Fitnenin düşmanın silahından daha etkili olduğunun idrakine bir kez daha varmış olduk.
Suriye direnişinin 3 yılını doldurduğumuz şu günlerde Esed, İran, Hizbuşşeytan, Çin ve Rusyanın silahlarından daha etkili olduğunu hep beraber izliyoruz. Birçok konuşmamda ifade ettiğim şeyi tekrar hatırlatmakta fayda görüyorum. Son yıllarda zedelenen imajını düzeltmek için küresel cihad adını alan El-kaide gerçeği ile Suriye direnişi ile birlikte daha çok karşılaşır olduk.
Kurumsal bir kimliği ve yerleşik bir yapısı olmaması sebebiyle binlerce sözde sözcüsü olan bu hareketin Irak yapılanması olan Irak İslam devleti mensuplarının Suriye’ye geçmesi ve Irak-Şam İslam Devletini (IŞİD-DEVLE) ilan etmesi ile farklı bir boyut kazandılar. Ebubekir el Bağdadi’nin acele ederek tek başına İslam devleti kurmaya çalışması birçok grup içerisinde rahatsızlık etkisi yapmıştı. Kendisine biat edeceğini düşündüğü Nusret Cephesi de biat etmeyince iyice yalnızlaşan IŞİD daha da agresif davranmaya başladı.
Bunların dışında harici zihniyete mensup olanların IŞİD dışında başka bir grupta barınamaması sebebiyle IŞİD’e girmesi fikri yapılarında ve fetvalarında acı meyvesini vermeye başladı. İstihbarat örgütlerinin sızarak yönlendirdiği hücresel yapıların artması, Suud ve Katar’ın fitneye sebebiyet veren fısıltılarını çoğaltması, kurtarılmış bölgeleri yeniden kurtarmaya çalışmaları, savaş hukukunu ihlal etmeleri IŞİD’i bugün bütün dünyanın gündemine taşıdı.
Ayrıca Irak ve Afganistan’dan gelen tecrübeli savaşçıların ciddi direniş göstererek ilerlemesi ve yeniden imar ile yerel hizmetlere yönelmesi Özgür Suriye Ordusu’nun laik kesimini ve demokrat muhalifleri oldukça rahatsız etti. Bu kadar hata ve verdiği rahatsızlığın neticesinde IŞİD,Suriye için günah keçisi ilan edildi.
Fakat Türkiye başta olmak üzere el kaide sempatizanları genel emire itaat etmeyerek aslında kendi özerk oluşumunu kuran ve meşruiyeti sorgulanan IŞİD’i bir anda körü körüne savunmaya başladılar. Hâlbuki ne bu hareket adına ne de el kaide adına konuşacak resmi yetkili birileri çok nadir bulunurken, birçok fırsatçı durumdan kendine vazife çıkarmaya başladı.
Daha düne kadar kötüleyen bazı grupların da el kaideyi bugün baş tacı yapmaya kalkmaları onları komik duruma düşürmeye ve yalan haber üretmeye sevk etti. Hatalarını örtbas etmek, durumdan vazife çıkararak popüler olmak gibi hallere düştüler. Halbuki İslam dini taassupçuluğu reddetmiştir.
Fakat biz Rabbimizin “Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa olan öfkeniz sizi adaletten ayrılmaya yöneltmesin. Adaletli davranın; bu takvaya daha yakındır. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah sizin işlediklerinizden haberdardır.” ayeti ile muhatap olduğumuz için böyle bir yanılgı içerisine giremeyiz.
Evlerini ve ailelerini terk ederek Suriye direnişine destek olmak için bedel ödeyenleri tenzih ederim. Fakat daha yaşları 14-15 yaşında olan çocukların eline silah vermek ve kontrolü gevşek tutmak, tekfirci anlayışa sahip olmak ve “ben” merkeziyetle hareket etmek istenilmeyen sonuçları doğurur.
Bugün yapılması gereken IŞİD’e sözü geçebilecek alimlerin acilen devreye girerek metotlarını ve yapılarını gözden geçirmelerini sağlamaktır. Yoksa muhaliflerin Esed’e dönen namluların ucu, birbirlerine doğrultmaya devam ederlerse hem maddi desteğin kesilmesine, hem de direnişin meşruiyetine gölge düşürür. Ellerini ovuşturan Esed’in bir an önce ellerinin kırılması için bütün ayrılık sebeplerini geride bırakarak birlik olup topyekun kıyama kalkılmalıdır. Yoksa artık soğuktan ölecek bebekler, gözü yaşlı anneler de kalmayacak.
Ümit ERDOĞAN / Adalet Terazisi Dergisi
11/01/2014
Suriye direnişinin 3 yılını doldurduğumuz şu günlerde Esed, İran, Hizbuşşeytan, Çin ve Rusyanın silahlarından daha etkili olduğunu hep beraber izliyoruz. Birçok konuşmamda ifade ettiğim şeyi tekrar hatırlatmakta fayda görüyorum. Son yıllarda zedelenen imajını düzeltmek için küresel cihad adını alan El-kaide gerçeği ile Suriye direnişi ile birlikte daha çok karşılaşır olduk.
Kurumsal bir kimliği ve yerleşik bir yapısı olmaması sebebiyle binlerce sözde sözcüsü olan bu hareketin Irak yapılanması olan Irak İslam devleti mensuplarının Suriye’ye geçmesi ve Irak-Şam İslam Devletini (IŞİD-DEVLE) ilan etmesi ile farklı bir boyut kazandılar. Ebubekir el Bağdadi’nin acele ederek tek başına İslam devleti kurmaya çalışması birçok grup içerisinde rahatsızlık etkisi yapmıştı. Kendisine biat edeceğini düşündüğü Nusret Cephesi de biat etmeyince iyice yalnızlaşan IŞİD daha da agresif davranmaya başladı.
Bunların dışında harici zihniyete mensup olanların IŞİD dışında başka bir grupta barınamaması sebebiyle IŞİD’e girmesi fikri yapılarında ve fetvalarında acı meyvesini vermeye başladı. İstihbarat örgütlerinin sızarak yönlendirdiği hücresel yapıların artması, Suud ve Katar’ın fitneye sebebiyet veren fısıltılarını çoğaltması, kurtarılmış bölgeleri yeniden kurtarmaya çalışmaları, savaş hukukunu ihlal etmeleri IŞİD’i bugün bütün dünyanın gündemine taşıdı.
Ayrıca Irak ve Afganistan’dan gelen tecrübeli savaşçıların ciddi direniş göstererek ilerlemesi ve yeniden imar ile yerel hizmetlere yönelmesi Özgür Suriye Ordusu’nun laik kesimini ve demokrat muhalifleri oldukça rahatsız etti. Bu kadar hata ve verdiği rahatsızlığın neticesinde IŞİD,Suriye için günah keçisi ilan edildi.
Fakat Türkiye başta olmak üzere el kaide sempatizanları genel emire itaat etmeyerek aslında kendi özerk oluşumunu kuran ve meşruiyeti sorgulanan IŞİD’i bir anda körü körüne savunmaya başladılar. Hâlbuki ne bu hareket adına ne de el kaide adına konuşacak resmi yetkili birileri çok nadir bulunurken, birçok fırsatçı durumdan kendine vazife çıkarmaya başladı.
Daha düne kadar kötüleyen bazı grupların da el kaideyi bugün baş tacı yapmaya kalkmaları onları komik duruma düşürmeye ve yalan haber üretmeye sevk etti. Hatalarını örtbas etmek, durumdan vazife çıkararak popüler olmak gibi hallere düştüler. Halbuki İslam dini taassupçuluğu reddetmiştir.
Fakat biz Rabbimizin “Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa olan öfkeniz sizi adaletten ayrılmaya yöneltmesin. Adaletli davranın; bu takvaya daha yakındır. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah sizin işlediklerinizden haberdardır.” ayeti ile muhatap olduğumuz için böyle bir yanılgı içerisine giremeyiz.
Evlerini ve ailelerini terk ederek Suriye direnişine destek olmak için bedel ödeyenleri tenzih ederim. Fakat daha yaşları 14-15 yaşında olan çocukların eline silah vermek ve kontrolü gevşek tutmak, tekfirci anlayışa sahip olmak ve “ben” merkeziyetle hareket etmek istenilmeyen sonuçları doğurur.
Bugün yapılması gereken IŞİD’e sözü geçebilecek alimlerin acilen devreye girerek metotlarını ve yapılarını gözden geçirmelerini sağlamaktır. Yoksa muhaliflerin Esed’e dönen namluların ucu, birbirlerine doğrultmaya devam ederlerse hem maddi desteğin kesilmesine, hem de direnişin meşruiyetine gölge düşürür. Ellerini ovuşturan Esed’in bir an önce ellerinin kırılması için bütün ayrılık sebeplerini geride bırakarak birlik olup topyekun kıyama kalkılmalıdır. Yoksa artık soğuktan ölecek bebekler, gözü yaşlı anneler de kalmayacak.
Ümit ERDOĞAN / Adalet Terazisi Dergisi
11/01/2014