Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Günün Sahih Hadis-i Şerif'i

Ummu İmara Çevrimdışı

Ummu İmara

Lâ Tahzen,İnnâllahu Mêana
İslam-TR Üyesi
Ebu Hureyre radıyallahu anh'tan rivayet edildiğine göre Rasullullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

"Allah Teala şöyle buyuruyor:Ben, kulumun benim hakkımdaki inancına (göre ona muamele ederim).Beni zikrettiği zaman (koruma,yardım

vb. anlamda) onunla beraber olurum.Eğer Beni kendi içinde anarsa,Ben de onu kendi içimde anarım.Şayet Beni bir topluluğun içinde

anarsa,Ben de onu daha hayırlı bir topluluğun içinde anarım."

"Rasullullah sallallahu aleyhi vesellem, "Müferridler öne geçti."buyurdu.Bunun üzerine sahâbe,"Ey Allah'ın Rasulü ! Müferridler kimdir? diye

sordular.Şöyle buyurdu:

ALLAH'I ÇOK ZİKREDEN ERKEKLERLE KADINLARDIR"

(Buhari-no:6856-Müslim-no:4832)
(Müslim-no:4834)
 
Ümmü Yasir Çevrimdışı

Ümmü Yasir

İşlerimizin hepsini düzelt Allah’ım...
İslam-TR Üyesi
image.jpg
 
hamza01 Çevrimdışı

hamza01

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
DEĞERİ BİLİNMEYEN İKİ NİMET


İbn-i Abbas (r.a)'dan rivayete göre Rasulullah (s.a.ş) şöyle buyurmuştur:
«İki nimet vardır ki, insanlardan çoğu bu nimetleri kullanmakta aldanmıştır: Sıhhat ve boş vakit.»
(Buhari)


HADİSTEN NE İSTİFADE EDERİZ

- İnsan varlığının hedefi Allah'a kulluk yani O'nun emir ve yasaklarına tabi olmak ve teslimiyettir. Kişinin Allah'ın istediği bir şekilde hayat sürmesi ve hayatını tam manasıyla Allah yolunda sarf edebilmesi birçok faktöre bağlıdır. Bu faktörlerden ikisi de yukarıdaki hadiste belirtilen sağlık ve boş vaktin değerlendirilmesidir. Zira, sağlığı yerinde olmayan kişinin ister istemez, Allah için yapacağı çalışmalarında aksamaları söz konusu olacaktır. Boş vakit de birçok kimsenin değerini tam bilemediği nimetlerden birisidir. Zira, her insana normal olarak dünya işleriyle meşgul olur. Bu işler kimi zaman rızık kazanma, kimi zaman şahsi yada ailevi bazı sorunları halletme olabilir. Gerçi bunları da Allah'ın istediği şekilde yaparsa ibadet hükmüne geçer. Fakat neticede kişiye dünya meşgalelerinden uzak ve boş diyebileceğimiz az bir vakit kalabilir, işte bu vakti Allah'ın istediği şekilde değerlendirmek ve ibadet hükmündeki amellerle doldurmak gayet önemlidir. Bunun önemi, Allah'ın kitabının yürürlükten kaldırıldığı, O'nun mübarek dininin baskı altında tutulmaya çalışıldığı şu dönemde, İslam davasını üstlenen ve La ilahe illallah'ın yücelip hakim olmasını kendisine hedef kabul eden davetçi müslümanlar açısından elbette çok daha fazladır. Zira, Allah verdiği sağlığın ve ömrün her saniyesinin hesabını ve Şu dönemde nimetlerin karşılığının -ki bu karşılık bu nimetleri Allah'ın istediği şekilde kullanmaktır- verilmesi durumunda ya kişiyi verdiği bu nimetlerden mahrum edecek ya da ahirette azaba çarptıracaktır.
 
hamza01 Çevrimdışı

hamza01

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi

La İlahe İllAllah'ın Manasını Bilmek



Osman (r.a)'dan Rasulullah (s.a.s)'in şöyle gediği rivayet edilmiştir:

«Kim La ilahe illAllah'ın manasını bilerek ölürse cennete girer.»

(Müslim)




Abdullah b. Abbas (r.a), Ebu Süfyan'dan bizzat haber verdiğine göre, Ebu Süfyan şöyle demiştir:

«Rasulullah (s.a.s) ile aramda kararlaştırılan müddet içinde (Hudeybiye anlaşması zamanında) Şam'da bulunduğum sırada Hrakl'e Rasulullah'tan bir mektup getirildi...

(Mektup şöyledir):

«Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. Allah'ın Rasulü Muhammed'den, Rum'un büyüğü Hrakl'e...

Hidayete uyanlara selam olsun. Ben, seni İslam davetiyle davet ediyorum. Müslüman ol ki kurtuluşa eresin. Müslüman ol ki, Allah senin ecrini iki kat versin. Eğer bu davetimi kabul etmezsen, hristiyan çiftçilerin işleyecekleri haramlar senin boynunadır.

«Ey kitap ehli! Ancak Allah'a kulluk etmemiz, O'na hiçbir şeyi eş koşmamamız, Allah'ı bırakıp birbirimizi rab olarak benimsememek üzere bizimle sizin aranızda müşterek bir söze gelin. Eğer yüz çevirirlerse: «Bizim müslüman olduğumuza şahid olun» deyin.»

(Al-i İmran: 64)


Ebu Süfyan devamla şöyle dedi: «Hrakl, Rasulullah'ın mektubunu okuyup bitirince yanında sesler yükseldi ve gürültü çoğaldı. Bizim çıkarılmamızı emretti. Biz de çıkarıldık.» (Buhari-Müslim)



HADİSLERDEN NE İSTİFADE EDERİZ


-İşte, insan hayatının gayesini belirleyen La ilaha illAllah'a imanın keyfiyeti... Bu yüce düstura iman, sadece kelimelerde kalan, manasını bilmeden şuursuzca söylemekle meydana çıkacak bir iman değildir, şüphesiz. Lailahe illAllah, kişide bir inanç, bir his ve bir hareket haline dönüşmedikçe gerçek ifadesini bulamaz. Bunun gerçekleşmesinin ilk şartı da bu kelimenin manasını Allah'ın razı olduğu ve tarif ettiği şekilde bilmektir. Zira, bilmeden, anlamadan yapılacak iman iddiası yalandır, boştur. Hangi sağlam akıl, bilinmeyen, anlanmayan bir şeye inancın geçerli olduğunu kabul eder ki? Anlanmayan şeylerin insanda inanç haline dönüşebileceği; gerekleri bilinmeyen bir ifadenin insan hayatında pratik olarak yaşanabileceği hangi mantığa sığar ki? Elbette hiçbir sağlam akıl bunu kabul edemez. Evet, La ilahe illAllah inancı, Kur'an'dan ve sünnetten kaynaklanan bir anlayışla kavranmadan, gerekleri bilinip, hayat pratiğinde yaşanmadan iman gerçekleşemez. Bu kelimeyi kalben hissedip tasdik etmek için manasını bilmek gerekir. Kısacası bu kelimeye iman için manasını bilmek şarttır.

Maalesef günümüzde alim kisvesindeki nice cahiller ve bunlara uyan zır cahiller bu gerçeği göremediler. Allah ve Rasulü, anlamadan ve bilmeden La ilahe illAllah'a iman ettiğini iddia edenleri yalanlayıp iman iddialarını yüzlerine vururcasına reddederken bu cahiller, ister manasını bilmesin ister şartlarından habersiz olsun hatta tevhidin şartlarına ters düşen amellerde bulunsun, La ilahe illAllah'ı diliyle söyleyen herkesi müslüman görerek korkunç bir hataya düştüler. Bu cahiller, batıl olduğu kadar mantıksız olan iddialarını desteklemek için Kur'an ve sünnetten delil getirmekten ve dolayısıyla Allah'a ve Rasulüne iftira etmekten de geri kalmadılar. Allah Rasulü'nün bazı hadislerinde geçen «Kim La ilahe illAllah derse...», «Kim La ilahe illAllah'ı söylerse...» müslüman olur, cennete girer gibi ifadelerini delil alıp buradaki hükmü, La ilahe illAllah'ı anlayarak ya da anlamayarak söyleyen herkes için genelleştirdiler. Anlayış ve muhakeme hususunda nasibleri çok az olan bu kimseler, bu gibi ifadelerin genele değil de Rasulullah (s.a.s) zamanında ve ondan sonra yaşayan ve bu kelime söylendiğinde manasını ve şartlarını apaçık anlayan arablara ait bir hüküm olduğunu göremediler. Evet, Rasulullah (s.a.s)'in La ilahe illAllah dediğinde manasını anlayan arablara seslenişi ve daveti onların tevhidi söylemelerini istemek şeklinde oluyordu. Zaten böyle olması da gerekmez miydi? Manasını bilip anladıktan sonra bir kişinin La ilahe illAllah'ı dil ile ikrar etmesinin, iman etmesi için yeterli olacağı hiçbir sağlam aklın karşı çıkmayacağı apaçık bir gerçektir. Rasulullah (s.a.s)'in La ilahe illAllah dediğinde anlamayacak olanları -ki o zaman için bu kimseler arab olmayan ya da Arapçayı bilmeyen kimselerdi-bu kimseleri islam'a daveti şüphesiz böyle olmuyordu. Onun arab olmayan halkların krallarına gönderdiği davet mektubları bu gerçeği teyid etmektedir. Rasulullah (s.a.s) bu mektupların tümünde tevhidi, muhatab olan kimselerin anlayabileceği şekilde açıklaması ya da tevhidi ifade eden ayetleri mektuba eklemesi, tevhidin anlaşılmasının gerekliliğini net bir şekilde vurgular. Yukarıdaki hadiste de Rasulullah (s.a.v.) Bizans imparatoru Hrakl'e gönderdiği davet mektubunuda tevhidi, Allah'ın bir ayetiyle açıklamıştır. Bu ayeti incelememiz konunun anlaşılması açısından faydalı olacaktır.

«Ey kitab ehli!» Bu hitap yahudi ve hristiyanlan olduğu kadar onların durumunda olan herkesi içermektedir.

«Bizimle sizin aranızdaki müşterek bir söze gelin...» Evet bu La ilahe illAllah sözü, dil ile söylemek açısından sizinle bizim aramızda müşterektir. Ama söyleyişin keyfiyeti itibariyle böyle değildir. Zira siz bunu, gerçek manasını bilmeden şuursuzca tekrarlayıp duruyorsunuz. Öyleyse, bu kelimenin manasını kabul etmeye gelin. Bu kelimenin manası da şudur:

«Ancak Allah'a kulluk etmemiz, O'na hiçbir şeyi eş koşmamamız...» Ne putları, ne haçı, ne ateşi, ne tağutları, ne de başka bir şeyi O'na ortak koşmayın. İbadeti sadece tek olan ve ortağı bulunmayan Allah'a has kılın.

«Allah'ı bırakıp birbirimizi Rab olarak benimsememek üzere...» Allah'ın haram kıldığı şeyi helal, helal kıldığı şeyi haram kılan kimselere itaat etmeyelim. Hayatımızı ancak Allah'ın emir ve yasaklan şekillendirsin. Eğer Allah'ın değil de başkasının helal (serbest) ve haram (yasak) sınırlarına tabi olursanız onu Rab edinmiş olursunuz.

«Eğer yüz çevirirlerse...» Eğer bütün bunları kabule yanaşmayıp reddederseniz....

«Bizim müslüman olduğumuza şahid olun» deyin.»

Biz «La ilahe illAllah»ı bu manayla kabul ettiğimiz için müslümanlarız. Fakat siz bu manayla kabul etmediğiniz için kafirsiniz.

İşte Rasulullah'ın La ilahe illAllah'a davet metodunun özü bu idi. La ilahe illAllah'ı insanlara apaçık şekilde, apaçık ifadelerle anlatmak ve manasının anlaşılmasını sağlamak. Günümüzde de bu davayı yüklenen mü'minlerin, insanları daveti böyle olmak zorundadır. Hem çağımız öyle korkunç ve karanlık bir dönem ki, La ilahe ilAllah'ın anlaşılması sadece arab olmayanların sorunu, olmaktan çıkmış, arab olanlar dahi dillerinin yozlaştınlmasıyla bu ilahi gerçeği anlamaz, hissetmez olmuşlar.

Bu nedenle davetçinin La ilahe illAllah'ı manasını anlamayanlara, Allah'ın emrettiği şekilde açıklaması, insanların bilerek iman ya da reddetmeleri ve davet görevinin hakkıyla yerine getirilmesi açısından izlenmesi gereken yegane yoldur.
 
Ummu İmara Çevrimdışı

Ummu İmara

Lâ Tahzen,İnnâllahu Mêana
İslam-TR Üyesi
Ebu Hureyre radıyallahu anh şöyle rivayet etmiştir:Rasûllullah sallallahu aleyhi vesellem, :

"Ümmetimden herkes cennete girecektir,ancak istemeyenler hariç."buyurdu.Bunun üzerine,Ey

Allah'ın Rasûlü,kim istemez ki ? diye

soruldu.Rasûllullah sallallahu aleyhi vesellem de "Kim bana itaat ederse cennete girer,kim de

bana isyan ederse cenneti istememiş

demektir."

(Buhari,no:7280)
 
hamza01 Çevrimdışı

hamza01

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Ezan ve Beşeri Sistemler


Ebu Said (r.a)'den Rasulullah (s.a.s)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

«Ezanı işittiğinizde siz de onun dediği gibi deyiniz.»

(Buhari-Müslim)


HADİSTEN NE İSTİFADE EDERİZ


-Çağımız zıtlıklarla dolu, korkunç olduğu kadar zor anlaşılır bir dönem. Allah'ın kanunlarının yürürlükten kaldırıldığı, bunların yerine bir kişinin veya kişilerden oluşan parlementoların çıkardıkları beşeri kanunların yürürlüğe konduğu, Allah'ın dinini apaçık bir şekilde anlatmanın, islam şeriati için çalışmanın suç kabul edilip böyle davrananların hapsedildiği, her türlü işkencenin bunlara layık görüldüğü ve hatta öldürüldüğü ülkelerde, sadece namaza çağrı manasına gelmeyen aynı zamanda islam'ın temel inancının bir ifadesi olan ezanın, günde en az beş defa minarelerden, hoparlörlerden kulakları çınlatırcasına okunması, bu zıtlıkların en somut örneklerinden sadece birisi. Nasıl mı zıtlık oluyor bu? Bir tarafta, Allah'ın aydınlığa, kurtuluşa sevkeden kanunları ve yasalarına rağmen, insanların kanun koyarak büyüklenmesine, hatta kendisini Allah'tan büyük saymasına izin veren sistemlerin, diğer tarafta: «Allah en büyüktür, en yücedir, O'ndan başka insanlar üzerinde şu veya bu şekilde ibadet ve itaat edilerek kendisinden korkularak yücelmeye hak kazanan hiçbir varlık yoktur» manasına gelen «Allah-u Ekber» kelimesinin minarelerden defalarca haykırılmasına da izin vermesi tezat değil de nedir? Yine bu sistemlerin bir tarafta her vesileyle; radyo, televizyon ve basın gibi her yolla Allah'ın dini olan islam şeriatini alaya alıp küçümsediği, bunun eskiye ait bir nizam olduğunu iddia ettiği, teşri'yi (kanun koymayı) Allah'tan alıp -Ya Rabbi! Seni bundan defalarca tenzih ederiz- bir kişiye, bir meclise ya da millete verdiği ve böylelikle Allah'tan başka ilahların varlığını iddia ettiği halde: «Allah'tan başka hakkıyla ibadete layık hiçbir ilah yoktur, insanlar üzerinde tasarruf hakkına sahip hiçbir merci yoktur» manasına gelen «La ilahe illAllah» kelimesin binlerce caminin minaresinden, defalarca haykırılmasına izin vermesi tezat değil de nedir? Yine bu sistemlerin, getirdiği şeriati hayat pratiğinden kaldırarak, insanları onun dininden, onun sünnetinden uzaklaştırarak; onun ümmeti olan ve Kelimetullah'ın hakim olması için çalışan mü'minlere her türlü saldırıyı yaparak, Allah'ın son rasulü ve islam davasının örnek lideri Muhammed (s.a.s)'e en korkunç hakaretleri yaptıkları halde «Muhammed (s.a.s) Allah'ın insanlara doğru yolu, doğru inancı, doğru ibadet tarzını, doğru siyasi sistemi, doğru ekonomik sistemi, doğru sosyal sistemi bildirmek üzere gönderdiği ve kendisine kıyamete kadar her çağ ve her yerde geçerli ve yürürlükte olmaya layık yegane şeriat, hayat sisteminin verildiği Rasuludur» manasına gelen «Muhammedun Rasulullah» kelimesinin, köylerde ve kentlerde her camiden günde en az beş kere haykırılmasına izin vermesi tezat değil de nedir? Ama bu öyle bir tezat ki, minareden bu sözleri haykıran müezzin ve imamlar dahil, toplumda yok denecek kadar az insanın hissedebildiği bir tezat... Çünkü insanlar artık bunu anlamaz olmuşlar. Çünkü insanlar anlamaz hale getirilmişler. Böyle olunca da, gerçek manasının anlaşılmadığı bu sözlerin, değil günde beş kere hatta sabahtan akşama kadar okunması tağuti sistemlere zarar vermez olmuş. Zira, insanlar «La ilahe illAllah»ı, «Allah-u Ekber»i, «Muhammedun Rasulullah»ı anlamaz, bilmez, hissetmez olmuşlar. Böylelikle, tağuti sistemler, toplumlarda düzenleri daha rahat ve daha etkin yapabilmişler. Böylelikle sahte ilahlar, manasının anlaşılmadığı ezanların okunmasına izin verişlerini; «Biz dine, dini inançlara saygı duyan, değer veren müslümanlarız» iddialarını delil getirebilmişler. Bilmeyen, anlamayan, düşünmeyen halkları daha çok uyutmuşlar, kendilerine daha sadık kul yapabilmişlerdir. Bu böyle olmasaydı, Allah düşmanları hiç kendilerini reddeden ezanların okunmasına, insanların bunu okumasına izin verirler miydi? Hatta bunu okuyan müezzinleri, imamları maaşla, parayla desteklerler miydi? Allah'ın kanunlarını savunanları, Allah'ın dininin hakim olması için savaşım verenleri en tehlikeli düşman ilan edip Allah yandaşlarını ortadan kaldırmak için bütün güçlerini seferber ettikleri halde hiç bunu yaparlar mıydı?
 
hamza01 Çevrimdışı

hamza01

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Rasule İtaat


Ebu Hureyre (r.a)'den Rasulullah (s.a.s):

«Ümmetimin hepsi cennete girecektir. Ancak istemeyenler girmeyeceklerdir» buyurmuştur. Sahabeler:

«Ya RasulAllah! Kim istemez?» diye sordular. Rasulullah (s.a.s) de:

«Her kim bana itaat ederse cennete girecektir. Her kim de bana karşı gelirse o da cennete girmek istemeyendir»buyurdu.

(Buhari)


HADİSTEN NE İSTİFADE EDERİZ


- Cenneti kazanmaya tek vesile işte budur: Rasulullah'a kayıtsız şartsız itaat. Peki nasıldır bu itaat? Rasulullah'ın taktığı gibi bir sarık takıp Allah'tan başkalarına ibadetle;O'nun kanunlarını reddedip dinini hayat pratiğinden çekip alanlara itaatle; La ilahe illAllah'ın manasından ve gereklerinden habersiz , şirk ve küfürle sekillenmiş bir düşünceye sahip kafa mı taşımaktır bu sarığın altında? Yoksa Rasulullah'ın giydiği gibi bir cübbe giyip tağutlara ve Allah'ın sevilmesini yasakladığı kişilere karşı sevgi -hem de öyle bir sevgi ki Allah sevgisi kadar hatta ondan da fazla bir sevgi- sadece Allah'a ibadet eden ve Kelimetullah'ı yüceltmek için çalışan müslümanlara karşı duyulan kin, nefret ve düşmanlıkla dolu; Allah'tan başkalarına yönelmiş, yaratıklardan isteyen, yaratıklara dua eden, yaratıkları yardımına çağıran bir göğüs; her öğün binbir çeşit yemeklerle doldurulan yağlı bir göbek mi taşımaktır o cübbenin içinde? Hayır, elbette hayır. Bu değildir Rasule itaat, bu değildir iman. Allah'ın dini yürürlükten kaldırıldığında onu yeniden hakim kılmak için çalışmaktır Rasule itaat. Rasulün getirdiği şeriatin ayaklar altına alınmaya çalışıldığı bir dönemde bu mübarek dini kaldırıp en üstün kılmaktır Rasule itaat. Rasulullah'ın getirdiği kitabın ve sünnetlerin inkar edilip saldırıya uğradığı bir zamanda her şeyi göze alıp bundan savunmaktır Rasule itaat... Allah için Allah yolunda savaşmak, öldürmek ve ölmektir Rasule itaat. Evet, La ilahe illAllah'ı her yönüyle yaşamak, yaşatmak ve topluma hakim kılmaktır Rasule itaat.
 
hamza01 Çevrimdışı

hamza01

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
önce iman sonra cihad
-----------------------------

Bera (r.a)’in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

«Rasulullah (s.a.s)’e Uhud harbinde demir zırh ile yüzü örtülü bir kişi geldi de:

«Ya Rasulallah! Hemen harb edeyim de sonra müslüman mı olayım?» diye sordu. Rasulullah (s.a.s):

«Müslüman ol, sonra harb et» buyurdu. O da hemen müslüman oldu. Sonra vuruştu. Nihayet şehid oldu. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.s):

«Az işledi, fakat çok kazandı» buyurdu.

(Buhari-Müslim)


HADİSTEN NE İSTİFADE EDERİZ

1 - Allah yolunda cihad vakiası doğrudan doğruya, La ilahe illalah inancının kalbe yerleşmesinden kaynaklanır. Tevhid inancının yokluğunda, cihad ve tüm diğer amellerin geçersizliği kesindir. Cihadın, Allah’ın dinini toplum hayatında egemen kılmak için mücadele olduğu gerçeğini gözönünde tutarak olaya baktığımızda, nefsinde bu inkılabı gerçekleştirememiş olan kulun «cihad ediyorum» iddiasının ne kadar boş ve geçersiz olduğunu bedihi bir şekilde görebiliriz. İşte bu yüzden, bu din imanı her şeyden önde tutmuştur. Evet, sağlam ve sahih bir iman olmadan cihadın cihad olmadan da sağlam ve sahih bir imanın var lığından asla söz edilemez.

2 - Rasulullah (s.a.s)’in iman ettikten sonra hemen cihad eden ve şehid olarak Rabbine kavuşan sahabe için:

«Az işledi, çok kazandı» tabirini kullanması cihadın ve şehadetin az bir amel olduğunu göstermez. Zira, cihadın ve şehadetin çok yüce ve çok hayırlı ameller olduğu ilahi haberlerle de desteklenmiş apaçık bir gerçektir. Rasulullah (s.a.s)’in bu sözü, sahabenin yapmış olduğu bu amelin nicelik olarak az fakat nitelik olarak çok yüce olduğunu ifade eder.
 
hamza01 Çevrimdışı

hamza01

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Allah'A ORTAK KOŞAN KİMSE EBEDİ CEHENNEMLİKTİR

Enes b. Malik radıyAllahu anh'den rivayet edildiğine göre Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
"Allah-u Teâlâ cehennemde azabı en hafif olana:
"Şayet yeryüzünde ne varsa hepsi senin olsa şu azabdan kurtulmak için feda eder miydin?" diye soracaktır. O da:
"Evet, feda ederdim ya Rabbi!" diyecek.
Bunun üzerine Allah-u Teâlâ:
"Fakat Adem'in sulbünde iken senden, daha kolay olan bir şeyi istemiştim de sen bundan çekinip bana şirk koşmuştun" diyecek." (Buhari)




Hiç kimseye ne malın, ne şefaatin, ne oğulların ne de dünya ve içindekilerinin fayda sağlamayacağı kıyamet günü gelmeden önce, herkes Allah'a şirk koşmamak ve O’nun iradesi doğrultusunda yaşamak konusunda elinden geleni yapmak zorundadır.
Zira, Allah-u Teâlâ kendisine şirk koşulmasını asla affetmeyeceğini ve insanların bu konuda çok dikkatli olmalarını emrediyor. Şirk koşulması halinde ise ebedi cehennem azabından kurtuluşun olmadığını beyan ediyor.
 
hamza01 Çevrimdışı

hamza01

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
La İlahe İllAllah Kurtuluştur



- Ebu Zerr-i (Gıfari) (r.a)'den şöyle dediği rivayet olunmuştur:

«Bir kere Rasulullah (s.a.s)'e ziyarete gelmiştim. Rasulullah, üzerinde beyaz bir örtü bulunduğu halde uyuyordu. Döndüm, sonra yine geldim. Bu defa uyanmıştı. Rasulullah (s.a.s):

«La ilahe illAllah deyip sonra bu ikrar ve iman üzerine vefat eden hiçbir kul yoktur ki o kul cennete girmesin»buyurdu. Ben:

«O kul zina etse, hırsızlık yapsa da mı?» diye sordum. Rasulullah (s.a.s):

«Zina etse de, hırsızlık yapsa da» buyurdu. Ben (hayret ederek):

«Zina etse de, hırsızlık yapsa da mı?» diye sordum. Rasulullah (s.a.s):

«Zina etse de, hırsızlık yapsa da» buyurdu. Ben (üçüncü defa):

«Zina etse de, hırsızlık yapsa da mı?» diye sordum. Rasulullah (s.a.s):

«Evet, Ebu Zerr'in burnu toprakta sürtülmesine rağmen o kul zina etse de, hırsızlık yapsa da (cennete girecektir)»buyurdu.

Ravi (Ebu'l-Esved) der ki: Ebu Zerr, bu hadisi her rivayet ettiğinde: «Ebu Zerr'in burnu toprakta sürtülmesine rağmen» der idi.

(Buhari-Müslim)



- Ebu Zerr (r.a)
’den; Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu:

«Bana Rabbim tarafından gelen Cibril bir kere daha gelmiş ve: «Ümmetimden her kim Allah (c.c)'ya hiçbir şeyi ortak koşmayarak ölürse, o kimse cennete girer» diye haber verdi.» Ben:

«Ya RasulAllah! O adam zina ettiği ve hırsızlık yaptığı halde cennete girer mi?» diye sordum. Rasulullah (s.a.s):

«Evet, zina ettiği ve hırsızlık yaptığı halde de cennete girer» diye cevab verdi.

(Buhari-Müslim)


HADİSLERDEN NE İSTİFADE EDERİZ


-Tevhid itikadı öyle bir inançtır ki sahibini eninde sonunda mutlaka kurtuluşa ve saadete eriştiriyor. La ilahe illAllah'ın manasını bilerek, bunu kalb ve dil ile tasdik eden ve hayatını her yönüyle bu inancın gerektirdiği şekilde düzenleyen mü'min bir kimse büyük haramları işlese dahi mutlaka cennete girecektir. Belki Allah (c.c) işlediği haramlar nisbetinde o mü'mine cehennemde azab edebilir ya da hiç azabsız işlediği haramı affeder. Fakat neticede mutlaka cenneti verecektir. Zira, bu kul yegane ilah olarak Allah'ı tanımış, tüm diğer sahte ilah ve tağutları reddederek, hayatını sadece ve sadece Allah'ın adil emir ve yasaklarına göre düzenlemiştir. Zira bu kul yüzünü sadece Allah'a yönelterek her türlü şirkten ve müşriklerden uzak olmuştur. Zira bu kul, Rabbine inanmış ve ibadetlerini ancak O'na yapmıştır, işlediği haramları ise onun zayıf anlarında nefsinin ya da şeytanın vesveseleriyle olmuş, fakat olayın farkına vardığında Rabbinin azabını düşündüğünden hemen pişmanlık duymuştur. Bu kul hiçbir zaman Allah'ın emir ve yasaklarında şüphe etmemiş, Allah'ın haram kıldığı bazı amelleri işlese de bunların haram olduğuna daima inanmış ve kendisini küfre düşürecek bu amelden mutlaka uzak durmuştur. Bunun karşılığında da Allah'ın o büyük ebedi nimeti cenneti hak etmiştir.
 
O Çevrimdışı

omermuslim

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Rasulullah (sallAllahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki ;
"Sizden biriniz dua ettiği zaman duada azimli ve kararlı olsun. Ve sakın "Allah'ım dilersen bana ver" demesin. Çünkü Allah'ı zorlayan hiçbir kuvvet yoktur."
Muslim, el-Cami'us Sahih 2678.
 
O Çevrimdışı

omermuslim

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Aziz ve Celil olan Allah şöyle buyurdu:
–Şüphesiz ki senin ümmetin, bunun hali nedir, bunun hali nedir? diye pek çok soru sormaktan vazgeçmeyecekler! Hatta mahlûkatı Allah yarattı, fakat Allah’ı kim yaratmıştır? diyecekler buyurdu.”
Müslim 217/136
 
metin öztürk Çevrimdışı

metin öztürk

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Aziz ve Celil olan Allah şöyle buyurdu:
–Şüphesiz ki senin ümmetin, bunun hali nedir, bunun hali nedir? diye pek çok soru sormaktan vazgeçmeyecekler! Hatta mahlûkatı Allah yarattı, fakat Allah’ı kim yaratmıştır? diyecekler buyurdu.”
Müslim 217/136

Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "İnsanlar birbirine bir takım sorular yöneltmeye devam edecekler, hatta işte (sonunda) şunu da söyleyecekler: Mahlûkatı Allah yarattı, fakat Allah'ı kim yaratmıştır? Her kim bu türden batıl bir şeyi kendisinde hissederse o hemen: Ben Allah'a iman ettim, desin."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 190

bir başka rivayetde ''kovulmuş şeytanın şerrinden Allaha sığınırım desin'' şeklindeydide onu bulamadım
 
Ummu İmara Çevrimdışı

Ummu İmara

Lâ Tahzen,İnnâllahu Mêana
İslam-TR Üyesi
Ebû'd-Derda Uveymir radıyallahu anh'dan rivayet edildiğine göre o şöyle demiştir:Rasullullah

sallallahu aleyhi vesellem'in şöyle

buyurduğunu işittim:

"Beni zayıfların arasında arayın ! Çünkü siz,zayıflarınız sayesinde rızıklandırılıyor ve muzaffer

oluyorsunuz."

(Ebu Davud,no:2594)
 
hamza01 Çevrimdışı

hamza01

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
İbn-i Abbas radiyAllahu anh diyor ki:

"Sevdiğini Allah için seven, darıldığına Allah için darılan, dostunâ Allah için dost olan, düşmanına Allah için düşman olan kimse işte ancak bu tutumuyladır ki Allah'ın sevgisine ve himayesine erişir.

Kişi böyle yapmadıkça namazı ve orucu çok olsa bile imanın tadına varamaz.

İnsanların dostlukları genellikle dünya ile ilgili konulara dayanır oldu. Bu da onlara bir şey kazandırmayacaktır." (İbn-i Cerir,Taberi)
 
Üst Ana Sayfa Alt