Mazlum İmam, Şeyh’ul-İslam Ebu Muhammed Abdulkadir Geylani (rh.a)’nin Hal Tercümesi ve Ehli Sünnet ile Ehli Hulul Arasındaki Hakiki Konumu
!بسم الله والحمد لله الذي هدانا لدينه المرتضى، والصلاة والسلام على رسوله المصطفى وعلى آله وصحبه اجمعين :وبعد
“Mazlum İmam” dememizin sebebi; kendisi hakkında aşırılığa giden kimselerin Allah’ın hakkı olan hususları ona nispet etmeleri veya hakkında doğru olmayan, hatta yalan ve münker olduğu hususunda şüphe olmayan, kendisinin de reddedip kabul etmediği şeyleri kendisine atfetmeleri hasebiyle uğramış olduğu zulmü ifade etmek içindir. Allah’ın izni ile mu’temed kaynaklar ve ilim ehlinin sözleri ışığında zulmü bu değerli Şeyh’den def etmeye, kendisi hakkında söylenmesi gereken sözü, adaleti ayakta tutmak adına okuyuculara arz etmeye çalışacağız. Tevfik Allah Azze ve Celle’dendir..
Şeyh’in hal tercümesini zikreden bir çok kaynak kitabı bulunmaktadır. Lakin biz kaynak olarak İbn Receb el-Hanbeli’nin “Tabakat’u-Hanabile” ve İmam Zehebi’nin “Siyer’u A’lam’in-Nubela”sından -bazen özet bazen de bütün olarak- faydalandık.
Kendisi şeyh, imam, alim, zahid, örnek şahsiyet, Şeyh’ul-İslam, Evliyaların önderi, Muhyiddin “Ebu Muhammed Abdulkadir b. Ebi Salih Abdillah b. Cenki Dost el-Cili el- Hanbeli ve Bağdat’ın şeyhidir. (Siyer’u A’lam’in-Nubela)
Bazıları Şeyh’in soyunun Ali (r.a)’ye dayandığını söylemektedirler. (Tabakat’u Hanabile - İbn Receb el-Hanbeli)
H.471 Yılında Ceylan (Cilan veya Türkçedeki şekliyle Geylan)’da doğmuştur. (Siyer’u A’lam’in-Nubela)
İlim talep etmek için memleketi olan Ceylan’dan Bağdat’a rıhle (ilim taleb etmek için yolculuk) gerçekleştirdi. Burada birçok şeyhten usul ve fıkıh dersleri aldı. Şeyhlerinde bazıları şunlardır:
- Ebul Hattab Mahfuz b. Ahmed b. el-Hasen b. Ahmed. el Kelvazani Ebu Talib el-Bağdadi. Hanbeli alimlerinden, hadis,fıkıh,mezheb ve usul meselelerinde derinleşmiş bir alimdir. İmam zehebi kendisini siyerinde, Allame vera sahibi olarak vasıflar. Kendisi Kadı Ebu Ya’la’dan ders almıştır. Aynı zamanda Müftülük de yapmıştır.
- Ebu Said el-Mubarek b. Ali el-Muharremi. Kendisi de Kelvazani gibi Kadı Ebu Ya’la’nın yanında fıkıh öğrenmiştir. Aynı zamanda Hanbelilerin şeyhidir.
- Ebul Vefa Ali b. Akil b. Abdillah el- Bağdadi. Aynı şekilde kendisi fakih ve Hanbeli alimlerindendir.
- Zekeriyya et-Tebrizi ve Şeyh Hammad ed-Debbas’ın yanında edeb ilmini aldı. Hammad ed-Debbas ile de ölene kadar arkadaşlık yaptı. Kendisi (Hammad) zahid bir kimseydi. (Şeyhlerinin hal tercümeleri, Tabakat ve tarih kitaplarında geçmektedir.)
Daha sonraları Bağdat’ta şeyhi Ebu Said el-Muharremi’in medresesinde ders verdi.
Öğrencileri arasında en meşhuru ise Muvaffakuddin İbn Kudame el-Makdisidir. Kendisi ümmete umde olmuş “el-Muğni” isimli fıkıh kitabının yazarı, Hanbelilerin imamıdır.
Aynı şekilde Şeyh Abdulkadir’in iki oğlu da babalarından ders almışlardır. Şeyh’in kırk dokuz tane çocuğu vardı. Bunlardan on dokuzu erkek geri kalanı kızdı. Abdurrezzak b. Abdilkadir Geylani ve Abdulvehhab b. Abdilkadir Geylani kendisinden ders alıp, öne çıkmış çocuklarındandı. İkiside Hanbeli olmakla beraber güzel ve övgü dolu vasıflara sahiptirler. (Siyer’u A’lam’in-Nubela)
İbn’ul- Cevzi şöyle demiştir: “Bu medrese güzide bir medreseydi. Daha sonra Şeyh Abdulkadir’e emanet edildi. Burada insanları vaaz diliyle hitabette bulundu…”(Tabakat’ul Hanabile - İbn Receb el-Hanbeli)
Hatta öyle ki halkın çoğu bu mecliste onun huzurunda (günahlarından) tevbe eder oldu. Daha sonra medrese imar edilip genişletildi. Böylelikle avam da bu halkaya icabet etti. Kendiside medresede ölene kadar vaaz ve ders verdi. (Tabakat’u Hanabile - İbn Receb el-Hanbeli)
İbn Sem’ani onun hakkında şöyle demiştir: “Döneminin Hanbeli alimlerinin imamı ve şeyhidir. Fakih, Salih, dindar, hayır ehli, zikri bol, fikri daim bir zattır… ” (Tabakat’u Hanabile - İbn Receb el-Hanbeli)
Muğni sahibi İbn Kudame (ki kendisi Şeyh Abdulkadir Geylani’den hadis dinlemiş ve talebeliğini yapmıştır) şöyle der: “Şeyh Abdulkadir’den nakledile gelen kerametlerin çokluğu kadar başka kimseden bu kadar çok keramet nakledildiğini işitmedim.”
İz b. Abdisselam’ın da, İbn Kudame’nin sözüne benzer bir sözü vardır. (Tabakat’u Hanabile - İbn Receb el-Hanbeli)
İbn Receb el-Hanbeli Şeyhin kerametlerini haber veren kitapların bir tanesi hakkında şöyle demektedir.(Kerametleri ve menkibeleri hususunda İbn Receb (rh.a) zikrettiği bu tespitler umulur ki, Şeyh Abdulkadir’den gelen rivayetleri algılama hususunda bir düstur olur. -Çev.-):
“Onun (Şeyh Abdulkadir’in) bir çok menkıbesi ve kerametleri vardır. Lakin el-Mukri Ebu’l-Hasen eş-Şetenufi el-Misri üç ciltlik bir kitapta Şeyh Abdulkadir’in haberleri ve menkıbelerini bir araya getirmiştir. Denizleri ve karaları doldurmaya çalışırcasına çok şeyler yazmıştır. Onun her işittiğini yazması, kişiye yazılanların yalan olduğunu idrak etmesi için kafi gelir.
Kitabın bir kısmına baktım. Kitapta bulunan şeylere itimat etmekten yana kitapta bulunan şeyler kalbime huzur vermedi. Bu kitaptan ancak, bu kitabın dışında ki diğer kitaplarda nakledilen ma’ruf ve meşhur haberleri naklederim. Bunun sebebi içinde; cahil addedilen kimselerden yapılan rivayetlerin çokluğudur. Öyle ki bu kitabın içinde sayamayacağım ve Abdul kadire nisbetinin yakışmayacağı, ölçüyü kaçıran kelamlar, felaketler, propagandaya yol açabilecek şeyler ve batıl kelamlar mevcuttur.” (Tabakat’u Hanabile - İbn Receb el-Hanbeli 2/194)
Şeyh Abdu'l-Kadir Geylani'nin başından geçen olayı İbni Teymiyye şöyle aktarır: "Şeyh Abdu'l-Kadir Geylani'nin başından geçen meşhur olayı buna örnek verebiliriz. O şöyle demektedir: Bir keresinde ibadet ediyordum. Üzerinde nur bulunan büyük bir arş gördüm. Bu nur bana seslendi: Ey Abdu'l-Kadir! Ben senin Rabbinim, başkalarına haram kıldıklarımı sana helal ettim. Cevap verdim: Sen, kendisinden başka ilah olmayan Allah'sın öyle mi? Defol buradan ey Allah'ın düşmanı! Bunun üzerine bu nur darmadağın oldu ve kopkoyu bir zulmete dönüştü. Arkasından da şöyle seslendi: Ey Abdu'l-Kadir, benden dinindeki fıkhın (kavrayışın), ilmin ve ulaştığın mertebeler sayesinde kurtuldun. İnan ki, ben aynı şeyle yetmiş kişiyi saptırdım. Abdu'l-Kadir Geylani'ye soruldu: Onun şeytan olduğunu nasıl bildin? Cevap verdi: Bana: Başkalarına haram kıldığımı sana helal ettim, demesinden...Çünkü biliyordum ki, Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)'in şeriatı nesholunmaz ve değişmez. Bir de onun: Ben senin Rabbinim, deyip de: Ben, zatımdan başka ilah olmayan Allah'ım, diyememesinden... (İbni Teymiyye, Külliyat, 1/247-248)
Bununla beraber; Şeyh Abdulkadir (rh.a); tevhid, sıfatlar, kader mevzularında güzel sözlere sahipti. Sahip olduğu ilimler ise Sünnete muvafıktı. Onun;
- “el-Ğunye” diye hak yolunu talep edenler için bir kitabı vardır. Bu kitap bilinen bir kitaptır. - “Futuh’ul-Gayb” Bu kitabı ise ashabı, onun vaaz için oturduğu bir çok meclislerinden derlemiştir.(İbn Teymiyye (rh.a)’da bu kitaba şerh yazmıştır.“Şerh’ul Kelimat min Futuhil Gayb” ismi ile mustakil bir kitap halinde piyasada bulunmakta hem de, Mecmu’ul-Fetava’nın 10. Cildinde de bu kitap geçmektedir. -Çev.-”)
(Ona nisbet edilen bazı kitaplarda batıl ve hatta küfür olan bazı hususlar bulunmaktadır. Buna da dikkat edilmesi gerekir. Bunlar -Allahu A'lem- onun kitaplarına sonradan ilave edilen şeylerdir. -Çev.-) Şeyh Sıfatlar ve kader meseleleri gibi konularda sünnete sımsıkı sarılan birisiydi. Bu konulara muhalefet edenleri reddetme hususunda ise net tavır sergileyen bir kimseydi.
Şeyh “el-Ğunye” isimli kitabında şöyle demektedir:
“ O (Allah Azze ve Celle) uluv cihetinde ve arşa istiva etmiştir. Mülkünü kuşatmış, ilmi ise her şeyi ihata etmiştir. “Güzel sözler O'na yükselir, o sözleri de yararlı iş yükseltir” (Fatır:10) Gökten yere kadar, olan bütün işleri Allah düzenler, sonra, işler sizin hesabınıza göre bin yıl kadar tutan bir gün içinde O'na yükselir. (Secde:5) O’nun her türlü mekanda olduğunu vasf etmek caiz değildir. Bilakis şöyle denir: “Şüphesiz o Semada arşının üzerindedir.” Allah Azze ve Celle’nin şu kavli gibi: ”Rahman Arş’a istiva etti” (Taha:5) (Konuyla alakalı ayet ve hadisleri zikrettikten sonra) İstiva sıfatını tevilsiz olarak itlak etmek gerekir. O zatı ile arşa istiva etmiştir.”
El-Arif Ali b. İdris şeyh Abdulkadir’e şu soruyu yöneltmiştir: “Ey Efendim! Allah’a dost olan bir kimse, Ahmed b. Hanbel’in i’tikadından başka bir i’tikada sahip olabilir mi ?” Bunun üzerine şeyh şu cevabı verdi: “(Başka bir i’tikada sahip) Olamaz ve (istikbalende) Olmayacak!” (Tabakat’u Hanabile - İbn Receb el-Hanbeli 2/199-200)
(Burdan sonraki nakiller bir önceki kaynakların dışında geçmektedir.)
“Fethu’r-Rabbani” adlı eserinde ise şunları söylemektedir:
" يـــــا من يشكو الخلق مصائبه ، ايش ينفعك شكواك إلى الخلق؟!!
لا ينفعونك ولا يضرونك وإذا اعتمدت عليهم اشركت في باب الحق عزّ وجلّ يبعدونك ، وفي سخطهِ يوقعونك! ..
ويلك أما تستحيي أن تطلب من غير الله وهو أقرب إليك من غيره".
Ey Müsibetlerini Mahluka şikayet eden kişi! Seni mahluka şikayet etseler bile hangi şey sana fayda verir ?
Azza ve Celle’nin hakkı hususunda onlara itimat edip şirk koştuğunda, sana ne fayda ne de zarar verebilirler, senden uzaklaşırlar. Seni onun öfkesine düşürürler.
Yazıklar olsun sana ki, Allah sana başkasından daha yakın olduğu halde, O’ndan başkasından bir şey istemekten utanmıyorsun!?
لا تدعو مع الله أحداً كما قال: فلا تدعو مع الله أحدا
Allah ile beraber bir başkasına dua etme! Şu buyruğunda olduğu gibi: “Allah ile beraber bir başkasına dua etme!”(Cin:18)
" لا تخف أحداً ولا ترجه ، وأوكل الحوائج كلها إلى الله ، واطلبها منه ، ولا تثق بأحدٍ سوى الله عز وجل ، ولا تعتمد إلا عليه سبحانه ، التوحيد ، وجماع الكل التوحيد"
Ölümüne vesile olan hastalığı esnasında oğluna şöyle demiştir:
“Kimseden ne kork nede ümit var ol! İhtiyaçlarının hepsini Allah’a havele et! Ondan talep et! Allah Azze ve Celle’den başka bir kimseye güvenme! O Subhan olandan, tevhid’den ve tevhidin bütününden başkasına dayanma!”(Feth’ur-Rabbani ve Feyd’ur-Rahmani)
Hal tercümesini anlattığımız bu Mazlum İmam Şeyh Abdulkadir Geylani hakkında İbn Teymiyye (rh.a)’nin sözleri Şeyh’i tanıma ve münker şeylerden beri olduğunu idrak etme hususunda gerçekten önemli bir konuma sahiptir. Herkesçe ma’lumdur ki; Şeyh’ul-İslam İbn Teymiyye (rh.a) ittihad akidesine ve bu akideye sahip olanlara en sert tavrı sergileyen ve bu tip insanların batıl görüşleri gün yüzüne çıkarıp deşifre eden bir kimsedir. Şayet Şeyh Abdulkadir Geylani’nin hakkındaki bu yakıştırmalar gerçek olsaydı, daha önce Şeyh’ul İslam’ın İbn Arabi, Hallacı Mansur, Cehm b. Safvan ve bunların yolunu yol edinen diğer ittihadçi ve hululcü zındıkların küfürlerini ve şirklerini açığa çıkarttığı gibi onunda görüşlerinin sapıklığını açığa çıkarır ve ümmeti bundan sakındırdı. Bilakis Allah’ın şeyhe verdiği hikmetin bir yansıması olarak o, Abdulkadir Geylani’ye zulmetmedi, hakkını verdi. Ona karşı gösterilmesi gereken adaleti, tıpkı başkalarına gösterdiği gibi ona da gösterdi ve ondan çokça faydalandı ve bu faydaları ümmetin önüne serdi. Allah ikisine de rahmet ve mağfiret etsin! Şeyh’in Abdulkadir Geylani hakkında ki sözlerinden bazıları şunlardır:
"Şeyh Abdulkadir -Allah ondan razı olsun- ilâhî emir ve yasaklara uymayı tavsiye ederdi. Kaderin bir mazeret, bir bahane, bir gerekçe olarak algılanmasına karşı çıkardı. Onun şeyhi Hammad ed-Dabbas da öyleydi. Çünkü saliklerin birçoğunun, emir ve yasaklara aykırı olacak şekilde kaderin sınırında durduklarını, kendilerini kaderin akışına bıraktıklarını görüyordu."
"Fakat Cüneyd b. Muhammed ve tabileri, Şeyh Abdulkadir ve benzerleri gibi sufi-tasavvuf imamları ve ilk kuşağın meşhur şeyhleri, insanlar içinde Allah ve resulü’nün emir ve yasaklarına en çok riayet eden kimselerdir. Buna uymayı sürekli olarak tavsiye etmişlerdir. Yukarıda işaret ettiğimiz kimi tasavvufçuların yaptığı gibi (batıl bir) kaderci bir tutum içinde olunmasını sürekli olarak eleştirmişlerdir, uyarılarda bulunmuşlardır. Bu da Cüneyd’in arkadaşlarına yaptığı açıklamalarda ve Şeyh Abdulkadir’in konuşmalarında dile getirdiği ikinci farktır. Bu açıklama ve konuşmaların tamamı, emredilenlere uyma ve yasaklananlardan kaçınma ekseninde dönüyor. Takdir edilene karşı sabretmeyi öngörüyor." (İbn Teymiyye Külliyatının 8. Cildinde geçmektedir. Daha bir çok sair fetavasında ve kitaplarında kendisinden nakilde bulunmaktadır. Şeyh’in Futuh’ul Gayb isimli eserine de şerh yazdığı yukarıda geçmişti.)
Şeyh Abdulkadir Geylani H.561 yılında vefat etmiş, ders ve vaaz verdiği medresesine defnedilmiştir. Allah rahmet etsin ve günahlarını bağışlasın!
Vallah'u A'lem...
!بسم الله والحمد لله الذي هدانا لدينه المرتضى، والصلاة والسلام على رسوله المصطفى وعلى آله وصحبه اجمعين :وبعد
“Mazlum İmam” dememizin sebebi; kendisi hakkında aşırılığa giden kimselerin Allah’ın hakkı olan hususları ona nispet etmeleri veya hakkında doğru olmayan, hatta yalan ve münker olduğu hususunda şüphe olmayan, kendisinin de reddedip kabul etmediği şeyleri kendisine atfetmeleri hasebiyle uğramış olduğu zulmü ifade etmek içindir. Allah’ın izni ile mu’temed kaynaklar ve ilim ehlinin sözleri ışığında zulmü bu değerli Şeyh’den def etmeye, kendisi hakkında söylenmesi gereken sözü, adaleti ayakta tutmak adına okuyuculara arz etmeye çalışacağız. Tevfik Allah Azze ve Celle’dendir..
Şeyh’in hal tercümesini zikreden bir çok kaynak kitabı bulunmaktadır. Lakin biz kaynak olarak İbn Receb el-Hanbeli’nin “Tabakat’u-Hanabile” ve İmam Zehebi’nin “Siyer’u A’lam’in-Nubela”sından -bazen özet bazen de bütün olarak- faydalandık.
Kendisi şeyh, imam, alim, zahid, örnek şahsiyet, Şeyh’ul-İslam, Evliyaların önderi, Muhyiddin “Ebu Muhammed Abdulkadir b. Ebi Salih Abdillah b. Cenki Dost el-Cili el- Hanbeli ve Bağdat’ın şeyhidir. (Siyer’u A’lam’in-Nubela)
Bazıları Şeyh’in soyunun Ali (r.a)’ye dayandığını söylemektedirler. (Tabakat’u Hanabile - İbn Receb el-Hanbeli)
H.471 Yılında Ceylan (Cilan veya Türkçedeki şekliyle Geylan)’da doğmuştur. (Siyer’u A’lam’in-Nubela)
İlim talep etmek için memleketi olan Ceylan’dan Bağdat’a rıhle (ilim taleb etmek için yolculuk) gerçekleştirdi. Burada birçok şeyhten usul ve fıkıh dersleri aldı. Şeyhlerinde bazıları şunlardır:
- Ebul Hattab Mahfuz b. Ahmed b. el-Hasen b. Ahmed. el Kelvazani Ebu Talib el-Bağdadi. Hanbeli alimlerinden, hadis,fıkıh,mezheb ve usul meselelerinde derinleşmiş bir alimdir. İmam zehebi kendisini siyerinde, Allame vera sahibi olarak vasıflar. Kendisi Kadı Ebu Ya’la’dan ders almıştır. Aynı zamanda Müftülük de yapmıştır.
- Ebu Said el-Mubarek b. Ali el-Muharremi. Kendisi de Kelvazani gibi Kadı Ebu Ya’la’nın yanında fıkıh öğrenmiştir. Aynı zamanda Hanbelilerin şeyhidir.
- Ebul Vefa Ali b. Akil b. Abdillah el- Bağdadi. Aynı şekilde kendisi fakih ve Hanbeli alimlerindendir.
- Zekeriyya et-Tebrizi ve Şeyh Hammad ed-Debbas’ın yanında edeb ilmini aldı. Hammad ed-Debbas ile de ölene kadar arkadaşlık yaptı. Kendisi (Hammad) zahid bir kimseydi. (Şeyhlerinin hal tercümeleri, Tabakat ve tarih kitaplarında geçmektedir.)
Daha sonraları Bağdat’ta şeyhi Ebu Said el-Muharremi’in medresesinde ders verdi.
Öğrencileri arasında en meşhuru ise Muvaffakuddin İbn Kudame el-Makdisidir. Kendisi ümmete umde olmuş “el-Muğni” isimli fıkıh kitabının yazarı, Hanbelilerin imamıdır.
Aynı şekilde Şeyh Abdulkadir’in iki oğlu da babalarından ders almışlardır. Şeyh’in kırk dokuz tane çocuğu vardı. Bunlardan on dokuzu erkek geri kalanı kızdı. Abdurrezzak b. Abdilkadir Geylani ve Abdulvehhab b. Abdilkadir Geylani kendisinden ders alıp, öne çıkmış çocuklarındandı. İkiside Hanbeli olmakla beraber güzel ve övgü dolu vasıflara sahiptirler. (Siyer’u A’lam’in-Nubela)
İbn’ul- Cevzi şöyle demiştir: “Bu medrese güzide bir medreseydi. Daha sonra Şeyh Abdulkadir’e emanet edildi. Burada insanları vaaz diliyle hitabette bulundu…”(Tabakat’ul Hanabile - İbn Receb el-Hanbeli)
Hatta öyle ki halkın çoğu bu mecliste onun huzurunda (günahlarından) tevbe eder oldu. Daha sonra medrese imar edilip genişletildi. Böylelikle avam da bu halkaya icabet etti. Kendiside medresede ölene kadar vaaz ve ders verdi. (Tabakat’u Hanabile - İbn Receb el-Hanbeli)
İbn Sem’ani onun hakkında şöyle demiştir: “Döneminin Hanbeli alimlerinin imamı ve şeyhidir. Fakih, Salih, dindar, hayır ehli, zikri bol, fikri daim bir zattır… ” (Tabakat’u Hanabile - İbn Receb el-Hanbeli)
Muğni sahibi İbn Kudame (ki kendisi Şeyh Abdulkadir Geylani’den hadis dinlemiş ve talebeliğini yapmıştır) şöyle der: “Şeyh Abdulkadir’den nakledile gelen kerametlerin çokluğu kadar başka kimseden bu kadar çok keramet nakledildiğini işitmedim.”
İz b. Abdisselam’ın da, İbn Kudame’nin sözüne benzer bir sözü vardır. (Tabakat’u Hanabile - İbn Receb el-Hanbeli)
İbn Receb el-Hanbeli Şeyhin kerametlerini haber veren kitapların bir tanesi hakkında şöyle demektedir.(Kerametleri ve menkibeleri hususunda İbn Receb (rh.a) zikrettiği bu tespitler umulur ki, Şeyh Abdulkadir’den gelen rivayetleri algılama hususunda bir düstur olur. -Çev.-):
“Onun (Şeyh Abdulkadir’in) bir çok menkıbesi ve kerametleri vardır. Lakin el-Mukri Ebu’l-Hasen eş-Şetenufi el-Misri üç ciltlik bir kitapta Şeyh Abdulkadir’in haberleri ve menkıbelerini bir araya getirmiştir. Denizleri ve karaları doldurmaya çalışırcasına çok şeyler yazmıştır. Onun her işittiğini yazması, kişiye yazılanların yalan olduğunu idrak etmesi için kafi gelir.
Kitabın bir kısmına baktım. Kitapta bulunan şeylere itimat etmekten yana kitapta bulunan şeyler kalbime huzur vermedi. Bu kitaptan ancak, bu kitabın dışında ki diğer kitaplarda nakledilen ma’ruf ve meşhur haberleri naklederim. Bunun sebebi içinde; cahil addedilen kimselerden yapılan rivayetlerin çokluğudur. Öyle ki bu kitabın içinde sayamayacağım ve Abdul kadire nisbetinin yakışmayacağı, ölçüyü kaçıran kelamlar, felaketler, propagandaya yol açabilecek şeyler ve batıl kelamlar mevcuttur.” (Tabakat’u Hanabile - İbn Receb el-Hanbeli 2/194)
Şeyh Abdu'l-Kadir Geylani'nin başından geçen olayı İbni Teymiyye şöyle aktarır: "Şeyh Abdu'l-Kadir Geylani'nin başından geçen meşhur olayı buna örnek verebiliriz. O şöyle demektedir: Bir keresinde ibadet ediyordum. Üzerinde nur bulunan büyük bir arş gördüm. Bu nur bana seslendi: Ey Abdu'l-Kadir! Ben senin Rabbinim, başkalarına haram kıldıklarımı sana helal ettim. Cevap verdim: Sen, kendisinden başka ilah olmayan Allah'sın öyle mi? Defol buradan ey Allah'ın düşmanı! Bunun üzerine bu nur darmadağın oldu ve kopkoyu bir zulmete dönüştü. Arkasından da şöyle seslendi: Ey Abdu'l-Kadir, benden dinindeki fıkhın (kavrayışın), ilmin ve ulaştığın mertebeler sayesinde kurtuldun. İnan ki, ben aynı şeyle yetmiş kişiyi saptırdım. Abdu'l-Kadir Geylani'ye soruldu: Onun şeytan olduğunu nasıl bildin? Cevap verdi: Bana: Başkalarına haram kıldığımı sana helal ettim, demesinden...Çünkü biliyordum ki, Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)'in şeriatı nesholunmaz ve değişmez. Bir de onun: Ben senin Rabbinim, deyip de: Ben, zatımdan başka ilah olmayan Allah'ım, diyememesinden... (İbni Teymiyye, Külliyat, 1/247-248)
Bununla beraber; Şeyh Abdulkadir (rh.a); tevhid, sıfatlar, kader mevzularında güzel sözlere sahipti. Sahip olduğu ilimler ise Sünnete muvafıktı. Onun;
- “el-Ğunye” diye hak yolunu talep edenler için bir kitabı vardır. Bu kitap bilinen bir kitaptır. - “Futuh’ul-Gayb” Bu kitabı ise ashabı, onun vaaz için oturduğu bir çok meclislerinden derlemiştir.(İbn Teymiyye (rh.a)’da bu kitaba şerh yazmıştır.“Şerh’ul Kelimat min Futuhil Gayb” ismi ile mustakil bir kitap halinde piyasada bulunmakta hem de, Mecmu’ul-Fetava’nın 10. Cildinde de bu kitap geçmektedir. -Çev.-”)
(Ona nisbet edilen bazı kitaplarda batıl ve hatta küfür olan bazı hususlar bulunmaktadır. Buna da dikkat edilmesi gerekir. Bunlar -Allahu A'lem- onun kitaplarına sonradan ilave edilen şeylerdir. -Çev.-) Şeyh Sıfatlar ve kader meseleleri gibi konularda sünnete sımsıkı sarılan birisiydi. Bu konulara muhalefet edenleri reddetme hususunda ise net tavır sergileyen bir kimseydi.
Şeyh “el-Ğunye” isimli kitabında şöyle demektedir:
“ O (Allah Azze ve Celle) uluv cihetinde ve arşa istiva etmiştir. Mülkünü kuşatmış, ilmi ise her şeyi ihata etmiştir. “Güzel sözler O'na yükselir, o sözleri de yararlı iş yükseltir” (Fatır:10) Gökten yere kadar, olan bütün işleri Allah düzenler, sonra, işler sizin hesabınıza göre bin yıl kadar tutan bir gün içinde O'na yükselir. (Secde:5) O’nun her türlü mekanda olduğunu vasf etmek caiz değildir. Bilakis şöyle denir: “Şüphesiz o Semada arşının üzerindedir.” Allah Azze ve Celle’nin şu kavli gibi: ”Rahman Arş’a istiva etti” (Taha:5) (Konuyla alakalı ayet ve hadisleri zikrettikten sonra) İstiva sıfatını tevilsiz olarak itlak etmek gerekir. O zatı ile arşa istiva etmiştir.”
El-Arif Ali b. İdris şeyh Abdulkadir’e şu soruyu yöneltmiştir: “Ey Efendim! Allah’a dost olan bir kimse, Ahmed b. Hanbel’in i’tikadından başka bir i’tikada sahip olabilir mi ?” Bunun üzerine şeyh şu cevabı verdi: “(Başka bir i’tikada sahip) Olamaz ve (istikbalende) Olmayacak!” (Tabakat’u Hanabile - İbn Receb el-Hanbeli 2/199-200)
(Burdan sonraki nakiller bir önceki kaynakların dışında geçmektedir.)
“Fethu’r-Rabbani” adlı eserinde ise şunları söylemektedir:
" يـــــا من يشكو الخلق مصائبه ، ايش ينفعك شكواك إلى الخلق؟!!
لا ينفعونك ولا يضرونك وإذا اعتمدت عليهم اشركت في باب الحق عزّ وجلّ يبعدونك ، وفي سخطهِ يوقعونك! ..
ويلك أما تستحيي أن تطلب من غير الله وهو أقرب إليك من غيره".
Ey Müsibetlerini Mahluka şikayet eden kişi! Seni mahluka şikayet etseler bile hangi şey sana fayda verir ?
Azza ve Celle’nin hakkı hususunda onlara itimat edip şirk koştuğunda, sana ne fayda ne de zarar verebilirler, senden uzaklaşırlar. Seni onun öfkesine düşürürler.
Yazıklar olsun sana ki, Allah sana başkasından daha yakın olduğu halde, O’ndan başkasından bir şey istemekten utanmıyorsun!?
لا تدعو مع الله أحداً كما قال: فلا تدعو مع الله أحدا
Allah ile beraber bir başkasına dua etme! Şu buyruğunda olduğu gibi: “Allah ile beraber bir başkasına dua etme!”(Cin:18)
" لا تخف أحداً ولا ترجه ، وأوكل الحوائج كلها إلى الله ، واطلبها منه ، ولا تثق بأحدٍ سوى الله عز وجل ، ولا تعتمد إلا عليه سبحانه ، التوحيد ، وجماع الكل التوحيد"
Ölümüne vesile olan hastalığı esnasında oğluna şöyle demiştir:
“Kimseden ne kork nede ümit var ol! İhtiyaçlarının hepsini Allah’a havele et! Ondan talep et! Allah Azze ve Celle’den başka bir kimseye güvenme! O Subhan olandan, tevhid’den ve tevhidin bütününden başkasına dayanma!”(Feth’ur-Rabbani ve Feyd’ur-Rahmani)
Hal tercümesini anlattığımız bu Mazlum İmam Şeyh Abdulkadir Geylani hakkında İbn Teymiyye (rh.a)’nin sözleri Şeyh’i tanıma ve münker şeylerden beri olduğunu idrak etme hususunda gerçekten önemli bir konuma sahiptir. Herkesçe ma’lumdur ki; Şeyh’ul-İslam İbn Teymiyye (rh.a) ittihad akidesine ve bu akideye sahip olanlara en sert tavrı sergileyen ve bu tip insanların batıl görüşleri gün yüzüne çıkarıp deşifre eden bir kimsedir. Şayet Şeyh Abdulkadir Geylani’nin hakkındaki bu yakıştırmalar gerçek olsaydı, daha önce Şeyh’ul İslam’ın İbn Arabi, Hallacı Mansur, Cehm b. Safvan ve bunların yolunu yol edinen diğer ittihadçi ve hululcü zındıkların küfürlerini ve şirklerini açığa çıkarttığı gibi onunda görüşlerinin sapıklığını açığa çıkarır ve ümmeti bundan sakındırdı. Bilakis Allah’ın şeyhe verdiği hikmetin bir yansıması olarak o, Abdulkadir Geylani’ye zulmetmedi, hakkını verdi. Ona karşı gösterilmesi gereken adaleti, tıpkı başkalarına gösterdiği gibi ona da gösterdi ve ondan çokça faydalandı ve bu faydaları ümmetin önüne serdi. Allah ikisine de rahmet ve mağfiret etsin! Şeyh’in Abdulkadir Geylani hakkında ki sözlerinden bazıları şunlardır:
"Şeyh Abdulkadir -Allah ondan razı olsun- ilâhî emir ve yasaklara uymayı tavsiye ederdi. Kaderin bir mazeret, bir bahane, bir gerekçe olarak algılanmasına karşı çıkardı. Onun şeyhi Hammad ed-Dabbas da öyleydi. Çünkü saliklerin birçoğunun, emir ve yasaklara aykırı olacak şekilde kaderin sınırında durduklarını, kendilerini kaderin akışına bıraktıklarını görüyordu."
"Fakat Cüneyd b. Muhammed ve tabileri, Şeyh Abdulkadir ve benzerleri gibi sufi-tasavvuf imamları ve ilk kuşağın meşhur şeyhleri, insanlar içinde Allah ve resulü’nün emir ve yasaklarına en çok riayet eden kimselerdir. Buna uymayı sürekli olarak tavsiye etmişlerdir. Yukarıda işaret ettiğimiz kimi tasavvufçuların yaptığı gibi (batıl bir) kaderci bir tutum içinde olunmasını sürekli olarak eleştirmişlerdir, uyarılarda bulunmuşlardır. Bu da Cüneyd’in arkadaşlarına yaptığı açıklamalarda ve Şeyh Abdulkadir’in konuşmalarında dile getirdiği ikinci farktır. Bu açıklama ve konuşmaların tamamı, emredilenlere uyma ve yasaklananlardan kaçınma ekseninde dönüyor. Takdir edilene karşı sabretmeyi öngörüyor." (İbn Teymiyye Külliyatının 8. Cildinde geçmektedir. Daha bir çok sair fetavasında ve kitaplarında kendisinden nakilde bulunmaktadır. Şeyh’in Futuh’ul Gayb isimli eserine de şerh yazdığı yukarıda geçmişti.)
Şeyh Abdulkadir Geylani H.561 yılında vefat etmiş, ders ve vaaz verdiği medresesine defnedilmiştir. Allah rahmet etsin ve günahlarını bağışlasın!
Vallah'u A'lem...
Son düzenleme: