Esselamu aleykum.
Bedeviler: “İman ettik.” dediler. De ki: “İman etmediniz. Fakat ‘teslim olduk’ deyin.” (Çünkü) iman henüz kalplerinize girmiş değildir. Şayet Allah’a ve Resûl’üne itaat ederseniz (Allah,) amellerinizden hiçbir şey eksiltmez. Şüphesiz ki Allah, (günahları bağışlayan, örten ve günahların kötü akıbetinden kulu koruyan) Ğafûr, (kullarına karşı merhametli olan) Rahîm’dir. (49/Hucurât, 14)
Bu ayeti yeni farkettim. Aklımdaki soruyu elimden geldiğince açıklamaya çalışacağım inşeAllah. Bizler hani şehadet getirip İslam'a giriyoruz ya işte biz iman mı ediyoruz? Hani Allahu Teala Kur'an ı Kerim'de iman edenlerin vasıflarını açıklıyor onlar ki böyle olanlar, böyle olanlardır diye. Açıkçası çoğunun kendimde olmadığını, çoğunluk olarak bizlerde olmadığını hepimiz görüyoruz. Şimdi biz iman etmiş miyiz? Yoksa sadece ayette de geçtiği gibi Teslim mi oluyoruz kafam karıştı açıkçası.
Güzel bir konu:
Bu ayette bence başka çevirilere ve açıklamalara da bakmalısın. Burada çok açık şekilde göstermelik, hani silah güç karşısında korkup bizde iman ediyoruz. Durumu var.
Bence duygularla - akılı birbirinden ayırmalısın.
Sonra kendine şu soruyu sor acaba yüce yaratıcı yı en çok seven mi? Yoksa ençok doğru iş yapan mı? Cennete giderdi? Mesela adam Allahı çok seviyor ama insanlara zulmediyor alkolik kötü bir insan, diğeri namazını kılan iyilik sever biri ama öyle Allaha aşığım yanıyorum da demiyor.
Allah insanlara torpil geçmez. Bu durumda Ona (cc) adaletsiz demiş de olurduk.
Demek ki iman kalp ve duygularla bağlı olunan değil düşünüp taşınıldığında aklen akıl erdirilerek kabul edilen bir şey.
Zaten iman etmede sorumluluk sahibi olanlar aklı olan canlı sıfatıdır. İnsanlar ve cinler aklı olan varlıklar. Kediler köpekler akıllı değiller. Ama bir gergedan akıl sahibi olsaydı oda insan gibi iman konusunda sorumluluk sahibi olurdu.
İmanın şartlarını biliyoruz. Kısaca,
1) Allaha
2) Peygamberlere
3) Kitaba
4) Meleklere ve diğer varlıklara
5) Kadere
6) Cennet ve cehenneme
Bütün bunların var olduğuna akıl erdirmiş isen sen iman etmiş olursun.
Ben melekleri çok seviyorum... Cennet varlığı kesin değil ama onu hissediyorum. Vb... Bunlar akıl dışında olan ve imanla alakası olmayan şeyler.
Meşhur Çağrı filminde Hz. Hamza sahnesi vardır. Kabeye gelir. Üstünden aslan postunu atar.
“Geceleri çölde tek başıma kaldığımda anladım. Allah o kadar büyüktür ki dört duvar arasına sığmaz.” işte bu durum iman etme yani bir akıl erdirme halidir.
Kuranda da bir çok yerde akletmek (akıl erdirmek) geçer (49 kere)
Teslim olmak ve iman ilişkisi:
Bilimsel bilgi iki şekilde mantık oluşturur. Tümevarım ve Tümdengelim.
Tüme varım, birden çok bilgiyi bir araya getirip büyük resmi tamamlamak ana kanala ulaşmaktır. Bir ağacın dallarından gövdesine ulaşmaktır. Bir insan ömrüne sığmaz,
Dünyadaki bütün ilimler benim görüşüme göre fizik, kimya vb. Gün gelecek ve Allahı kanıtlayacaktır. Ancak bu süreç bir insan ömrüne sığmaz, bu tüm insanlık tarihini kapsayan bir zamanda olacaktır. Bu yüzdendir ki bilim adamları içsel olarak Allaha inansada tüme varım yaptıklarından Mesleki sahada Allah varlığından bahsedemezler çünkü onlar dallardadır. İspatlar gövdeye kadar gelmemişlerdir.
Tümden gelim ise bir ağacın gövdesinden dallarına gelme halidir. Bir insan ömrüne sığar. Ön kabul içerir.
İşte teslimiyet: Allahın varlığı ile ilgili ön kabuldür. Açıklarsak:
Bir insan ben peygamberlerin varlığını kabul ediyorum ama Allaha inanmıyorum, diyemez. Mantıksız dır. Tümden gelim yasası gereği önce Allahın varlığına akıl erdirdim. Allahın varlığını kabul ettiğim için Peygamber Elçi gönderdiğini de kabul ediyorum, diyebilir.
Görüldüğü üzere imanın şartlarında ana gövde Allaha imandır. Sonra büyük dallar gelir.
Örnek:
Allahın varlığını kabul ettim
Bir elçi göndermiş ve bu Hz. Muhammed dir. Onun varlığını kabul ediyorum ki, sünnetleri de kabul ediyorum. Bu sebeple sabah namazının iki rekat sabah namazını kılıyorum. Sabah namazında ikinci rekatta salli ve barik dualarını okuyorum.
Örnekte ağacın gövdesinden dallarına doğru geçiyoruz. İşte bu temelin ana hususu Allaha iman ve ona teslimiyettir. Teslimiyet tümden gelimin ön kabulüdür. Teslimiyet olmadan diğerlerinin kabulünün mantığı olmaz.
Mesela adam derki ben kuran inanıyorum ama sünnetlere inanmıyorum. Burada teslimiyet yoktur. Sen zaten Allahın varlığına inandığın için peygambere, peygambere inandığın içinde sünnetlere inanmak durumundasın.
Umarım iman ile teslimiyet arasında ki ana farkı anlatabilmişimdir.