Demokrasi; hayat, insan ve varlık konusunda özel bir düşünceye sahip olan bir dindir ve devleti dinden ayıran laik düşünceyi sabit kılan bir nizamdır.
Demokrasi dinine göre Allah-u Teâlâ için yapılacak ibadet ancak mescidler, kiliseler, zaviyeler ve mabedlere hastır. Fakat hayatın özel veya genel meseleleriyle ilgili konular demokrasi dinine hastır. Yani, demokrasi dininde yönetici olan kimsenin Allah-u Teâlâ'ya ait olan yetkileri kendisinde bulundurma yetkisi vardır. Fakat, Allah-u Teâlâ'nın hakkı olan konularla ilgili kanun yapma yetkisi yoktur. Zira böyle yaparsa dini siyasete alet etmiş olma ithamına maruz kalır veya kökten dinci ya da bölücü terörist ithamı ile karşılaşır.
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
"Allah’ın yarattığı ekin ve hayvanlardan Allah’a bir hisse ayırmakta ve kendilerince: "Bu, Allah’a ait şu da ortaklarımıza ait" demektedirler. Ortakları için olan hisse Allah’a ulaşmamakta, fakat Allah’a ayrılan hisse ortaklarına ulaşmaktadır. Verdikleri hüküm ne kötüdür!" (En’am: 136)
Demokrasi dinine göre; halk kendi kendine hükmeder. Yani; kanun koyan ve kendisine itaat edilen Allah-u Teâlâ değil, insandır.
Demokrasi dininde, Allah-u Teâlâ'nın dinine zıt olsa da, onunla alay edilse de, beşeri kanunlara muhalefet etmediği müddetçe inanç hürriyeti vardır. Dileyen dilediği fuhuşu yapar, zina eder, livata yapar vs...
Zira demokrasi dini için mukaddes hiç bir değer yoktur. Buna rağmen bu din, itiraz edilemeyen, hesab sorulamayan ve sorgulanamayan üstünlükte görülür.
Demokrasi dininde, batıl ve İslam’a zıt olsa bile, çoğunluğun görüşü mukaddes ve geçerlidir.
Demokrasi dininde değeri ve kudsiyeti ne olursa olsun, velev ki Allah-u Teâlâ'nın dini olsun, her konuda kişinin tercih hakkı vardır.
Demokrasi dininde yöneticinin seçimi konusunda, en basit ve cahil insanla, en takvalı ve alim insanlar eşit tutulur.
Demokrasi dininde; akidesi ve fikri ne olursa olsun, İslam’a aykırı olsa bile, siyasi partilerin ve değişik grupların oluşumu serbesttir.
Bu anlatılanlara göre demokrasi dininde, kendisine ibadet ve itaat edilen ilah, insanın heva ve hevesidir.
İşte bu sapık olan demokrasi fikrinin sahipleri, bu yeni din demokrasiye inanırlar ve düşmanlıkları, dostlukları, savaşları sadece bu din için yaparlar. Bu dine giren kimseyi kendilerine dost edinir, ona yardımcı olurlar. Bu dine girmeyen kimseye ise düşman olup ona savaş açarlar.
Demokrasi bir taguttur ve Allah-u Teâlâ'dan başka ibadet edilen tagutların temelini oluşturur. Buna rağmen insanlar bu dine girmede hiç çekinmez ve tereddüt etmezler. Ona muhakeme olurlar ve onu hiç çekinmeden överler.
Şöyle şaşırtıcı bir durum vardır:
Kendilerinin müslüman olduklarını iddia eden kimseler yahudilik ve hristiyanlık dinine girmekten çekinirler. Buna rağmen demokrat, kominist, sosyalist veya laik bir partinin dinine girmekten hiç çekinmezler.
Oysa nasıl hristiyanlık ve yahudilik birer din ise demokrasi, kominizm, sosyalizm, laisizm de aynı şekilde birer dindir.
Bu dinlerin hepsi batıldır. Aralarındaki tek fark, hristiyanlık ve yahudiliğin semavi asıllı oluşu, demokrasi, komünizim, sosyalizm ve laisizmin semavi değil, heva ve hevesin ürünü oluşudur.