Alimlere soru sorarken nelere dikkat etmeliyiz?
Dini alimlere sormamızın normalde hiçbir sakıncası yoktur. Hatta Allah (cc) ayeti kerimede diyor ki: “Eğer bilmiyorsanız gidin ve işi ehline sorun.” Peygamber (sav) hadisi şerifte diyor ki: “Cehaletin ilacı soru sormaktır.”
İbni Hazm’ın söylediği çok güzel bir söz var. “Allah (cc) bizi alimlere sormaya yönlendirirken ‘alimleri Allah’ın dışında rabler edinin onlar size teşride bulunsunlar’ diye bizi alimlere göndermedi. Allah bizi alimlere gönderirken ‘gidin, benim size semadan indirdiğim hükmü size ulaştırsınlar’ diye bizi alimlere gönderdi.”
Yani sen alimi Allah ile senin aranda sana Allah’ın dinini aktaran ve seni terbiye eden bir aracı olarak kabul edersen bunda hiçbir sorun yoktur. Fakat sen dinini alimlerin cebine koyar, alimin söylediğinin deliline bakmaz, alim kitabın ve sünnetin apaçık delillerine aykırı bir şey yaptığı zaman sen ‘mutlaka onun bir bildiği vardır’ dersen o zaman alimleri kendine rab edinmiş olursun.
Bizler dinimizi kitaptan ve sünnetten öğrenelim dediğimizde alimleri değersizleştirelim demiyoruz. Hocalarımızın yanında dizlerimizin üzerinde oturalım. Hocalarımızın yanında konuşmayalım. Hocalarımıza karşı edepli olalım. Onların hizmetini görelim. Çünkü sahabe öyle yapmış. Bunların hepsi ile alakalı sorun yok. Ama onları Allah’ın ve Resûlünün önüne geçirmeyelim. Allah ve Resûlü onlara değer verdiği için bizde değer verelim. Ama onları Allah ve Resûlünün önüne geçirmeyelim.
Mesela hoca bir şey söylüyor. Ve bu söylediği Kur’an-ı Kerim’e apaçık bir şekilde aykırı. Apaçık bir hükme aykırı bir şey söylüyor. Adam onun da bir bildiği var diyor. O bir şey biliyor ama alemlerin rabbi olan Allah hem gayb ilmini bilendir hem de şehadet ilmini bilendir. Sen ona ilminden dolayı sözüne değer veriyorsan ondan çok çok daha alim olan bir ilah var. Onun sözüne daha fazla değer ver. “Her ilim sahibinin üzerinde mutlaka bir alim vardır” diyor Allah (cc). Kimdir O? Gaybleri dahi bile Allah’tır (cc).
Alimlerin sözleri Kur’an’ı ve sünneti açıklayan, vakayı daha iyi anlamamızı ve yaşamamızı sağlayan cinsten olursa alimlerin bizim için sadece saygı gösterilecek olan değerli varlıklardır. Peygamberin varisleridirler. Onları sever ve başımızın üstüne koyarız. Fakat alimler kitaba ve sünnete muhalif şeyler söylüyorlarsa, eğer bu söz dinin aslına taalluk ediyorsa yani şirk koşmaya bizi götürüyorsa, Allah’tan başkasına ibadet etmeye götürüyorsa, tağutları tekfir etmemeye veya onlardan ictinap etmemeye götürüyorsa, müşriklerin şirkine itikat etmemeye götürüyorsa bu sözlerin bizim yanımızda hiçbir değeri yoktur. Onların da hiçbir değeri yoktur. Hem onlar hem de sözleri batıldır. Fakat bunun dışında kalan meselelerde kitaba ve sünnete aykırı davranıyorlarsa o sözü yanlıştır ama o bizim için yine değerlidir. Yani söylediği o sözü içtihat hatası olarak kabul ederiz. Ama kendisi bizim için yine değerini korumuş olur. Onun için ölçüleri kaçırmadığımız müddetçe alimlere soru sormamızda hiçbir beis yoktur. Fakat maalesef ölçüleri kaçırıyoruz.
Hocalarımıza delil sormak edepsizlik değildir kardeşlerim. Edebimizi muhafaza ettiğimiz müddetçe, terbiyesizlik yapmadığımız müddetçe elbette bize dinimizi anlatan kim olursa olsun ona söylediğinin kitaptan ve sünnetten delilini soracağız inşallah.
Dini alimlere sormamızın normalde hiçbir sakıncası yoktur. Hatta Allah (cc) ayeti kerimede diyor ki: “Eğer bilmiyorsanız gidin ve işi ehline sorun.” Peygamber (sav) hadisi şerifte diyor ki: “Cehaletin ilacı soru sormaktır.”
İbni Hazm’ın söylediği çok güzel bir söz var. “Allah (cc) bizi alimlere sormaya yönlendirirken ‘alimleri Allah’ın dışında rabler edinin onlar size teşride bulunsunlar’ diye bizi alimlere göndermedi. Allah bizi alimlere gönderirken ‘gidin, benim size semadan indirdiğim hükmü size ulaştırsınlar’ diye bizi alimlere gönderdi.”
Yani sen alimi Allah ile senin aranda sana Allah’ın dinini aktaran ve seni terbiye eden bir aracı olarak kabul edersen bunda hiçbir sorun yoktur. Fakat sen dinini alimlerin cebine koyar, alimin söylediğinin deliline bakmaz, alim kitabın ve sünnetin apaçık delillerine aykırı bir şey yaptığı zaman sen ‘mutlaka onun bir bildiği vardır’ dersen o zaman alimleri kendine rab edinmiş olursun.
Bizler dinimizi kitaptan ve sünnetten öğrenelim dediğimizde alimleri değersizleştirelim demiyoruz. Hocalarımızın yanında dizlerimizin üzerinde oturalım. Hocalarımızın yanında konuşmayalım. Hocalarımıza karşı edepli olalım. Onların hizmetini görelim. Çünkü sahabe öyle yapmış. Bunların hepsi ile alakalı sorun yok. Ama onları Allah’ın ve Resûlünün önüne geçirmeyelim. Allah ve Resûlü onlara değer verdiği için bizde değer verelim. Ama onları Allah ve Resûlünün önüne geçirmeyelim.
Mesela hoca bir şey söylüyor. Ve bu söylediği Kur’an-ı Kerim’e apaçık bir şekilde aykırı. Apaçık bir hükme aykırı bir şey söylüyor. Adam onun da bir bildiği var diyor. O bir şey biliyor ama alemlerin rabbi olan Allah hem gayb ilmini bilendir hem de şehadet ilmini bilendir. Sen ona ilminden dolayı sözüne değer veriyorsan ondan çok çok daha alim olan bir ilah var. Onun sözüne daha fazla değer ver. “Her ilim sahibinin üzerinde mutlaka bir alim vardır” diyor Allah (cc). Kimdir O? Gaybleri dahi bile Allah’tır (cc).
Alimlerin sözleri Kur’an’ı ve sünneti açıklayan, vakayı daha iyi anlamamızı ve yaşamamızı sağlayan cinsten olursa alimlerin bizim için sadece saygı gösterilecek olan değerli varlıklardır. Peygamberin varisleridirler. Onları sever ve başımızın üstüne koyarız. Fakat alimler kitaba ve sünnete muhalif şeyler söylüyorlarsa, eğer bu söz dinin aslına taalluk ediyorsa yani şirk koşmaya bizi götürüyorsa, Allah’tan başkasına ibadet etmeye götürüyorsa, tağutları tekfir etmemeye veya onlardan ictinap etmemeye götürüyorsa, müşriklerin şirkine itikat etmemeye götürüyorsa bu sözlerin bizim yanımızda hiçbir değeri yoktur. Onların da hiçbir değeri yoktur. Hem onlar hem de sözleri batıldır. Fakat bunun dışında kalan meselelerde kitaba ve sünnete aykırı davranıyorlarsa o sözü yanlıştır ama o bizim için yine değerlidir. Yani söylediği o sözü içtihat hatası olarak kabul ederiz. Ama kendisi bizim için yine değerini korumuş olur. Onun için ölçüleri kaçırmadığımız müddetçe alimlere soru sormamızda hiçbir beis yoktur. Fakat maalesef ölçüleri kaçırıyoruz.
Hocalarımıza delil sormak edepsizlik değildir kardeşlerim. Edebimizi muhafaza ettiğimiz müddetçe, terbiyesizlik yapmadığımız müddetçe elbette bize dinimizi anlatan kim olursa olsun ona söylediğinin kitaptan ve sünnetten delilini soracağız inşallah.