Gerçekten Müslümanlardan bir çokları saltanatın ilgası ve cumhuriyetin kuruluşunu İslamiyet açısından desteklemişler ve bunun adalet ve reşâda daha uygun olduğunu savunmuşlardı. Ancak Mustafa Kemal'in 1924'ten itibaren ki siyaseti ve 1928'de anayasada yapılan değişiklikler ile İslam düşmanı, materyalist, dehrî, laik, ulusalcı bir resmi ideoloji benimsenmiştir. Bazıları o zamanları dahi hala cumhuriyetin bünyesine sadık kalmaya çalışmış, bu durumun geçici olduğuna kanaat getirmişlerdi, ancak onlarca sene sonrasında görülmüştür ki, mezkur resmi ideoloji devleti sarmış ve hakikaten bir inkılap gerçekleştirmiştir. Toplumun da zihnini ifsat etmiş bulunan bu inkılabın yenilmesi ancak yeni bir inkılap ile mümkündür. Amma ve lakin günümüzdeki "İslami" akımlar Kemalist inkılabın karşısına dikilmek yerine, onu benimsemiş ve üstlenmişlerdir. Bu şekilde asla bir yere varılmaz, aksine ehli İslamın inancı ifsat ve mahsus hüviyeti kaybolur.
Kalem suresinde Allahu teala mealen şöyle buyuruyor:
"İstediler ki, yumuşak davranasın, böylece onlar da yumuşak davransınlar." Diyanet de bu ayeti kerimeye güzel bir açıklama düşmüş:
Âyette müşriklerin, Resûlullah'tan tevhid mücadelesinde tavizkâr davranması, batıl inançlarını, haksızlıklarını, birtakım çirkin maksatlarını kabullenip eleştirmemesi yönündeki isteklerine işaret edilmektedir. Resûlullah'ın onlara karşı böyle tavizkâr davranması durumunda, onların da kendisine karşı yumuşak davranacaklarına dikkat çekilmektedir.