Ve Aleyküm Selam ve Rahmetullah.
Öncelikle hidayeti verenin Allah olduğunu anlamak gerekir. Bende aynı durumdan muzdaribim. Cehennemle uyarmama rağmen sanki inanmıyorlarmış gibi davranıyorlar ve umursamıyorlar bile. Bize düşen anlatmak ve çekilmektir. Nuh(as)'ın oğluna, Lut(as)'ın eşine, İbrahim(as)'ın babasına, Rasulullah(sav)'in ise onu koruyup kollayan ve çok seven amcasına karşı nasıl ki elinden bir şey gelmediyse bizim bu duruma şaşırmamamız lazım.
Biz sanıyoruz ki, bütün deliller kabak gibi ortada. Hücceti kişiye ulaştırdıktan sonra %100 inanır, diye düşünüyoruz. Ancak o şahıs olaya öyle bakmıyor. Bazıları inadından kaybediyor. Bazıları atalarını bulduğu yol üzere olup taklidinden kaybediyor. Bazıları da Ebu Talib gibi kavminin kınamasını, Allah'ın azabından daha aşağı gördüğü için kaybediyor.
Bizim zamanımızda ise "Kötünün iyisini seçelim" veya "Bu şirk olsa bu kadar insan a**** değildir ya, şirk olsa onlar da oy vermezdi." gibisinden saçma sapan şeyler ileri sürüyorlar. Bizim kendimizi yıpratmamız abestir. Çünkü hidayet bizim elimizde değil.
"Sen ne kadar üstüne düşsen de insanların çoğu iman edecek değillerdir." (Yusuf 103)
"Rasûle düşen ancak tebliğdir." (Maide 99)
"Peygambere düşen apaçık tebliğden başka bir şey değildir.” (Ankebut 18)
/*/*/*/
Kamalistlerle konuşacaksan en güzeli onların (gözlerinde) putlarını parçalamaktır. YouTube'da Said Alpsoy diye bir tarihçi vardı.(Başka sayfalarda vardır illaki ama ben bunu başarılı buldum.) Putun foyalarını belgelerle açıklıyordu. O belgeleri edinerek onlara işin hakîkatini anlatabilirsin. Eğer bütün delillere rağmen onlar yine edepsizliğe devam edip yalanlamaya kalkarlarsa hiç takılma, uğraşmaya değmez.
"Rahmân’ın kulları, yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürüyen kimselerdir. Cahiller onlara laf attıkları zaman, “selâm!” der (geçer)ler." (Furkan 63)
“Bir kimsenin cahiliye âdetince, kavim ve kabilesine intisab ederek ve onlarla şereflendiğini duyacak olursanız ona: 'Babanın bilmem nesini ısır!' deyiniz. Ve bunu açık açık söyleyerek, îmâ ve kinayede de bulunmayınız.” (Ahmed İbn-i Hanbel, Müsned, 5, 136; Şeybânî, Şerhü Siyeri’l-Kebîr, 1, 90.)
“Sizler Hz. Âdem’in oğullarısınız. Âdem ise, topraktandır. Bir kısım insanlar var ki, cehennem kömüründen başka bir şey olmayan adamlarla iftihar ederler, övünürler. İşte bunlar ya bu övünmeden vazgeçerler, ya Allah nezdinde pisliği burunlarıyla yuvarlayan gübre böceklerinden daha değersiz olurlar.” (Müsned, II, 524; Ebû Dâvud, Edeb, 120, 5116)
Memnun etmemiz gereken de, hoşnut etmemiz gereken de ancak Allah'tır, insanlar değil