Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Ziyaret Yerlerind e Namaz Kılmak

I Çevrimdışı

islami bilgiler

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
بســـم الله الرحمن الرحيم


Ziyaret Yerlerind e Namaz Kılmak


Bu tür ziyaret yerlerini n yanında namaz kılmak da aynı kategoriy e girer. İster orada mescid yapılmış olsun, isterse olmasın, farketmez . Çünkü orada namaz kılmak, orayı “Mescid edinmek” anlamına gelir.

Nitekim az yukarda Hz. Ayşe'nin (Allah ondan razı olsun):

“Eğer bu tehlike olmasaydı, Peygamber imiz mezarını herkesin ziyaretin e açardı. Fakat orasının mescid edinilmes inden çekindi” dediğini okumuştuk.

Hz. Ayşe bu sözleri ile, Peygamber imizin mezarı başında doğrudan doğruya mescid yapılması tehlikesi ni kasdetmem işti. Çünkü sahabiler in böyle bir şey yapmaları düşünülemezdi. Buna göre Hz. Ayşe'nin bu sözleri ile kasdettiği tehlike, halkın Peygamber imizin mezarı yanında namaz kılmaları idi.

Zaten namaz kılınmak istenen her yer mescid edinilmiş demektir. Hatta namaz kılınan her yere, üzerinde belirli bir yapı olsun olmasın sözlük anlamı ile “Mescid” adı verilir. Çünkü Peygamber Efendimiz (salât ve selâm üzerine olsun):

“Yeryüzünün tümü benim için mescid ve tertemiz kılındı” buyurmuştur.

(Hadisi Buhari ve Müslim ittifakla nakletmişler: Bkz. Buhari, Kitab, Teyemmüm, bab: 1, H. 335; Müslim, Kitab, Mescitler, H. No: 523.)

Ayrıca Ahmed İbn Hanbel, Ebu Davud, Tirmizî, İbn-i Mace ve Bezzar'ın, Ebu Said-ül Hudri'ye (Allah ondan razı olsun) dayandırarak bildirdik lerine göre Peygamber Efendimiz (salât ve selâm üzerine olsun):

“Mezarlıklar ile hamamlar dışında, yeryüzünün her tarafı mesciddir .” buyurmuştur.

(Ahmed, El-Müsned, c. 3, s. 83, 96; Ebu Davud, Namaz kitabı, bab. namaz kılmanın caiz olmadığı yerler, H. No: 492; Tirmizi, Sünen, namaz kitabı, mezarlıklar ve hamamların dışında yer yüzünün her tarafının mescit olduğu konusu ile ilgili hadisler, H. No: 317; İbn Mace, Sünen, kitab, Mescitler, bab-namaz kılmanın mekruh olduğu yerler, H. No: 745, Müellif yukarıda hadisin senedinin sağlamlığına işaret etmişti.)

Şunu da belirteli m ki, bazı fıkıh alimlerin in kanaatine göre mezarlıklarda namaz kılmanın mekruh oluşunun sebebi, sadece oraların pis olma ihtimalin in kuvvetli oluşudur. Çünkü ölünün vücudundan akan kan ve irin toprağa karışmaktadır; Bu kanaatin getirdiği bakış açısına göre, yeni mezar ile eski mezar arasında, toprakla arasında engel bulunan mezarla bulunmaya n mezar arasında bu konuda fark gözetilmiştir.

Oysa bilindiği gibi, yerin pis olması, üzerinde namaz kılmaya zaten engeldir. Böyle bir yer ister mezarlık olsun, ister olmasın, farketmez . Fakat mezarlıkta namaz kılmanın mekruh sayılmasının asıl sebebi bu değildir. Çünkü Peygamber imiz bu konuda bizi uyarırken:

“Yahudiler ile hristiyan ların aralarından iyi bir adam ölünce mezarı başında mescid yapmayı adet haline getirdikl erini” belirtmiş ve dahası:

“Allah'ın laneti, peygamber lerinin mezarlarını mescid edinmiş olan yahudiler ile hristiyan lar üzerine olsun” diye buyurarak müslümanların dikkatini çekmek istemiştir.

Öte yandan, Peygamber imizin:

“Allah'ım, benim mezarımın tapınılan bir put (bir anıt) olmasına meydan verme” diye dua ettikten sonra bu duyarlılığının gerekçesini:

“Peygamber lerinin mezarlarını mescid edinen kavimler, Allah'ınağır gazabına uğramışlardır.” diye açıklamıştır. ( Malik, El-Muvatt'a, c. 1, s. 172, H. No: 85, Yolculukt a namazı kısaltma kitabı, namazları bir arada kılma babı; Malik hadisin “mürsel” olduğunu söylerken İmam Ahmed de hadisi Ebu Hüreyre'den Rasûlüllah'a mevsul olarak naklediyo r, bkz. El-Müsned c. 2, s. 246.)

Zaten bilindiği gibi Hz. Ayşe:

“Eğer Peygamber mezarının mescid edinileceğinden endişe etmemiş olsaydı, orayı halkın ziyaretin e açık ilan ederdi”, derken bu yasağın gerekçesini açıkça ortaya koyuyor ve Peygamber Efendimiz in şu buyruğu ile aynı anlamı vurguluyo r:

“Sizden öncekiler mezarları mescid edinirler di. Sakın sizler de mezarları mescid edinmeyin iz. Size böyle yapmayı yasaklıyorum.”

Çoğunluğu Peygamber imizin (salât ve selâm üzerine olsun) sözleri olan bu belgeleri n tümü, mezarlıkta namaz kılmanın mekruh olma sebebinin oraların pis olma ihtimali olmadığını, asıl sebebin buraların put ve tapınak edinilmes i tehlikesi nin olduğunu açıkça belirtmek tedir.

Nitekim İmam-ı Şafiî:

“Her hangi bir kimseye, ölünce mezarını mescid edinecek derecede saygı gösterilmesini mekruh sayıyor. Çünkü bu davranışın hem onun işleyicisi ve hem de daha sonraki insanlar için fitne sebebi olmasından endişe duyuyorum” demiştir. (Şafii, Kitab, El-Ümm, c. 1, s. 278.)

Kısaca vurgulars ak Peygamber imiz (salât ve selâm üzerine olsun) gerek:

“Allah'ım, benim mezarımın tapınılan bir put (bir anıt) olmasına meydan verme” diye dua ederken ve gerekse:

“Sizden önceki ümmetler mezarları mescid edinirler di. Sakın siz de oraları mescid edinmeyin iz” buyururke n bu mekruhluğun gerekçesini hiç bir yanılgıya meydan vermeyece k açıklıkta ortaya koymuştur.

Çünkü sözü geçen eski ümmetler üzerlerinde ve çevrelerinde pislik bulunmaya n bakımlı mezarları tapmak (mabed) edinmişlerdi. Bunun yanında Müslim'in, Ebu Mersed Ganavî'ye dayanarak bildirdiğine göre Peygamber Efendimiz:

“Sakın mezarlara karşı namaz kılmayınız ve sakın mezarlar üzerine oturmayınız”

(Müslim, Kitab, Cenazeler, Mezarlar üzerinde namaz kılma ve oturmanın yasaklığı, babı, H. No: 972.)

(Ebu Mersed Ganavî; Sahabinin büyükleri arasında adı geçen bu şahsın asıl kimliği Kenaz b. El-Husayn, b. Yerbu b. Amr künyesi, Ebu Mersed El-Konevi'dir. Şam'da yaşadı, Hamza b. Abdulmutt alib'in müttefikiydi. Bedir Savaşında da bulunan bu sahabi Ebubekir'in hilafeti döneminde 66 yaşında iken vefat etti, Bkz. Esed El-Gabe, c. 5, s. 294; El-İsabe, c. 4, s. 177, biy. 1032.)

buyurduğu gibi şu sözleri ile bu yasağa başka bir yorum boyutu getirmiştir:

“Sizden önceki ümmetler, aralarından iyi bir adam ölünce mezarının üzerine mescid yaparlar ve bu mescidin duvarlarına da o bildiğiniz resimleri işlerlerdi. Onlar Kıyamet günü Allah katında insanların en kötüleridirler.”

Peygamber imizin belirttiği bu uygulamad a mezarlar ile putlar biraraya gelmekted ir.

Zaten elimizdek i belgelerd en anlaşıldığına göre, eski arapların üç büyük putundan biri olan lât putuna tapınılması, bu putun bulunduğu yerde eskiden iyiliği ile tanınmış bir kişinin mezarının varolmasından kaynaklan mıştır. Ayrıca yine tarihî belgeleri n belirtikl erine göre Vedd, Suva, Yeğus, Yeuk ve Nesr gibi Hz. adem ile Hz. Nuh (selâm üzerlerine olsun) arası dönemde tapınılmış olan başlıca putlar, aslında o dönemlerin iyilikler i ile tanınmış bazı şahsiyetlerin isimleri idi.

Nitekim Muhammed b. Cerir, Sevrî'ye dayanarak bildirdiğine göre:

“Tanrılarımızı bırakmayız. Yani ne Vedd'den ne Suva'dan ne Yeğus'dan ne Yeuk'dan ve nede Nesr'den vazgeçmeyiniz.” ayetini Muhammed b. Kays şöyle yorumluyo r:

“Bu sayılanlar Hz. Adem ile Hz. Nuh (selâm üzerlerine olsun) dönemleri arasında yaşamış iyi (salih) kimselerd i. Yaşadıkları dönemlerde bunların peşlerinden giden bağlıları vardı. Öldüklerinde bu bağlıları:

“Onların resimleri ni yapıp yanımızda bulundurs ak kendileri ni hatırlar ve daha yüksek şevkle ibadet edersiniz” diye düşünerek sağlıklarında peşlerinde gittikler i bu şahsiyetlerin resimleri ni yaptılar. Bu ilk bağlılar olup da yerlerine yeni nesil gelince onları:

“Sizin atalarınız bu resimlere taptıkları için beldeleri ne yağmur yağıyordu” diye ayarttı. Onlar da şeytanın bu yutturmac alarına aldanarak atalarından kalan o resimlere tapmaya başladılar.” (Tefsir-i İbn Cerir, c. 29, s. 62. 182)

Katade, “bu ilâhlara aslında Nuh kavminin taptığını ve daha sonra arapların da onlara tapmaya başladıklarını belirtmek tedir.”

Görülüyor ki, şeriat koyucunun mezarlarl a ilgili yasaklama larının gerekçesi bizden önceki bir çok kavmi müşrikliğe (şirke) sürüklemiş, bu kavimleri n kimi, büyük ve koyu şirkin pençesine düşerken kimisi de bundan daha hafif dereceli şirklere kapılmışlardır.

Tarih bize isbatlıyor ki, müşrik olan milletler ya aralarındaki iyilikler i tanınmış şahsiyetlerin, ya yıldızların tılsımları olduklarına inandıkları semboller in veya bunlara benzer kutsal objelerin anıtlarına taparak şirk'e düşmüşlerdir.

Şunu da iyi bilelim ki; bir peygamber e veya iyiliği ile tanınmış bir şahsiyete ait olduğu sanılan bir mezara tapınarak şirke düşmek, doğrudan doğruya taştan veya ağaçtan ibaret bir anıta tapınarak müşrik olmaktan daha etkili bir yoldur.

Bundan dolayı çok sayıda toplumun böyle yerler karşısında el açıp yalvardıkları, ağlaştıkları ve mescidler de görülenlerden daha coşkun kalblerle ibadet ettikleri görülmektedir. Bu toplamlar dan bazıları söz konusu yerlere açıkça ibadet sunarken büyük bir çoğunluğu da böyle yerlerde kıldıkları namazlarl a ettikleri dualardan, özel yolculukl ar düzenleyerek ziyaretin e gittiğimiz mescidler deki namaz ve dualarından bile daha büyük bir bereket beklemekt edirler.

İşte Peygamber Efendimiz (salât ve selâm üzerine olsun) mezarlıklarda namaz kılmayı kesinlikl e yasaklaya rak bu büyük “yıkım”ın, yani büyüğü ve küçüğü ile “şirk” yıkımının köklü bir şekilde önüne geçmiştir. Çözümün köklülüğünü garantiye bağlamak için de mezarlıklarda namaz kılacak kimsenin, tıpkı özellikle ziyaret etmeye çağrıldığımız üç mescidde kılmış olduğu namazlard an beklediği gibi, bu yerlerdek i namazlarından bereket bekleyip beklemediğine bakmayara k ayırımsız bir yasak getirmiştir.

Şeriat koyucu, benzer bir gerekçe ile güneş doğarken, yörüngesinin tam ortasındayken ve batarken de namaz kılmayı yasaklamıştır. Çünkü müşriklerin güneşe tapan kesimi, söz konusu vakitlerd e güneşe tapınmayı uğurlu saymışlardır. Bu yüzden her ne kadar bu amaçlarının var olması söz konusu değil ise de müşrikliğe doğru hiç bir açık kapı bırakmamak için müslümanların, sözünü ettiğimiz vakitlerd e namaz kılmaları yasaklanmıştır.

Buna karşılık eğer biri ortaya çıkar da peygamber lerin veya iyi hareketle ri ile tanınmış seçkin şahsiyetlerin mezarları başında uğur ve bereket umarak namaz kılarsa, bu tutum kesinlikl e Allah'a ve Rasûlüllah'a meydan okumak, Allah'ın dinine ters düşerek O'nun izin vermemiş olduğu başka ve yeni bir din uydurmaktır.

Çünkü bütün İslâm bilginler i, Peygamber imize gelen dinin kesin ilkelerin in ışığı altında şu ortak ve tartışmasız sonuca varmışlardır:

Kime ait olursa olsun, her hangi bir mezar karşısında namaz kılmanın hiç bir fazileti olmadığı gibi, böyle bir yerde kılınacak namazın hiç bir hayırlı özelliği yoktur, tersine şerr nitelikli özelliği vardır.

Bilmek gerekir ki, söz konusu yerlere her ne kadar Allah'ın melekleri ile rahmetini n inme ihtimali var ise bu buraların üstünlük ve şerefi söz konusu edilebili r ise de müslüman bu tür yerler karşısında aşırı bir düşkünlük ile ölçüsüz bir umursamaz lık ve kaçınma arasında ölçülü bir tutum benimseme lidir, Allah'ın (c.c.) dininin bu konudaki gereği budur.

Çünkü, bilindiği gibi hristiyan lar Peygamber lerini ölçüsüz bir şekilde yücelterek, onların hem kendileri ne ve hem de sembolik kalıntılarına tapmayı benimserl erken yahudiler de, peygamber lerini öldürmeye girişecek derecede hor görmüşlerdir. Fakat orta yolun yolcusu olan bu dengeli ümmet (müslümanlar) peygamber lerine gereken değeri gerektiği ölçüde vermeyi benimseye rek bu konuda ne hristiyan lar gibi ölçüsüz bir düşkünlük ve ne de yahudiler gibi aşırı bir soğukluk, inatçı bir uzaklaşma göstermiştir.

Nitekim Peygamber Efendimiz (salât ve selâm üzerine olsun) sağlam kanallı (sahih) bir hadisinde şöyle buyuruyor:

“Sakın hristiyan ların Hz. İsa'yı yücelttikleri gibi beni yüceltmeyiniz. Ben sadece bir kulum. Bunun için beni -Allanın kulu ve Rasûlü- diye anınız.” (İbn Ömer'in naklettiği bu hadisi Buhari birden çok konuda tahrif etmiştir. Bkz. Peygamber lerle ilgili hadisler kitabı, bab: 3445.)

Eğer böyle yerlerde kılınacak namazların başka yerlerde kılınan namazlard an daha fazla oranda Allah'ın rahmetini kazandırıcı olduğu yıkım ve zarar oradaki namazdan beklenen faydaya ya denk olacak veya onu aşacaktır ve böylece oralarda kılınacak namaz, sağlayıcı olacağı umulan rahmeti ortadan kaldıracak, buna karşılık sahibini lanet ve azabla başbaşa bırakacaktır.

Bu tür yerlerde namaz kılmanın yol açacağı yıkım ve zararı kavramaya basiretle ri yeterli olmayanla r, bu konuda Peygamber imizi taklit etmekle, örnek edinmekle yetinsinl er. Bilsinler ki, eğer bu tür yerlerde kılınacak namazın zararı faydasından daha baskın olmasaydı, Peygamber imiz buralarda namaz kılmayı yasaklama zdı.

Aynı gerekçe ile yukarda belirttiğimiz üç vakitte namaz kılmak ile Ramazan ve Bayram günleri oruç tutmak da yasaklanmıştır. Hatta alkollü içki yasağı da bu kategoriy e girer. Çünkü eğer içkinin yıkımı ve zararı varolabil ecek yararından daha baskın olmasaydı haram kılınmazdı. Dahası tek damlalık alkollü içkinin yasaklığını da düşünürken bilmeliyi z ki, eğer onun zarar ve yıkımı yararından daha baskın olmasaydı, haram kılınmazdı.

Peygamber lerden zararlı ve yıkıcı sayılmış hareketle rin gerekçelerini açıklamalarını istemek, müminin ne görevi ve ne de hakkıdır. Tersine mümine düşen görev onlara itaat etmektir.

Nitekim Cenab-ı Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:

“Biz bütün peygamber leri kendileri ne Allah'ın izni ile itaat edilsin diye gönderdik”

Cenab-ı Allah (c.c.) başka bir ayette de şöyle buyuruyor:

“Kim Peygamber'e itaat ederse, aslında Allah'a itaat etmiş olur.”

Peygamber lerin ümmetleri üzerindeki saygı, sevgi ve yüceltme hakları, onları candan, maldan ve aile halkından daha çok sevmek, kendileri ne itaatkâr olmayı her şeyin önünde tutarak sünnetlerine (yol ve uygulamal arına) sıkı sıkıya bağlı kalmaktır.

Bu görevleri yerine getirenle r hiç bir zaman onlara ibadet etmeye, onları müşrikliğe alet etmeye kalkışmazlar. Buna karşılık büyük veya küçük çapta onları müşrikliğe alet edenler, uydurmuş oldukları şirk nitelikli davranışlar oranında, onlara karşı gerekli olan görevlerini savsaklamış, yapmamış olurlar.

İyilikleri ile tanınmış seçkin müslümanların, üzerimizdeki sevgi ve saygı gibi Kuran ve sünnet tarafından onaylanar ak ilk nesil müslümanlarınca pratikte gözetilmiş hakları da böyledir.

Yalnız mezarlıkta kılınan namazla ilgili olarak:

“Bu namaz acaba haram mıdır, yoksa mekruh mudur?” diye fıkıh alimleri arasında görüş ayrılığı vardır.

Ayrıca bu namazın haram olduğu kabul edildiği takdirde de karşımıza: “acaba haram olmakla birlikte geçerli (sahih) olur mu, olmaz mı?” meselesi çıkar.

Bizim mezhebimi zin yaygın görüşüne göre böyle bir namaz hem haram ve hem de geçersizdir.

Zaten yukardan beri sıraladığınız delilleri iyi inceleyen kimse hiçbir kuşku duymaksızın bu namazın haram ve geçersiz olduğunu anlayıverir.

Buradaki amacımız yaygın meseleler i anlatmak değildir. Çünkü onları herkes bilir. Bizim asıl maksadımız çoğunlukla gözlerden kaçan meseleler e parmak basmaktır.
 
Üst Ana Sayfa Alt