Adem Özköse ağabeyimiz iğrenç bir karikatür ve asla bir Müslüman'a yakışmayacak bir uslupla kendisine saldıran Tekfircilere cevap verdi:
"Adem Özköse sen şerefsizsin, Özköse sen ABD ajanısın, Özköse seni fırsatını bulduğumuzda keşke kesseydik, Adem Özköse'yi tekfir etmemize gerek yok; çünkü o hiç bir zaman Müslüman olmamıştı, Adem Özköse ABD'den para alıyor, Özköse şehitlerin kanları üzerinden meşhur oldu, büyük paralar kazandı, Özköse bir İsrail ajanıdır, Adem Özköse aslında Şii'dir" ve okurken utandığım, ahlaki yapım el vermediği için buraya yazmaya ar ettiğim daha bir çok ifadeler.
Bunları yazanlar ise güya cihadcı(!), güya mücahid (!)... Hayır arkadaşlar bunlar mücahid veya cihadcı değiller. Bunlar en büyük zararı da Allah'ın dinini yüceltmek için canlarını ortaya koyan mücahidlere ve İslam'ın olmazsa olmazlarından biri olan cihad mefhumuna veren klavye kahramanları. Benim Afganistan'da, Irak'ta, Gazze'de, Patani'de, Mindanao Adası'nda, Suriye'de tanıdığım mücahidlerin hiç biri böyle değildi. Cihadın yüzyılımızdaki en büyük sembollerinden biri olan ve çocukluğumdan beri kitaplarını okuyarak büyüdüğüm Şehid Abdullah Azzam gibi önderlerle de bu klavye mücahidlerinin hiç bir alakası yoktur ve asla da olmayacaktır.
Ben bir mücahid değilim. Hayatımın hiç bir döneminde de kimseye mücahidlik falan taslamadım. Ben sadece bir gazeteciyim. Harama ve günaha bulaşmadan mesleğini yapmaya çalışan, dünyanın dört bir yanındaki mazlumların, direnenlerin seslerini ümmete duyurmaya çalışan Müslüman bir gazeteci... Fakat çocukluğumdan beri mücahidleri hep sevdim ve saydım. Haddi aşanları, İslam'ın savaş hukukuna aykırı hareket edenleri ise elimden geldiğince uyarmaya çalıştım.
Fakat bazıları gibi mücahidleri hiç bir zaman hata yapmayan günahsız melekler olarak da görmedim. Mücahidleri uyarırken asla kırıcı olmamaya, kardeşlik hukukunu gözetmeye çalıştım. Çünkü had ve sınır aşıldığında bundan en büyük zararı özellikle cihadın ve mücahidlerin gördüklerine inandım ve böyle inanmaya da devam ediyorum. Sahtekarlık yaparak, yazmadığım bir yazının altına benim imzamı atarak insanları şahsıma karşı proveke etmeye çalışan devlet memuru bir akademisyenin yazdığı yazıyla şaha kalkanlara ise en büyük cevabım yaşadığım hayat, gazeteciliğim ve kitaplarımdır.
Son olarak sizlerle şağıda bir karikatür paylaşacağım. Hakan Albayrak ve benim için çizilen, güya benim ve Hakan ağabeyin ABD'den para aldığını resmeden iğrenç, aşağılık bir karikatür. Bu karikatür aslında bu tekfirci güruhun seviyesini, ahlakını, nasıl bir usluba sahip olduklarını, ne kadar güvenilmez insanlar olduklarını da gözler önüne seriyor.
Bu iğrenç karikatür de yine maaşlı, güya akademisyen aynı çocuk tarafından çizilmiş. Bu insanlara tek nasihatım biraz da olsun Allah'tan korkmalarıdır... Çünkü biraz da olsun Allah korkusu olan bir kişi bu kadar iğrenç bir zihne, ahlaka sahip olamaz...
-Adem Özköse-
"Adem Özköse sen şerefsizsin, Özköse sen ABD ajanısın, Özköse seni fırsatını bulduğumuzda keşke kesseydik, Adem Özköse'yi tekfir etmemize gerek yok; çünkü o hiç bir zaman Müslüman olmamıştı, Adem Özköse ABD'den para alıyor, Özköse şehitlerin kanları üzerinden meşhur oldu, büyük paralar kazandı, Özköse bir İsrail ajanıdır, Adem Özköse aslında Şii'dir" ve okurken utandığım, ahlaki yapım el vermediği için buraya yazmaya ar ettiğim daha bir çok ifadeler.
Bunları yazanlar ise güya cihadcı(!), güya mücahid (!)... Hayır arkadaşlar bunlar mücahid veya cihadcı değiller. Bunlar en büyük zararı da Allah'ın dinini yüceltmek için canlarını ortaya koyan mücahidlere ve İslam'ın olmazsa olmazlarından biri olan cihad mefhumuna veren klavye kahramanları. Benim Afganistan'da, Irak'ta, Gazze'de, Patani'de, Mindanao Adası'nda, Suriye'de tanıdığım mücahidlerin hiç biri böyle değildi. Cihadın yüzyılımızdaki en büyük sembollerinden biri olan ve çocukluğumdan beri kitaplarını okuyarak büyüdüğüm Şehid Abdullah Azzam gibi önderlerle de bu klavye mücahidlerinin hiç bir alakası yoktur ve asla da olmayacaktır.
Ben bir mücahid değilim. Hayatımın hiç bir döneminde de kimseye mücahidlik falan taslamadım. Ben sadece bir gazeteciyim. Harama ve günaha bulaşmadan mesleğini yapmaya çalışan, dünyanın dört bir yanındaki mazlumların, direnenlerin seslerini ümmete duyurmaya çalışan Müslüman bir gazeteci... Fakat çocukluğumdan beri mücahidleri hep sevdim ve saydım. Haddi aşanları, İslam'ın savaş hukukuna aykırı hareket edenleri ise elimden geldiğince uyarmaya çalıştım.
Fakat bazıları gibi mücahidleri hiç bir zaman hata yapmayan günahsız melekler olarak da görmedim. Mücahidleri uyarırken asla kırıcı olmamaya, kardeşlik hukukunu gözetmeye çalıştım. Çünkü had ve sınır aşıldığında bundan en büyük zararı özellikle cihadın ve mücahidlerin gördüklerine inandım ve böyle inanmaya da devam ediyorum. Sahtekarlık yaparak, yazmadığım bir yazının altına benim imzamı atarak insanları şahsıma karşı proveke etmeye çalışan devlet memuru bir akademisyenin yazdığı yazıyla şaha kalkanlara ise en büyük cevabım yaşadığım hayat, gazeteciliğim ve kitaplarımdır.
Son olarak sizlerle şağıda bir karikatür paylaşacağım. Hakan Albayrak ve benim için çizilen, güya benim ve Hakan ağabeyin ABD'den para aldığını resmeden iğrenç, aşağılık bir karikatür. Bu karikatür aslında bu tekfirci güruhun seviyesini, ahlakını, nasıl bir usluba sahip olduklarını, ne kadar güvenilmez insanlar olduklarını da gözler önüne seriyor.
Bu iğrenç karikatür de yine maaşlı, güya akademisyen aynı çocuk tarafından çizilmiş. Bu insanlara tek nasihatım biraz da olsun Allah'tan korkmalarıdır... Çünkü biraz da olsun Allah korkusu olan bir kişi bu kadar iğrenç bir zihne, ahlaka sahip olamaz...
-Adem Özköse-