Bu konuda ayrıntı var, ırkçılık küfürdür ama millyetçiliğin haram olan kısmı da vardır mesela imam Nevevi buradaki asabiyeti küçük nifak/amelî nifak olarak değerlendirmiş:
İfk hadisesi (Hz. Aişe’ye zina etti iftirası) Rasûlullâh’a çok ağır gelmişti. Bu olaya üzülen Rasûlullâh
sallallâhu aleyhi ve sellem minbere çıkıp: “Ey müslümanlar topluluğu! Ev halkım hususunda bana ezası ulaşan bir şahıstan dolayı bana kim yardım eder? Vallahi ben ehlim hakkında hayırdan başka bir şey bilmiş değilim. Bu iftiracılar bir adamın da ismini ortaya koydular ki, bu zat hakkında da ben hayırdan başka bir şey bilmiyorum. Bu ismi söyleyen kimse şimdiye kadar ben olmaksızın ailemin yanına da girmiş değildir” dedi. Hz. Âişe der ki: ‘Bunun üzerine Ensâr’ın Evs kabilesinden Abdu’l-Eşhel Oğulları’nın kardeşi Sa‘d b. Muâz ayağa kalktı ve: «Ya Rasûlallah! O kimseye karşı Sana ben yardım edeceğim. Eğer bu iftirayı çıkaran Evs Kabilesi’nden ise ben onun boynunu vuracağım. Eğer Hazreçli kardeşlerimizden ise, yapılacak işi Sen bize emredersin, biz de emrini yerine getiririz» dedi. Hz. Âişe devamla: Bu defa Hazreç Kabilesinden Sa‘d b. Ubâde ayağa kalktı. O bu olaydan önce de iyi bir adamdı. Fakat bu defa kabile asabiyeti onu Sa‘d b. Muâz’ın sözlerinden dolayı öfkeye sürükledi de, Sa‘d b. Muâz’a karşı: «Yalan söyledin. Allah'ın ebedîliğine yemin ederim ki, sen onu (yani Abdullah İbn-i Ubeyy’i) öldüremezsin ve onu öldürmeğe muktedir olamazsın. O, senin cemaatinden biri olmuş olaydı sen onun öldürülmesini istemezdin» dedi. Bu defa da Sa‘d b. Muâz’ın amcasının oğlu Useyd b. Hudayr ayağa kalkarak, Sa‘d b. Ubâde’ye karşı: «Allah'ın ebedîliğine yemin ediyorum ki, sen yalan söylüyorsun. Vallahi biz onu elbette öldürürüz. Sen muhakkak ki münafıkları savunan bir münafıksın» dedi…”
Nevevi dedi ki: “Burada bâtıla taassub gösterene sövmenin cevazı vardır. Tıpkı Useyd b. Hudayr’ın, münafık için taassup yapan Sa’d b. Ubade’ye: “Muhakkak ki sen münafıkları savunan bir münafıksın” demesi gibi. O burada hakiki nifakı kastetmemiş, “Sen münafıkların yaptığı fiili yapıyorsun” demek istemiştir.
[8]
Nitekim Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Usayd b. Hudayr radiyallahu anh’ın bu sözüne sükût etmiş, bu ibareyle ilgili bir şey söylememiş ve karşı çıkmamıştır.
Şüphesiz akraba dahi olsalar, münafıklar adına mücadele etmek ve onları savunmak yasaklanmış bir iştir. Bu yüzden Allah Teâlâ, onların durumunu ve onlarda bulunan dünyalıkları aşağılayarak şöyle buyurmuştur:
فَلَا تُعْجِبْكَ أَمْوَالُهُمْ وَلَا أَوْلَادُهُمْ إِنَّمَا يُرِيدُ اللَّهُ لِيُعَذِّبَهُمْ بِهَا فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَتَزْهَقَ أَنْفُسُهُمْ وَهُمْ كَافِرُونَ
“Şu halde onların malları ve çocukları seni imrendirmesin. Doğrusu Allah, bunlar yüzünden dünya hayatında onları azaba uğratmayı ve canlarının, kâfirler olarak, güçlükle çıkmasını ister.” (Tevbe 55)
Yine Allah Subhanehu ve Teâlâ, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’i o münafıklardan biri öldüğü zaman cenaze namazını kılmaktan yasaklamıştır. Bu da onları aşağılamada son noktadır. Bizler biliyoruz ki imkân, mal ve çocuk sahipleri adeten saygı ve hürmet görürler. Lakin ayet bundan açıkça yasaklamaktadır. Bu yasaklama, onların aşağılanmasını gerektirir. Zira onların malları ve çocukları ancak dünya ve ahirette azaplarına sebep olacaktır. Bu yüzden Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem münafıkları “Seyyid/efendi” gibi vasıflarla tazim etmeyi yasaklamştır.