konu hakkında bilgim yok yorum yapamam ancak bir soru sorabilirim ki bu kritik bir soru gerçekten önemli Hz Peygamber Efendimiz SAV buyurduğunu duyduğum bir konu var 77 mi 100 mü bir sayıdı bilmiyorum sadece ve hatalı hatırlamıyorsam bu sayılardan sadece 1 tanesi cennete girebilecek emin değilim tam bilmiyorum demek istediğim selefi harici veya başka birşey ne olduğunu bilmiyorum ama o hatalı olandan olmadığına nasıl emin oluyorsunuz? ben kendim hakkında sadece mezhebimi biliyorum oda hanifi mezhebindeyim osmanlı toprağında büyüdük ondan ama 4 mezhepte haktır neyse demem o ki hatalı bir seçim yapmaktansa kendimi islam yolunda hak din e mensup dini bütün bir insan olarak tanımlamayı yeterli buluyorum taraf seçip hataya düşmöek tehlikeli
Önemli bir detay ve bu mantığınız tutarlı.
Ve misal bana da selefi denir, ancak ben normalde kendimi selefi olarak tanımlamam. Hatta şirk ve bidatlerine reddiye çektiğimiz günümüz tarikat ehli, işleyen düzenlerini, haliyle huzurlarını bozduğumuz için bize öyle kızgındır ki: kendi kafalarında öcü gibi bir "vahhabi" tanımı üretip, bizleri görür görmez "bunlar vahhabi, uzak durun" diyerek bizlere "vahhabi" der, birbirlerini bize karşı sakındırırlar, ancak ben vahhabi de değilim. Bugün "vahhabi de nedir?" diye nette arama yapsanız, birbiri ile alakasız bir sürü tanıma denk gelirsiniz; çünkü bu kafadan uyduranlar yüzünden sular bulandığı için, hak ile batıl bugün bu konuda komple karışık bir durumda. Ancak daha da önemlisi, bu tanımların önemli bir kısmı "vahhabi" dedikleri kişilerde özellik olarak yok.
Bu sebeple, geçmişte ben ve benim gibiler, kendimizi aynen sizin gibi: "ehl-i sünnet çizgisini, hak yol üzere koruyan bir Müslüman" olarak tanımlasa da, aynı tanımı biliyorsunuz ki neredeyse tüm tarikat ve cemaatler kullanıyor. Ve her biri arasında bir ayrım olmakla birlikte, bizlerin de illaki bir ayrım çizgisi var. Ve o ayrım çizgisinin tanımı nedir, hangi kriterlerdir denilirse, bugün bizleri tarif eden en uygun tarif "selefi tanımı" olmuş durumda. "Selefe, yani ilklere, ilk müslümanlara uyan" şeklinde özet bir tanıma sahip ve vahhabilere attıkları o iftiraları selefe uyanlara da atamadıkları için, bizler için "kolaylıkla kabul edilebilir, uygulanabilir ve tebliğ edilebilir" bir yol haritası olarak bu kabul edildi. Biz kendimize bunu seçtiğimiz için değil, fırkalara bölünenler arasında kendi çizgimizi net olarak kısaca ifade edebilmemiz gerektiği için bu oldu ve aslında siz de istemsizce kendi yolunuzu çizmek için böyle bir ayrıma gittiniz, söz arasında "hanefi" olduğunuzu belirttiniz. Kur'an-ı Kerim ve Sünnette, haliyle dinin temelinde Hanefi diye bir şey var mı, neden bu ismi benimsediniz? Çünkü bu, ameli ibadetlerde takip ettiğiniz çizgiyi belirtmek için bir yoldur; kabul edilen diğer üç mezhepten farklı olduğunuzu belirtmek için buna mecbur kalıyorsunuz. Çünkü bu ayrımlar Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) zamanında olmamasına rağmen şu an varlar ve var olan ayrımlar içinde herkes kendi takip ettiği yolu "istemese de" isimlendirmek zorunda kalıyor.
Ve sonuç olarak, yine ben ve benim gibiler normalde yeni tanıştığımız insanlara "elhamdülillah Müslümanım" dışında bir söz söylemeyiz. Ve davet ettiğimiz tek şey de Kur'an-ı Kerim ve Sünnete uymaktır, bunun ötesinde "şu hocayı dinle" vs gibi özel yönlendirmelerimiz bile olmaz. Ancak bizlere birisi "selefi" diye hitap ederse, "buyrun benim" deriz. Nitekim tanımı tamamen hak yol üzere, Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem), sahabe, tabiin ve tebe-i tabiine, yani övülmüş ilk nesil Müslümanlara uymak üzere bir yoldur. Bu nesillerin hak yol üzere olmadığını düşünen var mı? Öyleyse?
Bu arada mezhep olarak dört hak mezhebin alimleri bizler tarafından saygı ile kabul edilmektedir ve genel olarak mezhepleri de aynı şekilde. Bununla birlikte, tek farkımız: bugün sahih olduğunu net bildiğimiz bir konuda, sırf mezhep imamımız o görüşte diye, o görüşe körü körüne uymuyoruz. Misal ben özde, doğduğum aileden ötürü hanefi idim ve yıllar içinde çok şey öğrenmeme rağmen kendimi hâlâ hanefi olarak tanımlıyorum, ancak bugün herhangi bir konuda hanefi mezhebinin görüşünün zayıf olduğunu, bir diğer mezhebin sahih olduğunu görüyorsam, kendi mezhebimin görüşünü "sadece o konuda" bırakıp, hak olduğunu gördüğüm diğer mezhebin görüşüne uyuyorum. Ve bizler, bu benim ve benim gibilerin yaptığı şey hakkında şunu prensip olarak söylemekteyiz: "mezhepler, yani dört mezhep haktır; mezhepçilik ise hak değildir." Yani sırf mezhebimizde öyle diye, öte tarafta sahih olan görüş duruyorken, batıl hale düşmüş olan görüşe tutunmanın hak olan tarafı yoktur. Ve işte selefilerin mezhep konusundaki çizgisi de budur.
Sonuç olarak bakınca, yolumuzu tarif eden çizgiyi selefi tanımı karşılıyor mu? Evet. Bununla birlikte bu tanımı her yerde dile getirmek zorunda değilsiniz, "Ben elhamdülillah Müslümanım, çizgi olarak da ehl-i sünnetteyim" diyebilirsiniz. Ancak ameli mezhep olarak hanefiliği bugün dile getirmek zorunda kaldığınız gibi, dinde sonradan çıkan işlere, bidat ve şirklere karşı olduğunuzu belirttiğinizde de size yolunuzu soranlara "ben ilk müslümanlara uyuyorum" demek zorunda kalacaksınız. Bu görüşü bilen birileri size:
"Nasıl yani, selefi misiniz?" dediğinde
"Yani evet, tanımı bize uygun; evet selefilikse selefiyim ben." demek zorunda kalacaksınız. Çünkü tanımları uyuyor, reddedilecek bir yönü yok.
Kısaca özde sadece Müslüman. Kur'an-ı Kerim ve Sünnete sıkı sıkıya tutunmuş, sonradan gelenlerin uydurma inanç ve ibadetlerine uymayan birileriyiz. Bu tanımın karşılığı bugün selefilik. Bu ismi "zararı yok, varsın öyle olsun" diye kabul edebilirsiniz veya "sadece Müslümanım" demeye de devam edebilirsiniz. Ancak bunu derken, Hanefi olduğunuzu da belirtmemelisiniz, çünkü bu "sadece Müslümanım" demenin yeterli olduğu iddianızla çelişiyor. Hatta "ehli sünnetim" ifadesi bile temelde bir ayrımdır, o kadar diyeyim.