümkün değildir.
b. Diğer bir kıraat şekline göre manası şöyledir:
"Harb aldatıcıdır. Kişileri aldatır. Onları ümidlere salar. Sonra da onlara verdiği ümidleri yerine getirmez."
c. Başka bir kıraat şekline göre manası şöyledir:
"Harb aldatmadan ibarettir."
Hadis-i şerifin kıraat ve yorumu ne olursa olsun, her durumda savaşta yalan söylemek caizdir.
Rasulullah zamanında meydana gelen şu hadise de savaş halinde yalan söylemenin caiz olduğunu göstermektedir:

Cabir bin Abdullah diyor ki: Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Kâb bin el-Eşref'i halletmek için kim var? Çünkü o Allah'a ve Rasulune eziyet verdi."
Bunun üzerine Muhammed bin Mesleme ayağa kalktı.
"Ey Allah'ın Rasulu! Onu öldürmemi ister misin?" dedi.
Rasulullah: "Evet, isterim" dedi.
Muhammed bin Mesleme: "O halde bana izin ver de ona bazı şeyler söyleyeyim" dedi.
Rasulullah: "söyle" dedi.
Muhammed bin Mesleme, Kâb'ın yanına vardı ve ona: "Bu adam (Rasulullah) bizden sadaka vermemizi istedi. Doğrusu bizi çok zor duruma düşürdü. Ben, sana geldim. Ödünç vermeni istiyorum" dedi.
Kâb bin el-Eşref: “Allah'a yemin olsun ki siz ondan bezib usanacaksınız" dedi.

Muhammed bin Mesleme: "Biz bir defa ona tabi olduk. Artık durumunun ne olacağını görmeden onu terk elmek istemiyoruz. Senin bize bir veya iki vesk (Bir vesk yaklaşık 122.160 kg.dır) yiyecek maddesi ödünç olarak vermeni taleb ediyoruz" dedi.
Kâb bin el-Eşref: "Evet, vereyim. Fakat karşılığında bana rehin verin" dedi.
Muhammed bin Mesleme: "Ne istiyorsun?" dedi.
Kâb: "Rehin olarak kadınlarınızı bana verin" dedi.
Muhammed bin Mesleme: "Rehin olarak kadınlarımızı sana nasıl verelim? Sen Arabların en yakışıklı adamısın" dedi.
Kâb: "Rehin olarak oğullarınızı bana verin" dedi.
Muhammed bin Mesleme ve arkadaşları: "Rehin olarak oğullarımızı sana nasıl verelim? Daha sonra insanlar onları ayıblarlar. Ve; (sizler bir veya iki vesk yiyecek karşılığında rehin verilmişdiniz) derler. Bu bizim için bir utanç vesilesidir. Fakat biz sana silahlarımızı rehin verelim" dediler.
Kâb bin el-Eşref ile Muhammed bin Mesleme bu şekilde anlaştılar. İbn Mesieme tekrar Kab'a gelecekti. Muhammed bin Mesleme süt kardeşi olan Ebu Naile ile birlikte Kâb'a geceleyin geldiler. Kab onları kulenin içine davet etti ve onların yanına indi.
Kâb'ın karısı "Bu saatte nereye çıkıyorsun" diye cevab verdi.
Kâb: "Onlar Muhammed bin Mesleme ve kardeşim Ebu Naile" diye cevab verdi.
Diğer bir rivayette, Kâb'ın hanımı ona: "Ben bazı sesler işitiyorum, o sesler sanki kan kokuyor" demiş. Kâb da ona: "Onlar kardeşim Muhammed bin Mesleme ve süt kardeşim Ebu Naile'dir. Büyük insan geceleyin hançerlenmeye dahi davet edilse daveti kabul eder" cevabını vermiştir.
Muhammed bin Mesleme, beraberinde getirdiği iki adamı da içeriye soktu. İbn Mesleme, arkadaşlarına şunları söylemişti: "Kâb gelince ben onun saçlarından tutub koklayacağım. Siz benim Kab'ın başına tam hakim olduğumu görünce hemen boynunu vurun."
Kâb, kuşanmış bir şekilde bunların yanına indi. Süründüğü kokular çevreye yayılıyordu.
Muhammed bin Mesleme: "Bu koku gibi daha güzel bir koku görmedim" dedi.
Kâb: "Bende Arab kadınlarının en çok koku sürüneni ve en mükemmel olanı bulunuyor" dedi.
Muhammed bin Mesleme: "İzin verir misin başını koklayayım" dedi.
Kâb: "Evet, olur" dedi.
Muhammed bin Mesleme, Kab'ın başını kokladı, arkadaşlarına da koklattı. Sonra; "Kâb'a bir daha izin verir misin?" dedi.
Kâb: "Evet, olur" dedi.
Muhammed bin Mesleme: "Kâb'ın kafasına tam hakim olunca arkadaşlarına: "Vurun" dedi.
Onlar da Kâb'ı öldürdüler. Sonra Rasulullah'a gelerek durumu bildirdiler."

(Buhârî, Kit. Megazi, bab: 15; -Metin Bubârî'ye aittir-; Muslim. Kit. Cihad, bab: 119, hn. 1081; Ebû Dâvâd, Kit. Cihad, bab; 157, hn. 2768)


Bu hadis-i şerifi yorumlayan Hattabi diyor ki:

"Bu hadis-i şerif, dini bir hususu ifa etmek veya kendisini yahut başka bir müslümam savunmak maksadıyla herhangi bir müslümanın sözü çevirerek olmadık şeylerin olmuş gibi söylemesinin bir mahzuru olmadığını göstermektedir. Kendisiyle sulh anlaşması yapılmış olmayan kafirleri gafil iken avlamak ve hücum esnasında bunlara karşı geceleyin harekete geçmek caiz olduğu gibi, bunları hadiste zikredilen şekilde öldürmek caizdir. Kab, Rasulullah'a dil uzatıyor ve durmadan onu kötülüyordu. Kâfirliği ve Rasulullah'a sövmesi nedeniyle öldürülmeyi hak etmişti." (Hattabi Haşiyesi, Ebû Dâvud, c. III. sh. 211)

Görüldüğü gibi, Muhammed bin Mesleme, Kâb'ı öldürmek için Rasulullah'tan gerçek olmayan bazı şeyleri söylemeye dair izin istemiş, Rasulullah da ona izin vermiştir. Zira ortada bir savaş durumu sözkonusudur. Kâb'ın halledilmesi gerekiyordu.
Evet, savaş halinde yalan söylemek dahil, bütün hile yollarına ruhsat vardır. Hele hele savaş taktiği ile ilgili olan hususların düşmana sızmaması için her türlü tedbire başvurmak caizdir.
Peygamber efendimiz (s.a.v.) savaşacağı yerin nere olacağını müslümanlardan bile çok defa gizli tutmuş ve hedef şaşırtma taktiğini uygulamıştır.
Bu hususta Kâb bin Malik (r.anh) diyor ki: Rasulullah yaptığı gazvelerin pek azında hedef şaşırtmamış ve savaşı yapılması istenen yerin dışında yapılacakmış gibi göstermemiştir. Nihayet Tebuk savaşı yapılmak istenmiştir. Bu savaş, şiddetli sıcak günlerinde, çölleri aşıp uzun mesafeler aşıldıktan sonra büyük bir düşmana karşı yapılacaktı.
Bu nedenle Rasulullah bu savaşta müslümanlara durumu açıkladı ve onlara kimlerle savaşmak istediğini önceden haber vermişti. Tâ ki müslümanlar düşmanlarını göz önünde bulundurarak ona göre hazırlanmış olsunlar."

(Buhârî, Kit. Cihad, bab: 103. Kit. Megazi, bab: 79; Muslim, Kit. Tevbe, bab: 54, Hadis no: 2769; Ebu Dâvûd, Kit, Cihad. bab: 92, Hadis no: 2637; Darimi, Kit. Siyer, bab: 14; Musned, İmanı Ahmed, c. III, sf: 451, c. IV, sf: 387)

Günümüz müslümanlarının gerek düşmanlarına karşı kendilerini savunmada, gerek Allah düşmanlarına hamle yapmada tedbirli olmalarına, kuru lafları bırakıb fiili mucadele vermelerine, boşboğazlığı terk edib ciddi olmalarına, kufri metodları aşıb, Peygamberi bir yol izlemelerine gaflet uykusundan uyanıb, gerçeklen İslâm'ın gözüyle görmelerine ve bu ilahi nizamı savunmak için canlarıyla mallarıyla cihad etmelerine ne kadar ihtiyaç vardır!
Bu genel izâhattan sonra cevablara geçelim ;

ehli sunnet;296405' Alıntı:
1. Yani her konuda yalan söyleyen günahkarmi?
C 1- Her konuda yalan günah değildir. Yukarıda hadis-i şerifte zikredilen üç husus bunun (günah) dışındadır.

ehli sunnet;296405' Alıntı:
2. Kendi hakkinda veya ismi veya yasi hakkinda yalan söyleyen dinden çikarmi...?
4. Islamin hiç birseyini inkar etmeyen ve islamin herseyini kabul eden bir müslüman kendi kisisel bilgisi hakkinda, yani ismi, yasi, soyu, sopu, ailesi, meslegi veya buna benzer konuarda yalan söylerse dinden çikarmi...?
C 2 - 4- Yalan söyleyen haram/gunah işlemiş olur, dinden çıkmaz. Dinden çıkması için ikrah şartları yokken küfür sözünü veya fiili işlemesiyle olur.


ehli sunnet;296405' Alıntı:
3. Yalan söylemek kafirlik veya mürtedlik alametimi...?
C 3- Yalan söylemek munâfıklık alâmetidir. Hadis-i şerifte ;

Bize Yahya b. Eyyûb ile Kuteybu'bnu Saîd rivayet ettiler; lâfız Yahya'nındır. Dediler ki: Bize İsmail b. Ca'fer rivayet etti. Dedi ki: Bana Ebû Suheyl, Nâfi b. Mâlik b. Ebî Âmir'den o da babasından, o da Ebû Hurayra'den naklen haber verdi ki, Rasûlullah (s.a.v.) :
«Munafığın alâmeti üç şeydir:
1 - Konuştu mu yalan söyler:
2 - Vâd ederse (sözünden) döner.
3 - Kendisine (bir şey) emniyet olunursa hıyanet eder.» buyurmuşlardır.

(Muslim, İman, Bab 25, Hadis no: 107)
Hadis-i şerifteki yalan söyleyenin munafıklık alameti hakkında her nasıl olursa yalan söyleyen herkes midir konusu hakkında ulema şunları açıklamıştır :

1- İmam Nevevî'ye göre hadisde işkâl yoktur. Çünkü ma'nası şudur: Bu hasletler nifaktır. Bunların sahibi munafığa benzer ve munafık ahlâkını almış demektir. Zira nifak; içinde gizlediğinin zıddını meydana çıkarmaktır. Şu hâl mezkûr hasletlerin sahibinde mevcuddur, ama onun nifakı yalnız konuştuğu, va'dettiği ve ona emniyet eden kimseye mahsustur. Binaenaleyh; İslâmiyet hakkında munafık değildir. Yani içinde küfrü gizlemiş sayılmaz.
2- Bazılarına göre hadis, ekseri ahlâkı böyle kötü olanlar hakkındadır. Nadiren yapanlar hükümde dâhil değildirler.
3- Hattâbi şöyle diyor : «Peygamber (s.a.v.)'in bu sözü mezkûr hasletleri âdet edinenleri - bu hasletleri nifaka vardırır endişesiyle sakındırmak içindir. Gayr-i ihtiyari veya îtiyad edinmeksizin nadiren yapanlara değildir. Bir hadisde:
Tacir fâcirdir. "Ummetimin ekseri munafıkları da hafızlardır" buyurulmuştur. Bunun ma'nası yalandan sakındırmaktır. Çünkü yalan söylemek fucur mânasınadır. Binaenaleyh bu hadis bütün tacirlerin fâcir olmasını icâbetmez. Hafızlardan bazılarında amele karşı bir az samimiyetsizlik ve bir parça riya olabilir, ama bu onların hepsinin munafık olmasını gerektirmez.
Nifak iki kısımdır: Biri nifak sahibinin dindar görünüp içinde küfrü gizlemesidir. Rasûlullah (s.a.v.) zamanındaki munafıklar böyle idiler. Diğeri: dînî vazifelerini kimsenin görmediği yerde yapmamak başkalarının, gördüğü yerde yapmaktır. Buna da nifak denir. Nitekim bir hadisde : «Mûmine sövmek fısktır; onunla çarpışmak da küfürdür.» buyurulmuştur. Lâkin bu küfür hakîkî küfürden aşağı; bu fisk hakikî fısktan, bu nifak da hakîkî nifaktan aşağıdırlar.»
4 - Bazıları: «Bu hadis muayyen bir munafık hakkında vârid olmuştur. Yalnız Rasûlullah (s.a.v.) kimsenin yüzüne karşı sarahaten: «Filân munafıktır.» demez; işaretle anlatırdı. Meselâ : «Bazı kimselere ne oluyor ki şöyle şöyle yapıyorlar?» derdi! Burada da o adam bununla bilinsin diye ona «âyet» lafzîyle işaret etmiştir » derler.
5 - Birtakım ulema hadisden muradın Peygamber (s.a.v.) zamanındaki munafıklar olduğunu söylemişlerdir. Bu munafıklar : «îmân ettik» diyerek yalan söylemiş; dinlerine emniyet olunduğu zaman hıyanet etmiş; Rasûlullah (s.a.v.) din babında yardım va'dinde bulunmuş, fakat sözlerinden dönmüşlerdir.
Kâdî Iyâd, bir çok imamların bu kavle meylettiklerini söyler. Bu hadîsin tefsiri babında Atâ b. Ebî Rebâh'ın kavli bu olduğu gibi Hasan-ı Basri, dahi bu kavle dönmüştür. Ashab-ı kiramdan Abdullah b. Amr, İbni Abbâs, Said b. Cubeyr (Radıyallahu Anhum) mezhebi de budur.
Bu bâbda rivayet olunan bir hadîse göre Basra'lı bir adam Atâ b. Ebi Rebâh'a şunları söylemiş: «Hasan- Basri'yi: Her kimde üç haslet bulunursa ben ona munafık demekten çekinmem :
a) Konuştuğu zaman yalan söyleyen,
b) Va'dettiği zaman sözünden dönen,
c) Kendisine emniyet olunduğu zaman hıyanet eden... derken işittim. Bunun üzerine Atâ o adama şu sözleri söylemiş : «Hasan'ın yanına döndüğün vakit ona de ki: Atâ ' sana selâm ediyor ve Yûsuf (Aleyhisselâm)ın kardeşlerine ne dersin? Onlar da konuştular yalan söylediler; va'dettiler sözlerinden döndüler; kendilerine emniyet olundu; hıyanet ettiler; munafık oldular mı? diyor.» Bundan sonra Ata yanındakilere bakmış ve: Ulemâdan size rivayet olunan şeylerin doğru olanlarını kabul, doğru olmayanlarını reddedin!» demiş.
Muslim sarihlerinden Ebu Abdillâh el-Ubbî Atâ'in bu îtirazını beğenmemiş; ve: «Bu inkâr Hasan'a teveccuh etmez. Yusuf (Aleyhisselâm)'ın kardeşlerinin yaptıkları, nadirâttandır. Onlar bu yaptıklarında ısrar etmemişlerdir.» demiştir.
Nevevi hadisdeki munafık hasletlerini kendinde bulunduran bir müslümanın munafık olmadığına delil olarak mezkûr hasletlerin Yusuf (Aleyhisselâm)ın kardeşlerinde de bulunduğunu ileri sürmüşse de el-Ubbî ona da i'tirâz etmiş ve: «Gerek eskiden gerekse şimdi olsun ulema bu temsili reddetmekte ve onu Nevevi 'nin takvasına yakıştıramamaktadır...» demiştir. Rivayete nazaran Said b. Cubey bu nifak hadîsine merak etmiş ve onu Abdullah b. Ömer'le İbni Abbâs (Radıyallahu Anhum)'a sormuş. Onlar: «Buna biz de senin kadar merak ediyoruz.» demişler. Bunun üzerine hep birlikte onu Rasûlullah (s.a.v.)'e sormuşlar. Peygamber (s.a.v.) gülmüş ve : «O sözlerden sîze ne? Ben onları munafıklara tahsis ettim. Konuşursa yalan söyler dediğim Allanın bana indirdiği "Sana munafıklar geldiği zaman" (Munafikun 1) âyeti hususundadır. Sizler de böyle misiniz?» demiş. Onlar; hayır! cevâbını vermişler. Rasulullah (s.a.v.): «O halde size bir şey yok; siz bundan berisiniz!» buyurmuşlar. «Vâdederse sözünden döner; dediğim Teâlâ : «Onlardan bazıları: eğer bize fadlu kereminden bir şeyler verirse diye Allah ile muahede yapanlar...» (Tevbe 75) âyet-i kerimesi hakkındadır.
Siz de böylemisiniz? demiş. Hayır! cevabını vermişler. Rasûlullah (s.a.v.): «O halde size bir şey yok; siz bunlardan berisiniz» buyurmuş. «Emniyet olunursa hıyanet eder dememe gelince: bu da Allah Teâlâ'nın bana indirdiği:
"Şubhesiz ki biz o emaneti göklere, yere ve dağlara arzettik.." (Ahzab 72), âyet-i hakkındadır. Şimdi dini hususunda kendisine emniyet olunan her insan görünür görünmez her yerde cunûblükden yıkanır; namaz kılar; oruç tutar. Munafık ise bunu yalnız görünür yerde yapar. Sizler de böyle misiniz?» demiş. Yine, hayır! cevabını vermişler. Peygamber (s.a.v.): «Öyle ise size bir şey yok; siz bundan berisiniz.» buyurmuşlar.
6 - Huzeyfe'ye göre nifak kalkmıştır. Nifak yalnız Peygamber (s.a.v.) zamanında vardı. Ondan sonra ya iman vardır ya küfür. Çünkü İslâmiyet her tarafa yayılmış; insanlar İslâm diyarında doğmuşlardır. Binaenaleyh kim müslüman görünür de içinde küfrü gizlerse murted olur.
7 - Kâdı Iyâd: «Bu hadisdert murâd: İslâmdaki umumî nifak değil mezkûr hasletlerle içinde gizlediğinin aksini gösterme hususunda munafıkların hâline benzetme yapmaktır. Böylesinin nifakî, konuştuğu, va'dettiği ve kendisine emniyet eden kimseye karşı olur.» diyor.
8 - Kurtubi'ye göre ise buradaki nifaktan murad, amele dair nifaktır.
Bu kavillerin içinde en güzeli Nevevi 'nin zikrettiği ve el-Ubbi 'nin de taraftar olduğu birinci kavildir. Ekser-i ulema ile muhakkikinin kavilleri de budur.

Rabbimiz ise ; "Yalan sözden kaçının" (Hac, 60) ,
"Ey iman edenler! Hak üzere durup adaleti yerine getirmeğe çalışan hâkimler ve Allah için doğru söyleyen şâhidler olun. Velev ki, o şahidliğiniz nefisleriniz yahud ana babanızla yakın akrabanız aleyhine olsun. İster üzerine şahidlik yapılan kimseler zengin veya fakir bulunsun" (Nisa, 135) buyurmuştur.

ehli sunnet;296405' Alıntı:
5. Yalan söylemek büyükmü yoksa küçük günahmi...?
C 5- Genel olarak yalan söylemek gunah/haram olmakla birlikte, yalanı daha da ilerleterek yalan yere şahidlik yapmak ise büyük gunahlardan sayılmıştır.
Abdurrahman b. Ebî Bekre babasından rivayet etti. Demiş kî: Rasulullah (s.a.v.)'in yanında idik. Üç defa :
«Size büyük günahların en büyüğünü haber vereyim mi? Allaha şirk koşmak, anaya babaya itaatsizlik etmek ve yalancı şahidliği yapmaktır -yahud- yalan söylemektir-» dedi.
Rasulullah (s.a.v.) dayanmıştı. Hemen (doğrulup) oturdu. Artık bu sözü o derece tekrarladı ki, biz:
«Keşke sukût buyursalar dedik
(Muslim, İman, Bab 38, Hadis no: 143; Buhârî, Kitabu'ş-Şehâdât Bab 10, Hds.19; Kitabu'l-Edeb,Bab 6,Hds.7; Kitabu'l-îsti'zan, Bab 35, Hds.46-47; Sunen-i Tirmizî, Kitabu'l-Birr ve's-Sıla, Bab 4, Hds.1964 , Kitabu Tefsiru'l-Kur'ân, Bab 5, Hds: 3207, Kitabu'ş-Şehâdât, Hds.2401; İmam Buhârî, Edebu'l-Mufred, Bab 7, Hds.15. Bab.15, Hds.30)
Şerh'de şunlar beyan olunmuştur:
"Yalan yere şahidlik meşelisinde, zayi olan hakkın büyük veya küçük olması arasında hükmen bir fark olmadığı hadis ve kavaidin umûmundan ve mutlak olmasından anlaşılmaktadır.
Yalan söylemek ma'nâsına gelen "Kal-ı Zûr"u Kurtubî, "yalancı şahidlik" diye tefsir etmişse de el-Ubbî, buna itiraz etmekte ve şunları söylemektedir:
Öyle değildir. Bunun mâ'nâsı, bilmediği bir şeye kasden şahidlik etmektir. İsterse vakıa uygun düşsün. Nitekim bir kimse bilmeden, Zeyd Amr'ı öldürdü diye şahidlik etse de sonra bu sözün doğru olduğu anlaşılsa, yalan yere şahidlik etmiştir.
Kurtubî'nin beyanına göre, yalanın en büyük günahlıdan olması, mal ve can itlafına, haramı helâl, helâli haram yapmaya sebeb olduğundandır. Binaenaleyh şirkten sonra ondan daha büyük bir günah yoktur. Nitekim Peygamber (s.a.v.)'in onu söylerken doğrularak oturması, ona pek ziyâde ehemmiyet verdiği içindir ki, bu da onun, haram ve çok çirkin bir şey olduğunu bi't te'kid ifade eder.
Maamafih Nevevî, insan öldürmenin, yalancı şahidliği yapmaktan daha büyük günah olduğuna kaildir

İmrân b. Husayn (r.anh), Rasulullah (s.a.v.)'ın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Yalan yere; "masbûra" yemini üzerine yemin eden kişi cehennemdeki yüz üstü kalacağı yerine hazırlansın."
(Ebu Davud, Yemin, Bab 1, Hadis no: 3242 ; Ahmed b. Hanbel, IV, 436, 441)

"Her kim (şaka da olsa) yalanı terk ederse -ki yalan, batıldır- ona, cennetin dolayında bir köşk yaptırılır."
(Tirmizî, Kitabu'l-Birr ve's-Sıla, Bab 57, Hds.2061; Ebu Davud, Kitabu'l-Edeb, Bab 8, Hds.4800)

Allah'ın kılıcı (Seyfullah) ve İslâm ordusunun raman komutam Halid b. Velid (r.anh)'a:
Bir adam, bir defa yalan konuşmakla kendisine yalancı denilebüinir mi? diye sorduklarında,
Halid (r.anh): Evet, denilir, cevabını vermiştir.

İmam Mucahid (rahimehullah) şöyle demiş:
Ağzından çıkan her söz yazılır. Hatta kul çocuğunu susturmak için:
"Dur! Ben sana, şunu-bunu alacağım' der de sonra almazsa, yalancılardan yazılır.
İmam Hasan el-Basrî (rahimehullah) da şunları beyan etmiştir.
Çok konuşanın yalanı çok olur. Malı artanın günahı artar. Kötü huylu olanın nefsi muazzeb olur (azab içinde kalır).

Rabbimiz Allah, katıksız iman eden bütün muvahhid mu'min kullarına hitaben şu emri vermektedir;
"Ey iman edenler, Allah'dan sakının ve sözü doğru söyleyin. Ki O (Allah), amellerinizi ıslah etsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah'a ve Rasulune itaat ederse, artık O, en büyük kurtuluşla kurtulmuştur." (Ahzab 70-71)
 
E Çevrimdışı

ehli sunnet

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Allah itikadi dogru olanlar razi olsun. Abdulmuiz inseallah önümüzdeki günlerde yanitlari ayrintisiyla okuyacagim. Mübarek ramazan ayi dolayisyla belki biraz fazla vaktimi alacak. Ama vermis oldugun yanitlar cok hayira geçiyorum. Rabbim bizleri ümeti Muhammed sancagi altinda birlestirsin.
 
Üst Ana Sayfa Alt