adiyamandaki yaşayan en büyük evliyanın yanına gidinde o size bir göstersin hızır yaşıyormu yaşamıyormu sizde bu konuyu yazan şahıs burdaki üyelere yanlış bilgiler verip kul hakkına giriyorsunuzz...
arkadasim adiyamandaki yaşayan en büyük evliya yascami buyuk? ilmenmi buyuk? ... kerametenmi buyuk? .... cemaatenmi buyuk? seyh abdulkadir geylaniden diger butun allah dostlarindan dami buyuk? yoksa sadece adiyamanin en buyugumu?
bu evliyanin adi nedir bizden saklama ,, bizde onun veliliginden feyz alalim .. birde sana gostermis her halde hizir as'min yasadigini ... nasildi? hizir as .. siz turkcemi konustunuz kendisiyle bize biraz anlatsana ...
İmam-ı Rabbani hazretleri, Hızır aleyhisselam ile görüşüp konuştuğunu; fakat, vefat ettiğini, ruhunun insan şekline girdiğini bildirmektedir [M 282] al sanada hadiss işte sizin gibileri allaha havele ediyorum ARKADAŞLAR LÜTFEN BÖYLE CAHİL İNSANLARIN SÖYLEDİĞİ SAÇMA ŞEYLERE İNANMAYIN !!!! imamı rabbani hz. çok büyük bir evliya yani allah dostudur bu konuyu yazan şahıs bu hadise inanmayarak haşa dinden bile çıkabilir.....
arkadasim bu hadis bizlerin iman edip amel etmemiz gereken bir hadis degildir .. o yuzden inanmayan dinden cikmaz ..
sakin ol once nefsi yazma, burda kimse senin dusmanin degil, belliki seni aman Allah dostudur, aman velidir diye cok korkutmuslar ......
sana ilk nasihadim HER SAHSIN SOZU ALINIRDA ATILIRDA ALLAH RESULU ASV HARIC ..
yani senin adiyamanin en buyuk allah dostu dedigin sahis hizir as ile konustugunu idia ediyorsa YALANCIDIR .. lakin biriyle konustugu kesindir oda vahi aldigi seytandir ..
Abdülkadir Geylânî'nin Şeytana Galebesi
Şeyh Abdülkadir Geylânî'nin başından geçen meşhur olayı buna örnek verebiliriz.
O şöyle demektedir:
"Bir keresinde ibâdet ediyordum. Üzerinde nur bulunan büyük bir arş gördüm. Bu nur bana seslendi:
"Ey Abdülkadir! Ben senin Rabbinim, başkalarına haram kıldıklarımı sana helâl ettim."
Cevap verdim:
- Sen, kendisinden başka ilâh olmayan Allah'sın öyle mi? Defol buradan ey Allah'ın düşmanı!
Bunun üzerine bu nur darmadağın oldu ve kopkoyu bir zulmete dönüştü. Arkasından da şöyle seslendi:
- Ey Abdülkadir, benden dinindeki fıkhın (kavrayışın), ilmin ve ulaştığın mertebeler sayesinde kurtuldun. İnan ki, ben aynı şeyle yetmiş kişiyi saptırdım.
Abdülkadir Geylânî'ye soruldu:
- Onun şeytan olduğunu nasıl bildin? Cevap verdi:
- Bana "Başkalarına haram kıldığımı sana helâl ettim" demesinden...
Çünkü biliyordum ki, Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)'in şeriatı nesholunmaz ve değişmez. Bir de onun "Ben senin Rabbinim" deyip de "Ben, zâtımdan başka ilâh olmayan Allah'ım" diyememesinden..."
Ama böyle bir olayla karşılaşanlardan bir kısmı, görünenin bizzat Allah olduğunu sanmışlar ve uyanıkken Allah'ı gördüklerine inanmışlardır. Onların dayanağı müşahede ettikleri şeylerdir. Aslında bu kimseler haber verdikleri hususlarda doğru söylemekte, fakat bunun şeytan olduğunu bilmemektedirler.
Bu durum birçok câhil âbidin başına gelmiştir.
Bunlardan biri kalkıp dünyada gözü ile Allah'ı gördüğünü sanır ve bunu iddia eder. Çünkü onların birçoğu Allah sandıkları bir şey görmüştür, ama aslında o Şeytan'dır.
Birçoğu da bir peygamber, sâlih bir kul ve Hızır (a.s.) sandığı birisini görür ki, aslında bu da Şeytan'dır.
Sahih bir hadîste Hz. Peygamber'in şöyle buyurduğu rivayet edilir:
"Kim rüyada beni görürse, beni gerçekten görmüştür. Çünkü Şeytan benim suretime giremez." (Buhârî, İlm 38, Edeb 109)
Bu, uykuda iken rüya ile ilgili bir durumdur. Çünkü uykuda görülen rüya gerçek olabildiği gibi, Şeytan'dan da olabilir. Cenâb-ı Hak, rüyada Şeytan'ın Hz. Peygamber'in şekline girmesini engellemiştir. Uyanıklık durumuna gelince, dünya gözü ile artık O'nu kimse göremez.
Kim, görülen kişinin bizzat daha önce ölen bir kimse olduğunu sanır ve bunu iddia ederse, bunu cahilliğinden dolayı yapmaktadır. Bu sebeple de böylesi bir durum ne sahabeden, ne de güzelce onların yolunda giden tâbiûndan birisinin başına gelmemiştir.
* (Ebû Muhammed Abdülkadir b. Musa el-Cîlânî (el-Geylânî) (561/1166): Kâdiriyye tarikatının kurucusu olup büyük mutasavvıflardandır. Cîlân'da doğmuş, ama gençliğinde Bağdad'a yerleşip kendisini ilme vermiş, hadîs, fıkıh, tasavvuf ve edebiyatta şöhret bularak talebeler yetiştirmiştir. Matbu ve yazma birçok eseri vardır (Ziriklî, A'lâm lV/47). )
Kaynak: İbn Teymiyye Külliyatı - c: 1, s: 247-248