Hz. Peygamber (s.a.v.), Bedir savaşında esir alınan amcası Hz. Abbas'a müşrik muamelesi yapmıştır!
Her ne kadar Hz. Abbas, ''Ben Müslüman olduydum, bunlar beni zorla savaşa çıkardı'' dediyse de, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) onun mazeretini kabul etmedi ve „Allah (c.c.) durumunu en iyi bilendir, eğer gerçekten dediğin gibi isen Allah (c.c.) sana ona göre karşılığını verir, fakat senin zahirin (görünüşün) bizi ilgilendirir.” dedi.
Zahiren Hz. Abbas tağut ordusunda Müslümanlar aleyhinde yer aldı, ancak Müslümanlarla savaşmadı, bir ok dahi atmadı, ama yine de Peygamber (s.a.v.) ondan fidye alarak müşrik muamelesi yaptı!
''Niyeti; cemaat emiri tarafından “kafirlerin sırlarını öğrenmek, eğitim yapmak için veya onların zulmünden bir an önce kurtulmak için gideceğim ve orada hiç küfür ve şirk işlemeyeceğim” diyen bir kimsenin istemeyerekte olsa kendi ihtiyarıyla askere gitmesi onu kafir yapmaz.'' (ABDULHAK'tan alıntı)
İyi niyetle tağutun ordusunda görev yapan kâfir olmuyor da, iyi niyetle tağuti sistemde oy kullanan niye kâfir oluyor?
''Fakat orada şirk işlerse, velev ki ikrah altında işlemiş olsun, Allah katında sorumlu olur. İkrah ona fayda vermez. Çünkü kendi isteğiyle oraya gitmiştir.'' (ABDULHAK'tan alıntı)
Rabb'imiz (c.c.) şöyle buyuruyor: '' Eğer onlara (müşriklere) itaat ederseniz, muhakkak siz de müşrik olursunuz!'' (En'am, 121)
İslam âlimleri itaati üçe bölmüşlerdir:
1- Kişinin başkalarına mutlak itaat etmesidir. Yani verilen emir hakka uyar mı, uymaz mı, buna bakmaksızın birisine itaat etmek –neuzü billah- kişiyi dinden çıkarır. Zira böyle mutlak itaat, ibadet anlamına girer. Dolayısıyla Allah'ın rütbesini başkalarına vermektir. Böylece Allah'a şirk koşmaktır. Yani nasıl biri peygamberlik rütbesini başkalarına verip, peygamber olmayan birisine “bu peygamberdir” deyince kâfir oluyorsa, aynen mutlak itaate müstahak olan Allah'ın bu rütbesini başkalarına verirse şirke girer.
2- Kanun yaptırma konusunda veya küfr-ü mutlakı ayakta tutmak için tâğutlara itaat etmesi ki bu da şirktir. Zira şirke düşmek üç şeyle olur: Bazen şirki ifade eden sözle olur. Bazen de şirki ifade eden düşünce ve inançla olur. Bazen de şirki ifade eden fiillerle olur. İşte fiilî şirk, tâğutu ayakta durdurma, itaat etme şirkidir. Zaten En’am 121. ayetin konusu da bu çeşit şirki beyan etmektir. Ayrıca bu şirki beyan eden Tevbe suresi 31. ayettir. Bu konuda İbn Kesir’in tefsirine bakılabilir.
3- Müstekbirlere günah konusunda itaat etmesidir. İşte bu itaatlerin ilk iki çeşidi kişiyi küfre götürür. Fakat son kısım itaat o günah kanunlaşmadığı müddetçe kişi -eğer itaat ederse- günahkâr olur. Fakat kâfir olmaz.
T.C. ASKERLİK KANUNU
Kanun Numarası : 1111
Kabul Tarihi : 21/6/1927
Yayımlandığı R. Gazete : Tarih: l2-17/7/1927 Sayı: 631-635
Yayımlandığı Düstur : Tertip : 3 Cilt : 8 Sayfa : 866
Madde 1 -Türkiye Cumhuriyeti tebaası olan her erkek, işbu kanun mucibince askerlik yapmağa mecburdur.
Tağuti bir rejimin ''Askerlik Kanunu''na itaat edip, tağut ordusuna teslim olma eyleminin bizzat kendisi şirk olmaz mı?