Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Soru LGBT Bireylerinin Durumu Doğuştan mıdır?

M Çevrimdışı

mücadeleicindebiri

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Merhabalar, bir sorum var. Eşcinsel bireylerin bazıları (şu anki eylem yapan çoğunluğun tamamının gerçekten eşcinsel olduğuna inanmıyorum çünkü) çocukluklarından beri hemcinsine ilgi duyduklarını söylüyorlar ve bu kafamı karıştırıyor. Arkadaşımla tartıştık bu konuyu ve benim saçmaladığımı ve normal olduğunu söyledi. Yani eğer toplumda cidden hemcinsine ilgiyle doğan, bunu tercih etmeyen çok az bir kısım varsa, bunların hikmeti nedir? Bu kişiler ilgi duymadıkları cinsle ilişki kurup evlenmek zorunda mıdır? Ve bazıları şehvetle değil, sadece kalben aşık olduklarını söylüyorlar. Kafam aşırı karışıyor bu konuda. “İnsanların doğasında olan bir şeyi reddeden dini de reddet, yaratıcıyı da!” tarzında vesveseleri çok alıyorum, ne yapacağımı da bilmiyorum kafamdaki bu soru gitmeden bir şey yapmak istemiyorum. Bilimsel araştırmalar da buna genlerde sebep olan küçük etkenler olduğunu söylemiş ama zorlayıcı değil. Fakat bu duyguyu yoğun yaşayıp Allah'tan yardım isteyen insanlar var bu da kafamı karıştırıyor. Lütfen yardım edin.
 
طالب بن عايد Çevrimdışı

طالب بن عايد

انا لله وانا اليه راجعون
Süper Moderatör
Merhaba kardeşim, şu konuları okuyabilirsin;
1-
2-
3-
4-
5-
 
Y Çevrimdışı

Yusuf Culeybib

Online
İslam-TR Üyesi
Kardeşim bu konuda Prof Dr Ömer Miraç Yaman alanın da uzmandır istanbul fatihte ofisi mevcuttur. Uyuşturucu bağımlılari ve eşcinsellikle alakali terapistlik yapmaktadir. Tevhidi camiayi da bilen biridir. Belki bir müslümana faydası olur diye bu şekilde yazdım
 
Alketa Çevrimdışı

Alketa

2024 Resmi Kitap Sponsoru
İslam-TR Üyesi
Vay. Lgbt politik bi harekettir diye bi video vardi bir suru profun roportajinin oldugu.
Videoyu kaldirmislar yav.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Allah'a iftira atmayalım!
Allah (c.c.) kuluna zulmetmez. Kişinin kendisi, ailesi veya yetiştirilme (çevre) etki ve yanlışlığını Allah'a yükleyemez!

Kişinin doğuştan veya sonradan bazı hormonsal hastalıkları olması onun iradesiyle seçip yaptığı cinsi sapıklığın vebalinden ve yükümlüğünden kurtulamaz.
 
A Çevrimdışı

Adil O.

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Allah'a iftira atmayalım!
Allah (c.c.) kuluna zulmetmez. Kişinin kendisi, ailesi veya yetiştirilme (çevre) etki ve yanlışlığını Allah'a yükleyemez!

Kişinin doğuştan veya sonradan bazı hormonsal hastalıkları olması onun iradesiyle seçip yaptığı cinsi sapıklığın vebalinden ve yükümlüğünden kurtulamaz.
alıntı bilgisi geldi sanırım bana cevap verdiniz.

ben sapkınlığı savunmuyorum zaten hocam. bir çok arkadaşım var böyle doğuştan olan bişey çocukken bile gözlemlenebiliyo farklı oluyolar.
mantığınızı doğru bulmadım, o zaman hiç engelli de doğmaması gerekir.
 
Alketa Çevrimdışı

Alketa

2024 Resmi Kitap Sponsoru
İslam-TR Üyesi
Kisa röportaji buldum.



şu kısımda çok dikkat cekici


Prof. Dr. Nevzat Tarhan: Kesinlikle arttı. Bunun sadece Türkiye'de değil dünyada da artış var. Şu anda özellikle Kuzey Avrupa'da çocuklar Fransa'da İzlanda'da mesela %69 evlilik dışı doğum oranı. Evlilik dışı doğum oranı, Fransa'da %59, 100 doğumdan 59'u evlilik dışı doğuyor. Kuzey Avrupa'da İsveç, Norveç onlarda %50'nin üzerinde, %56-%59 arasında. En yüksek İzlanda'da, evlilik dışı doğuyor bu çocuklar ve çocukların Fransa'da resmen basına da yansıdı bu bilgi. Doğan çocuklara anne ve baba yazılmıyor, 'Ebeveyn 1 Ebeveyn 2' yazılıyor. Ve bu yetiştirilirken bu çocuklara anaokullarında "Kız çocuklarına pembe, erkek çocuklarına mavi elbise giydirme alışkanlığını öğretmeyin" deniliyor. "Cinsel kimlik olarak öğrenmesin" deniliyor çocuklara bunu öğretmemeyi öğretiyorlar ve şu anda bu 1960'larda başladılar onlar buna şu anda gördüğümüz en önemli örnek, sonucunda hane kırılganlığı çok arttı bu ülkelerde.
 
U Çevrimdışı

Ubeydullah

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Ben doğuştan gelip gelmediğini bilmiyorum lakin bir şahıs hemcinsine ilgi duyuyorsa yinede fiilen birşey yapmaması gerekir bu büyük bir anormalidir. Erkek erkektir kadın kadındır. Hem toplum hem aile bozulur buna karşı çıkılmazsa.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
alıntı bilgisi geldi sanırım bana cevap verdiniz.

ben sapkınlığı savunmuyorum zaten hocam. bir çok arkadaşım var böyle doğuştan olan bişey çocukken bile gözlemlenebiliyo farklı oluyolar.
mantığınızı doğru bulmadım, o zaman hiç engelli de doğmaması gerekir.
Kardeşim hastalık ile sapkınlığı birbirine karıştırıyorsunuz.
Allah kullarına zulmetmez. Hasta, sakat doğum olması ayrı, kendi iradenle cinsi sapkınlığa meyleytmen ayrı. LGBT'nin ne olduğunu biliyorsanız, bunun doğuştan olduğunu nasıl düşünürsünüz?
Doğuştan homo veya travesti mi bebek dünyaya geliyor? Yahud anne karnında bu ebeveynden gelen veya daha sonra ortaya çıkan otoimmun, TİP 1 hastalık gibi midir ? Tabi ki hayır
 
A Çevrimdışı

Adil O.

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Kardeşim hastalık ile sapkınlığı birbirine karıştırıyorsunuz.
Allah kullarına zulmetmez. Hasta, sakat doğum olması ayrı, kendi iradenle cinsi sapkınlığa meyleytmen ayrı. LGBT'nin ne olduğunu biliyorsanız, bunun doğuştan olduğunu nasıl düşünürsünüz?
Doğuştan homo veya travesti mi bebek dünyaya geliyor? Yahud anne karnında bu ebeveynden gelen veya daha sonra ortaya çıkan otoimmun, TİP 1 hastalık gibi midir ? Tabi ki hayır
hocam ben zaten sapkınlığı savunmuyorum. bunun fiile geçmesini vs savunmuyorum. bu hisler doğuştan olan ergenlikte cinsel kimliğini keşfedince ortaya çıkan şeyler diyorum bu zaten bilinen bir şey. nasıl ki siz şu an isteseniz hemcinslerinize ilgi duyamazsınız kendinizi zorlayarak, onlar da aynı şekilde zorla seçecek halleri yok bu yolu. bi tercih değil yani bu konu tartışmalı bir konu değil ki. bi yönelim.

doğuştan homo veya travesti derken, travestilik kadın kılığına giren erkek demek bu ayrı bişey. ama gay lezbiyen vs gibi yönelimler doğuştan geliyor zaten. veya translık. mesela siz erkek bedenindesiniz ama kadın gibi hissediyosunuz buna translık deniyor. çeşitli fraksiyonları olan bir şey net bir şey de değil zaten her sene bir kavram çıkarıyorlar.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Bu konuştuklarınla Allah kullarını böyle yaratıyor daha sonra da Lut kavmi gibi helak ederek zulmediyor dediğinin farkına varmıyorsundur inşeAllah! Yoksa bile bile Allah' zulm isnad etmek küfürdür!
Doğuştan gay, lezbiyen diye bir şey olmaz. İnsan ya x ya y kromozumdadır. Böyle doğar ve doğduktan sonra gerek çevresi, gerek yetiştirilme şartlarının etkisiyle yoldan sapabilir. Sapanları da Allah (c.c.) azab ile hükmeder!

 
A Çevrimdışı

Adil O.

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Bu konuştuklarınla Allah kullarını böyle yaratıyor daha sonra da Lut kavmi gibi helak ederek zulmediyor dediğinin farkına varmıyorsundur inşeAllah! Yoksa bile bile Allah' zulm isnad etmek küfürdür!
Doğuştan gay, lezbiyen diye bir şey olmaz. İnsan ya x ya y kromozumdadır. Böyle doğar ve doğduktan sonra gerek çevresi, gerek yetiştirilme şartlarının etkisiyle yoldan sapabilir. Sapanları da Allah (c.c.) azab ile hükmeder!

ben Allah'a bişey istinad etmiyorum. bunun fiile dönüşmesinin sapkınlık olduğunu ben de söylüyorum. benim dediğim şey his. yönelim. nasıl biz heteroseksuel olmamıza rağmen zina etmedikçe günaha girmiş sayılmıyorsak. bu bi yönelim yani kişinin isteyerek seçtiği bir şey değil. bence siz bu konuyu tam bilmiyorsunuz veya hiç araştırmadınız. bir lgbt bireyiyle muhabbet etme fırsatı bulursanız onu dinleyebilirsiniz veya internetten basit bi şekilde araştırabilirsiniz.

x y kromozomu cinsiyetle alakalı, cinsel yönelimle alakalı değil. bir de neden bu kadar ünlem kullandığınızı anlayamadım, normal bi şekilde konuşuyorduk sanıyorum.

lut kavmiyle alakalı da şey okumuştum. Allah onları yöneliminden dolayı değil, sapkınlıklarından dolayı helak etmiş. yani orası çok sapık bi kavimmiş. herkesi zorla ilişkiye zorluyorlarmış vs. ayrı bir kabile gibi bir şey. yoksa Allah kendi yarattığı şeyden dolayı neden helak etsin.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Kardeşim Allah zinaya yaklaşmayın (yönelmeyin) der, yapmayın demez! Sana göre yönelmek önemsiz ve mesûliyetsiz ama; Dinen yönelten (Allah) olursa, yönelmenin sonucunda fiiliyat kaçınılmazdır. Bundan dolayı da Allah'ın O kulları cezalandırması (Haşa) hatadır!
Bana kalırsa sen fazla ateist forumların ve yazıların etkisinde kalmışsın. Konuyu burada delilsiz mesnedsiz nefsani yorumlarda bulunma. İlmi veya bilimsel delilin varsa ortaya koy yoksa zulmetme.



************


Aşağıdaki soruların cevapları kısadır, ancak arkalarında bilimsel olarak kanıtlanmış gerçekler vardır. Kanıtlarını doğrulamak isteyenler, Dr. N. Whitehead'in Genlerim Beni Yaptı adlı kitabına başvurabilirler - cinsel yönelime bilimsel bir bakış.

Yanlış 1. Eşcinseller nüfusun %10'unu oluşturuyor

Tek bir bilim adamı bu ifadeye abone olmayacak. Dünya çapında çok sayıda araştırma, eşcinsellerin ve biseksüellerin birlikte nüfusun% 2-3'ünü ve lezbiyenlerin -% 1-2'sini oluşturduğunu gösteriyor.

Yanlış 2. Eşcinseller arasındaki ilişkiler, erkekler ve kadınlar arasındaki ilişkiler kadar güçlü ve dayanıklıdır.

Eşcinsel ve lezbiyen çiftlerde ortalama ilişki süresi 2,5 yıldır; Karşılaştırma için, boşanma oranının diğer birçok ülkeden çok daha yüksek olduğu Amerika Birleşik Devletleri'nde, tüm evliliklerin yaklaşık %50'si gümüş düğüne kadar (25 yıl) hayatta kalmaktadır.

Yanlış 3. Eşcinseller aşırı derecede karışık cinsel ilişkiye girerler

Eşcinseller ve lezbiyenler, ortalama olarak, heteroseksüellere göre 3-4 kat daha fazla cinsel partnere sahiptir. Bazıları için bu aşırı derecede rastgele bir cinsel yaşam gibi görünüyor, bazıları için değil.

Yanılgı 4. Akıl sağlığı açısından eşcinseller ve lezbiyenler, nüfusun heteroseksüel çoğunluğundan farklı değildir.

Uzmanların hemen belirttiği standart rakam 3: 1'dir. Eşcinseller ve lezbiyenlerin zihinsel bozukluklardan muzdarip olma olasılığı üç kat daha fazladır. Herkesin intihar eğilimi vardır, erkeklerde de depresyon ve diğer duygulanım bozuklukları vardır, kadınlarda alkol ve uyuşturucu kullanımı vardır, ancak başka hastalıklar da ortaya çıkar.

Kavram Yanılgısı 5. Eşcinsellerdeki ruhsal sorunlar, toplumun onlara ayrımcılık yapmasının ve onları reddetmesinin bir sonucudur.

Bunun kanıtı neredeyse yok. Hoşgörülü ve liberal toplumlarda ve hoşgörüsüz davranılan toplumlarda eşcinseller arasında ruhsal sorun vakalarının oranı yaklaşık olarak aynıdır.

Yanlış 6. Eşcinseller doğar.

Altı çalışmanın sonuçlarına göre (2000 ile 2011 yılları arasında): Tek yumurta ikizlerinden birinin eşcinsel eğilimler yaşadığı durumlarda, ikinci ikizin de aynı eğilime sahip olma olasılığı erkekler için yaklaşık %11 ve kadınlar için yaklaşık %14'tür. Bu, genler ve yetiştirilme tarzı gibi her iki ikizde de ortak olan faktörlerin cinsel yönelimlerinde pratik olarak yer almadığı, ancak çoğunlukla bireyin hayatındaki belirli rastgele veya günlük olaylara karşı bireysel ve benzersiz tepkilerinin bundan sorumlu olduğu anlamına gelir. .

Kavram Yanılgısı 7. Eşcinseller, erken çocukluktan itibaren kendilerinin bu şekilde farkında olduklarını iddia ederler.

Bir eşcinselin aynı cinsiyetten insanlara ilgi duyduğunu fark ettiği ortalama yaş 10'dur ve tüm vakaların üçte ikisi 6 ila 14 yaşları arasında gerçekleşir. Bu nedenle, bir kişinin erken çocukluktan itibaren kendisiyle aynı cinsiyetten insanlara ilgi duyduğunu hatırlaması pek olası değildir. Bu, büyük olasılıkla, kişinin kendisinde güvensizlik ve diğerlerinden farklı olma duygusundan kaynaklanan, cinsiyet grubuna ait olmak için erken fark edilen bir arzu ile ilgili olabilir.

Yanlış anlama 8. Eşcinsellik bilinçli bir seçimdir.

Hala 10 yaşından bahsediyorsak, tamamen bilinçli, bilinçli ve sorumlu bir karardan bahsetmek pek mümkün değil. Hiç kimse, 10 yaşında tüm yetişkin hayatı boyunca hangi cinsel yönelime bağlı kalacağına kesin olarak (kelimenin tüm olağan anlamlarında) karar veremez. Aynı cinsiyetten insanlara çekicilik, genellikle bir kişinin bilinçli olarak seçtiği bir şey değil, kendi içinde keşfettiği bir gerçektir.

Yanılgı 9. Eşcinsel çekiciliğin nereden geldiğini kimse bilmiyor.

Bazı eşcinseller bildiklerini sanırlar. Bu çekiciliğin kökenlerini çocuklukta cinsel istismara, ebeveyn boşanmasına verilen tepkilere, aynı cinsiyetten akranlarının reddine veya pornografik ürünlere maruz kalmaya kadar takip ediyorlar. Diğerleri, hazırlayıcı koşullar açısından düşünmeye meyilli değildir ve bu nedenle, kendileriyle aynı cinsiyetten insanlara bu çekiciliği nereden aldıklarını tam olarak bilmiyorlar - tıpkı çoğu heteroseksüelin neden heteroseksüel olduklarını bilmediği gibi. Pek çok bireysel hikaye var ve hepsi genel tablo çerçevesinde önemsiz ve izole görünüyor, ancak bunu bizzat deneyimleyen bireyler için son derece önemlidir.

Yanlış anlama 10. Eşcinseller yeniden yönlendirilemezler.

İdeolojik olarak tarafsız araştırmalar, yeniden yönelimin nadir olmadığını gösteriyor. Tüm eşcinsellerin ve biseksüellerin yaklaşık yarısı, yaşamları boyunca herhangi bir tıbbi müdahale olmaksızın heteroseksüel olurlar. Tüm heteroseksüellerin yaklaşık %3'ü bir zamanlar kendilerini kesin olarak eşcinsel veya biseksüel olarak görüyordu. Cinsel yönelim, kodlanmış bir şey değildir.

Yanlış 11. Eşcinsel gençlerin okulda özel psikolojik desteğe ihtiyaçları vardır.

Batı'daki zamanımızda, 16 yaşında kendilerini eşcinsel olarak kabul eden ergenlerin %98'i, 17 yaşında kendilerini heteroseksüel olarak görmektedir. Ergenlere cinsel yönelimlerinin doğuştan ve değişmez olduğu yanılgısına dayanarak eşcinsel psikolojik yardım sunmak sorumsuzluk olur.

Yanlış 12. Psikolojik yeniden yönlendirme programları psişeye zarar verir.

Konuyla ilgili en güvenilir boylamsal çalışma (diğer çalışmalarla tutarlı olarak), çoğu insanın cinsel yöneliminin hafiften tama doğru dalgalandığını göstermektedir. Olumlu ve olumsuz etkiler, herhangi bir psikolojik müdahalenin doğasında vardır. Ancak cinsel yönelim programları aynı zamanda depresyon, alkol ve uyuşturucu bağımlılığı eğilimini de azaltır.

Yanlış 13. İnsanların yatak odasında kapalı perdeler arkasında yaptıklarının toplumun tamamı üzerinde hiçbir etkisi yoktur.

Erkeklerde eşcinsel ilişki tıbbi problemlerle doludur. Araştırmalar, gey ve biseksüel uygulayıcıların %15'inin evli olduğunu ve eşlerini tehlikeye attığını gösteriyor. İstikrarlı bir evliliğin dışındaki cinsel ilişkiler (hem eşcinsel hem de heteroseksüel), sonunda şu ya da bu şekilde tüm devlet düzeyinde ek bütçe harcamalarına yol açar.


1. Bailey, JM; Pillard, RC (1991): Erkek cinsel yöneliminin genetik bir çalışması. Kemer Gen. Psikiyatri48, 1089-1096.
2. Bailey, JM; Sütun, RC; Neale, MC; Agyei, Y (1993): Kalıtsal faktörler kadınlarda cinsel yönelimi etkiler. Kemer Gen. Psikiyatri 50, 217-223.
3. Hershberger, SL (1997): Erkek ve kadın cinsel yöneliminin ikiz kayıt çalışması. J. of Sex Research 34, 212-222.
4. Bailey, JM; Dunne, Milletvekili; Martin, NG (2000): Cinsel yönelim üzerindeki Genetik ve Çevresel etkiler ve bunun Avustralya ikiz örneğindeki bağıntıları. J. Pers. Sosyal Psikoloji 78, 524-536.
5. Bailey, NM; Pillard, RC (1995): İnsan cinsel yöneliminin genetiği. Anne. Rev. Cinsiyet Araştırması 6, 126-150.
6. Kendler, K.S.; Prescott, CA (1998): Popülasyona dayalı bir kadın ikiz örneğinde kokain kullanımı, kötüye kullanımı ve bağımlılığı. İngiliz J. Psikiyatri 173, 345-350.
7. Green, R (1987). “Sissy Boy Sendromu” ve Eşcinselliğin Gelişimi. Yale University Press, New Haven, Connecticut.
8. Bell, A.P.; Weinberg, MS; Hammersmith, SK (1981): Cinsel Tercih: Erkeklerde ve Kadınlarda Gelişimi. Indiana University Press, Bloomington, Indiana.

__________________________________________________________

Bu materyal, Dr. Neil Whitehead tarafından yazılan makalelerin ve röportajların yeniden anlatımıdır:
Dr. Neil Whitehead "İkiz Çalışmalarının Önemi"
- İlk önce ne olduğuna karar vermelisin. Anladığım kadarıyla, bu aynı cinsiyetten bir temsilciye cinsel çekim. Katılıyor musun? Buradaki anahtar kelime seksi. Bildiğim kadarıyla, küçük çocuklar kelimenin tam anlamıyla cinsel çekim yaşamazlar.Çocuklar genellikle neredeyse her zaman arkadaş canlısıdır ve aynı cinsiyetten arkadaşlarına karşı sevgi beslerler. Kızlar kızlarla, erkekler erkeklerle oynamayı sever. Mesela oğlumun bir arkadaşı Slava var, sık sık sarılırlar. Aynı zamanda Vanya, bahçedeki kızlara kesinlikle kayıtsız ve hatta onlarla kavga ediyor. Örneğin, Vasilisa ile köpekli bir kedi gibidirler, Vasilisa Vanya'nın herhangi bir yaklaşımında kaşlarını çatar. İnsanlar bana "eşcinselliğin doğallığını" bu şekilde kanıtlamaya çalışırken, ne zamandan beri erkeklerden hoşlanıyorum?
- Cevap veriyorum -
Onları en baştan, kızlardan çok daha önce sevdim. Bu iyi! Oğlum (benim gibi) hiçbir şekilde doğuştan eşcinsel değil, bu yaşına göre doğal olarak kendi türünü çeken normal bir çocuk. Genel olarak, hiçbir çocuk eşcinsel değildir ve tanım gereği olamaz! O hiç cinsel değil.


Öncelikle, eşcinsel yönelimli insanları eğitim önlemlerinin yardımıyla etkilemenin mümkün olup olmadığını anlamanız gerekir. Ve bunun için her şeyden önce şu soruya cevap vermek gerekiyor:
Ne nereden geliyor? Neden bazı insanlar alışılmadık bir yol seçiyor?
Eşcinsellerin belirli bir bölümünün anne karnında eşcinsel hale geldiği ortaya çıktı. Bilim adamları, gerçek eşcinselliğin doğuştan gelen bir yönelim olduğunu ve bir kişinin özgür seçimi olmadığını kanıtladı (tabii ki, bunun baskı altında olduğu durumlar dışında - ya da adam sadece modayı takip ediyor). Bu sorunla uğraşan bilim adamlarına göre, Dünya gezegeninde doğuştan gelen bir yönelime sahip eşcinsellerin yüzdesi, kızılların yüzdesi ile yaklaşık olarak aynıdır, yani yaklaşık % 4-5'tir. İlk olarak, erkeklerin yaklaşık %10'u sözde "mavi" gene sahiptir, ancak bu genin %50-70 penetrasyon faktörü (tezahür şansı) nedeniyle sadece yaklaşık yarısı eşcinsel olur. Bu nedenle, eşcinsel bir erkeğin her zaman aynı babaya sahip olmaması gibi, aynı oğul her zaman eşcinselliğe meyilli bir babadan doğmaz. Biri eşcinsel olan ikizlerde bile, ikincisi tek yumurta ikizleri için %50, çift yumurta ikizleri için %20 oranında eşcinsel olacaktır. İkincisi, bu sadece genlerle ilgili değil. Doğmamış çocuğun cinsiyeti 6-8 haftalıkken atılır. Embriyo erkekse ve bu aşamada yeterince erkek hormonu alıyorsa, büyüyüp sıradan bir adam olacak. Ancak bu embriyo, geleneksel olarak erkek kromozom setine (yani bir çift XY'ye) ek olarak, biraz daha yüksek dozda kadın hormonları aldıysa (örneğin, stres, genetik özellikler, annenin doğumda aldığı hormonal tedavi nedeniyle). gebe kalma zamanı ve hamileliğin erken bir aşamasında), bu çocuk, kadın düşünce ve davranışının bazı özelliklerine sahip olacak bir erkek olacak. Bu hormonların açık bir fazlalığı varsa, yapıda kadın beyni olan, ancak erkek vücudunda (erkek kromozomları elde edilir) bir kişi alırsınız. Bir yetişkin olarak, büyük olasılıkla bir eşcinsel olacak. Ancak homofobinin önlenmesi olarak şunu söyleyebilirim: eşcinsel eğilimler tam bir ahlaksızlığın işareti değildir ve “geleneksel yönelimli olmayanlar” arasında, tıpkı heteroseksüel insanlar arasında olduğu gibi, düzgün insanların ve alçakların yüzdesi aynıdır. İnternetin bir kişinin gizli arzularını ortaya çıkarmada başka bir faktör haline geldiği sıklıkla olur; çevrimiçi gey flört, gey insanlar arasındaki en yaygın iletişim türüdür. Kızlara gelince, buradaki durum tamamen aynıdır: eğer embriyo bir kızsa (XX cinsiyet kromozomlu) ve içine birkaç erkek hormonu girerse, içinde sadece kadın genital organları oluşmaz, diyelim ki “beyin matrisi”. "kadın kalır. Ancak bazen - örneğin, hormonal ilaç müdahalesinin bir sonucu olarak veya daha önce de belirtildiği gibi, stres nedeniyle (hormonal seviyelerde bir değişikliğe neden olarak), aşırı dozda erkek hormonu alan dişi embriyolar oluşur. Sonuç olarak, daha fazla veya daha az ölçüde erkeksi bir zihniyete sahip olan ve bu arada gelecekte “geleneksel olmayan” olma şansı da artan bir kız doğar. Erkeklerin %80-85'inin ağırlıklı olarak erkek zihniyetine sahip olduğuna, %15-20'sinde zihnin bir dereceye kadar kadınlaştırıldığına inanılmaktadır. İkinci grubun çoğu yanlış cinsel yönelim edinir (yanlış çünkü onlar için doğuştan değil, genetik olarak belirlenmiş, ancak edinilmiş). Bu nedenle biyolojik eşcinsellerin yüzdesi 4-5 civarındayken, gerçek eşcinseller ve "biseksüeller" çok daha fazladır. Kadınların yaklaşık %10'u erkeksi bir zihniyete sahiptir. Böylece, bir çocuğun yetiştirilmesinin, ahlaksız bir nitelikte olmadığı sürece, durumu etkilemeyeceği açıkça ortaya çıkıyor. “Erkekler ağlamaz”, “bir erkeğin bir kadın olarak büyümemesi için okşanmaya ihtiyacı yoktur” veya kızlar için tipik olarak kadınsı (“erkekler ağlamaz” gibi tipik erkeksi davranış kalıplarını aşılamaya gelince. kız her zaman teslim olmalı ve yerini bilmeli” veya “tüm kızlar - prensesler ve buna göre muamele görme hakkına sahipler”), doğuştan gelen cinselliği hiçbir şekilde etkilemeden çocukların duygusal alanını sakatlarlar. Sevilmeyen, sevilmeyen çocuklar, duygularını nasıl göstereceklerini bilmeyen ve bu nedenle aile ilişkileri kurmakta zorluk çeken duygusal olarak soğuk erkeklere dönüşürler (dahası, çoğu zaman o kadar kalın bir cilde sahiptirler ki, bu zorlukları hiç fark etmemeyi başarırlar - boşanmalar genellikle onları mavi gökyüzünden bir cıvata gibi sollar). Munafıklar veya tüketici kızlar tarafından yetiştirilen kızların da sorunları vardır ve bunları çevrelerindekiler için de bolca yaratırlar. Bu nedenle, ne okşama ne de sertlik - makul sınırlar ve oranlar içinde olmaları şartıyla - çocuğu (ne cinsel ne de duygusal anlamda) şımartmaz. Tamam, diyelim ki eşcinsellik doğuştandır. Bu fikri daha da geliştirelim. Suçlu olmayan bir insanı “böyledir” diye mahkum edebilir miyiz? Hayır yapamayız. Şunlar. bizimkinden biraz farklı olsa bile, otomatik olarak eşcinselliği norm olarak kabul etmeliyiz. Ayrıca farklı ırklar, siyahlar, Çinliler ve Avrupalılar var. Eşcinsellik ile din arasında birdenbire bazı uzlaşmaz çelişkiler ortaya çıkarsa, genel olarak din sorgulanabilir. O bir fantezi değil mi? Bir sonraki adım, eşcinsellerin "doğa"nın kendileri için tasarladığı şekilde yaşamalarına izin verilmesidir. Eşcinsel evliliğinin yasallaşması! Onlar "normal doğuştan", insanları mutluluktan mahrum etmek aşağılık. Bu arada, eşcinsel propagandayı yasaklayan yasaya dönüyoruz. Eşcinsellik doğuştan gelen bir özellik ise bir çocuk nereye gitmeli? Sonuçta, herhangi bir doktor, psikolog ve araştırmacı çocuğa tamamen olumsuz şeyler söylemek zorunda kalacak ve bu çocuğun ruhunu etkileyecektir. Sonuç olarak, yasa eşcinsel yönelimli ergenleri ve genç erkekleri eşcinsellikten kurtarmaz, onlara zarar verir. Aslında şimdiden sıska bize dönüşmeye başlayan bir gelecek çizdim. Batı'da zaten güçlü ve esaslı bir başlangıcımız var. Bir oğlunun vekil bir anneden doğduğu Elton John'un "ailesini" ve LGBT hareketinin bir aktivisti olan Lady Gaga'nın vaftiz annesi (!) Ve şimdi son soru. Eşcinsellik doğal bir "biraz farklı cinsellik" ise, o zaman pedofili nedir - aynı şey değilse?! "Ben sadece erkekleri seviyorum" diyor eşcinsel. "Ben sadece çocukları seviyorum" diyor sübyancı. Onların arasındaki fark ne?! Neden "bir tabiat mülkü" ağır bir şekilde zulmedilirken, ikincisi haklı çıkarken "peki, onun tabiatı böyledir" derler? Bilimin gerçek ilgisi, insan davranışının, kamu ahlakı veya dini etik açısından kabul edilemez, zararlı ve tehlikeli kabul edilen özellikleriyle ilgili olarak ortaya çıkar. Eşcinsellik, dünyanın birçok ülkesinden bilim adamları tarafından çok yoğun bir şekilde incelenen bu özelliklerden sadece bir tanesidir. Eşcinsellik üzerine yapılan genetik araştırmalar (genellikle "eşcinsel geni" araştırması olarak anılır) yalnızca bilim çevrelerinde değil, genel olarak toplumda her zaman hararetli bir tartışma konusu olmuştur. Bu çalışmalar yüz yılı aşkın bir süredir devam etmektedir, ancak özellikle buluntular Son zamanlarda çok ilgi gördüler.

Kıllı yüz eşcinsel anlamına mı geliyor?

Cinsel yönelimin bilimsel çalışması birkaç aşamadan geçmiştir. İlk yön, bir kişinin cinsel yöneliminin, yüzdeki kıl miktarı, dış boyutlar ve omuz genişliğinin kalça genişliğine oranı gibi vücudun morfolojik özelliklerinde kanıt aramasını içeriyordu. Günümüzde morfolojik çalışmalar daha sofistike hale gelmiş, nöroanatomik yapıların incelenmesine geçilmiştir. Böyle bir çalışmada, genellikle cinsel yönelimin iki karakteristik biçimi olduğu varsayılır: biri erkek cinsiyeti, diğeri dişi ile ilişkilidir. Bu varsayımı yapan araştırmacılar, bir bireyin beyin yapısındaki veya fizyolojisindeki belirli özelliklerin erkek tipi olacağını ve bir kadına (tipik heteroseksüel erkekler ve lezbiyenler) veya kadın tipine (tipik heteroseksüel kadınlar ve gey erkeklere) cinsel çekim ile sonuçlanacağını umarlar. . Ancak bu varsayım bilimsel olarak doğrulanmamıştır.

Ya da belki hormonlar?

Bir başka erken yaklaşım, bir kişinin endokrin sisteminde cinsel yöneliminin kanıtını aradı. Fikir, eşcinsel erkeklerin heteroseksüel erkeklerden daha az veya daha fazla androjene (erkek cinsiyet hormonları) sahip olması ve sırasıyla lezbiyenlerin tam tersiydi. Bununla birlikte, bu teorideki çalışmaların büyük çoğunluğu, olgun hormonal sistem ile cinsel yönelim arasında herhangi bir bağlantı gösteremedi. Mevcut hormonal cinsel yönelim teorilerine göre, geyler ve lezbiyenler, gelişimin erken bir aşamasında atipik hormon seviyelerine maruz kaldılar. Bu tür teoriler, inatla, kemirgenlerde gelişimin erken dönemlerindeki hormonal düzeylerdeki değişikliklerin, beyinde daha sonraki yaşamda erkek ve dişi çiftleşme oyunları arasındaki oranda değişikliklere neden olan değişikliklere yol açtığı gözlemlerine atıfta bulunur. Bununla birlikte, kemirgenlerin davranışlarını insan ruhunun fenomenlerine aktarmak çok problemlidir.

Genler suçlanacaktı, ama yine de

Bir kişinin davranışı sadece genetik yapılarına değil, aynı zamanda dış, sosyal koşullara da bağlı olduğundan, araştırmalar, bu faktörlerin cinsel yönelim oluşturma süreci üzerindeki etkisini ve etkileşimini incelenen konular yelpazesine dahil etmeye başladı. Bailey ve Pillar'ın yaygın olarak bilinen çalışması, ikiz kardeşlerin gözlemlerine dayanıyordu. Özellikle, araştırmalar, tek yumurta ikizlerinde erkek kardeşlerin cinsel yönelimlerinin aynı olduğunu (her iki ikiz de ya heteroseksüel ya da eşcinseldir) incelenenlerin toplam sayısının %52'sinde, özdeş olmayan kardeşlerde ise bu rakamın aynı olduğunu göstermiştir. %22.
Tek yumurta ikizlerinin aynı aile yetişme koşullarına ve genetik yapıya sahip oldukları düşünüldüğünde, cinsel yönelimlerinin yarı uyumsuz olması, oluşumunda çevresel koşulların önemli bir katkı sağladığına işaret etmektedir. Bununla birlikte, aynı çiftlerde, kardeş çiftlere kıyasla önemli ölçüde daha yüksek cinsel yönelim tesadüfleri, aynı genetik kümenin oluşumunu da etkilediğini göstermektedir. …

Ama hala eşcinsellik için bir gen yok

Bu çalışmalardan elde edilen veriler, cinsel yönelimin genetik faktörlerin ve sosyal çevrenin etkileşiminin bir sonucu olduğunu göstermiştir. Bu faktörler etkileşim halinde olabilir, sadece birbirini tamamlamakla kalmaz, aynı zamanda keskin bir şekilde güçlendirir. İkizlerle olan deneyim, sosyobiyolojik araştırma bölümüne atfedilebilir. Sosyobiyolojik teoriler dar ve basit olmasa da, belirli bir durumda eşcinselliğin kaynaklarını açıklayamazlar. Bunun nedeni, bireyi etkileyen sosyal ve genetik faktörlerin aynı kombinasyonunu doğru bir şekilde tanımlamanın imkansız olmasıdır, çünkü bunlar her durumda farklılık gösterecektir.
Tasarımda daha karmaşık olan, Hammer ve meslektaşlarının çalışmalarıdır. Cinsel yönelimle ilişkili genin dişi X-'in (Xq28) q28 bölgesinde yer aldığını gösterdiler. Bu özellik, genetikçilerin "cinsiyete bağlı" dediği gibi, kesin olarak belirli bir kromozoma atandığından, iki oğlun annelerinden aynı Xq28'i alma olasılığı %50'dir.
Hammer'ın deneyinde 40 çift eşcinsel ikiz vardı. Ancak beklenen 20 çift yerine, 33 çift kromozomun bu kısmını anneden aldı. Bu 33 çiftten 66 erkeğin hepsinin aynı Xq28'e sahip olduğunu varsaymak mantıklıdır. Bununla birlikte, deneyler, her bir özel çiftteki yalnızca erkek kardeşlerin, diğer ikiz çiftlerinin Xq28'ine benzemeyen, kromozomun benzer bölümlerine sahip olduğunu göstermiştir. Bu tür gerçekler, tüm insan popülasyonunun doğasında bulunan belirli bir "eşcinsellik geni" olmadığını göstermektedir. Aslında sadece eşcinsellerin sınırlı sayıda meydana geldiği bir site var.

Üç cinsel yönelim modeli

Eşcinsellik bu şekilde açıklanmaya çalışılsa bile, genlerin eşcinselliğin oluşumunu nasıl etkilediğini gösteren birkaç model geliştirmek veya en azından varsaymak gerekir. Şu anda teorik olarak kalan, ancak uygun bilimsel gerekçelere sahip olmayan üç benzer model yaygınlaştı. Her birini kısaca anlatacağım.

1. "Reçeteli eylem modeli" - genler ve muhtemelen diğer biyolojik faktörler, nöronlar arasındaki bağlantı düzeyinde cinsel yönelimi etkiler ve içlerinde insan davranışı deneyimini sabitler. Bu durumda, genetik faktörler, bir deneyimin kişinin cinsel yönelimini etkileyebileceği süreyi sınırlamaz.
2. "Dolaylı eylem modeli" - genetik kod, mizacın kişilik özelliklerini etkiler, bu da bir kişinin çevresindeki insanlarla ilgili olarak nasıl davranacağını ve kişisel deneyimini nasıl oluşturacağını ve değiştireceğini belirler. Böyle bir model açısından, bazı sosyo-psikolojik koşullar altında, belirli bir gen türü (veya bunların bir kombinasyonu) eşcinselliğin oluşumuna katkıda bulunabilir, diğerlerinde - heteroseksüellik ve üçüncü koşullar altında etkilemez. hiç cinsel yönelim oluşumu.
3. "Doğrudan eylem modeli" - çoğu bilim adamının bağlı olduğu şey budur. Bu modele göre, genler ve diğer biyolojik faktörler, bir kişinin cinsel davranışının bağlı olduğu beyin yapılarını (preoptik korteks, hipotalamus, korpus kallozum) etkiler. "Doğrudan modelin" bir çeşidi, "eşcinsellik genleri" hakkında bir konuşma başlattı. Genlerin tek başına herhangi bir davranışı veya psikolojik fenomeni doğrudan belirleyemediğini hatırlamak önemlidir. Yalnızca belirli sayıda ara bağlantı aracılığıyla, genetik düzey insan davranışını etkiler. "Eşcinsellik geni" teriminin açık bir anlam ifade etmesi için, belirli bir genin, belki de beyinde bulunan bir hormon düzenleyici mekanizma yoluyla, aynı cinsiyetten kişilerle cinsel ilişkiye girme isteğini desteklediği varsayılmalıdır. Bununla birlikte, genler ve cinsel yönelim arasında böylesine doğrudan bir bağlantıyı destekleyecek tek bir kanıt yoktur. Araştırmalar, onların doğduklarını, yapılmadıklarını gösteriyor. J. Michael Bailey, Northwestern Üniversitesi Uzun yıllar boyunca, psikologların çoğu eşcinselliğin, bir çocuk ve bir ebeveyn arasındaki patolojik bir ilişkiden veya atipik cinsel deneyimlerden kaynaklanan yanlış bir yetiştirme sonucu olduğuna inanıyordu. Ancak, bilimsel çalışmalar bu görüşü desteklememiştir (örneğin bakınız: Bell, Weinberg & Hammersmith, 1981). Eşcinsel yönelimli kişilerin ebeveynleri, çocukları heteroseksüel olanlardan çok farklı değildi (ve farklılıklar bulunursa, nedenselliğin yönü belirsiz kaldı).
Eşcinsellerin çoğu, ilk cinsel deneyimlerinden çok önce eşcinsel arzulara sahip olmuşlardır, bu gerçekten de olağandışı koşullanmanın yerleşmesine neden olmuş olabilir. Ancak araştırmacılar, eşcinselliğin kökenini sosyal etkilerle açıklayamadıktan sonra, dikkatlerini eşcinselliğin nedenlerinin kişinin kendisinde yattığı teorilerine çevirdiler. Yetişkinlerde yetişkin eşcinselliği ile çocukluktaki cinsiyet uyumsuzluğunun belirtileri arasındaki ilişki en güvenilir şekilde ortaya konmuştur (Bailey & Zucker, 1995). Kural olarak, çocukluktaki eşcinsel erkekler efemine erkeklerdi ve lezbiyenler erkeksi kızlardı. Cinsiyet uyumsuzluğu, sosyalleşmenin etkisinden çok, erken çocukluk döneminde ortaya çıkar. Gerçekten de, daha sonra eşcinsel olan (Green, 1987) güçlü efemine erkek çocuklar, olağandışı davranışlarına verilen tepkiler nedeniyle sıklıkla çocukluklarında acı çektiler. Cinsel yönelim ve çocuklukta cinsiyet uyumsuzluğu arasındaki ilişki kültürler arasında evrenseldir (Whitam & Mathy 1986; Whitam & Mathy 1991). Çocukluktaki cinsiyet uyumsuzluklarının kesin nedenlerini bilmesek de genel tablo, öğrenmeden ziyade doğuştan gelen faktörlerin belirleyici bir rol oynadığını gösteriyor. İkizler de dahil olmak üzere kardeşler üzerinde yapılan çalışmalarda bunun daha doğrudan bir doğrulamasını alıyoruz. Eşcinsel ailelerin heteroseksüel erkeklerden daha fazla eşcinsel erkek kardeşleri vardır ve lezbiyenlerin heteroseksüel kadınlardan daha fazla lezbiyen kız kardeşleri vardır (Bailey & Pillard, 1995). İkiz çalışmaları, bu örneklerin aile ortamından çok genlerin etkisini yansıttığını göstermektedir. Tek yumurta ikizleri, çift yumurta ikizlerine göre cinsel olarak daha benzerdir (Bailey ve Pillard, 1995). Öte yandan, tek yumurta ikizlerinden biri eşcinsel ise, diğer ikiz heteroseksüeldir. Bu, çevrenin cinsel yönelimi şekillendirmedeki önemli rolünü gösterse de, bu tür bir etkinin sosyal olması gerekmez. Biyolojik faktörler de ikizlerde farklılıklara neden olabilir (Martin, Boomsma & Machen, 1997).
Tek yumurta ikizleri farklı cinsel yönelimlere sahip olduklarında, genellikle çocukluklarında farklılıklar olduğunu hatırlarlar, bu da erken çevresel faktörleri ima eder. Bununla birlikte, çevresel ve yetiştirme etkilerinin tam doğası belirsizliğini koruyor. Genetik etkinin daha doğrudan kanıtı, DNA çalışmalarından gelir (Hamer ve diğerleri, 1993). Eşcinsel kardeş çiftleri, tesadüfle açıklanabilecek olandan daha sık X kromozomunun aynı parçasını, Xq28'i miras alırlar. Belki de bu bölgede bulunan bir gen, erkek cinsel yöneliminin tanımını etkiler. Bu hipotez, heteroseksüellerin genellikle eşcinsel kardeşleriyle aynı Xq28 versiyonunu miras almadıkları gerçeğiyle desteklenir (Hu ve diğerleri, 1995). En etkili teori, insan beyninde cinsel yönelimi belirleyen bir alan olduğu ve bu merkezin gelişiminin erken dönem hormonal etkilere bağlı olduğudur (LeVay, 1996). Bu teoriye göre, eşcinsel erkeklerin kadın cinsel yönelim merkezleri varken, lezbiyenlerin erkek merkezleri vardır. Erken çocukluk döneminde kazara cinsel organlarını kaybeden ve daha sonra kadın olarak yetiştirilen iki ünlü erkek çocuk örneği de bu görüşü doğrulamaktadır. Yetişkinler olarak, her ikisi de öncelikle kadınlara ilgi duymuştur, bu da doğum sonrası ebeveynlikten ziyade doğum öncesi etkilerle tutarlıdır (Bradley, Oliver, Chernick & Zuckner, 1998; Diamond & Sigmundson, 1996). Bir çalışma, eşcinsellerin beyinlerini heteroseksüel erkek ve kadınların beyinleriyle karşılaştırdı ve çekirdeklerden birinin (sinir hücresi kümeleri) heteroseksüel erkeklerin beyinlerinde, bu açıdan daha çok benzer olan eşcinsellerin beyinlerinden daha büyük olduğu sonucuna vardı. heteroseksüel kadınların beyinleri (LeVay, 1991). Bu çekirdek, cinsel davranışı belirlemede önemli bir rol oynadığı bilinen hipotalamusta bulunur. Hipotalamus muhtemelen çok erken gelişir ve bu nedenle eşcinsel ve heteroseksüel insanlar arasındaki bu farkın deneyim farklılığından kaynaklanması olası değildir. Cinsel yönelimin kökeni sorunu tartışmalıdır ve bu alanda yapılması gereken çok şey vardır. En önemli verilerin çoğu (örn. Hamer ve diğerleri, 1993; LeVay, 1991) yeniden kontrol edilmelidir. Şu anda, araştırmalarla doğrulanmamış olmasına rağmen, sosyal çevrenin rolü tamamen göz ardı edilemez. Aksine bilimsel araştırmalar sonucunda eşcinselliğin doğuştan geldiğine dair pek çok kanıt elde edilmiştir. Cinsel yönelim doğuştan gelmez Daryl J. Bem, Cornell Üniversitesi Bailey ve ben, biyolojik değişkenler ile cinsel yönelim arasında gerçekten bir ilişki veya korelasyon olduğu konusunda hemfikiriz. Ama ben biyolojik gerçeklerin alternatif bir yorumunu öneriyorum, Exotic Becomes Erotic (ESE) cinsel yönelim teorisi (Bem, 1996). Benim tarafımdan öne sürülen eşcinselliğin gelişim sırası şemada gösterilmiştir.

C: Biyolojik değişkenler.
B: Çocuklukta mizaç özellikleri.
C: Cinsiyetlerine göre tipik/tipik olmayan aktivitelerin tercihi (cinsiyet eşleşmesi/eşleşmemesi).
D: Karşı/aynı cinsten üyelerden farklı hissetmek ("egzotik").
E: Karşı/aynı cinsten üyelere karşı fizyolojik uyarılma.
F: Karşı/aynı cinsten üyelere yönelik erotik çekim.
(A->B->C->D->E->F)

A->B İlk olarak, ESE teorisi genetik, hormonal ve muhtemelen diğer biyolojik faktörlerin yetişkin cinsel yönelimini doğrudan etkilemediğini, ancak çocuğun mizacını ve kişilik özelliklerini etkilediğini öne sürer. Aktivite ve saldırganlık düzeyi gibi çocukların mizacının özellikleri de dahil olmak üzere birçok kişilik özelliğinin güçlü genetik veya kalıtsal kökleri vardır.
B->C Bu mizacın özellikleri, çocuğun bazı etkinliklerden diğerlerinden daha fazla keyif alacağını önceden belirler: daha agresif veya aktif bir çocuk kavgadan hoşlanır (erkekler için tipik eylemler); diğeri daha sessiz sosyalleşme biçimlerini tercih edecektir (kızlara özgü eylemler). Böylece çocuk, cinsiyetine bağlı olarak cinsiyete uygun veya uygunsuz bulunan davranışlara genetik olarak yatkın olacaktır. Tabloda gösterildiği gibi. 10.2, çocuklar, kendileriyle aynı etkinliklerden hoşlanan arkadaşlara sahip olma eğilimindedir; örneğin, spor yapmaktan kaçınan bir çocuk (erkek veya kız), erkeklerle oynamaktan çekinecek ve kızları oyun arkadaşı olarak seçme olasılığı daha yüksek olacaktır.
C->D Buna göre davranışları cinsiyetlerine uygun olan çocuklar karşı cinsten çocuklardan çok farklı hissedeceklerdir; Cinsiyete uygun olmayan davranışları olan çocuklar, kendi cinsiyetlerinden olan çocuklardan çok farklı hissedecekler, yani onları karşı cinsten çocuklara göre daha "egzotik" olarak değerlendireceklerdir.
D->E Başkalarından farklı hissetmek uyandırıcıdır. Tipik bir erkek çocuk için bu, kızlara karşı antipati veya aşağılama gibi gelebilir ("kızlar aptaldır"); tipik bir kız için - erkeklerin yanında çekingenlik veya korku olarak. Bununla birlikte, çoğu çocuk, uyarılmalarının farkında olmayacaktır.
E->F Bu uyarılma sonraki yıllarda cinsel uyarılmaya veya erotik çekime dönüşür: egzotik olan erotik hale gelir. Bu basamağın varlığına dair kanıtların bir kısmı, heteroseksüel erkeklerin fizyolojik olarak (ama cinsel olarak değil) uyarıldığında, uyarılmayanlara göre kadınlara daha fazla ilgi duyduklarını gösteren çalışmalardan elde edilen kanıtlardır. Başka bir deyişle, genel fizyolojik uyarılma daha sonra deneyimlenebilir ve cinsel uyarılma olarak yorumlanabilir veya fiilen buna dönüştürülebilir. Bu teorinin, çocukluktaki cinsiyet uyumsuzluğunun biyolojik değişkenler ve cinsel yönelim arasında yer aldığı iddiasının kanıtı, aslında Dr. Bailey'nin fizyoloji ve eşcinsel/heteroseksüellik ilişkisini desteklediğini belirttiği çalışmalardan gelmektedir. Örneğin bahsettiği ikizler çalışmasında, çocukluk uyumsuzluğu açısından tek yumurta ikizi çiftlerinin, çift yumurta ikizlerine göre daha fazla benzer olduğu bulunmuştur.
Benzer şekilde, DNA çalışmaları, X kromozomunun aynı bölümünü paylaşan eşcinsel erkek kardeş çiftlerinin, cinsiyet uyumsuzluğu açısından X kromozomunun o bölümünü paylaşmayan eşcinsel kardeşlere göre daha benzer olduğu sonucuna varmıştır. Kısacası, biyolojik değişkenler ve yetişkin eşcinsel yönelimi arasındaki ilişkileri destekleyen araştırmalar, biyolojinin ilk olarak çocuklukta cinsiyete uygun olmayan ilgi ve tercihlere ve ancak daha sonra yetişkin eşcinsel yönelimine yol açtığı ESE teorisiyle tutarlıdır. Ancak bu henüz teorinin doğru olduğunu kanıtlamaz; yalnızca ek araştırmalar bu sorunu çözebilir. Son olarak, ESE teorisinin hem eşcinsellik hem de heteroseksüellik tezahürlerine uygulanabilir olduğuna dikkat edilmelidir. Neredeyse tüm kültürler kadın ve erkek arasındaki farklılıkları vurguladığından, çoğu erkek ve kız çocuğu karşı cinsten farklı hissederek büyür ve bu nedenle daha sonraki yaşamlarında onlara karşı cinsel çekim hissederler. Bu, heteroseksüelliğin neden her zaman ve tüm kültürlerde en yaygın yönelim olduğunu açıklar.


 
Alketa Çevrimdışı

Alketa

2024 Resmi Kitap Sponsoru
İslam-TR Üyesi


Şu sayfayi inceledim az once.
Bu konuyla alakali cok guzel bilgiler ve ek olarak kitap tavsiyeleri var. Bilginiz olsun.
 
Üst Ana Sayfa Alt