Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Bediüzzaman Sadi Nursinin Tavsiyesi

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
N Çevrimdışı

nurnurcu

Üye
İslam-TR Üyesi
risale-i nurdaki ilahamla ilgili kısımları buraya kopyalıyorum.. merak eden kardeşlerim 12. sözün son kısmına bakabilirlar..
 
N Çevrimdışı

nurnurcu

Üye
İslam-TR Üyesi
12. sözün son kısmı

DÖRDÜNCÜ ESAS: Kur'ân'ın, bütün kelimât-ı İlâhiye içinde cihet-i ulviyetini ve bütün kelâmlar üstünde cihet-i tefevvukunu anlamak istersen, şu iki temsile bak.
• Birincisi: Bir sultanın iki çeşit mükâlemesi, iki tarzda hitâbı vardır. Birisi; âdi bir raiyyet ile, cüz'î bir iş için, hususi bir hâcete dâir, has bir telefonla konuşmaktır. Diğeri; saltanat-ı uzmâ ünvanıyla ve hilâfet-i kübrâ nâmiyle ve hâkimiyet-i âmme haysiyetiyle, evâmirini etrafa neşir ve teşhir maksadıyla, bir elçisiyle veya büyük bir memuruyla konuşmaktır ve haşmetini izhâr eden ulvî bir fermanla mükâlemedir.
 
N Çevrimdışı

nurnurcu

Üye
İslam-TR Üyesi
• İkinci temsil: Bir adam, elinde, bir aynayı güneşe karşı tutar; o ayna miktarınca bir ışık ve yedi rengi câmi' bir ziyâ alır. O nisbetle, güneşle münâsebettar olur, sohbet eder ve o ışıklı aynayı karanlıklı hânesine veya dam altındaki bağına tevcih etse, güneşin kıymeti nisbetinde değil, belki o aynanın kabiliyeti miktarınca istifade edebilir. Diğeri ise, hânesinden veya bağının damından geniş pencereler açar, gökteki güneşe karşı yollar yapar. Hakiki güneşin dâimî ziyâsıyla sohbet eder, konuşur ve lisân-ı hal ile böyle minnettarâne bir sohbet eder. Der: "Ey yeryüzünü ışığıyla yaldızlayan ve bütün çiçeklerin yüzünü güldüren dünya güzeli ve gök nazdarı olan nâzenin güneş! Onlar gibi benim hâneciğimi ve bahçeciğimi ısındırdın, ışıklandırdın." Halbuki, ayna sahibi böyle diyemez. O kayıt altındaki güneşin aksi ise, âsârı mahduttur; o kayda göredir.
 
N Çevrimdışı

nurnurcu

Üye
İslam-TR Üyesi
İşte bu iki temsilin dürbünüyle, Kur'ân'a bak; tâ ki, i'câzını göresin ve kudsiyetini anlayasın.
Evet, Kur'ân der ki: "Eğer yerdeki ağaçlar kalem olup, denizler mürekkep olsa, Cenâb-ı Hakkın kelimâtını yazsalar, bitiremezler." * Şimdi, şu nihayetsiz kelimât içinde en büyük makam Kur'ân'a verilmesinin sebebi şudur ki:
Kur'ân, İsm-i Âzamdan ve her ismin âzamlık mertebesinden gelmiş.
Hem bütün âlemlerin Rabbi itibâriyle Allah'ın kelâmıdır.
Hem bütün mevcudâtın ilâhı ünvanıyla Allah'ın fermanıdır.
Hem semâvât ve arzın Hâlıkı haysiyetiyle bir hitâbdır.
Hem Rubûbiyet-i mutlaka cihetinde bir mükâlemedir.
Hem saltanat-ı âmme-i Sübhâniye hesâbına bir hutbe-i ezeliyedir.
Hem rahmet-i vâsiâ-i muhîta noktasında bir defter-i iltifatât-ı Rahmâniyedir.
Hem Ulûhiyetin azamet-i haşmeti haysiyetiyle, başlarında bâzan şifre bulunan bir muhâbere mecmûasıdır.
Hem İsm-i Âzamın muhîtinden nüzûl ile Arş-ı Âzamın bütün muhâtına bakan, teftiş eden hikmetfeşân bir kitâb-ı mukaddestir.
İşte bu sırdandır ki, "Kelâmullah" ünvanı kemâl-i liyâkatle Kur'ân'a verilmiş.

 
N Çevrimdışı

nurnurcu

Üye
İslam-TR Üyesi
Ammâ sâir kelimât-ı İlâhiye ise, bir kısmı has bir itibar ile ve cüz'î bir ünvan ve hususi bir ismin cüz'î tecellîsiyle ve has bir rubûbiyetle ve mahsus bir saltanatla ve hususi bir rahmetle zâhir olan kelâmdır. Hususiyet ve külliyet cihetinde dereceleri muhteliftir. Ekser ilhamât bu kısımdandır. Fakat derecâtı çok mütefâvittir. Meselâ, en cüz'îsi ve basiti, hayvanâtın ilhamâtıdır. Sonra avâm-ı nâsın ilhamâtıdır. Sonra avâm-ı melâikenin ilhamâtıdır. Sonra evliyâ ilhamâtıdır. Sonra melâike-i izâm ilhamâtıdır. İşte, şu sırdandır ki, kalbin telefonuyla vâsıtasız münâcât eden bir velî der:
b600.gif
Yani, "Kalbim benim Rabbimden haber veriyor." Demiyor, "Rabbü'l-âlemînden haber veriyor." Hem der: "Kalbim, Rabbimin aynasıdır, arşıdır." Demiyor, "Rabbü'l-âlemînin arşıdır." Çünkü, kabiliyeti miktarınca ve yetmiş bine yakın hicabların nisbet-i ref'i derecesinde, mazhar-ı hitâb olabilir.
 
GuLYaRaSi Çevrimdışı

GuLYaRaSi

VuSLaTa HaSReT
Admin
Rasulullah sallallahu aleyhi wesellem buyuruyor ki veda hutbesinde: "Ben size iki sey birakiyorum, onlara yapistiginiz zaman, asla dogru yoldan sapmazsiniz, onlarda Allahin kitabi Kuran ve benim Sünnetimdir"

Ve kim olursa olsun, kücüklükten beri saygi duydugumuz, veyahut da haci, hoca, prof. olanlarin beynimizde yer edenlerin, sevgi beslediklerimizi, Kuran ve Sünnet süzgecinden tekrar gecirip, otokritik, ve icimize isleyenleri kritik ederek bakalim, inceleyelim, neye göre kritik edicez: Kuran ve Sünnete göre, Kuran ve Sünnet de var mi yok mu, safsata mi gercek mi, bunlar?? Ve sonuc cogu zaman aci olabiliyor, insanin dünyasi yikilabiliyor, ama hedef ne? Kuran ve Sünnete göre yasamak degilmi?o zaman NO PROBLEM
 
N Çevrimdışı

nurnurcu

Üye
İslam-TR Üyesi
İşte, bir padişahın saltanat-ı uzmâsı haysiyetiyle çıkan fermanı, âdi bir adamla cüz'î bir mükâlemesinden ne kadar yüksek ve âlî ise ve gökteki güneşin feyzinden istifade, aynadaki aksinin cilvesinden istifadeden ne derece çok ve fâik ise, Kur'ân-ı Azîmüşşan dahi o nisbette bütün kelâmların ve hep kitapların fevkındedir.
Kur'ân'dan sonra, ikinci derecede kütüb-ü mukaddese ve suhuf-u semâviyenin, dereceleri nisbetinde, tefevvukları vardır. O sırr-ı tefevvuktan hissedardırlar. Eğer bütün cin ve insanın Kur'ân'dan tereşşuh etmeyen bütün güzel sözleri toplansa, yine Kur'ân'ın mertebe-i kudsiyesine yetişip, tanzîr edemez. Eğer Kur'ân'ın İsm-i Âzamdan ve her ismin âzamlık mertebesinden geldiğini bir parça fehmetmek istersen, Âyete'l-Kürsî ve âyet-i
b601.gif
-1- ve âyet-i
b602.gif
-2- ve âyet-i
b603.gif
-3- ve âyet-i
b604.gif
-4- ve âyet-i
b605.gif
-5- ve âyet-i
b606.gif
-6- ve âyet-i


1- Gaybın anahtarları da Allah'ın indindedir. (En'âm Sûresi: 59.)
2- De ki: Ey mülkün hakîkî sahibi olan Allahım! (Al-i İmrân Sûresi: 26.)
3- O gündüzü, peşi sıra kovalayan gece ile örter. O, güneşi, ayı ve yıldızları da emrine boyun eğmiş olarak yarattı. (A'râf Sûresi: 54.)
4- Ve denildi ki: 'Ey yer, suyunu yut! Ey gök sen de suyunu tut!' (Hûd Sûresi: 44.)
5- Yedi gökle yer ve onların içindekiler Onu tesbih eder. (İsrâ Sûresi: 44.)
6- Sizin yaratılmanız da, diriltilmeniz de, tek bir kişinin yaratılıp diriltilmesi gibidir. (Lokman Sûresi: 28.)
 
N Çevrimdışı

nurnurcu

Üye
İslam-TR Üyesi
b607.gif
-1- ve âyet-i
b608.gif
-2- ve âyet-i
b609.gif
-3- ve âyet-i
b610.gif
-4-

gibi âyetlerin küllî, umumi, ulvî ifadelerine bak. Hem, başlarında "Elhamdulillah" -5- veyahut "Sübhanehu" -6- bulunan sûrelerin başlarına dikkat et. Tâ, bu sırr-ı azîmin şuâını göresin. Hem,
b613.gif
lerin ve
b614.gif
ların ve
b615.gif
lerin fatihalarına bak; Kur'anın, Cenâb-ı Hakk'ın yanında ehemmiyetini bilesin.
Eğer şu Dördüncü Esasın kıymettar sırrını fehmettin ise, enbiyâya gelen vahyin ekseri, melek vâsıtasıyla olduğunu ve ilhamın ekseri, vâsıtasız olduğunu anlarsın. Hem, en büyük bir velî, hiçbir nebînin derecesine yetişmediğinin sırrını anlarsın. Hem, Kur'ân'ın azametini ve izzet-i kudsiyetini ve ulviyet-i i'câzının sırrını anlarsın. Hem, Mi'racın sırr-ı lüzûmunu, yani tâ semâvâta, tâ Sidretü'l-Müntehâya, tâ Kâb-ı Kavseyn'e gidip,
b616.gif
-7- olan Zât-ı Zülcelâl ile münâcât edip, tarfetü'l-aynda yerine gelmek sırrını anlarsın.
Evet, şakk-ı kamer, nasıl ki bir mu'cize-i risâletidir; nübüvvetini cin ve inse gösterdi. Öyle de, Mi'rac dahi bir mu'cize-i ubûdiyetidir; habîbiyetini, ervâh ve melâikeye gösterdi.


b617.gif
-8-


1- Biz emâneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik. (Ahzâb Sûresi: 72.)
2- O gün semâyı, kitap sayfalarını dürer gibi düreriz. (Enbiyâ Sûresi: 104.)
3- Onlar Allah'ın kudret ve azametini hakkıyla bilemediler. Halbuki Kıyâmet Gününde yeryüzü bütünüyle Onun tasarrufundadır; gökler de Onun kudretiyle dürülmüştür. (Zümer Sûresi: 67.)
4- Eğer Biz bu Kur'ân'ı bir dağa indirseydik, parça parça olduğunu görürdün. (Haşir Sûresi: 21.)
5- Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet Allah'a mahsustur.
6- Tesbih ediyor.
7- Ona şah damarından daha yakın (Kaf Sûresi: 16.)
8- Allahım, Senin rahmetine ve onun (a.s.m.) şânına yakışır şekilde, ona ve âline salât ve selâm eyle. Amin. (Duâ)
 
N Çevrimdışı

nurnurcu

Üye
İslam-TR Üyesi
Rasulullah sallallahu aleyhi wesellem buyuruyor ki veda hutbesinde: "Ben size iki sey birakiyorum, onlara yapistiginiz zaman, asla dogru yoldan sapmazsiniz, onlarda Allahin kitabi Kuran ve benim Sünnetimdir"

Ve kim olursa olsun, kücüklükten beri saygi duydugumuz, veyahut da haci, hoca, prof. olanlarin beynimizde yer edenlerin, sevgi beslediklerimizi, Kuran ve Sünnet süzgecinden tekrar gecirip, otokritik, ve icimize isleyenleri kritik ederek bakalim, inceleyelim, neye göre kritik edicez: Kuran ve Sünnete göre, Kuran ve Sünnet de var mi yok mu, safsata mi gercek mi, bunlar?? Ve sonuc cogu zaman aci olabiliyor, insanin dünyasi yikilabiliyor, ama hedef ne? Kuran ve Sünnete göre yasamak degilmi?o zaman NO PROBLEM
evet kardeşim..said nursi de der kuran sünnet... başka bir şey demiyor.....
 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
RİSALE-İ NUR'LARDA TEZAT VE YANLIŞLIKLAR ! (kitap)

bediuzzaman-said-nursi.jpg


8_
Kendi Yazdığı Kitablara Gaybtan Şehid Hz. Ali'nin isim verdiğini iddia ediyor.!!

Bu risalenin öyle bir ehemmiyeti var ki; İmam-ı Ali (R.A.) gaipten gösterdiği kerametlerle bu risaleye, “Âyet-i Kübra” ve “Asâ-yı Musa” adlarını vermiştir
[Şuâlar, Yedinci Şuâ, c. I, s. 895 ]


Yedinci Şua (Şualar, Sayfa 91- 92)



(Ayetü’l-Kübrâ)


Mühim Bir İhtar ve Bir İfade-i Meram


Bu ehemmiyetli risalenin, herkes her bir meselesini anlamaz. Fakat hissesiz de kalmaz. Büyük bir bahçeye giren bir kimsenin, o bahçenin bütün meyvelerine elleri yetişmez. Fakat, eline girdiği miktar yeter. O bahçe yalnız onun için değil; belki, elleri uzun olanların hisseleri de var.

Bu risalenin fehmini işkâl eden beş sebep var:

* Birincisi: Ben kendi müşahedatımı kendi fehmime göre ve kendim için yazdım. Sair kitaplar gibi başkalarının fehmine ve telâkkisine göre yazmadım.

* İkincisi: İsm-i âzam cilvesiyle tevhid-i hakiki âzamî bir surette yazıldığından, meseleleri hem gayet geniş, hem gayet derin ve bazen çok uzun olduğundan, herkes birden ihata edemez.

* Üçüncüsü: her bir mesele büyük ve uzun bir hakikat olması sebebiyle, hakikati parçalamamak için bazen bir sayfa veya bir yaprak, bir tek cümle olur. bir tek delil hükmünde çok mukaddemat bulunur.
* Dördüncüsü: Ekser meselelerinin her birisinin pek çok delilleri ve hüccetleri bulunduğundan, bazen on, bazen yirmi delili bir tek bürhan yapmak cihetiyle mesele uzunlaşır; kısa fehimler kavramaz.
Beşincisi: Ben Ramazan’ın feyziyle bu risalenin nurlarına mazhar olmaklığımla beraber, birkaç cihette halim perişan ve birkaç hastalıkla vücudum sarsıldığı bir zamanda acele yazılıp, birinci müsveddeyle iktifa edildi. Hem yazdığım vakit, irade ve ihtiyarımla olmadığını hissettiğimden, kendi fikrimle tanzim veya ıslah etmeyi muvafık görmediğim için bir parça fehmi işkâl edecek bir vaziyet aldı. Hem Arabî fıkralar içine çok girdi. Hattâ Birinci Makam baştan başa Arabî olduğundan içinden çıkarıldı, müstakil yazıldı.
Medar-ı kusur ve işkâl olan bu beş sebeple beraber, bu risalenin öyle bir ehemmiyeti var ki, İmam-ı Ali (r.a.) kerâmât-ı gaybiyesinde bu risaleye, "Ayet-i Kübrâ" ve "Asâ-yı Mûsâ" namlarını vermiş Risale-i Nur’un risaleleri içinde buna hususî bakıp, nazar-ı dikkati celbetmiş.
HAŞİYE El-Ayetü’l-Kübrâ’nın bir hakikî tefsiri olan bu Ayetü’l-Kübrâ Risalesi, Hazret-i İmam’ın (r.a.) tâbirince, "Asâ-yı Mûsâ" nâmında Yedinci Şuâ kitabıdır.
Bu Yedinci Şuâ, bir mukaddime ve iki makamdır. Mukaddimesi dört mesele-i mühimmeyi, Birinci Makamı, Ayet-i Kübrâ’nın tefsirinden Arabî kısmını, İkinci Makamı onun bürhanlarını ve tercümesini ve meâlini beyan ederler.
Bu gelen mukaddime lüzumundan fazla izah edilmekle beraber, bir derece uzun olması ihtiyarsız olmuştur. Demek ihtiyaç var ki öyle yazdırıldı. Belki de bir kısım insanlar bu uzunu kısa görürler.
Said Nursî











HAŞİYE

Evet, İmam-ı Ali’nin (r.a.) Ayetü’l-Kübrâ hakkında verdiği haberi, tam tamına Denizli hâdisesi tasdik etti. Çünkü, bu risalenin gizli tab’ı, hapsimize bir vesile oldu. Ve onun kudsî ve çok kuvvetli hakikatının galebesi, beraat ve necatımıza ehemmiyetli bir sebep oldu. Ve İmam-ı Ali (r.a.) keramet-i gaybiyesini gözlere gösterdi ve hakkımızdaki
b611.gif
duasının kabulünü ispat etti.



http://www.risaleinurenstitusu.org/i...Sualar&Page=91

http://www.risaleinurenstitusu.org/i...Sualar&Page=92





************************************************** ****************

9_

Şehid Hz. Ali nin, Said Nursiye Gaybdan haber aktarırken kendi kitaplarını aracı kılarak Allah'tan yardım dilemesi !!

[ Şuâlar, On Beşinci Şuâ, c. I, s. 1116 ]







Onbeşinci Şua (Şualar, Sayfa 517- 518)





İmam-ı Ali (R.A.), Nurun eczalarından haber verdiği sırada,
b557.gif


[Ya Rab! ÃyetüI-Kübra hürmetine beni kurtar, eman ve emniyet ver. (Celcelütiye) ] deyip, o Âyetü’l-Kübrayı şefaatçi yaparak, Nur Şakirtlerinin Denizli hapsinde, o risalenin hem Ankara, hem Denizli Mahkemelerinde galebesiyle ve perde altında tesirli intişarıyla, talebelerine beraat kazandırmaya sebep olduğu gibi, onun gizli tabı da, şakirtlerinin dokuz ay mevkufiyetlerine vesile olmasıyla, İmam-ı Ali’nin (r.a.), hem keramet-i gaybiyesini, hem Nur Şakirtlerinin bedeline duasını pek zahir bir surette tasdik etti.

Evet Ayetü1-Kübra Şuaı otuz üç icma-ı azimi ve külli hüccetleri mevcudatın heyet-i mecmuasında gösterip, her bir hüccet-i külliyede hadsiz bürhanlara işaret ederek, başta semavat yıldızlar kelimeleriyle, arz hayvanat ve nebatat kelamları ve cümleleriyle, git gide ta kâinat mecmuası, müştemilat ve mevcudat ve hudus ve imkan ve tegayyür hakikatlerinin kelimeleriyle Vacibü’l Vücudun mevcudiyetini ve vahdaniyetini güneş zuhurunda ve gündüz katiyetinde ispat ediyor. Sarsılmaz bir iman isteyen ve dinsiz anarşistliğe karşı kırılmaz bir kılınç arayanlar, Ayetü’l Kübraya müracaat etsinler.




http://www.risaleinurenstitusu.org/i...ualar&Page=517


http://www.risaleinurenstitusu.org/i...ualar&Page=518




************************************************** ***
7_

SAİD NURSİ KENDİNİ KURANIN İÇİNE SOKUYOR !!!!

Sikke-i Tasdik-i Gaybi, Sayfa 72


Elhasıl: Bu âyet, müteaddit ve çok tabakalarından, bir işârî tabakadan hem Risaletü’n-Nur’a, hem müellifine (KENDİNE), hem bu on dördüncü asrın iptidasına, hem iptidasındaki Risaletü’n-Nur’un mebde’ine remzen, belki işareten, belki delâleten bakar.
¨
âyetinin tetimmesi
b658.gif



b659.gif
*
EN'AM 122 AYET
âyetinin kuvvetli işaretini hem teyid, hem letafetlendiren üç münasebet birden Ramazan’da kalbime geldi. Kat’î bir kanaat verdi ki,
b660.gif
kelimesine tam münasip Said’dir. Bu âyet Risale-i Nur tercümanı olan Said’i
b661.gif
unvanıyla göstermesinin bir hikmeti budur ki:
Mevtin muammasını ve tılsımını Risale-i Nur ile o açmış, o dehşetli yüzün altında ehl-i imana çok ünsiyetli, sürurlu, nurlu bir hakikat keşfedip ispat etmiş. Ve mevt-âlûd hayat-ı fâniyede boğulan ehl-i ilhada karşı, bâkiyâne, hayat-âlûd, muvakkat bir mevt-i zâhirî ile galibâne mukabele eder.

http://www.risaleinurenstitusu.org/index.asp?Section=Kulliyat&Book=SikkeiTasdikiGaybi &Page=72





RİSALE-İ NUR'LARDA TEZAT VE YANLIŞLIKLAR ! (kitap)

Devamı : https://www.islam-tr.org/tevhid/10458-risale-i-nurlarda-tezat-ve-yanlisliklar-kitap.html
 
GuLYaRaSi Çevrimdışı

GuLYaRaSi

VuSLaTa HaSReT
Admin
es sukutu hayrun minel dirdiriyye :)
 
K Çevrimdışı

KırıkGitar

Üyeliği İptal Edildi
Banned
KALBE GELEN İLHAMLARI VAHY İLE KARIŞTIRANLAR OLABİLECEĞİ VE BUNUN TEHLİKSİNİ ÜSTAD ŞÖYLE İFADE EDİYOR:(Okumadan cevap yazmaz iseniz memnun oluruz.)
1."Bu nevi içindeki en tehlikeli bir hata şudur ki:Kalbine ilhamiî bir tarzda gelen cüz'î mânâları "kelâmullah" tahayyül edip, âyet tabir etmeleridir. Ve onunla, vahyin mertebe-i ulyâ-yı akdesine bir hürmetsizlik gelir. Evet, balarısının ve hayvânâtın ilhâmâtından tut, tâ avâm-ı nâsın ve havâss-ı beşeriyenin ilhâmâtına kadar ve avâm-ı melâikenin ilhâmâtından tâ havâss-ı kerrûbiyyûnun ilhâmâtına kadar bütün ilhâmat, bir nevi kelimât-ı Rabbâniyedir. Fakat mazharların ve makamların kabiliyetine göre, kelâm-ı Rabbânî, yetmiş bin perdede telemmu eden ayrı ayrı cilve-i hitab-ı Rabbânîdir.
Amma vahiy ve kelâmullahın ism-i has ve onun en bâhir misal-i müşahhası olan Kur'ân'ın nücumlarına ism-i has olan "âyet" namı öyle ilhâmâta verilmesi, hata-yı mahzdır. On İkinci ve Yirmi Beşinci ve Otuz Birinci Sözlerde beyan ve ispat edildiği gibi, elimizdeki boyalı aynada görünen küçük ve sönük ve perdeli güneşin misali, semâdaki güneşe ne nisbeti varsa; öyle de, o müddeîlerin kalbindeki ilham dahi, doğrudan doğruya kelâm-ı İlâhî olan Kur'ân güneşinin âyetlerine nisbeti o derecededir. Evet, herbir aynada görünen güneşin misalleri güneşindir ve onunla münasebettar denilse haktır; fakat o güneşçiklerin aynasına küre-i arz takılmaz ve onun cazibesiyle bağlanmaz!( Yirmi Dokuzuncu Mektup)"

2.Evet, herkes bizzat gaybı bilmez. Fakat i'lâm ve ilham-ı İlâhî ile bilinebilir ki, bütün mucizat ve keramat ona dayanır.( On Dördüncü Şua)

8.Bu esnada Kur'ân-ı Kerîmin feyzinden kalbime doğan füyuzâtı yanımdaki kimselere yazdırarak birtakım risaleler vücuda geldi. Bu risalelerin heyet-i mecmuasına "Risale-i Nur" ismini verdim. Hakikaten Kur'ân'ın nuruna istinad edildiği için, bu isim vicdanımdan doğmuş. Bunun ilham-ı İlâhî olduğuna bütün imanımla kaniim ve bunları istinsah edenlere "Bârekâllah" dedim. Çünkü iman nurunu başkalarından esirgemeye imkân yoktu.( On Dördüncü Şua)


3.Akıl tâtil-i eşgal etse de, nazarını ihmal etse, vicdan Sânii unutamaz. Kendi nefsini inkâr etse de onu görür. Onu düşünür. Ona müteveccihtir. Hads-ki, şimşek gibi sür'at-i intikaldir-daima onu tahrik eder. Hadsin muzaafı olan ilham, onu daima tenvir eder. Meyelânın muzâafı olan arzu ve onun muzaafı olan iştiyak ve onun muzaafı olan aşk-ı İlâhî, onu daima mârifet-i Zülcelâle sevk eder. Şu fıtrattaki incizap ve cezbe, bir hakikat-i câzibedarın cezbiyledir.( Mesnevî-i Nuriye - Nokta)

4.Arkadaş! Katre nâmındaki eserimde Kur'ân'dan ilhamen takip ettiğim yolla ehl-i nazar ve felsefenin takip ettikleri yol arasındaki fark şudur:
Kur'ân'dan tavr-ı kalbe ilham edilen asâ-yı Mûsâ gibi, mânevî bir asâ ihsan edilmiştir. (Mesnevî-i Nuriye - Katre)

5.Evet, nev-i beşerin ahvâline dikkatle bakılırsa görülür ki, ruhun mânen terakkisini, vicdanın tekâmülünü, akıl ve fikrin inkişaf ve terakkisini telkih eden, yani aşılayan, şeriatlardır; vücut veren, tekliftir; hayat veren, Peygamberlerin gönderilmesidir; ilham eden, dinlerdir. Eğer bu noktalar olmasaydı, insan hayvan olarak kalacaktı ve insandaki bu kadar kemâlât-ı vicdaniye ve ahlâk-ı hasene tamamen yok olurlardı. Fakat insanların bir kısmı, arzu ve ihtiyarıyla teklifi kabul etmiştir. Bu kısım, saadet-i şahsiyeyi elde ettiği gibi, nev'in saadetine de sebep olmuştur.( İşârâtü'l-İ'câz - Bakara Sûresi, Âyet: 26,27)

6.Kezâlik, bu risalelerin ibarelerindeki işkâl ve iğlâkın, keyif için ihtiyarımdan çıkmış olduğunu zannetme. Çünkü, bu risale, dehşetli bir zamanda, nefsimin hücumuna karşı yapılan âni ve irticâlî bir münakaşadır. Kelimeleri, o müthiş mücadele esnasında zihnimin eline geçen dikenli kelimelerdir. O, ateşle nurun karıştıkları bir hengâmda, başım dönmeye başlıyordu. Kâh yerde, kâh gökte, kâh minarenin dibinde, kâh minarenin şerefesinde kendimi görüyordum. Çünkü, tâkib ettiğim yol, akılla kalb arasında yeni açılan berzahî bir yoldur. Akıldan kalbe, kalbden akla inip çıkmaktan bîzar olmuştum. Bunun için, bir nur bulduğum zaman, hemen üstüne bir kelime bırakıyordum. Fakat, o nurların üstüne bıraktığım kelime taşları, delâlet için değildi. Ancak, kaybolmamak için birer nişan ve birer alâmet olarak bırakırdım. Sonra baktım ki, o zulmetler içinde bana yardım eden o nurlar, Kur'ân güneşinden ilham edilen misbah ve kandillerdi.( Mesnevî-i Nuriye - Katre)

Okunmuşsa, yeterli cevap yukarıda yazılıdır.Okumadan yazacak olana zaten cevap verilmiyecektir. Yukarıda yazılanlardan dolayı halen, sorunlu düşünen varsa, şüphe duyulur.

Andulbaki ağabeyden alıntıdır.

Konunun tümünü okumak için; http://www.risaleforum.com/showthread.php?t=4462&page=2

Selametle kalın!..
 
A Çevrimdışı

adam

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Said Nursi peygamber de değil nebi de değil. Eğer Allah katında hayırlı bir ameli varsa kendisini kurtarmış biridir diyebiliriz. zaten bunu da biz bilemeyyiz, Allah (cc) bilir. O yüzden kişiyi gerektiğinden fazla yüceltmek Allah'ın (cc) gazabını celbeder. İfrat ve tefrit sınırlarını bilmek gerekir. Risaleleri Kur'an ile bir tutmak ise o zaten başlı başına bir ahmaklıktır. Bunu ne Saidi Nursi ister nede Allah'tan korkan biri ister.
 
A Çevrimdışı

adam

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Bir de şunu söyliyeceğim.Günümüzde insanlar fetullah gülen'i nur cematinin doğal lideri gibi görüyor. Hakkında bu kadar şeyler yazılıyor çiziliyor. Ne bu ya ? Haşa Allah'ın (cc) peygamberi mi bu şahıs. Madem çok düzgün ve dürüst gelsin ülkesine yargılansın. Yargılandı ama suçsuz bulunduysa o halde neden ülkesine gelmekte korkuyor. Bazıları da diyor ki tedavi görüyor. Ne tedavisi görüyor: şeker hastasıymış. Türkiye'de insülün iğnesi kalmadıdamı amerikada sadece iğne olmak için ülkesine gelmiyor.Yoksa yediği naneler mi şekerini yükseltiyor ?
 
K Çevrimdışı

KırıkGitar

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Adam kardeşim.

Üstad Bediüzzaman Hazretleri, peygamber veya nebi değildir...Amenna! Bunu her talebesi idrâk etmiştir. Böyle söylüyen veya zanneden iftira atmış olur.Hem Bediüzzaman Hazretlerine hem de talebelerine. Risale-i Nur, Kur'an gibi önem kazanmamıştır. Hiç bir zamanda öyle olamuyacaktır. Üstad Hazretleri, bunu külliyatında defalarca vurgulamıştır. Bu zandan kurtulmanız tavsiyesin de bulunuyorum.

Edit: M.Fethullah GÜLEN, Nur Cemaatinin önderi değildir.Ve mensubu da! Farklıdırlar. Lütfen, bilmeden konuşmayın!

Maasselam.
 
kskaya Çevrimdışı

kskaya

Üye
İslam-TR Üyesi
Kezâlik, bu risalelerin ibarelerindeki işkâl ve iğlâkın, keyif için ihtiyarımdan çıkmış olduğunu zannetme. Çünkü, bu risale, dehşetli bir zamanda, nefsimin hücumuna karşı yapılan âni ve irticâlî bir münakaşadır. Kelimeleri, o müthiş mücadele esnasında zihnimin eline geçen dikenli kelimelerdir. O, ateşle nurun karıştıkları bir hengâmda, başım dönmeye başlıyordu. Kâh yerde, kâh gökte, kâh minarenin dibinde, kâh minarenin şerefesinde kendimi görüyordum. Çünkü, tâkib ettiğim yol, akılla kalb arasında yeni açılan berzahî bir yoldur. Akıldan kalbe, kalbden akla inip çıkmaktan bîzar olmuştum. Bunun için, bir nur bulduğum zaman, hemen üstüne bir kelime bırakıyordum. Fakat, o nurların üstüne bıraktığım kelime taşları, delâlet için değildi. Ancak, kaybolmamak için birer nişan ve birer alâmet olarak bırakırdım. Sonra baktım ki, o zulmetler içinde bana yardım eden o nurlar, Kur'ân güneşinden ilham edilen misbah ve kandillerdi.( Mesnevî-i Nuriye - Katre) suphanallah bu din taztamam oldu kim kurana ve ressullahın sunnetine yapışırsa kopmayan sağlam bir kulppa tutulur...gercek olan ALLAHualem böyle bir ayetten sonra nurla yazılan bir kitap
 
yusuf Çevrimdışı

yusuf

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
selam aleykum

KALBE GELEN İLHAMLARI VAHY İLE KARIŞTIRANLAR OLABİLECEĞİ VE BUNUN TEHLİKSİNİ ÜSTAD ŞÖYLE İFADE EDİYOR:(Okumadan cevap yazmaz iseniz memnun oluruz.)

inseallah sizde okuyorsunuzdur .. yukaridaki yazida said nursinin bana yazdirildi demesini, yine said nursinin ilham anlayisiyla cozmussunuz ( size gore cozulmus )!! .. lutfen arkadasim siz den ricam bu konuya daha ilmi yaklasmaniz , said nursinin ilham anlayisi kendini baglar .. banlanan sahisa sorulan soru suydu

Sorumu Tekrar soruyorum...

Şimdi siz bunu normal birşey olarak görüyorsunuz bak aynı mesele yalancı peygamberlerin çoğaldığı halife hz ömer r.a döneminde de oluyordu..

Ben size mevzuyu direk anlatayım. Bir gün Hz.Ömer r.a'a gelen bir sahabe felan kişi bana ilham geliyor demekde dediğinde Hz.Ömer r.a vallahi o kişi doğruyu söylüyor zira şeytan da dostlarına ilham eder diyor :D

Devam edelim kardeş madem samimice yazıyorsunuz size bir kaç soru sorayım ancak hepsini birden sormayacağım tek tek kısa kısa soru cevap yapalım.

Kitaplarda Hz. Ali nin kendi kitaplarına isim verdiğini iddia ediyor.

Bu risalenin öyle bir ehemmiyeti var ki; İmam-ı Ali (R.A.) gaipten gösterdiği kerametlerle bu risaleye, “Âyet-i Kübra” ve “Asâ-yı Musa” adlarını vermiştir”

[Şuâlar, Yedinci Şuâ, c. I, s. 895 ]

Hatta Hz. Ali nin kendi kitaplarını vesile kılarak Allahtan yardım dilemesi sapkınlığın ve sapıklığın bir başka boyutu...

Said Nursî diyor ki: “İmam-ı Ali (R.A.) , Nur’un bölümlerinden haber verdiği sırada “Ayet’ül-Kübrâ hakkı için beni ani ölümden koru” deyip o Âyet-ül Kübra’yı şefaatçı yaptı .. (suphanallah)

[ Şuâlar, On Beşinci Şuâ, c. I, s. 1116 ]

“Lâ ilâhe illallah’ın delili, basılı Âyet-ül Kübra Risalesidir. O emsalsiz hüccetin hârikalığı içindir ki; İmam-ı Ali (R.A.) , onu şefaatçi yapmıştır


1
besmele_i_serif.gif


İmam-ı Ali’nin (radıyallahü anh)

Risale-i Nur’a dair üçüncü bir kerametidir.

Evet, On Sekizinci ve Yirmi Sekizinci Lem’alarda izah ve isbat edilen iki zâhir kerametini teyid ve takviye ederek Kaside-i Celcelutiye’sinde, Siracü’n-Nur’dan sarahat derecesinde haber verdiği gibi, yine o Kaside’de Siracü’n-Nur’un en namdar risalelerine parmak basıyor, âdeta alkışlıyor; ve sekiz adet remiz ile meşhur bir kısım risalelerini gösteriyor.



BİRİNCİSİ: Risale-i Nur’a tasrih eden, 2
sualar_663_1.gif
fıkrasından sonra Süryani lisanıyla esma-i hüsnadan istimdad ve suver-i Kur’aniye ile bir münacat yapıyor. Tam otuz üç surelerle öyle garip ve manidar bir tarzda zikrediyor ki; bir kısım sırları ve gaybî haberleri dahi bildirmek istediği anlaşılıyor. Ben sıkıntılı bir zamanda İmam-ı Ali’nin (radıyallahü anh) Ayetü’l-Kübra namını verdiği “Yedinci Şua”ı bitirdiğim aynı vakitte —itikadımca bana acele bir mükâfat ve bir ücret olarak— geceleyin Celcelutiye’yi okudum. Birden bu ihtar-ı gaybî gibi kalbime denildi:İmam-ı Ali radıyallahü anh, Risale-i Nur ile çok meşguldür. Mecmuundan haber verdiği gibi kıymetdar risalelerine de işaret derecesinde remzedip ima ediyor. Eğer sarih bir surette gaybdan haber vermek (çok zararları bulunduğundan hikmete münafi olduğu cihetle) hikmet-i ilâhiye tarafından yasak olmasa idi tasrih edecekti. Meselâ; sureleri tâdad ederken, yirmi beşinciye geldiği vakit diyor ki:



3
sualar_663_2.gif


1- Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

2- Siraci'n-Nur yanıp parlıyor, gizli ve aşikâre.
3- Tebareke, Nûn, Mearic, Hümeze, Tekvir, Zariyat; hizb hizb, ayet ayet Kur'an surelerinin hakkı için, bunları okuyanın okuduğu adedince ve nazil olan ayet ve sureler sayısınca, indirdiğin bütün faziletli kitapların faziletleri hakkı için ey Rabbim, senden yardım diliyorum.


8. Şua

Sayfa 663

Kaynak



bakin burada KURAN tefsirini ilham ile yapan bir kişi olduğunu görüyoruz...

Yani bu şekilde ilhamlar ile dolu bir şeye tefsir demek, ilhamı delil saymaktır,bu durumda şeri esasa aykırıdır

Burası en çarpıcı yer olup, hz. ali'yi gaibi bile biri göstermesi ki celceluyet muhabbeti

orası da 7. şuadan başlıyor


RİSALE-İ NUR için "ilham-ı ilahi" gibi bir tabir kullanmak, şeri esas ve fıkıh ilkesine aykırıdır.

Risale-i Nur bir tefsirden çok, bir öğreti kitabı gibi durmaktadır...ayrıca tam anlamı ile tefsir de değildir, bir tür "MESNEVİ" veya "KABBALA" gibi öğretiler ile dolu bir kitaptır sadece ve KURAN dan ayetler kullanması veya şahsın kendince yorumlaması

kitabın tefsir olduğu anlamına gelmez


Okunmuşsa, yeterli cevap yukarıda yazılıdır.Okumadan yazacak olana zaten cevap verilmiyecektir. Yukarıda yazılanlardan dolayı halen, sorunlu düşünen varsa, şüphe duyulur.

lutfen buraya post yaptiginiz yazinin ilmi degerini dusunun .. aslinda, sizin boyle dusunmeniz normal, cunku, sizde buna iman etmissiniz ve oyle inanmissiniz.. siz buraya said nursinin butun yazilarinida yapistirsaniz, sorulara ve karsi cikilan bolumlere direk kuran ve sunneten delil getirmedikce kimsede size itibar etmez ..

lutfen kabul edelebilecek deliller getirin , biz zaten risalei nur yada said nursiyi delil gormuyoruz .. soyle dusunun hiristiyanligi tartisiyorsun ama karsindaki incili getirip delil sunuyor kabul edermisin ? konu islam ise lutfen kaynagini ISLAM belirlesin

"Hz. Peygamber in Benden sonra eğer peygamberlik silsilesi devam etseydi, Ömer bin el-Hattab peygamber olacaktı". (Tirmizî, Kitab'ul-Menâkıb). dedigi omer r.a nin ilham hakkindaki gorusu: Bir gün Hz.Ömer r.a'a gelen bir sahabe felan kişi bana ilham geliyor demekde dediğinde Hz.Ömer r.a vallahi o kişi doğruyu söylüyor zira şeytan da dostlarına ilham eder diyor

ayrica su kelimlere ilhamdan daha fazlasini anlatiyor

Yazdırıldı.

Yazdırılmış.

Yazdırılmadı.

İhtiyarsız.

Mânen icbar edilmiyorum.

İzin olmadığından yazılmadı.

İhtiyarım haricinde olarak uzun yazdırıldı. Hikmetini de anlamadık, belki bir

hikmeti var diye öylece bıraktık.

Hakikattan haber aldım.

İrade ve ihtiyarım ile yazmadım.

İhtiyarsız olarak te'lif edildiğinden.

Beyana izin verilmedi.

İhtiyarsız sevkedildim.

Yazmaya izin verilmedi.


Konunun tümünü okumak için;


bu konu hakkinda islamin kaynagi olan kurani kerim ve hadislerden aciklama var ise severek okuruz ..

bakin bu yaziyi okuyun ondan sizde nefret edeceksiniz

Said-i Nursi'nin Kıyamet tarihini belirtmesi ( suphanallah)

Allah;

"Kıyamet vakti yaklaştı. Allah'tan başka onun vaktini bilen de yok." (53/57-58)
buyurduğu halde


Sikke-i Tasdîk-ı Gaybî, Birinci Şuada;

".. Ve'l-ilmu indallahi lâ ya'lemu'l-gaybe illallâhu Hattâ ye'tiyallahu bu emrihi (şedde sayılır) fıkrası dahi, makam-ı cifrîsi bin beşyüz kırkbeş (1545) olup kâfirlerin başında kıyamet kopmasına îmâ eder... Bu îmalar gerçi yalnız bir tevafuk olduğundan delil olmaz ve kuvvetli değil, fakat birden ihtar edilmesi bana kanaat verdi. Hem kıyametin vaktini kat'î tarzda kimse bilmez; fakat, böyle îmalar ile bir nevi kanaat bir gâlip ihtimal gelebilir. (...)" denilerek Allaha şirk koşulmaktadır.


Said Nursî'nin, hesap aralarına "Allah'tan başka, hiç kimse gaybı bilmez" anlamına gelen "lâ ya'lemu'l-gaybe illallâhu" cümlesini koyması, adeta fasıkların büyük günahları bile bile işlerlerken "tövbe, tövbe" demelerini andırmaktadır.

Her şeyin en doğrusunu Allah bilir.

HURAFE MERKEZLİ NURCULUK DİNİNİN KURUCUSU

SAİD NURSİ'NİN PEYGAMBERLİK ÇABALARI
Hilmi POLAT (İlahiyatçı)




İmam Nesefî de şöyle der:

Gaybtan verdiği haber konusunda kâhini tasdik etmek küfürdür.



rabbim cumlemize hidayet etsin

selametle ..
 
K Çevrimdışı

KırıkGitar

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Aleyküm selam kardeşim. İlmi konuş demişsin, haklısın.Ama bir de bunu kendin için düşünürsen sorun çözülmüş olur. Bir yığın alakasız bigi elde etmişsin, Allah razı olsun ama bir de konuyu okuyarak cevap yazmaya çalışırsan daha güzel olur.Yazdıklarına söylenecek çok şey vardır. Ama ne yazdık ki, doğru söylenen banlanıyor... Sen her düşüncene zıt geleni dışlayıp, banlarsan sorun çözlümez sadece dinlememek olur. Görüyorum ki, "nurnurcu" kardeşim banlanmış. Sebebi ne bilmiyorum, ama aslında biliyorum.

Daha evvel, burada tartışmıştık, hemde çok!. Ama ne oldu, hiç. Halen, aynı adâvetler ve aynı düşünceler.

lutfen kabul edelebilecek deliller getirin , biz zaten risalei nur yada said nursiyi delil gormuyoruz ..
Bizce, "görmüyorsunuz" değil, "göremiyorsunuz" dersek olay anlaşılmış olur.Bakarsınız ama görmek istemezsiniz... Size okumakdılarınız üzerine atılan iftiralara iftira attıklarınız ile cevap yazıyoruz. Siz doğru olanı almak yerine, doğruya yanlış damgasını vurup redediyorsunuz.

Ha birde muratdemir kardeş, o kadar yüksektesin ki, herkesi cahil zannediyorsun. Ama zıddına inkılap eder, haberin olsun. Yazdıklarından bariz anlaşılıyor kimin ne olduğu..

Maasselam..
 
!sLaM4eVeR Çevrimdışı

!sLaM4eVeR

لا اله الا الله
Admin
Muratdemir kardeş Allah razı olsun...

Kırıkgitar delille yazmaya çalışmıssın ancak delillerin ehli sünnetin kaynakları değil. Yine risale ve sapkın bir kitap olan mesneviden vermissiniz.

Ben size daha önce ehli sünnetin icma ettiği kitapların ismini tek tek yazmıştım..

Bunlar kuran , sahih hadisler ve ehli sünnet imamlarının kaynak göstererek belirttiği sahih hadislerdi yani yine nerden gelirsek gelelim resulullah sav'in iki temel kaynağı olan ayet ve sahih hadislere dönüyoruz.

Biz zaten bu eserlerde bunla alakalı konuların islamda olmadığını size söylüyoruz sizde tutmuş aynı eserden bize Allah katından bir bilgi gibi gelmiş gibi delil yazdım diyorsunuz.. Çok saçma..

Eğer bu dedikleriniz cidden doğru olsaydı biz bunları kuran da bulurduk kuranda bulamazsak sahih hadis kulliyatlarinda ravi zinciri bakımından da sorun olmayan hadislerde görürdük..

Vallahi bu ümmetin için de eğer birine ilham inecek olsaydı bu HZ Ebu BEKR r.a olurdu.
Vallahi geleceği yorumlayacak biri bu ümmetin içinde olsaydı bu HZ Ebu BEKR r.a olurdu..

Zira ehli sünnetin inanışında yer yüzü insanları için de ebu bekr r.a 'ın yeri en önde gelenlerdendir.

Dediğim gibi bize yazacaksanız ayet ve sahih hadislerle ilhamın geleceğini ki ve geleği bilen kişilerin bu ümmetin içinden olacağını bize sahih hadislerle yazın..

Aksi halde yalancıdan başka birşeyle vasıflandırılmazsınız.
 
laylay Çevrimdışı

laylay

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
allahım insan savunduğu konuda bu kadar beceriksiz olur...söz gümüşse sukut altın...said nursi yi savunacam derken...daha da kötü durumalra düşmek neden...

ben de soru soruyorum neden olacak ki oradan buradan alıntı yaparsan tek kaynak alırsan olacağı bu...okumazsan eseri ne değidiğini bilmessen olacağı bu...

said nursi yi savunacam diyenlere sesleniyorum sukut edin daha iyiy şeyler yaparsınız...konuşarak ancak zarar veriyorsunuz...
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt