İbn Teymiyye’nin Tesbiti:
İbn Teymiyye diye meşhur olan Telhîsu Kitabi'l-İstiğâse adlı eserinde şöyle demektedir: “Yahya b. Maîn, Buhârî, Müslim, Ebû Ha*tim, Ebû Zur'a, Nesâî, Ebû Ahmed b. Adiy, Dârekutnî ve benzerleri*nin raviler, sahih ve zayıf hadisler hakkındaki değerlendirmeleri Mâlik, Sevrî, Evzâî, Şafiî ve benzerlerinin ahkam, helal ve haramın tanınma*sı yönünde verdikleri hükümler gibidir. Bununla beraber, imamlardan bir kısmı her iki gruptaki imamlar gibidir. Guruplardan birinde sayıl*maya daha uygun olsalar da her iki gruba da dahildirler.
Nitekim Malik, Şafiî, Ahmed, İshak b. Râhûye, Ebû Ubeyd keza Evzâî, Sevrî, Leys gibi alimler hem hadiste hemde fıkıhta en öndeki imamlardır. Ebû Hanîfe’nin öğrencisi Ebû Yusuf ile Ebû Hanîfe’nin kendisi de böyledir. Ancak bu imamlardan bazısı her iki ilimde diğer*lerine göre üstündür. Bir kısmı da bu ilim dallarından birinde diğerle*rine göre üstündür. Allah bütün ilim ve İman ehli insanlardan razı ol*sun.”
[er-Redd ale'l-Bekri, s. 13-4. Mısır baskısı.]
Zehebî’nin hocası, raviler ve hadislerdeki illetler hususunda uzman olan üstad, imam, hafız, münekkid, fakih, müfessir, şeyhülislam Takiyyuddin Ebu'l-Abbas Abdulhalîm el-Harrânî (İbn Teymiyye) Minhâcu's-Sunneti'n-Nebeviyye fî Nakdi Kavli'ş-Şîa ve'l-Kaderiyye ad*lı eserinde şöyle demektedir:
“İşte bunlar gece gündüz ilmî araştırma yapan insanlardır. Bunla*rın herhangi bir kimseyle alıp veremedikleri yoktur. İnceledikleri şer'î delillere göre bazan bir sahabinin sözünü tercih ederler, bazan da bir başka sahabinin. Saîd b. el-Museyyeb ile Urve b. Zubeyr, Kasım b. Muhammed, Ali b, Hüseyin, Ebû Bekr b. Abdurrahman, Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe, Süleyman b. Yesar, Harice b. Zeyd, Salim b. Ab*dullah b. Ömer gibiler ile bunlardan sonra gelen İbn Şihab ez-Zuhrî, Yahya b. Saîd, Ebu'z-Zinâd, Rebîa, Malik b. Enes, İbn Ebî Zi'b, Abdu-lazîz el-Mâcişûn gibi Medineli fakihler böyledir.
Keza Tavus el-Yemânî, Mücahid, Atâ, Saîd b. Cubeyr, Ubeyd b. Umeyr, İbn Abbas'ın azadlısı İkrime ile onlardan sonra gelen Amr b. Dinar, İbn Cureyc, İbn Uyeyne ve diğer Mekkeli alimler de böyledir.
Ayrıca Hasan Basrî, Muhammed b. Şîrîn, Ebu'ş-Şe'sâ Cabir b. Zeyd, Mutarrif b. Abdullah b. Şihhîr; bunlardan sonra gelen Eyyub es-Sehtiyânî, Abdullah b. Avn, Süleyman et-Teymî, Katâde, Saîd b. Ebî Arûbe, Hammâd b. Seİeme ve Hammad b. Zeyd de böyledir.
Yine onların emsali olan Alkame, Esved, Kâdî Şureyh ve benzer*leri; bunlardan sonra gelen İbrahim en-Nehaî, Amir eş-Şa'bî, Hakem b. Uteybe, Mansur b. Mu'temir'den Sufyan es-Sevrî, Ebû Hanîfe, İbn Ebî Leyla; Şerîk'e, bunlardan da Vekî' b. el-Cerrâh, Ebû Yusuf'a, Mu*hammed b. Hasan ve emsallerine kadar olan kimseler böyledir.
Bunlardan sonra gelen Şafiî, Ahmed b. Hanbel, İshak b. Râhûye, Ebû Ubeyd Kasım b. Sellam, Abdullah b. Zubeyr el-Humeydî, EbûSevr, Muhammed b. Nasr el-Mervezî, Muhammed b. Cerîr et-Taberî ve Ebû Bekr b. el-Munzir de böyledir.”
[59]
Görüldüğü üzere, İbn Teymiyye, Ebû Hanîfe, Ebû Yusuf ve Muhammed b. Hasan'ı gece gündüz iimî araştırma yapan, herhangi bir kimseyle alıp veremedikleri olmayan, inceledikleri şer'î delillere göre bazan bir sahabinin, bazan da başka bir sahabinin sözünü tercih eden kimseler arasında zikretmekte ve akranlarının isimlerini bir bir saymaktadır.
İbn Teymiyye aynı kitabının başka bir yerinde, Ebû Hanîfe ve öğrencilerinin ümmet içindeki doğru sözlü bilginlerden olduklarını açıklamaktadır.
[60]
Minhâcu's-Sunne'in başka bir yerinde de şöyle söylemektedir:
“Ümmetin tarihine bakarsak, bunlardan sonra da herkesin zekalarını ve doğruluklarını takdir edip tasdik ettiği kimseler gelip geçmiştir. Saîd b. Museyyeb, Hasan Basrî, Atâ b. Ebî Rabâh, İbrahim en-Nehaî, Alkame, Esved, Abîde es-Selmânî, Tavus, Mücahid, Saîd b. Cu*beyr, Ebu'ş-Şe'sâ Cabir b. Zeyd, Ali b. Zeyd, Ali b. Hüseyin, Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe, Urve b. Zubeyr, Kasım b. Muhammed b. Ebû Bekr, Ebû Bekr b. Abdurrahman b. Haris b. Hişâm, Mutarrif b. Şih*hîr, Muhammed b. Vâsi', Habîb el-Acemî, Malik b. Dînar, Mekhûl, Hakem b. Uteybe, Yezîd b. Ebî Habîb ve sayılarını sadece Allah'ın bi*lebileceği diğerleri.
Bunlardan sonra Eyyub es-Sehtiyânî, Abdullah b. Avn, Yunus b. Ubeyd, Cafer b. Muhammed, Zuhri, Amr b. Dînâr, Yahya b. Saîd el-Ensârî, Rebîa b. Ebî Abdurrahman, Ebu'z-Zinâd, Yahya b. Ebî Kesir, Katâde, Mansur b. Mu'temir, A’meş, Hammad b. Ebî Süleyman, Hişam ed-Destuvâî, Saîd b. Ebî Arûbe gibiler.
Bunlardan sonra da Malik b. Enes, Hammad b. Zeyd, Hammâd b. Seleme, Leys-b. Sa'd, Evzâî, Ebû Hanîfe, İbn Ebî Leylâ, Şerik, İbn Ebî Zi'b, Îbnu'l-Mâcişûn gibiler.
Bunlardan sonra da Yahya b. Saîd el-Kattân, Abdurrahman b. Mehdî, Vekî' b. el-Cerrâh, Abdurrahman b. Kasım, Eşheb b. Abdulazîz, Ebû Yusuf, Muhammed b. Hasan, Şafiî, Ahmed b. Hanbel, İshak b. Râhûye, Ebû Ubeyd, Ebû Sevr gibi, makam ve mal uğruna faziletli olmayanı öne almak gibi bir amaçları olmayan, gerek ilmî tedkik açısından ve gerekse ilmin inceliklerini ortaya çıkarma açısından insan*ların en önde gelenlerinden olan ve sayılarını sadece Allah'ın bilebileceği kimseler. “
[61]
İbn Teymiyye Minhâcu's-Sunne adlı eserinin başka bir yerinde şöyle söyler:
“...Hadis, tefsir, tasavvuf, fıkıh imamları aynen dört mezhep imamları ve onlara tabi olanlar gibidirler.”
[62]
İbn Teymiyye Minhâcu's-Sunne nin başka bir yerinde de şunu der:
“...Malik, Sevrî, Evzâî, Leys b. Sa'd, Şafiî, Ahmed, İshak, Ebû Hanîfe, Ebû Yusuf gibi dinde imamlıkla tanınan İslam alimleri...”
[63]
Yine bir yerde de şöyle söyler:
“...İşte bu, Malik b. Enes, Sevrî, Leys b. Sa'd, Evzâî, Ebû Hanîfe, Şafiî, Ahmed b. Hanbel, İshak, Davud, Muhammed b. Huzeyme, Mu*hammed b. Nasr el-Mervezî, Ebû Bekr b. Munzir, Muhammed b. Cerîr et-Taberî gibi kendilerine tabi olunan imamların ve öğrencilerinin görüşüdür.”
[64]
Değerlendirme:
Bu büyük alimlerin, değerli ilim önderlerinin terceme-i hallerini rical ve tarih kitaplarında okuyanlar, onların kadr-u kıymetlerini ve din*de imam olduklarını ikrar edeceklerdir. Nitekim Hafız İbn Teymiyye de İmam ve iki öğrencisini büyük insanlar içinde saymıştır. Bazan onları “tabi olunan imamlar” olarak tanımlarken, bazan “dinde imamlık*la tanınan İslam alimleri” olarak tavsif etmekte, bazan “hadis, tefsir, tasavvuf, fıkıh üstadların” olarak belirtmekte, yerine göre “ilmi tedkik ve ilmin inceliklerini ortaya çıkarma açısından insanların en önde gelenleri” derken, bazan da “herkesin zekalarını ve doğruluklarını takdir edip tasdik ettiği kimseler” diye nitelemekte, bir yerde de “gece gün*düz ilmî araştırma yapan insanlar” diye tanımlamaktadır.
Bu mümtaz sıfatları taşıyan kimselerin hadiste imam, rivayetlerde sika oluşları; son derece sağlam tedkik sahibi kimseler oldukları; zapt*ları, hafızalarının ve kabiliyetlerinin üstün olduğu; Kur'ân ve sünnet ilimlerinde otorite oluşları hususunda artık bir inceleme yapma, sorup araştırma. Çünkü bunlar köprüyü çoktan geçmiş, ilimde en zirveye çıkmış insanlardır. Rical ve tabakat kitapları onların faziletleri ve menkıbeleriyle doludur. Onlar üstün başarıları ve zirveye ulaşmalarıyla meşhur olmuşlardır. Allah, diğerleri gibi onlara da doğru bir lisan na*sip etmiş, fetvalar onların sözlerine göre şekillenmiş, ümmet onlara tabi olmuştur. Bu nedenle, onlara çirkin iftira atanların ya da ilim ve rivayet alanında eksik olduklarını söyleyenlerin hezeyanları kabul edi*lemez. Allah, doğruyu söyleyendir. O aynı zamanda doğru yola sevkedendir
[59] Minhâcu's-Sunne, III/142. Bulak-1322.
[60] Minhâcu's-Sunne, N/77.
[61] Minhâcu's-Sunne, 1/167-8.
[62] Minhâcu's-Sunne, 1/172-3.
[63] Minhâcu's-Sunne, 1/215-6.
[64] Minhâcu's-Sunne, 1/173,
[65] Muhammed Abdurreşid en-Nu’mani, İmam-ı A’zam Ebu Hanife’nin Hadis İlmindeki Yeri, Rağbet Yayınları: 40-41