Sahabe Roma bilimini veya Sasani kültürünü öğrenip onları geçerek mi dünyaya hakim oldular? Neden sefil durumda olmamızın sebebini Allah'ın dininden yüz çevirmek olarak değil de bunlarda arıyorsunuz?
Akhi senin bu cümleni alıntıladım çünkü konunun özüne değiniyor bir yönden. Şeyh Abdullah Azzam buna değiniyor, ancak cihad için tam donanımlı bir alim olmanın şart olmadığını anlatmak için.
Evet, Sahabe Kisra ve Kayseri ilkel bir teknoloji ile dize getirdi. Bu modern öncesi çağda mümkündü ve Selçuklular, Moğollar, Osmanlılar gibi birçok göçebe kavim üstün savaş kabiliyetleri ve hızlılık-hafiflik avantajlarıyla yerleşik medeniyetleri yenebilmişlerdir. Bizim çağımızda da Gerille savaş yöntemiyle benzer başarılar elde edilebilir. Ancak mesela hava savunma sisteminin olmayışı Darül İslam'ı yerle bir edip eman bırakmaz, ki eman-emniyet onun vasıflarından, belki şartlarındandır. Bunu 2001 Afganistan işgalinde ve en son IŞİD'in hezimetinde gördük.
Allah'ın dininden yüz çevirmeye gelince, bunu teknoloji ile ayrı bir mertebede telakki ederek sebepleri yarıştırmak anlamsız olur. İçinde bulunduğumuz hal Allah'ın bizi ibtilasıdır, dolayısıyla tüm sebepler bunda birleşmiştir. Ayrıca dini nasıl ölçeceğimiz de ayrı bir meseledir. Akide mi, ibadet mi, ahlak mı? Benim buna bulduğum en iyi cevap; hepsinin birlikte olmasıdır. Ki hepsi birlikte olursa, o zaman tedbir de dindendir, hikmet ve siyaset-i şeriye de. Öyle ise ortada herhangi bir tezat kalmaz. Osmanlı'nın 1684 Viyana Seferini mesela Kadızadeli Mehmet Vani Efendi teşvik etmişti, sultan kendisi şarap içse de şarap ve tütün şiddetle yasaktı; yani dışardan bakanlar için dindar bir dönemdi, ancak sefer hezimet ile sonuçlandı. Bundan dolayı din ile teknolojiyi veya ahlakı karşı karşıya getirmek yanlış olur. Din zaten bizim tüm hayatımızdır. "De ki: "Benim namazım da, her türlü ibadetlerim de, hayatım da ölümüm de hep Rabbülalemin olan Allah'a aittir. Eşi ortağı yoktur O'nun. Bana verilen emir budur. O'na ilk teslim olan da benim."
Tartışmaya daha müsait olan ikinci yazında belirttiğindir:
Müslüman bacılar esir kampında ırzlarına el uzatılırken, İslam beldeleri kafirlerin işgali altında iken Müslümanların bunlarla uğraşması zoruma gidiyor. Bu benim düşüncem. Bize yobaz olarak bakıyorlar diyen kardeşe diyorum: Sen kendine Müslüman dediğin sürece sana yobaz olarak bakacaklar. İstersen galaksiler arası yolculuk yap. Aynı şekilde donanımlı olmaktan bahsediliyordu. Katılıyorum, Müslümanlar silahla mermi ile ve bombalar ile donanımlı olmalı. Ayrıca şunu da diyeyim: İslam ile yönetilen bir devletimiz yokken dediğiniz şeyler Müslümanların gündeminde son sıralarda olmalı. Zira Müslüman bilim insanlarının desteklendiği bir İslam Devleti olmadığı sürece ancak kafir devletlerin altında zelil olarak çalışırsınız.
1) Evrim konusunu bunun dışında kalır, çünkü dini muhafaza her şeyden önce gelir ve belki cihadla aynı derecededir. Herkes cihada odaklanmalı demek fıkha uygun değildir, hele genel bir ifade ile söylendiğinde. Suriye'deki alimler mesela, cihadın savaşa ve idareye yararı dokunan meslek sahibi insanlar için farz olduğu yönünde fetva vermişlerdir (Muhaysini). Abdurrezzak el-Mehdi Endonezya'dan? kendine soru yönelten bir ilim talebesine, senin ülkenin davete ihtiyacı var, sana farz değildir diye cevap verdi.
Bir vecibe uğruna diğer bir vecibe ihmal edilmez. Ayrıca bir vecibeyi ifa etme imkanı yok iken, ameli hepten bırakmak da olmaz.
Onun dışında bugün savaşlar sadece askeri de değildir. Soğuk Savaşın tarifine bakarsak, aynı zamanda bir ideoloji ve medeniyet savaşıdır
2) İkinci mevzu önce devlet sonra bilim demenizdir. Bu da her insanın durumuna göre değişeceği için genel bir kural olarak benimsenebileceğini sanmıyorum. Biri bir yönde çalışır başkası başka bir yönde.