Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

İBNİ TEYMİYYE ÖLÜ İŞİTİR DİYOR İŞİTMEZ DİYEN SUÇ İŞLER DİYOR ZANNI

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
M Çevrimdışı

mucahid_tr

Üyeliği İptal Edildi
Banned
selamun aleykum nureddin kardeş tasavuf ehli bir mezardan bana çoçuk ver evlendir şunu ver bunu ver demez derse ve niyetindede onun kendi başına bunu yapacağı itikatındaysa ona doğrusu anlatılır israr edersr şirk işlediğini söyleye biliriz ama tasavvuf ehli su naslara dayanarak

1........ a...Mâlik ed-Dâr anlatıyor: Hz. Ömer(Radıyallahu Anh)zamanında halk kuraklık çekerken bir adam Peygamber’in(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in kabrine gelerek Ya Rasulallah! Ümmetin için yağmur yağmasını iste. Zira onlar helak oldu. Hadis böyle devam ediyor ileride daha geniş anlatılacak (5. Hadiste).[1]

Elbânî hadisi zayıflarken, Mâlik ed-Dâr zabt ve adaleti maruf değildir. Meçhul bir râvîdir demişti. Öyle olmadığı anlaşıldıktan sonra Elbânî’nin diğer hadislerdeki tarafsızlığına ne kadar itibar edilir? Yorumu size bırakıyoruz.

Büyük hadis âlimi Ebû Dâvûd(ö.275/888)et-Tayâlisî’nin Müsned’inde Cabirden rivâyet ettiğine göre Peygamber(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)şöyle buyurdu:

إن اعمالكم تعرض على اقاربكم من الأموات فإن كان خيرا استبشروا به وإن كان غير ذلك قالوا اللهم لا تمتهم حتى تهديهم الى ما هديتنا

“Yaptığınız işler, mezardaki yakınlarınıza ve tanıdıklarına gösterilir. İşleriniz iyi ise sevinirler, iyi değilse ya Rabbi iyi işler yapmaları için kalplerine ilham eyle derler.”[1]

Bir hadis-i şerif te Peygamberimiz(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)şöyle buyuruyor:

“Mezardaki kardeşlerimiz için Allah(Celle Celalühü)’ü Teala’dan korkunuz: Yaptığınız işler onlara gösterilir][2]

Ölmüş olan akrabalarımızın bizim hallerimizden haberdar olup, bizim için duâ etmeleri nasıl oluyor? Hadislere zayıf diyerek işin içinden çıkmaya çalışmanız ilmi açıdan doğru değildir.

Hadis ilimlerinden anlayanlar bilir ki; zayıflığı yalancılık ve fâsıklıktan olmayan râvîlerin rivâyetleri değişik isnadlarla zayıflıktan hasenliğe yükselir, hadis usûlü kitablarında araştırabilirsiniz. Hiçbir hadis hafızı yukarıdaki isnadlarda yalancı ve yalancılıkla itham edilen ve fâsık bir râvînin bulunduğunu söylememiştir. O halde yaşayanların yaptıkları amellerin akrabası olan ölülere arz olunacağına dair hadis’in değişik tarikleriyle hasen mertebesine yükselmiştir. Yani delil olmaya elverişlidir.

Üstelik zayıf kaldığı kabul edilse bile bu ehl-i ilimce bir zarar vermez çünkü hadisle farzlık, vaciblik, haramlık veya mekruhluk isbat edilmiyor. Bir haber veriliyor ki bunda fıkhi bir hüküm isbat edilmiyor. Edilseydi bile müstehablık ifâde etmesinde engel yoktur. Zira “mevzu (uydurma) olmayan zayıf hadisle müstehablık sabit olur.” [3]


[1]İbn Ebî Şeybe, Musannef, VII, 482,483; İbn Abdilberr, İstiâb, II, 464.

[2]Minhâ, 1/156 dan naklen Hamza Ahmed ez-Zeyn Müsned-i Ahmed Ta’lik-i 10/532 ez-Zeyn hadis sahihdir, diyor. Aynı yer

[3]Hakim-i Tirmizinin ve İbn Ebi’d-Dünya’nın ve Beyhakî’nin (Şu’ab-ül-İmân) kitabında Nûman bin Beşir’den.

[4]İbnu Humam- Fethul Kadir 1/467



b) Diğer usulüne uygun isteme şekli de şöyledir:

“Allah’ım! Peygamberlerin (veya) bu mezarda yatan dostunun hatırına bize yardım et!”

İleride (4. Hadis başlığı altında) daha geniş bir şekilde tahric ve değerlendirmesi yapılacak olan şu hadisi örnek olarak gösterebiliriz:

Enes b. Mâlik şöyle demiştir; “Hz. Ali’nin annesi Fatma binti Esed Vefat ettiğinde kabrine defnedilirken Allah Rasulü gelir ve içinde yan yatarak şöyle duâ etmeye başlar:

"الله الذى يحيى ويميت وهو حى لا يموت اغفر لامى فاطمة بنت اسد ولقنها حجتها ووسع عليها مدخلها بحق نبيك والانبياء الذين من قبلى فإنك ارحم الراحمين."

“Allah yaşatan ve öldürendir. O ölümsüz bir hayata sahiptir. Annem Fatma binti Esed’in günahlarını affet, ufkunu aç, Nebi’nin ve benden önceki Enbiyanın hatırı için kabrini genişlet, çünkü ancak sen Erhamür Rahimsin” [1]

Bizim elimizde geride görüldüğü gibi, ölülerin ruhlarını aracı kılarak istenip duâ edileceğine dair delillerimiz vardır. Getirdiğimiz delili zayıflatmaya çalışmanızı Mâlik ed-Dâr hadisinde gördük. Siz sap ile samanı birbirine karıştırarak, elindeki delillere dayanarak doğru şekilde duâ edip isteyenle, yanlış hatta şirk işleme durumunda olanları aynı kefeye koyup tekfir ediyorsunuz. Bu yaptığınız yanlıştır. Ayrıca Kur’ân-ı Kerîm’de ve Peygamberimiz ile Sahebelerde bulunmayan bir metoddur.[1 ]Taberânî, Mu’cem-il Kebir, no: 871, 24/351. Ebû Nuaym et-Tabarani yoluyla Hilyetu’l-Evliya’da c.3 sayfa121


2......... Süleyman (Aleyhisselâm) olayında olduğu gibi ve Hafız İbn Kesîr’in naklettiğine göre Yemâme vak’asında Müslümanların şiârı “Ey Muhammed!” sözleriydi. [1]

Abdullah İbn Sa’d şöyle anlatıyor: “Bir kere Abdullah İbn Ömer (Radiyallahu Anh)’ın ayağı uyuştu. O zaman bir adam ona en sevdiğin insanı an, dedi. O da “Ya Muhammed!” deyince bağlarından kurtulmuş gibi rahatladı. [2]

Sahâbelerin ve Tâbiin’in yaptıkları ortada iken, meded ya Rasulüllah, meded ya mürşidim! diyen bir insana nasıl kâfir dersiniz? Onları Müşriklerle ve putları ile eş tutmanız ne kadar doğru olur?

Allah dostlarının yaptıkları kerâmeti şeytandan sayanların büyük âlimlerinden İbn Teymiyye şöyle diyor:

Allah dostu zannedilen bazı kişiler kendilerinden mukaşefe sadır olur veya çoğunun yapmadığı harikuladelikler gösterirler. Mesela: işâretle bir şahsı öldürüvermesi, vasıtasız bir şekilde havalarda uçması, olduğu yerde görülmesine rağmen aynı zamanda Mekke’de ve benzeri yerlerde görülmesi, su üstünde yürümesi, tasını boşlukta tutarak içine su doldurması, bilinmeyen yerlerden gıda alması, zaman, zaman insanların gözlerinin önünden yok olması, uzaklardan kendisini yardıma çağıranın yardımına bulunduğu yerden yardım etmesi, çalınan bir malın nereye saklandığını hiç aramadan haber vermesi gibi hârikulâde şeyler.

Bütün bu saydığımız şeyleri yapmakta olmaları veli olduğunu göstermez, ispatlamaz. Gerçek evliyanın kanaati odur ki; bir kimse havada uçsa su, üstünde yürüse gene de aldatıcı olabilir. Ve arkasından kayıtsız şartsız gidilmez.

Fakat bu fevkaladelikleri göstermenin yanında Allah (Celle Celalühü) Resülüne itaat ettiği de açıkça görünüyorsa, onun yasak ve emirlerini olduğu gibi yerine getiriyorsa böylesinin bir veli olduğuna inanılabilir ve sözleri yerine getirmeye değer bulunabilir. Gerçekte velinin kerâmetleri yukarıda saydıklarımızdan daha büyüktür. (Havada uçması, bir anda başka yerde gözükmesi, su üstünde yürümesi, yardım isteyenlerin yardımına, uzaktanda olsa yetişmesi gibi).

Yaptıkları ve söyledikleri Kur’ân ve sünnete uygun düşüyorsa ne kadar güzel. Zira veliler imânlarının nuruyla batini gerçeklerin yüze vurmasıyla İslâm şeriatına sımsıkı sarılmalarıyla bilinir ve tanınırlar"][3]

Demek ki; Allah (Celle Celalühü), istediğine bu güçleri verebilir. Vermiştir de.

Allahu Teâla şöyle buyuruyor:

“Onlar, O’nun velileri değildir. Onun velileri sadece müttakilerdir. Çokları bilmezler.” (Enfal 8/34)

İbn Teymiyye: Bazı kimselerin Peygamber Efendimizden(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) veya ümmetine mensup salih bir şahsiyetten bir şey dilemeleri ve bu dileklerinin yerine getirilmesidir. Bu da çok görülen bir olaydır. [4]

İbn Teymiyye; böyle bir dileğin yerine gelmesi yanı başında duâ edilen mezarda yatan ölünün kerâmeti olarak sayılabilir [5]

İbn Teymiyye böyle bir dilekte bulunmayı doğru bulmamakla beraber, böyle dileklerin, Allah’ın (Celle Celalühü) izniyle kabul olunduğunu itiraf etmiştir.


[1]El-Bidâye ve’n-Nihâye, 6/324.


[2]Buhârî, Edebü’l Müfred, 448, No: 993. sh: 262.


[3]El-Furkan Beyne Evliyâi’r-Rahmâni ve Evliyâi’ş-Şeytâni, s. 61-62, el-Mektebu’l İslâmî, 4.Baskı, Beyrût, 1397. Trc. Allah (c.c.)’ın velileriyle şeytanın velileri arasındaki fark. S: 73. Pınar Yayınları. 2003.


][4]Sırat-ı Müstakim İbn Teymiyye Kabir Ziyaretleri bölümü tercüme Pınar Yay. s.493 bsk 2004


[5]İbn Teymiyye, İktizâu’s-Sırâti’l Müstekîm, s: 373-374, Dârul Marife, Beyrut, tsz. Sırat-ı Müstakim İbn Teymiyye Kabir Ziyaretleri bölümü tercüme Pınar Yay. s.494 bsk 2004



3.......İbn Kayyım bu konu hakkında sonuç olarak şunları söylüyor …: [1]Eğer denilirse ki: “Bu anlattıklarınız selef âlimlerinde görülmemekte. Hayra çok düşkün olmalarına rağmen, kimse Kur’ân okumakla ilgili bir şey nakletmemiştir. Rasulüllah’da onlara bunu anlatmamıştır. Onları duâya, istiğfara, sadakaya hac ve oruca teşvik etmiştir. Kur’ân okumanın sevabı da ölülere ulaşacak olsaydı Rasulüllah bunu onlara anlatır onlar da böyle yaparlardı. Cevabımız şudur:

İbn Kayyım “Bu iddiaların sahipleri, hac, oruç, duâ ve istiğfar sevaplarının ölülere ulaşacağını itiraf ediyorlarsa onlara denir ki: “Ne sebeble Kur’ân sevabının ölüye ulaşacağını reddederken bu amellerin sevaplarının ulaşacağını kabul ediyorsunuz? Bu, benzer şeyler arasında ayırımı yapmaktan başka ne olabilir? Yok eğer bu amellerin sevaplarının ölülere ulaşacağını itiraf etmiyorlarsa ki bu olmaz. Bu, Kitap’la, sünnet’le, icma ve şer’i prensiplerle sabit olmuştur.

Rasulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Allah (Celle Celalühü)’tan başka kimsenin bilmediği kalbin niyeti ve yemeyi içmeyi terk etmekten ibaret olan orucun sevabının ölüye ulaşacağını bildirmiştir. Aynı şekilde Kur’ân okumanın sevabı da dil tarafından okunmasından, kulağın duymasından ve gözün görmesinden dolayı ölüye ulaşır, değildir. Konuyu biraz açarsak, oruç mahza bir niyetten ve nefsi, yiyecek ve içeceklerden engellemekten ibarettir. Yüce Allah (Celle Celalühü) bunun sevabını ölüye ulaştırdığı halde amel ve niyetten ibaret olan Kur’ân okumanın sevabını niye ulaştırmasın? Haddi zatında Kur’ân okumakta, niyete bile gerek yoktur. O halde orucun sevabının ölüye ulaşması, diğer amellerin de ulaşacağını tenbih etmektedir.

Mücerred niyetten ve imsaktan (yemek , içmek, aile ilişkisi gibi orucu bozan şeylerden) ibaret olan orucun sevabının ulaşmasıyla Kur’ân okumak ve zikir çekmenin sevaplarının ulaşması arasında ne fark vardır. Aynı zamanda, selef böyle birşey yapmamıştır diyen bir kimse de bilmediği bir konuda konuşuyordur. Bu ise bilmediği şeyin nefyine şehadet eder.

Meselenin sırrı şudur: Sevap, amel eden kişinin mülküdür. Gönül rızasıyla müslüman kardeşine bağışlayınca, Allah (Celle Celalühü) sevabı bu kişiye ulaştırır. Öyleyse Kur’ân okuma sevabını diğer sevaplardan ayırıp ulaşmaz demenin geçerliliği nedir? Halbu ki, inkarcılar da içinde olmak üzere çeşitli asırlarda bir çok beldelerde insanlar böyle amel etmişlerdir, ulemâdan hiç kimse de buna karşı olmamıştır. (İbn Kayyim’in sözleri burada bitiyor.)[ 2]

[1]Kitâbu’r – Ruh sh: 189

[2]İbn Kayyim El Cevziyye Kitab’ur Ruh s.190 İz Yayıncılık



kabirlerde yapılan allaha ortak koşacak her şekli sözü kabul etmiyoruz .............. Demiştinizki ibn teymiyyenin niye diyer sözlerini almıyorsunuz aşağıda aldığımı göreceksiniz ama bu sefer siz görmezden geli ceksiniz ........................................................İbn Teymiyye, sorulan bir soruya “Ölünün Kur’ân okumak zikir ve duâ seslerini işitebildiği doğrudur.” demektedir. (3) .. ibn kayyım işitir diyo mesheb imamları işitir diyor kaynaklarını yazdık siz bunlardan dahamı iyimi biliyosunuz ................

Hanbelîler de Hanefîler gibi düşünerek, ölülere Kur’ân okunmasını câiz görmüşlerdir. Ahmed b. Hanbel, kabirlerde Kur’ân okunmasının bid’at olduğunu söylemiş, daha sonra ise bu fetvâsından dönmüştür.[4]Ahmed b. Hanbel, Muhammed b. Kudâme el-Cevherî ile birlikte bir cenazeye katılmış ve tam mezarlıktan ayrılacakları esnada kör bir adam kabrin başında Kur’ân okumaya başlayınca İbn Hanbel: “Ey falan! Kabirde Kur’ân okumak bid’attır.” diyerek kırâata engel olmuştur. Bunun üzerine Muhammed b. Kudâme İbn Hanbel’den, Mübeşşir b. İsmâîl el-Halebî hakkındaki düşüncesini ve ondan hadis alıp almadığını sormuş, O da söz konusu şahsın sikâ olduğunu ve kendisinden rivâyette bulunduğunu ifâde etmiştir. Bunun üzerine Muhammed, Leclâc (Radıyallahu Anh) hadisin Mübeşşir b. İsmail’in kendisine rivâyet ettiğini söylemiştir. Bunu duyan İbn Hanbel, kabirde Kur’ân okumanın bid’at olduğunu söylediği adamın çağrılmasını ve kırâatına devam etmesini istemiştir. (5) Yine Ahmed b. Hanbel’in şöyle dediği nakledilmektedir:

اذا دخلتم المقابر اقرؤا آية الكرسى ثلاث مرار (قل هو الله احد) ثم قل اللهم ان فضله لاهل المقابر

“Kabristana girdiğinizde Âyetülkürsî ve üç defa İhlâs sûresini okuyarak şöyle duâ edin: Allah’ım! Onun ecrini şu kabir halkına ulaştır.”[6]başka bir rivâyette ise, “…Fâtiha sûresini, Muâvizeteyn ve İhlâs sûrelerini okuyunuz. Sonra da bunu kabir halkına bağışlayınız. Çünkü o ölülere ulaşır [7]buyurmuştur........ Hanbelî mezhebinin önde gelen fakihlerinden İbn Kudâme (v.630/1223), İbn Kudâme el-Makdisî (v.682/1283) ve İbn Teymiyye (v.728/1327), İbn Hanbel’in bu görüşünün daha meşhur olduğunu söyleyerek tercihte bulunmuşlardır. [8]......ibn hanbel ibn teymiyyeden dahamı iyi biliyosunuz onlar kuran ve sünneti delil almıyoda sizmi alıyosunuz .....

İbn Kayyım el Cevziyye (Ruh kitabının sayfa 19’)da Hasan b. Sabbah Zaferani der ki:İmâm Şafi’ye sordum. O da: “Kabirde Kur’ân okumanın hiçbir sakıncası yoktur”, sözünü naklediyor. Ayrıca Nevevî, İmâm Şafi’nin şu sözlerini naklediyor: “Mezarın başında Kur’ândan âyet ve sûreler okumak müstehabdır [9]....bunlardamı hata ediyo bunlardamı tasavvufçu.......

Cenaze namazında Fâtiha sûresinin okunacağına dair Talha’dan (Radıyallahu Anh) şöyle bir hadis nakledilmektedir:

عن طلحة قال: صليت خلف ابن عباس على جنازة فقرأ بفاتحة الكتاب، قال : لتعلموا انها سنة.

Talhâ’dan (Radıyallahu Anh): “Abdullah b. Abbas’ın (Radıyallahu Anh) arkasında bir cenaze namazı kıldım ve O, Fâtiha sûresini okudu. Sonra da onun sünnet olduğunu öğrenin diye böyle okudum” dedi [10].........

İbn Teymiyye’dir. Talebesi İbn Kesîr (ö.774/1372):

“İbn Teymiyye’nin devlet ve ulemânın huzurunda insanın duasında rasullahı zatı ile aracı yapım dua edbilir deyip önceki görüşünü deyiştirmiş görüşünden kendi isteğiyle vazgeçip, fakat istigâse’nin haram olduğu görüşü üzere devam ettiği sözünü bizlere” nakletmiştir [11]........

Muhammed bin Abdulvahhâb’ın tevessüle dair görüşünde yanlızca allahtan isteyerek dua ederse zat ile tevessülü ret etmemiş kaynağını verdim.. (12)

İbn Teymiyye, İzzuddîn b. Abdusselâm’ın (ö.660/1262) sadece Peygamber ile tevessülü kabul ettiğini söylüyor. [13]........

Şevkânî:(ö.1250/1834) Allah (Celle Celalühü)ü Tealaya fazilet ve ilim sahibi zatlarla tevessül etmek, hakikatte onların salih amelleri, faziletleri ve meziyetleriyle tevessül etmek demektir. Zira fâzıl zat ancak yaptığı amellerle faziletli olur. [14].....

BUNLAR TASAVVUFÇU DEYİL SİZİN ALİMLERİNİZ takkenizi elinize bir alın bir düşünün tartıştıklarımız konuları sizin alimleriniz kabul ediyo ya onler hata etti diyeceksinizz yada biz onlara uymayız biz kuran sünnete uyarız diyeceksiniz peki o alimleriniz o sözleri söylerken neye uydular kac kere bunları yazdım hiç bunu açıklamadınız başka konuya geçtiniz ben bu alimlerinizin bu görüşleri hakında ne diyeceksiniz lütfen net ve yorumsuz . Bunları yazmamdaki maksat biraz daha olumlu olmanız saygılarla


[3]İbn Teymiyye, İktizâu’s-Sırâti’l Müstekîm, s: 378-379, Dârul Marife, Beyrut, tsz. İbn Teymiyye Sıratı’l-Müstakim, kabir ziyaretleri bölümü, Tercüme Pınar Yayınları, s.499, baskı: 2004

[4]İbn Kudâme, el-Muğnî, c.II, s.424

[5]İbn Kudâme, age., c.II, s.424.

[6]İbn Kudâme, age., c.II, s.424; Kurtubî, et-Tezkira, c.I, s.96.

[7]Kurtubî, age., I/96

[8) ..İbn Kudâme, age. C.II. s.424; İbn Kudâme, Şerhu’l-kebîr, c.II, s.424; İbn Teymiyye, Mecmû’u’l-Fetâvâ, c.XXIV, s. 366, 367.

[9]Nevevî Riyazu’s-Salihin s.293

[10]Buhârî, Cenâiz, 65; Ebû Dâvud, Cenâiz, 59; Tirmizî, Cenâiz, 39; Nesâî, Cenâiz, 77.

[11]el-Bidâye ve’n-Nihaye c: 14/47, Daru’l-kütübi’l-ilmiyye. 107 ini sene den sonra başlığın altında 3. Baskı Beyrut/1987

12...Muhammed bin Abdulvahhab tüm eserleri 3.kısım, s:68 Muhammed bin Suud İslâm fakültesinde Muhammed bin Abdulvahhab haftasında neşrolunmuştur.

[13]İbn Teymiyye Külliyatı, c.1 s.179, Tevhid Yayınları ,1998.

[14]Şevkanî, ed-Dürru’n-Nedide, s. 5-6, Ducvi Makâlât fit-Tevessül Kitabu Buğyer bir daha o konuda konuşmam ve düşünür gereğini yaparım
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
N Çevrimdışı

nureddin_79

Üye
İslam-TR Üyesi
Mücahid_tr bak ben sana 1 saat yazı yazmakla uğraştım, hadisleri kopyaladım, açıklamaya çalıştım, anlatmak için birşeyler sarf ettim. Sen ise hemen kopyala yapıştır kopyala yapıştır, kendin yazsana. Ölü işitir meselesini tartişiyordun, sonrada vesileye kaydın sonrada duada aracı koymak. Ayrıca İbn Kayyım, İbn Teymiyye, veya İmam Şafii veya herhangi İmam (Allah onlara rahmet etsin) delil değildir. Onların görüşleri bir görüşten ibarettir, delil olan ise Kuran ve Sünnet. Bak ben sana HADİS yazdım, sen Allah Resulunün sözünün önüne falan filanın sözünü getiriyorsun. Bu olmaz, hem Kuran Sünnet diyeceksin sonrada hadisleri atıp falan filanın sözünü tercih edeceksin. Hiçkimsenin sözünü Resulullahın (sav) sözüne tercih etmem.

"Rasûlullah (s.a) kabristana çıktıklarında onlara (neler söyleyeceklerini) öğretiyordu. O bakımdan onlardan birisi (kabir ziyaretine gittiğinde) şöyle derdi: ( ): Ey mü'minler ve müslümanlardan olan bu diyarın ahalisi selam sizlere! Muhakkak bizler inşaallah [size] kavuşacağız. [Siz bizden önce gittiniz, biz de arkanızdan geliyoruz.] Allah'tan bize de, size de esenlik vermesini dileriz." (Hadisi Müslim (III, 65), Nesai, İbn Mace (I, 469)'da rivayet etmişlerdir. Aynı şekilde İbn Ebi Şeybe (IV, 138), İbnu's-Sünni (582), Beyhaki ve Ahmed (V, 353, 359- 360)

Bu hadis hakkındaki yorumunu bekliyorum. Niye Resulullah (sav) burada ''sonrada Kuran oku'' dememiştir ??

Ayrıca dünyadaki türbeler hakkında ne diyorsun ?? Resulullah (sav) bunların yerle bir edilmesini emretmiştir, putları kırdığı gibi bunlarıda kırmıştır. Senin tutumunu merak ediyorum ?? Kabirlerin yükseltilmesi ve üzerine yazı yazılması hakkında yorumunu bekliyorum ??

"Rasûlullah (s.a) kabrin alçı ile sıvanmasını, üzerine oturulmasını, üzerine bina yapılmasını [yahut üzerine (toprak) ilave edilmesini], [yahut üzerine yazı yazılmasını] yasaklamıştır." (Hadisi Müslim (III, 62), Ebu Davud (II, 71), Nesai (I, 284-285-286), Tirmizi (II, 155) -sahih olduğunu belirterek-, Hakim (I, 370), Beyhaki (IV, 4), Ahmed (III, 295, 332, 339, 399)'da rivayet etmişlerdir.)

Cevap yazacaksan kendin yaz kopya yapıştır yapacaksan artık tartışmanın anlamı yok.
 
M Çevrimdışı

mucahid_tr

Üyeliği İptal Edildi
Banned
selamun aleykum kardeşim kabirlerin yükseltilmesi ve üzerine yazı yazılması hakında şu anda geniş bir bilgim yok onun için sana tabiyim bu konuda yani senin deline itiraz etmem yıkmam önce yapan ve yazı yazanların delilerine bir bakım nasları varmı ne derece tatmin edici sonra tam kararımı veririm ben tasavvufa bağlıyım hocalarımız mezarları böyle geçmişteklerinde ama ellerinde bir delil yoksa uymam ..................Yukarıda ölüye kuran okunacağına dair delilleri sundum hiç cevap vermediniz bide benden cevap istiyosunuz adeletsizlik olmasın sizin bir sorunuza cevap verdim side cevap verin öyle ilerliyelim... ölüye kuran okunucağına dair ile ilgili yukarıda ibn teymiyye , ibn kayyım , hanefi,hanbeli, şafii hazretleri mesheplerinin okunur görüşüne cevap vermediniz
İmâm Suyûtî, el-Câmî adlı eserinde Hallâl’in şöyle bir rivâyette bulunduğunu belirtmektedir.
عن الشعبى قال: كانت الانصار اذا مات لهم الميت اختلفوا الى قبره فيقرؤن له القرآن
Tabiîn’den İmâm Şâbî (109/727): “Medineliler, içlerinde birisi öldüğü zaman, sık sık onun kabrini ziyaret ederler ve onun için Kur’ân okurlardı.”[1] demiştir .
a) Abdullah b. Ömer’den (Radıyallahu Anh) rivâyet edildiğine göre Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
اذا مات احدكم فلا تحسبوه واسرعوا به الى قبره ، وليقرأ عند رأسه بفاتحة الكتاب وعند رجليه بخاتمة البقرة فى قبره
“İçinizden birisi öldüğü zaman onu durdurmayın ve onu kabrine koyma konusunda acele ediniz. Sonra da içinizden birisi, ölünün başucuna durarak Fâtiha sûresini, ayak ucunda da Bakara sûresinin sonunu okusun.” [1] hadis zayıf olduğunu farz etsekte amel edilir

[1] Taberânî, c.XII, s. 340 (h.no. 13613); Beyhâkî, Şuabu’l-imân, c. VII, s. 16 (h.no. 9294).



[1] Suyûtî, age., s. 403 (Hallâl’in el-Câmî’inden naklen.)
Sahâbeden Leclâc (Radıyallahu Anh)(120/738) oğluna vasiyette bulunurken şöyle demiştir:
عن عبد الرحمن بن العلاء بن اللجلاج عن ابيه عن جده قال: قال لى ابى: يا بنى! اذا انا مت فالحدنى فاذا وضعتنى فى لحدى فقل: بسم الله وعلى ملة رسول الله، ثم سن على الثرى سنا، ثم اقرأ عند رأسى بفاتحة البقرة وخاتمتها، فانى سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول ذلك.
“Oğulcuğum! Ben öldüğüm zaman beni mezara göm. Beni mezarıma koyduğun zaman şöyle söyle: Bismillâhi ve alâ milleti Resûlillâh. Sonra da üzerime toprak atarak onu düzle. Daha sonra ise başucumda Bakara sûresinin baş tarafını ve son kısmını oku. Zira ben Hz. Peygamber’in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) böyle dediğini duydum.” [1]

[1] Taberânî, c.XIX, s. 220, 221 (h.no.491); İbn Asâkir, Târîhu Dımeşk, c. XXXXX, s. 292 (trc. No. 5848); Beyhakî, c.IV, s. 56.


Haramlık ispatında veya haram olma ihtimali olan şeyin, helalliği ispatlamada zayıf hadisle amel edilemez. Kabir başında Kur’ân okumaya karşı çıkanların elinde Kur’ân okunmayacağına dair zayıf da olsa, bir hadis veya rivâyet yoktur. Tek dayanakları, sahâbeden yapıldığına dair bir haberin bize ulaşmadığı. Bizde deriz ki; Peygamberimiz bir mesele hakkında yapılıp yapılmaması ile ilgili bir şey dememişse, bu mesele Kur’ân’a ve sünnete aykırı olmadığı müddetçe o şeyin yapılmasında bir mahsur yoktur. Ayrıca kötü olsaydı, Peygamberimiz yasaklardı. Kaldı ki, biz size kabir başında Kur’ân okunduğuna dahil haberin bize ulaştığına dair deliller sunuyoruz.
Ahmed b. Hanbel ve Ebû Dâvûd es-Sicistaniye izafe edilen görüşe göre “Başka hadis bulunmadığı takdirde ahkama ait meselelerde zayıf hadislerle amel edilir”.[1]
Zayıf hadis olsa dahi merdut olmadıkça (uydurma, yalancı râvî) Fazâili ameller hususunda amel edilir. Yani Farz, Vacip ve Sünneti Müekkede olmayan konularda amel edilir. Evvabin namazı gibi, mezarlarda Kur’ân okumakta Farz, Vacip ve Sünneti Müekkede olmadığından ve yasaklanmadığına göre okunması câizdir.
Bizim elimizde Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den ölülere Kur’ân okuyunuz diye sahih ve zayıf delillerimiz mevcuttur. Ayrıca sahâbe ve tabiinden mezarlarda Kur’ân okuduklarına dair delillerimiz var. Sizde zayıf ve uydurma dahi olsa ölüye “Kur’ân okumayın”, diye bir delil var mı? Yok. Siz de olan sadece yorum. gösterdiğim bu delillere rağmen hani delil diyosun pes doğrusu delil getireceğin deiller yoruma acık bir iki tane mesala evinizde kuranı cok okuyun kabirlere çevirmeyin gibi.... senede bir gidip kuran okuyan gibi olmayın eviniz mezarlığa cevirmeyin çok kuran okuyun gibi yorum yapılabilinir.. ama ben net hadis getiriyom zayıfta olsa peyganberin sözüdür


[1] A. Naim Tecrid Tercemesi (Mukaddime) 343 KARDEŞ BUNLARA CEVAP VERİN ÖNCE ben sizin sorunuza cevap verdim şimdi sıra sizde lütfen yorum yapmadan net verin cevab okunmaz okunamaz diye bir delil saygılarla
 
N Çevrimdışı

nureddin_79

Üye
İslam-TR Üyesi
ölüye kuran okunucağına dair ile ilgili yukarıda ibn teymiyye , ibn kayyım , hanefi,hanbeli, şafii hazretleri mesheplerinin okunur görüşüne cevap vermediniz

Ben sana cevap verdim bu konuda- herkesin bildiği gibi bu ihtilaflı bir mesele - ama yine diyorum DELİL ?? Delilleri ney bana bunu söylermisin ?? Onların sözlerini bırakda delil ver. Hangi hadise dayanarak kabirlerde Kuran okuyorlar ?? Resulullahtan bir hadismi var elinizde ?? Yoksa bunların sözleri delil değil, birer görüşten ibarettir. Sana İmam Ebu Hanifenin dediğini hatırlatmak istiyorum. ''Bir kimsenin nereden aldigimizi bilmeden bizim sözümüzü almasi (onunla amel etmesi) helal olmaz. Bir rivâyette de: "Benim delilimi bilmeyen bir kimsenin sözlerimle fetva vermesi haramdir." "Çünkü biz beseriz. Bugün bir söz söyler, yarin ondan geri dönebiliriz."
Nasıl oluyorda sen İmamların sözlerini parça parça alıp kopyala yapıştır yapıyorsunda, onların delilini bilmeden onların sözleriyle fetva veriyorsun ???

İkincisi:: sen diyorsunki ''Kuran okunmasını kabirlerde yasaklayan bir ayet veya bir hadis getir'' ki bunu demek cahillikten kaynaklanıyor. Resulullahın birşeyi yasaklamamasını sen onun onaylandığınımı zannediyorsun ?? Hayır, süphesiz hatalısın çünkü din alanında sen şeriat koyucusuna uymak zorundasın, kendi kafana göre yeni ibadetler türetmekle değil. Bak şu hadis üzerinde tefekkür et.

(Kutubu Sitte Hadis No : 2517) Ravi: İbnu Abdillah İbnu Muğaffel Tanım: Ben (namazda) bismillahirrahmanirrahim'i okumuştum. Babam işitti. Bana: "Oğulcuğum, (bu yaptığın) bir bid'attir. Bid'atten sakın!" dedi. Ben Resulullah (sav)'ın ashabından her kimle karşılaştı isem, hepsinin de bid'atten nefret ettiği kadar bir başka şeyden nefret etmediğini gördüm. Babam sözlerine şöyle devam etmişti: "Ben Resulullah (sav)'la, Hz. Ebu Bekr'le, Hz. Ömer'le, Hz. Osman'la (ra) namaz kıldım. Onlardan hiç birinin bunu (besmelenin okunacağını) okuduklarını işitmedim. Onu sen de okuma. Sadece "Elhamdülillah! Rabbe'l-alemin" de.
Kaynak: Tirmizi, Salat 180, (244); Nesai, İftitah 22, (2,135)

Bak burada Resulullahın bir ameli yapmaması, onun bir bidat sayıldığını görüyorsun. Eğer senin dediğin gibi olsaydı, yani ''Resulullahın yasaklamadığı şeyi yapmakla serbestim'' ozaman bunu yapabilirdin. Çünkü Resulullahın ''bismillah'' demeyi yasaklayan bir rivayet elimizde mevcut değil. Ama bunun bir bidat olduğu ve Sahabenin bidatten nefret ettiğine dair şüphemiz yok. Ozaman sen ''Resulullah yasaklamadı'' diyerek bunu yapıyorsan delalet içindesin, çünkü kabir ziyaretini bize öğreten Odur, ve O (sav) böyle birşey yapmamış, kimseye öğretmemiş.
 
M Çevrimdışı

mucahid_tr

Üyeliği İptal Edildi
Banned
selamun aleykum nureddin79 diyosunki ölüye kuran okuma ile ilgili hadis varmı hani delilin diyosun.... okumman yazmanda var yoksa diyicektimki okuman yokmu var o zaman ya benle dalga geçiyon yada şaşırdın şuursuzca cevap yazma telaşındasın anlamadım kardeşim sana yukarıda sitede ölüye kuran okunacağına dair meshep imamlarının görüşlerini yazdım bak bır üste ölüye kuran okunacağı ile ilğili hadisler var hatta tahriçleri var kafanı kaldır yukarıda yazılıyo istersen yeniden yazım ................ şöyle diyosun İkincisi sen diyorsunki ''Kuran okunmasını kabirlerde yasaklayan bir ayet veya bir hadis getir'' ki bunu demek cahillikten kaynaklanıyor. Resulullahın birşeyi yasaklamamasını sen onun onaylandığınımı zannediyorsun ?? Hayır, süphesiz hatalısın çünkü din alanında sen şeriat koyucusuna uymak zorundasın, kendi kafana göre yeni ibadetler türetmekle değil. Bak şu hadis üzerinde tefekkür et.........................BİDAT NEDİR BİLİYONMU konuş ............
Bid’at ne demektir? Hükmü nedir?
Feyyûmi el-Misbah’da şöyle dedi: Allah (Celle Celalühü) mahlûkatı ibdâ’ etmekle ibdâ’ etti, onları modelsiz olarak yarattı demektir. Ebda’tü ve Ebda’tühü onun çıkardım ve ihdâs ettim, demektir. Bu mana’dan olarak muhâlif hale bid’at denilmiştir. Bidat ibtida’dan isimdir. Nasıl ki, rıf’at (yükseklik) irtifa’dan ise, sonra bulunan (bid’atın) dinde noksanlık ve yahut fazlalık olan şeylerde kullanılması galip oldu. Lakin kimi zaman bir kısmı mekruh olmaz ve mübah bid’at olarak isimlendirilir. Feyyümi’nin sözü bitti.
Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz veya ashabının yapmadığını yapmanın hükmü nedir? Terk, yani bir şeyin Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile ashâbı tarafından yapılmamış olması onun haram olduğuna veya câiz olamdığına delilmidir? İddia edildiği gibi, râbıta onlar tarafından yapılmadıysa, ona ne hüküm verilecektir? Terk, yapmama işi demektir. Bu yüzden şu husus, usul-î Fıkh’ın Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) efendimizin fiilleri bahsiyle alakalıdır.
Hâfız Ğumârî şöyle diyor: Yalnız başına terk, kendisiyle beraber, terk edilenin yasaklanan bir şey olduğuna dâir bir nass bulunmadıkça, onun (terk edilen şeyin) haramlığına delâlet etmez. Aksine o işin en fazla, meşru olduğunu gösterir. O terk edilen (yapılmayan) işin mahsurlu oluşu ise tek başına terkten anlaşılmaz.




dur .....Bida’atle murad edilen, Şeriatın kendisine delalet edeceği aslı bulunmayan şeyler türünden yapılan icadlardır. Şeriat’tan kendisine delalet edecek bir aslı bulunan şeyler ise, lugat olarak her ne kadar bid’at ise de şeriat’ça bid’at değildir.
Nevevî şöyle demiştir: Nebî (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in “her bir bid’at sapıklıktır” sözü, sınırlandırılmış bir umûmî hükümdür. Kastedilen bid’atların çoğunluğudur.
Lugat âlimleri demişlerdir ki: Bid’at demek, geçmiş misali olmadan yapılan her bir iştir. Âlimler bid’atın beş kısım olduğunu söylemiştir: Vacip, mendub, haram, mekruh ve mübah. Vacip olan bid’atlerden birisi kelam âlimlerinin mülhid ve bid’atçılara karşı delilleri dizmeleri ve benzeri şeylerdir. Mendub olan bid’atlerden biri de ilim kitaplarını yazmak, medreseleri, tekkeleri ve başka şeyleri bina etmektir. Mübah olan bid’atlerden biri de değişik yemekler ve benzeri şeylerde genişliktir. Haram ve mekruh olan bid’atler ise açıktır. Bu anlattığım bilinirse, hadisin aslında manası genel olan sınırları (başka deliller yüzünden) daraltılan bir hadis olduğunu bilir. Ömer (Radıyallahu Anh)’ın “Ne güzel bid’at” sözü de bunu teyid etmektedir.
İmâm Şafi’i şöyle demiştir: Şeriattan dayanağı olan her şey, selef onu yapmasada bid’at değildir. Zira selefin onunla amel etmeyi terk etmesi, bazen o anda kendileri için mevcut olan bir mazeret sebebiyle yahut ondan daha üstün bir şey sebebiyle yahut da onun bilgisi tamamına ulaşmaması sebebiyle olmuş olabilir. (Şafii’nin sözü bitti)
Yine Sahabilerden bazıları, Kur’ân’ın toplanıp Mushaflaştırılmasını Rasulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) tarafından yapılmadığını söyleyerek bid’at diyorlardı. Hz. Ömer (Radıyallahu Anh) ise bid’at olarak görmedi.
Kimi âlimlerden sahabi kavlini hüccet görmediği rivâyet edilse de İslâm âlimlerinin Cumhuru onu delil görüp, bağlayıcı kabul ederler. Hanefîler de onlardandır. Hatta bazı rivâyetlerde, bunu, İslâm âlimlerinin sadece cumhuru değil, hepsi kabul eder. Yalnız bir sahabi kavline ters, başka bir sahabi kavli varsa tercihe gidilir, birisi alınır. (Geniş bilgi için Menar ve şerhlerine (mesela, Fethu'l-Gaffar'a:347-348 ve İ'la mukaddimesi Kavâid Fi Ulûmi'l-Hadis (85-86-87'e) bakılsın. ...NUREDDİN kendi kafana göre işine gelmeyen konularda bidat diyemessin kurallara uymak zorundasın
 
S Çevrimdışı

serhildan

Üyeliği İptal Edildi
Banned
ilmi tartışmaya eyvallah da dikkat çekici olan şey şu...

yav mücahid_tr birader ne diye kaşıyorsun yok kabirde kuran okuma, şefaat, tevessül gibi mevzuları...yaran mı var yoksa? yoksa ölülere mi tapıyorsun, yoksa allahtan başka şefaat edebilen birilerini mi tanıyorsun, allaha giden yolda araya vasıta mı sokuyorsun?

yaran ne ki bu kadar çok klavyeye sarılma ihtiyacı hissettin. "evet ben bu rezillikleri yapıyorum ama yinede mürted olmadım" deyip bunu mu ispatlamaya çalışıyorsun. ipe sapa gelmez laf kalabalığı ile insanları meşgul ediyosun. tarikatçıysan tasavvuf da haktır diyorsan bitti zaten olay. sünnet ehline göre kafir oldun demektir. tartışacak bir şey yok. bu kadar insan da seni ciddiye alıp ordan burdan delil taşıyor.

biran önce türk müslümanlığı denen türk-islam sentezi denen beşeri ideolojiyi terkedip kuran ve sünnet merkezli sahih islama, ilk nesillerin selefin yoluna dön.
 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
İbn Teymiye şöyle der;
"Her kim Allah ile mahlukatı arasında -hükümdar ve teba'ası arasındaki aracılar gibi- aracılar oluşturursa, kişi kafir ve müşriktir. Öyle ki; kulların sorunlarını onlar Allah (c.c.)'a iletiyorlar, Allah (c.c.)'da kullarını onların aracılığıyla hidayete erdiriyor ve rızıklandırıyor. Halk önce onlardan dilekte bulunuyor, onlar da Allah (c.c.)'dan diliyorlar. Kralların yanındaki aracılar gibi. Onlar halka (da) yakın oldukları için ihtiyaçları krallara onlar dile getirirler. Halk da edep göstererek kraldan dileklerini onların yapmalarını isterler. Veya halkın onlardan (önce) dilekte bulunması, belki direkt kraldan dilekte bulunmalarından daha faydalı olabilir. Çünkü o aracılar ihtiyaçlı (sıradan halk)'dan daha krala yakındır (dosttur). Her kim bu tarzda aracılar oluşturursa o kişi kâfirdir, müşrikdir. Ondan tevbe etmesi istenir eğer tevbe etmezse öldürülür" (Mecmu'ul-Fetâvâ, I/126).

İşte bu önceki müşriklerin şirkinin aynısıdır.
Nitekim Allah (c.c.) şöyle buyurur:
"Onlar Allah'ı bırakıp kendilerine ne zarar ne de fayda verebilecek şeylere tapıyorlar ve "Bunlar, Allah katında bizim şefaatçılarımızdır" diyorlar" (Yunus, 10/18).
 
M Çevrimdışı

mucahid_tr

Üyeliği İptal Edildi
Banned
selamun aleykum önce bir üste cevap yazan SERHİL DAN kardeşin sorusunu cevaplım serhildin şunları yazmıştı ....... yav mücahid_tr birader ne diye kaşıyorsun yok kabirde kuran okuma, şefaat, tevessül gibi mevzuları.....sonra şöyle dedi....yaran ne ki bu kadar çok klavyeye sarılma ihtiyacı hissettin. ".....ipe sapa gelmez laf kalabalığı ile insanları meşgul ediyon demişti serhildin........benim amacım aşağıda yazdığım ama cevap alamadığım yazıları yazmaktan.... MAKSADIM insanların bilgisizliğinden faydalanarak onları kafalarında ve yüreklerinde yonttukları putlara çağran hokkabaz kimseler olmadığımızı göstermektir İnsanlara bildiklerimizin kurandaki sünnetteki ve alimlerin eserlerinde yazdıkları kuranı hakikatlerin yerini göstermek onları ters bir tavır içersine girmekten haksız olan sui zanlardan kurtarmakttır Kuran ve sünnete uyarak amel edenlere karşı heva putu ile karşı çıkmaktan men etmektir …………………
İbn Teymiyye Ölü İşitir Diyor:
İbn Teymiyye, sorulan bir soruya “Ölünün Kur’ân okumak zikir ve duâ seslerini işitebildiği doğrudur.” demektedir.[1]
İbn Teymiyye, Ölülerin kabirlerde konuştuğunu ve kendisine yapılan konuşmaları işittiklerini, söylüyor.[2]
İbn Teymiyye; ölülerin görebilmesi ile alakalı Âişe (r.anhâ) ve diğer sahâbelerden birçok rivâyet gelmektedir. Allah’ın dilediği zamanlarda da ruh bedenle bir araya geldiğinde, tıpkı bir meleğin yeryüzüne inmesi, birden bir ışığın parlaması ya da uyuyan bir kimsenin bir anda uyanması gibi bir anlık bir olaydır. Bu mana birçok rivâyette nakledilmektedir. Mücahid şöyle demektedir: “Bazen ruhlar defnedildikten itibaren yedi gün kabir içinde odalarda tutulurlar.” Mâlik İbn Enes şöyle demektedir: “Bana ruhların istediği her yere gidebileceği rivâyeti ulaşmıştır” demektedir. [3]
İbn Teymiyye: Peygamberlerin ve örnek davranışları ile tanınmış salih kişilerin mezarlarında zaman zaman görüldüğü söylenen diğer bazı kerâmetler ve olağanüstü tezahürler de böyledir. Mesela bu mezarlara gökten ışık veya melek inmesi, şeytanların veya hayvanların buralara yanaşmaktan kaçınmaları, bu mezarlardan veya çevrelerindeki diğer mezarlardan ateş fışkırması, bu mezarlarda yatanların bazı komşu ölülere şefaâtçi olmaları, bazı kimselerin ölünce onların yanıbaşında gömülmeyi istemeleri, bazı mezarların yanında insanın içinde huzur ve sükun hissetmesi ve bazı ölülere dil uzatanların çeşitli cezalara çarptırılmaları gibi önemli tezahürler, konumuzun kapsamına girmeyen gerçeklerdir.
Başka bir deyimle gerek Peygamberlerin ve gerekse yaşarken iyi davranışları ile tanınmış salih şahsiyetlerin mezarlarında belirebilecek Allah’ın kerâmetleri ile buraların Allah (Celle Celalühü) katında taşıdıkları saygınlık ve değer, çoğu kimselerin tasavvurunun üzerindedir. Fakat ısrarla söylediğimiz şudur ki, bütün bu tezahürler söz konusu mezarları, namaz yeri edinmeyi veya tercihli duâ ve ziyaret yeri olarak seçmeyi gerektirmez, diyor İbn Teymiyye.[4]

İbn Teymiye şöyle der;
"Her kim Allah ile mahlukatı arasında -hükümdar ve teba'ası arasındaki aracılar gibi- aracılar oluşturursa, kişi kafir ve müşriktir. Öyle ki; kulların sorunlarını onlar Allah (c.c.)'a iletiyorlar, Allah (c.c.)'da kullarını onların aracılığıyla hidayete erdiriyor ve rızıklandırıyor. Halk önce onlardan dilekte bulunuyor, onlar da Allah (c.c.)'dan diliyorlar. Kralların yanındaki aracılar gibi. Onlar halka (da) yakın oldukları için ihtiyaçları krallara onlar dile getirirler. Halk da edep göstererek kraldan dileklerini onların yapmalarını isterler. Veya halkın onlardan (önce) dilekte bulunması, belki direkt kraldan dilekte bulunmalarından daha faydalı olabilir. Çünkü o aracılar ihtiyaçlı (sıradan halk)'dan daha krala yakındır (dosttur). Her kim bu tarzda aracılar oluşturursa o kişi kâfirdir, müşrikdir. Ondan tevbe etmesi istenir eğer tevbe etmezse öldürülür" (Mecmu'ul-Fetâvâ, I/126).

………………………………………………… TEVESSÜL
kaynağı İbn Teymiyye’dir. Talebesi İbn Kesîr (ö.774/1372):
“İbn Teymiyye’nin devlet ve ulemânın huzurunda zat ile tevessülün haram olduğu görüşünden kendi isteğiyle vazgeçtiği, fakat istigâse’nin haram olduğu görüşü üzere devam ettiği sözünü bizlere” nakletmiştir.[5] ……………………………………………. Muhammed bin Abdulvahhâb’ın zat ile tevessülü kabul ediş şekli
. Bizim inkâr ettiğimiz şey, bir mahlûka hem de Allah’a edildiğinden daha fazla duâ ediliyor olması, şeyh Abdulkadîr ya da bir başkasının kabrine yönelip sıkıntıların giderilmesi ve isteklerinin verilmesi için saygı ile ondan istekte bulunulmasıdır. Burada nerededir sırf Allah’a duâ etmek? Nerededir Allah’la beraber hiç kimseye duâ etmemek? Ama birisi çıkar duâ ederken “Allah’ım! Ben senden Peygamberlerin ya da Salih kullarının vesilesi ile şunu şunu istiyorum” diye duâ etse, sadece Allah’a duâ ettikten sonra, herhangi bir kabrin yanında duâ ediyor olsa bile, bu bizim reddettiğimiz bir şey değildir.[6] diyor. ………………………………………………………Hanbelî:
Tevessülü kabul etmeyen müslümanlardan bazıları Hanbelî, bazıları da tüm mezheblerden faydalandıklarını söylüyorlar. Mezheb imâmlarından Ahmed b. Hanbelî (ö.241/855) tevessülü kabul ediyor; Elbânî’nin Tevesseül adlı eserinin 62. sayfasında Ahmet b. Hanbel’in tevessülü kabul ettiğini yazıyor.İbn Kayyım el Cevziyye (Ruh kitabının sayfa 19’)da Hasan b. Sabbah Zaferani der ki:...................................İmâm Şafi’ye sordum. O da: “Kabirde Kur’ân okumanın hiçbir sakıncası yoktur”, sözünü naklediyor. .........................
Ebu’l Ferec İbnu’l Cevzî’nin Tevessülü Kabulü
Ebu’l Ferec İbnu’l Cevzî: Nefsimi terbiye edemedim bazı salih kişilerin kabrine gidip onları aracı yapıp düzelmem için duâ ettim. [7]
İbn Teymiyye, İzzuddîn b. Abdusselâm’ın (ö.660/1262) sadece Peygamber ile tevessülü kabul ettiğini söylüyor. [8]
………………………………………………………
Bunları yazmamdaki maksat her iki tarafın bir birlerine olan ön yargılı düşünceyi biraz olsun hafifletip SERHİLDAN senin gibi daha rabıttanın şirk olduğuna kuran ve hadisten delili yok iken dayanaksız yorumlarla bir müslümana kafir damgası vuranları ilmi delillerle aydınlatıp müslümana kafir deyip sonra o müslümanda kafirlik yoksa dönüp kafir diyen müslümana döner o kafir olur benim derdim bu acıklamarı getirerek senin kafir olmaman içindir yazılarına bak hiç ilmi bir cevabın varmı yok ama şunu iyi biliyon müslümanlara kafir damgasını aynı haricilerin yaptığı gibi hz aliye ayet delil getirerek kafir dedilier katli vacip hükmü verdiler karısını cariye alıp çoluk çoçuğunu öldürmek hükmünü verdiler onlar cennettemi cehennemdemi bilmiyom ama hz alinin karısının cennette olduğunu düşünüyom senin yaptığın insanları kafirlik etmede onların yolunu tutuyon sonunun ne olacağı mechul işte benim derdim seni uyarmak müslümana kafir dememen için uğraşıyom şimdi cevap olarak yukarıda yazdıklarıma cevap ver ibn teymiyye ve diğerleri hakında ama yzımı bile okumadan hiç birine cevap vermeden yine hakaret kendini beyenmişlik ağzında yıne tekfir kelimeleri freni patlamış araba gibi salıcan yazık sana şeytan iyi kandırıyor seni hemde güzel bir iş yaptığını zannnetiyon acıyom sana hiç rasullahın metotuna uymuyon onun metotundan senin gibi müslümanları bu kadar tekfir etmek iştihı zevki hobisi yoktu ...... rabbim seni islah etsin daha nedim
……………………………………

[1] İbn Teymiyye, İktizâu’s-Sırâti’l Müstekîm, s: 378-379, Dârul Marife, Beyrut, tsz. İbn Teymiyye Sıratı’l-Müstakim, kabir ziyaretleri bölümü, Tercüme Pınar Yayınları, s.499, baskı: 2004

[2] İbn Teymiyye Külliyâtı, c:4, s:240, 8 ciltlik, Tevhid Yayınları. (1998)

[3] İbn Teymiyye, Mecmûu’l-Fetâvâ, 24-362

[4]İbn Teymiyye, İktizâu’s-Sırâti’l Müstekîm, s: 378-379, Dârul Marife, Beyrut, tsz. İbn Teymiyye, Sırâtı’l Müstakîm, Kabir Ziyaretleri bölümü, tercüme Pınar Yayınları, s.494-495

[5] el-Bidâye ve’n-Nihaye c: 14/47, Daru’l-kütübi’l-ilmiyye. Beyrut/1987

[6] Muhammed bin Abdulvahhab tüm eserleri 3.kısım, s:68 Muhammed bin Suud İslâm fakültesinde Muhammed bin Abdulvahhab haftasında neşrolunmuştur.

[7] “Saydul-Hatır müminlere öğüt, Ebul Ferec El-Cevzî (İbn Cevzî), Tevhid yayınları, s.99-100, Baskı, 1998.

[8] İbn Teymiyye Külliyatı, c.1 s.179, Tevhid Yayınları ,1998.
 
M Çevrimdışı

mucahid_tr

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Selamun aleykum Abdulhak kardeş gecen sene olmalı ataislerin bu yüzyılda fikir babası olan ve bir çok eserleri olan şahıs televizyonlarda allahın var olduğunu söyleyip şimdiye kadar yazıları ile yanlışlığa sepep olduğu insanlardan özür diledi
…………………………………………………ibn teymiyyeni devletin atadığı kadı ve alimlerin huzurunda istiğase nin haram olduğu görüşünde ısrar ediyor fakat bir insan dua ederken peyganberi aracı kılarak dua etmesini caiz olduğunu yani eski görüşünü deyiştirdiğini talebesi ibn kesir yazıyor
el-Bidâye ve’n-Nihaye107 ini sene başlığının Altan 4 satırında c: 14/47, Daru’l-kütübi’l-ilmiyye. 3. baskı Beyrut 1407/1987
……………………………………………. Muhammed bin Abdulvahhâb’ın zat ile tevessülü kabul ediş şekli
Ama birisi çıkar duâ ederken “Allah’ım! Ben senden Peygamberlerin ya da Salih kullarının vesilesi ile şunu şunu istiyorum” diye duâ etse, sadece Allah’a duâ ettikten sonra, herhangi bir kabrin yanında duâ ediyor olsa bile, bu bizim reddettiğimiz bir şey değildir.[1] diyor. ………………………………………………………Hanbelî:
Tevessülü kabul etmeyen müslümanlardan bazıları Hanbelî, bazıları da tüm mezheblerden faydalandıklarını söylüyorlar. Mezheb imâmlarından Ahmed b. Hanbelî (ö.241/855) tevessülü kabul ediyor; Elbânî’nin Tevesseül adlı eserinin 62. sayfasında Ahmet b. Hanbel’in tevessülü kabul ettiğini yazıyor.
Ebu’l Ferec İbnu’l Cevzî’nin Tevessülü Kabulü
Ebu’l Ferec İbnu’l Cevzî: Nefsimi terbiye edemedim bazı salih kişilerin kabrine gidip onları aracı yapıp düzelmem için duâ ettim. [2]
İbn Teymiyye, İzzuddîn b. Abdusselâm’ın (ö.660/1262) sadece Peygamber ile tevessülü kabul ettiğini söylüyor. [3]

[1] Muhammed bin Abdulvahhab tüm eserleri 3.kısım, s:68 Muhammed bin Suud İslâm fakültesinde Muhammed bin Abdulvahhab haftasında neşrolunmuştur.

[2] “Saydul-Hatır müminlere öğüt, Ebul Ferec El-Cevzî (İbn Cevzî), Tevhid yayınları, s.99-100, Baskı, 1998.

[3] İbn Teymiyye Külliyatı, c.1 s.179, Tevhid Yayınları ,1998.


ABDULHAK KARDEŞ ŞİMDİ SEN BU ALİMLERE HEPSİNE FARKINDA OLMADAN KAFİR DEMİŞ OLDUN İBN TEYMİYYENİN SON GÖRÜŞÜ BU BUNDAN NİYE BAHSETMİYORSUN ibn teymiyye önceki görüşünden vaz gecip bir kişi peyganberi duasında aracı yapıb allahtan isteyebilir (peyganberin hatrına) görüşünü açıklamıyon önceki görüşlerini yazıyon oldumu şimdi
 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
Bak çocuk ;
edebli ol , ben kime kafir kime müslüman diyeceğimi bilirim .
Ölüye Kuran okunup okunmaması , işitip işitmeme meselesi de delilleriyle izah edip aktardık .
Buraya sapık tasavvufçuların görüşlerini yine kendi sapıkça tevillleriyle çıkardıkları kitaplarından aktararak dinmiş gibi anlatamazsın.


ÖLÜYE KUR'AN
(KABİR BAŞINDA) OKUNMASI

https://www.islam-tr.org/tevhid/120...an-okumak-dua-etmek-kabir-ziyareti-kitap.html
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Ana Sayfa Alt