Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Hepsi Dursun, Diyanet Kaldırılsın!

H Çevrimdışı

halil_ibrahim971

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Ozan İNCESARAÇ'ın kaleminden...




Türk’üm, doğruyum, imamım!

Zorla inanç olmaz, inançlar üzerine zorlama olmaz, inanış biçimlerine de resmi yaptırım uygulanamaz. O zaman şablon çizin, insanlar belirlenmiş kurumlara/donelere/kişilere/ibarelere secde etsin, diz çöksün..

Eğreti geldi bu söylediklerim, değil mi? O zaman gelin, sizinle Diyanet kurumunu konuşalım biraz.

3 Mart 1924’de TBMM’de çıkarılan kanunlar, genel olarak Türkiye'yi laikleştiren yasalar olarak kabul edilir. Bunlardan ilki hilafetin kaldırılması yasası, bir diğeri ise ‘Şer’iye ve Evkaf Vekaleti’nin kapatılarak Diyanet İşleri Teşkilatı’ının şekillendirildiği yasadır.

Nedir Şer’iye ve Evkaf Vekaleti? II. Mahmut döneminde kurulan ve yasaların şeriate uygunluğunu denetleyen kurumdur. Devletten emir almaz, emri Kur’an’dan alır ve buna göre uygular. Diyanet İşleri ile hem organik hem de işlevsel farkını anlamışsınızdır sanırım sevgili ulusalcılar!

Ülkemizde Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde görev alan imamlar, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na tabidir, resmi görevlidir yani! 30.11.1982 tarihli 17884 No’lu Resmi Gazete’de yayınlanan, Evren cuntasının yeşerttiği ve büyük bir utanç eseri şeklinde halen yürürlükte olan Asli Devlet Memurluğuna AtananlarınYemin Merasimi Yönetmeliği’nde yer alan yemin metnini okuyarak göreve başlarlar.

‘Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına; Atatürk İnkılap ve ilkelerine, Anayasa’da ifadesi bulunan Türk Milliyetçiliğine sadakatla bağlı kalacağıma; millî, demokratik, laik bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilerek, bunların davranış halinde göstereceğime namusum ve şerefim üzerine yemin ederim’ diyerek memuriyet hakkı kazanıyor ve cüppesini giyiyor imamlarımız.

Din görevlileri üzerindeki merkezi baskı bununla da sınırlı kalmıyor, Cuma hutbeleri öğle namazı öncesinde Diyanet’ten her camiye ayrı ayrı fakslanıyor, bu demektir ki Ankara’daki ‘böyükler’ ne buyuruyorsa, hocalar da o kelamı cemaate nakletmekle yükümlü oluyorlar.

Bağımsız vicdan mertebesine temellenen din kurumunun sözcüsü olacak bir adamı nasıl olup da Atatürk ilkelerine, laikliğe ve Türk milliyetçiliğine teslim olmuş hale getirirsiniz? Bu saydığımız üç maddenin de İslam ile alakası yoktur.

1) İslam dini ‘Önder’ tanımaz. Sadece Peygamber’i, Allah’ın elçisi olarak benimser ve seversiniz.
2) Madem laiksin, o zaman din işlerine neden el atıyorsun devlet olarak?
3) Köken milliyetçiliğinin, İslamiyet açısından ‘günah’ olduğunu bilmeyen bir Müslüman mı olur?

Dini tehlike olarak gören 1. Cumhuriyet, onu dilediği kalıpların içinde hapsetmek için baskı rejimini uygularken, az sayıda mütedeyyine de kültürel bir öğe olarak toplum içinde yaşama şansı vermişti. Diyanet İşleri’nin varoluşunun bütün esprisi ise tanınmış Müslümanlar’ın ‘yoldan çıkmadan, resmi ideolojiye baş kaldırmadan’ güdülmesini sağlamaktı.

Diyanet İşleri’nin bilfiil kendisi masumane amaçlı bir kuruluş değildir. Bu maksatla bağımsız-hür vicdanların din kisvesindeki temsil mercii olması da beklenemez.

Delil ile konuşmayı severim:

“İslam gibi, ruhban sınıfına sahip olmayan bir dinde, yani Allah adına konuşma yetkisinin hiç kimseye devredilmiş olmayan bir dinde, Diyanet işleri teşkilatı gibi bir yapının durumunun, dini açıdan ele alınması elbette güzel bir akademik araştırma olacaktır.

İslam’da ruhban sınıfının olmadığı doğrudur. Nitekim Peygamberimiz de ‘Dinde ruhbanlık yoktur’ hadisiyle bu gerçeği açıkça dile getirmiştir.”

Bunu diyen Yrd. Doç. Dr. Ali Duman.. Hedef göstermek için değil, doğruyu dosdoğru ifade ettiği için kaynak gösteriyorum. Hali hazırda, ‘yurtsever’ bazı beleş Cumhuriyetçiler, keyiflerinin bozulmaması uğruna ‘bozulmamış tek din olan İslam’ı’ tahrif etme hakkını kendilerinde görüyorlar. Onlara cevap ve kapak olsun!

Peygamber’in kendisinin yasakladığı bir sınıf olmayı, bu yolla kazanç elde etmeyi Diyanetçiler nasıl kabulleniyorlar, bu da aklıma gelmiyor değil.

Bugünlerde ortalık biraz karıştı.

And’ın kaldırılmasını isteyenler var, bence haklılar!

Gençliğe Hitabe’nin kaldırılmasını isteyenler var, bundan emin değilim. Kaldırılmak yerine, ferman gibi her duvara asılmamasını tercih ederim.

Bana kalsa Atatürk büstlerine sınırlama getiririm!

Ancak bu saydıklarımın her biri koşullu önermelerdir. Bir ‘yani’ ve ‘eğer’ ibaresi barındırarak sorar sorularını ve yanıtlarını da ona göre arar.

Fakat Diyanet İşleri’nin ‘sakat’ doğan bir kurum olması yıllar içinde hem Kemalist hegamonyanın etkisinde kalması hem de 12 Eylül’ün İslam’ı kontrol maşası haline gelmesi ile artık meşruluğu tartışılmaya açılmalıdır. Bu açılımın sonu ise kambur duruşu ile Diyanet’in kapatılması ve yerine yalnızca dini temsil eden bir kurumun tesis edilmesidir.
Diyanet İşleri Başkanlığı iflas etmiş bir bakkal dükkanı gibi kapatılmamalı, süreç içinde bağımsız ve nitelikli bir oluşum tesis edilip, mevcut yapı lağvedilmelidir. Peki, ondan sonra din görevlilerini kim yetiştirecek?

Onu da medreseleri kapatıp, konser salonu-cafe-klüp yapan büyüklerinize soracaksınız.

Türkiye’nin %99’u Müslümanmış…

Heeee…. Tabi!

NOT : Kutlu Doğum Haftası’nı idrak ediyoruz.. Anlamına vakıf olanlara kutlu olsun!



ALINTIDIR
 
salah-ad-din Çevrimdışı

salah-ad-din

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
diyanetin kaldırılmasına en başta ateistler karşı çıkar. isterseniz küçük bir anket yapın.

bir keresinde katıksız materyalist olan bir hocamız(öyle ki bir keresinde insanların maynunları taklit ederek öğrendiklerini iddia etmişti) laik bir ülkede diyanet kurumunun olamayacağından felan bahsettikten sonra kısa bir müddet düşünüp sonra da "aslında diyanet olmasa daha kötü olur" diye bir laf etmişti. işte o zaman diyanet kurumuna neden gereksinim duyulduğunu daha iyi anladım. nedeni gayet basitti: bizi hizaya sokmak için!
 
Üst Ana Sayfa Alt