Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Kaç Bin Müslüman Bir Mursi Yapar?, Haydi Sayalım

Ahlu Tawheed Çevrimdışı

Ahlu Tawheed

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Mursi hak yolda değil ama Mursiye açılan savaş İslam'a açılan savaştır diye bakarsak o zaman İhvan haricinde açıkça mürted olanları bile kabul etmemiz lazım.

Uç örnek verirsek:

Bir ateist Edip Yüksel'i öldürse, Edip Yüksel'in zulme uğradığını söyleriz, bunun olmamasını isteriz.
Amerika, İslam faaliyetlerinden ötürü Gülen'i sınırdışı etse, onun mu tarafını tutacağız? Gülen'i mi temize çıkarıp duracağız?

Kişinin maksadı İslam'a saldırı olabilir ama bu benim saldırdığı tarafın yanlışlarını hatta küfürlerini örtecek kabul edecek raddeye getirmez.

Kim Allah'ın indirdiği kitabı terk ettiyse, bilmemnenin hükümleriyle yönetirse veya kim beşer tahsisli yasaları kalben kabul ederse kafir olur. Ahirette mazeretini/cehaletini vs Allah'a arz eder. Kalpleri araştırmakla emrolunmadık.
 
mefhum Çevrimdışı

mefhum

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Ne Mursinin Edip Yüksel ile nede Edip Yüksel'in Gülen ile bir ilgisi var.. Sizin teşbihiniz elma ile armut olmuş.
 
Ahlu Tawheed Çevrimdışı

Ahlu Tawheed

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Ne Mursinin Edip Yüksel ile nede Edip Yüksel'in Gülen ile bir ilgisi var.. Sizin teşbihiniz elma ile armut olmuş.

Uç örnek dedik.

Tövbe suresinin son iki ayetini inkar etmek de küfürdür,
Laikliği tasdik etmek de küfürdür,
Allah'ın indirdiğiyle hükmetmemek de küfürdür.

Fakat elbetteki kimisi küfürde daha da tugyan olmak, ileri gitmektir.

Birileri savaş açtı diye, mazlum oldu diye Mursi'yi temize çıkaracak değilim. Fakat insani olarak üzülürüm, zira karşı grubun küfürleri ondan daha da büyüktür.
 
A Çevrimdışı

Away

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Bu tartışmaların hiç kimseye bir faydası yok!...

Dua edelim de Mursi ve Müslüman kardeşler teşkilatı demokrasiyle islamın gelmeyeceğini anlamış olsunlar ve Allah s.w.t onları firavunların zindanlarından kurtarsın, Dua edelimde dünyanın dört bir yanında zulme uğrayan müslüman kardeşlerimizin üzerindeki bu zulm son bulsun. Dua edelimde artık Rabbim müslümanları bu zilletten çıkarıp izzet versin.
 
S Çevrimdışı

Süleyman Incek

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Şanlı Mücahitlerimizin kanları daha oluk oluk akarken, batı ağzıyla "terörist öldürüldü" diye konuşanların liderleri batıl bir dava uğruna heba olduklarında bende ağır konuşmak isterdim ama imanım ve edebim el vermiyor ...
yanlız burda nicklerindeki mesajlarla ve sözleriyle , hakkı konuşan akhilere karşı kibirli tavırlarda bulunanlara da sadece gülüyorum ....
 
Sayfullah at-Turki Çevrimdışı

Sayfullah at-Turki

حَسْبُنَا ٱللَّهُ وَنِعْمَ ٱلْوَكِيل
İslam-TR Üyesi
Bu konuda Ummetislam sitesinin iki yazısı var, nedense suan siteye giremiyorum,
İlk yazısının başlığı ''Erdoğan düşmanımız mıdır?'' (Sahih akideyi benimsemiş muvahhidlerde ona karşı itikadi düşmanlık daima mevcuttur, bu sorudan kastedilen Erdoganin suan hedefimizde midir, değil midir anlaminda)
İkinci yazısının başlığı ''IŞİD, Erdoğan, Hamas, Mustazaf... Taraf miyiz?'' Bu konunun altında Muhammed İsra akhinin yazısını okuyun inşaAllah. Sahabe (ra) Necasiye karşı ayaklananlarin yenilmesi icin dua etmis, güzel örnekler veriyordu.
 
Hilafet Sancağı Çevrimdışı

Hilafet Sancağı

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
mursi demokrasiden tevbe ederse eğer kendi iyiliği içindir.Etmezsede kendi aleyhinedir.Zira "mısırı imanla ve demokrasiyle inşa edeceğiz" ve diğer küfür sözlerini söyleyen kendisi idi.Bu sözleri söyleyen biri müslüman değildir.İster öfkelenin ister eleştirin beni farketmez.Sadece mazlum konumdadır.Bu da dinde kardeşimiz olduğu anlamına gelmez.Benim kardeşim değildir.Benim için hiçbir değer ifade etmiyor.İlk başlarda birde bu adama hüsnü zan besliyordum.Sırf şeriatla yöneteceğiz dedi diye.Sonra ne oldu?yavaş yavaş caydı.Halen daha da takipçileri olan ihvan cemaati liderleri 4 parmak işareti yaparak gezmeye devam ediyorlar.Kendi düşen ağlamaz.Bunlar akıllanmıyorlar.
 
Ahadun Ahad Çevrimdışı

Ahadun Ahad

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
seyyid kutubun (rahimehullah) yusuf suresi 40. ayet tefsirinden kısa bi bölümü


'Hüküm koyma yetkisi, sadece ve sadece Allah'ın olmalıdır. İlahlığının her şeye egemen olması gereğince hüküm, sadece Allah'a özgüdür. Zira egemenlik tanrılığın niteliklerindendir. Egemenliğin kendisine ait olduğunu ileri süren, ister bir birey, bir sınıf, bir parti, ister bir grup, bir ulus, isterse uluslararası bir örgüt şemsiyesi altında tüm insanlar olsun- tanrılığın nitelikleri noktasından herkesten önce Allah'a savaş açmış demektir. Tanrılığın baş niteliği durumundaki egemenlik noktasında yüce Allah'a savaş açan ve egemenliğin kendisine ait olduğunu ileri süren, yüce Allah'ı apaçık bir biçimde inkâr etmiştir. Böyle bir kimsenin kâfir olduğu noktasında dinin kesin hükmü için, sadece bu ayetteki ifade bile yeterlidir!'
 
M Çevrimdışı

muhtaç1

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
mursiyle tayyibin arasindaki fark nedir tayyibe gelince kafir mursi musluman allahu alem turkiye modelini ornek aldiklarini soylemedilermi el kaideye iside niye kimse kafir demiyorda bunlara diyor
 
hebbit kerrih Çevrimdışı

hebbit kerrih

İslam-tr Mudâvimi
Site Emektarı
mursiyle tayyibin arasindaki fark nedir tayyibe gelince kafir mursi musluman allahu alem turkiye modelini ornek aldiklarini soylemedilermi el kaideye iside niye kimse kafir demiyorda bunlara diyor
Akhi onlarda sembolik de olsa anayasa kur'an.
 
T Çevrimdışı

Talha bin Asım et-Turkî

Sen neden korkuyorsun ölmek varken kaderde?!.
İslam-TR Üyesi
السلام عليكم ورحمة الله وبركاته

Demokrasi ile "İslam Şeriatını" -aşağılık bir işle izzetli bir iş yapabileceklerini/- getirebileceklerini zannedenler hakkında güzel bir yazı okumuştum paylaşmak için aradım ama bulamadım. "Demokratik Müslümanların(!) Hedefi: Allah Teala'nın koyduğu şeriatı çiğneyerek/göz ardı ederek Allah Teala'nın şeriatını tüm dünyaya hakim kılmak."

... Nefisle cihadın bu mertebesini sahabelerden birisine ait çok güzel bir sözle bitirmek istiyorum. O sözden, gerçeği tanımanın ve bilmenin ne kadar önemli olduğu, Allah yolunda cihâd eden kimse için bunun bir zaruret olduğu, bir mücahidin cihâdında ihlâslı olmasının yeterli olmadığı, buna ilaveten cihâdında hak üzere olmasının da gerekli olduğu açık bir şekilde anlaşılmaktadır. Hak, ancak şer'i ilimle ve dinde ve realitede basiretli olmakla ortaya çıkar.

İbn Vaddah, el-Bideu ve'n-Nehyu Anha isimli kitabında senediyle birlikte şunu rivayet etti:

"Bize Esed, ona Mübarek İbn Fedale anlattı. O, Yunus İbn Ubeyd'den, o da İbn Sîrîn'den nakletti. İbn Sîrîn dedi ki: Bana Ebu Ubeyde İbn Huzeyfe haber verdi. O dedi ki:

Babam Huzeyfe İbnu'l-Yemanî'ye bir adam geldi. Bu esnada Ebu Musa el-Eş'arî oturuyordu.

Adam dedi ki: Ne dersin, bir adam Allah için duyduğu öfkeden dolayı ölünceye kadar kılıç sallasa, sonunda cennete mi gider, cehenneme mi?

Ebu Musa dedi ki: "Cennete gider."

Huzeyfe dedi ki:
"Adama iyice sor ve sen ne söyleyeceksen onu da iyice anlat."

Ebu Musa dedi ki: "Sübhanallah! Sen ne demiştin?"

Adam dedi ki: "Bir adam, Allah için duyduğu öfkeden dolayı ölünceye kadar kılıç sallasa sonunda cennete mi girer, cehenneme mi?"

Ebu Musa dedi ki:
"Cennete girer."

Huzeyfe dedi ki:
"Adama iyice sor ve sen ne söyleyeceksen ona da iyice anlat."

Huzeyfe bu ikazı üç defa tekrarladı. Üçüncüsünde dedi ki: "Vallahi ona soruyu iyi sormadın."

Huzeyfe adamı çağırdı ve ona dedi ki: "Yavaş ol bakalım! Eğer senin arkadaşın takatten kesilinceye kadar kılıç sallasa ve hakka isabet ederse ve sonunda da hak üzere ölürse cennettedir. Hakka isabet etmezse ve Allah Teâlâ onu hakka başarılı kılmazsa cehennemdedir." Sonra şöyle dedi: "Canım elinde olan Allah'a yemin olsun ki senin sorduğun o kimse gibilerin pek çoğu, şu şu sebeplerden dolayı kesin cehenneme gireceklerdir." (İbn Veddah, el-Bideu ve'n-Nehyü Anha, no: 86, s. 75.)

Abdülaziz İbn Nasır el-Cüleyyil, et-Terbiyetü'l-Cihadiyye fi Zav'i'l-Kitabi ve's-Sünneti, s. 160-161

السلام عليكم ورحمة الله وبركاته
 
zindabad Çevrimdışı

zindabad

زينداباد
İslam-TR Üyesi
Bu konuda Ummetislam sitesinin iki yazısı var, nedense suan siteye giremiyorum,
İlk yazısının başlığı ''Erdoğan düşmanımız mıdır?'' (Sahih akideyi benimsemiş muvahhidlerde ona karşı itikadi düşmanlık daima mevcuttur, bu sorudan kastedilen Erdoganin suan hedefimizde midir, değil midir anlaminda)
İkinci yazısının başlığı ''IŞİD, Erdoğan, Hamas, Mustazaf... Taraf miyiz?'' Bu konunun altında Muhammed İsra akhinin yazısını okuyun inşaAllah. Sahabe (ra) Necasiye karşı ayaklananlarin yenilmesi icin dua etmis, güzel örnekler veriyordu.

ERDOĞAN BİZİM DÜŞMANIMIZ MI

Ebu Talib ile Ebu Cehil arasındaki farkı temyiz edemeyen harici ve bedevilere..

Burada hiçbir kulu Allah’a karşı temize çıkartmak niyetimiz ve çabamız yoktur. Lakin feraset basiret sahibi bir müslüman, Adetullah’a ve Sünnet-i Resulullah’a riayet etmelidir.

Nasıl ki iman derece derece ve Müslümanlar arasında çeşitli farklar vardır.. Küfür ve küfür ehli için de bu durum söz konusudur.. Nasıl ki Sıddık, Şehid ve Salih müslümanlarla Vasat olanlar, ve hepsi ile de Fasık veya Bidatçi olanlar bir değilse..

Aynı şekilde Ebu Cehil gibi şerir “tağut”larla aynı “parlemento”da aynı meclis-i Mekke’de Darun Nedve’de tesiri ve bir yeri bulunan Ebu Talib de bir değildir. Ebu Talib ve o gibiler ehveni şerirdir. Ayrıca İslam Devleti veya onun olmadığı yerde Harb emirlerinin anlaşma yaptığı, yahut eman verdiği kafirlerle sair harbiler bir değildir. Zımmilerin durumu da farklıdır..
“..Semavi Kitab ehli olmaları sebebiyle, Müslümanlar Rumlar’ın (Roma) İranlılar’ı (Pers-Sasani) yenmesini istiyorlardı. Mekke müşrikleri de sırf İranlılar put peresttir diye İranlılar’ın Rumlar’ı yenmesini istiyorlardı..”


(Tirmizî Tefsir 3245; Müsned 1/276-304; Beyhakî Delâil 2/330; Ebû Nuaym Delâi! 2/125; Hakim Müstedrek 2/410; Tahâvi Müşkilü’l Asar 2/91, 4/124; Taberi Tefsir 21/16 Rum suresi tefsiri Nesâi b. Kübrâ H. no 11389)

Bu ayet ve hadislerin tefsiri ve şerhleri tafsilatlıdır alakalı kaynaklara bakılabilir. Lakin şu çok nettir ki, sahabeler bir kafirin diğer daha şerir olan kafiri yenmesini, daha doğrusu şerir olanın “yenilmesi”ni canı gönülden arzuluyorlardı.. O günde gidip haşa küfür ordusu olan Roma’nın sancağı altında savaşmıyorlardı, lakin dilleri ile uzaktan da olsa gıyaben de olsa İran’lıların aleyhinde ve yani onlar üzerinden Mekke müşrikleri aleyhinde tartışıyor veya iddialaşıyor ve bu psikolojik savaşta bir şekilde yer alıyorlardı.. Bizim nette veya günlük sohbetlerde vs doğrudan Erdoğan’ı Mursi’yi vs övmemekle meşrulaştırmamakla beraber, muhaliflerinin Gülenistler ve Chp vs aleyhinde ve onların kirlilerini sayıp onları yıpratıcı şeyler yapmamız da bu kabildendir..

Ayrıca, Rum Suresi’ndeki ayette geçen “O gün müminler sevinirler” cümlesindeki sevinç, rivayetlere göre Bedir veya Hudeybiye sevinci olmakla birlikte, evet asıl sevinç kaynağı elbette bu “kendi” zaferimiz olmakla birlikte bazı rivayetlerde hem buna hem de İran’lıların yenilmesine de sevinildiği geçmektedir.. Bilmem anlatabildik mi.. Küfür saflarında yer alınmaz, kazanç kendi kazancımızsa “zafer”dir, savaş kendi savaşımızsa “cihad”dır ve ölen “şehid”dir.. Ama bir eşedd kafir diğerine mağlub olursa da sevinme hakkımız vardır. Onun, küfrün sancağı altına girmeyiz, lakin eşedd olanına karşı zaferine bazı seviniriz de..
“Umulur ki, Kıyamet günü şefaatim ona (Ebu Talib’e) fayda eder de, böylece ateşten, topuklarına kadar yükselen sığ bir yere konur, yine de beyni kaynar.”


Buhari, Menakıbu’l-Ensar 40, Rikak 51; Müslim, İman 360, (210).

Ebu Talib bildiğimiz üzere kafir idi. Lakin Ebu Leheb ve Ebu Cehil gibi Müslümanlara hainlik ve düşmanlık eden bir kafir değildi, aksine mert bir adamdı, merhametli ve benzeri bir kısım faziletleri olan bir adamdı. Ver kimse diyemez ki Peygamber Aleyhisselam gündelik hayatında, tavırlarında, nasılsa Ebu Cehil de kafir Ebu Talib de kafir diyerek ikisine de bir muamele yapmış, ikisine de eşit mesafede bir ahlak içinde olmuştur! Küfür tek millettir ve Müslüman küfrün her türüne lanet eder, ama kafirin her çeşidine değil!

Nasıl ki Cuhudi küfür ile Cehli küfür, Sarih küfür ile Mestur küfür, Galiz küfür ile Sağiyr küfür bir değiller, aynı şekilde kafirler de muamelelerimizde aynı değildirler..

Ebu Leheb ve karısı hakkında bizzat ayet inmiş ve lanetlenmişlerken Ebu Talib için böylesi bir hadis söylenmiş.. Bu farka dikkat.. Tamam, amenna, küfür tek millettir, temel taşları yerinden oynatmıyoruz, vela-bera fıkhını haşa teğayyüre yeltenmiyoruz, Hak ve batıl arasında keskin ve kesin bir hat vardır buna riayet ediyoruz. Lakin Adetullah ve Sünnet-i Resul bize şu fıkhı da vermiştir, her kafir bir derecede değildir, ve her kafire aynı muamele yapılmaz. Bu, hadisten anladığımıza göre Ahirette bile böyle iken Dünya’da, ahlakta üslupta nasıl böyle olmasın?..
“..Habeşliler size dokunmadıkça siz de onlara dokunmayın. Türkler size bir şey yapmadıkça sizde onlara dokunmayın.”


(Nesai , Cihad, Bab 42, hadis no: 3125; Ahmed bin Hanbel, Musned, 21262)

Bu hadis hakkında alimlerimiz ne demişse tabiyiz. Lakin şu da tefekkür edilmelidir ki; Habeşistan Müslümanlara kucak açan Necaşi’nin memleketidir.. Yani onun vefatında gıyabi cenaze namazını da kılmıştır Resulullah Aleyhisselam.. Ve lakin hadis Hendek savaşı evvelinde Hendekler kazılırken söylenmiştir ve atide vuku bulacak bazı şeyleri ihbar etmiştir Peygamber Aleyhisselam, ve o bahsin sonunda bu sözü söylemiştir.. Yani Necaşi ölmüş gitmiş olduğu halde, bir sonraki veya daha sonraki kralların, ve pek tabi bir “tağut” olan hükümdarların ülkesine savaş açmayı men ediyor, ta ki onlar vurana dek..

Burada bellidir ki bir vefa borcu var, Allahu A’lem.. Orada yaşayan Necaşi sülalesine veya sair faydası olmuş Hıristiyan da olsa bazı Habeşli kişilere ve soyuna sopuna bir vefa borcu var.. Allahu A’lem..

Ha, bazıları da, Habeş memleketlerinin Cezire’ye uzak olduğu ve arada çöller ve sular olması gibi bir zorluğa da dikkat çekip hadiseyi stratejik açıdan değerlendirmişlerdir..

Hakeza Türkler ne alaka diye merak olunsa, bazıları hem savaşçı bir kavimdirler hem de soğuk ve uzak memleketlerdir Turan illeri, oraların fethi öncelenmemelidir, çok kayıp veririz diye, evveliyatla Roma Pers vs öncelenmelidir manasını çıkartmıştır, ki gayet makuldür.

Zaten Arz’ın en şerir tağutu olan Roma ve Sasani-Pers varken nisbeten çok daha mert bazı ahlaka sahip olan cahiliyye Türkleri ve benzeri kavimler de öncelenmemiştir fütuhatlarda.. Bu günde bile, mesela hala az da olsa var olan Kızılderili veya bazı Afrika ve Latin Amerika veya Asya halkları veya Japonlar vs, bazı merdane huyları olan kafirlerle veya mazlum mustazaf kafirler olan bu türden kavimlerle cihadı evveliyatla yapmayıp, daha şerir ve daha güçlü baş tağutlarla cihadın ehemm olduğunu kabul ederiz..

Bakın İşte İslam’da böylesi bir strateji vardır.. Bazen vefa borcu, bazen stratejik bir hesap bir takım faydalar, maslahat mefsedet meselesi ışık tutmuştur bazı muamelelere..
“Eğer, baban Mut’im hayatta olsaydı ve şu adamlar hakkında ricada bulunsaydı, şüphesiz, ben, onları Mut’im’e bağışlardım!”


(Buharî, Sahih, c. 4, s. 83)

Resulullah Aleyhisselam Taif’de kabul görmediği ve çeşitli eza ve cefalara maruz kaldığında tekrar Mekke’ye döner. Yolculuk bitip de Mekke’ye gireceği zaman Mut’im Bin Adiyy isimli müşrikten eman talebinde bulunur. O devirde o günkü aşiretçi kavimlerde eman verilen birisine saldırmak o kişi ve aşiretine saldırmak sayılırdı, ki çok merdane bir örftür hala daha laikliğin ve emperyalizmin tam giremediği bir çok kavimde ve beldede mevcuttur bu töre. Esasen bellidir ki, Ebu Talib’in ölümünden sonra iyice azıtan müşrikler bir tür ‘vur emri’ almıştılar, yani bu günkü hukuki terimlerle ifade edilecek olursa; yasal olarak görüldüğü yerde hakaret veya çeşitli saldırılar yapılabilecekti. Ama eman alındığında durum değişiyordu. Artık yasal saldırı olmayacak ve o tağuti yasalara törelere göre vuran suçlu sayılacak veya sonucuna katlanacaktı, yani tabii-yasal olarak karşısına eman veren kişinin aşiretini almış sayılacaktı!..

İşte bu ahval içinde adam mert çıkar ve koca Mekke’yi karşısına alırcasına eman verir. Ve o adam seneler sonra, ölüp gitmiştir yazık ki müşrik olarak; Bedir savaşı akabinde esirlerin fidye vs durumu için Mekke tarafından gönderilen elçi bu Mut’im Bin Adiyy’in oğlu Cübeyr’dir. Ve Resulullah Aleyhisselam yukarıda naklettiğimiz kelamı eder. Subhanallah! İşte insanı kamil budur! İşte ahlak fazilet, mertlik, vefa, kadirşinastlık, adamlık budur! Mutim hayatta olsa da o elçi olsaydı, o rica etseydi esirler için, fidyesiz takassız tamamını serbest bırakırdı! Seneler geçti ama Resulullah Aleyhisselam onun o büyük iyiliğini hiç unutmadı! Tüm kör ve nankör ruhlulara ders olsun! Vefasızlara ders olsun!

Şimdi dönelim Erdoğan bahsine.. Başörtü meselesi, Kuran kursları, Suriye-Filistin-Mısır-Myanmar vs bir çok İslam memleketinin mazlum Müslüman ahalisi için neler yaptığını hepimiz gördük.. Bir çok faydası oldu Müslümanlara. Üstelik “iktidarsız iktidar” olduğu, eli kolu bir çok cihetten bağlı olduğu halde bunları yapabildiği kadarıyla yapmaya çalıştığını biliyoruz. Burası bir monarşi mutlakıyet ülkesi değil, İngiliz köpeği Suudi kralı gibi, her şey eli ile dili arasındaki bir sözüne bir hareketine bakar bir yetkisi de yok! Kuvvetler ayrılığı ilkesi olan, tağuti anayasası, meclisi ve bir takım muhalif ve azılı din düşmanı partiler (CHP, MHP, BDP ve diğerleri) ve Fetullah Gülen Cemaati gibi ahtapot misali her yerde kolu olan bir şerir ihanet çetesi, ve BM ve Amerika Avrupa, ve Rusya ve Çin ve Safevi İran ve yandaşları, ve daha nice küfürde en galiz en sarih en şerir olanlar hepsi cem olmuş üstüne gelmekteler. Buna rağmen bazı faydaları olabildi Müslümanlara. İt bile kendisine sopa atanla su vereni ayağındaki dikeni çıkartanı bilir temyiz eder, biz elbette bileceğiz!

Lakin biz kurduz, it gibi, çanağını yaladıklarının borusunu ötenlerden olmadık olmayız biiznillah. Ve biz kimsenin çanağından nemalanmıyoruz, ama ayağımızdaki dikeni çıkartmıştır Erdoğan. O da savcı-yargıç-polis üçgeniyle olur olmaz şafak operasyonları ve saçma sapan bahanelerle verilen bazı cezalar vs ile daima üstümüze gelen Gülenist çetedir! Ve mertçe hakkını vermek lazımdır:
Erdoğan bazı cihetlerden Ebu Talib veya Mu’tim Bin Atiy gibidir;


Diğerleri ise Ebu Cehil, Ebu Leheb ve İbni Selül, Samiri ve Belam, Amon Rahipleri, Firavun, Nemrud, Şeddad, Pavlus, Hulagü, ve Tusi gibidirler..”

Biz hepsine eşit mesafede değiliz olamayız da! Küfür bellidir İslam bellidir. Şeriat-ı Muhammedi ile hükmetmeyen her idareci tağut hükmündedir. Lakin yukarıda bazı misaller verdim başka da misaller vardır verilebilecek; Şeriatullah, Fıtrat-Adetullah ve Sünnet gereği kafirler arasında bir ayrım yapmak durumundayız.

Bu günde de şu barizdir ki Erdoğan bizim düşmanımız değildir. Onu ve onun hatırına binaen onun idare ettiği memleketi ayrı bir yere koymamız gerekir, muamelelerimiz diğerlerine olandan farklı olmalıdır..

Zaten küresel cihad cemaatleri bile, bir çok islam memleketinde yerli veya yabancı küffara saldırılar yaparlarken Türkiye’ye has bir tür tek taraflı eylemsizlik kararı bir tür emanları var, uzun seneler de böyle sürmesi bekleniyor. Bunda hem öteden beri Osmanlı bakiyesi olması hasebiyle bir vefa hissi olduğu gibi, bu ülkedeki kadar devrim ve asimilasyonun hiçbir islam beldesinde yapılmadığı ve halkın alimsiz emirsiz ve de yokluk içinde zaruretle bırakılıp perişan edildiği ve yani ecdadının yoluna dönmesi için uzun bir tebliğ davet ve toparlanma süreci gerektiği de etkilidir..

O kadar “Demokrasi bir dindir” diye kitapları basılan ve bu kitaplardaki mutlak ifadelerle muayyen nice şahısların cahil çoluk çocukça tekfir edildiği Cihadi Alim Şeyh Makdisi bile Ihvan’a yapılan darbe ve katliamlarda çıkıp, Sisi ve çevresinin Mursi’nin ayaklarının kiri bile olamayacağını söyledi! O kadar sevdiğimiz saydığımız Taliban Emirliği çıktı kınadı darbeyi. Ve daha başka tepkiler oldu Sisi tağutuna, ve Ihvan’a sahip çıkıldı. Hatta Mursi’ye..

Haddi zatında dünyada tek alim de Makdisi ve Ebu Katade vs değildir, nice ilim sahibi kimse çeşitli delillerle Erdoğan’ı tekfir bile etmiyorlarken, ki bu ilim sahiplerinin hepsi birden de belam falan değiller, bazısı Müslüman muteber alim fazıl kimselerdir; bizim tekfir edip, oy dahi kullanmayıp ama onu karşımıza da almamamızı kınayacak olan ahmak haricilere yukarıda naklettiğim hadisleri bir kez daha okumalarını tavsiye ediyorum..



“..Necaşi İslamı kabul edip Müslüman olmuş, fakat iman ettiğini açıkça ilan etmemiştir. Şöyle ki Necaşi halkının karşısına çıkmadan önce bir kâğıda şunları yazdı:“Şehadet ederim ki Allah’tan başka ibadete layık hiçbir ilah yoktur. Muhammed O’nun kulu ve rasuludur. Ve şehadet ederim ki İsa b. Meryem O’nun kulu, rasulu, ruhu ve Meryem’e ilka ettiği kelimesidir.” Sonra onu sağ omzunun altına, kaftanın içine koydu. Habeşlilerin yanına çıktı. Halkıyla, tahtında kalabilmek için anlaşma yapacaktı. Bu şekilde Necaşi Müslümanlara tebliğ ve diğer çalışmalarını rahatça yürütebilecekleri bir ortam hazırlıyor ve onları müşriklere karşı koruyordu. Burada şartları tek taraflı olarak halk koyuyordu. Necaşi’nin iki seçeneği vardı. Ya onların şartlarını kabul edecek ya da tahtından ayrılacaktı. Yani kendisi herhangi bir şart getiremiyordu. Habeşlilerin yanına çıktı önce halk kendi şartını sundu. Dediler ki: “Sen dinimizden ayrıldın ve İsa’nın bir kul olduğunu söyledin.” Sıra Necaşi’ye geldi. Dedi ki: “Siz İsa hakkında ne diyorsunuz?” Dediler ki: “Diyoruz ki o, Allah’ın oğludur.” Bunun üzerine Necaşi elini göğsüne kaftanının üstüne koyarak: “Şehadet ederim ki İsa bundan başka bir şey değildir.” dedi. Ama bunları yaparken göğsündeki yazılı olanları gizledi. Necaşi bununla yazdığı şeyi kastediyordu. Bunun üzerine onlar Necaşi’nin kendi dediklerini kabul ettiğini zannederek ondan razı oldular ve ondan ayrıldılar. Bu haber Rasulullah’a Aleyhisselam’a ulaştı. Necaşi öldüğü zaman namazını kıldı ve onun için istiğfar etti..”
(Siyeri İbn-i Hişam)


Bu ve benzeri vakıaları numune olarak kabul eden bazı alimler ve ilim talebeleri Erdoğan’ı, yaptığı ve iktidarsız iktidar sahibi olması hasebiyle (Necaşi gibi) gücü yetmeyip ama yapma çabasında olduğu bazı iyilikleri de esas alarak tekfir etmemektedirler. Necaşi’nin de “tağuti” hükümleri icra eden bir devletin başındaki kral olarak yaşayıp, imanını gizleye gizleye vefat ettiğini söyleyerek emsal sayıyor ve Erdoğan’ı tekfir etmiyorlar.. Mesele bu denli çetrefil ve ihtilaf içine girmiştir. Biz onu tekfir ediyor lakin, tekfir etmeyenleri tekfir etmiyoruz. Ve Erdoğan’ı da Ebu Talib’e ve Mut’im Bin Adiyy’e benzetiyoruz..

Şu günde Erdoğan aleyhinde, yersiz ve gereksiz hiçbir söz ve eylem yapılmamalıdır. CHP ve MHP ve BDP ve Gülenist şer odaklarının ekmeğine yağ sürmemeli; Hatta meşru bazı işlerinde yardım edilmelidir. İçki ile, Fuhşiyatla veya Uyuşturucu ve Bonzai ile olan mücadelesi gibi..

Umuman o makam tuğyan olduğu yine anlatılmalıdır, lakin hususan şahsına bir saldırıda bulunulmamalıdır. Ayrıca, AKP ve Ihvan gibi parti ve camiaların fikriyat veya icraatı küfürse de tabanı pek çoğu itibarıyla cehaletini mazeret kabul ettiğimiz gafil de olsa bizim insanımızdır müslümanlardır. Bunu da belirtmiş olalım..

Dünyada kendi elli yüz kişilik cemaatinden başka Müslüman yoktur ve olamaz diye inanan harici tekfirci ahmaklara gelince; onlara tavsiyemiz şu linkteki çalışmalara bir göz atsınlar ve ikrah, tevil, cehl, taklid vs meselelerindeki fikirlerini bir kez daha gözden geçirsinler. Tek bir tip ikrah modeli, tek bir tip ve kendi hevalarına göre bir cehalet mazereti modeli ile herkese hükümler geydirenler, linkteki çalışmamızda da vurguladığımız gibi, işe evvela selef ve halef büyüklerinden başlamaları gerekecek demektir..

ÜMMETİ İSLAM NET
LEVENT AKINCI
 
zindabad Çevrimdışı

zindabad

زينداباد
İslam-TR Üyesi
Yine bazıları üstteki yazıyı fehm edemeyip Hemen Erdoğanı ve yolunu meşrulaştırdığımız zannına kapılıp havada mürciye kokusu var deyip ortaya atılmasın. Şeyh Makdisininde bu yazının anlatmak istediklerine yakın açıklamaları var.
 
Nas Çevrimdışı

Nas

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Yine bazıları üstteki yazıyı fehm edemeyip Hemen Erdoğanı ve yolunu meşrulaştırdığımız zannına kapılıp havada mürciye kokusu var deyip ortaya atılmasın. Şeyh Makdisininde bu yazının anlatmak istediklerine yakın açıklamaları var.
Mesele şu ki oy verme dediğin zaman bunlar hep önümüze gelir.Haklılarda bence.Hele bir de bu yolun sonunda şehidlik mertebesi vaadi var ki gel de oy verme de millete.Gerçekten içimizdeki bazı kardeşler için güzel nasihatler var ama içimizdeki kardeşler için
 
Üst Ana Sayfa Alt