İlmi Konu İslam'a Göre Tesettur

Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
İslama Göre TESETTUR

Vu0O6Za.png

Tesettur ; arabca STR kökünden türemiş olup; örtünmek, gizlenmek, bir şeyin içinde veya arkasında gizlenmek manasındadır. Fıkıh terimi olarak erkek veya kadının şer'an örtülmesi gereken yerlerini örtmesi demektir.

İnsanın örtünme ihtiyacının ilk insan Âdem ve Havva ile başladığı, çıplaklığın çirkin bir şey olduğu âyette şöyle belirtilir: "Ey Ademoğulları! Şeytan, ana ve babanızı kötü yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerini soyarak nasıl cennetten çıkardıysa, sakın size de bir kötülük yapmasın" (A'râf; 27)
Örtünmenin amacı başkasının bakışlarından korunmak ve ırzı meşru olmayan cinsel isteklerden sakınmaktır.

Kadınların ev dışında veya yabancı erkeklerin yanında normal ev içi elbisesinin üstüne bir dış elbise daha giymeleri gerekir. Ayette Rabbim şöyle buyurmuştur:
"Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve mûminlerin kadınlarına dış elbiselerinden üstlerine giymelerini söyle. Bu onların tanınıp, kendilerine sarkıntılık edilmemesi için daha uygundur. Allah çok yarlığayıcı ve çok esirgeyicidir" (Ahzâb, 59)

İslam, Tesettürü kadınlardan biraz farklı olarak erkeklere de emreder. Ayette şöyle buyurulur: "Mumin erkeklere söyle: Gözlerini sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar. Bu kendileri için daha temizdir" (Nûr, 30).
Erkeklerin örtülmesi gereken uzuvları göbekleri altından dizleri altına kadar olan kısımdır. Sağlam görüşe göre diz kapağı da uyluktan olup avret yeri sayılır. Delil, Peygamber (a.s.)'ın şu hadisidir: "Erkeğin avrat yeri göbeği ile diz kapağı arasıdır." (Ahmed b. Hanbel, II, 187)
Diz kapağı avret yerindendir" (Zeylai, Nasbu'r-Raye, I, 297).

Müslüman bir kadının yabancı erkeklere ve müslüman olmayan bayanlara karşı yüzü, bileklere kadar elleri dışında vücudunun tamamı avrettir, örtmeleri gerekir. Hanımların, ev dışında veya yabancı erkeklerin yanında normal ev içi elbisesinin üstüne bir dış elbise daha giymeleri gerekir. Âyette şöyle buyurulur:
Ey Peygamber Hanımlarına kızlarına ve mûminlerin kadınlarına bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman dış örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah bağışlayandır, esirgeyendir. (Ahzab : 59)

Kadınların yüzleriyle ellerinden başka, sarkan saçları dahil bütün bedenleri avrettir. Yüzleriyle elleri ise bir fitne korkusu bulunmadıkça namazda da namaz dışında da avret değildir. Sağlam görüşe göre, ayaklar da avret sayılmaz. Çünkü ayaklarla yolda yürünür ve yoksullar için bunları örtme zorluğu vardır. Yine sağlam görüşe göre, hür kadınların kolları ile kulakları ve salıverilmiş saçları da örtülmelidir. Ayette : “Kadınlar kendiliğinden görünen yerler dışında, zînetlerini göstermesinler" (Nûr, 31) kastedilen, zinetlerin takıldığı yerler olub, eller ve yüz bundan müstesnadır.

Hadiste şöyle buyurulur: "Kadın örtülmesi gereken avrattır. Dışarı çıktığı zaman şeytan ona gözünü diker" (Tirmizî, Radâ, 18).

Âişe (R.anhâ)'dan nakledilen; "Allah Teâlâ erginlik çağına ulaşan kadının namazını başörtüsüz kabul etmez" (İbn Mace, Tahâre, 132; Tirmizî, Salât, 160) hadisi saçları da kapsamına alır.

Örtünün sık dokunmuş ve altını göstermeyen kalınlıkta olması gerekir. Cildin rengini gösterecek derecede ince olan elbise ile avret yeri örtülmüş sayılmaz. Elbise şeffaf ve çok ince olmamasına rağmen uzuvları belli edecek şekilde darsa ve organların şeklini ortaya koyarsa yine tesettür gerçekleşmemiş olur. Giyilen kıyafetin, örtünen başörtüsünün, erkeklerin dikkatini çekecek şekillerde olmaması, cinsel câzibeyi ortaya çıkarmaması gerekmektedir. (O yüzden şekil ve renk olarak sade, daha çok koyu -siyah- renkte giysi ve örtü, yirminci asra kadar bütün dünya müslümanlarının riâyet ettiği ölçü kabul edilmiştir.)

Tesettür, kadının kimliğini öne çıkaran bir onurdur. Müslüman hanımın, toplumda dişiliğiyle değil, kişiliğiyle yer edinmesini sağlayan, kadının sömürülmesine ve eziyet edilmesine karşı, koruyucu bir kalkandır. Kadının teniyle, derisiyle değil; insanî özellikleriyle topluma katılma arzusudur. Bir bilinçtir, bir cihaddır, bir ibâdettir tesettür.

Kim ne yorum yaparsa yapsın; başörtüsü Kur’an’ın emridir: Mûmin hanımlara söyle: Gözlerini korusunlar, nâmus ve iffetlerini muhâfaza etsinler. Görünen kısmı müstesnâ olmak üzere, ziynetlerini (süslerini ve süs taktıkları organlarını) teşhir etmesinler. Başörtülerini, yakalarının üzerine(kadar) örtsünler…” (Nûr, 31).

Bazı makam düşkünü Bel’amların zırvalamaları gibi Başörtüsü teferruat değildir. Allah’ın Kur’an’da emrettiği bir farz teferruat, ayrıntı kabul edilemez. Bu mantık(sızlık)la, eğer başı örtmek teferruat ise, meselâ göğsü örtmek de teferruattır; çünkü o da aynı şekilde farzdır. Başörtüsü, çarpık yorumlarla önemsiz ve hizmet(!) için tâviz verilecek basitlikte görülemez, olmazsa da olur denilecek bir husus kabul edilemez.

Müslüman hanım, Ahzâb sûresi 59. âyete göre sadece vücudunu ve başını örtmekle emrolunmamış, aynı zamanda yabancı erkeklerden eziyet görmeyecek ölçüde ve iffetli olduklarını gösterecek biçimde cilbab (çekici olmayan ve baştan ayağa örten geniş ve kalın bir dış giysi) ile örtüneceklerdir. Bu özellik, başörtüsünün şeklini de, başörtüsü dışında dış giyimin nasıl olması gerektiğini ve bunun hikmetlerini de içermektedir. Vucudu örttüğü halde dış giysinin (cilbabın) içindeki bol elbise, -cilbabsız olarak- nasıl dışarıda tesettür için yeterli görülmüyorsa, aynı şekilde elbise desenlerinden daha çekici, allı güllü, bol süslü eşarplar ve kadını câzip gösteren kıyafetlerin de tesettürdeki temel espri ve hikmeti taşımayacağı bilinmelidir.

Bilindiği gibi, Nur sûresi 31. âyeti, kadınlara -istisnâ edilen şahıslar dışında- hiçbir erkeğe ziynetlerini göstermemelerini emretmekte. Ziynet, kadını güzel gösteren saç, makyaj, parfüm, takı, mücevherât ve elbise gibi şeyleri içine almaktadır.

Namahreme haram kokudan (parfümden) kaçınmak şarttır: “Bir kadın, güzel koku sürerek bir topluluktan geçer, onlar da ‘onun kokusu şöyle şöyleydi’ diye konuşurlar. Böyle (koku sürünmesi ve) söylenmesi çirkindir.”(Ebû Dâvud, hadis no: 351).

Konuşurken ciddî olma mecbûriyeti vardır: “...Eğer (Allah’tan) korkuyorsanız,(yabancı erkeklere karşı) çekici bir edâ ile konuşmayın; sonra kalbinde hastalık bulunan kimse ümide kapılır..” (Ahzâb 32)
Müslüman hanımın davranışı, yürüyüşü ağırbaşlı olmalı, dişiliğini, cinselliğini öne çıkarmamalıdır: “... Gizlemekte oldukları ziynetleri anlaşılsın diye, ayaklarını yere vurmasınlar(dikkatleri üzerlerine çekecek şekilde yürümesinler).” (Nûr, 31).

Tesettürdeki gâye ve hikmet, ulemânın ittifakı ve ümmetin icmâı ile, kadının yabancı erkeklere karşı cinsî câzibesini gizlemektir. O yüzden, kadının bileğindeki altın bileziğin gözükmesine izin vermeyen din, kadını daha süslü gösteren bir eşyanın, bir aksesuar veya başörtüsü ya da giysinin kullanımına da izin vermez. Nûr Sûresi, 31. âyet, kadının yabancı erkeklere ziynetlerini/süslerini (ve ziynet yerlerini) göstermesini yasaklar. Halbuki şimdiki pek çok başörtülerin ve dış giysilerin büyük oranda ziynet/süs unsuru olması, aranacak ilk vasıf sayılabiliyor, ziyneti örtmesi gereken şeyin kendisi tümüyle ziynet özelliğine uyuyorsa bu nasıl tesettür olabilir? Tuz yiyeceği kokmaktan korur; tuz kokarsa o yiyeceğin hali ne olur?


ddfdf.jpg


Başörtüsü, mûmin hanımlara sadece üniversitede farz olmamakta, bulûğa erdiği andan itibaren farz olmaktadır.
Müslüman bayan, erkeklerin de bulunduğu sosyal hareketlere katılır veya yabancı erkeklerle meşrû ölçüler içinde konuşurken, her şeyden önce dişiliğiyle değil; kişiliğiyle bulunmalıdır. Bir kadın için, sosyal hayatta tesettür her şey değil; bir şeydir. Onsuz olmaz ama, onunla da her şey tamamlanmış değildir.
Kahkaha gibi aşırı ve sesli gülme, yabancı erkeklerle şakalaşma, gereksiz samimi tavırlar, kadınsı işveler, yapmacık edâ ve sesin güzelleştirilmesi için doğal olmayan çabalar vb. iffetli müslüman bir hanıma yakışmayacak ve müslümanlarca yadırganacak ya da farklı gözle değerlendirilecek her türlü tavırdan kaçınılması gerekir.
Müslüman hanımın bu ölçülere riâyet etmeden sosyal hayatta yer alması ya da erkeklerle konuşması, hem kendine, hem dâvâsına, hem tesettürlü hanımlara, hem İslâm’a ve hem de müslüman kadınların toplumda müslümanca yer etmesi için gereken ortamın ve örfün oluşması önündeki zincirlerin kırılma çabalarına çok büyük zararlar verecektir.

Bugün çarşıda, pazarda, tezgâhta, masa ve kasa başında, başörtülü bayanların “örtülü çıplak” diye tanımlanabilecek başörtülü yozlaşmanın görüntülerini de şöyle özetleyelim:
Çarşaf ya da bol ve uzun pardösü benzeri bir dış giysinin tamamlamadığı bir kıyâfet.
Dış giysi cinsinden bir şey olmaksızın sadece başörtü, altına etek veya pantolon, üstüne bluz, elbise cinsinden bir şey giyerek çarşı pazarda dolaşma veya işyerlerinde ya da okullarda bu kıyafetle yabancı erkeklere (iş arkadaşlarına, sınıf arkadaşlarına, müşterilere…) gözükmek.

Konserlerde alkış ve ıslıkla da yetinmeyib dans eder gibi hareketlerle tempo tutup sanatçının ezgisine/şarkısına koro elemanı gibi katılan başörtülü kızlar kimse tarafından yadırganmıyor artık. Çarşılarda özgürce gezmekle tatmin olmayan başörtülü bayanların bir kısmı, deniz kenarlarında, park ve pastanelerde özgür takılıyorlar, herkesin içinde şuh kahkahalar atabiliyor, çarşıda (şimdilik) kız arkadaşlarıyla öpüşebiliyor, çok rahat tavır ve cıvık cinsellik kokan davranışlardan, bazen kol kola bir yabancı erkekle fingirdeşmekten bile çekinmiyorlar.
Hayır, bin kere hayır! Medine’de Kaynuka Oğullarından yahûdilerin, yüzünü açmak istedikleri ve onu savunan müslümanın bu zulmü yapanı öldürüp sonra şehid edilmesine sebeb olan ve Rasûlullah’ın bu olay akabinde uğrunda savaş verdiği hanımın örtüsü böyle değildi.
Maraş’ta savaş pahasına savunulan başörtüsü bu tip başörtüsü değildi.

Peygamberimiz (صلى الله عليه وسلم)’in “
giyinik olduğu halde çıplak gibi görünen kadınları, Cehennem ehlinden” saymasının (Muslim, Libâs 125, Hadis no: 2128) sebebi üzerinde düşünülüyor mu dersiniz?


Rasulullah صلى الله عليه وسلم şöyle buyurmuştur: "Cehennemliklerden kendilerini dünyada henüz görmediğim iki grup vardır: Biri, sığır kuyrukları gibi kırbaçlarla(coplarla)insanları döven bir topluluk. Diğeri, giyinmiş oldukları halde çıplak görünen(örtülü çıplak) ve öteki kadınları kendileri gibi giyinmeye zorlayan ve başları deve hörgücüne benzeyen kadınlardır. İşte bu kadınlar cennete giremedikleri gibi, şu kadar uzak mesâfeden hissedilen kokusunu bile alamazlar." (Muslim, Cennet 52, 53, h. no: 2857, Libâs 125, hadis no: 2128)

Ummetimin son zamanlarında açık ve çıplak kadınlar bulunacaktır. Başlarındaki saçlarının kıvrımları develerin hörgücü gibi olacaktır. Siz onları lânetleyin. Çünkü onlar mel’un kadınlardır.”
(Taberânî, Mu’cemu’s-Sağîr)


حَدَّثَنَا يَعْقُوبُ بْنُ كَعْبٍ الْأَنْطَاكِيُّ وَمُؤَمَّلُ بْنُ الْفَضْلِ الْحَرَّانِيُّ قَالَا حَدَّثَنَا الْوَلِيدُ عَنْ سَعِيدِ بْنِ بَشِيرٍ عَنْ قَتَادَةَ عَنْ خَالِدٍ قَالَ يَعْقُوبُ ابْنُ دُرَيْكٍ عَنْ عَائِشَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهَا أَنَّ أَسْمَاءَ بِنْتَ أَبِي بَكْرٍ دَخَلَتْ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَعَلَيْهَا ثِيَابٌ رِقَاقٌ فَأَعْرَضَ عَنْهَا رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَقَالَ يَا أَسْمَاءُ إِنَّ الْمَرْأَةَ إِذَا بَلَغَتْ الْمَحِيضَ لَمْ تَصْلُحْ أَنْ يُرَى مِنْهَا إِلَّا هَذَا وَهَذَا وَأَشَارَ إِلَى وَجْهِهِ وَكَفَّيْهِ
قَالَ أَبُو دَاوُد هَذَا مُرْسَلٌ خَالِدُ بْنُ دُرَيْكٍ لَمْ يُدْرِكْ عَائِشَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهَا
Âişe ( رَضِيَ اللَّهُ عَنْهَا )'den rivâyete göre, bir gün Ebû Bekir (r.anh)'in kızı Esmâ (ki, Peygamberimiz’in baldızıdır) ince bir elbise ile Allah Rasulu’nun huzuruna girmişti.
Rasulullah (s.a.v.) ondan yüzünü çevirdi ve şöyle buyurdu:
Ey Esmâ! Şubhesiz kadın ergenlik çağına ulaşınca, onun şu ve şu yerlerinden başkasının görünmesi uygun değildir.”
Peygamber bunu söylerken yüzüne ve avuçlarına işaret etmişti."
(Ebû Davûd, Libâs, Bab 31, 34, Hadis no: 4104
Zayıf, Hasen li Ğayrıhi Hadis, ayrıca Ravi zinciri kopuk.
Ebu Davud bu hadise Mursel demiştir. Çünkü Râvi Halid ibn Durayk, bunu Aişe radıyallahu anha'dan bizzat işitmemiştir, kendisine erişememiştir.
Ayrıca bu hadisin senedinde Saîd b. Beşîr Ebû Abdurrahman en-Nasrî vardır. Hadis uleması bu zatı çeşitli yönlerden zayıf kabul etmişlerdir. Nuraddin el Heysemi, Mecmau'z Zevâid, V, 137; Kurtubi, Câmi, XII, 152)



فَقَالَ يَا أَمَةَ الْجَبَّارِ جِئْتِ مِنْ الْمَسْجِدِ قَالَتْ نَعَمْ قَالَ وَلَهُ تَطَيَّبْتِ قَالَتْ نَعَمْ قَالَ إِنِّي سَمِعْتُ حِبِّي أَبَا الْقَاسِمِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ لَا تُقْبَلُ صَلَاةٌ لِامْرَأَةٍ تَطَيَّبَتْ لِهَذَا الْمَسْجِدِ حَتَّى تَرْجِعَ فَتَغْتَسِلَ غُسْلَهَا مِنْ الْجَنَابَةِ
قَالَ أَبُو دَاوُد الْإِعْصَارُ غُبَارٌ
Ebu Ruhm'in azatlısı Ubeydullah'dan rivayet edildiğine göre;
Ebû Hurayra (r.anh) bir kadınla karşılaştı. Kadından esans kokusu hissetti eteğinde de (yukarı doğru yükselen kokulu) toz vardı.
Kadına: "Ey Cebbar (olan Allah'ın) cariyesi, Mescidden mi geliyorsun?" dedi.
Kadın: Evet

Onun için mi koku süründün?
-Evet
Ben Sevgili Nebiim Ebu'l-Kasım'ı şöyle derken işittim: "Şu mescid için koku sürünen bir kadın'ın namazı (evine) dönüpte cunublükten dolayı guslettiği gibi gusledinceye kadar, kabul edilmez."

(Ebû Dâvûd, Tereccul bahsi, Bab 7, Hadis no: 4174; İbn Mâce, Fiten; Nesai, K. az-zinet bab: 35, Hadis No: 5129)
Hasen li Ğayrihi bir hadistir.


Nesai’nin rivayetine göre Efendimiz "Kokusunu almaları için bir toplumun yanına varan kadın zinakardır." buyurmuştur. (Nesai, K. az-zinet bab: 35, Hadis No 5129; Ebu Davud, K. et-Tereccul, bab: 7 Hadis No 4174; Tirmizi, K. el-Edeb, bab: 35, Hadis No2786; Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri, Hisar Yayınevi: 6/138-143.) Tirmizî'deki rivayette de, "O kadın şöyle şöyle yani zinakardır." buyurduğu bildirilmiştir.
Rasulullah'ın yabancı erkekler için koku sürünen bir kadın için, "Zinakar" tabirini kullanması, mecazi bir tabirdir. Yani bu kadın o haliyle içinden erkekleri arzulamış ve onların kendisine bakmasına sebeb olmuştur. Bu da göz zinasıdır. Nebi (s.a.v.) Efendimiz, bu hadisde ağır bir dil kullanarak, kadınları bu tür davranışlardan men etmek istemiştir. Maksadı O kadının bilinen manasıyla zinakar olduğunu ifade değildir.
Hâdis-i şerifte, Ebû Hurayra (r.anh); Nebi’i, camiye gitmek için güzel koku sürünen bir kadının cenabetten dolayı gusl ettiği gibi gusl etmedikçe namazının kabul edilmeyeceğini söylediğini belirtmiştir. Hadisin zahiri, böyle bir kadının hemen gidip, vücudunun tamamını yıkaması gerektiğine delâlet etmektedir. Avnu'l-Mabud Muellifi bu manayı tercih etmiştir. Aliyyu'l-Kari ise, "Kadın vücudunun tamamına koku sürünmüşse gusleder, bir kısmına sürünmüşse sadece koku sürülen kısmı yıkar" demektedir. Bu hadis sahîhse ya hüküm sonradan kaldırılmıştır. Yada Aliyy'ul Kârî'nin dediği gibi maksat kokunun giderilmesidir. Çünkü bu hâl, namaz'ın kabulüne mâni görünmez. Munzirî, bu hadisin râvîleri arasında Asım b. Ubeydullah El-Amrî'nin bulunduğunu ve onun hadislerinin delil olamayacağını belirtir.
Kadın; kocası için güzelleşebilir, süslenir ve ona etki edecek kokular sürünür. Yabancı erkekler için ise, bunların hiç birisi caiz değildir. Bu tür davranışlar şehvetlerin kabarmasına, akılların çelinmesine ve çirkin sonuçların doğmasına sebeb olabilir. Bu da, en büyük günahların irtikabı, ailelerinin dağılması ve toplum’un kokuşması sonucunu doğurur.
Mescid gibi en kutsal bir yere dahi koku sürünerek giden bir kadının hali böyleyse, çarşı-pazarlarda gezinmek ve eğlenmek için en çekici kokuları sürünen kadınların hali acaba nasıl olur!

Peygamber, bunların Cennete giremeyeceği gibi, Cennetin kokusunu dahi alamayacağını belirtmiştir.
Şeriatın koyduğu ölçülere uymayan, yani ince, dar ve uzuvları gösteren elbiseler giyen ya da vücudunda örtmesi gereken yerleri örtmeyen kadınlar “örtülü çıplaklardır”.

Kadınların bu şekilde giyinmesi, küçük günahlardan olsaydı, Peygamber, onları Cehennem ehlinden saymaz, Cennetin kokusunu dahi alamayacaklarını söylemezdi. Farz edelim ki, söz konusu şekilde giyinmek, küçük günahlardandır. Bu durumda küçük günahlarda ısrar etmenin, günahı büyüteceğini bilmiyorlar mı? Bilinmelidir ki, “sürekli yapılan hiçbir günah, küçük; tevbe edilen hiçbir günah da büyük değildir.”

Bunlar (iki inanç, iki grup) arasında bocalayıp durmaktalar; ne onlara (bağlanıyorlar, benziyorlar) ne bunlara. Allah’ın şaşırttığı kimseye asla bir (çıkar) yol bulamazsın.” (Nisâ, 143).

Hem Allah’ı, hem şeytanı râdı etmeye çalışmak, sadece şeytanı râdı edecek gülünç tavırlara, aldatış ve aldanışlara götürür insanı.

Yoksa siz Kitab’ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Sizden öyle davrananların cezâsı ancak dünya hayatında rezillik, rusvaylıktır; Kıyâmet gününde ise en şiddetli azâba itilmektir. Allah, sizin yapmakta olduklarınızdan asla gâfil değildir.”(Bakara, 85)

Yoksa onların, dinden Allah’ın izin vermediği şeyleri şeriat (dinî kaide) kılan şirk koştukları ortakları mı var? Eğer azâbı erteleme sözü olmasaydı, derhal aralarında hüküm verilirdi (işleri bitirilir). Şubhesiz zâlimler için can yakıcı bir âzab vardır.” (Şu'râ, 21).

Bütün bunların yanında saçının tekinin bile gözükmemesine ciddi özen gösterilerek takınılan ve çoğunlukla “bone”li başörtüsü; rengârenk, bin bir desen, cıvıl cıvıl. Anadolu’daki fazla kültürlü olmayan bayanların kıyafetinin diğer bölümlerinde bu denli yozlaşma olmamasına rağmen, başörtü bağlama konusunda biraz ihmalkârlık biraz alışkanlık gereği, yer yer saçlarından bir kısmının bazen veya devamlı gözükebilecek şekilde başörtüsünde gevşek davranmalarına tam ters bir uygulamayı andırıyor, büyük şehirlerdeki bu fotoğraf. Çok kültürlü olmayan halk sınıfından geleneksel örtünmeyi sürdüren bayanlar, başörtü örtme biçimine kadar örfleştirib âdetleştirdikleri şuursuzca örtünme görüntüsü sergilerken, onlardan ayrıldığını gösterme ihtiyacı duyan ve kültürlü olduğunu düşünen modern örtülü bayanlar da, saçlarını örtme konusunda gösterdikleri titizliği; başörtüsünün süslü câzibiyetinden kaçınma hususunda, başörtüsü dışındaki giysi ve tavır konusunda (sanki bilinçli ve kasıtlı bir tavırla) göstermekten kaçınıyorlar.

Renk-renk, moda moda başörtüler; atlası, ipeği, yerlisi, ithali, bin bir çeşit… Ama, farklı etiketlere, değişik firma isimlerine aldanmayın; hepsinin markası tek: “Bak bana!” marka.
Dışı kâfirleri hâlâ yakmayı sürdüren başörtüsü, içi müslümanları yakmaya başladı.

Müslüman, İmam-Hatiblerde ve üniversitelerde fazla bir şey değil, sadece başörtüsü istiyor artık. Kitabın tümüne inanması, İlâhî hükümlerin hepsine teslim olması gereken müslüman, imandan da önce gelen tâğutun kurum ve kurallarını, câhiliyye anlayış ve uygulamalarını tümüyle reddetmiyor.

Hakkını, hem de insan ve müslüman olmanın gerektirdiği binlerce haktan küçük bir hakkını, müslüman; mucâhide has bir üslûpla değil; demokratik yollardan, sadece imza toplayarak, telgraf çekerek, yürüyüş yaparak istemeyi tercih ediyor. Kâfirler de canları isterse, bir lütuf ve bağış olarak, karşılığında, müslümanlardan nicelerini kendi saflarına çekme ve nice tâvizler alıp, müslümanları iğdiş etme pahasına lütfen kabul edecekler. Etmeseler ne olacak? Hiiiç! Ayrıca, bugünkü düzen içinde ve bu eğitim sisteminde başörtüsü tümüyle serbest olsa iş bitecek, sorumluluk gidecek, istekler sona erecek, din tamamlanacak mıdır? Müslüman, nelere rıdâ gösteriyor, neleri savunma durumuna geliyor, ne için çırpınıyor, ne isteyib nelerle yetiniyor, kimin rıdâsı için ne yapıyor... Kur'an ışığında bunları iyi düşünmesi lâzımdır.

Tesettür anlayışı konusunda İslâm'la bugünkü müslüman arasında dağlar kadar fark oluşmuş durumda. İslâm, sadece başörtüsünü, sadece türbanı emretmiyor elbette. Tesettür bununla bitmiyor. Sınıflarda pardösü çıkarılarak etek-bluzla oturan; kanı kaynayan genç erkeklerin ve öğretmenlerin her türlü bakış ve tavırlarına, sözle ve gözle saldırılarına muhâtab korumasız bir kızcağız. Evinde erkek misâfirlere bile gözükmeyen hoca-hacı çocuğu bu müslüman kızların, amfi ve sınıflardaki, kantinlerdeki kızlı erkekli karma eğitim ve eritim içinde bulunmasının nasıl bir tezat teşkil ettiği kimsenin eleştirisini bile almıyor.

Giysinin temel olarak üç özelliği vardır: Tesettür (örtme), koruma ve süs. Bunlar içinde en önemlisi, giysinin insanı örtme özelliğidir, yani tesettür. Giysiden mahrum kalmak, çıplaklık, insanı cennetten çıkaran isyanın görüntüsü olduğu gibi, şeytanın bu yolla insanı belâya uğratıp cennete girmesine engel olmasına fırsat vermektir.
Şeytan Cennette Âdem (a.s.) ve eşinin çıplak olması için bütün planlarını kurmuş ve onların cennetten çıkarılmalarına sebeb olmuştu. Onlar da birlikte Rabb'lerine yönelip afv talebinde bulundular, örtündüler ve Allah da onları affetti. Ey Âdem oğulları! Şeytan, ana-babanızı (Âdem ve Havvâ’yı), çirkin yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerini soyarak Cennetten çıkardığı gibi sizi de şaşırtıp bir fitneye/belâya düşürmesin. Çünkü O ve kabilesi, Sizin Onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Şubhesiz Biz şeytanları iman etmeyenlerin dostları kıldık.(A’râf, 27).
Âdem (a.s.) ve Havvâ’da isyanın sonucu, Cennetten çıkarılmanın alâmeti olarak ortaya çıkan çıplaklık, bu kişilerin nesillerinde Cennete girmeye engel sebeblerden biri, isyanın görüntüsü, şeytana uymanın özelliğidir.

Çıplaklardan hoşlanmayan, hele onlarla asla evlenmek istemeyen çok sayıda muhâfazakâr genç erkek var; bunlar için de çarşıda pazarda delikanlıların ilgisini kendisine çekmeye çalışan ve bu erkeklerin zevkle bakıp (tabii ki iyi niyetle canım(!)) hoşlanacağı tipler gerekli. Piyasa şartları böyle oluşacak, bir taraftan fitne kazanı kaynarken, bir taraftan başörtüsü sektörü piyasaları canlandıracak, her çeşidiyle sömürü artmış olacak.

“Günün hatta akşamın her saatinde bunca başörtülü kızın çarşıda sokakta ne işi var?” diyen bile artık yok. Evi hapishane gibi gören kızlar ve genç kadınlar artık sokaklarda göz hapsinde yaşadıklarını, özgürlük adına erkeklerin göz zevklerine gönüllü kölelik yaptıklarını ya düşünmüyor, ya da bundan şeytânî şekilde zevk alıyorlar. İslâmî ahlâkın sokaklara hâkim olmadığı bugünkü çarşı ve pazarlar, hanımıyla erkeğiyle müslümanların, özellikle gençlerin ancak çok zarûrî bir işleri varsa, zarûret miktarı çıkıp dönecekleri (benzetme yerinde ise tuvalet gibi) mekânlardır.
Kapitalistleşen ve Allah korkusundan sıyrılan insanların mâbedi ve köle pazarı haline gelen, kapitalizmin can damarı çarşı ve pazarların Allah nazarındaki yerini Peygamberimiz belirtiyor:
Allah’ın en çok sevdiği yerler mescidlerdir. Allah’ın en fazla nefret ettiği yerler de çarşı ve pazarlardır.”(Muslim, Mesâcid 288, hadis no: 671)


Günümüzde tahrif edilen anlayışlardan bazılarını aşağıya aktaralım:

Peygamberimiz, zevceleri Ummu Seleme ve Meymûne vâlidelerimizle oturuyorlarken ashâb-ı kirâmdan görme özürlü Abdullah ibn Umm-i Mektûm çıkagelince Peygamberimiz eşlerine: Bu zâttan korunun, ona karşı örtününbuyurdu.
Ummu Seleme annemiz de: “
Yâ Rasûlallah! Bu zât âmâ değil midir? O bizi görmez, tanımaz ki (ondan sakınalım)!” deyiverdi.

Bu söz üzerine Peygamberimiz mûmin kadınlara ölçü olan şu cevabı verdi:
Evet (o a’mâdır, görmüyor), ama siz de mi körsünüz? Siz de mi onu görmüyorsunuz? (Gözlerinizi koruyun ve tesettüre uyun).
(Ebû Dâvud, Libas 37, hadis no: 4112; İbn Kesir, Tefsîr, 3/283)

Allah, peruk takana ve taktıran kadına lânet etsin!
(Buhârî, Libâs 86, Tıbb 36; Muslim, Libâs 119, hadis no: 2124; Nesâî, Ziynet 25)

Rasulullah (s.a.v.) kadın gibi giyinen erkeğe, erkek gibi giyinen kadına lânet etti.”
(Ebû Dâvud, Libâs 28; Ahmed bin Hanbel, II/325)


Erkek, erkeğin avrat yerine, kadın da kadının avret yerine bakamaz...”
(Muslim, Hayz 74; Tirmizî, Edeb 38; İbn Mâce, Tahâret 137)


Hiçbiriniz, yanında mahrami bulunmayan bir kadınla baş başa kalmasın.”
(Buhârî, Nikâh 11, Cihâd 140; Muslim, Hacc 424; Tirmizî, Radâ’ 1; Fiten 7)


PEÇE
267423.jpg
Peçe kelimesi İtalyanca "pezzeto"dan alınmıştır. Peçelemek, bir şeyi belli olmaması, seçilmemesi için örterek gizlemek demektir. Günümüzde ülkemizin bazı yörelerinde ve diğer bazı İslâm ülkelerinde özellikle genç kadınların sokakta yabancı erkeklere karşı yüzlerine baş örtülerinden ayrı olarak, yüzü göstermeyen fakat bunu takanın dışarıyı görebileceği bir tül taktıkları görülür. Kimi zaman da baş örtüsünün bir bölümü ile iki göz veya bir gözün dışında kalan yüz kısmı örtülür.

Yüz'ün örtülmesine ait ayetlerde bir açıklık yoktur. Ancak "ziynetlerini veya ziynet yerlerini açmasınlar" ifadesinden, kadının yüzünün ziynet ve güzellik yeri olduğu düşünülerek bu kısmın örtülmesi gerekip gerekmediği İslâm hukukçularınca tartışılmıştır.

Hanefi ve Mâlikîlere göre, örtünmeyi emreden ayette; "ziynetlerden açıkta kalan yerler mustesnâ" (Nûr, 31) ifadesi; kadının sokakta örtmek zorunda olmadığı bazı yerlerinin bulunduğunu gösterir. Bu yerler de yüz ve ellerden ibarettir. Bazı sahabe ve tâbiîlerden bu görüş nakledilmiştir. Saîd b. Cubeyr, Atâ ve Dahhâk bunlardandır (et-Taberî, Câmiul-Beyân fî Tefsîril-Kur'an, XVIII, 118)

Bu konuda dayanılan önemli delillerden birisi de Âişe (r.anhâ) dan nakledilen şu hadistir:
Ebû Bekr'in ( رضي الله عنه ) kızı Esmâ , üzerinde ince bir elbise varken, Allah Rasulunun yanına geldi.
Rasulullah (s.a.v) Ondan yüz çevirerek şöyle buyurdu:
"Ey Esmâ! Kadın âdet görme yaşına ulaşınca şurası ve şurasından başka yerinin görülmesi uygun değildir. " O, bunu söylerken yüzünü ve ellerini gösterdi"
(Ebû Davûd, Libâs, Bab 31, 34, Hadis no: 4104; Kurtubî, el-Câmi' Li Ahkâmil-Kur'an, Beyrut 1405, XII, 229)
Zayıf Hadis, Ravi zinciri kopuk.

Ebû Dâvûd dedi ki: Bu (hadis) murseldir. (Çünkü) Halid b. Durayk, Aişe (ranha)'ya erişmemiştir.

Ayrıca kadının namazda ellerini ve yüzünü açık tutabileceği konusunda görüş birliği vardır. Namaz dışında da bu yerlerin avret sayılmaması gerekir. Çünkü namazda avret yerlerinin örtülmesi farzdır. Bu yerlerin örtülmemesi, farz olmadığını gösterir. Kadın Hac'da da el ve yüzünü açık tutmaktadır.
Kadın iş yaparken, gerekli eşyayı tutarken ve hatta örtüsünü örterken bile ellerini açmaya muhtaç olduğu gibi, çevresini görme, nefes alıp verme bakımından yüzünü örtmesinde güçlük vardır. Diğer yandan şahidlikte, mahkemede ve nikâh gibi muamelelerde yüzün açılmasına ihtiyaç vardır. Bu yüzden "zaruretler kendi miktarlarınca takdir olunur" kaidesince bunların açılmasında bir sakınca yoktur. (Elmalılı, Hak Dini Kur'an Dili, İstanbul 1960, V, 3505, 3506).

Şâfiî ve Hanbelîlere göre yüz ve eller de avrat yeri sayılır. Onlara göre, "Ziynetlerini açmasınlar" ayeti, ziynetin açılmasını yasaklamaktadır. Ziynet de ya yaratılıştan olur yüz ve eller de bu kapsama girer. Ya da dışarıdan süsleme şeklinde olur. Elbise, mücevherat, boyama, kaş yakınma gibi. Ayet, ziynetlerin açılmasını mutlak olarak yasakladığına göre, yabancı erkeklerin yanında ziynet sayılan yerlerin açılmaması gerekir. Bu iki mezheb, "Ziynetlerden açıkta kalan kısım mustesnâ..." ifadesini kasıt ve tasarlama olmaksızın kendiliğinden rüzgar, bağın çözülmesi vb. sebeblerle örtünün açılması şeklinde te'vil etmiştir. (Muhammed Alî es-Sâbûnî, Tefsîru Âyâtil-Ahkâm, Dımaşk 1397/ 1977, II, 155).

Hadisten dayandıkları deliller şunlardır:
Cabir b. Abdillah ( رضي الله عنه ) , "Allah elçisine, ansızın bakışın durumunu sordum. "Gözünü çevir" buyurdu" demiştir. (Ebû Dâvud Nikâh, 43; Tirmizî, Edeb, 28; Ahmed b. Hanbel, IV, 358, 361)
Ansızın bakılan yerin, kadının eli ve yüzü olması akla ilk gelen husustur.

Taberî, İbni Sirin'den şöyle nakleder: Abide es-Selmanî (r.a.)'den, “...Dış elbiselerinden üstlerine giymelerini söyle.” âyetinin manasını sordum. Büyük bir çarşaf alarak onunla bütün vücudunu örttü. Başını ta kaşlarına kadar kapattı. Yüzünü de tamamen kapattı. Yalnız sol gözünü açık bıraktı. Böylece âyeti fiili olarak tefsir etti. Bunun benzeri İbni Abbas (r.anhuma)'dan da nakledilmiştir. (Taberi. Tefsir. C. 22.)

Ebussuud Efendi (
رَحِمَہُ اللّہُ ): “Cilbab’tan maksad, çok geniş ve uzun bir örtüdür. Kadın bununla başını örttüğü gibi yüzünü ve göğsünü de örterek ayaklarına kadar salar. Buna göre âyetin manası, ‘Kadınlar dışarıya veya yabancı bir erkeğin karşısına çıkacakları zaman bu örtüyle yüzlerini ve bütün vucudlarını örtsünler.’ olur. Suddî de âyetin tefsirinde, «Kadın alnını ve yüzünü örter. Yalnız bir tek gözü açık kalır.» demiştir.”

Abdullah b. Abbas (r.anhumâ)'dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Allah Rasulu, Fadl b. Abbas'ı hacda terikesine almıştı. Fadl, güzel saçlı ve yakışıklı bir genç idi. Bir kadın gelipb Allah Rasulunden fetvâ sordu. Fadl ona bakıyor, o da Fadl'a bakıyordu. Allah Rasulu, Fadl'ın yüzünü öbür yana çevirdi" (Buharî, Meğazî, 77; Hac, I ; Muslim, Hac, 407).

Görüşlerin ortası (değerlendirme):
Buradaki örtme, fitneye düşme, yani zinaya yol açma tehlikesi yüzündendir. Ancak hadislerde "kadının yüzünü örtünüz" veya "kadının yüzü de avrettir" anlamı açıkça ifade edilmemiştir. Bazı sahabilerin kadınlara şehvetle bakmaları veya anlamlı bakışlarıyla kadınları rahatsız etmeleri önlenmek istenmiştir. Böyle bir fitne korkusu doğunca, mûmin kadınların da iffetlerini koruması ve erkeklerin dikkatli bakışlarına hedef olmaması amaçlanmalıdır. Sahabe hanımlarının yüzlerini örttükleri açık olarak nakledilmediği için, bu konuda bir icma'ın varlığından söz edilemeyecektir. Fakat fitne ortamlarının hakim olduğu küfür diyarlarında genç; ve güzel bazı bayanların, erkeklerin rahatsız edici bakışlarından korunmak ve gönül dünyalarını daha temiz tutabilmek için başvuracakları bir korunma biçimidir.

(Kurtubî, a.g.e., XII, 229 vd.; es-Sâbunî, a.g.e., II, 154 vd.; et-Taberî, a.g.e., XVIII, 118; Muhammed Eyyûb Kâkül, 2. baskı, Suriye t.y., s. 27 vd.; Elmalılı, a.g.e., V, 3505 vd.; İbrahim Cemel, Müslüman Kadının Fıkıh Kitabı, terc. Beşir Eryarsoy, İstanbul 1989, s. 124 vd.; Faruk Beşer, Hanımlara Özel İlmihal, İstanbul 1989, sf: 243 vd.).


***


Kadının peçe takması ile ilgili deliller:

Ayet ve hadisler

Abdullah b. Abbas radiyallahu anhuma diyor ki: “Neredeyse gökten başınıza taş yağacak! Ben size Allah’ın Rasulü böyle söylüyor diyorum, siz ise, bana Ebu Bekir ve Ömer şöyle söyledi diyorsunuz.”
Allah ve Rasulü’nün sözünün yanında bu değerli sahabelerin dahi sözü bir kenara iken, nasıl olur da hocanın görüşü yer alabilir?
Yüce Allah şöyle buyurur: “Allah ve Rasûlü, bir işe hükmettiği zaman, mûmin bir erkek ve mûmin bir kadın için o işte kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah’a ve Rasûlü’ne isyan ederse, artık gerçekten o, apaçık bir sapıklıkla sapmıştır.” (Ahzab -36)
Bu konuda araştırma yaparken bir bacımızın karşılaştığı ve şu duruma ne kadar da üzüldüm. O karşısındaki insanlara delil göstermek için Allah’ın kitabını açıyor ancak delil şöyle dursun, birileri parantez içerisine dizeledikleri ile ayeti tahrif etmişler… Hasbunallahu venimel vekil…
Bize mealde yer alan parantez içindeki sözleri gösterip bunları Rabb'imizin ayetleri olduklarını iddia ediyorlar ki bu Allah Teala’ya apaçık bir iftiradır. Parantez içindeki kısımlar ise meali yazan kimselerin kendi yorumları ve zanlarıdır. Allah Teala’nın ayetleri ifsat edilmeye çalışılarak Avrupalılaşma ve modernleşmeye gidilmek istenilmiştir. Bundan dolayı Kuran’ın özüne bir şey yapamayacaklarını bilen hainler sinelerin özüne girmiştir!
Örneğin; Nur suresi 31. ayetinde ‘’..
görünen kısımları mustesna..’’ derken Yüce Allah, bir çoğunuzun da Kuran mealinde bulunan parantez içinde ‘’ (yüz, el, ayak) ‘’ tabiri eklenmiştir. Bu sözden Allah beridir. Rabbimiz böyle bir şey dememiştir. Bu bir beşerin kelamıdır, Rabbimizin ayeti değildir. Nitekim Arapçasına kelime kelime bakarsanız da bu söylediğim hakikati göreceksiniz. Ne el ne ayak ne yüz tabiri bulunmamaktadır. “
Şunu hemen belirtmek gerekir ki bazı mubhem yerleri yada tefsir ulemasınca ayetin hilafına olmayan yerlerde karşı taraf daha iyi anlasın diye parantez içerisinde açmakta herhangi bir sakınca yoktur. Ancak kendi görüşünü yaymak adına bunun yapılması Yüce kitabı bozmaya çalışmak Yahudilerin Tevrata yaptıklarını yapmaya çalışarak anlamlarını yerinden oynatmaya çaba göstermektir ki, bu asrın sapkınlarının Allah’ın kitabını silah gibi kullanmaya çalışmalarından ileri gelmektedir…
Kardeşimiz bunun tebliğin de önüne engel olduğunu söylüyor…
“Bunun için Türkçe olarak çevirdikleri ayetlerden bazı kilit noktalara (modernleşmek, normalleşmek için) parantez içlerinde yukarıda verdiğim örneklerdeki gibi bir şeyler ekleyerek mûminleri Allah ile kandırmaya çalışmaktadırlar.
Hiç şubhesiz, zikri Biz indirdik; Onun koruyucuları da gerçekten Biziz. (Hicr-9)
Malesef bugüne kadar bu konuyla alakalı olarak hiç bir hoca(!) alim(!) mûmin(!) bu tuzaktan ve onların global planlarından bahsetmedi. Kadınlara dawah yaparken karşılaştığımız en büyük ve ciddi problemlerden bir tanesi bu parantez içlerindeki yanıltmalar, uydurmalar; bu bizi zor duruma sokmakla beraber sözümüzdeki anlaşılırlığı da zorlaştırıyor. Biz onlara Nur Suresi 31. ayeti gösterdiğimizde ‘’..ama Kuran’da el yüz ve ayak mustesna diyor..’’ diye cevab veriyorlar. Bundan dolayı tesettür ile ilgili tebliğ yapacak kız kardeşlere veya tesettür ile amel edecek kız arkadaşlara bu çağrıma kulak vermelerini temenni ediyorum. Bu konuda size böyle söyledikleri zaman onlara bu parantez içlerindeki kelamların bir yorum olduğunu söyleyerek söze başlayın. Bizimde onlarında inandığı kitabı açıp gösterin. ‘’ İşte ayet burada! Sen şimdi bir beşerin sözünemi iman edeceksin yoksa Allah Teala’nın sözüne mi ‘’ deyin! Ve iyi bilin ki Rabbimizin ayetleri bütün yaratılmışların sözünden münezzehtir. Hamd alemlerin Rabbi olan Allah’adır!”


Durum hal ayet araştırmasında bile böyleyken, fetva hattı diye aradığında karşısına çıkan insanlar, hoca diye ortaya çıkanların batıl sözleri, hakkı gizlemekle kalmıyor, batılın yayılmasına da meydan ve fırsat veriyor. İşte bu karmaşa ve hengamenin içerisinde deriz ki kadının yabancı erkeklere karşı hicaba bürünmesi ve yüzünü örtmesi, farzdır. Bunun farz olduğuna Rabb'inin kitabı, Peygamberin Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-’in sünneti, insanlar tarafından itibar edilen şeyler ve birçok kıyas delil teşkil etmektedir.

Birincisi: Kur’an’ı Kerim’den deliller

Birinci delil: Nur Suresi 31. ayet
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

” وَقُلْ لِلْمُؤْمِنَاتِ يَغْضُضْنَ مِنْ أَبْصَارِهِنَّ وَيَحْفَظْنَ فُرُوجَهُنَّ وَلا يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ إِلا مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَلْيَضْرِبْنَ بِخُمُرِهِنَّ عَلَى جُيُوبِهِنَّ وَلا يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ إِلا لِبُعُولَتِهِنَّ أَوْ آبَائِهِنَّ أَوْ آبَاءِ بُعُولَتِهِنَّ أَوْ أَبْنَائِهِنَّ أَوْ أَبْنَاءِ بُعُولَتِهِنَّ أَوْ إِخْوَانِهِنَّ أَوْ بَنِي إِخْوَانِهِنَّ أَوْ بَنِي أَخَوَاتِهِنَّ أَوْ نِسَائِهِنَّ أَوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُنَّ أَوْ التَّابِعِينَ غَيْرِ أُوْلِي الإِرْبَةِ مِنْ الرِّجَالِ أَوْ الطِّفْلِ الَّذِينَ لَمْ يَظْهَرُوا عَلَى عَوْرَاتِ النِّسَاءِ وَلا يَضْرِبْنَ بِأَرْجُلِهِنَّ لِيُعْلَمَ مَا يُخْفِينَ مِنْ زِينَتِهِنَّ وَتُوبُوا إِلَى اللَّهِ جَمِيعًا أَيُّهَا الْمُؤْمِنُونَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ ” [ سورة النور الآية: ٣١]
(Ey Peygamber!) Mûmin kadınlara söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) esirgesinler ve ırzlarını (Allah’ın haram kıldığı şeylerden) korusunlar. Görünen kısmı mustesnâ olmak üzere, zînetlerini (yabancı erkeklere) göstermesinler. Başörtülerini, (başlarından) göğüslerinin üzerine (kadar) örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi (mûmin) kadınları, ellerinin altında bulunanlar (köleleri), erkeklerden âilenin kadınına şehvet duymayan (başkalarının yardımına muhtaç olan saf kimseler gibi) tâbi kimseler veya henüz kadınların kadınlık hallerinin farkında olmayan (henüz şehvet duymayan) çocuklardan başkasına (gizli) zînetlerini göstermesinler. (Yolda yürürken) gizlemekte oldukları zînetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey mûminler! (Size emretmiş olduğu bu güzel sıfatlara ve övülen hasletlere) toptan Allah’a (itaat etmek sûretiyle) dönün (ve câhiliye toplumunun üzerinde bulunduğu kötü ahlâk ve sıfatları terkedin) ki (dünya ve âhirette) kurtuluşa eresiniz.” (Nur Sûresi: 31).

Bu âyet-i kerime, kadınların yabancı erkeklere karşı örtünmesinin farz olduğuna şu yönlerden delâlet etmektedir:

1. Şubhesiz Allah Teâlâ, mûmin kadınlara ırzlarını (edeb yerlerini) korumalarını emretmiştir. Irzın korunmasını emretmek, aynı zamanda ona vesile olan hicabı da emretmektir. Çünkü yüzü açmak, ırzın gitmesine neden olabilir. Hiçbir akıl sahibi yüzü örtmenin, ırzın korunma yollarından birisi olduğu konusunda şubhe etmez. Çünkü yüzü açmak, kadının yüzüne bakmaya, kadının güzelliğini düşünmeye ve bu bakışla ondan zevk almaya götürür. Dolayısıyla bu durum, önce kadınla buluşmaya, ardından da onunla zinâ etmeye götürür.
Nitekim Rasûlullah -sallallau aleyhi ve sellem- bu konuda şöyle buyurmuştur:

اَلْعَيْناَنِ تَزْنِياَنِ وَزِناَهُماَ النَّظَرُ، وَالشَّفَتاَنِ تَزْنِياَنِ وَزِناَهُماَ التَّقْبِيلُ، وَالْيَداَنِ تَزْنِياَنِ وَزِناَهُماَ اللَّمْسُ، وَالرِّجْلاَنِ تَزْنِياَنِ وَزِناَهُماَ الْـمَشْيُ، وَالْفَرْجُ يُصَدِّقُ ذَلِكَ أَوْ يُكَذِّبُهُ.[ متفق عليه]
Gözler zinâ eder, onların zinâsı bakmaktır. Dudaklar zinâ eder, onların zinâsı öpmektir. Eller zinâ eder, onların zinâsı dokunmaktır. Ayaklar zinâ eder, onların zinâsı (o işe) yürümektir. Ferc (uzuv) da bunu ya doğrular (tasdik eder), ya da yalanlar.”
(Buhârî; Hadis no: 6612; Muslim; Hadis no: 2657).

Bu sebeble yüzü örtmek, ırzı korumanın yollarından birisi olduğu için böyle yapmak emredilmiştir. Çünkü sebeblerin maksatlara göre hükümleri vardır.

2. Allah Teâlâ’nın:

وليضربن بخمرهن على جيوبهن [ سورة النور من الآية: ٣١]
… Başörtülerini, (başlarından) göğüslerinin üzerine (kadar) örtsünler.
Sözünde kadının başörtüsü ile yakasını örtmekle emrolunduğuna göre, yüzünü de örtmekle emrolunmasını gerektirir. Bu ya başörtüsünün bir gereğidir ya da bu hüküm kıyasla çıkarılır. Çünkü boynu ve göğsü örtmek farz olduğuna göre, yüzü örtmenin farz olması daha önce gelir (daha evlâdır). Çünkü yüz, güzellik ve fitnenin odak noktasıdır. [Muhammed b. Salih el-Useymîn; “Hicâb Risâlesi]


kadinin-pece-takmasi-ile-ilgili-deliller-ayet-ve-hadisler-10.png

Buhari rahimehullah Sahih’inde; “Başörtülerini yakalarının üzerine indirsinler” babında Ahmed b. Şebib – babası – Yunus – İbn Şihab – Urve – Aişe radıyallahu anha isnadıyla rivayet ediyor: Aişe radıyallahu anha dedi ki:
Allah ilk muhacir kadınlarına rahmet etsin, Allah; “Başörtülerini yakaları üzerine indirsinler” ayetini indirince elbiselerinde parça koparıp onunla yüzlerini örttüler.”

Şubhe: Allah bu ayette yüzün örtülmesini emretmedi. İbn Kesir ve Kurtubi bu ayette göğüs ve boğazın örtülmesi kastedilmiştir dediler.

Cevab: İbn Hacer Fethu’l-Bari’de (8/489) bu hadisin şerhinde şöyle demiştir: “Fahtemerne; yüzlerini örttüler demektir. Bunun şekli; hımar (denilen örtünün) başa konulup sağ tarafının sol omuza atılarak yüzün kapanmasıdır. El-Ferrâ dedi ki: Cahiliyyede kadın başörtüsünü başının arkasına sarkıtır, önü açık kalırdı. Böylece yüzünü de örmesi emrolundu. Kadının hımarı; erkeklerin sarığı gibi başörtüsüdür.”
Ayette geçen humur (başörtüleri) Hımar kelimesinin çoğuludur. Hamr’dan alınmıştır. Bu da örtmek demektir. Şaraba hamr denilmesi, aklı örtmesinden dolayıdır.
İbn Teymiyye şöyle der: “el-Humur; başı, yüzü ve boynu örten örtülerdir. Celabib (cilbablar); baş üzerinden sarkıtılan elbisedir. Onu giyenin vücudundan gözleri dışında hiçbir yeri görünmez.” (el-Fetava (22/147)
Buhari Şarihi el-Aynî; “fahtemerne biha; yani elbiselerinden kopardıkları parça ile yüzlerini örttüler demektir” dedi. (Umdetu’l-Kari (10/92)
İbn Hacer; “Hımar; kadının yüzünü örttüğü örtüdür” dedi. (Fethu’l-Bari (10/48) Hafız İbni Hacer şairin şu şiirini delil getiriyor;

kadinin-pece-takmasi-ile-ilgili-deliller-ayet-ve-hadisler-9.png

“Süslü örtü (hımar) içindeki güzele de ki / Takva sahibinin züht hayatını bozdun
Örtünün (hımarının) ve altındaki yanağının ışığı / Yüzünün güzelliğine nasıl kışkırtmaz?
Ayette geçen hımarın (başörtüsünün) yüzü de örten bir örtü olduğu sabit olunca, adı geçen müfessirlerin sözünde de bir çelişki yoktur. Zira göğsün ve boynun örtülmesi, yüzün örtülmesinin gerektirdiği bir manadır.

kadinin-pece-takmasi-ile-ilgili-deliller-ayet-ve-hadisler-8.png

Aişe radıyallahu anha’nın yanına üzerinde yüzü gösteren incelikte başörtüsü bulunan bir kadın girince, Aişe radıyallahu anha o örtüyü alıp yırttı ve şöyle dedi:
Allah’ın Nur suresinde ne indirdiğini bilmiyor musun?.” Bunun üzerine Ona kendi hımarını (başörtüsünü) giydirdi.”Durru’l-Mensur (7/287) Said b. Mansur ve İbn Merduye’den. Diğerlerinin rivayetlerinde bu gelen kadının Hafsa radıyallahu anha olduğu tasrih edilmiştir: Beyhaki (2/235) Muvatta (1625) İbn Sad (8/71, 72) İbn Abdilberr el-İstizkar (1690) Şerhu’s-Sunne (6/24) Elbani Cilbabu’l- Mer’e (s.126)
İfk hadisesi olduğu sırada, Safvan Bin Muattal radıyallahu anh Onu görmüş, Aişe radıyallahu anha demiştir ki;
kadinin-pece-takmasi-ile-ilgili-deliller-ayet-ve-hadisler-7.png

Safvan’ın istirca’ı (inna lillah ve inna ileyhi raciun demesi) üzerine uyandım, hemen yüzümü cilbabımla örttüm.”Buhari (4750)
Pek çok hadiste Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, evlenmek isteyen erkeklere, evlenmek istediği kadına bakmalarını emretmiştir. (Elbani Sahiha, 1/149-159) Bu rivayetlerden birini Mugire Bin Şube şöyle nakleder;

kadinin-pece-takmasi-ile-ilgili-deliller-ayet-ve-hadisler-6.png

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e geldim ve ona evlenmek istediğim bir kadından bahsettim.
Bana; “Git Ona bak. Bu, Onunla muhabbet ve unsiyetinizin devamı için daha uygundur” dedi.
Ben de Ensardan bir kadının yanına geldim, Onu ebeveyninden istedim ve Rasulullah aleyhissalatu vesselam’ın sözünü Onlara haber verdim. Onlar sanki bundan hoşlanmadılar. Hıdr denen hususi hucresinde bulunan kız bunu işitmişti:
Rasulullah aleyhissalatu vesselam, Sana bakmanı emretmişse, bak! Aksi takdirde Allah aşkına Bana bakma!” dedi. Sanki kız da bu bakma işini büyütmüştü.
Muğire sözüne devamla dedi ki: “Ben kıza baktım ve Onunla evlendim.İbn Mace (1866) Taberani (20/433) Elbani Sahiha (96)

Bu hadis, kadınların yabancı erkeklere karşı örtündüklerini, bir erkeğin ancak nikâh kastı ile bakabileceğini göstermektedir. Şayet kadınlar yüzlerini açıyor olsaydılar, nikâhlamak isteyenin kızın babasından Onu görmek için izin istemesine gerek olmazdı. Yine yüzleri açık olsaydı, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem evlenmek isteyen erkeklere, Onlara bakmalarını emretmezdi. [Peçe Farzdır. / Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Çubukâbâdi syf.17-20]

3. Allah Teâlâ mutlak olarak zîneti (süsü) göstermeyi yasaklamış, ancak görünen kısmı bundan ayrı tutmuştur. Görünen kısım ise, elbisenin dışı gibi görünmesi kaçınılmaz olan şeydir. Bundan dolayıdır ki Allah Teâlâ:

إلا ماظهر منها [ سورة النور من الآية: ٣١]
“… Görünen kısmı mustesnâ olmak üzere, …”
Buyurmuş, ama: “… Gösterdikleri kısmı mustesnâ olmak üzere,…” dememiştir.
Nitekim seleften Abdullah b. Mes’ud, Hasan Basrî, İbn-i Sîrîn ve başkası âyetin bu kısmını şöyle tefsir etmişlerdir:

إلا ماظهر منها [ سورة النور من الآية: ٣١]
… Ridâ ve elbise ile elbisenin alt taraflarının görünen kısmı mustesnâ olmak üzere,…”
Sonra Allah Teâlâ, ayrı tuttuğu kimselerin dışındakilere zîneti göstermeyi tekrar yasaklamıştır. Bu da, ikinci zînetin, birinci zînet olmadığına delâlet etmiştir. Dolayısıyla birinci zînet, herkese görünen dış zînettir ve onu gizlemek mümkün değildir. İkinci zînet ise, gizli zînettir ki, yüz bundandır. Şayet bu zînet herkese câiz olsaydı, birinci zînette genellemesinde, ikinci zînette de ayrı tutmasında (istisna kılmasında) faydalı bir bilgi olmazdı. [Muhammed b. Salih el-Useymîn; “Hicâb Risâlesi]

kadinin-pece-takmasi-ile-ilgili-deliller-ayet-ve-hadisler-16.png

İbni Mes’ud radıyallahu anh; Ayetteki “kendiliğinden görünen kısım mustesna ziynetlerini açmasınlar” ibaresi hakkında der ki;
“Ziynet iki türlüdür; görünen ziynet ve sadece kocasının görebileceği gizli ziynet. Görünen ziynet; Arab kadınlarının giymeyi adet edindikleri elbiseleri üzerine giydikleri örtüler ile elbiselerdir. Gizli ziynet ise kocasından başkasına göstermesi caiz olmayan; sürme, yüzük, bilezik gibi şeylerdir.”
İbni Ebi Şeybe (4/284) Tefsiru Abdirrezzak (4/495) İbn Ebi’d-Dunya el-İyal (404) Tahavi Şerhu Maani’l-Asar (4/332) İbni Kesir (2/283) Beydavi (2/138) Taberi (19/155) Taberani (9/228) Kurtubi (12/229) İbnu’l-Arabi (3/1356) İbni Cevzi Zadu’l-Mesir (6/31) İbnu Katan Kitabu’n-Nazar (s136) Durru’l-Mensur (7/285) İbni Habib Gaye ve Nihaye (s.215) Şankıti Advau’l-Beyan (5/513)

kadinin-pece-takmasi-ile-ilgili-deliller-ayet-ve-hadisler-15.png

İbni Mesud radıyallahu anh, “Ziynetlerinden görünen kısım mustesna” kavlindeki ziynet elbisedir. Nitekim “Mescide her çıkışınızda ziynetinizi alın” (Araf 31) ayetinde de elbise kastedilmektedir.” demiştir. Taberi (19/156) İbni Ebi Şeybe (4/284) Tefsiru Abdirrezzak (4/495) İbn Ebi’d-Dunya el-İyal (404) Tahavi Şerhu Maani’l-Asar (4/332) İbni Kesir (2/283) Beydavi (2/138) Taberi (19/155) Taberani (9/228) Kurtubi (12/229) İbnu’l-Arabi (3/1356) İbni Cevzi Zadu’l-Mesir (6/31) İbnu Katan Kitabu’n-Nazar (s136) Durru’l-Mensur (7/285) İbni Habib Gaye ve Nihaye (s.215) Şankıti Advau’l-Beyan (5/513)
İbni Hallikan’ın rivayetine göre; İsa Bin Ömer, Ebu Amr Bin A’la’ya; şöyle bir beyit okumuştur;
“O kadınlar tesettür için yüzlerini örtüp gizlerlerdi,
Bugün ise bakanlara kendi yüzlerini gösterip açığa vururlar.” İbni Kesir el-Bidaye (10/179)
İşte bu, ayette geçen “la yubdiyne” kelimesinin izahıdır. Yani ayette yüzü açmak yasaklanıyor. Bu beyit, sahabe hanımların yüzü örtmeyi tesettür emri dâhilinde gördüklerinin de delilidir.

Yüzün açılmasını caiz sayanlar, İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan bu ayetin tefsiri hakkında rivayet edilen eseri delil getirmişlerdir. Buna birkaç açıdan cevab verilebilir:

Birincisi:
İbn Mesud radıyallahu anh, yukarıda geçtiği gibi görünen kısmın elbise olduğunu söylemiştir. Bu sahihtir. Bunu Taberi; İbnu’l-Musenna – Muhammed b. Cafer – Şûbe – Ebu İshak – Ebu’l-Ahvas – İbn Mesud r.anh isnadıyla rivayet etmiştir. Bu isnad sahihtir. Şeyh Elbani de bu isnadın sahih olduğunu belirtmiştir. (el-Hicab s.41)
Ayet hakkındaki bu tefsir aynı zamanda Hasen el-Basri, İbn Sirin, Ebu’l-Cevza, İbrahim en-Nehai ve başkalarından da rivayet edilmiştir. İbn Kesir Tefsiru Kur’ani’l-Azim (3/378)

İkincisi: İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan bu ayetin tefsiri hakkında (görünen kısmın eller ve yüz olduğuna dair) gelen bütün rivayetlerde zayıflık vardır. İsnadında geçen zayıf ravilerin durumu şu şekildedir:
a)- Muslim b. Keysan el-Mellai zayıftır. El-Fellas onun metruk olduğunu söylemiştir. Ahmed: Hadisi yazılmaz dedi. İbn Main: güvenilir değildir dedi. İbn Hacer, Ebu Zür’a, Tirmizi, İbnu’l-Medini, Buhari, Ebu Davud, Dârakutni ve başkaları onun zayıf bir ravi olduğunu belirtmişlerdir. (Mizzi Tehzibu’l-Kemal (7/633) Mizanu’l- İtidal (4/106)
b)- Muhammed b. Humeyd er-Razi; İmam Taberi’nin şeyhi olup zayıftır.
c)- Nehşel; çok zayıf bir ravidir.
d)- Dahhak b. Muzahim; İbn Abbas r.anhuma.’dan işitmemiştir.
e)- İbn Ebi Talha; İbn Abbas ra.’dan işitmemiştir.
f)- İbn Curayc; İbn Abbas ra.’dan işitmemiştir.
g)- İbn Ebi Hatim’in Tefsir’inde (8/2574) gelen rivayete gelince; el-A’meş’in Said’den rivayeti ile gelmiştir. El-A’meş ise Said’den dört hadisten başka bir şey almamıştır. Bunu Cerh ve Ta’dil imamı İbnu’l-Medini söylemiştir. Nitekim el-A’lâî Camiu’t-Tahsil’de (Sf: 189) şöyle der: “İbnu’l-Medini dedi ki: el-A’meş, Said b. Cubeyr’den sadece dört hadis işitmiştir…” bu dört hadisi zikretmiş ve bu tefsir bunlar arasında yoktur. Bu ifadeler, Ebu Zur’a’nın et-Tahsil’de (Sf: 136) bizzat zikrettikleridir.” Bu rivayet Ebu Abdillah Muslim b. Keysan el-Mellai el-A’ver’in rivayeti olarak meşhurdur. Ayrıca Suleyman el-A’meş tedlis yapar. İşte bu rivayet de Müslim b. Keysan’dan yaptığı bir rivayet olup tedlis için onun adını zikretmemiş ve tedlis sigası olan an’ane ile rivayet etmiştir. A’meş’in Said’den dört hadisten başka bir şey işitmediği sabit olduğuna göre ve ilim ehlince bu tefsir Müslim b. Keysan’ın Said’den rivayeti olarak bilindiğinden dolayı, el-A’meş’in tedlis yaparak Muslim b. Keysan’ı isnaddan düşürdüğü anlaşılmıştır. Muslim b. Keysan ise yukarıda geçtiği gibi çok zayıf bir ravidir.
h)- Beyhaki’nin rivayetine gelince, iki ravisinin zayıflığı söz konusudur. Ravilerinden Ahmed b. Abdilcebbar el-Utaridi hakkında Zehebi; onu birden çok kimse zayıf saydı demiştir. Mizan (1/112) Takribu’t-Tehzib (1/19) diğer bir ravisi Abdullah b. Hurmuz el-Mekki hakkında İbn Main “zayıf” demiştir. Ebu Hatim: kuvvetli değildir der. İbnu’l-Medini ve Nesai de zayıf olduğunu söylemişlerdir. Hafız ibn Hacer de et-Takrib’de zayıf demiştir. (1/450) Mizanu’l-İtidal (2/503)

Üçüncüsü: Her ne kadar tabiinden bazılarından görünen kısmın eller ve yüz olduğu diğer kısmından ise elbise olduğuna dair sahih rivayetler gelmiş ise de sahabe tefsiri önceliklidir. İbn Mesud radıyallahu anh’den, görünen kısmın elbise olduğunu söylediği sabit olmuştur.

Dördüncüsü: İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan gelen rivayetin sahih olduğunu varsaysak dahi, buradan ellerin ve yüzün açılmasının caiz olduğuna delil çıkmaz. Çünkü;
a)- Görünen ziynet eller ve yüz değildir. Arab dilinde ziynet; kadının yaratılışından olanın haricinde süslendiği takılar ve giysilerdir. Kadının bedeninin bir parçası olarak tefsir edilmesi zahire aykırıdır. Bunu gerektiren bir delil olmadıkça bu yoruma müracaat caiz değildir. Ziynetin şer’î manasına gelince, Kur’anda çok defa tekrar edildiği üzere, bundan kastedilen süslenilen şeyden hariç olan süstür. Nitekim yukarıda naklettiğim gibi, İbn Mesud radıyallahu anh ayette geçen ziynet; elbisedir demiş ve Ebu İshak buna Araf suresi 31. ayetini delil getirmiştir. Malum olduğu üzere Kur’an’ın Kur’an ile tefsiri en üstünüdür.
b)- Ayette istisna edilen “görünen ziynet” ile kastedilen sahih mana; onun kasıt dışı görünmesidir. Ziynet iki türlüdür: gizlemeye imkan olan ki, ister eller, ister yüz olsun, ya da yüzük, bilezik ve sürme gibi şeyler olsun, kadınlar bu türünü gizlemekle emrolunmuşlardır. Kadın bunları insanlara gösterirse bundan sorumlu olur. İkinci türü ise gizlemesi mümkün olmayan ya da mümkün ise de kasıtsız olarak, bilinç dışı, yahut bir zaruret sebebiyle açılanıdır. Kadın bundan dolayı sorumlu olmaz. İşte bu kadının kastı olmadan rüzgarın açtığı elbisesi, nikah taleb edene açmasına izin verilen veya tedavi zarureti sebebiyle açtığı ziynetidir. Nitekim Nebi sallallahu aleyhi ve sellem zamanında kadınlar yabancı erkeklere yüzlerini açmazlardı.
c)- İbn Mesud r.anh’den gelen “Ziynet iki türlüdür…” şeklindeki rivayette olduğu gibi, ayette kastedilen gizli ziynet, kadının sadece kocasına gösterebileceğidir. Bunun delili, ayetin başı ile sonu arasındaki ilişkidir. “Ziynetlerinden gizledikleri şeylerin görünmesi için ayaklarını yere vurmasınlar.” Buyruluyor. Burada zikredilen ziynet, ayetin baş tarafında gösterilmesi yasaklanan ziynettir. Lakin geriye varlığını bildiren sesi kalmıştır. Alimler burada kastedilenin ayak takısı olan halhallar olduğu hususunda ittifak etmişlerdir. Bu da, ayetin baş tarafında örtülmesi emredilen gizli ziynettendir.
d)- İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan gelen sahih rivayet, ellerin ve yüzün gösterilmesinin yasaklandığını ifade etmektedir:
kadinin-pece-takmasi-ile-ilgili-deliller-ayet-ve-hadisler-14.png

İbn Ebi Şeybe Musannef’inde (4/283) ve İbn Ebi Hatim Tefsir’inde (8/2574) Ziyad b. Er-Rabi – Salih b. Ed-Dehhan – Cabir b. Yezid – İbn Abbas ra. isnadıyla rivayet ediyorlar:
“İbn Abbas; “ziynetlerini göstermesinler” kavli hakkında: el ve yüzü (göstermesinler) demektir” dedi. Bunun râvileri güvenilir olup isnadı sahihtir. Bu durumda İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan gelen, ellerin ve yüzün istisna edilen kısım olduğuna dair tefsirin kendisinden sahih olarak geldiği varsayılırsa bunu, hicab emrinin nuzulünden önceki görüşü olması muhtemeldir. Hicab emri gelince de Ahzab suresinden ayetlerin tefsirinde olduğu gibi, bütün vücudun örtülmesi gerektiğini belirtmiştir. Nitekim İbn Teymiyye (Fetava 22/109) gibi bir çok muhakkik buna dikkat çekmişlerdir.
e)- Beydavi rahimehullah şöyle demiştir: “Eller ve yüzün istisna edilmesi, namaz içinde avret olmadığındandır. Yoksa bakma bakımından hür kadının tüm vücudu avrettir. Kocası ile mahremlerinden başkası, tedavi ve şahidlik gibi zaruretler dışında onun hiçbir yerine bakamaz.” (Envaru’t-Tenzil 2/121)
f)- İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan gelen rivayet kadının yabancılara değil, mahremlerine ellerini ve yüzünü açabileceğine delalet etmektedir:
İbn Cerir et-Taberi (17/259); Ali – Abdullah – Muaviye – Ali b. Ebi Talha – İbn Abbas (r.anhuma) isnadıyla rivayet ediyor:

kadinin-pece-takmasi-ile-ilgili-deliller-ayet-ve-hadisler-13.png

İbn Abbas dedi ki: “Ayette geçen görünen ziynet; yüz, göz sürmesi, eldeki kına ve yüzüktür. Bunları evinde gelen insanlara gösterir.”
Bunu ayrıca İbn Ebi Hatim (8/2576) İbn Abdilberr et-Temhid (16/230) Beyhaki (7/94) Taberi (9/307); Muaviye b. Ebi Salih – Ali b. Ebi Talha – İbn Abbas ra. yoluyla, şu lafızla rivayet ettiler:

kadinin-pece-takmasi-ile-ilgili-deliller-ayet-ve-hadisler-12.png

“İbn Abbas r.anhuma. “zinetlerini göstermesinler” ayeti hakkında; kadın halhalını, kolluğunu, boğazını ve saçlarını kocasından başkasına gösteremez” dedi.” Bu İbn Ebi Hatim’in lafzıdır. Beyhaki’nin lafzı şöyle:
kadinin-pece-takmasi-ile-ilgili-deliller-ayet-ve-hadisler-11.png

“Bu insanlara gösterebileceği ziynetleri küpeleri, gerdanlığı, bilezikleridir. Halhalı, beli, boynu ve saçlarını ise sadece kocasına gösterebilir.” İsnadı hasendir. Bu isnad hakkında daha önce bahsetmiştim.
Şimdi İbn Abbas r.anhuma’nın bahsettiği bu insanlar kimlerdir? Yabancı erkekler olamaz, zira onların kadınların yanına girmesi yasaklanmıştır. Nitekim Nebi sallallahu aleyhi ve sellem; Sizleri kadınların yanına girmekten sakındırırım” buyurmuştur. Yine hicab ayetinde “Onlardan bir şey isteyeceğiniz zaman perde arkasından isteyin” buyrulmuştur. Şu halde İbn Abbas’ın kastettiği kimseler, kadının yanına girebilen kocası dışındaki mahremleridir. [Peçe Farzdır. / Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Çubukâbâdi syf.14-17]

4. Allah Teâlâ, gizli zîneti erkeklerden âilenin kadınına şehvet duymayan tâbi olan kimselere izin vermiştir ki onlar, şehvet duyguları olmayan hizmetçiler, buluğ çağına ermemiş, şehvet duymayan ve henüz kadınların kadınlık hallerinin farkında olmayan küçük çocuktur. Bu da iki şeye delâlet etmiştir:
a). Zînetin bu iki sınıfın dışındaki yabancı erkeklerden birisine gösterilmesi helâl olmaz.
b). Bu hükmün sebebi ve odak noktası, kadının fitneye düşmesinden, kalbin ona tutulması ve ona âşık olunmasından endişe edildiği içindir.Kadının yüzünün, her türlü güzelliğin bir araya geldiği (toplandığı) ve fitnenin yeri olduğunda hiç şüphe yoktur. Kadınların kadınlık hallerinin farkında olan erkeğin kadına tutulmaması ve Ona âşık olmaması için yüzün örtülmesi farzdır.
5. Allah Teâlâ’nın:

ولا يضربن بأرجلهن ليُعلم ما يُخفين من زينتهن [ سورة النور الآية: ٣١]
“… (Yolda yürürken) gizlemekte oldukları zînetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar.
Yani kadın, süs olarak ayağa takılan halhal gibi, gizlemekte olduğu zîneti anlaşılsın diye yere vurmasın. Kadın, erkeği fitneye sevketmesinden endişe edildiği için ayaklarını yere vurarak halhalının sesini işittirmekten yasaklanmış ise, yüzünü açmaktan nasıl yasaklanmasın?
Erkeğin, bir kadının ayağındaki halhalı işitmesi, ayağında olanın ve güzelliğinin ne olduğunu bilmememesi mi daha büyük fitnedir? Yoksa o kadınının, genç bir kız mı yoksa yaşlı bir kadın mı olduğunu bilmemesi mi daha büyük fitnedir?
O kadının çirkin mi yoksa güzel mi olduğunu bilmemesi mi daha büyük fitnedir? Yoksa fitneyi celbeden ve bakmaya çağıran genç ve parlak olan bir güzel yüze mi bakmak daha büyük fitnedir.
Şüphesiz kadına şehvet duyan ve ona karşı şehvet duygusu besleyen her insan, bu iki fitneden hangisinin örtünmesi ve gizlenmesinin daha yerinde olduğunu mutlaka bilir.[Muhammed b. Salih el-Useymîn; “Hicâb Risâlesi]
Nur suresi 31. ayetinde kadının ziynetini yabancılara göstermesinin haram olduğu belirtilmiştir. Zira yüz ziynetin ve güzelliğin aslı, fitnenin kaynağı olduğu için onunda yabancılara karşı örtülmesi zaruridir. Kaldı ki sahabe hanımları ihramlı iken de yüzlerini örterdi;
Aişe radıyallahu anha der ki;

kadinin-pece-takmasi-ile-ilgili-deliller-ayet-ve-hadisler-5.png

“Binekli hacılar biz Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemin yanında ihramlı iken yanımızdan geçerlerken her birimiz başörtüsünü başından yüzüne indirirdi. Binekliler geçtiğinde yine açardık.” Ebu Davud (1833) İbni Rüşd Bidaye (2/166) İbni Sa’d (8/71) İbni Mace (2935) İbnu Katan Kitabun Nazar (s149) Ezraki (2/14)
Fatıma Binti Munzir radıyallahu anha derki;
kadinin-pece-takmasi-ile-ilgili-deliller-ayet-ve-hadisler-4.png

“Esma bt. Ebi Bekr es-Sıddk ile birlikte ihramlı iken yüzümüzü de örtüyorduk.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bizim bu halimizi yadırgamıyordu.”el-Muvatta’ (Sf: 224) Yahya el-Leysi rivayeti olan nusha. Malik (740) İbni Rüşd Bidaye (2/166) Ahkamul Avret (60) Tarhut Tesrib (5/46)


“Müslüman bir kadın Beni Kaynuka pazarında örtülü bir halde zaruri alışverişini yaparken Yahudilerden biri kadının örtüsü ile alay ederek yüzünü açmaya çalıştı. Kadın yüzünü açmayınca elbisesinin eteğini bir yere tutturdular ve avretini açtılar.
“Yüzünü örtüyor, avretini açıyor” diye alay ettiler. Duruma şahid olan bir Müslüman o Yahudi’yi öldürdü. Yahudiler de toplanıp bu Müslüman’ı öldürdüler. Bu olay üzerine Beni Kaynuka savaşı çıkmıştır.” İbni İshak (295) İbni Hişam (2/47) Taberi Tarih (2/480) Belazuri Ensab (309) İbni Kesir Bidaye (4/11) İbni Sa’d (8/321) Usdul Gabe (7/245) Vakıdi (3/67) Suheyli Ravdul Unf (5/392) İbni Esir Kamil (2/65) Kastalani Mevahibu Leduniye (1/102) Cevad Ali Tarihu Kablel İslam (6/144) Kettani Teratibul İdariyye (2/4) Mahmud Şakir Siyer (264) el-Buti Fıkhus Siyra (240)
Yüzü açmak sonradan çıkmış çirkin bir bid’attir ve haramdır. Selef döneminde yüzü açmak vuku bulmamış, Huseyin radıyallahu anh’ın kızı Sukeyne dışarıda yüzü açık dolaştığı için o günün Müslümanları bu fiilini çirkin bulmuşlardır. Hamidullah İslam Peygamberi (1860) [Peçe Farzdır. / Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Çubukâbâdi syf.20-21]

İkinci delil: Nur Suresi 60. ayet
Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

وَالْقَوَاعِدُ مِنْ النِّسَاءِ اللاتِي لا يَرْجُونَ نِكَاحًا فَلَيْسَ عَلَيْهِنَّ جُنَاحٌ أَنْ يَضَعْنَ ثِيَابَهُنَّ غَيْرَ مُتَبَرِّجَاتٍ بِزِينَةٍ وَأَنْ يَسْتَعْفِفْنَ خَيْرٌ لَهُنَّ وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ [ سورة النور الآية: ٦٠]
Bir nikah (evlenme) ümidi beslemeyen, çocuktan kesilmiş yaşlı kadınların, zînetleri (yabancı erkeklere) teşhir etmeksizin bazı (dış) elbiselerini çıkarmalarında bir günah yoktur. İffetli davranmaları (bu elbiseleri çıkarmamaları), kendileri için daha hayırlıdır. Allah, (söylediklerinizi) hakkıyla işiten ve (niyetlerinizi ve amellerinizi) hakkıyla bilendir.” (Nur Sûresi: 60).
Bu âyetin delil olmasının yönü şöyledir:
Şubhesiz Allah Teâlâ, evlenme ümidi beslemeyen ve yaşlı olmalarından dolayı erkeklerin kendileriyle evlenmek istemedikleri yaşlı kadınlardan, -açılıp-saçılmamak ve zînetlerini göstermemek kaydıyla- dış elbiselerini çıkarmalarında bir günah olmadığını belirtmiştir. Bu yaşlı kadınların dış elbiselerini çıkarmalarının câiz olması hükmü, evlenme ümidi besleyen genç kız ve kadınların, hükümde onlardan ayrı olduklarına delâlet eder. Şayet kadının dış elbiseyi çıkarması ve fistana benzer uzunca bir gömlek giymesi, her iki taraf için câiz olsaydı, yaşlı kadınların özel olarak zikredilmesinin bir faydası olmazdı.
Allah Teâlâ’nın:

غير متبرجات بزينة [ سورة النور الآية: ٦٠]
… zînetleri (yabancı erkeklere) teşhir etmeksizin…
Sözü, evlenme ümidi besleyen genç kız ve kadının hicaba bürünmesinin farz olduğuna delildir. Çünkü genç kız veya kadın için genel olan durum, yüzünü gösterdiği zaman zînetini göstermek ve güzelliğini ortaya çıkarmakla, erkeklerin kendisine bakmaları ve kendisini övmelerini istemesidir. Bunun dışında bir kadın ise, ender bulunur. Ender olan şeyin de hükmü zaten yoktur.[Muhammed b. Salih el-Useymîn; “Hicâb Risâlesi]
Asım el-Ahvel şöyle demiştir;
kadinin-pece-takmasi-ile-ilgili-deliller-ayet-ve-hadisler-2.png

“Biz Hafsa binti Sirin’in yanına vardığımızda örtüsünü hep şu şekilde yaparak yüzünü ve gözünü örterdi. Biz ona dedik ki,
“Ey Allah’ın rahmeti üzerine olasıca kadın! Allah’ın kendisi Kur’an-ı Mubin’inde; “Nikâhlanma ümidi kalmamış ihtiyar kadınların ziynetlerini açıkça belirtmeyecek şekilde dış örtülerini bırakmalarında bir mahzur yoktur.“(Nur 60) buyurmuyor mu? Burada geçen cilbablardır”
Hafsa ise; “Onun devamında ne buyruluyor?” dedi.”
“Biz ayetin devamını okuyup; “Şayet iffetlerini takınırlarsa kendileri için daha hayırlıdır” buyruluyor” dediğimiz zaman dedi ki;
“İşte hicabın şart olduğunu belirten hüküm budur.” Beyhaki (7/93) Elbani Cilbabul Mer’e (s.110)
Bu rivayet, yüzü açmanın caiz olduğunu söyleyenleri çürütmektedir. Zira rivayet selefin indinde karara bağlanmış hükmün, kadınların Hafsa Binti Sirin’in yaptığı gibi yabancılara karşı yüzlerini örtmeleri olduğunu göstermektedir. İhtiyar kadınların ziynetlerini açmadan yüzlerini açmaları caizdir. Kadınların yüzlerini açmaları caiz olsaydı, Asım el-Ahvel ve yanındakiler, Hafsa binti Sirin’e, ihtiyar kadınlar hakkındaki bu ayeti delil gösterdiğinde;
“Yüzünü açman caizdir” derlerdi. Bunu çok iyi düşün! Yine bu rivayette cilbab denen dış örtünün yüzü örtmesi gerektiğine de delil vardır. [Peçe Farzdır. / Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Çubukâbâdi syf.21-22]

Üçüncü delil: Ahzab Suresi 59. ayet
Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

يَاأَيُّهَا النَّبِيُّ قُلْ لأَزْوَاجِكَ وَبَنَاتِكَ وَنِسَاءِ الْمُؤْمِنِينَ يُدْنِينَ عَلَيْهِنَّ مِنْ جَلابِيبِهِنَّ ذَلِكَ أَدْنَى أَنْ يُعْرَفْنَ فَلَا يُؤْذَيْنَ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَحِيمًا[ سورة الأحزاب الآية: ٥٩]
Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mûminlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) dış elbiselerini üzerlerine salıvermelerini söyle. Böyle yapmaları onların iffetli tanınmaları ve (kendilerine sarkıntılık edilerek) incitilmemeleri için en uygun olan davranış budur. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet sahibidir. (Ahzâb Sûresi: 59)

Abdullah b. Abbas -Allah ondan râdı olsun- şöyle demiştir: “Allah Teâlâ,mûminlerin kadınlarına,bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman başlarından aşağıya kadar cilbablarıyla yüzlerini örtmelerini ve sadece bir gözü göstermelerini onlara emretmiştir.”
Sahâbînin (Abdullah b. Abbas’ın -Allah ondan râdı olsun-) tefsiri huccettir. Hatta bazı âlimler şöyle demişlerdir:
“Sahâbînin tefsiri, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-‘e nisbet edilmiş merfu’ hükmündedir.”
Abdullah b. Abbas’ın -Allah ondan râdı olsun-:”… sadece bir gözü göstermelerini…” sözü, buna izin verilmesinin sebebi ise, yola bakma zarureti ve ihtiyacından dolayıdır. Eğer buna gerek yok ise, o bir gözünü bile olsa göstermesi gerekmez.
Âyette geçen cilbab; abaye konumunda olan ridâdır.[Muhammed b. Salih el-Useymîn; “Hicâb Risâlesi]
Ayetin Luğavi Tahlili
Bu ayet, cilbab (dış örtü) giyme ve idna (üzerinden sarkıtma) emrini içermektedir. Bu da yüzü örtmeyi kapsar. Zira ayetin devamında “Tanınmamaları için” buyrulmuştur. Bu ayet, cariyelere bir emir değil, sadece hürleredir. Zira “Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin hanımlarına söyle” buyruluyor. “ma meleket yemiynik: elinin altındaki (cariye)ler” demiyor. Cariyeler müminlerin hanımlarından da değildir. Hicab emri ile cilbab emri birbiriyle alakalı iki emirdir; Hicab ayeti: Ahzab 53. ayetidir:

.... وَاِذَا سَاَلْتُمُوهُنَّ مَتَاعًا فَسْـَٔلُوهُنَّ مِنْ وَرَٓاءِ حِجَابٍۜ ذٰلِكُمْ اَطْهَرُ لِقُلُوبِكُمْ وَقُلُوبِهِنَّۜ ....
Onlardan (kadınlardan) bir şey isteyeceğiniz zaman perde arkasından isteyin. Bu hem sizin kalbleriniz, hem de Onların kalbleri için daha temiz olanıdır…” (Ahzab 53)
Alimler bu ayette kastedilenin tamamen örtünmek olduğu hususunda ihtilaf etmemişlerdir. Dolayısıyla yüz de görülmez. Tam anlamıyla örtünerek mûminlerin annelerine perde arkasında olmak emri, mûminlerin kadınlarına da bir atıftır. Cilbab (dış örtü) emri ise Ahzab 59. ayetindedir.
“İdnâ” kelimesi elbise giyinmek demektir. “alâ” edatıyla muteaddi (geçişli) olmaz. Bilakis “lam”, “min” ve “ila” edatlarıyla muteaddi olur. Eğer “ala” edatıyla geçişli yapılırsa o zaman başka bir anlama delalet eder ki, o da; “irhâ”dır. İrha fiili bir şeyin üzerinden sarkıtmak demektir. Dolayısıyla ayette geçen “Cilbablarından idna etsinler” emri, başlarından yüzleri üzerine sarkıtarak örtsünler demektir. Yüzleri üzerine denmesinin sebebi; irha fiilinin ancak bir uzuv üzerine olması gerekmesindendir. Açık olarak anlaşılır ki bu ancak yüz üzerine sarkıtılmakla olur. Şayet mana alın üzerine olsaydı, bu eksik kalır ve irha fiili gerçekleşmiş olmazdı. Bunu destekleyen hususlardan birisi de şudur: İdna ile irha kastedilmesi, sadece et- tecelbub (cilbab giyinme) fiili ile olmamış, Allah Azze ve Celle “min” kelimesini de zikretmiştir. Bu da teb’izîdir. Yani bu sarkıtma cilbabın bir parçasıyla olacaktır.
Lugat konusunda imam olan Zemahşeri ve Ebu Hayyan olmak üzere müfessirler ve diğer alimler bu ayete başları üzerinden yüzü örtmek anlamını vermişler, bu konuda Arab dilini bilenler ihtilaf etmemişlerdir. Şeyh Safiyurrahman Mubarakfuri der ki; bu ayetin yüzü örtmek gerektiğini ifade ettiğine muhalif hiçbir müfessir bilinmemektedir.(İbrazu’l-Hak (Sf: 43)
“İdna” genel bir ifadedir, yüzün örtülmesini de, örtülmemesini de ifade eder görüşüne gelince,
şayet bu ayete yüzün açık bırakılacağı şekilde anlam verilirse, Peygamber hanımlarının da yüzünün açık olacağı anlamı çıkar ki bu görüş batıldır. Zira Peygamber hanımlarının yüzlerini örtmeleri vâcibdir. Yukarıda Ahzab 53.’de geçmişti.
Bahse konu olan Ahzab 59.ayet, yüzün örtülmesini gerektirecek şekilde tefsir edilirse, peygamber hanımlarının yüzlerini örtmelerini emreden diğer ayete (yani Ahzab 53.ayete) uygun olur.
Diğer bir husus, emrin “yudniyne” şeklinde muzari gelmesidir. Malumdur ki muzari emir vâciblik ifade eder ve vacip olan emri tekid eder. Ayette geçen “celabib” kelimesi, cilbabın çoğuludur. Cilbab ise hımar denen başörtüsünden daha büyük, kadının tüm bedenini örten bir örtüdür.
Nitekim Umm Atiye radıyallahu anha Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e;

kadinin-pece-takmasi-ile-ilgili-deliller-ayet-ve-hadisler-36.png

Ey Allah’ın Rasulu! Olur ki birimiz tüm bedenini örten örtüyü bulamaz, bu takdirde ne olur?” diye sordu
bunun üzerine; “Ona kız kardeşi kendi cilbabından giydirsin” buyurmuştur. [Buhari (hayz 23) Müslim (İydeyn 10) Ebu Davud (1136) Nesai (3/180) İbni Mace (1308) Humeydi (361) Elbani Sahiha (2/152) Fethul Bari (1/459) Ahmed (4/84) Darimi (salat 223) Tirmizi (Cuma 36)]
Pek çok muhakkikin de belirttiği gibi Arab lugatinde cilbab; vücudun tamamını örten örtü demektir.
İbn Teymiye şöyle demiştir: “Hicab ayetinden önce kadınlar cilbabsız olarak çıkıyorlardı. Elleri ve yüzlerini erkekler görüyorlardı. O sıralarda yüzünü ve ellerini açması caiz olduğundan bunlara bakmak da caizdi. Allah Azze ve Celle hicab ayetini (Ahzab 59.) indirince kadınlar erkeklere karşı örtündü.” (El-Fetava (22/110) Kurtubi Tefsiri (14/243-244)
Ayetteki “zalike: bu” zamiri, üzerlerine cilbablarının bir kısmından sarkıtsınlar emrine racidir. Yani bu tanınıp eziyete uğramamaları için daha uygundur. Zira ayetin nuzul sebebi, cariyelere sataşılmasıdır. Hür kadınlardan tanınmayanlar da cariye zannedilip sataşılırdı. Sadece başın örtülmesi konuşmalardan alıkoymaz. Kadın ancak yüzünü örterse bundan korunabilir. Zira yüzün açık olması konuşmayı kolaylaştırır. Nitekim bir şair şöyle demiştir:

kadinin-pece-takmasi-ile-ilgili-deliller-ayet-ve-hadisler-35.png

Bir bakış, bir gülüş, ardından selam ve kelam görüşme vaadidir.

Bu Ayetten Sahabeler Yüzün Örtülmesi Gerektiğini Anlamıştır

Yukarıda Allah Rasulü’nün bizzat özel duasını alan “Yarabbi Kura’ın manasını (tevili) İbni Abbas’a öğret dediği amcasının oğlu İbni Abbas r.anhuma’ın görüşüne yer vermiştik.
kadinin-pece-takmasi-ile-ilgili-deliller-ayet-ve-hadisler-34.png

Abdurrazzak, Mâmer – İbn Huseym – Safiyye bt. Şeybe – Umm Seleme radıyallahu anha isnadıyla rivayet ediyor:
Bu ayet (Ahzab 59) nazil olunca Ensar kadınları başlarında karga varmış gibi sukûnet içinde oldular üzerlerinde siyah çarşaflar vardı.” [Ebu Davud (4101-4) Taberi (22/29) Beyhaki (2/234, 7/88) Ahmed (6/30) Hakim (2/397) Tefsiru Abdurrazzak (2/101) İbn Ebi Hatim (10/3154) Cessas (3/372) İbnu Katan Kitabu’n- Nazar (s.175) Cemu’l-Fevaid (5730) Suyuti Durru’l-Mensur (8/208) en-Nihaye (3/352) İbni Kesir (6/482) Kayrevani Cami (210) Belazuri (1/574)]

kadinin-pece-takmasi-ile-ilgili-deliller-ayet-ve-hadisler-33.png

Aişe radıyallahu anha’dan gelen rivayette; “Allah ilk muhacir hanımlara rahmet eylesin. “Ey peygamber, hanımlarına, kızlarına ve mûminlerin kadınlarına söyle…” ayeti nazil olunca elbiselerinin bir parçasını yırtarak yüzlerini örttüler. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in arkasında başlarında kargalar varmış gibi namaz kıldılar.” [ Buhari (4759) Ebu Davud (4102) Taberi (18/94) Beyhaki (7/88) İshak b. Rahuye (1280) Hakim (2/431, 4/216)) İbnu Katan Kitabu’n-Nazar (s.173) İbn Ebi Hatim Tefsir (8/2575)]Fethu’l-Bari (8/490) İbni Habib Gaye ve Nihaye (s.213) Durru’l-Mensur (8/209) Zemahşeri Keşşaf (4/401)
Muhammed b. Sîrîn diyor ki: “Ben, Ubeyde es- Selmâni radıyallahu anh’e bu âyetten (Ahzab 59. Ayetinin manası hakkında) sordum. Ubeyde bir milhafeyi (tüm vücudu örten örtü) kaldırdı, başını kaşlarına kadar tamamen örttü, yüzünü de örttü. Sadece yüzünün bir kısmından sol gözünü ve gözünden çok az bir yeri açıkta bıraktı.” İsnadı sahihtir. Taberi (20/325) İbn Ebi Hatim (10/3154) Cessas (3/458) Suyuti Durru’l-Mensur (8/209) İbni Kesir (6/482) Begavi Tefsiri (6/376) sahihtir.

kadinin-pece-takmasi-ile-ilgili-deliller-ayet-ve-hadisler-32.png

Taberi; Ali – Ebu Salih (Leys’in katibi) – Muaviye (b. Salih) – Ali (b. Ebi Talha) – İbn Abbas radıyallahu anhuma isnadıyla rivayet ediyor: Abdullah b. Abbas radıyallahu anhuma diyor ki:
Allah, mûminlerin kadınlarına, bir ihtiyaçları için evlerinden çıktıklarında, başlarının üzerinden örtecekleri örtüleriyle yüzlerini örtmelerini ve sadece bir gözlerini açmalarını emretmektedir.” [Taberi (20/324) İbn Ebi Hatim (10/3153) Durru’l-Mensur (8/208) İbn Kesir (6/481) Şevkani Fethu’l-Kadir (6/82) Tefsiru’l-Begavi (6/376) İsnadı hasendir. Ali b. Ebi Talha’nın İbn Abbas’tan işitmemiş olması sebebiyle isnadına itiraz edilmiştir. Lakin onun Mucahid ve ikrime yoluyla İbn Abbas’tan rivayette bulunduğu sabit olmuştur. Bu ikisi ise güvenilir ravilerdir. Senedindeki kopukluk illeti böylece zail olmuştur. / İsnadında Leys’in kâtibi Abdullah b. Salih vardır. İmam Buhari onun Muaviye b. Salih – Ali b. Ebi Talha – İbn Abbas yoluyla rivayet edilen sahifesine itimad etmiştir. Abdulmelik b. Şuayb, İbn Main ve bir cemaat onun güvenilir olduğunu belirtmişlerdir. İbn Hacer onun hakkında: “saduk (dürüst), çok hata eder. Yazıyla rivayetinde sağlamdır. Kendisinde gaflet vardı” demiştir. Bu rivayet ise ezberinden değil, yazıyla rivayettir. Eğer başka güvenilir ravilerin rivayeti ona muhalif olmazsa, sahife ile rivayeti makbuldür.]

İbn Abbas (r.anhuma)’dan bu ayetin anlamı hakkında diğer bir görüş daha gelmiştir. Bu konuda doğru olanı Nebi (s.a.v.)’den yüzün örtülmesine dair sabit delillerdir. Zira kadın avrettir buyrulmuştur. Avret ise yabancıya gösterilmemesi gereken şeydir. (Türkçedeki avrat kelimesi de buradan gelmektedir)
Abdullah Bin Mes’ud Radıyallahu anh’den; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki;
kadinin-pece-takmasi-ile-ilgili-deliller-ayet-ve-hadisler-31.png

Kadın avrettir. Dışarı çıktığı zaman şeytan, bakışları ona çevirtir. Kadının Rabb'ine en yakın olduğu yer, evinin ortasıdır.” İbni Huzeyme (3/93) İbni Hibban (12/412, 413) Bezzar (5/489, 492) Taberani (9/295, 10/108) Deylemi (6713) Abdulhak İşbili Ahkam (2/46) Hatib Tarih (8/451) Dârakutni İlel (5/314) “hasen, sahih” kaydıyla Tirmizi (1173) Mecma'uz Zevaid (2/35) mevkuf olarak da rivayet edildi İbni Ebi Şeybe (2/157) lakin Dârakutni merfu olarak rivayetinin sahih olduğunu belirtti. Munziri ve Heysemi dediler ki; “Bunu Taberani Evsat’ta İbni Ömer radıyallahu anhuma’dan sahih isnad ile rivayet etti.” Mecmauz Zevaid (4/314) Tergib ve Terhib (1/304) Elbani de sahih olduğunu belirtmiştir.
Ebu Hurayra radıyallahu anh; “Kadın tırnağına kadar avrettir” demiştir. İbni Habib el-Gayetun ve’n-Nihaye (Sf: 216) İbnu Katan Kitabun Nazar (
Sf: 139) Ahmed Bin Hanbel Ahkamun Nisa (s.30) İbni Abdilberr Temhid (6/365)
Aynısını Ebu Bekir Abdurrahman b. Haris b. Hişam, İmam Ahmed b. Hanbel ve İmam Malik de söylemiştir. [Ebu Bekir Abdurrahman b. Haris b. Hişam:“Kadın tırnağına kadar avrettir” İbn Ebi Şeybe (3/467) Kurtubi (7/83) İbn Adil Tefsiru’l-Lubab (7/308) Durru’l-Mensur (7/289) İbnu’l-Munzir el-Evsat (7/309) Elbani; Reddu’l-Mufhim (Sf: 31) İbn Receb Fethu’l-Bari (3/68) Şerhu İbn Battal (3/37) İbn Kudame el-Mugni (3/54)/ Ahmed b. Hanbel: “Kadın tırnağına kadar avrettir” Kurtubi (7/83) İbn Adil Tefsiru’l-Lubab (7/308) İbn Muflih el-Füru (1/476) el-İnsaf (2/227) İbn Teymiyye Hicabu’l-Mer’e (s.15) Mecmuul Fetava (5/110)/ İmam Malik: “Kadın tırnağına kadar avrettir” İbn Teymiyye Hicabu’l-Mer’e (s.15) Mecmuul Fetava (5/110)]
kadinin-pece-takmasi-ile-ilgili-deliller-ayet-ve-hadisler-30.png

Abdullah b. Abbas radıyallahu anhuma’dan: “Hür kadınlar da cariyeler gibi giyiniyordu. Bunun üzerine Allah mûminlerin kadınlarına bu örtüleriyle kaşlarının üstüne kadar olan bölümü örtmelerini emretti.”Taberi (20/325)
kadinin-pece-takmasi-ile-ilgili-deliller-ayet-ve-hadisler-29.png

Ömer b. el-Hattab radıyallahu anh halifeliği zamanında peçeli cariye bırakmadı ve şöyle dedi: “Peçe yalnız hürlerin eziyete uğramamaları içindir.” Durru’l-Mensur (8/208) İbn Ebi Şeybe (2/42)
Elbani, hür bir Müslüman kadının tesettürü ile Müslüman cariyenin tesettürü arasında fark görmeyerek, elleri ve yüzleri dışında vücutlarını örtmelerinin farz olduğunu söylüyor. Hür kadın ile cariyenin tesettürünün farklı olduğunu söyleyen ümmetin cumhurunu kınıyor! Sonra “Üzerlerine cilbablarını (dış örtülerini) salsınlar“(Ahzab 59) ayetinin tefsiri olarak Katade radıyallahu anh’ın şu sözünün sahih olduğunu belirttiğini görüyoruz;
kadinin-pece-takmasi-ile-ilgili-deliller-ayet-ve-hadisler-28.png

“Allah, kadınların dışarı çıktıkları takdirde kaşları üzerine peçelerini örtmelerini emrediyor.”Taberi(10/331) Er-Reddul Mufhem (Sf: 51-52)
Lakin Elbani, Katade’nin sözünü tamamlamıyor! Bilakis kırpıyor! Katade bu rivayette diyor ki; “Bir köle kadın, uğradığı yerde onu kusur olarak alıyordu. Bunun üzerine Allah hür kadınları kölelere benzemekten yasakladı.
Katade radıyallahu anh cumhurun kavli gibi, hür ile cariyenin örtünmesinin farklı olduğunu belirtmiştir. O halde Elbani de bu iki tesettürü farklı görmeliydi. Ya da Katade radıyallahu anh’ın rivayetini delil olarak göstermekle çelişkiye düşmemeliydi.
Elbani şu rivayeti zikrediyor; “Enes radıyallahu anh Hayber gazası ile ilgili kıssayı rivayet ederken diyor ki;
kadinin-pece-takmasi-ile-ilgili-deliller-ayet-ve-hadisler-27.png

“Peygamberimizin esirler arasında kendisi için Safiye’yi seçmişti. Sahabeler dediler ki;
“Onu evlenmek için mi yoksa cariye olarak mı aldığını nasıl bileceğiz?” dediler ki;
“Eğer onu örterse anlarız ki evlenmek için almıştır, örtmezse cariye olarak almış demektir.” Devenin üzerindeki örtülü hevdece bindi ve onu evlenmek için ayırdığını anladılar. Diğer rivayette;
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem onun üstünü örttü. Terkisine bindirdi şalını Safiye’nin yüzüne ve beline sardı.”İbni Sad (8/87) Şeklinde geçer. Sonra Elbani, bu rivayete dipnot olarak der ki;
“Bu şekilde örtünme, cariyeler dışında yalnız hürlere mahsustur. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ve halifelerinin zamanında mûminlerin adeti böyle idi, hürler örtünür, cariyeler açılırdı.”Cilbabul Mer’e, Sf. 95) Onun için bağışlanma dileriz. Zira mûmin kadınların ve cariyelerin yüzlerini değil sadece başlarını örtmelerinin gerektiğini kendisi söylüyor.
kadinin-pece-takmasi-ile-ilgili-deliller-ayet-ve-hadisler-26.png

Es-Suddî de ayetin tefsirinde “Kadın alnını ve yüzünü yalnız bir gözü açık kalacak şekilde örter” demiştir.” Ebus Suud İrşadu Akli Selim (5/352) Ebu Hayyan Bahru’l-Muhit (9/184) Zemahşeri el- Keşşaf (5/350) Alusi Ruhu’l-Meani (16/223) el-Ferra Meaniyu’l-Kuran (4/41) Sabuni er-Revai (s.487) Mesaid Bin Kasım Ahkamu’l-Avret (48) [Peçe Farzdır. / Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Çubukâbâdi syf.4-9]

Dördüncü delil: Ahzab 53 (Hicab).ayeti


...... وَاِذَا سَاَلْتُمُوهُنَّ مَتَاعًا فَسْـَٔلُوهُنَّ مِنْ وَرَٓاءِ حِجَابٍۜ ذٰلِكُمْ اَطْهَرُ لِقُلُوبِكُمْ وَقُلُوبِهِنَّۜ وَمَا كَانَ لَكُمْ اَنْ تُؤْذُوا رَسُولَ اللّٰهِ وَلَٓا اَنْ تَنْكِحُٓوا اَزْوَاجَهُ مِنْ بَعْدِه۪ٓ اَبَدًاۜ اِنَّ ذٰلِكُمْ كَانَ عِنْدَ اللّٰهِ عَظ۪يمًا .............​
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Peygamberin eşlerinden bir şey istediğiniz zaman, örtü arkasından isteyin; bu hem Sizin kalbleriniz ve hem de onların kalbleri için daha temizdir. Sizin, Allah’ın Rasûlüne eziyet etmeniz ve ondan sonra da Onun eşlerini nikâhlamanız asla olmaz. Bu, Allah katında çok büyük bir iştir.” (Ahzab 53)
Bu ayet hakkında iki şubhe ortaya atılmıştır; birisi peygamber hanımlarına has olduğu, diğeri de bu emrin sadece evde perde arkasına geçmek olup yüzün örtülmesini gerektirmediğidir. Bunların cevabı şöyle verilebilir:
Yüzü açmanın caiz olduğunu iddia edenlere göre; bu ayette sadece evlerde perde arkasına geçmek zikredilmiştir. Bu düşüncede olanlara sorarız;
Bu ayette sadece evlerde perde arkasına geçmek emrediliyorsa ve Ahzab 59. Ayeti de yüzü örtmeyi gerektiriyorsa, peygamber hanımlarının yüzünü örtmesi vâcib oluşu nerede kalıyor? Yüzü açmayı caiz sayanlara göre, peygamber hanımlarının yüzünün örtülmesini vacip kılan, hicab ayetinden (Ahzab 53) başka delil yoktur. Rivayetlerde de peygamber hanımlarına yüzlerini örtmelerini emir gelmemiştir. Yüzü açmayı caiz sayanlara göre hicab ayeti de evlerdekiler içindir! O halde onların elinde, peygamber hanımlarının ev dışında yüzlerini örtmelerini vâcib kılan bir delilleri kalmaz. Bunu ise hiçbir alim söylememiştir!
Hicab ayetinin evlerdekilere, cilbab ayetinin ise ev dışına çıkanlara tahsis edilmesinde ise bir problem yoktur. Zira cilbab ayeti, yüzün örtülmesini emretmektedir. İşte o zaman, tıpkı diğer kadınlar hakkında olduğu gibi, peygamber hanımlarına da yüzü örtmenin vâcib olduğuna delil olur.
Hiçbir mufessir, Ahzab 53. Ayetinin evlere has olduğunu söylememiştir. Bilakis onların sözleri, hem ev içini hem de ev dışını kapsamaktadır.
Ayetin peygamber hanımlarına has olması şubhesine gelince, her ne kadar nuzul sebebi peygamber hanımlarına has ise de, hüküm umumidir. Tefsirde kaide; sebebin hususiliğine değil, lafzın umumiliğine itibar edilmesidir.
Nitekim ayetin devamında hicabın illeti, kalblerin temizliği için bunun uygun olmasına bağlanmıştır. Bu illet umumi olduğundan hükmü de bütün kadınlar hakkında geneldir. Yine kalblerin temiz kalması ev içinde de, ev dışında da taleb edilen bir şeydir. Dolayısıyla perde arkasına geçme sadece evlerle sınırlanamaz. Ev içinde perde veya duvar gerisine geçmek, ev dışında ise bu ancak tüm vücudun örtülmesiyle mümkün olmasından dolayı, cilbab ile yüz ve eller de dahil tüm vücudu örtmektir.
Ayetin akışı da hükmün umumi olmasına delalet etmektedir. Zira ayetin başında;

لَا تَدْخُلُوا بُيُوتَ النَّبِيِّ اِلَّٓا اَنْ يُؤْذَنَ لَكُمْ
Peygamberin evine izin verilmeden girmeyin” buyrulmuştur. Bunun anlamı; peygamberden başkasının evine izin verilmeden girebilirsiniz demek değildir! Dolayısıyla hicab emri de sadece peygamber hanımlarına has değildir.
Mûminlerinin annelerinin kalpleri, dünyada kadınların kalpleri en temiz olanları ve mûminler katında en kıymetlileridir. Bununla beraber her iki tarafın kalb temizliği için hicab ile emrolunmuşlardır. Diğer kadınlar bu emre daha önceliklidirler.
Onlar mûminlerin anneleridirler ve nikâhları ümmete haramdır. Şayet hicab emri sadece Onlara has olsaydı, bunun ne anlamı kalırdı? Bu yüzden, hicab emri kıyamet gününe kadar bütün kadınları kapsamaktadır.
Hicab emrinin peygamber hanımlarına özel olmayıp, bütün kadınlara genel oluşunun bir diğer delili de Ahzab 55. Ayetindeki şu ifadedir:

لَا جُنَاحَ عَلَيْهِنَّ ف۪ٓي اٰبَٓائِهِنَّ وَلَٓا اَبْنَٓائِهِنَّ وَلَٓا اِخْوَانِهِنَّ وَلَٓا اَبْنَٓاءِ اِخْوَانِهِنَّ وَلَٓا اَبْنَٓاءِ اَخَوَاتِهِنَّ وَلَا نِسَٓائِهِنَّ وَلَا مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُنَّۚ وَاتَّق۪ينَ اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ شَه۪يدًا
Peygamberin kadınlarına, babalarının, oğullarının, kardeşlerinin, kardeşleri oğullarının, kız kardeşleri oğullarının, kadınlarının ve cariyelerinin yanında (örtüyü terk etmelerinde) bir günâh yoktur. Ey kadınlar! Allah’tan sakının; şubhesiz Allah, her şeye şâhiddir.” (Ahzab 55)
Allah kadınlara bu akrabalar arasında konuşurken perde arkasına geçmelerini emretmemiştir. Nitekim bunlar Nur suresi 31. Ayetinde istisna edilmiştir. Bu da Ahzab 53. ayetindeki hicab emrinin genel olduğuna delalet eder.
Ayrıca sahabe hanımların perde arkasına geçtikleri şeklinde fiilleri de rivayet edilmiştir. Aişe r.anha’dan;
kadinin-pece-takmasi-ile-ilgili-deliller-ayet-ve-hadisler-21.png

“Sevde radıyallahu anha örtünme emri nazil olduktan sonra bir ihtiyaç için dışarı çıktı. Sevde cusse bakımından irice bir kadındı. Onu tanıyanlar hemen farkına varırlardı…” hadisi böylece zikrettikten sonra Ömer radıyallahu anh’ın Onu ancak cussesinden dolayı tanıdığından bahseder. Sonra Elbani, “Örtünme emrinden sonra” ibaresi ile ilgili olarak der ki;
“Yani peygamber hanımlarının bizzat perde arkasına geçmeleri emri kastedilmiştir. O da “Onlardan bir şey istediğinizde perde arkasından isteyin..”(Ahzab 53) ayetidir. Bu ayet, Buhari ve diğerlerinin rivayet ettiği gibi, Ömer radıyallahu anh’ın sözüne uygun olarak nazil olmuştur; Enes radıyallahu anh’den;
kadinin-pece-takmasi-ile-ilgili-deliller-ayet-ve-hadisler-20.png

“Ömer radıyallahu anh şöyle dedi; “Rasulullah’a; Ey Allah’ın Rasulü, Senin yanına iyi ve kötü kimseler de giriyor. Mûminlerin annelerine perde arkasına gizlenmelerini emretsen” dedim. Bunun üzerine hicab ayeti nazil oldu.” Buhari (8/428)
Geçen hadis, Ömer radıyallahu anh’ın Sevde radıyallahu anha’yı cüssesinden dolayı tanıdığını gösterir. Yani onun yüzü örtülü idi. Nitekim Aişe radıyallahu anha, Onun cussesi sayesinde tanındığını zikretmiştir. Bu yüzden Ömer radıyallahu anh, Onun şahıs olarak tanınmamasını, evinden dışarı çıkmamasını arzu etmiş, lakin hikmet sahibi olan şeriat koyucu bu defa ona muvafakat etmemiş, onları zora koşmamıştır…”Cilbabul Mer’e, Sf: 105-106)
kadinin-pece-takmasi-ile-ilgili-deliller-ayet-ve-hadisler-19.png

“Ummu Seleme radıyallahu anha dedi ki; “
Ebu Seleme’den olan iddetim bittiğinde Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem bana geldi ve benimle perde arkasından konuştu..” İbni Sa’d (8/90)
Elbani diyor ki; “Bu rivayetten anlaşılan o ki, örtünme emri elbiseyle örtünme değil ancak perde veya duvar arkasına geçerek bizzat gizlenmeleridir. Bu, Allah Teâlâ’nın; “Onlardan bir şey istediğinizde perde arkasından isteyin” şeklindeki emrine uygundur…” [Peçe Farzdır. / Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Çubukâbâdi syf.10-12]

Beşinci delil: Ahzab 55. ayet
Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

لا جُنَاحَ عَلَيْهِنَّ فِي آبَائِهِنَّ وَلا أَبْنَائِهِنَّ وَلا إِخْوَانِهِنَّ وَلا أَبْنَاءِ إِخْوَانِهِنَّ وَلا أَبْنَاءِ أَخَوَاتِهِنَّ وَلا نِسَائِهِنَّ وَلا مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُنَّ وَاتَّقِينَ اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدًا[ سورة الأحزاب الآية: ٥٥]
Onlara (Peygamberin hanımlarına ve mûminlerin kadınlarına): Babaları, oğulları, kardeşleri, kardeşlerinin oğulları, kızkardeşlerinin oğulları, (mûmin) kadınları ve sahib oldukları kölelerine karşı hicaba bürünmemelerinde bir günah yoktur. (Ey kadınlar! Sizin için belirlenen sınırı aşmaktan) Allah’tan korkun.Şubhesiz Allah her şeye şâhiddir.” (Ahzâb Sûresi: 55).
Müfessir İbn-i Kesir -Allah Ona rahmet etsin- şöyle demiştir:
“Allah Teâlâ, kadınlara, yabancı erkeklere karşı hicaba bürünmelerini emredince, âyette zikredilen akrabalara karşı hicaba bürünmelerine gerek olmadığını açıklamıştır. Nitekim Nur Sûresi: 32. âyette onları yabancı erkeklerin dışında tutarak şöyle buyurmuştur:

ولايبدين زينتهن إلا لبعولتهن[ سورة النور من الآية: ٣١] …
“… Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi (mûmin) kadınları, ellerinin altında bulunanlar (köleleri), erkeklerden âilenin kadınına şehvet duymayan (başkalarının yardımına muhtaç olan saf kimseler gibi) tâbi kimseler veya henüz kadınların kadınlık hallerinin farkında olmayan (henüz şehvet duymayan) çocuklardan başkasına (gizli) zînetlerini göstermesinler…” (Nur Sûresi: 31).[Muhammed b. Salih el-Useymîn; “Hicâb Risâlesi]

Altıncı deli: Ahzab 33. Ayet

وَقَرْنَ ف۪ي بُيُوتِكُنَّ وَلَا تَبَرَّجْنَ تَبَرُّجَ الْجَاهِلِيَّةِ الْاُو۫لٰى وَاَقِمْنَ الصَّلٰوةَ وَاٰت۪ينَ الزَّكٰوةَ وَاَطِعْنَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُۜ اِنَّمَا يُر۪يدُ اللّٰهُ لِيُذْهِبَ عَنْكُمُ الرِّجْسَ اَهْلَ الْبَيْتِ وَيُطَهِّرَكُمْ تَطْه۪يرًاۚ
Evlerinizde kalın ve ilk câhiliye kadınları gibi açılıp saçılmayın. Namazı dosdoğru kılın; zekâtı verin; Allah’a ve Rasûlüne itaat edin. Ey Peygamberin ev halkı! Allah, Sizden günâh kirini gidermek ve Sizi tertemiz kılmak istiyor.” (Ahzab 33)
Ebu Hayyan Bahru’l-Muhit’te (7/240) şöyle diyor: “Cahiliyede hür kadınlar da, cariyeler de bir elbise ve başörtüsü ile ama yüzleri açık olarak çıkarlardı.” Yine şöyle demiştir: “Cahiliyede kadınlardan yüzünü açan da olurdu. İlk müfessirlerden olan Mukatil b. Suleyman, ayette geçen “teberruc” (açılıp saçılma) kelimesini: başörtüsüyle yüzü bağlamadan örtmek şeklinde açıklamıştır.
İbn Hacer’in Fethu’l-Bari’deki nakline göre el-Ferra da şöyle demiştir: “Cahiliyede kadınlar başörtülerini arkalarına salarlar, yüzlerini açık bırakırlardı. Bunun üzerine yüzlerini örtmekle emrolundular” [Peçe Farzdır. / Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Çubukâbâdi syf.12]

İkincisi: Yüzün örtülmesinin farz olduğunu gösteren sünnetten diğer deliller

Yukarıda zikredilen ayeti kerimelerin gerek tefsiri, gerek sebeb-i vurudu incelenirlken yerlerinde bazı hadislere değinmiş olduk. Bunun dışında belli başlı konuya delil olabilecek hadisleri burada sıraladık.
Birinci delil:
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

إِذَا خَطَبَ أَحَدُكُمِ امْرَأَةً فَلا جُنَاحَ عَلَيْهِ أَنْ يَنْظُرَ إِلَيْهَا إِذَا كَانَ إِنَّمَـا يَنْظُرُ إِلَيْهَا لِـخِطْبَتِهِ، وَإِنْ كَانَتْ لا تَعْلَمُ. [ رواه أحمد ]
Sizden biriniz, bir kadınla evlenmek istediği zaman, sadece Onunla evlenmek için ise, -kadın bunu bilmese bile- Ona bakmasında bir günah yoktur.(İmam Ahmed rivâyet etmiş ve ‘Mecmeu’z-Zevâid’ kitabının yazarı şöyle demiştir: Hadisin râvileri sahih’in ricâli gibidir.”)
Hadisin delil olan yönü şöyledir:
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-, evlenmek isteyen erkeğin, özellikle evlenmek şartıyla olması halinde evleneceği kadına bakmasında bir günah olmadığını belirtmesi, evlenmek isteyenin dışındaki birisinin yabancı bir kadına bakmasının her hâlukârda günah olduğuna delâlet etmiştir. Aynı şekilde evlenmek isteyen erkek, evlenme kastının dışında yabancı bir kadına bakması da günahtır. Örneğin zevk almak ve hoşlanmak amacıyla yabancı bir kadına bakmak gibi…

Eğer: Hadiste bakılabilen yerler açıklanmamıştır. Bununla göğüs ve boyuna bakmak da kastedilmiş olabilir, denilecek olursa Ona şöyle cevaB verilir:
Evlenmek isteyen bir kimse, evleneceği kadının güzel olmasını istemedeki gâyesinin yüz güzelliği olduğunu herkes bilir. Yüzün dışındaki yerler ise, yüze tâbidir, genellikle bu aranmaz. Evlenmek isteyen kimse, sadece yüze bakar. Çünkü yüz, özellikle güzellik isteyen kimse için aranan şeydir. Bunda şubhe yoktur.

İkinci delil:
Ummu Atiyye’den rivâyet olunduğuna göre, O şöyle demiştir:

أَمَرَنَا رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنْ نُخْرِجَهُنَّ فِي الْفِطْرِ وَالأَضْحَى الْعَوَاتِقَ وَالْـحُيَّضَ وَذَوَاتِ الْـخُدُورِ، فَأَمَّا الْـحُيَّضُ فَيَعْتَزِلْنَ الصَّلاةَ وَيَشْهَدْنَ الْـخَيْرَ وَدَعْوَةَ الْـمُسْلِمِينَ. قُلْتُ يَا رَسُولَ اللهِ! إِحْدَانَا لَا يَكُونُ لَهَا جِلْبَابٌ؟ قَالَ: لِتُلْبِسْهَا أُخْتُهَا مِنْ جِلْبَابِهَا. [رواه البخاري ومسلم]
“Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bizlere, ergenlik çağına eren kızları, hayız gören kadınları ve evlenme çağındaki bâkire kızları Ramadan ve Kurban bayramlarına çıkarmamızı emretti. Hayız gören kadınlara gelince, Onlar namaz vaktinde namaz kılınan yerden (musalla’dan) uzak dururlar, hutbeye ve Müslümanların duâlarına şâhid olurlar (iştirak ederler).
(Ummu Atiyye): – Ey Allah’ın elçisi! Bizden birisinin cilbabı yoksa ne yapmalıdır? diye sordum.

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu ki: – Kızkardeşinin ihtiyacı olmadığı cilbabını ödünç alıp giyer.” (Buhârî ve Muslim).
Bu hadis, sahâbe kadınlarının her zaman olduğu gibi, kadının cilbabı olmadan dışarı çıkmadığına ve cilbabı olmadığı zaman dışarı çıkamadığına delâlet etmektedir.
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-‘in cilbab giymesini emretmesi, örtünmesi gerektiğine delildir. Yine de en iyisini Allah Teâlâ bilir.

Üçüncü delil:
Âişe’den -Allah ondan râdı olsun- rivâyet olunduğuna göre, o şöyle demiştir:

لَقَدْ كَانَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يُصَلِّي الْفَجْرَ، فَيَشْهَدُ مَعَهُ نِسَاءٌ مِنْ الْـمُؤْمِنَاتِ مُتَلَفِّعَاتٍ فِي مُرُوطِهِنَّ، ثُمَّ يَرْجِعْنَ إِلَى بُيُوتِهِنَّ مَا يَعْرِفُهُنَّ أَحَدٌ مِنَ الْغَلَسِ.وَقَالَتْ: لَوْ أَنَّ رَسُولَ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ رَأَى مِنَ النِّسَاءِ مَا رَأَيْنَا، لَـمَنَعَهُنَّ مِنَ الْـمَسَاجِدِ كَمَـا مَنَعَتْ بَنُو إِسْرَائِيلَ نِسَاءَهَا. [رواه البخاري ومسلم]
“Şubhesiz Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- sabah namazını kılar, Onunla birlikte mûmin kadınlar da elbiselerini üzerlerine dolamış bir halde sabah namazına gelirlerdi. Sonra evlerine dönerler, karanlık dolayısıyla da hiç kimse onları tanımazdı.
(Âişe) dedi ki: – Şayet bizim (şimdi) gördüğümüzü, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- de görmüş olsaydı, İsrailoğullarının, kendi kadınlarını yasakladıkları gibi, O da kadınları mescitlere gitmekten yasaklardı.” (Buhârî ve Müslim).
Abdullah b. Meas’ud da -Allah ondan râdı olsun- bu hadise yakın bir şekilde rivâyet etmiştir.
Bu hadisin delil olması iki yöndendir:
Birincisi: Hicab ve örtünme, sahâbe kadınlarının her zamanki âdetleri idi. Onların yaşadığı çağ, çağların en fazîletlisi ve Allah -azze ve celle- katında en kıymetlisidir.
İkincisi: Mûminlerin annesi Âişe ve Abdullah b. Mes’ud -Allah ikisinden de râdı olsun- ilim, fıkıh ve basiret yönünden sana yeter, başkasına gerek kalmaz.
Âişe ve Abdullah b. Mes’ud:– Şayet bizim kadınlardan gördüklerimizi, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- görmüş olsaydı, Onları mescidlere gitmekten yasaklardı, diye haber vermişlerdir. Bu durum, çağların en fazîletlisi olan sahâbe zamanında ise, günümüzdeki hali nice olur?

Dördüncü delil:
Abdullah b. Ömer’den -Allah ondan ve babasından râdı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

مَنْ جَرَّ ثَوْبَهُ خُيَلَاءَ لَمْ يَنْظُرِ اللهُ إِلَيْهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ، فَقَالَتْ أُمُّ سَلَمَةَ: فَكَيْفَ يَصْنَعْنَ النِّسَاءُ بِذُيُولِـهِنَّ؟ قَالَ: يُرْخِينَ شِبْرًا، فَقَالَتْ: إِذًا تَنْكَشِفُ أَقْدَامُهُنَّ. قَالَ: فَيُرْخِينَهُ ذِرَاعًا لاَ يَزِدْنَ عَلَيْهِ. [ رواه الترمذي وصححه الألباني في صحيح الترمذي]
Kim, elbisesini kibirlenerek yerden sürüklerse, kıyâmet günü Allah Teâlâ Onun yüzüne bakmaz.
Bunun üzerine Ummu Seleme -Allah ondan râdı olsun- dedi ki: – Öyleyse kadınlar elbiselerinin alt kısımlarını nasıl yapsınlar?
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu ki: – Elbiselerinin alt kısmını (baldırlarından) bir karış aşağıya bıraksınlar (sarkıtsınlar).
Bunun üzerine Ummu Seleme -Allah ondan râdı olsun- dedi ki: – O zaman ayakları gözükür (açığa çıkar).
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu ki: – Öyleyse elbiselerinin alt kısmını (baldırlarından) bir dirsek boyu kadar aşağıya bırakırlar (sarkıtırlar), bundan fazla sarkıtmazlar.(Tirmizî rivâyet etmiş, Elbânî ‘Sahîhu’l-Câmi’de hadisin sahih olduğunu belirtmiştir.)
Bu hadiste kadının ayaklarını örtmesi gerektiğine delil vardır. Bu durum, sahâbe kadınları arasında bilinen bir şeydi. Şubhesiz kadının ayağı, yüzünden ve ellerinden daha az fitneye sebeb olur. Hüküm bakımından daha aşağıda olan şeye dikkat etmek, hüküm bakımından ondan daha yukarıda olan şeye dikkat edilmesi daha önce gelir.İslâm şeriatı, daha az fitneye sebep olan şeyin örtülmesi gerektiğini emrederken, ondan daha büyük fitneye sebeb olan yüzün açılmasına izin vermesi mümkün değildir. Çünkü bu, Allah Teâlâ’nın hikmeti ve şeriatı ile çelişmesi demektir ki, böyle bir şeyin olması ise imkânsız olan bir durumdur.

Beşinci delil:
Âişe’den -Allah ondan râdı olsun- rivâyet olunduğuna göre, O şöyle demiştir:

كَانَ الرُّكْبَانُ يَمُرُّونَ بِنَا وَنَحْنُ مَعَ رَسُولِ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مُـحْرِمَاتٌ، فَإِذَا حَاذَوْا بِنَا سَدَلَتْ إِحْدَانَا جِلْبَابَهَا مِنْ رَأْسِهَا عَلَى وَجْهِهَا، فَإِذَا جَاوَزُونَا كَشَفْنَاهُ. [رواه أبو داود]
Biz, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- ile birlikte ihramlı kadınlar olduğumuz (yüzlerimiz açık olduğu) sırada süvâriler (binekliler) yanımızdan (biz kadınlar topluluğunun yanından) geçip giderlerken tam bizim hizamıza geldiklerinde her birimiz cilbabını başından yüzünün üzerine doğru sarkıtırdı. Bizi geçip gittikleri zaman yüzümüzü açardık.” (Ebu Dâvud; Hadis no: 1562).
Âişe’nin -Allah ondan râdı olsun-:

فَإِذَا حَاذَوْا بِنَا سَدَلَتْ إِحْدَانَا جِلْبَابَهَا مِنْ رَأْسِهَا عَلَى وَجْهِهَا
… tam bizim hizamıza geldiklerinde (yani binekliler) her birimiz cilbabını başından yüzünün üzerine doğru sarkıtırdı…”
Sözü, yüzün örtülmesi gerektiğine delildir. Zirâ ihramda kadın için meşrû olan, yüzünün açılmasıdır. Şayet yüzün açılmasına o zaman kuvvetli bir engel olmasaydı, bineklilerin kadınların yanlarından geçerlerken yüzlerinin açık kalması gerekirdi.

Bunun açıklaması şöyledir:
İlim ehlinin çoğunluğuna göre, kadınların ihramda yüzlerini açmaları farzdır. Farz olan hükme de ancak farz olan başka bir hüküm karşı koyar. Şayet kadının, yabancı erkeklerin yanında hicaba bürünmesi ve örtünmesi farz olmasaydı, ihram sırasında yüzünü açarak farzı terk etmesi câiz olmazdı.
Nitekim Rasûlullah -sallallau aleyhi ve sellem- bu konuda şöyle buyurmuştur:

… وَلا تَنْتَقِبِ الْـمَرْأَةُ الْـمُحْرِمَةُ، وَلا تَلْبَسْ الْقُفَّازَيْنِ. [رواه البخاري ومسلم]
İhramlı kadın, yüzünü peçe ile örtmez ve ellerine eldiven giymez.(Buhârî ve Muslim).
Bu hadisin mefhumundan, ihramlı olmayan kadının peçe takmış olduğu ve eldivenle ellerini örtmüş olduğu anlaşılmaktadır. Demek ki asr’ı-saadette kadınlar ihramlı olmadıkları vakit peçe takıyorlarmış ki, Allah Rasûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) ihramlı olan kadınlara peçe takmamalarını emretmiştir.
Şeyh'ulislâm İbn-i Teymiyye -Allah Ona rahmet etsin- şöyle demiştir: “Bu hadis, peçe ve eldivenlerin, ihramlı olmayan kadınlar tarafından bilindiğine delâlet etmektedir. Bu da, Onların yüz ve ellerini örtmelerini gerektirir.”
Hadis alimi İbn Arabi el-Maliki (rahimehullah) bu hadis hakkında der ki: Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem)in bu şekilde bir emir vermesinin sebebi,) kadının hac haricinde yüzünü peçeyle örtmesinin farz oluşundandır…”

Üçüncüsü: Kıyasi deliller

Kâmil olan İslâm şeriatının getirmiş olduğu insanlar tarafından itibar edilen şeyler ve birçok kıyastır. O da maslahatlar ve onlara götüren yolların ikrarı ile onlara teşvik etmek ve zararlar ile bu zararlara götüren yolların inkâr edilmesi ve ona engel olunmasıdır.
Kadının açık-saçıklığını ve yabancı erkeklere karşı yüzünü açmasını düşündüğümüz zaman, pek çok zararlarının olduğunu görmekteyiz. Kadının yüzünü açmasında çok az yarar olduğu takdir edilse bile, açmasının zararları ona üstün gelmiştir.
Bu zararlardan bazıları şunlardır:
1. Fitnedir. Zirâ kadın, yüzünü güzelleştirmek, ona letâfet kazandırmak ve Ona fitneye sevkeden bir görünüm vermek gibi fiillerle kendisini günaha teşvik etmiş olur. Bu hareket, kötülük ve fesadın en büyük sebeblerindendir.
2. Kadının, îmânı ve fıtratının gereklerinden birisi olan hayânın yok olup gitmesidir. Oysa –eskiden- kadın, hayâ için örnek verilir ve onun hakkında şöyle denilirdi:

أَشَدُّ حَيَاءً مِنَ الْعَذْرَاءِ فِي خِدْرِهَا
“Kapının arkasında (yabancı erkeklerden) gizlenen bâkire kızdan daha hayâlıdır.”
Kadından hayânın yok olup gitmesi, Onun îmânının noksanlaşması ve yaratılmış olduğu fıtratından uzaklaşması demektir.
3. Kadın, özellikle güzel ise ve kendisinden cilve, gülüşme ve şakalaşma gibi hareketler meydana gelmiş ise, erkeklerin kendisine tutulmasına ve Ona âşık olmasına yol açar. Nitekim pek çok açık-saçık kadından bu gibi şeyler meydana gelmektedir.
-Bilindiği gibi- insan, damarlarında akan kanı görmediği gibi, bedeninde dolaşan şeytanı da göremez (yani şeytan kendisine o kadar yakındır).
4. Kadınlarla erkeklerin birbirlerine karışmasıdır. Zirâ kadın, yüzünü açmak ve açık-saçık dolaşmak konusunda erkeğe denk olduğunu görürse (iddiâ ederse), erkeklerle rekâbet etmek ve onlarla yarışmakla kendisinden hayâ ve utanç duygusu gider. İşte bunda büyük bir fitne ve fesat vardır.
Nitekim Hamza b. Ebî Useyd el-Ensârî, babasından -Allah ondan ve babasından râdı olsun- rivâyet ettiğine göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- mescidden çıkarken yolda erkeklerle kadınların birbirlerine karıştıklarını görünce Onun şöyle buyurduğunu işitmiştir:

اِسْتَأْخِرْنَ؛ فَإِنَّهُ لَيْسَ لَكُنَّ أَنْ تَحْقُقْنَ الطَّرِيقَ، عَلَيْكُنَّ بِحَافَّاتِ الطَّرِيقِ. فَكَانَتْ الْـمَرْأَةُ تَلْتَصِقُ بِالْـجِدَارِ حَتَّى إِنَّ ثَوْبَهَا لَيَتَعَلَّقُ بِالْـجِدَارِ مِنْ لُصُوقِهَا بِهِ. [رواه أبو داود والترمذي حسنه الألباني في صحيح الجامع]
Geri çekilin! Sizin yolun ortasında yürüme hakkınız yoktur. Siz yolun kenarlarında yürümeye bakın.”
Bu sebeble herhangi bir kadın yolda yürüdüğü zaman duvara yapışırdı. O kadar ki duvara yapıştığından dolayı elbisesi de duvara takılırdı.” (Ebu Dâvud ve Tirmizî rivâyet etmiş, Elbânî de ‘Sahîhu’l-Câmi’; hadis no: 929’da hadisin hasen olduğunu belirtmiştir.) [Muhammed b. Salih el-Useymîn; “Hicâb Risâlesi]




PEÇE KONUSUNDA ŞUBHELERE CEVABLAR

Kadının yüzünü açmasının mubah olduğunu savunanların hiçbir sağlam delili yoktur. En kuvvetli delilleri ihtimal üzerinedir. Yukarıda açıkladığımız kesin deliller karşısında ise ihtimaller asla hüccet olmaz. Elbani rahimehullah’ın Hicab risalesinde ileri sürdüğü bu şubheler ve cevabı özetle şu şekilde:
  1. Fadl b. Abbas’ın Rasulullah (s.a.v.)’e fetva sormaya gelen kadının güzelliğinden bahsetmesi, Onun yüzünün açık olduğuna delalet etmez. Kadının yüzünün açık olduğu zikredilmemiştir. Kadının güzellikle vasıflanmış olması sadece yüzünden olmaz. Rivayetin diğer metninde Rasulullah (s.a.v.) İllet olarak kadının güzelliğini değil, her ikisinin genç olması sebebiyle fitneye düşebileceklerini belirtmiştir. (Ahmed (1/75) Bezzar (2/164) Ziyaul Makdisi el-Muhtare (2/240) bu da kadının yüzünün örtülü olduğunu gösterir. Kadınların yüzlerini örtmelerinin vâcib olduğunu gösteren net delillerden sonra ihtimallerle hükme gidilemez.
  2. Sehl b. Sad (r.anh)’ın rivayet ettiği, kendisini Rasulullah (s.a.v.)’e hibe etmek isteyen kadına Rasulullah’ın bakması, hicab emrinden önce vuku bulmuş olabilir. Ayrıca rivayette kadının yüzünün açık olduğu geçmemekte.
  3. Subey’a binti Haris rivayetinde kadının yüzünün açık olduğu geçmiyor. Gözlerinin sürmeli ve ellerinin kınalı olduğu zikrediliyor.
  4. Cabir b. Abdillah (r.anh)’dan siyah yanaklı kadın vasfıyla gelen rivayette, Muslimin rivayetinde hata vardır. “Kadınların arasında” diye geçen ifadenin doğrusu: “Kadınların düşüklerinden siyah yanaklı bir kadın” şeklindedir. (Nesai (3/186) Ahmed (3/318) Beyhaki (3/296, 300) Darimi (1/377) Nitekim İbn Ebi Şeybe’nin rivayetinde “Kadınların seçkinlerinden olmayan..” lafzıyla gelmiştir. Bu ifade kadının cariyelerden olduğunu ifade etmektedir. Cariyeler ise yüzlerini örtmezler. Yine evlenme ümiti kalmamış yaşlı bir kadın olabilir. Onlara da yüzlerini örtmek farz değildir. Yahut bu hadisenin hicab emrinden önce vaki olması da muhtemeldir.
  5. İbn Abbas (r.anhuma)’nın bayram namazı ile ilgili rivayetinde kadınların yüzüklerini Bilal (r.anh)’ın serdiği yaygıya atmalarında Onların ellerini görmüş olabileceği de sadece bir ihtimal zikridir. Bu hadiste yüzün açık olduğuna dair bir şey yoktur. Yine ellerinin açık olduğuna dair de bir açıklama yoktur. İbn Abbas’ın o sırada yaşının küçük olduğunun zikredilmesi de diğer bir husustur.
  6. Bazıları da kadınlara bakmaktan yasaklayan hadisleri yüzü açmanın caiz olmasına delil getirmek istemişlerdir. Bu bakışlar hakkındaki yasak mutlaktır. Cariyelere ve zımmilerin kadınlarına yahud örtünme emrini terk edenlere bakmayı da (34 Beyhaki (7/93) Elbani Cilbabul Mer’e (Sf: 110) yasakladığı gibi, bakma yasağı sadece yüzlerine bakmaktan yasaklamak değildir. Onların endamına bakmak da yasaktır.
  7. Aişe (r.nha).’dan sabah namazına kadınların çıkması rivayetinde onların tanınmasına karanlığın mani olmasının zikredilmesini, yüzlerinin açık olduğuna delil getirmişlerdir. Rivayette geçen mutelleffiat bimurutihinne ifadesi, yüzlerinin örtülü olduğu anlamına gelmektedir. Karanlıktan tanınmamalarının zikredilmesi ise, erkek mi, kadın mı olduklarının bilinmeyecek şekilde olduğu veya kadınların dahi birbirlerini tanıyamayacakları kadar karanlık olduğu anlamına gelir.
  8. Esma bt. Ebi Bekr rivayeti zayıftır. Ravilerinden Halid b. Dureyk, Aişe r.anha.’dan işitmemiştir. Muhaddisler bunu açıkça ifade etmişlerdir. Diğer ravi Ebu Abdirrahman Said b. Beşir en-Nasri zayıftır. (et-Takrib (1/292) Mizanu’l-İtidal (2/128) Katade mudellis olup tedlis sigası olan an’ane ile rivayet etmiştir. El-Velid b. Muslim de mudellistir ve o da an’ane ile rivayet etmiştir. Beyhaki; isnadı zayıf demiştir. Hatta bu munker bir rivayettir. Zira sahih rivayette Esma bt. Ebi Bekr’in ihramlı iken bile peçeli olduğu yukarıda geçmişti. Sahih olduğu varsayılsa bile hicabdan önce vaki olduğuna yorumlanır. [Peçe Farzdır. / Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş Çubukâbâdi syf.22-23]


EK-1
Muhaddis Şeyh Abdulaziz Turayfi şöyle der:
“Dışarı çıktığında bir kadının yüzünü açmasının caiz olduğunu üç imama; yani İmam Ebu Hanife, İmam Malik ve İmam İdris eş-Şafi’ye (rahimehumullah)’a nisbet etmek büyük bir yanlıştır. Çünkü onlar dönemlerinde böyle bir fetva vermemişlerdi. Bu imamların açık bir şekilde bir kadının dışarıda yüzünü açabileceğine ilişkin herhangi bir fetvaları yoktur. Ancak bu 3 ehli sünnet büyüğünün fıkhın değişik mevzularında kadının yüzüyle alakalı bazı görüşleri bulunmaktadır. Buradan yola çıkarak daha sonra gelen onların mezhebinin müdavimi alimler (mezhebin muteahhirleri) bu üç âlimin mezhebine “yüzün açılabileceğini” yazmışlardır. Dediğimiz gibi bu büyük bir hatadır. Konu hakkında Şeyh Nuriddin b. Muhammed (rahimehullah) (v.825) derki: İmam Malik, İmam Şafi ve İmam Ebu Hanife gibi imamlar (Allah hepsine rahmet etsin) (konumuzla alakalı olarak) sadece namazdaki avret hakkında konuşmuşlardır.” (Yani kadının namazda örtmesinin gerekli olduğu ve açmasının caiz olduğu yerler hakkında konuşmuşlardır.) İmamlar kadının namazda ellerini ve yüzlerini açabileceğini ifade etmişler. Fakat daha sonraki âlimler ise bu ifadeyi genelleştirerek kadının dışarıda da yüzlerini açabileceğini söylemişlerdir.
Oysaki sahabe hanımları hacdayken bile erkeklerin yanında yüzlerini örterlerdi. Aişe (radiyallahu anha)’ya sorulur. Kadın yüzünü nasıl örter? Aişe (radiyallahu anha) baş örtüsünün alt tarafını tuttu ve onunla yüzünü örtü” (Bu rivayeti Musedded (rahimehullah) Musnedin’de rivayet etmiştir. Şeyh Abdulaziz rivayetin sahih olduğunu belirtir)
Şeyh Nureddin bin Muhammed bin Ali der ki: “Dört imamdan her hangi birisinin ihtiyaç olmadan genç bir bayanın yüzünü açmasını helal göreceğini zannetmiyorum. Geçmişten günümüze, hala bütün şehirlerde insanların uygulaması, yaşlı kadınların yüzlerini açmalarına müsamaha göstermek, yaşlı olmayanların ise yüzlerini açmalarına müsamaha göstermemek şeklinde olmuştur”
Yüzün açılabileceğini söyleyenlerin ileri sürdükleri şu hadis ise “Bir kız hayız yaşına girdiğinde yüzü ve elleri hariç ondan her hangi bir azasının görülmesi doğru değildir” sahih bir hadis değildir. Zira hadisi rivayet eden Halid bin Dureyk, Aişe (radiyallahu anha)’dan bu hadisi işitmemiştir. Dolayısıyla bu hadis munkati’dir. Ebu Davud, Beyhaki ve daha başkaları bu hadisi illetli görmüşlerdir. Ayrıca hadis, hicab hakkında değil bir kadının namazda açmasının caiz olduğu yerler hakkında gelmiştir.


EK-2
Safvet'ut Tefasir muellifi Muhammed Ali es-Sabuni şöyle demektedir:
Bilhassa bizim asrımızda ki; şeytanın yardımcıları çoğalmış, fitne ve fucur ve fuhşiyat intişar etmiş, ahlaksızlık revaç bulmuş, böyle fitneli ve dehşetli bir asırda, elbette hiçbir kimse ne ulemadan ne ukeladan kadının bu asırda yüzünü ve elini açmasının caiz olduğuna fetva vermez.
Açık saçıklık hastalığının İslamın her tarafına intişar edip yayıldığı ve fitne ve fuhşiyatın veba hastalığı gibi ümmetin içine girdiği ve bilhassa taife-i nisaiyenin Avrupa medeniyetini taklid etmesiyle, daha fazla bu fitne ateşini körüklediği bu asırda, elbette her akl-ı selim sahibi, kadının kesin olarak –zaruret olmadan – yüzünü açmasının haram olduğuna hükmeder. Çünkü bu asırda fitne şiddetlidir. Fesadın meydana gelişi muhakkaktır. Kötülüğe ve günaha çağıranlar ve sevk edenler her tarafa yayılmıştır. Böyle günahların ve bid’aların çoğaldığı bir asırda elbette ihtiyat etmek farzdır. Cenab-ı Hak dilediğini sırat-ı müstakime hidayeder”
”Kadının yüzünü örtmesi farz mıdır? Sûre-i Nur’da, kadının kendi mahremlerinden başka erkeklerin yanında ibda-ı zinet etmekten men edildiğine dair beyanat vardır.Orada mealen şöyle geçmektedir. “
Mû’minat kadınlar kocaları ve babaları gibi mahremlerinden başka yabancı erkeklere zinetlerini göstermesinler…” diye buyrulmaktadır.(Nur Suresi,31)
Buna binaen, zinetin (güzelliğin) aslı,yüzde tezahür ettiğinden ve yüz güzelliği gösteren aza ve fitnenin yeri olduğundan (yani başkalarını celb ve cezbedip, fitneye düşüren güzellikler en fazla yüzde mevcud olduğundan yüz fitnenin yeridir.) O halde müslüman kadın kendi yüzünü yabancı erkeklere karşı örtmek mecburiyetindedir.
(…)
Binaenaleyh, asrımızda ise fitneden emniyet olunmadığı hususunda şüphe yoktur. Yani böyle fuhşiyatın çoğaldığı asrımızda, kadın yüzünü açık bırakıp erkeklerin arasına gittiği takdirde hiç şüphesiz fitne meydana gelir. O halde kadının şeref ve iffetine hürmeten ve siyaneten sair a’zalarını örtmekle mükellef olduğu gibi, yüzünü de – zaruret halleri müstesna – örtmesi vacibdir.(Tefsir-i ayat-il ahkam min-el Kur’an)


EK-4
Hanefi mezhebinin fıkıh kitabı olan Mecmuat'uz Zuhdiyye’de de ve yine Hanefi ve Şafi mezheblerine ait bir çok kitaplarda da Sabunî’nin ifade ettiği gibi “fasıkların içinde bulunduğu bir toplumda fitneye sebebiyet verdiğinden kadın yüzünü ve elini açamaz” diye ittifak vardır.


EK-3
Ey Peygamber! Zevcelerine, kızlarına ve mûminlerin kadınlarına söyle: ( başlarını ve yüzlerini kapatacak şekilde ) cilbablarının (dış örtülerinin) bir kısmı ile üzerlerini sıkıca örtsünler. Bu, onların (hür ve iffetli olduklarının) bilinip incitilmemeleri için daha elverişlidir. Allah, gafûrdur (mağfiret eder), rahîmdir (merhamet eder).” Ahzab : 59
Bu ayet-i kerimenin tefsirinde alimler cilbabı tepeden tırnağa bütün vücudu ve elbiseleri örten çarşaf ve ona benzer dış örtü olduğunu bildirmişlerdir. Bunun el ve yüzü de örtmeyi kapsadığını belirtmişlerdir. Mesela;
1- İbn-i Abbas (r.anhuma) yukarıda mealini verdiğimiz Ahzab suresinin 59. ayeti hakkında şöyle demiştir “Allah mûmin kadınlara bir hacet için dışarı çıktıklarında yüzlerini başlarının üzerinden cilbablarıyla örtmelerini ve yalnızca bir gözlerini açmalarını emretmiştir. (Taberi, İbni Kesir, Suyuti, Durru’l Mensur ve Sabuni)
2- İbn-i Sirin şöyle demiştir : Bu ayeti (Tabiînin büyük alimlerinden) Abidetu’s-Selmani’den sordum. Elbisesiyle başını, yüzünü örterek, sol gözünü açarak, hareketleriyle nasıl olacağını gösterdi. (Suyuti Durru’l Mensur, İbni Kesir )
3- İbn-i Abbas ve Katade şöylede demişlerdir : Alnının üzerinden bağlar, diğer ucunu da burnunun üzerinden bırakır. Gözleri görünse de bu hal onun göğsünü ve yüzünün büyük bir kısmını örter. (Tefsiri Kurtubi ve İbni Kesir)
4- Tefsiri Beydavi : Bir hacet için dışarı çıktıklarında çarşaflarıyla bedenlerini ve yüzlerini örtsünler. (C. 2, Sf: 252)
5- Ebul Ferec İbn'ul Cevzi : başlarını ve yüzlerini örtsünler. (Zad'ul Mesir, C.6, Sf: 422)
6- Tefsiri Celaleyn : Cilbab kadının bütün vucudunu örten örtüdür. Hacetleri için dışarı çıkarken bir kısmıyla yüzlerini örterler, ancak bir gözlerini açıkta bırakırlar.
7- Sahabe ve TabiÎn döneminden sonra gelen bütün büyük müfessirler de bu ayeti (yukarıda geçtiği gibi) aynı şekilde tefsir etmişlerdir. (Tefhimu’l Kur’an, C. 4, Sf: 459)
8- Tefsirlerin izahlarından anlaşılacağı üzere, cilbabı örtmekte iki şekil vardır. Birisi kaşlarına kadar başını örttükten sonra büküp yüzünü de örtmek ve yalnız tek bir gözünü açık bırakmak. İkincisi de alnının üzerinden sıkıca sardıktan sonra burnunun üzerinden dolayıp, gözlerini ikisi de açık kalsa bile yüzün büyük bir kısmını ve göğsü tamamen örtmüş bulunmaktır. (Elmalı, C. 6, Sf: 338)
Bazı kimseler şöyle diyorlar: “Örtünmeyi emreden Nur Suresi 31. ayette, “Görünen kısmı mustesna, ziynetlerini göstermesinler.” ayetinde görünen kısımdan kasıt ulemanın çoğuna göre eller ve yüzdür. Buna göre eller ve yüz avret değildir ve örtmeye gerek yoktur.”
Ayetteki ifadeye dayanarak bazı âlimlerin “el ve yüz avret değildir” ifadesi, kadının evinden dışarı çıkarken yüzünü açmasına bir cevaz vermiyor.
Bu hususta alimler el ve yüzün açılmasıyla ilgili şunları söylemiştir:
1- El-yüz avret değildir demekle bunları açmak gerekir manası kastedilmemiştir. Bazı haller ve zamanlarda bunları örtmede zorluk olduğu için şeriat bunda ruhsat (izin) göstermiştir. Fakat bu ruhsat daimi değil, bazı hallerle sınırlıdır.
Bazı haller ise şunlardır:
1- İbadet esnasında (ihram, namaz gibi durumlarda) kadın el ve yüzünü açar. (Beyzavi, Makalat-ı Kevseri)
2- Mahkemede şahidlik, dünürlük, tedavi gibi sebeblerle kadın el ve yüzünü açabilir. (Razi, Mefâtihu’l Gayb; Elmalı)
3- Ulemanın kadının el ve yüzünü açmasına verdiği cevaz fitne olmadığı zaman ve ortam ile sınırlıdır. Fitne korkusu olduğu takdirde kesinlikle kadının yüzünü örtmesi emredilir. (Makalat-ı Kevseri: 309, Tefsiri Kurtubi, Tefsir-i Celaleyn)
4- Genç bir kadının erkekler arasında yüzünü açması yasaklanır. Çünkü bu durumda fitne söz konusudur. Yahut şehvetle bakmak söz konusudur. (Vehbi Zuhayli, C. 1, Sf: 458; İbni Abidin Tercemesi, C. 2, Sf: 113) Günümüz geçmiş asırlarla mukayese edilemeyecek kadar fitneli bir zamandır. Ulemanın kendi asırları için söyledikleri şey bizim için katmerli bir durumdur.







4fjEFoj.jpg

Tesettur Hakkında Bildirilenler :

İbni Cevzi, İbnu Kuteybe’den naklen şöyle der: Başlarını ve yüzlerini örtmelerini söyle ki onların hür oldukları bilinsin. Ayetteki celabib kelimesin den maksat, normal elbiselerin üzerini kapatacak ve vücut hatlarını göstermeyecek bir örtüdür.

Ebu’s- Suud Efendi : Cilbab’dan maksad, çok geniş ve uzun bir örtüdür. Kadın bununla başını örttüğü gibi yüzünü ve göğsünü de örterek ayaklarına kadar salar. Buna göre ayetin manası Kadınlar dışarıya veya yabancı erkek karşısına çıkacağı zaman bu örtüyle yüzlerini ve bütün vücutlarını örtsünler olur. Es Suddî de ayetin tefsirinde Kadın alnını ve yüzünü yalnız bir gözü açık kalacak şekilde örter demiştir.

İbni Abbas derki : Kadın cilbabını alnının üzerine indirir ve oradan sıkar. Alttan da burnunun üzerine kadar kapatır. Yalnız gözleri açık kalmalıdır. Yüzünün kalan kısmı ile göğsünü tamamen kapatmalıdır.

Ummu Seleme dedi ki : Ahzab suresi 59. ayetinin (cilbab ayeti) nuzûlunden sonra Ensar kadınları siyah çarşaflarına büründüler. Sanki hepsinin başlarında birer karga vardı. (Cesas, Ahkamu'l-Kur'an, c.1, s.372; Muhammed Ali Sabuni, c.2, sf: 382)

Safiyye binti Şeybe şöyle anlatır: Biz Aişe ile birlikte idik. Kurayş kadınlarından ve onların üstünlüklerinden söz ediyorduk.
Aişe dedi ki: “Şubhesiz Kurayş kadınlarının bir takım üstünlükleri vardır. Ancak ben, Allaha yemin olsun ki, Allah'ın kitabını daha çok tasdik eden ve bu kitaba daha kuvvetle inanan Ensar kadınlarından daha faziletlisini görmedim. Nitekim, Nur süresindeki Kadınlar baş örtülerini yakalarının üstüne taksınlar ayeti inince, onların erkekleri bu ayetleri okuyarak eve döndüler. Bu erkekler eşlerine, kız, kız kardeş ve hısımlarına bunları okudular. Bu kadınlardan her biri etek kumaşlarından, Allah'ın kitabını tasdik ve ona iman ederek baş örtüşü hazırladılar. Ertesi sabah, Peygamberin arkasında baş örtüleriyle sabah namazına durdular. Sanki onların başları üstünde kargalar vardı.”
(Buhari : Tefsiru Sure 24/12 - Ebu Davud : Libas 29 - Ahmed b. Hanbel : VI 188)

Aişe (r.anha) dedi ki: “Allah ilk muhacir hanımlara rahmet eylesin. Hicab emri gelince elbiselerinin bir parçası ile yüzlerini örttüler.”

Muhammed Mahmud Hicazi; Ahzab 59. ayetini şu şekilde manalandırmıştır. Ey peygamber; Zevcelerine, kızlarına ve muminlerin kadınlarına de ki; örtülerini üzerlerine salsınlar, bedenlerinin tümünü örtsünler, yolu görebilecekleri kadar mustesna olmak üzere yüzlerini de örtsünler.

Şafi ve Nesefi; Cilbab çarşaftır derler.

Alusi; Kadınlar cilbablarını bütün bedenlerini örtecek şekilde giyerler bir parçasını da başörtüsü yapıp yüzlerini de örterler.

Zemahşeri, Mahalli, Kasani ve İbni Abidin; Cilbab bir parçası ile başın ve yüzün, diğer parçasıyla bedenin üzerine bırakılmak suretiyle bütün vücudun örtüldüğü örtüdür.

Kurtubi; Gerçek şu ki, cilbab bütün bedeni örten ve kabarık kısmını göstermeyen örtüdür.

Çarşafın Osmanlı - Türkiye'deki tarihçesi

Çarşaf kelimesi, Farsça çader-şepten [gece örtüsü] bozularak Türkçe’ye girmiştir; tesettür için ev dışında giyilen üstlüktür.
Tanzimatta hacca giden İran'lılardan alınan çarşaf, önceleri bid’at sayılıp pek tutulmamışsa da, 1870’ten sonra yaygınlaştı. Daha sonra II. Abdulhamid Han, 4 Ramazan 1309 (2 Nisan 1892) tarihli bir emirle çarşafı yasakladı. (Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi)

Yaşmak ile ferace giyilirken, 1872’de Subhi Paşanın Suriye valiliğinden dönüşünde ailesi Suriye’den getirdikleri çarşafla görününce, İstanbul’da çarşaf moda oldu. (Musahibzade Celal, Eski İstanbul Yaşayışı)

1889’dan sonra açık feraceli iki paşa kızına birkaç külhanbeyi laf atıp feracelerini yırtınca, bu defa çarşafa rağbet arttı. Bid’at diyenler de giydi. (Sermed Muhtar Alus, Aylık Ansiklopedisi sayı 36)

1913’te yüz binlerce Balkan muhacirleri İstanbul’a Ortodoks kadınlarının giydiği siyah çarşafı ile gelmişti. Zamanla bu da İstanbul’a yayıldı. Hükümetin zaten uğraşacak hâli yoktu, çarşafa mani olamadı. (M. Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimler sözlüğü)

3 Ekim 1883’te Şeyh-ul-İslamın teklifi ve padişahın emriyle ferace dışında bir şey giymek yasaklandı. Daha sonra çarşaf da giyildi. O zamanki çarşaflar farklı idi. (Vakit. 4.10.1883)

15670.jpg
30012

YHH0n8Y.png
aWFDsW5.jpg


Burka
30013
1665926590865.png


***

1674591090806.png





İlgili Konu:

Kadın Eli ve Yüzünü Namahrem Erkeğe Göstermesi Helal mı?


Şeyh Suleyman bin Nasr al Ulvan: Kadının Yüzünü Örtmesinin Hükmü

Fikreddin Koç Hoca

Şeyh Halid bin Muhammed Er Raşid: Ummetin Adamları Nerede
 
K Çevrimdışı

kelime-i şehadet

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Rasulullah şöyle buyurmuştur: "Cehennemliklerden kendilerini dünyada henüz görmediğim iki grup vardır: Biri, sığır kuyrukları gibi kırbaçlarla (coplarla) insanları döven bir topluluk. Diğeri, giyinmiş oldukları halde çıplak görünen (örtülü çıplak) ve öteki kadınları kendileri gibi giyinmeye zorlayan ve başları deve hörgücüne benzeyen kadınlardır. İşte bu kadınlar cennete giremedikleri gibi, şu kadar uzak mesâfeden hissedilen kokusunu bile alamazlar." (Muslim, Cennet 52, 53, h. no: 2857, Libâs 125, hadis no: 2128)



Bunlardan kasıt kimlerdir? Bu hadisi okurken aklıma mini etekli, göğüs dekolteli kadınlar geldi. Her ne kadar türbanlılar da böyle deve hörgüçlü olsa da, başı açıklar da saçlarını deve hörgücü gibi topuz şeklinde yapıyorlar.



“Ümmetimin son zamanlarında açık ve çıplak kadınlar bulunacaktır. Başlarındaki saçlarının kıvrımları develerin hörgücü gibi olacaktır. Siz onları lânetleyin. Çünkü onlar mel’un kadınlardır.”(Taberânî, Mu’cemu’s-Sağîr)


Bu hadiste ise saç kıvrımlarından bahsediliyor. Sanırım burada bukleli, kıvırcık saçlı kadınlardan bahsediliyor olabilir. Kaldı ki burada bahsi geçen başörtüsünün şekli değil (zira "açık ve çıplak" denmiş), saç şekillerinden bahsedilmiş. Dolayısıyla bu iki hadisten benim anladığım; Burada kast edilenler yanlış şekilde örtünen müslüman kadınlar değil örtünmeyen kadınlardır. Kaldı ki nasıl olur da Müslüman bir kadın sadece örtünme şeklinden dolayı cennete giremez? Elbetteki sapık ve bidat şekilde "örtünen" hanımlar var ama bu onların imanlarını zayi etmiyor olsa gerek. Kaldı ki şirkten başka herşeyin affı mümkün iken.
 
ebubeyza Çevrimdışı

ebubeyza

Üyeliği İptal Edildi
Banned
"Elbetteki sapık ve bidat şekilde "örtünen" hanımlar var ama bu onların imanlarını zayi etmiyor olsa gerek. Kaldı ki şirkten başka herşeyin affı mümkün iken. "

Valla Tevhid'i kavramıs bir bayanın dediğin şekilde giyinmesi mümkün değildir.Bu şekilde giyinmeleri inan
imanlarını zayi ediyordur.
 
ا Çevrimdışı

التوحيد

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Dar Giyeceksen kapanma Arkadaş !

Yazı ve kitapları ile bir döneme damgasını vuran Emine Şenlikoğlu tesettür firmalarını yerden yere vurdu: “Para kazanmak uğruna tesettürle vurdular İslam’ı. İslami tesettür diye bir şey kalmadı. Dandik dandik örtünüyorlar. Daracık giyiniyorlar. Allah’a nasıl hesap verecekler”

GUATR ameliyatı geçirdikten sonra 1.5 yıl Belçika’da tedavi gören ve romanları için araştırmalar yapan İslami kesimin sivri dilli kadın yazarı Emine Şenlikoğlu, Türkiye’ye döner dönmez Habertürk Gazetesi’ne konuştu. Şenlikoğlu’nun eleştiri oklarından bu kez tesettür firmaları nasibini aldı.

Emine-%C5%9Eenliko%C4%9Flu.jpg


Çarşaf giyen 57 yaşındaki Şenlikoğlu, “Bir dönemMüslüman kesim tarafından da hakarete uğradım. Televizyona çarşafımla çıkmamı yadırgadılar. Çarşaf nedeniyle görüntüm bozukmuş. Oysa şu an İslami tesettür diye bir şey kalmadı, mahvettiler. Dandik dandik örtünürlerse bu tesettür değildir” diye konuştu. Şenlikoğlu sözlerini şöyle sürdürdü:

“O kadar daracık giyinen tesettürlüler var ki. Dar giyeceksen başını kapatma, tüm vücut hatların ortada. ‘Ne yapalım bulamıyoruz’ diyorlar. Mağaza sahipleri Allah’a nasıl hesap verecek. Para kazanmak uğruna, tesettürle vurdular İslam’ı. Demek ki tesettüre girenler de bozulmaya hazırmış. Yüzünde bir kilo boya, daracık bir kıyafet, üstünde dize kadar tunik. Zaten tesettür değil ki onunkisi. ‘Mecburmu bırakıyorlar seni’ diye soruyorum. Kimisi ‘Ben daha yeni kapandım’ diyor, mahcup oluyorum. Kimisi ‘Bu da tesettür’ diyor. İslam’da çarşaf şart değil, ancak giysin bol olacak, hatları belli etmeyecek.”
 
ا Çevrimdışı

التوحيد

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Tesettür Allah’ın Emridir. Başörtüsü Değil

Herkes ve her kesim başörtüsü Allahın emri diye tutturmuş gidiyor.Kimse kalkıp adam gibi Allahın emri tesettürdür başörtüsü onun bir parçasıdır demiyor.Başörtüsü Allahın emri diye diye örtüyü sadece başa mahkum edip kadınları tesettürden soyutladılar.

Kadınlar için artık tesettür sadece başörtüsü oldu.Kadınlar sadece başörtüsüne iman ettiler.Başörtüsü ile işi kurtarmaya çalıştılar.başörtüsü nasılsa Allahın emri deyip bacaklarını ve bedenlerini açmaya ve teşhir etmeye başladılar.Saçlarının üç kılına halel gelmesin diye de bonelerle sımsıkı kapatmaya başladılar.Bonelerle saçlarını bir teli dahi görünmesin diye sıkı kapatırken en mahrem, en can alıcı , en çok insanları yoldan çıkaracak olan, en çok harama meylettiren, en çok erkeğin dikkatini çeken, en çok erkekleri saptıran, en çok erkekleri kendisine bağlayan en çok erkeklerin tacizine uğradıkları yerleri olan bacak ve bedenlerini açmaya saçmaya dağıtmaya başladılar.

Başörtüsü emrini sıkı sıkı uygularken baştan aşağısı olan bedeni ise bol bol ,geniş geniş açmaya elbiseler dışına taşırmaya başladılar.Kadınların bu hale gelmesinde hocaların ve islami modanın etkisi tartışılmaz bir gerçektir.İslami kesim tarafından bayanlara o kadar başörtüsü telkini yapıldı ki zavallı kadınlar başörtüsünü tesettür zannettiler.Sadece başörtüsünü tesettür görüp ona sahip çıktılar.Erkeklerin merak etmediği yerler olan saçlarını gizlerken,erkeklerin merak ettiği yerleri ise açmaya başladılar.Sokaklara ,etrafına, okullara ve işyerlerine bakanlar görecekler ki, sadece başları örtülü bir nesil gelmiş.



Sadecebaşörtüsüne indirgenmiş bir tesettür anlayışı gelmiş.Sadece başörtüsüne kıymet veren bir gençlik gelmiş .Sadece başörtüsüyle örtünen bir nesil gelmiş.Sadece başörtüsüyle kendisini koruyacak zanneden bir nesil gelmiş,.Sadece başörtülü olunca Müslüman olduğunu zanneden bir kadın topluluğu gelmiş.Sadece başörtüsünü örtünce tesettürün emrine riayet edeceğini zanneden bir toplum gelmiştir.



Sadece başın örtülüp bedenin teşhir edildiği bir hale sokulan örtüde Allahın emri ve peygamberin sünneti hangi akıl, mantık ve dinin kalıpları içerisinde değerlendirilecektir. Sadece başın üç kılında kötülükleri gören bir dinde insanlar ne bulacaklardır. İslamı mantıksızlığa sevk eden bu saçma hareket ve tavırların gerçekte böyle değildir.Kuran örtüyü bir bütün olarak görür.Allahın emri başörtüsü değil bütün bedeni örtecek ,gizleyecek ,mahrem yerleri kapatacak ,erkeklerin iştihasını açmayacak bir tarzda olan örtüdür der.

Bu gerçekleri medya aracılığıyla dillendiren alimler hatırlatan hocalar olmadığı için kadınlar öyle zannediyorlar ki başını örttükten sonra nereni açarsan aç.Nereni sergilersen sergile..Tesettür öyle saptırılmış ve hakikatini yitirmiş ki, memleketimiz ve alemi islam kadınların örtülerinde ne Kuranı ,ne İslam ,ne ahlak ,nede haya var.Hepsi tesettürden soyutlanmış.Herkesin sadece başı örtülü.Baştan başka her yer açıkta….

Hani bulmacalarda iki aynı resim verilir ve aralarına küçük farklar bırakılır ve resim arasındaki 7 farkı bulunması istenir..Şimdi başı açık kadınlar ile türbanlı bayanlar arasında 7 fark bile bulamazsınız.Eskiden açık kadın ile örtülü kadın arasında o kadar fark vardı ki saymakla bitmez. Ama şimdi aralarında hiçbir fark kalmamış.Sadece bir metrelik küçük bez barçası fark kalmış.İkisi de açık ikisi de alımlı ikisi de makyajla ikisi de serbest hale gelmiş.İkisi de boyalı cilalı halde. İkisi de bedenini teşhir ediyor.Aralarındaki tek fark birisi başı açık ötekisi başı kapalı.Başka hiçbir fark kalmamış.Ama onlara göre başı örtmek bacağı açmaktan daha önemlidir.aralarındaki farkları bulana aşk olsun…

İşte bayanlarımız o kadar büyük gaflet ,dalalet ve hıyanet içerisine düşürülmüş onların cazibesi açıklarda yok.onların fitnesi açıklarda yok.onların tehlikesi açıklarda yok…Bu düşüşte etkili olan alimlerimiz sanki ölmüşler gibi hareket ediyorlar.Birisi çıkıp ‘kadınlarımız ,analarımız, ve bacılarımız kızlarımız. Allahın emri kitabın hükmü sizin örtünüzün neresinde. Allahın emri başörtüsü değil tesettürdür.Başörtüsü sadece başı örter.Baş örtüsü sadece yetmez.Allahın emri tesettürdedir.Başınızı örterken bedeninizi de örtün.Hayanızı örtün ,ahlakınızı örtün,edebinizi örtün deseler.Eminim ki kadınlar belki bakacaklar görecekler ki, demek baş örtmekle örtünmüş olunmuyor.

Başımızı örteceğimiz gibi bedenimizi de örteceğiz ki, tesettür olsun.Ama maalesef alimlerimiz hocalarımız uyarıp söylemiyorlar .Her geçen gün kadınların biraz daha haya perdelerini yırtmalarına ses çıkarmıyorlar.Örtüyü hakiki kurani örtü görmüyorlar.Etrafımızda gördüğümüz kadınların örtüleri düzgün olanların sayısı elle sayılacak kadar az çoğunluğu ise giyinik çıplak halini almış.Bu vebali sadece bu kadınlar çekmeyecek alimler ,hocalar, kocalarda çekecekler.

Kocalar ,alimler ve veliler artık bağlanmış dillerini çözüp desinler.”Ey kadınlar Allahın emri tesettürdür.Baş örtüsü tesettürün bir cüzüdür.Parçasıdır. tamamlayıcıdır.Tek başına manası kıymeti olmaz.Baş örtülünce teberüç olmaz.Dış elbisesi olmadığı zaman tesettür olmaz.bedeni teşhir ederek örtü olmaz.Denilse insafa, imana, dine, gelecekler belki kadınlar değişecekler.Allahın emrini emredildiği gibi uygulayacaklar.Müslümanların imanlarına zarar verip onlara eza çektirmeyecekler.

images
 
Muzzammil Çevrimdışı

Muzzammil

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Bunlardan kasıt kimlerdir? Bu hadisi okurken aklıma mini etekli, göğüs dekolteli kadınlar geldi. Her ne kadar türbanlılar da böyle deve hörgüçlü olsa da, başı açıklar da saçlarını deve hörgücü gibi topuz şeklinde yapıyorlar.
Hadisten kasıt bu olabilir mi 611 ?



45luv.jpg





42dvy.jpg




 
ummeti Çevrimdışı

ummeti

Üye
İslam-TR Üyesi
RABBİM tesettürü layıkıyle taşıyan insanların artmasını nasip eder inşeALLAH
 
bahakar Çevrimdışı

bahakar

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
KARDEŞLER... TESETTÜR İLK BÖNCE KADIN YADA ERKEK FARK ETMEZ MÜMİNİN KENDİNİ HARAM GÖZLERDEN KORUMASIYLA BAŞLAMIYOR MU ZATEN... HAREMLİK-SELAMLIĞA DİKKAT EDİLMEYEN ORTAMLARDA OKUL-İŞ HAYATI VS. KADINLAR TÜRBANIYLA BULUNSA NE BULUNMASA NE... BİR GRUP GENÇ ERKEĞİN ARASINA KENDİNİ ATAN BACIM ORADA ÇARŞAFLA DA ORDA DURSA ZATEN TESETTÜRSÜZ SAYILMIYOR MU... OYSA BUGÜN GELDİĞİMİZ NOKTA, "ALLAH İÇİN KADININ KENDİNİ SOKAKLARA ATMASI(!)" DEĞİL Mİ... VE TOPLUMDA YAYILAN BU ÇİRKİNLİKLERDEN DAHA DA ÇİRKİN BU GÜNAHLARIN NORMALLEŞMESİ DEĞİL Mİ...
 
M Çevrimdışı

MuhammedRabbani

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
bence bir grup insan bilgilerini birleştirip tesettürle ilgili aylık bir dergi çalışması yapmalı
 
M Çevrimdışı

MuhammedRabbani

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
çünkü çoğu fethullah gibi dini bilmeyen kişilerin sözleri ile sadece onu dinledikleri veya onun gibi alimleri dinleyen anneleri ve babalarından gördükleri için yapıyorlar. bilgilenmeleri lazım
 
M Çevrimdışı

MuhammedRabbani

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
hocam bu camius sağir benim bildiğim imam suyutinin değilmiydi peki taberaninin ise acaba çevirisi varmı türkiyede


Bunlardan kasıt kimlerdir? Bu hadisi okurken aklıma mini etekli, göğüs dekolteli kadınlar geldi. Her ne kadar türbanlılar da böyle deve hörgüçlü olsa da, başı açıklar da saçlarını deve hörgücü gibi topuz şeklinde yapıyorlar.






Bu hadiste ise saç kıvrımlarından bahsediliyor. Sanırım burada bukleli, kıvırcık saçlı kadınlardan bahsediliyor olabilir. Kaldı ki burada bahsi geçen başörtüsünün şekli değil (zira "açık ve çıplak" denmiş), saç şekillerinden bahsedilmiş. Dolayısıyla bu iki hadisten benim anladığım; Burada kast edilenler yanlış şekilde örtünen müslüman kadınlar değil örtünmeyen kadınlardır. Kaldı ki nasıl olur da Müslüman bir kadın sadece örtünme şeklinden dolayı cennete giremez? Elbetteki sapık ve bidat şekilde "örtünen" hanımlar var ama bu onların imanlarını zayi etmiyor olsa gerek. Kaldı ki şirkten başka herşeyin affı mümkün iken.
 
Mercan Çevrimdışı

Mercan

Eski nick : Salih Kul
İslam-TR Üyesi
Allah razı olsun, yazan ve yorum yapan kardeşlerden, harfi harfine okuduk elhamdulilllah.
teklifim şu:
ekranlardaki sistemin hocalarını hizaya getirme olasılığı yok mu?
avamın herhafta soru sorup fetva aldığı sözü dinlenen hocalara, şu konuya dosdoğru anlatmaları için bir baskı kuramaz mıyız?
sadece şurada yazılanlar bile ekran başındaki milyonlara karşılaştırmalı fotoğrafları ile birlikte 5dk anlatılsa ve gösterilse, Allahın emri kardeşlerin suratına tokat gibi inecek inşallah.
ekranlar zaten kapitalist düzenin esiri, orada anlatamazlar diyorsak; ey bu siteyi hazırlayan abilerim, bu sitede daha önce gösterilen (islam-tr uyarıyor, ashab 1-2) foto slayt gösterileri gibi bir bildiri hazırlayıp, malum ilk aklıma gelen redhack grubu gibi bu işlerden anlayan davasının arkasında olan kardeşlerle buluşup, hele bi önce diyanetin giriş sayfasında gösterilse ne dersiniz? uyanmamız lazım artık kardeşler, birşeyler yapmalı!
 
N Çevrimdışı

nevzatcelik

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Selamun Aleyküm,

Bu değerli yazınızın belli kısımlarını paylaşıp başka kardeşlerimize de vesile olmak istiyoruz.
Bu hususta bizlere izniniz, müsaadeniz var mıdır?
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Selamun Aleyküm,

Bu değerli yazınızın belli kısımlarını paylaşıp başka kardeşlerimize de vesile olmak istiyoruz.
Bu hususta bizlere izniniz, müsaadeniz var mıdır?
Alıntıladığınız yazının altına sitemizin adını (islam-tr.org/forum) yazarak okurların diğer yazılarımıza da ulaşmasına vesile olmak istediğnize çok teşekkür ederiz.
 
Pangea Çevrimdışı

Pangea

İslam-tr Sakini
İslam-TR Üyesi
İslamda tesettur diyip neredeyse sadece kadinin giyimine deyinilmis. Erkeklerin sunnete gore kisaltilmis pantolon giymesi, biyigin kisaltilip, sakalin uzatilmasi, sandalet giyilmesi, erkegin basini ortmesi(!!!) hususlarina hic deyinilmemis. Bizim ortumuz konusunda ihtilaf var yuzler eller ayaklar jilbab tanimi hep tartismali ama SÜNNET belli. Ozellikle peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellemin sünneti olan sakali su hipsterlarin eline birakan mumin genclere sozum. Kadinlarin yarim yamalak ortusunden bir farki yok bunun benim gozumde. Allah islamiyeti sadece kulturel bir etiket olarak kullanmaktan sakindirsin.
 
Geri
Üst Ana Sayfa Alt