“Ve öyle bir fitneden sakının ki, içinizden yalnız zulmedenlere dokunmakla kalmaz. Ve bilin ki, Allah’ın azabı şiddetlidir. “ (Enfal: 25)
Bu dergide yazdıklarımız genellikle tüm Müslümanları ilgilendiren ve istifade edilebilecek konulardır. Okuyucularımıza –özellikle devamlı okuyucularımızı ve abonelerimizi bir ailenin fertleri gibi gördüğümüzden– “olsun, yapılsın, yapalım…” şeklinde hitap ediyoruz. Yazdıklarımızın ve birbirimizden istediklerimizin imanımıza, ahiretimize, davamıza, Müslümanların faydasına olduğuna inandığımız ve okuyucularımızın da buna inandığını bildiğimiz için bu ifadeleri kullanıyoruz. Zira birbirimizi çok iyi tanıyoruz. Sorumluluklarımızın ağırlığını ve zorluğunu biliyoruz. Şartlarımızı ve imkânlarımızı biliyoruz. Kabiliyet ve gücümüzü biliyoruz. Kendi beklentilerimizi ve bizden beklenenleri biliyoruz.
Mümin kullarına yardım eden, esbab hazırlayan, düşmanın oyun ve tuzaklarını bozan Allah (cc)’tır. O (cc) yardım ettiği zaman, O (cc) esbab hazırladığı zaman, O (cc) düşmanın oyun ve tezgâhını bozduğu zaman mümin için izzet vardır, galibiyet vardır, muvaffakiyet vardır. Biz bunları okuduklarımızdan bildiğimiz gibi pratiğimizde de aynel yakin müşahede etmişiz ki, Allah (cc) ancak onunla irtibatımız sağlam olduğu zaman bizi galip kılmış, muvaffak ve aziz etmiş, bizlere esbab hazırlamış ve düşmanın bize yönelik oyun ve tezgâhlarını bozmuştur.
İnsan olmamız hasebiyle yanlışlıklarımız olur ancak çok fazla yanlış yapma lüksümüz de yoktur. Birileri tek başına yanlış yapabilir. Nihayet zararı kendisine ve konumuna göre Müslümanlara olur. Ancak bir grup veya bir çevre yanlış yaparsa bunun zararı da kendi konumuna göre olur. Evet, bizim yanlışımız bizimle birlikte büyük bir kitleye, kitlelere taalluk eder. Dolayısıyla bunun sorumluluğu ve hesabı ağır olur. Hiçbir kardeşimizin böyle bir sorumluk altına girmesini istemiyoruz. İmkânlarımız dâhilinde gerek sözlü, gerekse yazılı olarak birbirimizi korumaya çalışıyoruz. Okuyucularımızla beraber en bariz özelliğimiz, bazı şeyler hoşumuza gitmese bile, itaat dairesi içinde olduğu müddetçe birbirimizi dinliyor ve itaat ediyor olmamızdır. Bunun için Rabbimize ne kadar şükretsek azdır.
Rabbul Alemin’e ruhumuzu teslim etmeden önce O (cc)’nun razı olacağı çok şey yapmak istiyoruz. İslam ve Müslümanlara her ortam ve şartta yardımcı olmak ve hizmet etmek istiyoruz. Zihinlerimizdekileri, kalbimizdekileri, kendi aramızda konuştuklarımızı imkân ve şartlardan dolayı tam olarak yapamıyorsak bile yaptıklarımızdan dolayı bir hata ve yanlışa düşmemeye gayret sarf ediyoruz. Rabbim bizleri, tüm kardeşlerimizi, yeryüzünde sıkıntı içinde olan Müslümanları, hassaten İslam’a ve Müslümanlara hizmeti kendisine esas alan Müslümanları korusun, onları ümmetin zararına olacak duruşlardan muhafaza etsin.
Burada özellikle şu hususa değinmek istiyoruz: Ümmet olarak karşı karşıya bulunduğumuz düşman işgal, zulüm ve katliamı hepimizin malumudur. Ancak bundan daha acı olan durum, ehli kıble olarak bilinen Müslümanların birbirleriyle savaşmaları, birbirlerinin kanlarını dökmeleri, birbirlerine zulmetmeleri, birbirlerini hicrete zorlamaları ve mahkûm etmeleri, verdikleri demeçler ve kaleme aldıkları yazılarla birbirlerini yıpratmalarıdır. Biz bunu bir fitne olarak görüyoruz. İsimleri ne olursa olsun, hangi kesime mensup olurlarsa olsunlar, ülke içinde ve ülke dışında bu ateşi körükleyenlerin fitneye katkı sunduklarına inanıyoruz.
Her ne amaçla olursa olsun, İslam topraklarında yerleşim yerleri bombalanıyorsa, çocuk kadın, genç, ihtiyar insanların ölümüne sebebiyet veriliyorsa, Müslümanlar evlerinden ve barklarından ayırılıp muhacir konumuna sokuluyorsa, muhacirlerin namuslarına el uzatma ortamlarına sebebiyet veriliyorsa bütün taraflar bunun vebaline ortaktır. Herkesin bir şekilde bu fitne ateşinin söndürülmesi için katkı sunması gerekirken, ilgili ilgisiz hemen tüm tarafların kalem ve dilleriyle bu ateşi körüklemeleri çok vahim bir durumdur.
İslami duyarlılığı olan her Müslüman konuşunca, yazınca ve tavır takınınca imkânı ölçüsünde İslam’ın, Müslümanların faydasına olacak şekilde konuşur, yazar ve tavır belirler. Hatta vuranlar ve vurulanlar da Kur’an’dan, sünnetten veya İslam âlimlerinden deliller getirir. Aynı şekilde, ifrat ve tefrit içinde olan her grup ve cemaat de delilini Kur’an’dan, sünnetten ve İslam âlimlerinden getirir.
fitnenin sönmesiKıymetli okuyucu ve kardeşlerimiz! Müslümanların birbirleri ile uğraştığı bu fitne ortamında; kardeşlerinizle baş başa olduğunuz ortamlarda, sohbetlerinizde, seminer ve konferanslarınızda, yazılarınızda hatta bir haber ve köşe yazısına bir yorum yazdığınızda mutlaka ölüm ve ötesinin hesabını yapın. İmanınıza, ahiretinize, davanıza, çevrenize, genel olarak İslam ve Müslümanlara fayda ve zararının hesabını yapın. Düşünceleriniz, konuşmalarınız ve yazılarınız size göre doğru bile olsa, genel anlamda İslam ve Müslümanlara faydalı olmayacaksa konuşmayın, yazmayın, yorum yapmayın ve yorum yazmayın. Fiili olarak mevcut fitnenin önünü alma imkân ve gücünüz yoksa Rabbimize yönelerek ümmetin birliği, vahdeti, kaynaşması ve arasındaki için yalvararak dualarda bulunun.
Bizim tavsiyemiz, bu tür ortamlarda konuşup yazmaktan çok İslam’ı okumak, anlamak, amel etmek, insanlara İslam’ı öğretmek ve İslami yaşantıyı tavsiye etmek olsun, diyoruz. Ama birileri mutlaka yazacak ve konuşacaktır. Konuşacak ve yazacak olanlar da mutlaka Müslümanların istifadesini amaçlamalıdır. Çatışma ve düşmanlığa sebebiyet verecek tabir ve yaklaşımlardan özellikle kaçınmalıdır. Evet, belki herkesi memnun edemeyebilirsiniz. Ama en azından konuştuklarınıza ve yazdıklarınıza eleştiri geldiğinde bile, “…eksiktir, daha başka şeyler söylenebilir ve yazılabilirdi ama bu eksik haline rağmen İslam ve Müslümanlara zarar vermeyecek şekilde bir denge tutulmuştur…” diye karşılanmalıdır.
Biz tüm Müslümanların bu hassasiyeti göstermesini istiyoruz. Sesimiz herkese ve kesime ulaşamıyor olsa bile bizi dinleyen, okuyan ve sesimizin gittiği her kardeşimizin buna uymasını istiyoruz. Yükümüz ağırdır ve sorumluluklarımız çoktur. Takınacağımız yanlış tavırlarla kendimize ve kardeşlerimize zarar vereceğimiz gibi bizden beklenti içinde olan Müslümanlara da zarar vermiş oluruz. Bunun hesabı ağırdır. Hele hele Allah’ın (cc) bizden yüz çevirmesine sebebiyet verecek söz ve davranışlar içine girersek hem dünyada hem de ahirette hüsrana uğrarız, Allah (cc) muhafaza.
Bir diğer konu da şudur: Derginiz elinize ulaştığında, Ramazana sayılı günlerin kaldığını göreceksiniz. Bu ayın rahmet ve bereketini yaşamak ve hakkıyla istifade edip sevap kazanmak için ciddi bir hazırlık içinde olmalıyız. Aylık programımızı yapıp hakkıyla değerlendirmenin gayreti içinde olmalıyız. İslam ümmetinin yeniden Kur’an’la dirilip gerçek huzura kavuşması, küfür ve tuğyanın zulmünden ve esaretinden kurtulması için bu ayı vesile kılıp Kur’an ve Sünnetle olan ahdimizi yenilemeli ve daha sıkı sarılmanın azim ve gayretini göstermeliyiz. Bu ayda yapılan duaların Allah (c.c) katında daha müstecap olduğunu da unutmayıp ümmetin selamet ve kurtuluşu için özellikle dualarımızı artırmalıyız.
Ramazan ayı… İnsanlar için hidayet olan ve doğru yolu ve (hak ile batılı birbirinden) ayıran apaçık belgeleri (kapsayan) Kur’an onda indirilmiştir. Öyleyse sizden kim bu aya şahid olursa artık onu tutsun. Kim hasta ya da yolculukta olursa, tutmadığı günler sayısınca diğer günlerde (tutsun). Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. (Bu kolaylık) sayıyı tamamlamanız ve sizi doğru yola (hidayete) ulaştırmasına karşılık Allah’ı büyük tanımanız içindir. Umulur ki şükredersiniz. (Bakara: 185)
Orucumuzu eksiksiz ve kurallarına uygun olarak tutmalıyız. Sadece yemekten, içmekten ve benzeri alışkanlıklardan korunmamız, orucumuz için yeterli değildir. Tüm ruh ve bedenimizle oruçlu olmalı, boş, gereksiz ve malayani söz, davranış ve meşguliyetlerden uzak durmalıyız.
Kur’an tilavetimizi/okuyuşumuzu iyi bilen bir Seyda’dan test ettirmeli, eksik ve yanlışlarımızı gidermeliyiz. Kur’an okuyuşumuzda; tilavet ve tecvidin bütün kurallarına riayet noktasında eksiklerimizin olabileceğini varsayıp bir daha gözden geçirmeliyiz.
Kur’an’ı okuduğumuzda, anlamını bilmiyorsak, bunun ciddi bir eksiklik olduğunu kabul edip bu eksikliğimizi gidermenin gayreti içinde olmalıyız. Toplumumuzda, dinimizin ve Kur’an’ımızın dili olan Arapçanın unutturulduğunu ve buna yönelik çalışan eğitim kurumlarımızın işlevsiz kılındığını hatırlamak gerekir. İslami ilimleri anlamak ve fehm etmek için kadın-erkek, genç-yaşlı demeden bütün Müslümanlar olarak seferber olmalı ve Kur’an’ımızla olan mesafeyi kapatmamız gerekir.
Zekât ve diğer tasadduklarımız konusunda cömert olmalıyız. Resulullah (s.a.v) her zaman cömertti. Ancak Ramazan ayında bu cömertliği daha bir katlanırdı. Gerek ümmet genelinde zorluklar içinde yaşayan Müslüman kardeşlerimizi ve özellikle de Suriyeli mültecileri aç ve sefil bırakmamak, bunun üzerimizde bir vecibe olduğunu unutmamak gerekir. Aynı şekilde kendi insanlarımızın da ihtiyaçlarına elimizi uzatmak ve sorunlarıyla hemhal olmak için daha bir cömert davranmalıyız. Yalnız zekâtla yetinmemeli ve infaklarımızı artırmalıyız.
İnsanlarımızın Kur’an’a ve sünnete dönmelerini sağlamak için daha çok insana gidip İslam’ı anlatmada seferber olmalıyız. Başta akrabalarımız olmak üzere, diğer tanıdık ve dostlarımız, komşularımız, mahallelilerimiz, köylülerimiz ve diğer ulaşabileceklerimizin kapılarını çalıp hal hatır sormalı, dert ve sorunlarına ortak olmalı, aşımızı onlarla paylaşmalı ve onları Kur’an ve Sünnetle tanıştırıp hemhal etmek için yoğun çaba içinde olmalıyız.
Beş vakit namaz başta olmak üzere tüm namazlarımızı, teravihlerimizi camilerde cemaatle kılmalıyız. Camilerimizi daha bir canlandırmaya ve insanlarımızı caminin o rahmet ortamına taşımaya gayret etmeliyiz.
Ramazan ayının nihayete ermesiyle beraber, bayram namazımızı kılıp insanlarımızla bayramlaştıktan sonra, Rabbimiz katına büyük sevaplar göndermiş olmanın sevinç ve huzuru içinde olmalı ve bu Ramazan ayını bundan sonraki zamanımız için başlangıç kabul edip bütün bir ömür boyu hayır ve hasenat yolunda ciddi çaba ve gayret içinde olmalıyız.
Başta Yusufi kardeşler olmak üzeri bütün Müslüman kardeşlerimizin Ramazan–ı Şeriflerini tebrik ederiz. Bu bereketli aydan hakkıyla istifade etmenizi niyaz eder ve ümmetin kurtuluşuna vesile olmasını Rabbimizden dileriz. Farz namazlardan sonra, iftar saatinde ve Seher vakitlerinde bizi dualarınızdan mahrum etmeyin.
Allah’a (cc) emanet olun.
Başyazı / İnzar Dergisi – Temmuz 2013
yorumu siz kardeşlerime birakiyorum